Table Of ContentMaya Kitap: 44, Araştırma: 10
1. Baskı, İstanbul Mayıs 2012
ISBN: 978-605-5675-50-9
Tüm Yayın Hakları Maya Kitap’a Aittir
Yayın Yönetmeni: Tahir Malkoç
Hazırlayan: Sabri Kaliç
Düzeltme: A. Bengi Çelik
Mizanpaj: Mehmet Büyükturna
Kapak: Yılmaz Deniz
Maya Kitap
Merkez Mah. Kocamansur Sok. No: 6/4
34381 Şişli / İstanbul
Tel: 0212 296 97 12
e-mail: [email protected]
www.mayayayinlari.com
Sertifika: 14079
Kitap Matbaası
Davutpaşa Cad. No: 123/1
Topkapı / İstanbul
Tel: 0212 482 9910
Sertifika: 16053
Tarihimizdeki
Garip Olaylar
Sabri Kaliç
ÖNSÖZ
Tarihi hiç sevmezdim. Ta ki 14 yaşında Reşat Ekrem
Koçu’nun “Tarihimizde Garip Vakalar” adlı kitabını okuyana
kadar. Kendi döneminde bazı çevreler tarafından “tarihi
magazinleştirmek”le suçlanan ve bu nedenle kıymeti
kendinden menkul akademisyen çevreler tarafından hakir
görülen bu adam bana bir anda, tek kitapla sevdirdi tarih
okumayı. Sonraları uzun uzun düşününce neden olduğunu
anladım: O güne dek okuduğum tüm tarih kitaplarında
(özellikle Türk tarihi kitaplarında) tüm padişahlar aslan
yürekli, tüm padişah eşleri güzeller güzeli, tüm şehzadeler
pırlanta tanesi, tüm devlet adamları dirayetli idi… Oysa Reşat
Ekrem Koçu herkese hak ettiği kadar değer veriyor, özel bir
önemi olmayanlara laf etmese de üzerlerine fazla
eğilmiyordu. Zaten 629 yıllık Osmanlı İmparatorluğu
tarihindeki herkesin “aslan parçası” olması hem olanaksız,
hem de gereksizdi, ama bunu bana ilk kez hissettiren Reşat
Ekrem olmuştu…
Bu kitabı hazırlarken internette dolaşan ve kaynağı belirsiz,
ama gerçekten şaşırtıcı görünen olaylara yer vermekten
kaçındım. Neredeyse on beş yıldır topladığım notları ve
basılmış, ciddi kitapları kaynak olarak kullandım. Bunlar
dışında hiçbir bilgiye yer vermedim. “Filanca padişahın bir
kılıç darbesiyle adamı ikiye böldüğü” veya “falanca padişahın
bir cirit atışıyla beş yüz metre uzaktaki kuşu vurduğu”
türünden “bilimsel” hikayelere hiç yer vermediğim gibi,
tarihimizde çok bol miktarda olan nüktedan anekdotlara da
çok az yer verdim. Tamamen o tür anekdotlardan oluşan
başka bir kitap hazırlıyorum zaten…
Neredeyse “internet icat oldu, araştırmacılık bozuldu”
noktasına gelmeme ramak kaldığından, kaynakçamda fazla
internet sitesine yer vermedim. İnternetten yararlandığımda
ise, bu sitelerin çok seçkin olmasına özen gösterdim. Bu
sitelerde bile gördüğüm hemen her bilgiyi başka kaynaklarla
karşılaştırmayı da unutmadım. Birçok da hata buldum zaten.
Özellikle akademisyenler tarafından hazırlanan dosyaların
PDF formatlarına kolaylıkla ulaşılabildiğim siteler şüphesiz
en güvendiğim kaynaklar oldu. İnternetin en tehlikeli yanı
“copy-paste” mantığı olduğu için, rastgele bir sitede
sözgelimi “I. Abdülhamit” yerine yanlışlıkla “II. Abdülhamit”
yazılmayagörsün, bir ay içinde yüzlerce sitede aynı yanlış
bilgi bir virüs gibi yayılıyor. Çünkü internet kullanıcılarının
çok büyük bölümü hoşuna giden bir yazı gördü mü hemen
“kes-yapıştır” yapıveriyor, yazılanların gerçeğe uygunluğunu
hiç kontrol etmeden hem de. Bu nedenle, elinizdeki kitap için,
benzeri kitaplardan yararlanıldığını, ama hemen her bilginin
temel kaynağa kadar inilerek kontrol edildiğini
söyleyebilirim. Bazı yerlerde, kaynakta yazılan bilgiyi bir
türlü onaylatamadığım durumlarda çekincelerimi de dipnot
olarak belirtmeyi zorunlu gördüm…
Yıllar önce “Hayat Tarih Mecmuası” veya “Yıllarboyu
Tarih” gibi dergilerin sayfalarında gördüğüm kısa ve ilginç
bilgileri derlemekle başlayan bu zevkli hobimin sonucu olan
bu mütevazı, ama eğlenceli kitabı değerli yazar ve araştırmacı
Reşat Ekrem Koçu’nun (1905 – 1975) aziz anısına ithaf
ederek bitiriyorum sözlerimi. Bu kitap onun bana aşıladığı
“tarih okuma zevkini” bir tek çocuğa veya gence aşılarsa,
yıllar yılı topladığım tüm o irili ufaklı notlara verdiğim emek
yerini bulacaktır…
Sabri Kaliç
BUDİST TÜRKLER: TOBALAR
Türkler arasında Budizm 385-550 yılları arasında Kuzey
Çin’de kurulan Toba Devleti zamanında yayılmıştır. Aslen
Türk olan Tobalar memur olarak Çinlileri kullanıyorlardı.
Tobalar zamanla Budizm’i kabul ettiler ve Çinlileştiler. 8.
yy.da Çinlilerle iş birliği yapan ve diğer Türklerle savaşan
Uygurlar önce Mani, daha sonra Buda dinini kabul ettiler.
Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar dinlerini değiştirmekle
beraber dillerini korudular ve Türkçe pek çok eser meydana
getirdiler. Göktürkler ise kendi örf ve âdetlerine uymadığı için
bu dini kabul etmediler. Gerçekten de Türklerin hayata bakışı
ile Budizm arasında büyük fark vardı: Türklerde hayvan eti
yemek günah değildir. Tam tersine onların başlıca gıdası
hayvan etidir. Oysa Budizm’in beş büyük günahından biri
hayvan dahil, canlı varlık öldürmekti. Kültüründe avcılık ve
hayvan eti yemek olan Türkler bu nedenle Budizm’le çok
uyuşamadılar ve Budizm bu nedenle Türkler arasında fazla
yayılamadı.
HALLEY KUYRUKLUYILDIZI VE
FATİH SULTAN MEHMET
Fatih Sultan Mehmet tahta çıktığı zaman bir kuyrukluyıldız
görülmüştü ve Papa o zaman yıldızı “Türk ve Müslüman
dostu zındık yıldız” olarak aforoz etmişti. Sonradan, bu
kuyrukluyıldızın Halley kuyrukluyıldızı olduğu öğrenildi.
Balkan Harbi’nde (1912) Bulgarlar Çatalca’ya kadar
ilerlerken Halley kuyrukluyıldızı yine görülmüştü. O zaman
kilise adamları: “Türklerin uğur yıldızı göründü, Bulgarlar
yine mağlup olacaklar!” demişti ve gerçekten de öyle oldu.
Çatalca Muharebesi’ni kazandık, Balkanlı müttefikler arasına
nifak girdi ve Edirne’yi Bulgarlar’dan geri aldık.
ÇADIRI BAŞINA YIKILAN SADRAZAM
Osmanlı imparatorları bir sefer sırasında hareketlerinden
memnun olmadıkları sadrazamı çadırını başına yıktırmak
suretiyle azlederlerdi. Bu çeşit azli ilk defa uygulayan Fatih
Sultan Mehmet’dir. Fatih, Karaman seferi sırasında Sadrazam
Mahmut Paşa’yı (İstanbul’da bu adla anılan cami, hamam ve
çarşıyı yaptıran Mahmut Paşa budur) çadırını başına
yıktırarak azlettirmiştir. Bazı kaynaklar bu gözden düşmeye,
Mahmut Paşa aleyhine çevrilen entrikaların sebep olduğunu
kaydeder.
Çadırı başına yıkılarak azledilen bir başka sadrazam da
Hersekzâde Ahmed Paşa’dır. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran
dönüşünde, Amasya civarında, halkın yeniçerilerin
yağmacılığından şikâyeti üzerine gazaba gelen padişah,
Sadrazam Hersekzâde ile Vezir Dukakinoğlu Ahmed Paşa’yı,
çadırlarını başlarına yıktırarak azletmiştir. Ahmet Paşa bu
olaydan altı ay kadar sonra idam edilmiştir.
Çadırın direklerini söktürerek yıktırmanın iktidardan düşme
alâmeti olması, İslâm’dan önceki zamanlardan kalma bir Türk
âdetidir.
BİZANS, TOPÇU URBAN’I REDDETMİŞTİ
Urban bu silahın zafer kazandıracağını biliyordu ve iyi bir
silah tüccarı gibi bu fikri satmak için dolaşmaya başladı. Akla
ilk gelen müşteri adayı tabii ki Konstantinopol’dü.
II. Mehmet’in orduları Çanakkale Boğazı’nın doğu tarafında
toplanıyordu ve Osmanlı Türkleri Bizans’a karşı kutsal bir
savaş ilan etmişti. Urban’ın teklifini ilk olarak İmparator XI.
Konstantin’e götürmesinde az da olsa din ve ırk birliğinin
etkisi vardı.
Hazırladığı süper silahların planlarını göstererek buna sahip
olacak herhangi bir şehrin tüm saldırıları kolayca
Description:Neden hiçbir Osmanlı padişahı hacca gitmedi?II. Abdülhamit, neden Mohikanları İstanbul'a getirmeye çalıştı?İstiklal Caddesi'ndeki ünlü Atlas Pasajı hangi dönemde at ahırıydı?Kanuni'nin cenaze namazı neden üç kere kılındı?"Küçük Kıyamet" denen büyük İstanbul depremi ne