Table Of ContentSUYA SENG*
Enis Batur 2007'de "Gövde'm"i, "Sinema ¥3211311"™,
"Öteki Prova"yı, "Neyin Nesisin Sen" ile "Ziyaret"i yayım
ladıktan sonra, 2008'i "Pasaport Damgalarıyla açtı. "Seç
me Şiirler"i ABD'de, "Kütüphane" ve "Başka Yollar" Fran
sa'da, "Elma" Romanya'da yayımlandı. Bir belgeselin se
naryosunu kaleme aldı: "32 Kısım Tekmili Birden Beyoğ
lu". Alberto Manguel'in kendisiyle yaptığı uzun söyleşi
DVD olarak yayımlandı. TÜYAP Sanat Eleştirmeni ve
Behçet Necatigil şiir ödüllerini aldı. NTV-Radyo'da hafta
lık "Edebiyat-Müzik" programını sürdürüyor, temel me
tinlerini Doxa ve P dergilerinde yayımlıyor. "Suya Seng",
içbükeyler dizisinin beşinci kitabı.
* SEL YAYINCILIK
* SEL YAYINCILIK
Piyerloti Caddesi, 11/3 Çemberlitaş - İstanbul
Tel.: (212) 516 96 85 Faks: (212) 516 97 26
http://www.selyayincilik.com
E-mail: [email protected]
ISBN 978-975-570-367-1
*SEL YAYINCILIK: 360
Enis Batur: 17
Suya Seng
Enis Batur
© Sel Yayıncılık 2008
Birinci Baskı: Haziran 2008
Baskı ve Cilt: Yaylacık Matbaası
Litros Yolu, Fatih Sanayi Sitesi, 12/197-203 Topkapı-lstanbul, 567 80 03
Suya Seng
İÇBÜKEYLER
2002-2007
Enis Batur
I
1972 yılını kimi ana romanları okumaya ayırdıydım: "Şato", "Ge
cenin Sonuna Yolculuk", "Ses ve Öfke", Proust, Joyce, Yourcenar -
her okuma tamamlandığında, Bilge Karasu'yla saatlar boyu oturur
konuşurduk, hep söylemişimdir: Ben ondan yalnızca 'yazma sana
tı' ile ilgili pek çok şey öğrenmedim, 'okuma sanatı' konusunda da
kılavuzum olmuş olmasını büyük talihim sayarım. Onca anıdan
biri, yeterince ipucu verecektir:
72 güzünde, kendi kendime Musil'in "Niteliksiz Adam"ım
okumaya karar verdiğimde, Bilge zarif bir biçimde bunun 'erken'
olduğunu imâ etti; anladım ve tepki verdim: "Ne yani", dedim,
"benim Musil'i anlayamayacak bir durumda mı olduğumu düşü
nüyorsun?". Sabırlı üslûbuyla, "hayır" dedi, "öyle düşünmüyo
rum, demek istediğim şu: Bazı kitapların okunması için bazı yaş
lan beklemek bana şimdi daha doğru geliyor" - sonra ekledi: "Za
manında ben de zamansız işler yapmışımdır, hiç değilse sen yap
ma diye uyarıyorum".
Onu dinlemektense, kafamın dikine gitmeyi yeğledim. "Nite
liksiz Adam"ın ilk cildinin ıkına sıkma 180. sayfasına gelebüdim
sonuçta. Bilge'ye gittim ve ona "haklıymışsın" diyeceğime, "Nite
liksiz Adam" m şişirilmiş, son derece durgun, cüssesini hak etme
yen bir yapıt olduğunu anlatmaya kalkıştım. "Dilerim" demişti,
hiç unutmuyorum: "İleride bu konuya dönme olanağımız olur".
Oldu. Tamıtamma on yıl sonra, 1982'de, L'Arc dergisinin Mu
sil özel sayısında bir incelemeyi okumam gerekti; "hünsahk" ko
nusuna eğilen bu çözümlemede romandan kimi parçalar alıntı ola
rak kullanılmıştı; gözlerime inanamadım: Dudak uçuklatıcı bir
yaklaşım, sıkı bir anlatım, kor parçası kelimeler beni yeniden "Ni-
5
(diksiz Adam"a götürdü. Romanı olağanüstü haz alarak okurken
Bilge'ye uğramadan edemedim:
"O zaman ne dediğini anlayacak hizada değilmişim, şimdi şu
nu görüyorum: 20 yaşımdayken kapısını aralayamadığım romanı
30 yaşımda keyifle okuyorum, ama onu adamakıllı anlayabilmem
için sanırım bir de 50 yaşımda okumam gerekecek".
Gözlüğünün altındaki ışık büyüdüydü.
II
Saddri Derradji'yi unutulması güç Paul Bowles portresinden tanı
yordum: Yazarın, Tanca'daki evde, üstüste yığılmış onlarca eski
bavulun önüne oturmuş halde çekilmiş bu fotoğrafına, yaşammın
bütün seyyar cephesi sızmıştı.
Christian Dumais-Lvovvski'nin yeni yayımlanan "Eşik Va
adinin altbaşlığı "Marguerite Yourcenar ile Bir Yolculuk", bu
dopdolu kitaptaki renkli fotoğraflar da Derradji'nin imzasını taşı
yor: Ölümünden bir yıl önce Paris'te ve Güney Fas'a yolculuğun
da çekilmiş kareler, öteki eşiğe yaklaşmış bir bilge-yazann albü
münün bir bakıma son yapraklarını oluşturuyor. Kederli bir belge,
yer yer okurun içini buran bir tanıklık getiriyor bu görüntüler.
Gene de aslan payını, "Eşik Vaadinin yazarma ayırmak gere
kir burada. Dumais-Lvowski, büyük sabırla sokulmuş zorlu Mar-
guerite'e: Ritz otelinin bir odasmda isteksizce başlayan seansm ar
dından, önce Fas seferine katılmaya hak kazanmış. Mesafe duygu
sunu ağır ağır aşmış belli ki Yourcenar, yazara karşı; aşınca da, bu
kez onu, bir Hindistan yolculuğunu görüşmek üzere evine, Issız
Tepeler adasmdaki beyaz büyük kulübesine çağırmış. Ne yazık ki
gerçekleşememiş Hindistan yolculuğu, bir içkanama alıp götür
müş Hadrien'm ve Zenon'un sır kâtibini.
Yourcenar'm okuryazar yaşamındaki yeri üzerine bir metin
kurmayı nicedir aklımdan geçiriyorum - ola ki, "Başka Yollar" dan
birine doğru onun içinden geçerek ulaşabilirim.
"Eşik Vaadi", bu bağlamda eski, temel sorunlardan birine çarp
tı kimbilir kaçıncı kez beni: Metinlerinden, kitaplarından tanıdığı
nız, dünyasına olabildiğince sokulduğunuz bir yazarla karşılaş
mak "imge"yi zedeler mi? Apaçık ki bir çırpıda doğru yanıtı veri
lebilecek sorulardan değil bu; onunla yıllar geçirmek, bir köşede
sınanmasını beklemek, farklı yaşantı deneyimleri kazanmak gere
kiyor.
7
Dumais-Lvowski, genişçe bir tanışıklıklar çevresinin çekirde
ğinde, sırayla babasını, Grace'i, Jerry Wilson'ı yitirdikten sonra ya-
payalnızlığında biraz öfkeli ve atak, birazdan fazla kimsesiz kalmış
Marguerite YourcenarTa, son döneminde geçirme fırsatını buldu
ğu zamanları dolgun bir yazıyla aktarıyor. Bir yolculuğun yolculu
ğa
Yourcenar'ın tutkulu bir yaşamı olduğunu Josyane Sauvigne-
au'nun ayrıntılı monografi çalışmasmdan öğreniyorum. Hayatına
girmiş insanları ayırırsak, iki kutup araşma kurulmuştur ekseni:
Otuz yılı aşkın bir süre mıhlandığı adası ve her seferinde oraya
dönmek üzere çıktığı uzun, çalkantılı yolculukları. Yazmak ve yo
la düşmek: "Hapisanenin Kulesi"ne aldığı denemelerden birinde
onları açar.
Dumais-Lvovvski'nin kitabı, ince gözlemleriyle, Yourcenar'ın
kişilik bileşkenlerini sezdirdiği için de önemli: Yazarın içinde ken
dini hem örtüyor, hem de pek birşey söylemeden söyleyebileceği
ni söylüyor.
Böyle metinleri çok seviyorum ben.
III
Günlük bir gazetede yayımlanan bir söyleşide, Murathan Mun-
gan, "Enis Batur, 'Türkiye'de iyi edebiyat okurunun sayısı beş bi
ni aşmaz' diyordu, ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, "Enis Ba-
tur'un kitaplarının o kadar sattığını sanmıyorum" yanıtını vereli
çok olmadı.
Doğrudur: Benim kitaplarımın ortalama okur sayısı 1500 do
laylarındadır. Satışı 3000'ü aşan kitaplarım, satışı 1000'i bulmayan
kitaplarım olduğuna göre, böyle bir ortalamadan sözedebiliriz.
İyi edebiyat okuru sayısını, ben kendi kitaplarıma bakarak çı
karmadım; yayınalık alanındaki sayısal duruma dayanarak o sap
tamayı yapmıştım. Yakından ilgili olanlar, bu bağlamda dile getir
diklerimi Yazboz başlıklı kitabımda yeralan birden fazla deneme
den izleyebilirler. İyi edebiyat okuru'nun sayısı gerçekten de 5000
dolaylarındadır. Mungan tam anlayamamış: Ben onların hepsinin
benim kitaplarımı okuduğunu ileri sürmedim hiçbir yerde, hiçbir
vakit: Neden, nereden böyle bir sonuç çıkarayım ki?
Haklı olarak, çok satan kitaplar yazmanın ayıp olmadığım dü
şünen Ayşe Kulin ise, geçenlerde okuduğum bir söyleşisinde,
"Enis Batur'un kitapları da çok satıyor" demiş. Bu doğru değil iş
te, sayın Kulin: Benim kitaplarımın oldukça sınırlı sayıda bir oku
ru vardır. Bu durumdan utanç duymuyorum şüphesiz; ama, gurur
duyuyor da değilim. "Ne kadar az satarsa o kadar iyidir" yönün
de akıl yürütenler arasmda yeralmadığımı söylemeliyim.
Kitaplarımın ortalama okur sayısının çok daha fazla olmasını
yeğlerdim. Bu sonucun gerçekleşebilmesi için iki yol var önümüz
de - biri gerçekçi, ötekisi ütopist iki seçenek. İlkinde, günümüz
okurunun beklentilerini karşüayacak kitaplar yazmaya yönelmek
sözkonusu; İkincisinde, ülkenizdeki nitelikli okur sayısının artma
sını, besbelli ki uzun bir süre, beklemek. Ben, ikinci yolu seçenler
denim.
9