Table Of ContentİSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
SAYIN MAKAMI'NA
Soruşturma No: 2012/
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN Ahmet Hurşit Tolon
(T.C. Kimlik No: 43513448136)
VEKİLLERİ Av. Dr. Koksal Bayraktar
Cumhuriyet Cad., Erk Apt., No.14 Kat 5, D.10
Elmadağ, Taksim - İSTANBUL
Av. İlkay Sezer
Rumeli Cad. No:21 Meriç Apt. K:3
Nişantaşı Şişli / İSTANBUL
ŞÜPHELİLER 1. Adem Yavuz ARSLAN
Eser Sahibi
TİMAŞ Yayınları
Cağaoğlu, Alemdar Mahallesi
Alayköşkü Caddesi, No:5
Fatih / İstanbul
2. TİMAŞ Yayınları Sorumlusu
Cağaoğlu, Alemdar Mahallesi
Alayköşkü Caddesi, No:5
Fatih / İstanbul
1
Yine, dönemin Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın Sinan Aygün ile menfur
cinayetten iki ay sonra yapılmış 3 adet görüşmenin de, olayla ilgili olduğunun ima
edilmesi ve sayısının 6 olarak gösterilmesi de, şüphelilerin iftira amacıyla ilgisiz
konuları, ilgiliymiş gibi gösterme gayretinden kaynaklanmaktadır. Müvekkilimizin
kullanmakta olduğu telefonun 18.06.2077 - 21.06.2007 tarihleri arasındaki HTS
kaydı ekte sunulmuş olup, iddia edildiği gibi anılan tarihler arasında Sinan Aygün ile
6 görüşme yapılmadığı açıkça görülmektedir. (Ek-6)
Müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon, Habip Ümit Sayın ile yapmış olduğu
görüşmelerin sebebi ve mahiyeti ile ilgili olarak , İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2009/191 E. sayılı dosyasında, suç duyurusuna konu kitabın
yayınlandığı Haziran 2012'den aylar önce Ocak 2012'nin ilk günlerindeki sorgusu
sırasında ayrıntılı beyanda bulunmuş, beyanları tutanağa geçirilmiş ve tutanaklar
aleniyet kazanmıştır. Ancak araştırmacı gazeteci olduğunu iddia eden eser sahibi,
maalesef hakkında iftira mahiyetinde iddialar ileri sürdüğü müvekkilimizin bu
beyanlarını dahi incelemeden ya da kasıtlı olarak göz ardı ederek , müvekkilimiz
hakkında bu derece çirkin iftiraları ileri sürmekten çekinmemiştir.
e. 113. sayfasında Genelkurmay TUSHAD,ı Tevit Ediyor! başlıklı bölümde;
Gizli tanık Deniz Uygar anlatmaya devam ediyor...
"... O dönemde TSK'da Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterlik
görevinde bulunan Ahmet Hurşit Tolon, belirttiğim yapılanmanın başındaydı..."
ifadedeki diğer noktalar gibi bu da araştırıldı. Genelkurmay Başkanlığı'nın kurumsal
internet sitesi olan www.tsk.tr isimli internet sitesinde, Ahmet Hurşit Tolon ile ilgili
sayfada; 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi ettiği, Tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay
Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü görülüyor. Başka yöntemlerle de zaman
kıyaslamasının doğrulaması yapıldı ve görüldü ki gizli tanığın ifadesinde geçen tarihler
örtüşüyor. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı kendi çalışmalarını yaptıktan sonra
Genelkurmay'a bir yazı yazarak TUSHAD'ı sordu. Genelkurmay Başkanlığının 17
Ocak 2011 tarihli cevabi yazısında, "Genelkurmay Bşk. ve MSB Karargahı ile bağlı
birimlerinde "Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi" isimli bir birimin
halihazırda bulunmadığı ve mevcut kayıtlar incelendiğinde 1999 yılından bugüne kadar
anılan isimde bir birimin teşkil edilmediği" ifade edildi. Bu cevap birçok açıdan ilginçti.
Çünkü savcılığın yazısında zaman kısıtlaması yoktu. Fakat Genelkurmay verdiği
10
cevapta "1999 sonrası böyle bir birimin bulunmadığını" anlatıyordu. Soruşturma
makamlarında bu durum "dolaylı teyit" olarak algılandı.
Çünkü 1999'dan sonra böyle bir birimin oluşturulmadığını söylemek, aynı
anda 1999 öncesi dönemde böyle bir birimin varlığını da teyit etmek demek oluyordu
bir açıdan. Zaten gizli tanık Deniz Uygar da 1992'de bu birime katıldığını söylüyor.
Ayrıca diğer Ergenekon sanıklarından Levent Ersöz'ün de o dönemde TUSHAD'da
çalıştığı anlaşılıyor. Karmaşık gelen bu ilişkileri basitleştirerek özetlemeye çalışırsak
karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor; Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen belgeler, ETÖ
kapsamında hakkında işlem yapılan şahıslar, bu şahıslardan elde edilen veriler ve bu
şahısların beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde dikkat çekici benzerlikler kaşımıza
çıkıyor, farklı şahısların ifadelerinde ortak noktalar açıkça görülüyor, Gizli tanık
"Deniz Uygar da ifadesinde Ahmet Hurşit Tolon'un misyonerlik konusunda çalışma
yürütülürken TUSHAD adlı oluşumun başında faaliyette bulunduğu ve bu faaliyetleri
yönlendirdiği belirtiyordu.
Ahmet Hurşit Tolon'dan elde edilen belgelerin içeriğinde, Zirve Yaymevi'nin
önceki adı olan Kayra Dağıtım Şirketi'nin misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü yönünde
ibarelerin bulunduğu, Ahmet Hurşit Tolon'un aynı zamanda Malatya'da Hasan Iğsız ve
Fatih Hilmioğlu ile birlikte çekildiği fotoğrafların bulunduğu, yine Ahmet Hurşit
Tolon'un cinayetin işlendiği tarihlerde Malatya'da olduğu tespit edilmiş. Hurşit Tolon
26 Haziran 2011'de verdiği ifade de bu belgeleri reddetti, Malatya'da konferans için
bulunduğunu anlattı." denilmiştir
Şu hususu önemle belirtmek isteriz ki; müvekkilimizin hangi tarihte Genel
Sekreterlik yaptığı gizli bir bilgi değildir. Bu bilgi, yazıda da belirtildiği gibi,
Genelkurmay Başkanlığı web sitesinde dahi yer almaktadır. Buna ilaveten,
müvekkilimiz hakkında İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/191 Esas
No'lu davanın ek klasörlerinde yer alan müvekkilimizin mesleki safahatını gösterir
resmi yazıdan da hangi tarihlerde, hangi rütbede, hangi görevleri yapmış olduğu
açıkça görülebilir.
Deniz Uygar ismi ile ifade veren gizli tanığın asılsız iddiaları, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığfnda (CMK m.250 ile Yetkili Birim) yürütülen soruşturma
aşamasında 24.06.2011 tarihinde ifadesine başvurulan müvekkilimize de sorulmuş
ve müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon, adı geçen şahsın somut herhangi bir delile
dayanmayan ve aşamalarda değişiklik gösteren asılsız iddialarını, şiddetle
reddetmiştir. Nitekim, konuyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığfnda
11
(CMK m.250 ile Yetkili Birim) yürütülen 2011/1313 No'lu soruşturma kapsamında
02.07.2011 tarihli ve 2011/58 Karar No'lu "Yetkisizlik Kararı" verilmiş ve anılan
kararda, "Müvekkilimiz Ahmet Hurşit TOLON'un, müsnet suçun azmettiricisi
olduğuna dair delil elde edilemediği" açıkça ifade edilmiştir. (Ek-7)
Bir kez daha önemle vurgulamak isteriz ki; Genelkurmay Başkanlığı;
soruşturma savcılığına yazmış olduğu yazıda TUSHAD'ı kesinlikle teyit
etmemiş; sadece elindeki belgelerin 1999 yılından sonrasına ait olduğunu
belirtmekle yetinmiştir. Kaldı ki; Sayın Başsavcılığınızca gerekli görüldüğü
takdirde, Genelkurmay Başkanlığından bu hususun Teşkilat Kadro kayıtlarının
tutulduğu belgeler de kontrol edilerek yeniden sorulması talep edilebilir.
Nitekim, tarafımızca Bilgi Edinme Hakkındaki Kanun uyarınca Genel
Kurmay Başkanlığı'na yaptığımız talebe verilen cevaptan da görülebileceği
üzere; müvekkilimizin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği yapmış
olduğu dönemde TUSHAD isimli bir birimin kurulmadığı açık ve net bir şekilde
görülmektedir. (Bknz. Ek-5)
f. 166. sayfasında Hurşit Tolon Cinayet Öncesi Malatya'da başlıklı bölümde;
Yine Deniz Uygar'ın ifadesine dönelim. İfadenin 8. Sayfasında, dönemin 2.
Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız'ın anti misyoner demeçleri ve konferansları ile dikkat
çeken emekli Org. Hurşit Tolon'u resmi törenle karşıladığı yer alıyor. Normal şartlarda
emekli bir isim resmi törenle karşılanmaz. Fakat Iğsız'ın Tolon'a çok önem verdiği,
ağırlama programından anlaşılabiliyordu. Ayrıca daimi misafirleri arasında Ergenekon
sanıklarından Şener Eruygur'da vardı. Bu iki ismin yanında daha sonra Ergenekon
kapsamında tutuklanacak olan, dönemin Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih
Hilmioğlu da misyonerlik karşıtı konferanslarda boy gösteriyordu. Nitekim Malatya 3.
Ağır Ceza Mahkcmesi'nde görülen davanın 24. duruşmasında mağdur avukatlarından
Erdal Doğan, 11 sayfalık "gizli" ibareli belgeler sundu, incelemede görüldü ki
fotoğraflar ve bilgiler Deniz Uygar'ın ifadeleriyle birebir örtüşüyordu.denilmiştir.
12
Yukarıda da açıklandığı üzere, Ordu Komutanlığı da dahil olmak üzere TSK'nde
üst düzey pekçok önemli görevi başarıyla yerine getirmiş emekli bir orgeneral olan
müvekkilimizin askeri nezaket ve teamül gereği, şehirdışına yaptığı bir ziyaret
sırasında 2.Ordu Komutanı ve eşi tarafından karşılanmasına bu şekilde bir anlam
yüklenmiş olması hayatın doğal akışına aykırı ve inandırıcılıktan son derece uzak bir
iddiadır.
Aynı şekilde, müvekkilimizin Malatya İnönü Üniversitesinde vermiş olduğu "21.
Yüzyılda Kuşatılmış Türkiye" konulu konferansın öncesi ve sonrasında eşli olarak
verilen yemeklerde çekilen fotoğraflar da, müvekkilimizin ziyaretinin gizli bir yanının
olmadığını, aleni bir faaliyet olduğunu göstermesine karşın, sözkonusu kitapta
yasadışı örgütsel bir faaliyetin delili gibi gösterilmesi iddiaların ne derece mesnetsiz
ve maksatlı olduğunun açık göstergesidir.
Nitekim, sözkonusu konferans sonrasında çekilmiş olan fotoğrafların bir sureti
Sayın Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu tarafından müvekkilimize konferans kaydı ile birlikte
gönderilmiştir. Ekte yer alan yazı, bu konferans kaydına ve fotoğraflara ilişkindir. Söz
konusu fotoğraflara başkaca anlamlar yüklenmesi ise maksatlıdır. (Ek-8)
NETİCETEN;
-Suç duyuruna konu kitapta; müvekkilimizde bulunduğu ileri sürülen
misyonerlik konulu PH 02-2-09.doc, PH02-2-09.ppt, Misyonerlik, MİSYONERLİK
isimli Word formatındaki yazı ve Powerpoint sunumların içinde bulunduğu
CD.ler kesinlikle müvekkilimize ait değildir.
İddiaya konu belgeler, müvekkilimiz emekli Orgeneral Ahmet Hurşit
Tolon'a ait konutlarda yapılan aramalar sırasında elde edilmediği gibi; arama -
el koyma tutanaklarının hiçbirinde de yer almamaktadır.
Ayrıca, Ankara Emniyet Müdürlüğünün İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 14.01.2012 tarihli 9-B-b sayılı ara kararı ile yazdığı müzekkereye
05.03.2012 tarihli bir sureti ekte sunulan cevabi yazısında da görüldüğü üzere
müvekkilimizle ilgili olarak 01.07.2008 tarihinde arama yapılan adreslerden 125
adet CD/DVD'ye el konulduğu bildirilmiştir, Oysa ki, 02.07.2008 tarihinde
müvekkilimizin huzurunda mühürsüz delil torbaları açılmış ve örneği ekte
sunulan zarf açma tutanağına göre 134 CD/DVD delil torbalarından çıkmıştır.
13
CD/DVD sayısının artışına ilişkin bu ciddi tutarsızlık dahi müvekkilimizin
düzmece delillerle sanık yapıldığının somut bir göstergesidir. (Ek-9) (Ek-10)
Müvekkilimiz emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon, tüm aşamalarda
vermiş olduğu ifadelerinde " ELBA MARKA ÜZERİNDE 3 VE 4 YAZILI CD'LERİ
VE İÇERİSİNDE YER ALAN BİLGİLERİN, KESİNLİKLE KENDİSİNE AİT
OLMADIĞINI" açıkça beyan ederek, iftira niteliğindeki, bu çirkin iddiayı
şiddetle reddetmiştir.
-Müvekkilimizin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini icra
ettiği dönemlerde, sözkonusu kitapta yer alan iddialar veya benzeri hiçbir
yapılanma olmamıştır. Müvekkilimiz hiç kimseye yasadışı konularla ilgili emir
ve talimat vermediği gibi; kendisine de yasadışı herhangi bir emir yada talimat
verilmemiştir.
Ayrıca, kitabın sunuş şekline bakıldığında da, müvekkilimiz emekli
Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon'un kişilik haklarını rencide edici, onur ve
saygınlığını zedeleyici ve halen İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen
2009/191 Esas No'lu dava ile 22.06.2012 tarihinde kabul edilen iddianame ile
yargılamasının yapılacağı Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada, adil
yargılamayı etkilemeye yönelik hukuka aykırı, asılsız ve mesnetsiz iddialara yer
verildiği açıkça görülmektedir.
VI- Aşağıda, Yüksek Makamınıza somut delilleri ve hukuki dayanakları ile arz
edeceğimiz açıklamalar, suç duyurusuna konu kitapta yer alan beyanların, 5237
sayılı TCK'nun 125.maddesinde düzenlenen "alenen hakaret", 267.maddesinde
düzenlenen "iftira", 285.maddesinde düzenlenen "soruşturmanın gizliliğini ihlal",
ve 288.maddesinde düzenlenen "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarını
meydana getirdiğini tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Şöyle ki;
1) 5237 sayılı TCK'nun 125.maddesinde düzenlenen "HAKARET SUÇU"
başlıklı düzenleme :
"Bir kimseye onur,şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte
somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin
onur,şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli
14
para cezası ile cezalandırılır.
(4 fıkra). Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında
arttırılır...."
şeklindedir.
5237 sayılı TCK'nun 6/g.maddesine göre, her türlü yazılı, görsel, işitsel
veya elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınlar, basın-yayın yoluyla
işlenen suç kapsamındadır. HAKARET SUÇUNUN, internet vasıtasıyla
işlenmesi halinde, 5237 sayılı TCK'nun 125/4.maddesi uyarınca, suçun alenen
işlenmesi söz konusudur.
Sayın Makamınıza yapmış olduğumuz işbu suç duyurusuna konu kitapta,
müvekkilimiz emekli Orgeneral Ahmet Hurşit TOLON;
"HAKKINDA KESİNLEŞMİŞ BİR HÜKÜM BULUNMAMASINA RAĞMEN,
SANKİ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MENSUBU İMİŞ GİBİ GÖSTERİLMİŞ ;
AYRICA, CİNAYET İSLEYEN KİŞİLER VE İLLEGAL OLUŞUMLARLA
İRTİBATLI OLDUĞU; HATTA. MENFUR CİNAYETİN AZMETTİRİCİSİ OLDUĞU"
ileri sürülerek, ONUR, ŞEREF VE SAYGINLIĞINI RENCİDE EDEBİLECEK
NİTELİKTE SOMUT FİİL İSNADINDA BULUNULMUŞ ve böylece, müvekkilimize
karşı "ALENEN HAKARET SUÇU" işlenmiştir.
Somut hadisede, basının haber verme hakkının kullanıldığının ileri sürülmesi
de hukuken mümkün değildir. Gerçekten de, kitabın içeriğine bakıldığında, basının
haber verme hakkının sınırları dışına çıkılarak, müvekkilimiz hakkında kasten
küçük düşürücü, şeref ve haysiyetini rencide edici beyanlarda bulunmak
suretiyle ALENEN HAKARET SUÇUNUN işlendiği tüm açıklığı ile görülmektedir.
15
2) 5237 sayılı TCK'nun 267/1 .maddesinde yer alan "İFTİRA SUÇU" başlıklı
düzenleme:
"Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın yayın
yoluyla işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma
başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye
hukuka aykırı fiil isnat eden kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.." şeklindedir.
Aynı maddenin 9.fıkrası "Basın yayın yoluyla işlenen iftira suçundan
dolayı verilen mahkumiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın-yayın organıyla
ilan olunur. İlan masrafı hükümlüden tahsil olur" şeklinde düzenlenmiştir.
Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, İFTİRA SUÇU basın ve yayın
yoluyla masum olan bir kimseye hukuka aykırı olarak bir fiilin isnat edilmesi suretiyle
de işlenebilir. TCK'nun 6.maddesinin 1/g bendindeki tanıma göre; ceza kanunlarının
uygulamasında, basın ve yayın yoluyla deyiminden her türlü yazılı, görsel, işitsel ve
elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların kastedildiği açıktır.
Şüpheli Adem Yavuz Arslan, işbu suç duyurumuza konu yayında,
müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon'un; Malatya'da Zirve Yayınevinde işlenen
menfur cinayet ile irtibatlı olduğunu; hatta, sözkonusu cinayetin azmettiricisi
olduğunu ileri sürmüş ve böylece, TCK'nun 267/1 .maddesinde düzenlenen
basın yayın yoluyla iftira suçunu işlemiştir.
3) 5237 sayılı TCK'nun 285.maddesinde yer alan "GİZLİLİĞİ İHLAL SUÇU"
başlıklı düzenlemenin birinci fıkrasında:
"Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişinin bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile çarptırılacağı" belirtilmiş, aynı fıkranın ikinci cümlesinde
"Ancak soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli
tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin
gizliliğinin ihlali açısından aleniyetin gerçekleşmesinin aranmayacağı" ifade
edilmiştir.
16
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında; "Bu suçların basın yayın yoluyla
işlenmesi halinde cezanın yarı oranında arttırılacağı" öngörülmüştür. Maddenin
dördüncü fıkrasında ise "Soruşturma ve kovuşturma evresinde, kişilerin suçlu
olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması
halinde altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmo/unacağı" belirtilmiştir.
Bu suç, Kanuna ve soruşturma veya kovuşturma aşamasında alınan
kararlara aykırı olarak, maddenin 1, 2 ve 4. fıkrasında öngörüldüğü biçimde
alenen veya aleni olmayan bir biçimde soruşturma ve kovuşturma
aşamasındaki açıklama ve/veya görüntülerin gizliliğinin ihlali ile tamamlanır. Bu
maddede tanımlanan suçlar tehlike suçlarıdır. Zarar suçları değildir. Fiilin
tamamlanması sonucunda, failin cezalandırılabilmesi için bir zarar oluşması
gerekmez (MERAN-Açıklamalı İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi-Ankara-
2.Bası- 2007 -sh 1353-1354 )
işbu suç duyurusuna konu kitap, soruşturma dosyası "Yetkisizlik Kararı" ile
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmeden önce, İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi'nce verilen 19.03.2010 tarihli ve Değişik İş No: 2010/275 sayılı
"Kısıtlılık Kararının" mevcudiyetine rağmen, şüpheliler tarafından, söz konusu
soruşturma dosyasındaki bugüne kadar tarafımıza dahi gösterilmemiş gizli bilgilerin
yayınlanması suretiyle TCK'nun 285.maddesinde düzenlenen "GİZLİLİĞİ İHLAL
SUÇUNUN" da işlendiği kolaylıkla tespit edilebilmektedir. (Ek-11)
Nitekim, işbu suç duyurusuna konu kitap, Haziran 2012'nin ilk günlerinde
yayınlanmış olmasına rağmen, sözkonusu "KISITLAMA KARARININ" , Malatya
3. Ağır Ceza Mahkemesi'nce İDDİANAMENİN KABUL EDİLDİĞİ 22.06.2012
tarihinde kalktığı sabittir.
17
Dolayısıyla, şüpheliler, iddianamenin kabul edilmesinden önce basın
yoluyla yayın yapmak suretiyle "SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ İHLAL
ETMİŞLERDİR".
4) a- 5237 sayılı TCK'nun 288.maddesinde yer alan "ADİL
YARGILANMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS SUÇU" ile ilgili düzenlemede "Bir
olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma, kesin hükümle
sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek
amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişinin,altı aydan üç aya
kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı" hükme bağlanmıştır.
Bu suç, bir "Tehlike Suçudur". Tehlike suçlarında hareket, korunan hukuki
değere bir zarar vermemiş olmakla birlikte, bir zarar tehlikesine yol açmaktadır.
Suçun oluşması için yargılamanın eylemden etkilenmesi ve bu şekilde, bir zarar
doğmuş olması gerekmez. Burada, gerçekleşmesi öngörülen suç bir soyut tehlike
suçudur. (DEMİRBAŞ-CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER-SH 208-İSTANBUL)
Madde "Gerekçesinde"; "Adalet cihazının yansızlığını sadece iktidarlara
karşı koruyucu güvencelerin yeterli olmadığı; kamuoyunda "kapıları tutanların"
etkisinden de, adaleti kurtarmanın ve sukunetle çalışılmasının sağlanması
gerektiği" açıkça ifade edilmiştir.
Böylece, öncelikle kamuoyu oluşturma ve insanları etkileme gücü olan
kitle iletişim araçlarıyla yürütülen ve yargısız infaz olarak tanımlanan baskıcı ve
kötü niyetli yayınlarla ve başkaca yollarla alenen kişilerin suçsuz ya da suçlu
ilan edilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. (MALKOÇ-TCK ŞERHİ-Cilt ll-sh
3981-Ankara)
"Suçsuzluk" ya da "Masumiyet Karinesi" AY'nın 38.maddesinin
dördüncü fıkrasında, şöyle düzenlenmiştir "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar kimse suçlu sayılamaz".
Bu düzenleme, aynı zamanda AİHS'nin adil yargılanma hakkı ile ilgili
6.maddesinin 2.fıkrasında da "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal
olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır. Kişi için kural suçsuzluktur. Suç
işleme ise istisnai bir durumdur" şeklinde ifade edilmiştir.
Ceza yargılamasında masumiyet ya da suçsuzluk karinesi olarak adlandırılan
bu karineye göre, bir yandan kamuoyunun şüpheli ya da sanığın suçluluğu hakkında
18
Description:Müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon, Habip Ümit Sayın ile yapmış olduğu . işbu suç duyurusuna konu kitap, soruşturma dosyası "Yetkisizlik Kararı" ile.