Table Of ContentEDİTÖR’DEN
Yıl 1 Sayı 2 Mart 2008 Geçen ay, ağırlıklı olarak “adalet” konusunu işlediğimiz ilk sayımızı, siz değerli
Fiyatı:7.5 YTL ISSN 1308-044X okuyucularımızın beğenisine sunmuştuk. Genellikle olumlu eleştiriler aldık. Makaleler-
İmtiyaz Sahibi
in uzunluğundan, dergiyi “okumakla bitiremedikleri”nden şikâyet eden okuyucularımız
Pastel İletişim Rek. adına
da oldu. Ama neredeyse bütün okuyucularımız derginin ebatının büyüklüğü ko-
İdris TUNÇBİLEK
Genel Müdür nusunda fikir birliği etmişler. Eleştiri ve şikâyetleri önemsediğimizi bilmelisiniz. Tenkit
İsmail TUNÇBİLEK ve takdirleriniz için teşekkürler. İltifatlarınıza layık olmaya çalışacağız. Birçok okuyucu-
nun da fark ettiği bazı teknik hataların bu sayıda olmaması için azami gayret gösterdik.
Genel Yayın Yönetmeni Taleplerinize uygun olarak derginin ebatlarını biraz küçülttük, iç dizaynında da bazı
R. İhsan ELİAÇIK
küçük değişiklikler yaptık. İnşallah beğenirsiniz.
Yayın Koordinatörü
ve Sorumlu Müdür
Mehmet Yaşar SOYALAN Dağıtımda önemli sıkıntılar yaşadık. Bazen aynı adrese birkaç kez dergi gönder-
mek zorunda kaldık. İnşallah ikinci sayıyı gönderirken aynı sıkıntıları yaşamayız.
Yayın Kurulu
R. İhsan ELİAÇIK Dergiyi okuyucuya ulaştırmanın, onu çıkarmaktan daha zor olduğunu bir kez daha
Mehmet Yaşar SOYALAN öğrenmiş olduk. Dergiyi gazete bayilerinde bulundurma imkânımız olmadığı için, bazı
İlhami GÜLER sıkıntılara neden olsa da kitap evleri kanalıyla siz değerli okuyucularımıza ulaştırmak
Ramazan YILDIRIM durumunda kaldık. Ülke genelindeki NT mağazalarında ve diğer kitap evlerinde
Şaban KARATAŞ
bulunmasını sağladık. Buna rağmen bazı arkadaşlar, dergiyi bulamamaktan şikâyet
Altay ÜNALTAY
ettiler. Bu sıkıntılardan haberimiz oldukça onları gidermeye çalışacağız. Ancak abone
Musa ŞİMŞEKÇAKAN
İslam ÖZKAN olunduğunda sıkıntılar büyük oranda ortadan kalkıyor. Abonelik işlemlerini www.
İsmail DOĞU sozveadalat.com web sitemizdeki veya dergimizdeki bilgiler çerçevesinde kolayca
Cumhur KAYGUSUZ gerçekleştirebilirsiniz.
Grafik Tasarım
Bu ay size, gerçekten dolu dolu bir dergi hazırladık. Bazı okurlarımızın dergi
Kadir AYBEDİR
sayfalarının fazlalığı ve bazı makalelerin uzunluğu yönündeki şikâyetlerini önemse-
Basın ve Halkla İlişkiler
Beyhan DEMİRCİ memize rağmen konuların önemli olması nedeniyle bunu gerçekleştiremedik. Bu
e-mail:[email protected] ayki dosya konumuzu “özgürlük” olarak belirledik. Dosya adını: “Özgürlük: Adaletin
Dağıtım Güvencesi” olarak koyduk. Biliyorsunuz bir önceki dosya konumuz “adalet” idi. Zul-
Murat SARILI mün sağanak olup yağdığı bir dünyada, adalet; insanlık için bir sığınak ve insan ancak
e-mail:[email protected]
bu sığınakta kendisini güven içinde hissedebiliyor. Bu adalet adlı sığınağın, gerçek
Abone
anlamda bir sığınak olabilmesi için özgürlük kalkanıyla korunması gerekiyor. Ancak o
Gülseren HARPUTLU
e-mail: [email protected] zaman adalet gerçek anlamda tecelli edebilir. Çünkü özgürlük yoksa adalet de yok-
Abonelik Şartları tur. Tersi de doğrudur; adalet olmayınca özgürlük de olmaz. Özgürlük adaleti, adalet
Yurt İçi: 70 YTL (12 Sayı) özgürlüğü doğurur. Özgürlüğün güvencesi altında bulunan bir adalet, ancak adalet
Öğretmen / Öğrenci: 60 YTL olarak tecelli edebilir ve egemenlerin etkisinin dışında kalabilir. Onun içindir ki “özgün
Yurt Dışı: 120 EURO / 200 USD
düşünceler özgür ortamlarda yetişir” diyoruz.
Abone Tel: 0212 493 20 72
Adres
Merkez:Defterdar Mh. Otakçılar Bu nedenle ikinci sayımızda ağırlıklı olarak özgürlük konusunu işledik. Özgürleşmenin
Cd. No:80 Kat:1 Eyüp İSTANBUL ne olduğundan, geçmişte ve günümüzde nasıl anlaşıldığından, konu ile ilgili yapılan
Tel: 0212 493 20 72 / 493 20 76 tartışmalardan, bir sınır çizilip çizilemeyeceğinden başlayarak, Kur’an’ın bir özgürlük
Faks: 0212 493 20 39 projesi,özgürlüğün bir tercih sorunu olup olmadığına; Türklerin otoriteryenliğinin ve
İrtibat Adres
itaatkârlığının dini köklerinden, edebiyat ve dildeki özgürlük arayışlarına; engellilerin
Kıztaşı Cd. Nalbant Demir Sk. 2/4
Fatih İSTANBUL özgürlük arayışından, özgürlüğün bir yanılsama değil gerçek olduğuna kadar birçok
Tel: 0212 621 24 74 konuyu on iki farklı makalede işlemeye çalıştık. İnsanlığın bu umudunun gerçekleşmesi
Abonelik için hesap bilgileri çabalarına bir nebze de olsa katkı sağlamaya çalıştık. Konu ile ilgili olarak Prof Dr
Akbank İST. Gaziosmanpaşa Şb. Ahmet İnam ve sinema yönetmeni Sırrı Süreyya Önder ile beğeneceğinizi umduğumuz
Pastel İletişim Ltd. Şti.
sohbetler yaptık.
YTL Hesap No: 0061035-2
EURO Hesap No: 0061049-3
USD Hesap No: 0061048-5 Ayrıca bu sayımızda, “Peygamber toplumunda kadın erkek ilişkilerini, ilk dönem
Türkiye Finans Katılım Bankası hilafet tartışmalarını, Orta Doğu’nun sorunlar üreten ülkesi İsrail’in bir anokro-
İstanbul Gaziosmanpaşa Şubesi nizm olduğunu ve Abdulkerim Suruş’un özgürlükçü yaklaşımlarını inceleyen özgün
İdris TUNÇBİLEK makalelerimiz de bulunuyor. Bunun yanında, İslam Dünyasındaki Liberalleşme
YTL Hesap No: 99390479-1
konusunda, Hasan Hanefi ve Cabiri’nin tartışmalarını da zevkle okuyacağınızı ümit
İdris TUNÇBİLEK
ediyoruz. Yine ilk sayımızda olduğu gibi, hatırat bölümümzde 31 Mart vakasını
Posta çeki Hesap No: 5605726
Dağıtım: Kültür Dergi Dağıtım II.Abdülhamit’in hatıralarından okuyacak, seyahat bölümümüzde, Fas’ı gezecek,
değiniler bölümümüzde özgürlük konusunu işleyen film ve kitapları bulacaksınız. Adil
Baskı: Step Ajans
ve özgür bir toplum dileklerimizle Allah’a emanet olunuz.
Yayın Türü: Yaygın - Süreli
Dergideki yazılardan yazarları
sorumludur. Kaynak gösterilerek MEHMET YAŞAR SOYALAN
alıntı yapılabilir.
www.sozveadalet.com
e-mail:[email protected]
İÇİNDEKİLER
7 86
DOSYA SÖYLEŞİ
Adaletin Güvencesi Özgürlük Prof Dr Ahmet İnam
89 132
SÖYLEŞİ HATIRAT
Sırrı Süreyya Önder: Abdulhamidin Gözüyle 31 Mart Faciası
Sinan Tavukçu
140 58
SEYAHAT ÇİZGİ
Fas’a Yolculuk Sinan Tavukçu
Mehmet Yaşar Soyalan
İslam Özgürlüğün Yeni Sesi Olabilir mi? R.İhsan Eliaçık / 4
Bitmeyen Rüya: Özgürlük R.İhsan Eliaçık / 8
Hak ve Özgürlüklere Bir Sınır Çizilebilir mi? Mehmet Yaşar Soyalan / 17
Türklerde Otoriteryenliğin ve İtaatkârlığın Dinî-Kültürel Kökleri Prof Dr. İlhami Güler / 26
İstemesek de mi?-İnananlar Susarsa Kıyamet Kopacak- Musa Şimsekçakan / 31
Özgürleşme Nedir? Ahmet Özcan / 42
Seçemeyen Özgür müdür? Prof Dr Vehbi Başer / 50
Meşruiyet Ekseninde Adalet ve Özgürlük Doç. Dr. Ejder Okumuş / 59
Din Ekseninde Engelliler ve Özgürlük Dr. Emine Gül / 64
Varoluş ve Sorumluluk Denkleminde Özgürlük Dr. Mehmet Birsin / 70
Dil Hapishanesi Musa Kars / 75
Özgürlük Kaybı Cemal Şakar / 81
Aforizmalar Nietzsche / 85
Peygamber Toplumunda Kadın-Erkek İlişkileri Dr. Saban Karataş / 93
Hilafet Kurumunun Tarih İçindeki Gelişimi ve Etkinliği Dr. Ramazan Yıldırım / 103
Abadulkerim Suruş Üzerine Düşünceler Fred Dallmayr /Çev: Altay Ünaltay / 109
İsrail Bir Anakronizmdir İslam Özkan / 120
Liberalizm İslam Dünyasında Başarılı Olamadı Hasan Hanefi/Çev. İslam Özkan / 124
Liberalizm Mağrib’te Başarılı Oldu Muhammet Abid el-Cabiri/Çev:İslam Özkan / 129
Özgürlüğe Kaçışım Erdal Bayraktar / 147
Özgürlüğün Sineması İsmail Doğu / 148
İlkyazı
İ
SLAM
ÖZGÜRLÜĞÜN YENİ SESİ OLABİLİR Mİ?
Yeryüzünde özgürlük rüzgârların estiği zamanlar vardır. özgür yarattığı insanları kimse kendine kul yapamaz
diyormuş, üstelik öksüz ve ümmi imiş, daha önce kutsal
Çünkü özgürlük, insanlık vicdanının dinmeyen sızısı… kitapları hiç okumamış, tapınaklara hiç gitmemiş, hiç-
bir ayin yönetmemiş, şair ve kâhin de değilmiş, halktan
Bu nedenle insanlığın kalbinin her daim özgürlükle attığını biriymiş, uzun süre dağlara çekilmiş, nihayet şehre inmiş
görüyoruz. böyle şeyler söylüyormuş…” şeklinde algılandı.
Bazen bir yerden bir rüzgâr esiyor ve etkisi tüm dünyayı Bu çıkış o günkü dünyada muazzam bir rüzgâr estirdi.
sarıyor. Öyle kuvvetli esiyor ki tüm eskimiş kalıplar Dünya yeni bir adalet, özgürlük, merhamet ve insanlık
kırılıyor, eski çamlar devriliyor, gelenekler çatırdıyor, silkinişi ile çalkalandı.
hurafeler sökülüyor, yepyeni sayfalar açılıyor, satırlar
yeniden yazılıyor, cümleler yeniden kuruluyor… Bir uçtan diğerine, beyliklerden ülkelere, ülkelerden im-
paratorluklara, imparatorluklardan kıtalara yayıldı. Adale-
Kur’an vahyinin nazil olduğu 7. yüzyıl böyle bir çağ idi. tin, dayanışmanın, kardeşliğin hayal değil gerçek olduğunu
gösterdi.
Kalıplar eskimiş, gelenekler köhnemiş, hurafeler küf
bağlamış, sayfalar sararmış, cümleler eskimiş, vicdanlar Öyle ki bu rüzgâr ki dünyanın iki büyük imparatorluğunu
donmuş, akıllar tutulmuş, zihinler dumura uğramıştı. tarihe gömdü. İnsanlık için yeni bir umut, dünyanın
geleceği için yeni bir heyecan yarattı…
Bir öksüz mağaradan tek başına şehre indi ve “Lailaheillal-
lah”, “Kölelere özgürlük”, “Bu kız çocukları hangi suçun- Sonra, bu yeni din imparatorların, kralların, din
dan dolayı diri diri toprağa gömüldü?”, “Allah’ın evini adamlarının, tefeci bezirgânların eline geçti. Onların eline
bezirgân tapınağına kim çevirdi?”, “İnsan, tahtadan, taştan geçmeseydi kontrolden çıkacak ve tüm yeryüzünü etkisi
putlara neden tapar?”, “Kadınlar neden alınıp satılır”, altına alacaktı. O günkü dünya sistemi, onu ele geçirip
“Yoksullar neden itilip kakılır?”, “Körler, sağırlar, sakatlar kontrol etmek suretiyle ancak rüzgârının önünü kesebildi.
neden uğursuz sayılır?” vs. diye sordu…
Bu adalet ve özgürlük rüzgârı, her devrim ateşi gibi bir
Bu sorular öyle bir rüzgâr estirdi ki, Medine’de, İslam’dan zaman sonra söndürüldü. Önce hızını kestiler, etkisini
ilk haberdar olan falcı bir kadının “Mekke’de bir peygam- azalttılar, sonra bir kelebek gibi kalın duvarlara çarparak
ber çıkmış falcıların ve büyücülerin canına okuyacağını yere düşmesini sağladılar.
söylüyormuş” demesinden de anlaşılacağı gibi, o günkü
dünya bunu, “Mekke’de bir peygamber çıkmış ‘Kölelere Hedefleri, indiği mekâna, ufku indiği zamana hapsedil-
özgürlük’ (fekku ragabe) diyormuş, diri diri gömülen kız di. Söylemleri katı kurallara, ilkeleri değişmez kaidelere
çocuklarının hesabını soracağını söylüyormuş, Mekke’nin bağlandı. Hareket edemez ve kabuğunu yırtamaz hale
tefeci bezirgânlarına kafa tutuyormuş, dünyanın tanrılarına getirildi. Etrafına statükolar örüldü. Sonra bu statükolar
(lordlarına) meydan okuyormuş, katı geleneklere karşı aşılamaz oldu.
çıkıyormuş, insanların yüklerini hafifleteceğini, zincirleri-
ni kıracağını ilan ediyormuş, din adamlarını; hahamları, İçten ve dıştan adeta etrafı sarıldı. Kimi farkında olarak
rahipleri insanlara rablik yapmakla suçluyormuş, kralların kimi de farkına varmadan etkisini kendi zamanı ve mekânı
Tanrı’nın oğlu olmadığını, Tanrının tek olduğunu; ile sınırladı. Bu zaman ve mekâna “Asr-ı Saadet” dendi.
doğmadığını ve doğurulmadığını söylüyormuş, Allah’ın Aslında farkına varılmadan bu şu demek oluyordu: Artık
4 Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008
İslam Özgürlüğün Yeni Sesi Olabilir mi?
bu dinin kendi asrı dışındaki asırlara saadet ve mutluluk ge- İslam’ı, insanlığın her köşesinde karşılığı olan bir adalet
tirmesi mümkün değildir. Bu çıkış sonraki asırlar için artık ve özgürlük çağrısı, sevgi ve merhamet sığınağı, doğruluk
sönmüş bir yıldız hükmündedir. Kendi asrında yapacağını ve dürüstlük yolu olarak yine yeniden nasıl ete kemiğe
yapmış, söyleyeceğini söylemiş ve iş olmuş bitmiştir. büründürebiliriz? Onun doğuş ve oluş tabiatı çağımızda
yeniden nasıl ifadelendirilebilir? Yoksa o artık sönmüş bir
Tarihin dinamik akışını belirli bir zaman ve mekânda yıldız da bizler boşuna kürek mi çekmekteyiz?
dondurmak demek olan bu anlayış, Müslüman zih-
nin hep geçmişe yönelik çalışmasını sağlamakta ve son- İslam gibi köklü bir din… Kör bir cehalet ve saplantılı bir
raki asırlara sürekli olarak ayrıksı ve yabancı durmasına hırs ile yorumlanırsa insanlık için gerçekten felaket ve ayak
neden olmaktadır. Ve bir türlü kendi çağının çocuğu bağı olabilir. Diğer dinlerin çoğu gibi… Fakat temiz bir
olamamaktadır. Çünkü zihni ve bilinci, geçmişte bir za- kalp, selim bir akıl, berrak bir ufuk ve aydınlık bir zihinle
manda, geçmişte bir mekânda donmuş kalmıştır. yorumlanırsa da insanlığın beklediği büyük kurtuluş ham-
lesi olabilir?
Hâlbuki Kur’an, “Kölelere özgürlük!”, “Bu kız çocukları
neden diri diri gömülüyor?” derken, tam da kendi çağının İslam’ın doğuş ve oluş tabiatında böylesine bir dünyevî
diliyle konuşmuştu. Çağının idrakine seslenerek ve onun ve uhrevî enerji vardır. Eğer İslam bu yüzüyle değil de;
vicdanı haline gelerek çığlık çığlığa bağırmıştı. O günkü dinlerden bir din, mabetlerden bir mabet yerine konarak,
dünyayı etkileyen ve sarsan buydu… sönmüş bir yıldız muamelesine tabi tutularak, eski çağlar
söylemi şeklinde algılanarak, “kutsal din duyguları” veya
Zamanla bu çığlıklar tekrar edilen birer ayine dönüştü. “gökten gelmiş buyruklar” diye yeryüzüyle ilişiği kesilerek
Artık duyduğumuz, gerçek hayatın sesi değil; ıssız ma- algılanırsa, onun doğuş ve oluş tabiatına yabancılaşmış
betlerin ruhanî ritüelleridir. oluruz. Bu takdirde onun da “dinler tarihindeki” yerini
alması kaçınılmazdır. Artık böylesi bir din hayatın değil
Bu haliyle bir zamanlar kendi çağının vicdanı olan son tarihin konusudur. Hele özgürlüğün yeni sesi olma ihti-
adalet ve özgürlük rüzgârı artık sönmüş bir yıldızdır. Bir mali hiç yoktur.
zamanlar gerçek hayatın sesi ve soluğu olan bir Kitap,
artık hayattan çekilmiş, mabetlerin, cenaze merasim- Oysa özgürlüğün sesini asırlar eskitemez. Eskiyorsa
lerinin, mezarların ritüeli haline gelmiş ve bulunduğu özgürlüğün gerçek sesi değil; sahtesi demektir. Bu açıdan
çağı uyandırma, sarsma ve heyecan yaratma imkânını Kur’an kendisini insanlık vicdanının sesi (basairu li’nnâs),
kaybetmiştir. Üzerinden çok mevsimler geçmiş, iç savaşlarla insanlığın içinde varolan vicdanî arayışın ifadesi (hablun
yıpranmış, yeryüzünün tozuna toprağına bulanmış, asliye- min’ennâs) olarak tanıtır. Yani sönmüş bir yıldız değil;
tini, safiyetini ve diriliğini kaybetmiş, eski çağların söylemi parıldayan bir güneş…
durumuna düşürülmüştür.
Bunun için İslam üzerine düşünen beyinlere ihtiyaç vardır.
Bu durumda şu soruları sormak kaçınılmaz hale gelmiş bu- Kur’an’ın özünü doğru kavrayıp onu çağımızda yeniden
lunuyor. İslam, 7. yüzyılda olduğu gibi yeniden nasıl, ada- ifadelendirebilecek güçlü bir zihinsel çabaya ihtiyaç vardır.
letin ve özgürlüğün sesi olabilir? Kur’an’ı, insanlığın vicdanı Soru soran zihinlerin, genç beyinlerin, derdi ve sözü olan
haline gelecek şekilde yeniden nasıl ifade edebiliriz? insanların içeriden ve sahici bir dini aydınlanma için
harekete geçmesi gerekiyor.
Dünyanın köleleri, yoksulları, mazlumları, mağdurları,
ezilenleri yeniden nasıl bu sesin geldiği yöne doğru Ashab-ı Kehf misali 300 yıldır uyuduğumuz
koşabilirler? Öksüz ve ümmi bir çıkışa nasıl destek verir, mağaralarımızdan çıkmamız, bizim dışımızda kurulan
kılıçlarını çekip “Beklediğimiz buydu, arkasındayız?” diye dünyayı tanımamız ve hayatın atardamarlarına bir şekilde,
yeniden nasıl saf tutabilirler? bir yerinden, yeniden giriş yapmamız gerekiyor.
Kur’an’ı, hafızalarda tekrarlanan, sahifelerde sararan, mezar- Aksi halde bu dünyada paramız geçmeyecek. Tarihin geris-
larda okunan ölüler kitabı olmaktan, zihinleri açan, akıllara inde kalmaya, uyandığımız dünyaya yabancılık çekmeye
her bir şeyi sordurtan, kalpleri heyecanlandıran, duyguları devam edeceğiz.
coşturan, insanları birbirine kardeş eden, viran köyleri
şenleten, yıkık damları onaran, yaraları saran, sokakları
harekete geçiren, ezilenleri ayaklandıran, yoksulları sevin-
diren, mazlumları güldüren, işgallere, istilalara, baskılara,
zorbalıklara karşı bir güç ve ilham kaynağı olacak şekilde R.İHSAN ELİAÇIK
yaşayanların kitabı haline yeniden nasıl getirebiliriz? Genel Yayın Yönetmeni
Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008 5
6 Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008
Dosya
ADALETİN GÜVENCESİ
ÖZGÜRLÜK
Bitmeyen Rüya: Özgürlük/R. İhsan Eliaçık
Hak ve Özgürlüklere Bir Sınır Çizilebilir mi? -Kur’an Merkezli Bir Deneme-/ Mehmet Yaşar Soyalan
Türklerde Otoriteryenliğin ve İtaatkârlığın Dinî-Kültürel Kökleri/ Prof Dr İlhami Güler
İstemesek de mi?-İnananlar Susarsa Kıyamet Kopacak -/ Musa Şimsekçakan
Özgürleşme Nedir?/Ahmet Özcan
Seçemeyen Özgür müdür?/Prof Dr Vehbi Başer
Meşruiyet Ekseninde Adalet ve Özgürlük/ Doç Dr Ejder Okumuş
Din Ekseninde Engelliler ve Özgürlük/ Dr Emine Gül
Varoluş ve Sorumluluk Denkleminde Özgürlük/Dr Mehmet Birsin
Dil Hapishanesi/Musa Kars
Özgürlük Kaybı/Cemal Şakar
Aforizmalar/Nietzsche
Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008 7
B
İTMEYEN RÜYA: ÖZGÜRLÜK
R. İhsan ELİAÇIK
[email protected]
İnsanoğlunun “bağımlılıktan kurtulma” arayışı insanlık tarihi kadar
eski...
Arzuya, şöhrete, serve-
te, canının istediğine Sıcağın soğuktan, meyvenin ağaçtan ve yazının fikir hâlinden “kopuşunun”
düşkünlük, onlara bir Arapçada “HRR” kökünden gelen kelimelerle ifade edilmesinden de
türlü “hayır” diye- anlaşılacağı gibi hürriyet (özgürlük) tüm bağlardan kopuş, kurtuluş
manasına geliyor.
meme birer bağımlılık
türü olup insanın
Tarihte, hayatta ve tabiatta insanı kuşatan onca bağ varken, insanoğlu bu
özgürlüğüne engel mi bağlardan nasıl kurtulacak?
olmaktadır? Görül-
Arapça’da hürriyet sözcüğünün geldiği “HRR” kökü, üç manaya geliyor:
üyor ki insan, kendini
bağlayan birçok bağla
1- Isınmak, sıcak olmak
çepeçevre kuşatılmış
2- Köle olmamak, özgür olmak
olarak dünyaya gözlerini 3- Güzel yazı yazmak…
açmakta ve özgürlük
Birinci manadan; sıcak, acı, yakıcı, ateşli (hâr), ısı, sıcaklık (hâraret),
adına, ömrü boyunca
susamış (harrân), sıcaklık ölçer, termometre (mihrâr)… İkinci manadan;
bunlardan kurtulmaya
özgür, özerk, bağımsız (hurr), kurtarmak (tahrîr), kurtuluş (taharrur)…
çalışmaktadır. Tarihte Üçüncü manadan; yazı (tahrîr), yazar, redaktör (muharrir) sözcükleri
birçok simanın tüm bu türetilmiş. 1
bağlardan kurtularak hiç-
Araplar meyvenin olgunlaşmasına “meyve baliğ oldu” yani buluğa erişti/
bir şeye bağlanmamayı,
olgunlaştı; meyve olgunlaştıktan sonra ağaçtan ayrılır ve ağaçla ilgisi kesil-
insanın özgürlük arayışı
irse “meyve hür oldu” derlermiş. 2
olarak değerlendirdiğini
ve hayli sert bir Bu nedenle “HRR” kökünün temel anlamı “bağımlılıktan kopuş” manası
“bağlardan kopuş” mü- etrafında dönüyor. Sıcağın ısınarak soğuktan kopuşu… Meyvenin
olgunlaşarak ağaçtan kopuşu… Yazının harfleşerek salt düşünceden
cadelesi içine girdiğini
kopuşu…
görüyoruz.
Bu durumda insanı kendine bağlayan iç ve dış birçok bağ olduğundan
8 Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008
Bitmeyen Rüya: Özgürlük
hareketle iki çeşit bağımlılıktan bahis açabiliriz; dış yor. Fakat ortak olan bir şey var; her üçü de “meyvenin
bağımlılık ve iç bağımlılık ...3 Tarihte, insanda, hayatta ağaçtan koparak hürleşmesi” gibi, kendi ağaçlarından
ve tabiatta bulunan birçok şeye bağımlılık dışta, arzu, yani iç ve dış bağlarından kopmak, azat olmak istiyorlar.
şehvet, hırs, içgüdü gibi birçok bağımlılık da içte olana
örnektir. Biz, bu arayışın kendisini soylu bulmakla beraber,
onlar üzerinden ve ulaştıkları sonuçlar bakımından
İşte bu bağlardan kurtulup azat olmaya hürriyet (özgür- insanoğlunun ne kadar bağlarından kurtulabilen varlık
lük) deniyor. olduğunu/olabileceğini görmeye çalışacağız. Bu, bize
özgürlüğün imkânını ve sınırlarını verecektir.
Peki, bu bağlardan kurtulup azat olmak, özgürleşmek
ise insan bunu başarabilecek güçte midir? Dahası her tür Bu simalar Budha, Azizüddin Nesefi ve Nietzsche…
“bağdan kurtuluş” insanın yararına mıdır? Örneğin ha-
vaya, suya, ekmeğe, yemeğe, yürümeğe, hastalığa, helâya Budha’nın Özgürlük Arayışı
gitmeğe, ölüme vs. bağımlılık insanın özgürlüğüne engel
mi olmaktadır? Budizm’in kurucusu Budha, yemeğe, kadın bedenine,
hastalığa, yaşlanmaya ve ölüme bağımlılığı, insanın
Keza bir kanuna, hukuka, ülkeye, devlete, dine, Tanrı’ya, özgürleşmesine engel olarak görür ve bu ezeli çarkın
efendiye, kadına, anne babaya, eve, evliliğe vs. bağlılık, (samsara) dışına çıkmak için zorlu bir mücadelenin içine
insanın özgürlüğüne vurulan zincirler midir? girer. İnsan, ancak bunlara bağımlılıktan kurtulduğu an
“meyvenin ağaçtan kopması” gibi samsara ağacından
Aynı şekilde arzuya, hırsa, şehvete, şöhrete, servete, kurtulacak ve hürleşecektir. Aksi hâlde insanın
canının istediğine, keyfe vs. düşkünlük; onlar ne derse özgürlüğünden bahsetmek beyhudedir. 4
onu yapma ve onlara bir türlü “hayır” diyememe, bi-
rer bağımlılık türü olup insanın özgürlüğüne engel mi Bu amaçla Budha, zevk ve sefahat içinde şehzade
olmaktadır? olarak yetiştirildiği babasının krallık sarayını terk etm-
eye karar verir. Budist metinlere göre, sarayda bir sürü
Görülüyor ki insan, kendini bağlayan birçok bağla cariye müzik ve dansla onu oyalamaya çalışırken o,
çepeçevre kuşatılmış olarak dünyaya gözlerini açmakta onlarla ilgilenmeden erkenden uyur. Tanrılar dünya-
ve özgürlük adına, ömrü boyunca bunlardan kurtulmaya dan vazgeçmesini güçlendirmek için, gecenin ortasında
çalışmaktadır. Budha’yı uyandırarak, uyuyan cariyelerinin çıplak ve
tatsız bedenlerini seyretmesini sağlarlar. Budha, geceleyin
Tarihte birçok simanın tüm bu bağlardan kurtularak hiç- uyandığı zaman, şarkı söyleyen kadınların bitkin halde
bir şeye bağlanmamayı, insanın özgürlük arayışı olarak uyuduğunu, kiminin sayıkladığını, kiminin salyasının
değerlendirdiğini ve hayli sert bir “bağlardan kopuş” aktığını görür. Bunları âdeta yakılmayı bekleyen cesetler
mücadelesi içine girdiğini görüyoruz. gibi görerek, bütün sarayı yangın sarmış hissine kapılır
ve yataklarında uyuyan çocuğunu ve eşini uyandırmadan
Bu zorlu mücadeleyi başaran olmuş mu bilemeyiz ama saraydan ayrılır. Dışarıda onu bekleyen sadık atını
bu arayışın salt kendisini “soylu bir çaba” olarak görmek çağırarak Tanrılar tarafından mucizevî bir şekilde açılan
ve izini sürerek dersler çıkarmak sanırım çok faydalı sarayın kapısından çıkar. Yanında ona arkadaşlık eden
olacaktır. sadece at bakıcısıdır. 5
Bu nedenle özgürlüğü “insanoğlunun bitmeyen rüyası” Bu arada Şeytan Mara, onu gölgesi gibi takip etmektedir ve
olarak görebiliriz. şayet geri dönerse kendisine dünyanın imparatorluğunu
vermeyi vaat edip durmaktadır. Fakat Budha, yolundan
Bu makalede, tarihten seçtiğim üç simanın “bağlardan dönmez ve “ağacın” altında meditasyona dalar.
kurtuluş” için söylediklerini ve yaptıklarını karşılaştırmalı
olarak ele almaya çalışacağım. Bu üç sima, çok değişik Tek amacı, “meyvenin ağaçtan kopuşu” gibi insanı kend-
din ve uygarlık havzalarından seçilmiş olup, mahiyeti ine bağlayan ve sonuçta her biri, bir acıyla sona eren zevk
itibarıyla özgürlük arayışları birbirinden farklılık arz edi- bağlarından koparak hürleşmektir. Öyle ki günlerce yemek
Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008 9
Bitmeyen Rüya: Özgürlük
yemez, Şeytan Mara’nın üzerine saldığı, etrafında cilvelerle Budizm’e göre yeniden bedenlenme döngüsü (sam-
dans eden “kadın bedenleri” onu etkileyemez… 6 sara), içinde bir doğup bir ölüp acılı dünyadan bir türlü
kurtulamamaktır, sıradan insanların alın yazısıdır. İnsan
Budha’nın “bağlardan kopuş” için düşündüğü teşhis ve eğer samsara çarkından özgürleşmek istiyorsa yeni doyum-
tedavi, Budist metinlerinde “dört soylu gerçek” olarak lar peşinde koşmamalı, bunun için yeni şeyler yapmaktan
ifade edilir. (karma) vazgeçmeli ve o güne kadar biriktirmiş olduğu
yeni karmaları da söndürmüş olmalıdır. (Karma “yap-
İlk gerçek, eziyet ve acıyla (dukkha) ilgilidir. Budha’ya mak” anlamına gelen, “Kar” fiilinden türeyen Sanskritçe
göre, insanı, kendine bağlayan her şey acı verir. Doğum bir isimdir. İsm-i hâli de Karman’dır. Kelime olarak “yap-
acıdır, hastalık acıdır, zevk acıdır, ölüm acıdır, sevmediğinle mak, eylemek, bir amelde bulunmak” demek.) 11
birleşmiş olmak acı çekmek anlamına gelir…
Budha’nın “bağlardan kopuş” mücadelesinin, yemek,
İkinci gerçek, acının kaynağına yöneliktir. Bunlar da şehvet, ihtiras, hastalık, ölüm gibi içsel bağlardan, za-
istek, iştah ve yeniden bedenleşmeleri belirleyen susu- man ve mekân gibi dışsal bağlara da yöneldiğini görüyo-
zluktur. Bu susuzluk, kendine sürekli yeni doyumlar ruz. Özgürleşme için insanın bunlardan da azade olması
arar. 7 Bu doyumlara bağlanan insan, bunlardan kopa- gerektiğini düşünen Budha’nın örneğin “Dünyanın en
maz ve onların esiri olur. Oysa hürleşmek için bunlardan yükseğiyim!” sözü mekânsal aşkınlığı ifade ediyor. Bud-
kopmak şarttır. ist metinlere göre Budha, yedi kozmik kattan geçerek
dünyanın zirvesine (lokkagge) ulaşmıştır. Bu durum diğer
Bu ise üçüncü soylu gerçeği verir: iştahların (tanha) orta- yandan zamanı da aşkınlaştırmaktadır. Çünkü Hint koz-
dan kaldırılması… Bu gerçek nirvanayla eş değerdir. Ni- molojisinde, yaratılışın başladığı nokta zirvedir ve bura-
tekim nirvanaya verilen isimlerden birisi de “susuzluğun dan hareketle en “eski” yerdir. Budha, işte bu nedenle
yok olması”dır (tanhakkaya). 8 “Dünyanın en yaşlısı benim!” diye bağırmaktadır.
Çünkü Budha, kozmik zirveye ulaşarak zamanın dışına
Son olarak, dördüncü gerçek acının durdurulmasına çıkmakta ve dünyanın başlangıç noktasına ulaşmaktadır.
giden yolları gösterir. Bunlar da doğru görüş, doğru Artık kozmik zamanın tersine dönülmezliği, onun için
düşünce, doğru söz, doğru davranış, doğru yaşam, doğru geçerli değildir. Onun için zaman tersine döndürülebilir
çaba, doğru dikkat ve doğru yoğunlaşmadan ibaret “sekiz niteliktedir. Bu hâliyle hürleşen Budha, sadece geçmişi
basamaklı yol”dur. 9 değil geleceği de bilmektedir. 12
Budha, bu dört soylu gerçeği şu diyalogla açıklar; Görülüyor ki “meyvenin ağaçtan koparak hürleşmesi”
gibi; yemeğe, arzulara, hastalığa, ölüme, zamana ve
“- Keşişler, size bağı (yükü), bağlananı, bağlanmayı ve mekâna bağımlılıktan “sert bir perhiz” ile kurtularak
bağdan kurtulmayı öğreteceğim. özgürleştiğini iddia eden bir tecrübe ile karşı karşıyayız.
-Bağ nedir?
-Beş tür bağ vardır: biçim bağlılığı, duygu bağlılığı, algı Acaba bu, gerçekten özgürleşme midir? İnsan, böyle
bağlılığı, eğilim bağlılığı ve bilinç bağlılığı. İşte insanın yapınca bağlarından gerçekten kurutulmuş mu oluyor?
bağları bunlardır. Dahası bu her insan teki için test edilebilir bir çaba
-Peki bunlara bağlanan kimdir? mıdır? Yoksa Budha, havanda su mu dövmüştür?
-Bireydir. Şu, şu aileden soylu filanca; bireydir bağımlı
kişi. Buna dair yorumları yazının sonuna bırakarak seçtiğimiz
-Bağlanmak (yükü almak) ne demektir? diğer iki simanın özgürlük arayışına geçiyoruz.
-Bu, yeniden doğuşa götüren istek, zevk ve tutkuyla
bağlanmaktır. Bedensel zevklere istek duymaktır. Yani Nietzsche’nin Özgürlük Arayışı
geçici varlık ve kalıcı varlık için duyulan istektir.
-Peki bağdan kurtulmak nedir? Nietzsche’nin radikal ateizmine göre, insanoğlunun
-Bu, tutkuların tamamen yok edilmesidir. İsteğin kesilip kurtulması gereken iki esaslı bağ vardır: Tanrı ve ahlak…
atılması, istekten vazgeçilmesi, ona uyulmamasıdır. İşte Bunlardan azat olmadıkça insanın özgürlüğünden bah-
keşişler, buna da bağdan kurtulmak denir…” 10 setmek mümkün değildir. Çünkü Tanrı fikri ve buna
10 Yıl 1 / Sayı 2 / Mart 2008
Description:ateşli bir Budist olan Maurya İmparatoru Aşoka'nın savaş meydanına diktirdiği
sche taraftarı olduğu bilinen Nazi İmparatorluğu'nun kurucusu Hitler'in sonu,