Table Of ContentSİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ!
Yazan: Soner Yalçın Yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
Dijital yayın tarihi: Mayıs 2011 / ISBN 978-605-111-845-1
Kapak tasarımı: Yavuz Korkut Dijital format: Atalay Altınçekiç Doğan Egmont Yayıncılık ve
Yapımcılık Tic. A.Ş.
19 Mayıs Caddesi, Golden Plaza No. 1 Kat 10, 34360 Şişli - İstanbul Telefon: (212) 373 77 00 / Faks:
(212) 355 83 16
www.dogankitap.com.tr [email protected] [email protected]
Siz Kimi Kandırıyorsunuz!
Soner Yalçın
İki gazeteciye ithaf edilmiştir;
Hrant Dink
ve
Ufuk Güldemir’e...
Giriş
Ayşe Denizdalan, Sadife Düdüş, Gülden Çiçek, Necla Özveren ve Sevgi Sesli;
bu isimleri tanıyor musunuz?
Bu adları duyanınız var mı?
Hiç sanmam....
Tarih 29 aralık 2005.
Yer Bursa.
Saat, gece 02.00 suları.
Tekstil fabrikasında çıkan yangında bu beş işçi kadın, fabrika kapısı üzerlerine
kilitli olduğu için yaşamlarını kaybetti.
Ayşe Denizdalan 15, Sadife Düdüş 16 yaşındaydı.
32 yaşındaki Sevgi Sesli üç aylık hamileydi.
Günde 16 saat çalışıyorlardı. Hiçbirinin sigortası yoktu.
Bursa’daki bu can yakıcı durum Türkiye’deki diğer fabrikalardan pek
farksızdı...
Türkiye’de tekstil sektöründe 3 milyon çalışan var. Bunun yarısı kadın işçi.
İstatistik rakamlarıyla sizi boğmak istemiyorum. Ama şu can yakıcı durumu da
bilmeniz gerekiyor: 18 yaşın altındaki 1 milyon çocuk işçi, sendikasız,
sigortasız kölelik koşullarında karın tokluğuna çalışıyor.
Ve gerek Bursa’daki yangında canlarını kaybeden, gerekse Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinde aynı koşullarda çalışan kadın emekçilerin büyük çoğunluğu
başörtülü.
Şimdi gelin bu sorunun üzerine cesaretle gidelim: Neden türbanlı emekçi
kadınların sorununu değil de; üniversitedeki türban meselesini sürekli konuşup,
tartışıyoruz?
Üniversitelerde ilk türban meselesini, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın halası
Hatice Babacan’ın Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 1967 yılında
gündeme getirdiğini biliyoruz!
Peki: Bursa’da can veren başörtülü beş emekçi kadını neden bilmiyoruz,
tanımıyoruz?
Türkiye’de türban neden hep üniversiteyle özdeş tartışılıyor?
Geliniz şimdi meselenin daha acı yanını konuşalım:
Üniversitelerde türban serbest oldu.
Herkes merakla bekliyor, şimdi ne olacak?
Deniliyor ki, “mahalle baskısı” gibi üniversitelerde “türban baskısı” olacak;
özellikle Anadolu’daki üniversitelerde tüm kız öğrencilere örtünme baskısı
gelecek.
Bu olabilir mi? Evet olur.
Bitmedi. Meselenin bir başka yönü daha var: Türbanlı kızlarımız
üniversitelere girince ne olacak?
Söyleyeyim: Çok iyi okuyacak, çok başarılı olacak ve okullarını hep dereceyle
bitirecekler.
Peki sonra ne olacak?
Ne olacak biliyor musunuz; evlendirilip eve kapatılacaklar.
Bunu da nereden çıkardın demeyin.
Gelin Türkiye’yi yöneten birkaç politikacının kızlarına bakalım:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ın kızı Kübra, Bilkent Üniversitesi’ni bitir
bitirmez evlendirildi. Çalışacak mı, hayır!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra. ABD’de Indiana
Üniversitesi’nde okudu. Çalışıyor mu? Hayır.
Başbakan’ın diğer kızı Sümeyye çalışıyor mu; hayır!
Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’ın kızları, Elif Bilkent
Üniversitesi’ni bitirdi, Zeynep ise ODTÜ’yü. Çalışıyorlar mı; hayır! Evlendiler,
çocuk yaptılar.
Enerji Bakanı Hilmi Güler’in kızı Ayşe Şeyma da Gazi Üniversitesi Mimarlık
Bölümü’nü bitirir bitirmez, Bakan Osman Pepe’nin oğlu İsmail’le evlendirdi.
Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek Bilkent Üniversitesi’ni
bitiren kızı İclal’i hemen evlendirdi.
Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’ın kızı Büşrah...
Listeyi uzatmaya gerek var mı?
Çok merak ediyorsanız; daha yaşları küçük olan Büşra Şahin, Zişan Güler,
Büşra Çelik’i medyadan takip ediniz. Onlar da ablaları gibi üniversiteyi çok iyi
dereceyle bitirecekler ve sonra hemen evlendirilecekler.
Niye? Neden bu pırıltılı kızlarımız evlere hapsediyor?
Niye kimsenin sesi çıkmıyor bu duruma?
Özgürlük, demokrasi, insan hakları sözcüleri nerede?
Kızlarının başına gelenlerin benzerini annelerinin yaşamadığını mı
sanıyorsunuz?..
AKP’nin tesettüre girme hikâyeleri
AKP’lilerin eşleri, ne zaman nasıl örtündü? Aile, mahalle, koca baskısı
gördüler mi? Mesleklerini bırakıp “ev kadını” olmaya mecbur mu edildiler?
Hepsi aynı sosyal sınıftan mı geliyor?
İşte onların, isim isim örtünme hikâyeleri...
Hayrunnisa Gül
Abdullah Gül’ün annesi Adviye Hanım, gelini olmasını istediği Hayrünnisa’yı
Kayseri’de bir akraba düğününde gördü. Hayrünnisa 14 yaşındaydı. İstanbul’da
Çemberlitaş Orta Okulu’nu yeni bitirmişti. Takdirname almıştı. Liseye
başlayacaktı.
Abdullah Gül 29 yaşındaydı. Sakarya Üniversitesi’nde asistandı. Gül ailesi,
Özyurt ailesine görücüye gidip, Hayrünnisa’yı istedi.
Aileler anlaştı. Ama ortada bir sorun vardı. Medeni Kanun, 14 yaşında bir
kızın evlenmesine izin vermiyordu. Hayrünnisa’nın 15’ini doldurması
beklenecekti.
18 ağustos 1980.
O gün Hayrünnisa’nın yaş günüydü.
O gün yasal engel kalktı.
O gün 30 yaşındaki Abdullah Gül ile 15 yaşındaki Hayrünnisa Özyurt evlendi.
Ve o güne kadar başı açık olan Hayrünnisa, işte o gün, evlendiği gün tesettüre
girdi.
Okuldan ayrıldı. Artık ev kadınıydı.
Emine Erdoğan
Emine Gülbaran 15 yaşında intihar etmeyi düşündü...
Yıl 1970’di... Mithatpaşa Akşam Sanat Okulu’nun öğrencisiydi. Romantik bir
kişiliği vardı. Cep romanları okuyor. Artistlerin kartpostallarını biriktiriyordu.
Emel Sayın ve Ajda Pekkan’ı beğeniyordu.
Bir de sinemaya gitmeyi...
Ziya Amcalarının eski Amerikan otomobilinde ilk kez direksiyona geçti;
otomobil kullanmak istiyordu.
Giyinmeyi çok seviyordu. Dikiş dergisi Burda’nın patronlarından kalıp
çıkarıp, kendine elbiseler dikiyordu. İlk diktiği giysi ise çift taraflı bir pelerin
oldu. Bir tarafı uçuk bir eflatun, diğer tarafı uçuk griydi...
Ağabeyi Hüseyin Gülbaran kendisinden bir yaş büyüktü. Kız kardeşi
Emine’ye artık örtünmesi gerektiğini söyledi.
Emine Erdoğan, yıllar sonra Nasıl Örtündüler? kitabının yazarı Gülay
Atasoy’a o günü anlattı:
Ağabeyim bana örtünmem gerektiğini söylediği zaman intihar etmeyi bile
düşünmüştüm. Nasıl olur da örtünürdüm! Çevremde bir tane örneği yoktu.
Köy gibi bir yerde olsam neyse... Orada dikkati çekmezdim. Ama burada
(İstanbul’da) olamazdı. Bu karışık duygular içindeyken, bir vesileyle Şule
Yüksel Şenler’le tanıştım. Bu tanışma beni çok etkiledi. Böylelikle bir
Müslüman hanımın hem modern hem kültürlü hem de örtülü olabileceğini
gördüm.
Emine Gülbaran 15 yaşında örtündü.
Okuldan ayrıldı...
Münevver Arınç
Yıl 1978.
Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Giyim Bölümü’nden, 5
üzerinden 4,5’la mezun oldu. Okulun en başarılı öğrencisiydi.
Münevver Tay, üniversite yıllarında modern giyimiyle dikkat çeken biriydi.
Bir de yardımseverliliğiyle tanınıyordu.
Kırşehir Kaman’da öğretmenlik yapmaya başladı. Manisa MSP İl Başkanı
Avukat Bülent Arınç, hemşerisi Münevver Öğretmeni partisinin önde gelen
isimlerinden İsmail Tay’dan istedi.
Münevver Tay öğretmenliği seviyordu. Evlenmeyi şimdilik düşünmüyordu.
Ancak.
Babasının ısrarına fazla karşı koyamadı.
Ve evlendi.
Damat Bülent Arınç 31, gelin Münevver Tay ise 22 yaşındaydı.
Öğretmen Münevver Tay evlenince ev hanımı oldu; tesettüre girdi.
Öğretmenliği bıraktı...
Çok sevdiği öğretmenliği ancak bir yıl yapabilmişti...
Ahsen Unakıtan
Edirneliydi ailesi; merkeze bağlı Musabeyliği köyünden. Orta halli Eral
ailesinin kızıydı.
Mandolin ve piyano çalmayı küçük yaşta öğrendi. Tenis oynamayı seviyordu.
Öğrenim hayatında hep başarılıydı. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
Avukatlık yapmaya başladı.
Solcuydu.
1971 yılında Maliye Bakanlığı’nda hesap uzmanı olarak çalışan Kemal
Unakıtan’la evlendi. Edirne’den çocukluk arkadaşıydılar.
Bir gün: Yolda gördüğü bir işportacıdan eşarp aldı.
Örtündü.
Avukatlığı bıraktı. Ev hanımı oldu.
Eşi bakan olunca, örtünme modelini değiştirdi; türbanı kulaklarının
arkasından bağlayarak kendi tarzını yarattı.
Türban Eral ailesini böldü.
Bugün Eral ailesinin çoğu hâlâ solcu...
Mehtap Güler
CHP Muğla Milletvekili Hasan Fehmi İlter’in kızıydı. Annesi Sevilay İlter
ressamdı.
DSP’li, eski Dışişleri Bakanı Sina Şükrü Gürel’le kuzendiler.
Hilmi Güler ODTÜ’den metalürji mühendisi olarak mezun oldu. Aynı
üniversitede yüksek lisans, doktora yaptı. TAŞ-TUSAŞ, MKEK, ETİBANK,
İGDAŞ kurumlarında üst düzey görevler aldı.
33 yaşındaydı.
Mehtap İlter’le tanıştı. Birbirlerine âşık oldular. Flört ederek, 1981 yılında
evlendiler.
Babası Hasan Fehmi İlter bu mutlu olaya şahit olamadı; çünkü üç yıl önce
vefat etmişti.
Description:Soner Yalçın ile birlikte, yakın tarihin labirentlerinde, ezber bozan, şaşırtıcı bir yolculuk... Ülkelerin geçmişi ile bugünü arasındaki benzerlikler şaşırtıcıdır, Örneğin; 30 Mayıs 1876 askeri darbesiyle tahttan indirilen Abdülaziz'in başına gelenler ile Cumhuriyet dönemi