Table Of ContentÖZGÜR ÜNiVERSiTE
Özgür Üniversite Kitaplığı: 60
O Maki Basın Yayın
Yayına Hazırlayan
İsmet Erdoğan
Kapak Tasarım
Ali İmren
Teknik Hazırlık
Maki Basın Yayın
1. Baskı
Maki Basın Yayın
Şubat-2007
2. Baskı
Maki Basın Yayın
Ağustos-2007
Maki Bas. Yay. Ltd. Şti.
Menekşe 2 Sokak 16/8 Kızılay -ANKARA
Tel: (O 312) 418 32 41Fax: (0312) 418 32 87
İstanbul Temsilciliği
Kumbaracı Yokuşu 115/3
Tünel Beyoğlu-İstanbul
Tel: (0212) 243 54 81
Fax: (0212) 249 12 92
Basım Yeri
Cantekin Mat. Yay. Ltd. Şti.
Tel: (O 312) 384 34 35
www.ozguruniversite.org
1SBN: 978-975 -8449 -43-9
REELA TATÜRKÇÜLÜK
BAŞKAYA
Fikret
2. Baskı Ağustos 2007
iÇiNDEKiLER
BİRİNCİ BÖLÜM
Önsöz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
ReeAlt atürkçü. .l . ü. .k . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21
T.C'.n iNni teliği Ü. z. .e . r. .i . n. e. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35
12 Eylüvle y"aR eeAlt atürkçUIAUnkl'amüa"k .! . . . . . . . . . . . . . . . . 49
Misak-Mıi llBii:rE fsaneySio rgulama. k. !. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 65
MillMiü cadevleeA nti-emperyaSlöiyzlme m. . i. . . . . . . . . . . . . . . . 83
DevletçBiilr"i ikl:k Neas"ı lK eşfedildi? 101
NedenR esmTia rih.?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 115
"UlusEagle menlvieÇk oc ukB ayramıKi"m:i Eng emenli.ğ. .i.,. . .
KimiBna yramı.? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 123
TerörMlüec ademlie? H alklaS avaşm ı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 127
BirC inayeAtniant omi. s. i. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133
FikrBeatş kaya'2 nMıartn 2005 deA nkara 2. AsliyCee za. ...... .
Mahkemesiynadpet ısğaıv unmadır. 137
İKİNCİ BÖLÜM
Avrupa-merkez. c. i. .l . i. .k . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145
ModemÇ ağıTna busMuü:l kiy. e. t. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155
Emperyaliz. .m . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 165
SömürgeciBleişğyiünYz ı lEıf:s anevleeG re rçekl. e. . r. . . . . . . . . . 173
Azgelişmi. .ş . l. i. . k. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 185
Kalkınm.a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 195
Özelleşt. i. .r . m. .e . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 203
BurjuEvgae menliğBiinrAi rna cOıl arakS endika.l . a. r. . . . . . . . . . 215
TMY veyDae vlTeetr örü'nKüu rumsallaştı. r. . m. a. .k . '. . . . . . . . 221
EğitiNme yeY ara? r. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 225
Doğu/BatÇaıt ışmDaseığ iKla,p italist/Emperyalis. . t. . . S. a. .l . dır23ı3
Emperyalizm, 'UygarMliasşytoınvr'eBı OcPı . . . . . . . . . . . . . . . . . 247
TürkiyeS'odlHe ar eketİidne oloGjeirPkil anÜız erin..e. ........
BazıG özleml.e.r. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 255
ÖzelleştÜizrmeer iKnoen uşma 263
YÖK:B öylBea şaB öylTea rak 283
Ön söz
"Kim eleştirecek olursa ...
'birlik' tabusuna karşı
günah işliyor demektir .. •.
Theodor W. Adomo
Şeylerin gerçeğiyle, şeylere dair tevatür arasındaki uyumsuz
luk, bilimsel-entellektüel etkinliğin varlık nedenidir. Başka
türlü söylersek, tevatür gerçeğin kendisi değildir, en azından
gerçeğin tamamı değildir veya eksik gerçektir. Bir isyanı bastı
ranların o isyana dair 'görüşü' ve 'değerlendirmesi', isyancıla
rınkinden mutlaka farklıdır. Zira bir egemenlik ilişkisine
gönderme yapılmaktadır. İsyancıların haksız, isyanı bastırmak
durumundakilerin haklılığı baştan kabul edilmektedir. Eğer
isyan bastırılırsa 'olayın' kabul gören hikayesi, isyanı bastı
ranların hikaye ettiği versiyon olur. Bunun tersi gerçekleşir,
isyancılar kazanırsa, aynı isyan bu sefer kazananlar tarafından
hikiye edilecek ve geçerli 'hikiye' de farklı olacaktır. İsyan
neden çıktı sorusu ve isyanın anlamı her iki durumda farklı
anlatılacak, farklı gerekçelendirilecek ve yorumlanacaktır.
Demek ki, neyin nasıl tecelli ettiği, kimin nasıl hikiye ettiğine
göre değişiyor ... Elbette bununla birden çok gerçek vardır
Theodor W. Adomo, Eleştiri - Toplum Üzerine Yazılar, çeviri,
M. Yılmaz Öner, Belge yayınlan, 2. Baskı, İstanbul 2006, s. 110.
8 rele atatür/cçülük
denmek istenmiyor. Gerçek her zaman tektir. Sorun, toplumun
sınıflara bölünmüşlüğü ve onun sonucu olan çıkarların çatış
masıyla ilgilidir. Kölelik haksız bir şeyse, köle ile efendi ara
sındaki ilişkiye dair haklılık-haksızlık tartışması anlamsızdır.
Zira, o ilişkide efendinin haklılığı baştan kabul edilmektedir ve
kölenin iradesinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Burada söyle
diğimiz, herhangi bir tarihsel-toplumsal olay için de aynı şe
kilde geçerlidir. Amerikan 'kurtuluş mücadelesini' alalım. Bu
olay, Kuzey Amerika'nın varlıklı, seçkin Beyazlan, Afrika
kökenli köleler ve Amerika kıtasının ilk halkları olan ve ırkçı
lar tarafından 'Kızıl Derili' denilenler için aynı anlama mı
geliyordu? Böyle bir şey mümkün müdür? 4 Temmuz 'kurtu
luş gününde ' kurtulan kimdi? Başka türlü söylersek "kurtuluş"
günü sayılıp her 4 Temmuz'da kutlanan 'kurtuluşun' tarihsel
anlamı ne idi? Bağımsızlıktan sonra da köleler köle olarak
kaldığına, kölelik cephesinde hiçbir değişiklik olmadığına ve
Amerika 'nın ilk haklarına [Yerlilere !] yönelik jenosit daha da
derinleştiğine göre ... Elbette bu durum kurtuluş gününün her
yılın 4 Temmuz'unda birileri tarafından "coşkuyla" kutlanma
sına engel değildi ... Öyleyse bu olayın 'gerçeği' ne idi? Kuzey
Amerika 'nın Avrupa kökenli varlıklı Beyaz adamları artık
bundan sonra kolonyalist İngiltere'ye haraç ödemeyecekler,
sömürgecilerin işlevini devralacaklardı. .. İngiliz hakimiyetin
den kurtulmuşlardı...
Eksi bir köle olan Frederick Douglass 'kurtuluştan' 76 yıl
sonra, 4 Temmuz 1852'de yaptığı 'bağımsızlık günü' konuş
masında şöyle demişti: "Sizin 4 Temmuzunuz bir Amerikalı
köle için ne ifade edebilir? Bu sorunun yanıtını ben vereyim: 4
Temmuz günü kölelere yılın diğer bütün günlerinden daha
yoğun bir biçimde maruz kaldıkları büyük adaletsizlikleri ve
zulmü anımsatmaktadır. Köle için sizin kutladığınız şey bir
kandırmacadır; o gün övündüğünüz özgürlüğünüz ve /anetli
iktidarınız, büyük bir ulus olduğunuz konusundaki sanrı/arınız,
şişinip büyüyen kibriniz; kutlamalardaki neşenizin etrafa dağı
lan sesi köleye göre boş ve kalpsiz bir gösteridir; zalimlere
yönelttiğiniz kınamalar, ucu sahte parıltılı cüretiniz, özgürlük
ve eşitlik nara/arınız içi boş birer maskaralıktır; dua/annız,
ilahi/eriniz, vaazlannız, şükran günlerinizde sergilediğiniz dini
önsöz 9
ayinler ve ciddiyet, köle için yalnız yapmacıklı bir dil, sahte
karlık, aldatmaca, imansızlık ve riyadır. Bütün bunlar şiddet ve
vahşilikle onurunu yitirmiş bir ulusun suçları üzerine örtmek
için kullanılan bir şal, bir örtüdür. Şu anda dünya üzerinde,
Birleşik Devletler halkının işlemiş olduğu suçlardan daha
korkunç, daha kanlı suçları işleyen hiçbir ulus yoktur. "1
Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanmış olanlara devlet ve
egemenler [kurtarıcılar ve kurucular] tarafından değil de
emekçi çoğunluk tarafından bakıldığında ortaya çıkacak 're
sim' ya da 'şeylerin' gerçek 'hikayesi' farklı olurdu. Zira,
Türkiye'de geçerli tarih versiyonu, toplumun kaderini elinde
bulunduranların, 'kurucuların', 'kurtarıcıların' 'memleketin
sahiplerinin' uydurdukları tarihtir, tam bir ideolojik fabrikas
yondur. Resmi tarih ısrarla l 923 'de kurulan Cumhuriyetin
'yepyeni', 'orijinal', tarihte eşi olmayan bir devrim, toplumun
evrim yönünü değiştiren büyük bir dönüşüm olduğu düşünce
sini kafalara sokmak için yoğun çaba harcadı. Gerçekten resmi
ideolojinin ileri sürdüğü gibi 1923 tarihi bu coğrafyada yaşa
yan insanların kaderinde köklü bir dönüşümün, bir sosyal dev
rimin, 'yeni hayatın' başlangıcı, bir kırılma anı mıydı? Değişen
ne idi ve kimin için ne anlama geliyordu? Oysa, 1923 yılında
devletin adının değiştirilmesi, Hilafet ve Saltanatın tasfiyesi,
sadece yönetici sınıf katında küçük bir değişiklikti. Dolayısıyla
'yönetilenler' ve yönetim anlayışında kayda değer bir değişik
lik söz konusu değildi. Her vesileyle ifade ettiğim gibi, söz
konusu olan bir hükümet darbesiydi. Anayasal bir monarşi
olan rejim cumhuriyet adını almıştı. Emekçi toplum sınıfları
sadece bulundukları yerde kalmadılar, mülk sahibi sınıflar
lehine durumlarının daha da kötüleştiğini gördüler. Oysa, l 923
darbesi 1908 darbesinin bir tekrarı, onun düşük yoğunluklu bir
versiyonuydu. Toplumun temelini sarsan bir dönüşümün baş
langıcı değildi. 1908 İttihatçı darbesi de 1923 'de Cumhuriyetin
ilanıyla sonuçlanan hükümet darbesi de [coup d'etat] toplum
dan çok devleti angaje ediyordu. Resmi söylem bu iki tarihsel
olayın tartışılmasını ve gerçek niteliğinin anlaşılmasını engel-
1 Howard Zinn, Amerika Birle,ik Devletleri Halk.lannın Tarihi,
çev: Sevinç Sayan Özer, İmge Kitabevi. Ankara, 2005, s. 191.
1 O reel atatür/cçülük
ledi. Yapılanlara asla haketmedikleri anlamlar, içerikler, mis
yonlar yüklenerek, tuhaf bir tarih versiyonu oluşturuldu. Oluş
turulan bu 'resmi tarihin' tartışma konusu yapılması da bir dizi
sansür devreye sokularak engellendi. "Dil devrimi" denilen,
l 928 öncesinin metinlerini fiilen yasakladı, dönemin belgeleri
nin devlet denetimine alınıp 'yasak bölge' ilan edilmesi de bu
belgelere ulaşılmasını zorlaştırdı. 'Resmi gerçeği' sorgulamak
da zaten lanetli bir şey sayılıyor ve şiddetle cezalandırılıyordu.
Fakat, rejim açısından 'uygun' bir durum da söz konusuydu.
Entellektüel olması gerekenlerin aynı zamanda devletin memu
ru, dolayısıyla egemen elitin bir bileşeni, ayrıcalıklı sınıfa
dahil oluşu, rejimin niteliğine yönelik eleştirileri nerdeyse
devre dışı bırakmıştı. Bugün bu 'gelenek' kısmen aşınsa da
bala varlığını koruyor. Sorunlara devlet ve egemenler tarafın
dan bakanların başat üstünlüğü devam ediyor. Zaten tarihçi
ekseri devlet ağzıyla konuşan biridir ... Geçerli resmi ideoloji
bir tür tsunami gibi tüm ideolojik-entellektüel- estetik alanlan
kaplıyor. Sol hareket dahi resmi tarih ve resmi ideolojiden bir
türlü bağımsızlaşamıyor ...
İttihatçıların yegane amacı olan devleti yaşatıp güçlendirme
perspektifi, kendilerine 1923 sonrasında Kemalist diyenlerin
de -ki, besbelli İttihatçıydılar- yegane perspektifiydi. Bu ke
sim, 1918-1922 aralığındaki bozgun ve bocalamanın ardından
güçlerini toplayıp devlet aygıtı üzerindeki denetimlerini yeni
den pekiştirmişlerdi. Padişah Milli Mücadele sürecinde fiilen
devre dışı kalmıştı. Kaldı ki, l 908'den beri anayasal bir mo
narşi geçerliydi. Belirleyici olan hükümetlerdi. Anayasal mo
narşilerde iktidar prenste [hükümdar] değil, hükümettedir,
prensin sembolik bir varlığı söz konusudur. Bu yüzden prensin
tasfiyesi, rejimin adının Cumhuriyet olarak değiştirilmesi,
rejimin niteliği, yöneten/yönetilen, devlet/sivil toplum ilişkisi
bakımından radikal bir değişiklik anlamına gelmez. Batı ve
Kuzey Avrupa'da bala krallıklar, anayasal monarşiler var. Bir
darbeyle krallıklar tasfiye edilip yerine cumhuriyet idaresi
kurulsa, söz konusu rejimlerin niteliğinde kayda değer bir
değişiklik ortaya çıkmaz ... Üretim ilişkileri, sınıfsal ilişkiler,
devletin niteliği bir dönüşüme uğramış olmaz, sadece devletin
üst düzey yönetiminde sınırlı bir değişiklik anlamına gelir.