Table Of Contentevliya çelebi
seyahatnamesi
C1LD: m -rv
VÎ4d^l
ısa.
Piyerloti Cad. Dostluk
Yurdu Sok. No; 1/3
ÇKMBERLÎTAŞ — İSTANBUL
EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ
★ Mehmed Zilli oğlu EVLİYA ÇELEBİ ★
Sadeleştiren: Tevfik Temelkuran, Necati
Aktaş ★ Baskıya hazırlayan: Mümin Çe
vik ★ Cop. Oçdaî Neşriyat ★ Dizgi ve
baskı: Tasvir Matbaası / İstanbul, 1986.
İÇİNDEKİLER
Konya K alesi............................................................... 9
Camileri................................................................. 10
Katırcıoğlu M acerası.......................................... 63
1059 Senesi Muharrem Ayında Şam’dan Sayda’ya ve Safed Ma
lının Bekayasmı Almak tçin Şam Eyaleti Askeri ile Dür-
zistan Ülkesinde Ma’anoğullan Üzerine Gidişimiz . . . . 66
Akkâ Limam’nda Büyük Cezayirli Cengi..........................................85
Kefer Nahon Yani Safed Şehri..................................................94
Safed’den Askalan’da Gazze’ye Gidişimiz.....................................96
1059 Senesinde Şam’dan Anadolu’ya Gittiğimiz...........................106
Urfa (Roha, R eh a).............................................................................118
K ayseri.................................................................................................139
Bor Kalesi’nden Aksaray’a Gittiğimiz..................'......................151
Sivas’a Gidişimiz . ! ................................................. 154
Sivas’dan Diyarbekir Eyaletindeki Murtaza Paşa Efendimizin
Hâkiminden Mal Tahsiline Gittiğimiz....................................165
1060 Senesi Cumâdelulâ Başında Sivas’dan İstanbul’a Geldiğimiz 184
Melek Ahmed Paşa’nm Sadrazamlığı.............................................199
Sadrazamlıktan Azlolunmuş Melek Ahmed Paşa ile Özü Eyâ
letine ve İlk Olarak Rumeliye Seyahatimiz...........................226
1062 Yılı Rebiülevvel Ayında Özü Eyâleti Köy ve Kasabalarını
Korumaya Gittiğimiz................................................. 268
1062 Yılı Zilhicce Ayı Sonlarında Baba Dağı’ndan Rumeli Eyâ
letine Gittiğimiz............................................................................288
Büyük Şehir F ilibe............................................................................296
Bir Şaban 1063 Tarihinde Sofya’dan İstanbul’a Hareketimiz . 323
Edirne’den İstanbul’a Gelişim iz......................................................369
Dervişlerin Garip Halleri...................................................................383
1065 Senesi Cemâziyelulâ Ayının İlk Gününde, Üsküdar Şehrin
den Çıkıp Melek Ahmed Paşa’nın Ardı Sıra Van Eyâletine
Gidişimizi Beyan E d er..............................................................416
Pınarbaşı M esiresi................................ 429
Başhan’dan Diyarbekir’e Gittiğimiz.................................................433
6
Diyarbekir’den Mardin ve Sencar Kalelerine Gidişimiz . . 460
Diyarbekir’den Van’a Gittiğimiz . .................................................417
Melek Ahmed Paşa’nm Şanlı Bitlis Han’ı ile Buluşması ve
Büyük Ziyafet.............................................................................476
Bitlis’den Van’a Revan Olduğumuz.............................................514
Bu Mübârek Senenin Ramazan Ayının Başında Kırkbin Askerle
Van’dan Bitlis Hanı Üzerine Seferimiz...................................567
1065 Senesi Ramazan-ı Şerifin Yirmidokuzuncu Günü Van’a
Doğru Yola Çıktığımız..............................................................616
1065 Senesi Zilkâde Ayının Üçüncü Günü Van’dan Elçilik ile
Acem Diyarına Gittiğimiz..........................................................623
Rumiye’den Tebriz’e ve Cihan’m Yarısı İsfahan’a Gidişimiz . 657
Zilhicce Ayında Azerbeycan ve Tebriz’den Kalkıp, İsfahan’dan
Geçip Hemedan, Şehr-i Zor, Musul Eyâleti ve Bağdad’ı Ge
zip Gördüklerimiz ...................................................................669
Musul’dan Kürdistan İçine Gidişim.................................................750
1066 Senesi Erzurum Üzerinden Ulakla Rum’a Gidişimiz . . 755
ÜÇÜNCÜ CİLT
KONYA KALESİ
KONYA Kalesi’nin yapıcısı, Yunanlılardan Yenvan Tarihinin
sahibinin yazdığına göre, Nişan oğlu Aleksandır oğlu Harkı-
lan’dır. Sonra, Hazret-i Ömer ile mektuplaşmış olan meşhur
Kayser ikinci defa tamir ettirmiştir. Buraya Müslümanlardan ilk
olarak gelen, Selçuklulardan Alâaddin Keykubat’tır. Bunlar Ana
dolu Selçuklularındandır. Selçuklular, Mahan diyarından Danişmend-
oğulları ile gelerek Azerbaycan ülkelerini fethetmişler ve amca oğul
ları Çobanbay’ı buraya hâkim tâyin etmişlerdir. Fakat bu sırada
İran’da Ebu Said Cihangir padişah olduğundan, Çobanbay onun ve
ziri makamında idi. Bunun çocuklarına Âl-i Çobâniyân derler. Son
ra Ebu Said, Çobanoğulları ile bir kız meselesinden dolayı Pasin
ovasında savaş edip, her ne kadar Selçuklular ve Danişmendliler
yardım ettiler ise de, Çobanoğulları yine yenildiler. Devletleri Ak-
koyunlularm idaresine geçti. Danişmendliler ile Selçuklular ilerli-
yerek Sivas ve Amasya’yı ele geçirdiler. Danişmendliler burada ka
lıp, Ilgın-Niksar şehrini merkez edindiler. Sonra bunların yardımı
ile Selçuklular Konya’yı ele geçirip burada bağımsızlıklarını kazan
dılar. Bunlardan sonra da Osman Gazi bayrak ve mehter sahibi oldu.
İşte, Konya kalesinin üçüncü yapıcısı da Selçuklulardan Sultan
Alâaddin’dir.
Konya Kalesi’nin şekli: 569 tarihinde, yontma taş ile Sultan Me-
sud’un oğlu Sultan tzzeddin Kılıç Arslan inşa ettirip sağlamlaştıra
rak, dördüncü yapıcısı olmuştur. Bir eyvan ve sultan divanhânesi
yaptırmıştı ki, o asırda Kisra eyvanından daha üstündü. Zelzeleden
yıkıldığında Keykubad tarafından onarılmış ve bir hendek kazıl
mıştı ki, derinliği onbir, genişliği elli ve surlarının yüksekliği otuz
melik zirâ’dır. Dış kısmındaki hisar duvarının çevresi onbin adım
dır. Atpazarı kapısı üzerine zincirlerle asılmış bir kuru at kafasına
gem vurup, gösteriş için koymuşlardır. Binici olan bu memleket hal
kına nasihat için konmuştur. Yani avrata ve ata güvenmeyip, at ku
ru kafa olsa da ağzından gemi, başından dizgin ve yuları eksik et
meyesin demektir. îç kalenin avlusu belli değildir. Bu kale Selçuk
lular zamanında oniki kapılı idiyse de, OsmanlIların eline geçtikte
dördü bırakılıp diğerleri kapatılmıştır. Kalenin her tarafı çeşitli sa-
10 EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNÂMESİ
nat eserleriyle süslenmiştir. En son olarak, Sultan Alâaddin Key-
kubat’m oğlu Gıyaseddin yeniden yaptırmıştır. Sonra Erzurum ta
raflarında yağma ve tâlan çoğaldığından, oraya gidip intikam almak
üzere iken babası Alâaddin vefat etti.
Anadolu Selçuklularının en son hükümdarı Alâaddin’dir. Hepsi
ondört padişahtır. 699 tarihinde, Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Bey,
hutbe okutup para bastırarak Emir olmuştur. Bu Konya havalisi
Karamanoğulları’nın ellerinde kalıp, Kosova savaşında Hüdâvendi-
gâr Gazi şehid olduktan sonra evvelce itaat etmiş olan Karaman-
oğulları da isyan etmiştir.
Bunun üzerine 792 tarihinde, Yıldırım Bayezid Han büyük bir
ordu ile yıldırım gibi yetişip Konya kalesini aman ve zaman verme
yerek fethetti. Bu şekilde Selçukluların eski merkezi, darü’l-emân
Karaman ülkesinin Konya şehri de Osmanlı şehirlerinden oldu. Ka
nunî Süleyman Han kanunu üzere hâlâ Karaman eyâleti namiyle
ayrı bir eyâlet olup, paşa idaresindedir. Paşanın has geliri altı yüz
altmış bin yetmiş akçedir, iki bin asker ile eyâleti zabtedip elli bin
kuruş elde ederek gider. Bu eyâletin hazine defterdarı, defter ket
hüdası, defter emini, çavuşlar kethüdası ve çavuşlar emini vardır.
Eyâlete bağlı yedi sancak bulunur. Bunlar Konya Şehri Paşa San
cağı, Kayseri Livası, Niğde Livası, Yenişehir Livası, Kırşehir Livası,
Akşehir Livası ve Aksaray Sancaklarıdır. Zeâmeti 68, timan 2111’-
dir. Defterdarının hassı 65.000, defter kethüdasının hassı 6500’dür.
Tımar defteri de böyledir. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşıları var
dır. Bu eyâletteki tımar, ve zeâmet sahipleri, sefer zamanında ce-
belü ve paşa askeriyle tam oniki bin seçkin asker toplar. Savaşta
bir tımar sahibi olmazsa, tımarı başkasına verilir. Konya 500 akçe
lik mevleviyettir. Nahiyelerinden kadıya senede yirmi kese gelir
sağlanır. Hepsi Hanefî mezhebindendir. Nakibüleşrafı, ayânı, ulema
ve sâlihleri vardır. Mevlevi olanları da vardır. Asker sınıfı çok ol
duğundan, sipah kethüdâ yeri ve yeniçeri serdarı yerine bir göste
rişli yeniçeri çavuşu, bir muhtesib ağası, üç yerde şehir nâibi ve
şehir subaşısı, pacdân, kale dizdarı, kırk aded küçük ve büyük top
ları, yeteri kadar cebhânelikleri vardır. Her tarafı ile mükemmel bir
şehirdir. Bu büyük şehir Meram dağının doğu tarafında düz bir
ovada kurulmuş olup, bir saatlik mesafededir.
CAMİLERİ
En eski câmi, iç kalede Sultan Birinci Alâaddin Câmii’dir. Dil
ler ile anlatılamayacak, kalemler ile yazılamayacak kadar güzel bir
EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ 11
camidir. Fakat îç kalede olduğundan cemaati az olmaktadır. Bu iç
kale yüksek bir yerdedir. Mükemmel cebhâneleri ve topları vardır.
Bu kalenin doğu ve kuzey tarafları küçük bir göldür. Konya’dan
geçen bütün pınarlar bu göle akarlar.
Sultan Süleymanhan Camii: Birer tabakalı, minareli, geniş av
lulu, has mermer ile kaplı nurlu bir camidir. Mescidleri de çoktur.
Medreselerinin en meşhuru Nalıncı Medresesi’dir. Onbir aded darü’l-
kurra’sı vardır. Üç yerde darü’Ihadis, yüz yetmiş yerde sıbyan mek
tebi vardır. Her yıl surre ve atiyyesi verilen kırk kadar derviş tek
kesi vardır. En meşhuru Hazret-i Şems-i Tebrizî Tekkesi’dir ki؛ yük
sek bir kubbesi olup onda da Mevlâna âyinleri yapılır. Mahkemeye
yakın eski bir tekkedir. Çeşmeleri de çoktur. Kaynakları hep Me
ram dağında olup, taksim kubbesinden gelir. Üç yüzden fazla tatlı-
su sebili vardır. Onbir aded ziyafet yeri olup, yiyeceği daima bol
olanları Hazret-i Mevlâna Tekkesi ile Sultan Süleyman Tekkesi’dir.
Hamamlarının en meşhuru Asitâne hamamı olup, eski usûl suyu
ve havası güzel, iç açıcı bir hamamdır. Kale içinde Sunkur hamamı
da böyledir.
Vilâyet ayânmın dediklerine göre, saraylarında seksen kadar sa
ray hamamı vardır. Üçyüzkırk kadar bağlı, bahçeli, akarsulu büyük
sarayları vardır. Paşa sarayı meşhurdur. Hanlarından, Atpazarı ka
pısı dışında Bağdad Fatihi’nin ilk annesi Kösem Sultan’ın yaptır
dığı han meşhurdur. Ayrıca yirmialtı aded han vardır. Bedestanıyla
beraber toplam bindokuzyüz büyük dükkânı bulunur. Yüzlercesi
baştan başa kâgir, güzel dükkânlardır. Kâgir bina ve demir kapılı
kanatlar ile örtülü kurşun kaplı bedestandaki zengin tüccarlarda dün
yanın bütün kıymetli eşyaları bulunur. Sipahpazarı, sarachânesi,
tahtakalesi güzel ve düzenlidir.
Suyu ve havasının güzelliğinden, halkı sağlam ve sıhhatli kim
selerdir. öyle yaşlı kimseler vardır ki, kuvvetleri gitmiş, ömrü yüz-
yetmişe yetmiş, güçleri bitmiş oldukları halde yine dinç olurlar. Bil
ginleri olgun, efendi ve dürüst kimselerdir. Konya’nın helvacı ve
berberleri dillere destandır.
Eşrâf ve ayânmın önde geleni, Hazret-i Mevlâna’nın oğlu Halim
Çelebi’dir. Yirmi kadar, Eflâtun ve ibn Sinâ’dan örnekler veren ha
kim, cerrah, tabib bilginleri vardır. Sohbet ettiğimiz kimseler ara
sında duası kabul olunan büyük kimseler vardır. Askerî kumandan
ların hepsi samur kürk ve güzel elbiseler giyerler. Uleması da çeşit
çeşit sof ve melâyi kumaşlar giyerler. Tarikata bağlı kimseler, Mev-
12 EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ
lâna’ya bağlı olduklarından, mevlevî külahları üzerine sarık sarar
lar.
Halkın hepsi Türk’tür. Açık-seçik ve güzel konuşan kimseleri
vardır. Suyu ve havası gayet güzeldir. «Mâretü’n - Numan ve Hale-
bü’ş-sehba havasından daha hoştur.» derler. Hakikaten, seher vakti
sabah rüzgârından insan taze hayat bulur.
Kale dışında su taksimi için bir kubbe yapılmıştır. O kubbeden
366 çeşmeye su dağılıp şehrin cami, mescid, han ve hamamlarına,
ayan saraylarına hep oradan su gider. Kaynağı, Meram dağında.
dır. Ayrıca 2700 su kuyusu bulunur ki bostanlar sulanır. Bütün ne
batlar bu şekilde yetişir. Şehir beşinci iklimin ortasında olup, yaz
ve kışı normaldir. Yedi türlü buğdayı olup, devedişi tabir edileni
ancak Şam civarında yetişir. Buğdayı gayet yağlı olduğundan ata
çok vermek doğru olmaz. Hububat ve otları çok, tarlaları geniş, be
reketli bir şehirdir. Kuyumcuları, külâhçıları, terzileri ve berber
leri meşhurdur. Dericileri de Osmanlı ülkesinin en iyileridir.
Meram dağında bir çeşit çiçek yetişir ki, çivid rengindedir. De
riciler onunla derileri tabaklayıp gök rengi, şeftali sarısı, turuncu
ve kırmızı deriler yaparlar. Bu deriler, Arabistan ve Acemistanda
çok meşhurdur. Yiyeceklerden beyaz ekmeği, kâhisi (simit), çöreği,
balı, böreği, çeşitli helvaları, zelbiyesi, pandisi, pişmaniyesi ve ta
hini de çok meşhurdur. Hele sabunisi ve beyaz çinisini âşıklar ye
diğinde lezzetinden dimâlan açılır. Özel olarak helvacı çarşısı var
dır. «Konya’da adama helvayı döğerek yedirirler» sözü meşhurdur.
Meyvelerinden Meram dağında «kamerü’ddevle ve kamerü’ddin»
adiyle iki çeşit kayısı yetişir ki, Şam’ın kaysısmdan daha lezzetli,
sulu ve tatlıdır. Yirmi çeşit armudu, kiraz, şeftali, üzüm sarması ve
badem kırması olur. Burada tabiat şartlan gereğince limon, turunç,
nar, incir ve zeytin gibi meyveler olmaz.
Eğlence yerleri: Herkes ve bütün gezginler, Konya’nın gezi yer
lerini ve bahçelerini methederler. Ben de yirminci seyâhatim olan
bu seferime kadar, hakikaten böyle bahçeler görmedim. Budin hu
dudunda Peçevî Sirem şehrinin kale ardındaki Baruthane mesiresi,
Kınm yarımadasının Sodak bağı, İstanbul’un yüzyetmişten fazla
bahçe ve gülistanları, Malatya’nın Uspuzu’su, Tebriz’in Şah-ı Cihan
bağı bu Konya’nın Meram mesiresinin yanında bir çimenlik bile
olamaz.
Netice olarak, âriflerin sultanı Celâleddin Rumî hazretleriyle
yetmişyedi tabakalık olgunluğu olduğundan, gavs-ı azamların tevec-
EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ 13
cühüne mazhar olmuş evliyâların bulunduğu bir şehirdir. Dokuz bin
kadar bağ ve bahçesi vardır. Yabancı bir kimse bu bağlardan biri
ne girse, kaybolur gider. Güzel sesli kuşların ötüşünden insan ta
ze hayat bulur.
Konyalılar, çoluk çocuklarıyla sekiz ay Meram’da kalırlar. Zevk
ve sefa ederek felekten kâm alırlar. Binlerce bağ evleri, kulübeleri,
cami, mescid, musalla ve hanları, hamam, çarşı ve pazar yerleri var
dır. Halkın Konya’ya gelmeye ihtiyaçları olmaz.
Aksaray: Konya’nın doğusundadır. Üç merhale uzaklıktadır.
Kıblesinden Kâfiriyân kalesini geçip Larende kalesine varılır. Gü
neyinde Adalya (Antalya), Alâiye (Alanya) iskeleleri olup, ikişer
konaklık mesafededirler.
Konya’nın içinde ve dışında olan büyük evliyâlar: Önce İlâhî
sırların müftisi, sonsuz nurların görücüsü, bilgi ışığı, yaratılmışların
meşalesi, imamların önderi, kadri yüksek ve himmetli, âlemin ışığı,
hürrem meşalesi, asfiyâmn direği, evliyâ’nm göz nuru eş-Şeyh Haz-
ret-i ulemâ ki, isim ve şerefli künyeleri şöyledir: Haşan Belhi el-
Hatib İbn Mahmud el-Hatib İbn Mevdud bin Sâbit bin Mesib bin
Mutahhar bin Hammad bin Abdurrahman bin Emir el-Mü’minin
Hazret-i Ebâ Bekir Essıddîk.
Şerefli soyları Hazret-i Ebâ Bekir Sıddik’a ulaşır. Kendileri
Belh’den Sultan Alâaddin’e gelmiş, 605 tarihinde Anadolu’ya gire
rek hakikati yaymaya başlamıştır.
613 tarihinde vefat ettiğinde, Selçukluların da artık son günleri
idi. Sonra, oğlu Celâleddin Rumî —ki Hazret-i Molla Hünkâr bin
Sultan el-Ulemâ’dır— onun halifesi olup seccadesine oturmuştur.
Sultan-ı Ulemâ kendi tekkesinde gömülüdür. Babasının sandukasıy
la beraber aynı sandukada yüksek bilgi istekcisi, irfan içkisinin ta-,
şıyıcısı, Hak’ka erenlerin öncüsü, müttekilerin dayanağı, ilim istek
lilerinin istediği, imamet aleminin güneşi, keramet tahtının yıldızı,
gören gözlerinin kaynağı, mücâhede bilimlerinin sahibi, vefa deni
zi, şifa kaynağı, asfiyâmn bir tanesi, evliyânın öncüsü eş-Şeyh Molla
Hüdâvendigâr Celâleddin Rumî, yâni Hazret-i Mevlânâ Muhammed
bin Sultan el-Ulemâ Haşan el-Belhî yatmaktadır.
Hazret-i Mevlânâ da Belh’de doğmuştur. Daha çocukluğunda
babası ve bütün yakınları ile Karaman illerine gelmişlerdir. Doğum
tarihi 6 Rebiülevvel 604’dür. Olgunluk devresinde, Nakşibendî tari-
katine mensup Müslümanlara öncü olmuştur. Kendileri de zâhirî
bilginlerden iken, Şems-i Tebrizî hazretlerinden fakr yolunu kabul