Table Of Contentt
J2JÜRKÇENİN
ÖÖZVARLIĞ1
Türk Dilinin Sözcükbilimiyle
İlgili Gözemler, Saptamalar
(3. Basım)
Prof. Dr. Doğan AKSAN
TÜRKÇENİN SÖZVARLIĞI
(İÇİNDEKİLER)
KISALTMALAR
Qonsuzfuğa göçen KAYNAK KISALTMALARI
1. SÖZVARLIĞI
sevgili kısımız
1.1. Sözvarlığı Nedir?......................................................7
1.2. Dil Tarihi ve Toplumun Kültürü Açısından
^eynep Çürsoyun
Sözvarliğinin Önemi.....................................................11
1.3. Kökenbilgisi İncelemeleri. ............................................15
unutulmayan anısına,,.
1.4. Sözcük Tarihi Araştırmaları.......................................21
2. SÖZVARLIĞININ İÇERDİĞİ ÖĞELER...................................26
2.1. Temel Sözvarlığı...........................................................26
2.2. Yabancı Sözcükler.........................................................29
2.3. Deyimler........................................................................31
2.4. Atasözleri.......................................................................33
Her hakkı saklıdır. Kopya edilemez.
2.5. İlişki Sözleri (Kalıp Sözler)..........................................34
Ali rights reserved. Cannot be copied. 2.6. Kalıplaşmış Sözler.......................................................35
2.7. Terimler..........................................................................36
ISBN 975-7287-89-X 2.8. Çeviri Sözcükler............................................................38
3. TÜRKÇENİN SÖZVARLIĞI..................................................42
3.1. Türkçenin Sözvarlığının Temel Nitelikleri..................42
3.1.1. Türetme Gücü ve Eğilimi......................................44
ENGİN YAYINEVİ 3.1.2. Yabancı Etkiye Karşı Duramayan,
SELANİK CAD. 28/6 KIZILAY 06650 ANKARA Unutulan Eski Sözcükler..........................47
Tel : (.512) 419 49 20 -419 49 21 3.1.3. Türkçede Kavramlaştırma......................................36
3.1.4. Türkçede İkilemeler...............................................59
Eakx:(.312)4l9 49 22
3.1.5. Türkçede Çokanlamlılık........................................54
3.1.6. Türkçede Eşanlamlılık..........................................57
3.1.7. Lehçe ve Ağızlarda Eski Öğelerin
Bastın Yeri : Ankara - Ünal Ofset
Yaşamlarını Sürdürmesi.......................................74
Basım Yılı ; 2004
O-V
4. BUGÜNKÜ TÜRKİYE TÜRKÇESİNE GELİNCEYE KISALTMALAR
KADAR TÜRKÇE............................................................80
4.i. Köktürkçcnin Sözvarlığı..............................................80 a.a. aynı anlamda
4.2. Uygur Döneminin Sözvarlığı........................................97 Alm. Almanca
4.3. Karahanlı Döneminin Sözvarlığı...............................106 Ar. Arapça
4.4. Eski Anadolu Türkçesinin Sözvarlığı.........................//7 a.y. aym yer
bkz. bakınız
5. YABANCI DİLİ,ERLE İLİŞKİLER...................................125
Far. Farsça
5.1. Yabancı Dillerin Türkçeye Etkisi................................126
Fr. Fransızca
5.2. Türkçenin Başka Dillere etkisi...................................136
İng. İngilizce
5.2.1. Türkçenin Balkan Dillerine Etkisi........................137
İt. İtalyanca
5.2.2. Başka Dillere Etki................................................142
krş. karşılaştırınız
Lal. Latince
6. TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN SÖZVARLIĞI..........................145
Osm. Osmanlıca
6.1. Genel Nitelikler...........................................................J45
Yun. Yunanca
6.2. Türkiye Türkçesinin Kavram
Zenginliği vc Eşanlamlılar.........................................147
KAYNAK KISALTMALARI
6.3. Türkiye Türkçesinde Terimler......................................160
6.4. Türkiye Türkçesinde Deyimler...................................../7/
Alanya F. Hacıhamdioğlu, Tevfik (1982-85), Alanya Folkloru,
6.5. Türkiye Türkçesinde Atasözleri.................................../&/
3 cilt. Manavgat-İstanbul.
6.6. Türkiye Türkçesinde İlişki Sözleri..............................190
Alt. Gr. Gabain, A. von (1974), Alttürkischc Grammatik, 3.
6.7. Türkiye 'Türkçesinde İkilemeler....................................195
Auflagc. Wiesbadcn.
6.8. Türkiye Türkçesinde Doldurma Sözler........................199
Altun Y. Çağatay, Saadet (1945), Altun Yaruk’tan İki Parça,
6.9. Türkiye Türkçesinde Yeni Gelişmeler.........................20!
Ankara.
Altun Y. III. Ölmez, Mehmet (1991), Altun Yaruk III. Kitap (=5.
7. ANADOLU AĞIZLARININ SÖZVARLIĞI..........................217
Bölüm), Ankara.
Atehe Edib Ahmet b. Mahmud Yükneki (1951), Atebctü'l-
KAYNAKÇA.............................................................................234 Hakayık, Yayımlayan: Reşid Rahmeti Arat, İstan
bul.
Bölge Aksoy, Ömer Asım (1969, 1971), Bölge Ağız
larında Atasözleri, 2 Cilt, Ankara.
Buck Buck, C.D. (1949), A Dictionary of Seleeted
Synonyms in the Principal Indo European Lan-
gııages, Chicago Illinois.
II /
h,k. Yüksel, Şedit (1965), Mehmed, Işkname (in
Grtfnbcch Grpnbech, K. (1942), Komanischcs Wör-
tcrbuch, türkiseher Wor(indcx zu Codex Co- edeme-metin), Ankara.
manicus. Köbenhavn. Kalya Pelliot, P. (1914), La version ouigoure de l'his-
toirc des princes Kalyânamkara et Pâpamkara:
Chuas Lc Coq, A. von (191 i), Chuastuanift, cin Sün-
T’oung-Pao 225-272 Leidcn.
denbekenntnis der manichaischcn Audilores.
Kut. BU. Arat, Reşid Rahmeti (1947), Kutadgu Bilig 1:
Berlin.
Metin. İstanbul.
Çarhnamc Ahmed Fakih (1956), Çarhnamc, yayımlayan
Man. Le Coq, A. von (1912. 1919. 1922), Türkisehe
ve işleyen: Mecdut Mansuroğlu, İstanbul.
Manichaica aus Chotscho: Ahhandlungen der
Çulpan Çolpan, Yılmaz (1963), Ataç'ın Sözcükleri,
Königlich PrcuBischen Akademie der Wis-
Ankara.
sensehaften, 3 fasikül. Berlin.
Dede K. Ergin Dede Korkut Kitabı, I (1958), Yayımlayan:
Mevlid Ateş, Ahmed (1954). Vcsîlclün-Necat Mevlid.
Muharrem Ergin. Ankara.
Ankara.
Dede K. Göky. Dedem Korkudun Kitabı (1973), Yayımlayan:
Olcay Olcay, Selâhattin (1965), Tezkiretü’l-Evliyâ
Orhan Şaik Gökyay, İstanbul.
( Tercümesi), Ankara.
Deri. S. Derleme Sözlüğü (1963-1982), 12 Cilt, Ya
Radloff, \Vb. Radloff, W. (1893-1897), Vcrsuch cincs Wör-
yımlayan: Türk Dil Kurumu, Ankara.
terbuchcs der Türk-Dialcctc, 4 cilt, St. Pc-
Div. Atalay, Besim (1939-1943), Divanü Lûgat-it-
tersburg.
Türk Tercümesi, 3 cilt ve dizin cildi, Ankara.
Röhrborn Röhrborn, K. (1977-88), Uigurischcs Wör-
Gabain, Hüen. Gabain, A. von (1935), Die uigurisehe Über-
terbuch, 4 fasikül. Wicsbaden.
sctzung der Biographic Hüen-tsangs, I. Bruch-
S. Veled Mansuroğlu, Mecdut (1958). Sultan Vclcd'in
stücke des 5. Kapilcls, Berlin.
Türkçe Manzumeleri. İstanbul.
Gabain, Bricfc Gabain, A. von (1938), Bricfc der uigurisehen
Şeyhi Şeyhi Divanı (1942) (Tarama Sözlüğü vc
Hücn-tsang-Biographic, Berlin.
Nüsha Farkları), yayımlayan: Türk Dil Kurumu,
Hcilkunde (Arat), G.R. Rahmeti (1930, 32), Zur
İstanbul.
Hcilkunde der Uiguren: SBAW I 451-473. 11,
Tar. S. Tarama Sözlüğü (1963-1977) (XIII. Yüzyıldan
401-448, Berlin.
Beri Türkiye Türkçcsiylc Yazılmış Kitaplardan
Hsüan Tsang X Tezcan, Semih (1975) Eski Uygurca Hsüan
Toplanan Tarama Sözlüğü), yayımlayan: Türk
Tsang Biyografisi, X (basılmamış doçentlik tezi)
Dil Kurumu, 8 cilt, Ankara.
A.Ü. DT.C.F. Ankara.
T. Lehç. S. Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (kı
Hsüan Tsang VI Ölmez, Mehmet (1994), Hsüan Tsang’ın Eski
lavuz Kitap) I (1991), yayımlayan: Kültür Ba
Uygurca Yaşamöyküsü, VI. bölüm (basılmamış
kanlığı, Ankara.
doktora tezi)- Hacettepe Ü. Ankara.
T.T. Bang, W.-A. von Gabain (1929-1931), Tür
İbn. Müh. İbnü Mühennâ Lügati (1934) (İstanbul nüs
kisehe Turfan - Tcxte I-V, analiliseher lndex;
hasının Türkçe Bölüğünün endeksidir) Hazırlayan:
Bang, W. - A. von Gabain - G.R. Rachmati,
Aptullah Battal, İstanbul.
.3
2
Türkischc Turfa-Texte Vı (1934), Berlin; Gahain,
A. von, Türkischc Turfan - Texte VIII (1954),
Berlin.
u. Müller, F.W.K. (1908, 1911, 1920) Uigurica, 3
fasikül, Berlin; Gabain, A. von, Uigurica IV
(1931), Berlin.
U. Sp. Radloff, W. (1928), Uigurischc Sprach- ÖNSÖZ
dcnkmâlcr, Leningrad.
U. St. Bang-W. - A. von Gabain (1930), Uigurischc
Studicn: Ungarische .lahrbücher X 193-230. Türkçe, çağlar aşan, değişik kıtalara yayılan, değişik
Byg. S. Cafcroğlu, Ahmet (1968), Eski Uygur Türkçesi topraklarda yeni lehçeler, diller doğuran güçlü, engin bir dildir;
Sözlüğü, İstanbul.
elimizdeki metinlerinden çok eskilere uzandığı anlaşılan bir
Walde Waldc, A. (1927-1932), Vcrgleichendcs Wör-
dil. Türkçe için “bu benim anadilim bir denizdir” deyişim
tcrbuch der indogermanisehen Sprachcn, bü-
yalnız ona olan derin sevgimden değil, 40 yıldan uzun bir
tünlcyip tamamlayan: 1. Pokorny, 3 cilt, Bcrlin-
süredir, dilbilimle ve anadilimle karınca kararınca il
Lcipzig.
gilenmemden vc onun derinliklerine inebilmemden kay
Zur Heil. Arat, Reşid Rahmeti (1930, 1932), Zur He-
naklanıyor, sanıyorum. Bu kitap da dilbilimde sözcükbilim
ilkundc der Uigurcn, 1: Sitzungsberichte der
( PrcuBischcn Akadcmic der Wisscnschaften, (leksikoloji) adı verilen alanda Türkçenin sözvarlığı üzerindeki
Phil-hist. Kİ. 24, 452-473; II: 22, 401-448. çalışmalarımın sonuçlarını dilcilere, dilseverlere vc sevgili
öğrencilerime aktarmayı, alanı tanıtmayı amaçlıyor; ana
dilimizin sözvarlığını en eski kaynaklarımızdan bugüne iz
leyerek genişçe bir çerçeve içinde onun anlatım gücünü, ya
bancı dillerin etkisini, Türkiye Türkçesinin gelişme çizgisini
ortaya koymaya çalışıyor.
Türkçenin sözvarlığını bütün dönemleriyle, geçirdiği ses,
biçim ve anlam değişmeleriyle ve kimi dile dönüşmüş bütün
lehçeleriyle birlikle ele almak, belki bir ömre sığmayacak çok
uzun bir çalışmayı gerektirirdi. Biz bir dilbilimci olarak yine
de ilk belgelerden başlayarak, ancak dilimizin başlıca ev
lerindeki sözvarlığma ana çizgileriyle değinerek birtakım
özellikleri, eğilimleri, etkileri sergilemeye yöneldik; Türkçenin
engin sözvarlığma ilişkin birtakım saptamalarda bulunduk.
4 5
1. BÖLÜM: SÖZVARLIĞI
1.1. SÖZVARLIĞI1 NEDİR?
Bir dilin sözvarlığı denince, yalnızca, o dilin sözcüklerini
değil, deyimlerin, kalıp sözlerin, kalıplaşmış sözlerin, ata
sözlerinin, terimlerin ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu
bütünü anlıyoruz.
Sözvarlığı, sadece bir dilde bir takım seslerin bir araya
gelmesiyle kurulmuş simgeler, kodlar - ya da dilbilimdeki
terimiyle göstergeler1 2, - olarak değil, aynı zamanda o dili ko
nuşan toplumun kavramlar dünyası, maddi ve manevi kül
türünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak dü
şünülmelidir. Örneğin toplum yaşamında aile ilişkilerinin sıkı
olduğu Türk dünyasında bu ilişkiler kavramiaştırılmakta, elti,
görümce, baldız, yenge gibi ayrı ayrı kavramlar belirlenmiş
bulunmakta, buna karşılık Hint-Avrupa dil ailesinin Roman
vc Germen kollarının her birinde bu kavramların tümü tek bir
sözcükle anlatım bulmaktadır. (Fr. bcllc-sccur, İng. sister-in-
law, Alm. Schwagcrin). Aynı biçimde, Türkçcdc bu dil
lerdeki nin tersine amca ve dayı ile teyze vc hala yine ayrı
kavramlar halindedir. Yeryüzündeki renkler aynı olduğu halde
bunların adlandırılışı ve kapsamları dilden dile değişir; sayılar
dünyanın her yerinde aynı değeri taşıdığı halde adlandırılma
yolları başka başkadır.
1. Sözvarlığı terimini Alm. Wortbestand teriminden çevirerek ilk kez biz
kullandık. Kelime hâzinesi, sözcük dağarcığı, sözcük dağarı, sözcük gö
müsü, vokabüler gibi karşılıklar yerine bunu yeğliyoruz.
2. Dilbilimde gösterge (Fr. signe linguistique), sözcüksel birim (İng. lexical
item) gibi karşılıklar sözcüğün değişik açılardan belirlenişini gösterir.
7
«
Bir toplumun yaşam biçimiyle birlikte dinsel inançları, hangi kavramını anlatan tek bir sözcük varken Eskimo dilinde düşen
uluslarla ne ölçüde ilişki kurmuş olduğu, nelere değer verdiği, kar, sulu kar, yerdeki kar gibi pek çok kar türü bulunmakla ve
hatta nükteye olan eğilimi hep sözvarlığının incelenmesiyle bunlar ayrı ayrı adlarla anılmaktaydı. Aztck’lcrdc ise “soğuk”,
ortaya çıkar. Her dili konuşan toplum, çevresini, çevresindeki “buz” ve “kar” kavramlarının tümü aynı köke eklenen değişik
olayları, gerçekleri kendince algılamakta ve anadilinde oluş eklerle dile getiriliyordu (Whorf, 1965: 15). Burada hemen
muş kavramlarla anlatmakta, kısaca, dünyayı kendi dilinin belirtelim ki, toplumların yaşam biçimlerinin,çevrelerinin,dili
penceresinden görmektedir. Kuşaktan kuşağa aktarılan dil, o etkilediği daha pek çok örnek gösterilebilir. Bir Eskimo deveyi
toplumun bireylerini, düşünce biçimi açısından da ko ancak resimlerinden tanıyabilir; çölde, sıcak ülkelerde yaşayan
şullandırmaktadır. Burada, aynı nesnenin birkaç değişik dilde toplumlarda ise deve, türleri, deveyle ilgili nesneler için pek
nasıl, birbirinden farklı algılanarak adlandırıldığını gösteren çok sözcük, deyim ve atasözü vardır. Buna karşılık fok’un
ve W. von Humboldt’tan Wcisgerbcr’c. Amerikalı dilbilimciler Eskimolar arasında taşıdığı değer vc buna ilişkin sözler bir
Sapir ile Whorf’a uzanan bir görüşü doğrulayan birkaç örnek sıcak ülke toplumunun dilinde aranamaz; hatta fok sözcüğünün
vermekle yetinelim: Türkçede kırkayak sözcüğüyle anlatılan tanınmaması bile söz konusu olabilir.
böcek (julus terrestris), batı dillerinde genellikle Latincesinc
Yalnız başka başka dillerde değil, aynı dilin değişik lehçe
(niilipeda) dayandığı anlaşılan ve ‘bin ayaklı' anlamına gelen
vc ağızlarında da farklı sözcükler, anlatım biçimleri, deyimler,
sözcüklerle adlandırılır (Er. mille-patle, Alın. Tausendfiililer).
atasözleri ve kalıp sözlerle karşılaşılır. Bugün Türkiye
Almancada aynı zamanda SchıuırfıiHler ‘ip ayaklı’ ve eski
Türkçesi ortak dilinde (ölçünlü dil, standart dil) bulunmayan
metinlerde ‘bin bacak’ anlamına gelen Tausendbein karşılıkları
binlerce kavram, Türkiye’nin değişik yörelerinde konuşulan
vardır. İngilizcedeki centipcdc ise ‘yüz ayaklı’ anlamındaki
ağızlarda karşımıza çıkar. Bunların çoğu Anadolu halkının
başka bir Latince köke dayanır. Doğudaki bir başka Hint-
yaşamında önemli bir yer tutan tarımcılık, hayvancılıkla ilgili,
Avrupa dilinde, Earsçada yine ‘bin ayaklı’ anlamına gelen
ayrı ayrı yörelerde yaşayan gelenek ve görenekleri, doğa ve
(Ihczar.pa:/) sözcüğüyle karşılaşırız.
iklim koşullarını, yörelere özgü araç vc gereçleri yansıtan
Türkçedcki adlandırmada, bu dilde kırk'ın çokluk anlatan sözcüklerdir. Ayrıca, bir bölümü Türkçenin eski dönemlerinden
bir sayı oluşunun payının bulunduğunu kanısındayız (Kırk kalan sözler, çeşitli yörelerin halkının kendi türettiği öğeler,
yılın başı, kırk tarakta bezi olmak, kırk ev kedisi, kırk kapının deyim ve atasözleriylc dc karşılaşılır. Kitabımızın 7. Bö
ipini çekmek gibi deyimler burada anımsanmalıdır). lümünde ayrıca ele alınan Anadolu ağızları incelenirken gö
rüleceği gibi, bu ağızlar Türkçenin bütün anlatım yollarından
“Sapir - Whorf VarsayımT’nın savunucularından Amerikalı
yararlanmış, yabancı kökenli pek çok sözcük yerine Türkçeden
bilgin B.L. Whorf, Avrupa dillerindeki adlandırmalarla on
türetilenleri kullanmışlardır. Burada bunun bir küçük örneğini
lardan çok farklı olan kimi Amerikan yerli dilleri vc Es-
verelim: Arapça luknıe sözcüğüne dayanan, Earsçada da kul
kimocadaki adlandırmaları kavram oluşturma bakımından
lanılan lokma ortak dilimizde yerleşmişken tık- köküne da
karşılaştırmaktaydı. Whorf’a göre, Avrupa dillerinde “kar”
yanan dikim (dillim, dikin) Anadolunun batısından doğusuna
8 9
kadar çok geniş bir biçimde kullanılmakta (bkz. Deri. s. IV),
tikim ve diki biçimleri ‘biraz,az, bir parça, azıcık’ anlamlarını
da kazanmış bulunmakladır (a.y.).
1.2 DİL TARİHİ VE TOPLUMUN KÜLTÜRÜ
EğerTürkçenin Asyada ve Avrupada konuşulan, bir bölümü AÇISINDAN SÖZA ARLIĞININ ÖNEMİ
ayrı bir dile dönüşmüş değişik lehçeleri incelenecek olursa,
Bir dilin sözvarlığı, o dilin tarihine geniş ölçüde ışık (ut
bu kez bütünüyle bu lehçe ve dillere özgü, yaşam koşullarından makta, yüzyıllar boyunca ortaya çıkan ses, biçim, sözdizimi
ve değişik deneyimlerden kaynaklanan sözcükler, deyimler ve ve anlam değişikliklerini yansıtmakta, hangi dillerin etkisiyle,
atasözleri karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu lehçe ve diller, tıpkı ne türden değişimlerin gerçekleştiğini göstermektedir. Burada
ağızlar gibi, genel dilin eğilimlerinden, niteliklerinden büyük birkaç örnek üzerinde duralım:
ölçüde ayrılmadan yeni, değişik öğeler ortaya koyar.
Bugün susamak eyleminde ve garipsemek, önemsemek gibi
Kitabımızın bundan sonraki bölümlerinde Türkçenin çeşitli addan türemiş pek az sözcükte geçen |-sE-| biçimbiıiminin
dönemlerindeki sözvarlığına ve bugünkü Anadolu ağızlarına Orta Türkçede, Karahanl icada çok işlek eklerden biri okluğunu,
yer verecek, zaman zaman öteki lehçe ve dillerin örneklerine zamanla eski işlekliğini yitirdiğini, biz o dönemin kay
de değineceğiz. Şimdi, sözvarlığının değişik yönleri ve ko naklarındaki sözvarl iğini inceleyerek öğrenebiliyoruz: Divanü
nuları üzerinde duralım. Lûgati’l Türk’le |-sE-| biçimbirimi hem addan eylem, hem de
eylem kökünden eylem (üreten bir ek olarak karşımıza çıkıyor.
Bir yandan evse- ‘evini özlemek’ (I, 276), etse- 'canı el istemek
(I, 275), bağırsa- ‘canı ciğer islemek’ (III, 332). balıksa- ‘canı
balık istemek’ (III, 334) gibi ad köklerinden eylemler (üretirken
içse- ‘içmek istemek’ (I, 276), öpse- ‘öpmek istemek (a.y.),
itse- ‘itmek istemek’ (a.y.), aşsa- ‘aşmak islemek (a.y.).
alsa ‘almak istemek' (a.y.) gibi pek çok eylem kökenli
eylemin türeli mine yazıyordu.
İlk yazılı ürünlerimiz olan Köktürk yazıtlarında, bugün ( in
ulusu, Dokuz. Oğuz ulusu. Kadırgan ormanı biçiminde, tamlanan
ekiyle kurduğumuz ad tamlamaları labgay badım. bokuz Oğuz,
bodun. Kadırkaıı vış biçiminde, eksiz oluşturuluyordu.
Bugün Türkiye Türkçesinde iyi. avgır, kııvıı. kuyruk gibi
sözcüklerin E,ski Türkçede -sırasıyla- edgii. adgır, kııdııg, kudruk
biçimlerini görmemiz, dilde bir d>y ses değişiminin meydana
11
10
geldiğini göstermekle, bugün ön, bunalmak, dünür, son. sinek nüşerek İtalyanlarca kullanıldığı. İtalyan kent adı Hergamo'ya
biçiminde, /n/scsiylc söylenen sözcüklerin hepsinin eskiden bir yaklaştırılarak bergamotta biçimini aldığı. ITansızcaya (ber
genzel /n/ ile (n) söylendiğine (anık olmamız ise bir başka ses gamota) geçerek oradan Türkçeye döndüğü saptanmakladır5.
değişimini işaret etmektedir. Gerçeklen, bir dilin kendi öz
Farsçada ‘I yaşında öküz, sığır’ anlamına gelen /
sözcükleri zaman içinde gerek ses, gerek biçim, gerekse anlam
go:vsa:lc/ ( - • li) sözcüğü Türkçeye girmiş, dilin ünlü
bakımından büyük değişikliklere uğrayabilmekledir. Buğun
uyumlarına uyarak kösele biçimine dönüştürülmüştür. Yine
kullandığımız, birçok sözcük, böylccc, ilk görüldükleri dönem
Farsçada ‘dört değnek, dört çöp’ demek olan /çcha:r çırbc/
lere göre çok başkalaşmalardır. Örneğin takıgu, tavuk'ıı
(-. ■; 1. ; ) Türkçede ünlüleri kısalıp ünlü uyumlarına uyma
dönüşmüş, yapurgak, yaprak olmuş, közsiz sepcl, köstebek
sonunda çerçeve olup çıkmıştır. Bu örnekleri kolaylıkla ço
olup çıkmıştır. (Jslclik takıgu’nun önceleri -horoz sözcüğü
ğaltabiliriz.
Türkçeye girmeden- horoz, için dc kullanılan genel bir ad olduğu
görülmekle, iki tür arasındaki ayrımı belirtmek üzere horoza Bir dilin sözvarlığı, ayın zamanda, anlatımı güçlü kılan
irkek (erkek) takıgu dendiğine tanık olunmakladır’. Kitabımızın birçok anlam olaylarının, söz. sanatlarının yansıtıcısıdır. Ör
sonraki bölümlerinde anlam açısından ortaya çıkan gelişmelerin
neğin ateşi içine kolay geçirmeyen, kolayca pişirmeyen bir
birçoğuna, yeri geldikçe değineceğiz.
kap için kullandığımız sağır tencere tamlaması bir yandan
Sözcükler hetn aynı dil içinde, hem dc dilden dile geçerken sağır ’m yeni bir anlam kazanmasına yol açan, öte yandan insan
çok ilginç gelişmelere, değişmelere sahne olurlar; kimi zaman vc hayvanları niteleyen bir sıfatın nesnelere aktarılabildiğini
hiç akla gelmeyecek başkalaşımlara uğrarlar. Örneğin bugün gösteren bir deyim aktarması'nm (Yun. matafora) varlığım
Avrupa dillerinde, Fr.da tıılipe. Alm.’da 7'u/pc, İng. dc tıdip ortaya koymaktadır. Aynı durum. Türkçede olduğu gibi başka
gibi adlarla anılan lâlenin bu karşılıkları, Türkçede dillerde dc görülen kör kuyu tamlamasında da ortaya çıkar.
kullandığımız Farsça kökenli tülbent sözcüğünden başkası de
Sözcüklere yeni anlamlar kazandırarak onları çokanlamlı
ğildir. Bugün lâleleriyle ünlü Hollanda'dan gelen A.G. Btıs-
duruma getiren bu aktarına vc türleri sözvarlığı içinde önemli
bccfin 1.5.54'tc Edirne’de görüp sözünü ettiği, tülbent adıyla
bir yer tutar. Örneğin Arapça kökenli akrep, belli bir hayvan
anılan bir tür lâlenin Avrupaya götürülüp değişik ülkelerde
adı iken biçim benzerliğine dayanan, bir benzetmeden kay
tanınması bu sonucu doğurmuştur3 4. Konunun ilginç yön
naklanan deyim aktarmasıyla saatin kısa göstergesini dc anlatır
lerinden biri de tülbent sözcüğünün Farsçadaki biçiminin
duruma gelmiştir. Yine saat üzerindeki yelkovan, çatıların
(/dulbend/) kökeninin ‘gönül bağlayan' anlamındaki /dilbend/
üzerine konan vc dönerek rüzgârın yönünü gösteren aygıtın
( _u-, vc Ö3 ) bileşik sıfatına dayanmasıdır.
(rüzgâr gülü) adı iken saat üzerindeki uzun göstergeye ak
Turunçgillerden, begaınot adı verilen bitkinin (Mustafa) tarılmıştır. Eğer XIV. yüzyıl kaynaklarına bakacak olursak
Beg armudu biçimindeki Türkçe adından beg armudu'na dö
3. Örneğin Divan'da erkek takagıı biçimine rastlarız (I. 111-11). 5. Bindi vc Warlbıırg’un Fransız köken sözlüğünde (195(1) köken olarak
4. Klııgc (1963: 797) bu konuda geniş bilgi verir. Mustafa beg armudu gösterilir.
13
12