Table Of ContentTanzimat’tan Cihan Harbi’ne
Osmanlı’nın Öteki Tarihi
Ayşe Hür
Öğretmen anne-babanın çocuğu olarak 1956’da Artvin’de doğ-
du. Urfa, Nazilli, Edirne’de bulundu, halen İstanbul’da yaşıyor.
Memurluk, işçilik, araştırmacılık yaptı. 1986-1992 yılları ara-
sında Boğaziçi Üniversitesi Tarih ve Uluslararası Ilişkiler/Siyaset
Bilimi bölümlerinde çift ana dal eğitimi aldı. 2006’da Boğaziçi
Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde “Avrupa Birliği’nin Tarihle
Barışma Politikaları ve Ermeni Meselesi” üzerine yüksek lisans
tezini verdi. Mart 2007-Ağustos 2012 arasında AGOS’un; Kasım
2007-Mayıs 2012 arasında Taraf gazetesinin; Ağustos 2012-Ni-
san 2016 arasındaRadikal gazetesinin tarih sayfalarım hazırladı.
Dünden Bugüne İstanbul Ansifelopedisi’nde (Kültür Bakanlığı ile
Tarih Vakfı’mn ortak yayını, 1994-1995) madde yazarlığı yaptı.
Çeşitli kolektif yayınlara katkıda bulundu. Yazılarını Öteki Ta-
rih, 1,111,111 ve Çok Partili Dönem’in Öteki Tarihi I ve 11 (Profil
Yayıncılık, İstanbul, 2011-2015) ve Türk!erin Öteki Tarihi,Gayri
Müs(imlerin Öteki Tarihi (Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2016),
Kürtîerin Öteki Tarihi ve Osmanh’nm Öteki Tarihi (Literatür Ya-
yıncılık, İstanbul, 2017) adı altında topladı.
Tanzimat’tan Cihan Harbi’ne
Osmanh’nın Öteki Tarihi
Ayşe Hür
LİTERATÜR YAYINLARI: 780
Ayşe Hür Kitaplığı: 05
TANZİMAT’TAN CİHAN HARBİ NE OSMANLI’NIN ÖTEKİ TARİHİ
Ayşe Hür
Birinci Basım, Nisan 2017
Baskı ve Cilt:
Pasifik Ofset
Cihangir Mah. Güvercin Cad, Baha İşmerkezİ
A Blok No: 3/1 Kat: 2 Avcılar - İstanbul
Sertifika No: 12027
Tel: (0212) 412 17 77
ISBN: 978-975-04*0756-7
© Copyright 2017, Literatür: Yayıncılık
Bu kitabtn yayın haklan Literatür: Yayıncılık, Dağıtım,
Pazarlama San* ve Tic. Ltd, Şti.Yıe aittir.
Kitabın tamamı veya bir bölümü hiçbir biçimde çögaihlama2.
fotokopi çekilemez, dağıtılamaz, yeniden elde edilmek üzere saklanamaz.
Sertifika No: 10843
LİTERATÜR®
Yayıncılık, Dağıtım, Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şii.
İstiklal Caddesi, İpek Sokak, No: 10 Kat: 2
Beyoğlu 34433 İstanbul
T 0(212) 292 4120
F 0(212) 245 5987
E liteTaturiSHitenıtu r. com.t r
www literatur.com.tr
İçindekiler
Giriş 1
Abdülmecid ve Tanzimat Reformları 11
1864 Çerkeş Sürgünü 29
Yeni Osmanlılar ve 1871 Paris Komünü 39
Abdülaziz, V. Murad ve “Çerkeş" Haşan Olayı 51
1876 Batak Olayı ve “Bulgar Dehşeti" 65
Kanun-ı Esâsî’nin İlanı ve “93 Harbi” 75
II. Abdülhamid Kıbrıs’ı tngilizlere Neden Verdi? 89
Kayzer II. VVilhelm’in Şark Seferleri 99
Berlin - Bağdat Demiryolu ve Şark Ekspresi 113
Filistin’e Yahudi Göçü ve Theodor Herzl 123
1905 Bomba Olayı / Abdülhamid’e Suikast 143
İttihat Terakki ve II. Meşrutiyetin İlanı 151
Bosna - Hersek’in İlhakı ve 1908 Boykotajı 165
31 Mart Olayı ve II. Abdülhamid’in Halli 177
Türk (Dili) Milliyetçiliğinin Doğuşu 197
Ermeni, Rum, Arap ve Kürt Milliyetçiliklerinin Doğuşu 209
Gidip de Gelinmeyen Diyar: Yemen 223
Sürgünler Diyan Trablusgarp 237
VI TANZİMAT’TAN CİHAN HARBİ’NE OSMANLI’NIN ÖTEKİ TARİHİ
1912 -1913 Balkan Savaşları 247
Darbeciliğin Miladı: Bâbıâli Baskını 263
1914’te Cihan Harbi’ne Nasıl Girildi? 269
1914’te Sarıkamış’ta Neler Oldu? 289
1915 Çanakkale Savaşı 297
Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal’in Rolü Neydi? 321
Çanakkale Savaşı’nın Hurafe, Efsane ve Yanlış Bilinenleri 335
1914 Rum Kaçırtması ve 1915 Ermeni Tehciri 353
Cemal Paşa’nın Arap Politikaları 365
Cemal Paşa'nın Kanal Seferleri / Hezimetleri 377
Cihan Harbi’nde Almanların Ortadoğu Siyaseti 387
Mekke Şerifi Hüseyin’in İsyanı 397
Kutü’l - Amare Muhasarası / Zaferi 409
ittihatçıların "Propaganda Savaşları” 423
ÎTC’nin Çocuk Askerleri 435
1917 Balfour Deklarasyonu 443
İttihatçılar ve Siyonistler 453
ölmek mi Zor, Esir Düşmek mi? 463
475
Dizin
Giriş
1699’da Dalmaçya kıyılarından Ukrayna’ya kadar uzanan hattın
batısının Venediklilere, AvusturyalIlara, PolonyalIlara kaybe-
dilmesi, 1774’te Kırım’ın Ruslara geçmesi, 1798’de Mısır’ın
Napolyon’a teslim olması ve 1820’lerde Yunanlıların bağımsız-
lık girişimleri ile istemeden “Avrupa’nın zamanına dahil olan"
Osmanlı împaratorluğu’nun yönetici elitleri, 1853-1856 Kırını
Savaşı’nı takiben Batı devletler sistemine görünüşte de olsa
kabulünden sonra, “Avrupa’nın Hasta Adamı” olmaktan kur-
tulmak için modernleşmek gerektiği fikrine sıkı sıkıya bağlan-
mıştı. Ancak bu kadroların modernleşmeden anladıkları, bazı
idari reformlar ve teknoloji transferi ile sınırlıydı. Halbuki
Avrupa modernleşmesi; feodalizm, burjuvazi, sınıf mücadele-
si, Rönesans, Reform, ticaret ve sanayi devrimi, Aydınlanma,
sömürgecilik, emperyalizm, bilimsel-teknolojik devrim, ulus-
laşma, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramlarla karak-
terize olan tarihsel gelişimin bir ürünüydü. Gerçi Batı tarzı
liberalizmden esinlenen bazı görüşler 1839 Tanzimat Fermanı
ve 1856 Islahat Fermanı’nda kendine yer bulduğu gibi, padi-
şahlar Batı’ya seyahatler yaptılar, İstanbul’da Batı saraylarının
benzerlerini inşa ettirdiler, şatafatlı seremoniler düzenlediler,
Batılı uzmanlan başkente doldurdular, şimendiferler, gemiler
getirttiler. Ancak dertleri Batı'yı anlamak ya da Batı’yla birlikte
yeni bir düzen inşa etmek olmayıp, Batı’dan kısa yoldan öğren-
dikleri teknolojik yeniliklerle eski düzeni ihya etmek olduğu
için başanlı olamadılar. Eskiyle yeniyi bir arada tutmaya çalışan
bu dualist anlayış, tepeden inmeci bir şekilde yürütüldüğü için
toplum tarafından hiçbir zaman içselleştirilemedi.
Batıcılık ideolojisinin iflasından sonra Osmanlı împarator-
luğu’nun yok olmasını önlemeye çalışan aydınlar yeni kim-
2 TANZİMAT'TAN CİHAN HARBİ NE OSMANLI’NIN ÖTEKİ TARİHİ
lik politikaları geliştirmeye soyundular. Bunlardan ilki
1789 Fransız Ihtilali’nin etkisiyle devreye giren vatandaşlık
anlayışının imparatorluk kapsamında yorumlanması demek
olan Osmanlıcılık idi. Buna göre siyasal kimlik, Osmanlı kim-
liğinden kopartılmadan vurgulanacak, böylece İslam ve Türk
kimlikleri bir arada yaşatılmış olacaktı. 1876’da ilan edilen ilk
anayasa (Kanun-ı Esâs!) bu görüşün sahipleri açısından önemli
bir başarı oldu. Yeni anayasa, Halife-Padişah’ın sonsuz olan
yetkilerini sınırlamak yerine pekiştirmekten öteye gitmemesine
rağmen, Müslüman olsun gayri Müslim olsun tüm tebaanın
temel hak ve özgürlüklerini düzenlediği, yargı yetkisini bağım-
sız mahkemelere devrettiği ve iki kamaralı bir parlamento
kurulmasını mümkün kıldığı için demokrasiye doğru atılmış
büyük bir adımdı. Ancak ömrü çok kısa oldu ve ilk meclisin
13 Şubat 1878 tarihinde II. Abdühamid tarafından kapatılması
üzerine 30 yıl süreyle askıya alındı.
İkinci yaklaşım, hem etnik, hem kültürel hem de siyasal
anlamda Türk kimliğini öne çıkarmak şeklinde özetlenebilecek
olan Türkçülük akımı diye bilindi. Çoğu Rusya kökenli “Türk”
olmayan ideologların AvrupalIlardan 200 yıl sonra geliştirdiği
“Türk ulusu” fikri, doğal olarak etnik temelden çok ortak dili,
kültürü ve eğitimi vurguluyordu. Bu harekelin siyasileşmesi
Tıbbiye, Harbiye ve Mülkiye’de eğitim görmüş, Balkanlar’da
çetecilik ve gizli örgüt üyeliği ile alıştırmalar yapmış asker-sivil
aydınların elinden oldu. Temel işlevi devlete adam yetiştirmek
olan yüksek okullardan mezun olan bu kesimler kendilerine
okutulan derslerden dolayı, hayatı Allah’ın iradesinin bir ürünü
olmaktan çok biyolojik ve fizyolojik süreçlerin bir ürünü olarak
kabul ediyorlar, kendilerini de “içtimai tabip” olarak görüyorlar-
dı. Bu entelektüeller grubunun düşünce programlan, bir felsefi
spekülasyon geleneğinden beslenmediği gibi izledikleri siyaset
de gündelik sorunlann içinden üretilen, bir tür “hal çareleri
arama” siyaseti idi. Temel sorunsallan da “devlet nasıl kurtulur?”
idi. Devleti kurtarmanın ilk adımı olarak da 11. Abdülhamid’in
30 yıllık baskıcı rejimini alt etmeye karar vermişlerdi.
II. Abdülhamid’e karşı yürütülen muhalefet hareketinin
başını, Jön Türklerden küçük bir grup tarafından kurulan
GİRİŞ 3
İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) çekti. Ermeni ve Makedon
milliyetçi örgütlenmeleri taklit edilerek oluşturulan bir çeşit
çete veya komite olan İTC, esinlendiği örgütlerin devrimciliği-
ne karşı muhafazakâr bir karakter taşıyordu, çünkü esas amacı
mevcut düzeni korumaktı. Hareket Öyle katı bir hareketti ki
ÎTC’ye muhalefet etmek vatan hainliği ile eşdeğerdeydi. 1908
yılında, Abdülhamİd’in bu örgütün zorlamasıyla ikinci kez
Meşrutiyet’i ilan etmesi ile ülke padişahın mutlakiyetçi yöne-
timinden kurtuldu ama kendini diğer etnisitelerden üstün
gören “millet-i hakime" (egemen millet) adına göstermelik bir
meclis ve ordudan aldığı destekle ülkeyi istediği gibi yöneten
İTC'nin, daha doğrusu, onun içindeki küçük bir kliğin sultası
altına girdi.
Baskıcı devleti devirmek için yola çıkan ama sonuçta
monarşi ile uzlaşmayı tercih eden İTC çevreleri, devlet aygı-
tını modernleştirmeye hız verdiler ve parlamentonun gücünü
artırmaya koyuldular. Amaçları halkın yönetime katılmasını
sağlamaktan ziyade göstermelik de olsa bir parlamento aracı-
lığıyla padişahın gücünü sınırlamaktı. Bu yönelimleri yüzün-
den Avrupa kulübüne kabulü beklerken, 1911 Trablusgarp
Savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşları ile Batı’dan şiddetli bir
tokat yiyince, devletin Müslüman-Türk esaslı olması gerektiği
netleşmeye başladı. Hem gayri Müslimlerin zenginliklerinin
üzerine konmak hem de onlardan boşalan yerlere Balkan
Savaşlarının mağduru Müslümanları yerleştirmek amacıyla
yapılan “temizlik” işinde önemli görevler alan İTC’nin yeraltı
örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın lideri “Kuşçubaşı” Eşrefin sözle-
riyle, gayri Müslimler, “dahili tümörler"di ve koparılıp atılma-
ları gerekmekteydi. Nitekim bu tarihten itibaren Ege bölgesinde
yaşayan Rumlara yönelik tasfiye politikaları yürürlüğe kondu.
Doğu Anadolu’da Rusya ve Batılı güçlerle ilişki içinde olan
radikal Ermeni milliyetçilerin ufak tefek mevziler kazanmaya
başlaması, İttihatçıların uzun süredir kafalarında olan radikal
planı yürürlüğe koymalarına gerekçe oldu. İmparatorluğun
Ermeni tebaası, “Ruslarla işbirliği yaparak devlete ihanet ettik-
leri” gerekçesiyle 1915-1916 yıllarında ülkeden zorla uzaklaş-
tırıldı. Bu zorunlu göçün bilançosu çok kanlı oldu. En iyimser