Table Of ContentT.C.
İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Çeviribilim Anabilim Dalı
Doktora Tezi
Türkiye’de Çeviribilimin Gelişimi Açısından
Paradigma Kavramı ve Değişiminin Yansımaları
Neslihan Demez
2502070047
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Sakine Eruz
İstanbul, 2014
ÖZ
Türkiye’de Çeviribilimin Gelişimi Açısından Paradigma Kavramı ve
Değişiminin Yansımaları
Neslihan Demez
Paradigma kavramı bir bilim alanı içinde kabul görmüş ve bu alanın gelişmesi için
önemli olan sorunları çözme sürecinde yararlanılan model ya da örnekler olarak
tanımlanabilir. 20. Yüzyılın son çeyreğinde özerkliğini kazanmış olan çeviribilimde
de kavramın bu özellikleri etkileyici ve açıklayıcı olmuştur. Bilim dünyasında
pozitivist/evrenselci yaklaşımından tekilci yaklaşıma geçilmesiyle başlayan süreçte,
sosyal bilimlerde bu değişimin izleri görülmüş ve çeviribilimin doğuşunu hazırlayan
zemin de oluşmaya başlamıştır. Araştırma nesnesinin kaynak metin ve kültürden erek
metin ve kültüre dönüşmesiyle bu paradigma değişimi çeviribilime de yansımıştır.
“Türkiye’de Çeviribilimin Gelişimi Açısından Paradigma Kavramı ve Değişiminin
Yansımaları” başlıklı bu çalışmada araştırma amacı ve aracı “dil ve kültür olan” ve
bu paradigma değişimleriyle görünürlük kazanan çeviribilimin Türkiye’deki
gelişiminde bu sürecin izleri sürülecektir. Bu bağlamda Türkiye’de çeviribilim
alanında kaleme alınmış belirli format ve özelliklere sahip yayınlar aracılığıyla
kavramın çeviribilim alanı üzerine etkileri ve bunun alan içi ve dışından alımlanma
potansiyeli değerlendirilecektir.
Anahtar kelimeler: Çeviribilim, bilimsel paradigma, paradigma değişimi, erek
odaklılık, kaynak odaklılık
iii
ABSTRACT
The Paradigm Concept and Reflections of Paradigm Shift with Respect to
Development of Translation Studies in Turkey
Neslihan Demez
As a universally accepted model or set of examples within a scientific field for
finding solutions to major problems in that discipline, paradigm is a pivotal concept
in the process of scientific development. This explains why the concept of paradigm
has come forward in the field of translation studies which gained its legitimacy as a
scientific discipline in the second half of the 20th century. In conjunction with the
process of transition from positivist/universalist approaches to individualistic
approach, traces of such a transition have started to be observed in social sciences
and formed the basis for the emergence of translation studies. A second paradigm
shift has taken place in the field of translation studies as the object of research has
become target text and culture rather than source text and culture.
Translation studies, using “language” as both the object of study and tool of analysis,
have gained visibility through these paradigm shifts. In this dissertation entitled as
the “Paradigm Concept and Reflections of Paradigm Shift with Respect to
Development of Translation Studies in Turkey”, I aim to follow the traces of this
process in the journey of translation studies in our country. In this context, impact of
paradigm concept and its reception potential within the discipline and by the other
disciplines were examined through analysis of selected publications that has a certain
format and quality issued in the field of translation studies.
Key Words: Translation studies, scientific paradigm, paradigm shift, target-oriented,
source-oriented
iv
ÖNSÖZ
Çeviribilim, çeviriyle ilgili her türlü olguyu inceleyen bilim dalı olarak
tanımlanabilir. 1970’lı yıllar çeviribilimin özerk bir bilim dalı olarak meşruiyetini
kazandığı yıllar olarak karşımıza çıkar. Sosyal bilimler alanında yaşanan ve
evrenselci/pozitivist söylemden tekilci söyleme geçişi sağlayan paradigma değişimi
çeviribilimin özerk bir disiplin olarak doğuşunun da zeminini hazırlamıştır. Sosyal
bilimler alanında yaşanan değişim ve gelişmeler, bağımsız bir disiplin olan
çeviribilime de yansımış, çeviribilim kaynak metin/kültürden erek metin/kültüre
geçişi temsil eden bir paradigma değişimi yaşamıştır.
Türkiye’de çeviribilim alanı seksenli yıllarda akademik açıdan temellenmeye
başlamıştır. “Türkiye’de Çeviribilimin Gelişimi Açısından Paradigma Kavramı ve
Değişiminin Yansımaları” başlıklı bu çalışma sürecinde önce sosyal bilimler
ardından da çeviribilimin kendi içinde yaşanan paradigma değişimleriyle görünürlük
kazanan çeviribilimin, Türkiye’deki gelişim süreci ele alınacak ve paradigma
değişiminin bu sürece yansımalarının izleri sürülecektir. Bu bağlamda Türkiye’de
çeviribilimciler tarafından kaleme alınmış Türkçe monografiler belirli ölçütler
doğrultusunda incelenecek ve paradigma kavramının disipline yansıma oranları
değerlendirilecektir.
Tez yazma aşamasının zorlu bir süreç olduğu bilinmektedir. Bu zorlu süreçte bana
eşlik eden, tez danışmanlığımı tereddütsüz kabul ederek, tezimin temel çıkış
noktasını oluşturan soruyu soran, gerek tez yazma sürecimde, gerek öteki akademik
çalışmalarımda desteğini esirgemeyerek beni yönlendiren değerli danışman hocam
Prof. Dr. Sakine Eruz’a bir teşekkürün az olduğunu biliyor ve minnetlerimi
sunuyorum.
Tezimizin izleme komitesi üyeleri Prof. Dr. Turgay Kurultay ve Doç. Dr. Ayşe Banu
Karadağ’a da yönlendirmeleri ve tez çalışmama sağladıkları değerli katkılar için
teşekkür ediyorum.
v
Zor anlarımda hep yanımda olduklarını hissettiren ve bu zorlu süreçte maddi ve
manevi desteklerini benden esirgemeyen değerli arkadaşlarım Asuman Karakaya,
Şirin Baykan-Smets, Filiz Şan ve Ensa Filazi’ye de teşekkürü bir borç biliyorum.
Hayatımın her evresinde yanımda olan, bana her konuda maddi manevi destek
sağlayan aileme, özellikle de annem, babam ve kız kardeşim Fatma Nur Uzun’a
sonsuz teşekkürler ediyorum. Onlar olmasaydı bu tez de olmazdı.
Son olarak da zamanlarından çaldığım iki sevgiliye Zafer ve Utku’ya teşekkür ediyor
ve bu tezi onlara ithaf ediyorum.
vi
İçindekiler
Öz – Abstract iii-iv
Önsöz v-vi
İçindekiler vii-viii
Giriş 1-11
1. BÖLÜM
Bilimsel Paradigma 12-14
1.1. Paradigma Kavramının Tanımı ve Bilim 14
1.1.1. Bilim 14-15
1.1.1.1. Eski Çağ’da ve Orta Çağ’da Bilim 15-21
1.1.1.2. Modern Bilimin Doğuşu 21-24
1.1.1.3. Bilimsel Bilginin Nitelikleri ve Çeşitli Bilimsel 24-29
Yaklaşımlar
1.1.2. Thomas Samuel Kuhn ve Paradigma Kavramı 30-37
1.2. Sosyal Bilimlerde Paradigma Değişimi 37-42
2. BÖLÜM
Tarihte Çeviri Yaklaşımları 43-45
2.1. 20. Yüzyıl Öncesi Çeviri Yaklaşımları 45-46
2.1.1. Çevirinin Bilim Öncesi Dönemi 46-55
2.1.2. Çeviride Bilimselliğe İlişkin İlk İzler 55-61
2.1.3. Çeviriye Dilbilimsel Yaklaşımlar 61-71
3. BÖLÜM
Çeviribilimde Paradigma Değişimi ve Türkiye’de 72-74
Çeviribilimin Gelişimi
3.1. Çeviriden Çeviribilime 75-79
3.1.1. Çeviribilimde Paradigma Değişimi: Kaynak 79-81
Odaklılıktan Erek Odaklılığa Geçiş
3.1.1.1. Betimleyici Çeviri Araştırmaları 81-86
vii
3.1.1.2. İşlevsel Çeviri Yaklaşımları 86-90
3.1.1.3 Çeviride Sosyolojik Dönüş 91-94
3.2. Türkiye’de Çeviribilimin Gelişimi 94-96
3.2.1. Türkiye’de Akademik Çeviri Eğitimi 96-104
3.2.2. Çeviribilimsel Etkinlikler 104-108
3.2.3. Dergiler 108-110
3.2.4. Kitaplar 111-111
4. BÖLÜM
Yeni Çeviribilim Paradigmasının Türkiye’de Alımlanması 112-113
4.1. Türkiye’deki Telif ve Çeviri Yapıtların 113-123
Listesi ve Bütünce İnceleme/Değerlendirme Ölçütleri
4.2. Örnek İncelemeler 124-238
4.3. Genel Çıkarım 239-252
Sonuç 253-258
Kaynakça 259-285
Özgeçmiş 286-288
viii
Giriş
Çalışmamızda çeviribilimin Türkiye’de nasıl alımlandığı ve erek odaklı çeviribilim
paradigmasının yapıtlara ne şekilde yansıdığı konuları incelenmiştir. Bu konuların
artalanını saydamlaştırmak için bilim ve çeviribilimdeki tarihsel süreçler de çalışmanın
odak noktası doğrultusunda ele alınmıştır.
Bilimsel gelişmelerin kaynağında doğal olguların akla uygun bir söylemle açıklanması
ve gözlem bulunmaktadır. Dominique Lecourt, M.Ö. VII. yüzyıldan itibaren
Aristoteles’in “physilogio” olarak adlandırdığı bazı düşünürlerin, doğal fenomenleri
rasyonel biçimde açıklamayı tercih ettiklerini aktarır. Bu düşünürlerin müzik,
matematik, astronomi gibi çeşitli alanların gelişimine katkı sağladıklarını ve yaşadıkları
dönemde egemen olan mitolojilere dayanarak olayları açıklama ilkesini
benimsemediklerini belirtir. Bu yolla bilimsel yaklaşımın ilk adımını attıkları ifade
edilebilecek bu düşünürler Lecourt’a göre, dünyanın yapısını da tek bir ilkeye atfetmeye
çalışmışlardır. Bu bağlamda kendi ileri sürdükleri ilkenin açıklayıcı değerini öne
çıkararak, kendi tezlerini farklı görüşlerle çatıştıran bu düşünürler, deprem ve güneş
tutulmaları gibi bazı doğal olayları açıklama ve hesaplama konusunda ciddi başarılar da
elde etmişlerdir (karş. Lecourt, 2006: 10-11).
İnsanın doğa ve evrenle ilgili olarak kendi konumu ve rolünü sorgulamasıyla birlikte,
modern bilimsel düşünce filizlenir (Forti, 2004: 15). Modern bilimin temelleri İlkçağ ve
Ortaçağ’da atılmaya başlansa da, doğuşu ancak 16. yüzyılda Galileo ile
gerçekleşebilmiştir. Augusto Forti’nin de ifade ettiği gibi, Galileo ile başladığı
söylenebilecek bu yeni bilimsel düşüncenin karakterini, deney ve gözlem ve bu
yöntemlerin sağladığı matematiksel kesinlik belirlemektedir (karş. Forti, 2004: 24).
Lütfü Şimşek, modern bilimin doğuşunu sağlayan bilimsel devrimin “duyulara ve
sağduyuya dayanan bilgilerin yanılgılarla dolu olduğunu; matematiği temel alan bir
1
yöntemle, deney ve gözlem aracılığıyla gerçek bilgiye erişebileceğimizi göstererek,
önemli bir zihinsel dönüşüm yarattı[ğını] (Şimşek, 2011: 41)” söylemektedir.
Ortaçağ sonunda gerçekleşen gelişmelere koşut doğan modern bilim ve onun otoriteyi
sorgulayıcı tavrı, aklı ve insanı ön plana alması, deney ve gözlemle gerçek bilgiye
ulaşılabileceği düşüncesini aşılaması, toplum, kültür, siyaset, ekonomi, teknoloji gibi
birçok alanda bir dönüşüm yaşanmasını sağlamış, yeni soru ve sorunların ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Yeni sorun ve sorunlar, yeni araştırma alanlarını beraberinde
getirmiş, bilim alt dallarına ayrılarak, o güne dek felsefe çatısı altında sürdürdüğü
etkinliğini, felsefeden uzaklaşarak gerçekleştirmeye devam etmiştir. (karş. Aslan, 2011:
58) Aslan, bilimlerin ayrışmasıyla ilgili şunları dile getirmektedir:
“Her bilim, varlığın bir cephanesini, yoğun bir araştırma konusu yapmak üzere
kendisine ayırmıştır. Böylece fizik canlı nesnelerin, botanik bitkilerin, astronomi
göksel olayların doğasını inceleyen ayrı bir bilimsel alt-dal olarak ortaya çıkmıştır.
Yine XIX. yüzyılda bugün kendilerine insan veya kültür bilimleri veya toplum
bilimleri dediğimiz tarih, ekonomi, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlerin her biri
kendisine özel bir varlık alanı alarak felsefeden kopmuştur. Böylece bir anlamda
felsefenin, kendi doğuşunda din ve mitolojiye yaptığını bu kez bilimler felsefeye
yapmışlar, yani kendilerini felsefe yerine ikame ederek felsefeye, deyim yerindeyse
üzerinde çalışabileceği özel bir varlık alanı bırakmamışlardır.”
(Aslan, 2011: 58)
Aslan’ın da belirttiği gibi önce doğa bilimleri felsefeden ayrılmış, ardından 18. yüzyılda
yaşanan toplumsal olayları açıklamak ve onlara çözüm üretmek üzere doğa bilimleri
örneğinde kurulan sosyal bilimler. 18. yüzyılda yaşanan Avrupa merkezli toplumsal
dönüşüm ve buna bağlı yaşanan sorunlar, topluma da doğaya olduğu gibi hâkim
olabilme arzusunu yaratmış ve sosyal bilimlerin doğa bilimleri modelinde
geliştirilmesine neden olmuştur. Bilimsel bilginin kesinliğini, nesnelliğini ve
evrenselliğini vurgulayan ve bu bilgiye ulaşma sürecinde deney ve gözlemi kendine
2
Description:getirmiş, bilim alt dallarına ayrılarak, o güne dek felsefe çatısı altında sürdürdüğü etkinliğini Kulturspezifische Aspekte in technischen Texten.