Table Of ContentGenel Yayın: 1781
TARİH
MAHMUT GOLOĞLU
MİLLİ MÜCADELE TARİHİ - III
ÜÇÜNCÜ MEŞRUTİYET (1920)
BİRİNCİ BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
© TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI,
2006 Sertifika No: 11213
EDİTÖR
ÖZLEM ÇEKMECE
YAYINA HAZIRLAYAN
AYŞE GOLOĞLU SOYER
GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM
REDAKSİYON
L. ECE SAKAR
DÜZELTİ
BENGÜ VAHAPOĞLU
DİZİN
BORA BOZATLI
GRAFİK TASARIM UYGULAMA
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI’NDA
1. BASKI: 1000 ADET, OCAK 2010
ISBN 978-9944-88-721-2
BASKI
YAYLACIK MATBAACILIK
LİTROS YOLU FATİH SANAYİ SİTESİ NO: 12/197-203 TOPKAPI İSTANBUL
(0212) 612 58 60 Sertifika No: 11931
Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar
dışında gerek metin,
gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevinden izin alınmadan çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
İSTİKLAL CADDESİ, NO: 144/4 BEYOĞLU 34430 İSTANBUL
Tel. (0212) 252 39 91 Fax. (0212) 252 39 95
www.iskultur.com.tr
Mahmut Goloğlu
MİLLİ MÜCADELE TARİHİ - III
Üçüncü Meşrutiyet
(1920)
Birinci Büyük Millet Meclisi
Mahmut Goloğlu’nun
bu dizide yayımlanmış ve yayımlanacak kitapları
Milli Mücadele Tarihi
I. Erzurum Kongresi
II. Sivas Kongresi
III. Üçüncü Meşrutiyet (1920)
IV. Cumhuriyete Doğru (1921-1922)
V. Türkiye Cumhuriyeti (1923)
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi
I. Devrimler ve Tepkileri (1924-1930)
II. Tek Partili Cumhuriyet (1931-1938)
III. Milli Şef Dönemi (1939-1945)
IV. Demokrasiye Geçiş (1946-1950)
Önsöz
Bu kitap, Atatürk’ün, tarih yazarlarına ışık tutan
sözlerinin etkisi altında ve şimdiye kadar hiçbir yerde
yayınlanmamış bilgiler ve bel gelerle hazırlamakta
olduğumuz gerçek “Milli Mücadele Tarihi”nin
üçüncüsüdür.
Teşekkür
Gönderdiği bir mektupla Atatürk ve devrine ait
bilgilere önemli katkılar yapan, Erzurum Kongresi adlı
kitabımızın, kitaplığında bu lunmasından memnuniyetini
ve bizimle görüşmek isteğini belirten Lord Kinross’a;
Erzurum Kongresi hakkındaki değerli çalışmalarına
yaptığımız mütevazı hizmetlerimizden ötürü
teşekkürlerini bildiren Atatürk Üni versitesi Edebiyat
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selâhattin Olcay’a;
Gerek Erzurum Kongresi, gerekse Sivas Kongresi adlı
kitaplarımız için “Büyük emeklerle hazırlandığı
muhteviyatına bir göz atmakla an laşılan eserleriniz milli
mücadelenin gerçek seyrini begelere dayanarak açıkça
göstermektedir. Yaptığınız hizmet büyüktür” diye yazan
Ord. Prof. Abdülhak Kemal Yörük’e;
Her iki kitabımızı da, değerli uzmanlarına incelettikten
sonra, Si lahlı Kuvetler’e yararlı görerek birer bildiri ile
bütün kuvvet komu tanlıklarına salık veren Genelkurmay
Başkanlığı’na;
Gerek bundan önce yazdıklarımıza yeni eklemeler
yapmamız, ge rekse bundan sonraki çalışmalarımızda
yararlanmamız için çok de ğerli bazı belgeler ve
aydınlatıcı bilgiler vererek zor ve çetin çalışma larımıza
yardımcı olanlara;
Nihayet, birinci ve ikinci kitaplarımıza gösterdikleri
ilgi ile bu ki tabımızın da yayınlanmasına imkân veren
özel ve tüzel kişilerle bütün okurlarımıza teşekkür ve
saygılarımızı sunmayı bir borç biliriz.
Bir açıklama
Önsözümüzde belirttiğimiz gibi, birçok
okuyucularımızdan yeni belgeler ve bilgiler gelmektedir.
Bunlardan birisini, örnek olarak, ki tabımıza eklemiş
bulunuyoruz:
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’ni yaparak bütün
yurttaki milli mücadele çabalarını bir elde toplamaya
çalışmaktadır. Fakat za man çok zor ve tehlikeli şartlar
içindedir. Kendi arkadaşlarını da bi rer ilden temsilci
göstermek suretiyle, ancak 38 kadar delege sağlaya‐
bilmiştir. Fakat bu delegelerin içinde biri vardır ki, en
körpe çağındadır. Askeri Tıp okulu öğrencisi olan
Hikmet Efendi, asker-sivil bütün Tıp öğrencileri adına,
İsmail Fazıl Paşa (Cebesoy) ve İsmail Hami Bey
(Danişment) ile birlikte İstanbul’un üçüncü delegesi
olarak Sivas Kongresi’ne gelmiştir.
Bu davranışlarıyla yurt sevgisinin eşsiz örneğini veren
bu genç öğrenci, aynı zamanda, ulusal bağımsızlık
konusunda da son dere ce idealist ve cesurdur. O kadar
ki, ‘manda meselesi’nin görüşüldü ğü Sivas
Kongresi’nde, bizzat Mustafa Kemal Paşa’ya
“Delegeleri bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya,
bağımsızlık yolundaki çalış malara katılmak üzere
gönderdiler, mandayı kabul edemem. Man da fikrini siz
kabul ederseniz, sizi de reddederim. Mustafa Kemal’i
vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır
ve lanetle riz” demiştir.
Sonra ne olmuştur, bu idealist ve yurtsever genç?
Bugüne kadar bi linmiyordu bu husus. Hikmet
Efendi’den söz eden ‘Sivas Kongresi’ adlı ikinci
kitabımızı okuyan, Hikmet Efendi’nin Askeri Tıp
okulun dan arkadaşı Eski Mebuslardan Dr. Ahmet
Selgil’in gönderdiği mek tuptan şimdi öğreniyoruz ki,
Sivas’tan dönen Hikmet Efendi yakın ar kadaşı Yusuf
Balkan ile birlikte tekrar Anadolu’ya geçip Ankara’ya
gitmiş ve milli mücadele uğrunda hizmet için Mustafa
Kemal Paşa’nın emrine girmiştir. Bir yıl kadar sonra
İstanbul’a dönmüş ve tahsilini ta mamlamıştır.
Aradan yıllar geçer. Günlerden bir gün, sofrasındaki
dostları ile es ki günleri anan Atatürk, Tıp öğrencisi
Hikmet Efendi’yi hatırlar. He men bulunup mebus
yapılmasını emreder. Fakat, Mazhar Müfit Bey (Kansu),
üzüntü ile boynunu bükerek, Hikmet Efendi’nin
öldüğünü söyler. Çok üzülen Atatürk sofrayı dağıtır.
Oysa ki, Hikmet Efendi sağdır ve Anadolu’nun bir
köşesinde dok torluk yapmaktadır. Hiçbir zaman kendini
Atatürk’e hatırlatmayı dü şünmemiştir. Hatta ondan bir
şey ister duruma düşmemek için, böl gesine geldiği
zaman kendisine görünmemiştir. Atatürk’ün ölümün den
birkaç ay sonra da, Mazhar Müfit Bey sokakta Hikmet
Efendi’ye rastlar. Boynuna sarılır, yaptığı yanlışlığı
anlatır, özür diler.
Yine aradan yıllar geçer. Bir gün de zamanın tek siyasi
partisi ta rafından aranır ve Balıkesir’den mebus adayı
yapılmak istenir. Fakat şanssızlık burada da Hikmet
Efendi’nin yakasını bırakmaz. “Balıke sir’in
yabancısıdır, Giresunludur” propagandasıyla bu imkânı
da kay beder. Oysa ki Hikmet Efendi Balıkesirlidir,
Balıkesir’in Savaştepe bucağındandır. Fakat; Savaştepe
Bucağı’nın o günkü adı ‘Giresun’dur.
İki yıl sonra da, oğlu Orhan Boran’ı (tanınmış
takdimci ve mizah ustasını) milletine yadigâr ederek,
veremden ölür.
Dr. Yusuf Balkan ise hâlen hayattadır, yakın arkadaşı
Hikmet Efendi’nin kız kardeşi ile evlidir, bir ameliyat
sonucu bacağındaki ra hatsızlığı iyileştirebilmek için
Ankara’daki Rehabilitasyon Merkezi’nde yatmaktadır.
6 Şubat 1970 günü kendisini ziyarete gittiğimde, sayın
eşi, yani Tıp öğrencisi Hikmet Efendi’nin kız kardeşi de
yanında idi. Yüzlerinde gö rüp geçirmişliğin, acı tatlı
anıların karışımından doğma çizgiler, yılla rın
yorgunluğu ve fakat eşsiz bir sevimlilik vardı. Dr. Yusuf
Balkan hasta yatağında, sanki o günleri bir daha
yaşayarak konuşuyordu:
Sivas Kongresine delege göndermek fikri ortaya atılınca, bir sabah
alacaka ranlıkta okulun hamamındaki göbek taşı üzerinde toplandık.
Hikmet ve ben deleg e seçildik. Fakat yol paramız yoktu. Herkes
cebindeki parayı çıkarıp ortaya koy du. En çok veren Ekrem Şerif
Egeli idi, galiba elli kuruş vermişti. Ancak 9,5 lira yan i bir kişiye
yetecek kadar para tedarik edildi. Ben de bu para ile Hikmetin gitme‐
sini söyledim. Para bulabilirsem ben de ona katılacaktım. Bu arada
bir de vesika temini gerekiyordu. Kimi temsilen gidecektik? Bunu
belirten vesikayı hiçbir yerden temin edemedik. Tıp Talebe Cemiyeti
Başkanı olan dördüncü sınıfın sivil talebel erinden Dr. Ahmet Kemal,
durumu öğrenince hemen vesikayı yazdı, imzalayıp mühürledi.
Böylece, bütün tıp talebelerinin temsilcisi olduğumuzu belirten
vesika yı aldık. Para bulamadığım için ben gidemedim, Hikmeti,
ismail Fazıl Paşa ile Siv as’a uğurladık.
Sivas dönüşünde Hikmet Baran tam bir Kuva-yı Milliyeci idi.
Milli mücadele çabalarına katılmaya karar verdik ve Ankara’ya
gittik, Mustafa Kemal Paşa’nın emrine girip hizmete başladık. O
zaman Ankara’da bir hastane Cebeci’de vardı. ikinci hastaneyi de