Table Of Contentarayışlar
-insan Bilimleri Aras-ttrmafan-
'
Yti:B, Sayl.'17, 2007
ı.
SCıfilerin Zikir Yöntemlerinin Adab-Erkan Bağlamında
Tasawuf Kültürüne
Katkılan
Mehmet Necmettin
Bardakcı-·
J{er gün 6iryeraen k.affi.Jp yürüyüp
gitmeft/ö.zıın
}lRg.r su gi6i Giryerde tfonınatfan afi.Jp gitmeft/ö.zım
(])ünftü gün geçip gitti, tfütıe ait söz gi6i caiıaığızım
(]Ju gün yepyeni Gir söz söy!emef(fazıın
5'11eu[ô:na, CJ{.u6aıler, 1601
AbStract: Sufis who see basic reason asceticisrn and fear and
reşpect of Gad, they were open to innovations in mystical thought
and live. They made wealthy myşticallhoughl by uslng Sufism
teims such as gnosis, love, sainthood, laosing and finding,
gelhering and dlfference since lii/IXUı ı::entury. They continued their
search ot new rnentality witt-ı light metaphysics and vahdet ai
I(Ucüd. llıey added new elemenis to :heir Sufı tradition such as
making ramembrance by sitting, standing and cycling in addition to
seeret and voiced remembrance of Gad which they madc in
remembrance ceremorıies in dervislı convents. They used some
musical instrurnents in order to increase .the effect of remembrance
with same names from the Kelime-i tevhid and the names of Gad
orı the spirit
Keywords: Sufısm, remembrance, Sufism music, Sufi order,
ecstasy.
Giriş
Filozof ve kelamcılar cıkıllc:ı birliğe ulaşırken, sOfiler aşk ve marifetle vahdete
111,-IV/IX-X. tasavvuii sOfi tecrübesine
ermişlerdir. yüzyıllarda düşüneeye dayalı
marifet, muhapbet, velayet, fena ve beka, cem ve fark kavramlanyla yeni bir boyut
Doç Dr., SDÜ Ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
arayışlar
kazandırmışlardır. V!-VIl/XII-XIII. yüzyıllarda nOr metafiziği ve vahdet-i vücüd
düşünceleriyle zihniyet yenilenmesini sürdürmüşlerdir. Tasawufl düşüneenin
teşekkül ettiği bu dönemde sQfiler, içinde bulunduklan anı değerlendirme
prensibinden hareketle bir yolu Benlikten fena vadilerine
çıkış aramışlardır. sıyrılıp
ve vus!ata ermenin yolianndan biri olarak gördükleri zikir ile ilgili
daimanın Allah'ı
metotlar, onlann bir sonucudur. Rengarenk giysilere
geliştirdikleri arayışlannın
ilaveten zikk ve sema meclislerinde tekke adab ve erkanına estetik bir zevk
Yerdeki ve gökteki her zikir ve tesbih
kazaııdırmışlardır. şeyin Allah'ı ettiği şuuruyia
sema' eden dervişler, geniş bir hayal· gücüne sahip oldufdanndan buıılan kendi
tasawufi
meşrepleri doğrultusunda yorumlamış!a;dır.
lik dönemlerde basit, sade ve ferdi olarak yapılan zikri, zamanla kurallar
içerisinde ve toplu olarak yapmaya tepkisiyle
başlayan sOfıler, ulamanın
Mevcut zihniyet biçimiyle rken, güçlüklerle
karşılaşmışlardır. hesapiaşı karşılaştıkları
tevazu, sabır ve diğergamlıkla mücadele etme karanılığını sürdürmüşlerdir. Çünkij
onlar, herhangi bir beklemeden hem
benliğin ·kıskacından sıyrılıp karşılık
antelektüel bir cesaretle savunup topluma hem de
düşünceyi yansıtmışlar,
oluşturdukları usGIIerle tasawufun adab ve erl<an~na zenginlik katmışlardır.
1. BirVuslatYolu: Zikir
Zilftir safii:ya erişir, emıar-ı .zifitufliıfı ife
ya
'l1ifi6!J[i1dli. erişir, il{şar-ı zik.nıffafı ife
Jfib:f!i;yı
Zikir unutmanın zıddı olup, Allah'ı anmaktır. Sözlükle bir şeyi ezberleyip
1
korumak, hatırlamak, şeref, öğüt, namaz, dua ve övgü ·anlamlarına gelir. Allah'a
giden yolda ieme! şart olan zikir, Allalı'ı anmak, hatırdan çıkarmamak va
unutrrıamaktır.2 Allah'ın güzel isimlerinin ·yanı sıra belli kelime ve ibareleri günün
farklı zaman dilimleıinde, çeşitli miktar ve yerlerde edepli bir şekilde fercfı ya da
toplu olarak söyletnel<tir ki buna vird de denir.3
Zikir, 911in ve kalbin zikıı olmak üzere ikiye ayrılır. Dilin zikri kişinin sürekli
diliyle PJiah'r an Kalbin zikri ise, sevilenin hai<jkatinin ka Ipte tasawuru ve
masıdır.
lbn Farls, Mucemu Makaytst'!-Luğa, tahkik: Abdüsselam Muhammed Harun, Mısır
1969, ll, 358-359; Rağıb el-lsfahani, fvl{jfredatü Elmz!'I-Kur'an, tahkik: Safvan Adnan
DavOdi, 2. Baskı Beyrut 19 98.179; Ib n ManzOr, Lisanu'/-Arab, tahkik: Abdullah Ali ei
Kebir, Muhammed Ahmed Hasebellah, Haşini Muhammed eş-Şazeli, Kahira ts., 11.
1507-1509.
2
Kelabaz1, doğuş devrinde Tasawuf Ta'anuf. Hazırlayan:Süleyman Uludağ, 2. baskı
Istanbul 1992, 154-156; Abdülkerim Kuşeyri, er-Risafetü'/-KiJşeyriyye fi 1/mi't
Tesavvuf, Mısır 1966; 2. Baskı Beyrut-Dınıaşk 1995; Kuşeyfi. Risa/esi,
Hazırlayan:Süleynıan Uludağ, 3. Baskılstanbul1991, 367-368.
3
Ebu Talib Mekki, Kütü'/-Kulüb, Mısır 1310 h., 14-18, 81; Gazzali, lhyau U!Omt'd-Din,
Mısır 1957, 1, 295.
16
arayışlar
bu düşüncedı:ı yoğunlaşmasıdır.4 Zikir, bir diğer sınıflamaya göre hafl ve cehri
kısımlanna aynlır. Hati zikir, zikredenin sadece kendisinin işitabiieceği alçak bir
sesle zikirdir. Cehri zikir ise, yüksek sesle veya çevrede bulunanlahn
yaptığı
işitebi!eceği bjr Şekilde sesli olarak yapılan zikirdir. Zikrin gayesi, zikreden kişinin
kendisinden geÇip, Allah'ın dışında her şeyi unutmasıdır.
Kur'an-ı Kerim'de Allah'ı zikretmeyi teşvik eden ve zikrin önemine vurgu
yapan ayetlerdeh birkaçı şöyle sıralanabilir:
Beni anın, ben de sizi anayım.5 .
Rabbini çok an, sabah akşam tesbih ets
A!lah anıldığında müminlerin kalbi ürperir.7
Allah'ı çok zikreden erkekler ·ve Allah' ı çok zikreden kadınlar; Allah
bunlar için bağış ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.8
1 '
Ey iman edenler, Allah'ı çokça anın. Sabah akşam O'nun şanını
yüceltin.0
~z. Peygamber de zikrin önemini şöyle dile getirmişlir:
. Bir topluluk oturup Allah'ı zikrederse, melekler onları kuşatır, rahmet
onları kaplar.10
Allah' ı o kadar çok zikredin ki, size mecnun -deli divane-desinler.1'
Size arnellerinizin en hayırtısını habervereyim ıtıi? Allah'ı zikretmek.12
Tasavvuti anlamda ilk zikir meclisi, güneyinde bir kasaba olan
Basra'nın
Üblüh'te isa b. Zazan tarafından 120/738 yılı civaiında oluşti.ırulmuştur.13 Daha
sonra bu tür uygulamalar geniş isiarn coğra1)ias!nda yaygınlaşarak devam etmiştir.
Insan neyi, niçin zikrettiğini bilmek durumundadır. Bu açıdan ziklr Allah'! ve
nimetlerini verileniere etmeiQir. Tertemiz bir inançla Allah'a
hatırlayıp, teşekkür
inanıp bilerek erdemli ve dürüst bir davranış sergileyen kişiler kalpiArlni aıındınp
huzura kavuşurlar: "Bu n la;; iman edenler ve Allah'In zikriy/e huzur bu/anlardt.~ ·Bilin
14
ki kalpler gerçeh1en ancak Allah'! ana ral( huzura eri~;"'if'
i
Manevi zevkin namaz, Kur'an okuma ve zikirde !steyen Hasan
aranmasını
Basri (ö.11 0/71 28), bunlardan manevi' bir haz alamayan kişinin !<aib!n!n kasvetli
4
Kuşeyn", 367-368.
5
Bakara suresi, 2/152.
6 Ali lmriirı suresi, 3/41.
7 Enfal suresi, 8/2.
88 Ahzab suresi; 33/35.
9 Ahziib suresi 33/41-42.
10 Müslim, ef-Camiu's-Sahih, Istanbul 1992, Deavat, 8.
11 Ahmed b. Hanbel, ei-Müsned, Istanbul 1992,111,68,71.
12 Tırmizt, e!-Camiu's-Sahih, istanbul1992, Deavat, 6.
13
Louis Massignon, Doğuş Devlinde Islam Tasawufu, çeviren: Mehmed Ali Ayni, yayına
Hazırlayan: Osman Türer-Cengiz Gündoğdu, lstanbul2006, 37.
14
Ra' d suresi 13/28.
17
arayışlar
15
olacağını bellrtir. Ona göre zikir, başkasına sezdirmeden kalp ve ru~la Allah'ı
hatıriayıp zikretmek ve Allah'ın haram kıldığı şeyleri yapacağı anda kişinin Allah'ı
hatıriayıp vazgeçmesi olmak üzere ikiye aynlır. Bunlardan ikincisi birincisinden
16
d.aha üstündür. ·
Allah'ı zikir, korku ve ümitle olmalıdır. . Sadece korkuyla yapılan zikir insanı
boğarken, sadece ümitle yapılan zikir de insanı yoldan çıkarır. Yahya b. Muaz er
Razi (ö.258/872) bu durumu şöyle vurgular: Her kim Allah Tea!a'y; ümitsizce,
sadece korkuyla ibadet ederse zikir deryasmda boğa/ur. Klm O'na korkusuzca,
sadece ümitvar olarak ibadet ederse aldamş çöUerinde kaybolup gider. Kim de
17
Allah'a ha vf ve reca (korku ve ümit) ile ibadet ederse zikirlerin caddesinde yürür.
ZünnQn Mısri (ö.245/859), Allah'ın zikreden kulunu her şeyden koruduğunu,
kulun da Allah'ın dışında her şeyi unuttuğunu ifade ederken, Sehl b, Abaullah
Tüsteıi (ö.283!896), Allah'ı unutmaktan, O'nu zikretmemelcten daha büyük bir
18
günah bilmediğini belirtir. Kuşayri (ö.465/1072) ise zikri kulu Allah'a ulaştıran en
kısa yol, hatta Allah'a ulaşmanın tek yolu ülarak görür, Zikrin belli bir vaktinin
olmayışı ve zikreden kişinin zikrine karşılık bulması zikrin özellikleri arasındadır. Bu
açıdan kul bütün vakitlerde zikir yapabilir. Namaz ibadetlerin en şerefiisi olmakla
beraber bazı vakitlerde kıfınması caiz değildir. Kalple yapılan zikre her hangi bir
stnırlama olmadığından her.zaman ve her yerde yapılabilir. 19
Ebu Talib Mel<ki'ye göre (ö.386/996), Allah'ın dışındaki her şeyi unutup
20
kalbe sokmadan yapılan zif<jrle hakikat müşahede edilebiHr. insanı ahiakl kemale
ulaştıran bu zikir, sadece Allah'ı anmak ve . nimetlerini hatırlamak değildir. Zil<ir
kelimesi, Kuran okumak ve namaz kılmanın yanı sıra kalbi anıelierin tümünü
kapsadığı için yakin ilminin manalan He· gsybi ilimierin müşahedeleri de zikre
dahildir. insanın tefekkür dünyasını genişletip samimi ibadet etmesini ve
müşahede sahibi olmasını sağlayan günlük zikir ve evrad içinde en faziletli amel;
bir farzı eda etmek, bir insanın ihtiyacını gidermek ve sosyal hayattan kopmactan
günü değerlendirmel<tir. Bir şahsın ihtiyacını karşılamak ve toplum yararına bir iş
vaiken, zikir ve evradı bahane ederek on!arı yapmamak uygun değildir.21
Mekkı"'ye göre, ayne'l-yakTnin sıfatı olan müşahede ilminin kendisinden
doğduğu zi!<rin hakikati maıtfetüllahtır, yani Allah'ı bilmektir. Marifet. ilmi, Allah'ın
yolunu gösteren, insanı O'na döndl:iren, iman ve yakin ilminde tevhide şahit olan
ilimdir. Marifetullahın ilk basamağı ihlastır ve bu makarniann sonu yoktur. Marifet
ilmi, ve duyu gibi bilgi ile elde edilen malumat bilgilennden
akıl organları vasıtaları
15 Kuşeyri', 3TL
16 Gazzali, ı, 297.
17 Mekkl, 1, 242.
18
Kuşeyri', 368, 372.
19 Kuşeyri', 367-370.
20 MekkT. 1, i 4.
21 Mekki, 1, 15-22.
18
arayışlar
farklıdır ve ondan çok üstündür. Çünkü akıl ve duyu organlanyla elde edilen bilgi
zihnin neticesi ve aklın ürünü iken,. marifet bilgisine imanın güçlenmesi ve yakin
hakikatlerinin 1ikrar edilmesi neticesinde ulaşılır. lbn Mesud'un Hz. Ömer vefat
ettiğinde söylediği şu sözü bunu doğrulamaktadır: Zannederim onunla beraber
ilmin onda dokuzu gitmiştir. Bunun üzerine çevresindekiler.· Sahabenin büyük bir
çoğunluğu aramtzda bulunurken nastl böyle dersin? Deyince; ilim ile kaste!Uğim
sizin düşündüğOnüz ilim değildir. Benim kastettiğim marifet ilmidir.22
Maıifetullah, bütün ilimiere bedeldir ama bütün ilimleri bilmek Allah'; bilmeye
bedel değildir. Çünkü Allah'ın zatı, bütün evrene bedel iken, evrenin tümü O'na
bedel değildir.23 Marifetullahın önemini vurgulama açısından Hz. 'Aii'nin şu sözü
dikkat çekicidir: Allah'm beni çocukken öldürüp cennetin yüce katianna
yerleştirmesi !{eni sevindinnezdi Ç'ünkü O beniy aşatmak suretiyle Zatmt tammamt
nasip etmiştir.24
Gazzarı (ö.50511111) zikri Kur'an okumadan sonra en üstün ibadet olarak
değerlendirerek devamlı ve kalp huzuruyle yapılan zikrin önemine vurgu yapar.
Ona göre kalbin gafil olduğu bii sırada sadece dil ile yapılan zikrin faydası olsa da
azdır. Başlanciıçta her ne kadar zikirden bir tat alınmasa da zamanla ünsiyet ve
muhabbet meydana gelir. Bunun neticesinde de kişi yaptığı zikirden zevk almaya
başlar.25 Aziz Mahmud Hüdayi'nin (ö.1038/1628) ifadesiyle can bülbülü Allah'ı
zikretmek suretiyle gelir:
canlanıp şevke
Handan olur mana gülü, asar-ı zikrullah ile
Şevl<e gelir can bülbülü, gülzar-ı zil<rullah ile
Se~i-asa canarı olur, can mazhar-ı irfcm olur
K~lbin bahilıistan olur, ezhaH zikrullah ile26
Seyr u süiOI<'ta zil<rin çok özel bir yeri ()lduğunu belirten Hüdayi", .zikrin
'
Allah'ın isimleriy. le yapılmasını ve en üst derecesinin kelime-i. tevhidle yapılanı
olduğunu belirtir. Buna ilaveten müşahedeyi devamlı kılan, zihni gaftete
düşürecek tefrikadan kurtaran zikr-i har7ve zikredenle zikredilenin birleştiği zikr-i
hakiki vardır. Seyr u süiOI<un nihayet makamında olanlar için zikıin fenadan
sonra beka bulunur. Bu, Haki< ile var Hem zikir hem de
meıtebesi olmaktır.
ibadetler'ihsan mertabesinde, Allah'ı görüyormuş gibi yapılmahdır.27
22 Mekkl, 1, 139.
23 rvıekl<l, ı, 157.
24 Mekl<i, 1, 151-152.
4
25 Gazzfıli, 1, 295, 303-30 .
28 Aziz Mahmud Hüdayl, Divan-r l!ahiytit, hazırlayan: Mustafa Tatçı-Musa Yıldız, Istanbul
2005,361.
27 Cemal Acer, Aziz Mahmud Hüdayi'nin "Hayatü'!-Ervalı ve Necatü'!-Eşbalıu Adir Eserinin
Tah/dk, Tahric, Terceme ve Tah/it;, MÜSBE Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
lstanbul1998, 96b-97ab.
19
arayışlar
Zikirde dil ile kalp ortak hareket etıneli, dil zikrederken kalp masiva ile
meşgul olmamalıdır. Böyle tereddüt içinde yapılan zikıin hiçbir tesiri olmadığını Şair
Nabi (ö.1124/1712) şöyle dile getirir.
Dil zikirde gönül meyl-i cihanda
Arada kaldı sübha-i mercan mütereddid. 28
Zikir bir vuslat yoludur. Kul, dili ile Allah'ı zikrederek zikrin kalbe
yerleşmesini ve kalbin de zil<re katılmasını sağlar. Allah'ı sürekli anma, O'na olan
yakınlığın bir tezahürü ve "Kuran ahlaki ile ahlaklanma"nın bir göstergesidir. ilk
dönemlerde basit bir usOIIe ve ferôı olara_k yapılan zikir, tekke ve zaviyelerin
kurulmasından sonra sQfiler tarafından belli kurallar çerçevesinde ve toplu olarak
yapılmaya başlanmıştır. Zil<ir esııasında okunan şiir ve ilahiler, onların kalplerini
titretip vecde getirerek sema'
yaptırmıştır.
2. Kalplerin lltremesi: Sema'ISufi MOsikisi
P.y sqfu Gizim safiGetimiz cana safadir
aerae
(Bir i.cfegör efeviidir
cur'anıızı ııflş
Jfak,iie ezeC ettiğinriz afıae vefadir
Sema safli, dlna safti,
tiifıa gufatfır
Sema' sözlükte dinleme, işitme ve kulak verme demektir. Tasawuf
terminolojisinde Kur'an-ı Kerim, ilahi ve dini mOsikiyi dinleme, dinlenen ilahinin ve
mOsiki'nin tesiriyle coşup döiıme, raksetrne anlamına- gelen sema', nıarifet elılinln
ruhlannın gıdası, insanı iç alemine yöneiten bir Jıaldir.29 Sözlü!< anlamı itibariyle
adet, usOI, tören, nıerasim, şekil, nizam, kanun ve kaide manalanna gelen ayin,
tasawuf terminolojisinde tarikat ehlinin kendi aralannda belli bir usul ve düzene
göre toplu olarak icra ettikleii zikir ve dini merasimlerdir. DevrJn ise dönmek
anlamındadır. Cehri' zikri esas alan tasawuf erbabının döne döne yaptıklan zikir,
sema' ve tarikat ayinidir. Alemin yaratıldığı andan beıi dönmesi, güneş, ay ve
yıldızların, gece ve gündüzün, dört mevsimin deveran etmesi, Meleklerin arş,
insanların Kabe etrafında.dönmeleri, tasawufı devrana ilham kaynağı olmuştur?0 ·
Dünyanın birçok bölgesinde farklı din ve kültüre sahip insanı vecd ve
getiren sema', vücudun hareketlerinde, seslerin ahenginde, ruhun
istiğraka ıitmik
arzu ve isteklerini bedende gösterip aynı zamanda iffetle örterek saklamak
imkanlannı birleştirmiştir.31 Sema' hicıi ilk asırlarda Kur'an ve ilahi dinlemek, bunun
sonucunda da vecd haline Hz. Peygamber
ulaşı:nak şeklinde anlaşılmıştır. Başta
olmak üzere sahabe, tabilrı ve ili< zahider içinde Kur'an okunurken kendinden
28 Ali Fuat Bilkan, NabTDM!int, lstanbul1997, 1, 498.
29 Ebu Nasr es-Serrac, ei-Luma' fi't-Tasawuf, Kahire 1960; ef..LL!ma; islam Tesawufu,
çeviren: H. Kamil Yılmaz, istanbul1 996, 264, 270-271.
30 lsmail Ankaravi, Minhacu'!-Fukara, Hazırlayan: Sadettin Ekici, lstanbul1996, 118.
31 Annemane Schimmel, Aşk, Mevlana ve Mistisizm, Istanbul 2002, 101-105.
20
arayışlar
geçen, ağlayan ve bayılan kimseler olmuştur. Okunan Kur'an-ı Kerim'i kalp
huzuruyla tefekkür ederek dinleyenler, ayetlerdeki incelikleri düşünüp onun
tesiriyle -vecde gelmişlerdir.32 Çünkü Kuran, ruh hali uygun olan dinleyiciler
üzerinde bıraktığı etkiyle, kalplerini titretip coşiurur, onları kıpırdayamaz hale getirir.
Güzel sesle okunan dini metinler, ilahi ve kasideler insanın kalbini titretip
mana alemine götürdüğünden semavl dinierin mensupları kutsal kitaplarını ahenkli
bir sesle okumaya özen göstermişlerdir. Hz. Davud (sav)'un güzel sesiyle ZebOr'u
ol<uyuşunu bırakın insanların, hayvaniann bile vecd içinde dinledikleriyle ilgili sözler
f<erim'in ses yCinüyle kelime ve cümleleri
meşhurdur. Kur'an-ı nazım oluşu,
arasındaki ahenk ve mOsiki insanın ruh dünyasında güçlü bir e~ki bırakmaktadır. Bu
özelliğin farkında olan Hz. Muhammed (sav) mürninleri "Kuran't sesleliniZle
süsleyinii'33 diyerel< güzel sesle ölçülü okumaya teşvik etmiştir.
islam inancında mOsikinin yeri ile ilgili olarak kesin bir hüküm olmamakla
biıiikte mOsikinin dinleyenlerde uyandırdığı duygular önemlidir. Genel anlamda
dinleyenlerde yüce ve ruhani duygular uyandıran m0sik1 mubah; bayağı ve nefsant
duygulan uyandıran mOsiki ise haram kabul edilmiştir. Bununla birlikte m0sik1nin
insanı Allah'a yaklaştıran dini bir ayin olarak kabul edilip edilmemesi konusu
fakihlerle sCıfiler arasında tartışmalara sebep olmuştur. Fakihler konuya olumsuz
yal<laşırken, sOfiler Hz. Peygamber (sav)'in güzel sesle okunan Kur'an-ı Kerim'i
övmesindeiı hareketle olumlu birtavır sergilemişlerdir.34
Kuı'an-ı Kerim edebi bir mu'cize olup nazım ve mana yönüyle estetik bir
değer taşımaktadır. Kur'an'ın mana, üslQp ve nazım gÜzelliğine hoş seda eklenip
dini zevk ile sanat zevki birleşince, insanın dini his ve heyecanı coşar. Nitekim Hz.
Peygamber sahabeden güzel sesli bazı şahısiann okuduğu Kur'an ve ezandan
zevk
manevi bir almıştır. Ebu Musa ei-Eşari'nin güzel sesiyle okuduğu Kur'an'ı
dinlediği zı:ırhan onun okuyuşunu Hz. Davud'un hoş sedasına benzeterek
övmüştür.35 Bir keresinde Abdullah b. Mesud'a "Bana Kur'an oktJ' deyince ibn
Mesud şaşırmış, bunun üzerine Hz. Peygamber: "Ben Kut"an'! başkastndan
d/.'7/emeyi severim buyurmuştur." ibn Mesud Nisa suresinden okumaya başlamış
ve; "Her ümmetten bir şahit ve seni de onlara şahit olarak getirdiğimiz zam<ın hill
ne olacaR'36 ayetine gelince, Allah RasOiü "Yeter ya Abdal/ah, yetef diyerek onu
32 Senac, 274-275; Gazzarı. ll, 295.
33
Buhan, ei-Camiu's.Sahih, lstanbul1992, Fedailü'I-Kuf'an, 34.
34 Geniş bilgi için bkz.: Ebu Hafs Şihabüddin es-8ühreverôı, Tasawufufun Esas/an
Avarifü'l-MaiirffTercümesf·Hazırlayanlar. H. Kamil yılmaz-lrfc:n Gündüz, lstanbul1990,
223-262; lsrriail Ankaravf, Minhacu'I-Fukartl, Hazırlayan: Sadettin Ekici, Istanbul 1996,
"Risale-i Hur.i:eti's-Sema", aynı eser içinde 365-393; Süleyman Uludağ, Islam Açtsmdan
MOsiki ve Sema, 2. baskı Bursa 1992; H. Hüsyin Top, Mevfevl Usü/ ve Adab1, Istanbul .
2001, 77 vd; Keşkü/ S{iff Gelenek ve Hayat 7, Kış 2006.
35 Buhan, Fedailü'I-Kur'an, 31; Müslim, Müsanrin, 235-236, Tırmizl, Sünen, Istanbul i 992,
55.
Menal<ıb,
1
36 Nisa suresi, 4/41.
·
21
arayışlar
susturmuş, lbn Mesud başını kaldırdığında duygulanan Hz. Peygamber'in
gözlerinden akan yaşları görmüştür.37
Hz. Peygamber'in sağlığında ve sonraki bir asırlık. dönemde kıraatın daha
çok dil ve gramer boyutuna ağırlık veren hafızlann azalmasıyla, sonraki
dönemlerde sesi güzel ve mOsiki bilgisine sahip hatzlar onların yerini almıştır.
Kur'an-ı Kerim Arapça nazif olduğundan onu .Arap dili mCısil<i.si ile okumak gerekir.
Ancak Müslüman olan her milietin Kur'an'ı kendi milli sesi ile okuması onun ruhlara
etkisini artınr. Bu sebeple farklı coğrafyalarda ve kültürlerde milleUerin değişik
38
okuyuş biçimlerinin gelişmesi tabi1dir.
Bu gelişmeler olurken tasavvufun başlangıç döneminin zühd hayatı, haram
ve rnekruh olan konular şöyle dursun, mubah ve helallerin büyük bir
çoğunluğundan uzak durmayı prensip edindiğinden ilk zahidler mOsiki'ye mesafeli
durrrıuştur. Biiindiği gibi zühd hayatı haram ve rnekruh olanlara ilave olarak mübah
ve helal olan nimetlerden normal da tenkit eder. Güler yüzlü
şekilde faydalanmayı
ve müsamahakar bir anlayışa sahip olan ilk zeihidlerden bazılan takva ve vera icabı
mOsiki dinlemeyi, lezzetli yemekler yemeyi, soğuk su içmeyi ve yumuşak elbise
giymeyi terk etmişlerdir. Fudayl b. lyaz'ın (ö.187/803) "mOsiki zfnantn oynaşJdt;039
sözü onlann mOsikiye özetlemektedir. bu
bakış açısını Onların yaklaşım tarzı,
. günah olduklan için olmasa da, daha sonra geien zahid geçinen bazı gruplar,
cehalet ve taassuplannın bir ·göstergesi olara!< Allah ve RasOiü'nün kabul edip
mubah saydığı şsyleıi haram kılmışlardır.40 ·
Tabiatın her 7.erresinde büyük bir nizarn ve ahenk içinde devam eden ritim ve
melodi seslerindeki ahenk ve ritim
beraberliği bulunmaktadır. Kuş rr:Qkemmelliğinde;
galaksiler oimak üzere ve hareketleri ile vücudumuzdaY-i
başta elektronların ator.ılann
büyütüten seslerinde mOsikinin alemiyle tE"-Spit
sıvıların dolaşımlannın varlık ifişkisi
edilmiştir. Insanlık tarihinde çok uzun asıriardan beri hastalıkların tedavisinde kullanılan
mQsil<fnin günümüzde anne karnındaki cenin ve bebel<ler üzerindeki olumlu etki!eri de
bilinmektedir .. Bu kadar olumlu etkileri olan mCısiklye ilgisiz kalmayan süfıier, "zaman,
mekan ve ihvarf şartlarını taşıyan tekketerde konusu din ve takva olan ilahi ve şiirler
okıJyup terennüm etmeye başlamıştır. Bu bağlamda sufiler tarafından sema' için
oluşturulan iH< halka, Seri Sakati' (ö.253/867)'nin bir dostu olıın Ebu Ali et-TenOhi
tarafından Bağdat'ta gerçekleştirilmiştir.41
Alemi Allah'ın bir tecelfl'si olarak görüp bütün seslerde bir mOsiki ahengi
arayan sQfrler, ehl-i keyften farklı olduklannı vurgulamak için mOsikiyerine sema'
•37 Buhar!, Fadailü'!-Kuı'an, 32-33; Müslim, Salatü'I-Müs-afirin, 247-248; Ebu Oavud,
Sünen, lstanbul1992, 3668; Tınniz~ 3347.
38 Uludağ, islam Açsindan MOsiki ve Sema, 210-213.
39 Gazzali, ll, 283.
40 Uludağ, islam Aç1smdan MOsiki ve Sema, 224-225.
41 Massignon, 37.
22
arayışlar
terimini kullanmışlardır. SOOnin iç dünyasında· vecd halini doğuran sema' onlara
göre sıradan bir müsik'i olmayıp !isan-ı ilahi, ruhani sırlar, manevi gerçekler ve iç
alemlerinde duyduklan ulvl sesler gibi anlaınl::ır içermektedir. Nitekim Zünnün
42
Mısr'i, Sema'ı Har:tan gelen bii" vaıid olarak görürken, Yahya b. Muaz er-Razi,
mOsikinin Allah'ı seven bir gönlün iştiyakını ve bu sevgiden aldığı zevki artırdığını
43
vurgulamıştır. Sema' için zaman, mekan ve ihvan şartını arayan Cüneyd
Bağdaefi'ye (ö.2971909): "Sakin olarak görülen bir kimse sema dinlediği zaman
niçin sallanmaya baş!tyot?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Allah Teala
ilk mfsakta insan ruhuna "E!estü bi Rabbiküm (Ben siZı)7 Rabbiniz·değil miyim?)"
diye hitap ettiği zaman ruhlar. "Ka/D bela (evet Rabbimizsin)" demişlerdi. O zaman
bu sözün işifilmesinden (sema'tndan) has!l olan zevk ve tezzetler mh/ara yayt!dt,
bu sesin tat!Jitğt ruhiann içine doldu. Şimdi bu dünyada mOsiki dinleyen kimseler
44
onu haflrlarlar da onun için sal/antr!ar.
Sema'nın bıçak sırtında bir uygulama olduğu düşüncesinden hareketle
şartianna uygun yapılması üzerinde önemle durulur. Bu bağlamda Haris ei
Muh8sibl (ö.243/857) mOsiki dinleyen kişinin dinin sınırlannı korumasının önemine
dikkat çekmiştir. Oç şey öteki üç şeyle birlikte bulunursa iyi olur. Fakat biz bun/an
kaybetmiş bulunuyoruz Bunlar: Dindarlt/da birlikte güzel ses, kommak şarl!yla
güzely üz ve vefakar/Jk/a birlikte olan güzel arkadaşltkl!r.45
Sema'nın dışını fitne, içini ibret olarak gören Şibli (ö.342/94'1) gibi45 bazı siifiler
ise, müsiki ile Kur'an okunan, kaside ve ilahi söylenip veedie sema' yapılan meclisiere
katılmayı hoş i'.arşılamamışlardır. Bunlann gerekçeleri ya yanlış aniaşılma kor.kusu, ya
müridierin semadan haz. alıp bu haziann peşine düşme endişeieri, yahut semii' için
gerekli .olan ihva~a sahip olarnamaktan dolayı karşıt fiklrii insanlarla birlikte olmaktan
hoşianmamalarıdır. Bununla birlikte aşk yolunu benimseyip coşkulu bir tasawuf
anlayışına sahip olan birçok süfı senıa' meclisleıi dOzenlerniştir.
Sema' dfıyince ~k akla gelen sOn Meviana (ö.67211273)'dır. Aslında o da
selefieri Ebu Said Ebu'l-Hayr (ö.440/1049), Hakim Senaı (ö.525/1131) ve
Ferideddin Attar {ö.6i8/1221) gibi47 bazen gayr-ı iraôı, bazen de şartların oluştuğu
yer ve zamanda sema' etmiştir. Sabahlara kadar,';a ya da bir hafta boyunca sema'
42 Serrac, 271; Kuşeyıi, 519; Hucvin, Keşfü'!-MahcOb (Hakikat Bilgisi), Hazırlayan:
Süleyman Uludağ, istanbul1982. 558. Zünnün Mısrrnin bu sözü Türk müsiki'şinaslan
arasında yaygın olan "mOsikT müminin imamm, kafilin küfrünü artJnf sözünün
kaynağıdır. Uludağ; Islam Açtsrndan MOsiki ve Sema, 244.
43 Serrac, 3"19.
'44 Serrac, 342; Kuşeyıi, 519-520; Gazzali', ll, 298.
45 serrac, 340.
46 Serrac, 342.
47 . Tahsin Yazıcı, 1'Ebu Sadi-i Ebü'I-Hayr", DiA, X, 220-221.
48 Ahmed Ellaki, AriDerin Menklbe/eri, çeviren: Tahsin Yazıcı, lstanbul1995, ll; 6'1, 70, 113,
267.
23
arayışlar
ettiği de olmuştur.49 Tıpkı Cüneyd BağdacJr gibi insanın sema'yı elest bezmmden
belirten Mevlana, onu alemin hareketi olarak görür. Allah
tanıdığını dostlarının kıldıklan
namaz ile harp teknikleri ve cirit
yaptıklan sema'yı, düşmana karşı hücOmiarı geliştiren,
top yuvarlayan asker ve durumuna benzetir. Ona göre ehlullah
oynayıp kumandanların
ve yasaklara göstermek için sema' yaparlar. Sema'da
sırren işittikleri ı:ımir uyduklarını
şiir ve ilahi söyleyen kişiyi namazdaki imama benzeten Mevlana, sema' esnasındaki
hareketlerin onurı mOsikisine uygun olması gerektiğini ifade eder."0
Sema'yı göklere açılan bir kapı olara!< gören Mevlana, duyguları en güzel
aniatma biçimi olan mOsirJ ve güzel sese de ayn bir önem verir. "Dinle neyderf
diyerek başladığı Mesnevlde bu durumu şu spzleıiyle vurgular:
Güzel ses dinlemek Bu güzel sesleri dinlernede
fişıkiann gıdasıdır.
sevgili ile buluşup kavuşma hayali vardır. Ezeldeki ilahi huzuru ve o
zevki mevcuttur.
tatlı hitabı hatıriama
Gönüldeki hayaller güzel sesle Hatta o hayaller güzel ses
gelişir.
yüzünden şekiliere bürunür.51
Tasawuf kültürünün zengin mirası üzerine kurulan tarikatiann bir çoğu
insanın duygulannı eaşturan mOsikiye sıcak bakmışlardır. Geniş Islam
coğrafyasında yaygın olan Kadirilik, Riffiilik, Kübrevilik, Halvefılik, Mevlevilik,
Bektaşilik ve Nakşibendi!ik gibi taıikatlar, mOsikinin insanı Allah'a götüren özelliğini
kabul etmişlerdir. Bununla birlikte Melametı1er ve Nakşller kendi tasawufi eğitim
süreçlerinde (seyr ü sülük) mOsiki'ye yer vermemişlerdir.
Riyadan titizlilde kaçınan, zikir, sema' ve vecd hallerini gizli kalması gereken
manevi hailer olarak değerfendiren Me!ametıler, ağlamanın insanın içini rahatlattığı
ve zevk verdiği, halini açığa çıkanp kendisi ile Rabbi arasındaki sırrı meydana
52
cıkardığı gerekçesiyle, bu meclislerde ağlamayı bile. uygun görmezler. Onlara
göre "zahirin ibadetler/e süs!enmesi şfrk, battmn haller/e süs/enmesi irtidattti:" ·
Nitekim Bayrami Melametiliğinin ilk kutbu kabul edi!en BıÇakçı Ömer Dede
(ö.880/1475), şekilcilik olarak gördüğü zikrin uygulanış biçimleri ile her türlü terikat
erkanını riya ile mücadele bağiamında terk etnıiştir.53 Tasawıf.un aslından
uzaklaşma olarak gördükleri bu tür hareketlere karşı çıkan Me!ametTier, zarnania
kendileri de istismara ve yanlış aniaşılmaya açık davranışianyla benzer akıbete
düşmüşlerdir.
49 Eflaki Dede, Mevlana'nın üç gün üç gece, yedi gün yedi gece, hatta dokuz gün hiç
durmadan semi!ı' yaptığını kaydeder. Eflal;i, 1, 400,719-721, ll, 173.
50 Mevlana, Ffi'l-lMa Fih, Çeviren: A Avni Konuk, Hazırlayan: Selçuk Emydın, lstanbul1994,
125-126.
51 Mevlana, Mesnew; çeviren: Şefik Can, lstanbul1997, IV, 740-741.
52 Ali Bolat, Bir Tasawuf Mektebi Olarak Me!ametllik, Istanbul 2003, 190-191.
53 Bolat, 238, 332.
·24
Description:ilaveten zikk ve sema meclislerinde tekke adab ve erkanına estetik bir zevk .. Mevlana, Mesnew; çeviren: Şefik Can, lstanbul1997, IV, 740-741. 52.