Table Of ContentAHMED CEVDET PAŞA
(Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ)
PEYGAMBERLER
ve
HALİFELER TARİHİ
Sadeleştiren ve Baskıya Hazırlayan:
Metîn Muhsin BOZKURT
Atafeürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
(Osmanlıca okutmanı)
2 nci Cild
YAYINLARI
Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı No: 14
Beyazıt - İstanbul
Tel: 22 99 94
BEŞİNCÎ BÖLÜM
A B B A S İ L ER
Ö n s öz
Buraya kadar yazılanlardan anlaşıldığı üzere Arab kabilelerinin
en şereflisi olan Kureyş kabilesi on soya ayrılmış olup, bunlardan
Abd-i Menaf oğlu Haşim oğlu Abdü'l-Muttaliboğulları ile Abd-i Me-
naf oğlu Abd-i Şems oğlu Ümeyyeoğulları'nm nüfuz ve haysiyetleri
çok olduğundan Kureyş'in öteki soyları bu iki soyun başkanlığını ka
bulde hiç duraksamazlardı.
Emevüerin nüfus sayısı çok olduğundan ona göre kavmiyet ba
kımından kuvvetleri daha çoksa da Abdü'l-Muttalib'in Zemzem ku
yusunu bulması ve ünlü Fü yılında Mekke başkanı bulunması gibi
sebeplerden dolayı Haşimîlerin şan ve şeref ve haysiyeti artmıştı. Kı
saca Kureyş'in en şereflisi ve en kuvvetlisi olan bu iki soyu, başkanlı
ğa uygunlukta birbirine rakip idiler. İkisi uyuşunca ötekiler onlara
uyardı.
Hz. Muhammed'in Peygamberliği, Haşimoğulları içinden çıkmakla
Haşimîlerin şeref ve haysiyeti arttı. Soy sop gayreti gütmek yerine İs
lâm kardeşliği geçti. Hicretten sonra Medineli Müslümanlar da bu
kardeşliğe girince, İslâm'ın şanı ve ululuğu arttı. Hz. Peygamber'in
hicretinde Haşimoğullarınm çoğu Medine'ye göçtüğünden Mekke
Abd-i Şemsoğulları elinde kaldı. Bedir Savaşı'nda onların büyükleri
ölünce Emevilerden Ebu Süfyan Mekke başkanı oldu.
Mekke'nin almışı sırasında Ebu Süfyan ve oğulları İslâm'a girdi
ler. Fakat soy sop gayreti gütmek geri kalmış olduğundan onlar şeref
ve üstünlük bakımından öncelik sahibi olan seçkin ashabtan geride
kaldüar. Ebu Süfyan ise Peygamberlik güneşinin Haşimoğullarmdan
doğmasından ötürü önde gelmelerini ve üstünlüklerini ve Ümeyye-
oğullarmdan daha az olan öteki sekiz soyun da üstünlüğünü çekemez
di. Bundan dolayı Teym'den Hz. Ebu Bekir'e biat olunduğu zaman
Ebu Süfyan, Teymoğullarınm sayılarının azlığından söz ederek Hz.
Ali'ye biat etmek istemişti. Fakat Hz. Ali kabul etmedi.
Hz. Ebu Bekir de Adiyoğullarmm sayısını önemsemeyip, bu soy
dan olan Hz. Ömer'in İslâmdaki öncelik ve haysiyetine, iktidar ve eh
liyetine bakarak onu halifeliğe aday olarak gösterdiği zaman, ilkön
ce biat eden Hz. Ali idi.
588 PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 2)
Hz. Ömer ölünce halifelik seçimi Danışma Kurulu'na bırakılınca,
görüşme sonunda halifelik, Ümeyyeoğullarmdan Hz. Osman ile Ha-
şimoğullarının en üstünü olan Hz. Ali arasında gidip geldiği halde
hakem olan Avf oğlu Abdurrahman'm Osman'ı tercih etmesi de,
Ümeyyeoğullarınm sayı çokluğundan ötürü değildi. Çünkü soy sop
gayreti gütmek bırakılmış ve unutulmuştu.
Hz. Osman'ın Halifeliğinde, akrabası olan Emeviye valileri çok
yüz buldular. Mevki, makam ve memurlukları ele geçirdiler ve bu ma
kamları kötüye kullandılar. Haşimoğulları, bu durumdan hoşnud ol
madılar. Zahitler ve hafızlar ise Hz. Osman'a itiraz eder oldular. İş
te o sırada Şia grubu türeyerek halifeliğin Haşimoğullarma ait olduğu
inancıyla halkı Hz. Osman aleyhine harekete geçirmeye ve kışkırt
maya başladılar. Böylece büyük bir fitne çıkarak zorbalar Hz. Os
man'ı şehit ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali'ye biat olundu.
Fakat Ebu Süfyan'm oğlu Muaviye, Şam'da bir sancak beyi iken
Hz. Osman'ın Halifelik zamanında bütün Suriye'ye vali olup pek çok
servet ve kuvvet kazanmış ve bütün Emeviler ve kaçaklar onun ba
sma toplanmış olduğundan Hz. Ali'ye biatten kaçındı.
Sıffiyn savaşlarının sonunda işi hakemlerin çözümüne bırakma
ya karar verildiği zaman, zahitler ve hafızlardan Dir kısmı o kararı
red iie Hz. Ali aleyhine ayaklandılar. Hz. Ali çok zaman bu Haricîlerle
uğraştı. Sonunda bir Haricî onu şehit edince, oğlu Hz. Hasan'a biat
olunduysa da, o zamana kadar Muaviye Şam'da yerleşip kökleşmiş ve
halk da, kavmiyetçilik gayreti gütmeye dönmüş olduğundan Muaviye,
Irak üzerine yürüyünce, Hz. Hasan halifelikten çekilmekle bütün halk
Muaviye'ye biat etmiştir.
Ebu Süfyan oğlu Muaviye, işte bu şekilde Şam'da ezici kuvvete
sahip bir devlet kurdu. Bütün İslâm ülkelerinde emirlerini yürüttü.
Fakat iki topluluk ona karşıydı. Biri hem Osman'a hem de Ali'ye karşı
gizli düşmanlık besleyen Haricîler; ötekisi Hz. Ali'ye sevgide aşırı gi
den Şia takımıdır. Muaviye Haricîleri ezici kuvvetiyle perişan etmek
te ve Haşimoğullarını da ikramlarla ve gönüllerini alarak idare et
mekteydi.
Oğlu Yezid'in zamanında olan Kerbelâ faciası üzerine Müslüman
lar, Emeviye Devleti'nden nefret ettiler, soğudular. Yezid de ölünce
oğlu küçük Muaviye'ye biat olunduysa da Muaviye, umum halkın
kendilerinden nefret ettiğini görünce halifeliği bırakarak yalnızlık
köşesine çekildi. Çok geçmeden öldü. Emeviye devletinin birinci kısmı
olan Süfyaniye şubesi onunla sona erdi.
O zaman Mekke'de Zübeyr oğlu Abdullah'a biat olundu. Yalnız
Şam bölgesi bunun dışında kalmıştı. Şamlıların da bir çoğu Zübeyr'in
oğluna bağlanmış ve eğilim göstermişken, buna karşı olanlar üstün
gelerek Hakem oğlu Mervan'a biat ettiler. İşte Emeviye Devleti'nin
ikinci kısmı olan Mervaniye şubesi böylece meydana çıktı. Fakat Mer-
van, Hilâfet işinde tam bağımsız olamadı. Sonra oğlu ve ondan sonra
tahta geçecek olan Abdülmelik, Zübeyr oğlu Abdullah'a üstün gelerek
bağımsızlığını sağladı.
ÖNSÖZ 589
Abdülmelik'in hükümeti, zalimce ve pek zorbaydı. Sakaf'lı Yu
suf oğlu Haccac gibi bir zalimi halkın başına belâ etti. Bütün doğu
taraflarını onun eline bıraktı. Baş kaldıranlar ve Haricîler çoğaldı.
Haccac da durmadan savaşlarla uğraştı. Şiîler ise gizlilik perdesi al
tında hazırlanarak fırsat zamanını kollamaktaydılar.
Sicistan valisi olan Eş'as Kindî oğlu Muhammed oğlu Abdurrah-
man, Haccac'a karşı ayaklanarak ordusuyla gelip Faris ve Irak'ı aldı,
Haccac'la birkaç kere savaştı. Yanında asker ve halktan ikiyüzbin
kadar adam toplandı. Irak'ın bilgin ve hukukçularının çoğu da bera
ber idi. İçlerinde büyük içtihatçılar vardı. Seksenikinci hicret yılında
söz birliği ederek Abdülmelik'i indirerek Abdurrahman'a biat ettiler.
O zamana kadar halifeler, hep Arap kabilelerinin en şereflisi olan
Kureyş kabilesindendi. Kureyş'ten olmayan bir emirin halifeliğe se
çilmesi uzak görünürken, Abdülmelik'in zorbalığından ve Haccac'ın
zulümlerinden halk o kadar bıkmışlardı ki, Yemen kabilelerinden bir
küçük kabile olan Kinde kabilesi başkanlarından birine biat ediverdi-
ler. Abdülmelik ise arka arkaya Şam'dan asker göndererek Haccac'a
yardım ettiği için, sonunda Haccac yenerek Abdülmelik Halifelik ma
kamında kaldı.
Abdülmelik'in oğlu ve ondan sonra yerine geçecek olan Velid'in
zamanında çok yerler alındı. Çok hayır eserleri ve güzel şeyler yapıl
dı. İslâm dairesi çok genişledi. Fakat Haccac'ın, doğu tarafında zulüm
ve tecavüzleri sürüp gidiyordu. Bazı seçkin ashap ve büyük bilginler
ve içtihatçılar hakkında etmediği eza ve cefa kalmadı. Sonunda Irak'
ın hukukçularının en hukukçusu ve sâlihlerin başta geleni olan Cü-
beyr oğlu Saîd gibi bir büyük adamı öldürdü. Ondan sonra kendisi de
rahat yüzü görmedi. Çok geçmeden cezasını çekeceği öteki dünyaya
gitti. Arkasından Velid de öldü.
Ondan sonra yerine geçecek olan kardeşi Abdülmelik oğlu Sü
leyman ötekilere bakılacak olursa insaflı ve cömert idi. Fakat o da,
ilimlerin gizliliklerini bilen, içi ve dışı pırıl pırıl olan Ebu Haşim Ali'
yi çekemeyerek zehirletti. Bu da Emeviler aleyhinde Abbasilere biate
halkı çağırmaya bir sebep oldu.
Süleyman ölünce amcası oğlu Abdülaziz oğlu Ömer Halife olunca
birdenbire ilk Dört Halife yolunda adaleti yerine getirmeye başladı.
Pek çok kötü adetlerin ortadan kaldırılmasına özen gösterdi. Şam
halkından başka bütün İslâm ülkeleri halkı, Emeviye Devleti'nden
nefret ederek yıkılmasını isterlerken, onun güzel ahlâkı halkın fikir
lerinin olumlu şekilde değişmesini sağlamıştı. O kadar ki, Emeviye
Devleti'nin sürüp gitmesi hakkında güzel ümitler verdi. Fakat türlü
kötülüklere alışmış olan Ümeyyeoğullarmm valileri, onun adaletli tu
tumundan hoşnud olmayarak akrabası kendisini zehirletti.
Onun yerine geçen Abdülmelik oğlu Yezid ise heveslerine uyan
bir adam olduğu için, varını ve ömrünü zevk ve safa yolunda tüketti.
Onun yerine geçen Abdülmelik oğlu Hişam oldukça zararsızdı.
- Fakat mal toplamaya pek hırslı idi. Valileri ve yakınları da ona ya-
590 PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 2)
ranmak için mal toplamakta şiddet gösterirlerdi. Kısaca o zaman
Emevilerin mal toplamaktan başka bir emelleri yoktu. Hırs ve tamah
larının derecesini açıklamak için, o zaman meydana gelen dine girme
olaylarım anlatalım. -„
Dîne Girmeler
Abdülaziz oğlu Ömer'in (r.a.) adaletli devrinde Islama girmeler
çoğaldı. Ozeiiıkie Horasan halkından pek çok aüamlar Müslüman ol
du. Cizye geliri epeyce azaldı. Bazı haik taralından, «Birçok halk
sırf cizyeden kurtulmak için bölük bölük Müslüman oluyorlar. Onları
sünnet ile imtihan et...» diye Horasan valisi Cerrah'a bildirildi. O
da İslama girenlerin sünnet ile imtihan olunmalarım Halifelik ma
kamına yazıp izin isteyince, Abdülaziz oğlu Ömer, «Yüce Allah Mu-
hammed (s.a.v.) ı insanlara davetçi gönderdi. Sünnetçi göndermedi»,
diye yüz senesi içinde Cerrah'a cevap yazdı. Sonra onu Şam'a çağı
rarak görevinden aldı, yerine başka bir vali atadı.
Yüziki senesinde Afrika Emîri bulunan Ebu Müslim oğlu Yezid,
yönetimi altındaki Müslüman olmayan halktan, İslama, girerek şehir
lere gelip yerleşen yeni Müslümanları köylerine döndürerek, İslama
girmeden önce veregeldikleri cizyeyi eskisi gibi almaya başlayınca
halk ayaklandı. Yezid'i öldürüp ve ondan öncekini onun yerine ge
tirdiler. O zaman Halifelik makamında bulunan Abdülmelik oğlu Ye-
zid'e de, «Biz, senin itaatinden çıkmadık. Fakat Ebu Müslim oğlu Ye
zid, bizim hakkımızda Allah'ın ve Müslümanların razı olmayacağı zu
lümleri yaptı. Biz de onu öldürdük ve senin eski emîrini makamına
geri getirdik» diye bildirdiler. Abdülmelik oğlu Yezid de, «Ben Ebu
Müslim oğlu Yezid'in ettiğine razı değüim» diye cevap yazdı ve hal
kın atadığı emîri yerinde bıraktı. Fakat halk, yüz buldu, hükümet
otoritesi bozulmuş oldu.
Hişam'm Halifelik zamanında ve yüzon senesinde Horasan valisi
Eşres, Maveraünnehir halkını İslama çağırmak için Tureyf oğlu Sa
lih üe İmran oğlu Rebî'i görevlendirince Tureyf'in oğlu, «Ben bu gö
revi yerine getiririm. Şu şartla ki, Müslüman olanlardan cizye alın
maya...» dedi. Bu ise dinin bir gereği olduğu için Eşres "Evet" deyin
ce, Tureyf'in oğlu ve İmran'm oğlu çıkıp Semerkant'a gittiler ve hal
kı dine çağırdılar. Semerkant ve yöresinde pek çok halk İslâm'a gir
diler. Fakat bundan dolayı devlet gelirine çokça eksiklik geldiği, Se
merkant defterdarı tarafından bildirilince Eşres, hemen Semerkant
valisine gönderdiği yazılı emirde, «Maveraünnehir halkından çok
kimselerin İslâm'a rağbet için değil, ancak cizyeden kurtulmak için
Müslüman oldukları bildirildi. Sen, sünnet olan, namaz kılan ve Kur'-
an'dan bir sûre okuyan kimselere bak. Cizyeyi ancak onların üzerin
den kaldır» diye emir verdi.
Yine Semerkant'tan Eşres'e, «Birçok halk, Müslüman olup, mes-
ŞİİLERİN İMAMET HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ
eidler yaptılar. Ne yapalım?» diye yazılınca, «Şimdiye kadar haraç
aldığınız adamlardan yine haracı alınız» diye yazılı-emir gönderdi.
Bunun üzerine Abdülaziz oğlu Ömer'in talimatına aykırı olarak Müs
lüman olanlardan cizye alınmaya başlandı. Onlar da vermekten ka
çınarak İslama giren yedibin kadar halk Semerkant dolaylarında
toplandılar. Çağrrıcüarı olan Türeyi'in oğlu, İmran'ın oğlu ve öteki
bazı kişiler onlara yardım için çıkıp onlarla birleştiler, sonra Eşres
tarafından asker gönderilerek İslama girenler sıkıştırılınca bir çoğu
dinden çıkarak savuştular ve Türk hakanına sığındılar.
Hakan ile bir büyük savaş kapısı açıldı. Arab'ın ileri gelenlerinden
pek çok kişiler öldü. Sonunda Hakan, İslâm ülkelerine girerek Semer-
kar.t ve Buhara yi kuşatıp zorladı. Oysa hicretin yüzüncü yılından be
ri, r.alk: Abbasiiere biate çağıranlar, yani Ali Abbasî oğlu Muhammed'-
tn anaenlediği çağmalar, Horasan'da gizlice halkı Emeviye Devleti
•teybine geçirmeğe uğraşıyorlardı.
O sırada Eşres görevden alındı. Oysa ondan sonrakiler de iç ve
dışta ortaya çıkan olayların üstesinden gelemediler. Sonunda Hora
san valisi olan Seyyar oğlu Nasr bilgin ve faziletli bir adam olduğun
dan Abdülaziz oğlu Ömer'in uyarılarına uyarak Eşres'in yeni İslama
girenler üzerinde almak üzere kararlaştırdığı ve almaya başladığı ha
racı kaldırdı. Heyecana gelmiş olan kamuoyunu bir dereceye kadar
yatıştırdı. Maveraünnehir seferleriyle uğraştı. Oysa Horasan halkı giz
lice takım takım Abbasiiere biate çağırmalara uymakta olduklarından
dış savaşlarla uğraşacak zaman değildi.
Doğu şehirleri böyle karışık bir durumdayken batılılar da çeşitli
karışıklıklar ile çalkanıyordu. Tanca valisi hafif düşünceli bir adam
dı. Berberîlerden Müslüman halkı tutsak sayarak beşte birine devlet
tarafından el koyup köle yapınca, yüzonyedi senesinde halk ayak
lanmıştı. O sırada Haricîler de türeyip, içlerinden Ukaşe adında biri
Mü'minlerin Emîri unvanını takınmış olduğundan Hişam, oraya çok
ça asker göndermekle pek şiddetli çarpışmalar olmuş ve iki taraftan
sayısız adamlar ölmüştü.
Emevilerin böyle doğu ve batıda görülen uygunsuz işlerinden ötü
rü Emeviye Devleti'nin değeri düşmekteydi. İşte bu durumlar, Abba-
silerin çağrılarının geçerlik kazanmasına büyük sebep oldu.
Şiilerin İmamet Hakkındaki Düşünceleri
V
Kelâm bilginlerinin çoğuna göre halifelik gibi imamet de, dünya
ve din işlerinde genel başkanlık demektir. Bu yüzden Müslümanların
işlerini görmeyi üstlenen kişiye Müslümanların İmamı ve Peygam
berlerin Efendisinin Halifesi denir ki, halk arasında hakkın yerini
bulması ve yol ve geçitlerin güven altına alınması ve sınırların korun
masını sağlar ve Müslümanların daha başka işlerini görür.
592 PEYGAMBERLER VE HALÎFELER TARİHÎ (Cilt: «1
Resûl-i Ekrem'den (s.a.v.) sonra Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve
Ali sırayla halife ve imam olmuşlardır. Ama gizli ve bir köşeye çekil
miş olan bir adam, her ne kadar istenen niteliklerle süslü ve imamete
hak kazanmış bile olsa, Müslümanların işlerini görmek için seçilme
dikçe, ona bu anlamda imam ve halife denilmez. Ama sözlükte her
kendisine uyulana imam denir.
Fakat Şiîler, halife ile imamın arasını ayırıp imamın masum,
Haşimî ve Alevî olması gibi bazı hususları şart koşarlar ve, «İmamın
ille de Müslümanların işlerini görmesi şart değildir» derler. Bu du
ruma göre imamet ve hilâfet, ancak Hz. Ali ile oğlu Hz. Hasan'da top
lanmıştır. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'da hilâfet bulunup imamet bu
lunmaz. Hz. Hüseyin'de ise imamet bulunup hilaf et bulunmaz.
İmamet konusunda Şiîler, pek çok parçalara ayrılmış olup ara
larında birçok anlaşmazlıklar vardır.
Zeydiyye kısmı, Hz. Ali'yi bütün ashabın üzerinde görmekle be
raber, daha üstünü varken üstün gelenin halifeliğini uygun görürler
ve bu yüzden Hz. Ebu Bekir ile Ömer'in halifeliklerini kabul ederler.
Yüzyirmiiki senesinde Zeyne'l-Abidîn oğlu Zeyd ve bir yıl sonra
oğlu Yahya öldürülmüşlerse de, Zeydiyye mezhebi sürüp gelmiş olup,
bugün bile Yemen'de San'a ve dolaylarındaki halk bu mezheptedirler.
Ama Hz. Ebu Bekir'le Ömer'i kabul etmeyen Şiîler ki, onlara Ra-
fiziye ve İmamiye denilir. Onlar da İsna Aşeriye yani Oniki İmam'a
uyarlar ve İsmailiye. diye kısımlara ayrılırlar.
İsna Aşeriye bölümü imameti oniki kişiye verirler ki, Hz. Ali ve
oğulları Hasan ve Hüseyin ve soma Zeyne'l-Abidîn ve Zeyne'l-Abidîn
oğlu Muhammed Bakır ve Muhammed Bakır oğlu Cafer Sadık ve Ca
fer Sadık oğlu Muse'l-Kâzım ve Muse'l-Kâzım oğlu Ali Rıza ve Cevad
diye bilinen Ali Rıza oğlu Muhammed Nakî ve Muhammed Nakî oğlu
Ali Nakî ve Ali Nakî oğlu Hasan Askerî ve sonra Hasan Askerî oğlu
Muhammed Mehdî'dir.
Bu oniki imamın beşincisi olan Muhammed Bakır'm ölümü ön
ceden anlatılmış ve ötekiler de bundan sonra söz konusu edilecektir.
Onikincisi olan Muhammed Mehdî küçükken Samerra'da kaybolmuş
tur. İsna Aşeriye bölümü, onun o zaman saklandığını ve hâlâ yaşa
dığını söylerler ve onun çıkmasını beklerler. İran halkı bugün bile
bu mezheptedirler.
İsmailiye bölümü, «Cafer Sadık'tan sonra imamet, onun büyük
oğlu İsmail'e geçmek lâzım gelip, İsmail ise babası sağken öldüğünden
imamet, onun oğlu Muhammed'e ve ondan çocuklarına geçti» derler.
Ismailiye'nin imamları gizli olmakla bu, İsmail oğlu Muhammed'e,
Muhammed Mektub derler. İsmailiye'nin inançları, dinden çıkmaya
sebep olduğu için başkalarından gizli olduğundan kendilerine Batıni
ye denilir.
Bunlar da ikiye ayrılır. Bir bölümü imameti Muhammed Mek-
tum'dan (İsmail oğlu Muhammed Mektum oğlu Cafer Musaddık oğ
lu Muhammed Habib oğlu Mehdî oğlu Abdullah) a kadar götürürler.
ABBASİLERE ÇAĞRININ YAYILMASI 593
Bunlar Afrika'da bir Şiî devleti kuran Ubeydiyyun'dur. Başka bir bö
lümü de imameti (Muhammed Mektum oğlu Ubeydullah oğlu Yah
ya)'ya kadar götürürler. Bunlar Karamita'dan bir bölüktür. Bu da
Karamita'nın uydurdukları yalanlardandır. Çünkü Muhammed Mek-
tum'un, Ubeydullah adında bir oğlu bilinmiyor.
İmamiye'nin bir bölümü de, «Uz. Ali'den sonra imam, onun oğlu
Hanife oğlu Muhammed'dir ve o sağdır ve beklenen Mehdi odur»
derler. Bazıları, «Hanife'nin oğlundan sonra imamlık, Hasan ve Hü
seyin'in (r.a.) çocuklarına geçti» diye inanırlar. Bazılarına göre Ha
nife oğlu Muhammed'den sonra imamlık, onun oğlu Ebu Haşim Ali'ye
geçti. O da imamlığı Ali Abbasî oğlu Muhammed'e bırakmakla, o da
etrafa davetçiler gönderip halkı gizlice davete başlamıştır.
Abbasiiere Çağrının Yayılması
Hanife oğlu Muhammed'in oğlu (Ebu Haşim Ali) doksandokuz yı
lında Şam'dan Hicaz'a dönüşünde zehirlenerek Hamime köyünde öl
düğü zaman imamlığı Abbasoğullarından Ali oğlu Muhammed'e bı
raktı. Ondan sonra halifelik işinin Abbasoğullarma geçeceğini belir
tip, bu konuda ne yapmak gerekeceğini açıklamış ve bu sırrın gizli
tutulması için uyarıda bulunmuş ve Irak ve Horasan halkından ya
nında bulunan Şia toplumuna da halifeliğin Abbasiiere geçeceğini bil
dirmiş ve bundan sonra Ali oğlu Muhammed'e başvurulmasını tavsiye
etmişti.
Bunun üzerine Ali Abbasî oğlu Muhammed, yüz senesi içinde et
rafa davetçiler gönderdi. Bu davetçiler hükümetten sakınarak gizlice
çağrıya başladılar. İmamlarını ele vermemek için onun ismini açıkla-
mıyarak Muhammed (s.a.v.) soyundan Rıza'ya biat etmek üzere halkı
davete başladılar. İmam, Ali oğlu Muhammed için oniki vekil ve son
ra yetmiş kişi seçtiler. Ali oğlu Muhammed de onlara özel talimat gön
dermişti.
(Muhammed (s.a.v.) soyundan Rıza) sözü belirsiz bir deyimse
de, halka özellikle Emevilerden nefret edenlere hoş geldi... Halk, bir
birinin peşi sıra bu çağrıya uyar oldular. Yüziki senesi içinde bu da
vetlilerden bazıları, Horasan'da yakayı ele verip tutuklanmışlarsa da,
kendilerinden bir ipucu almamayıp, bazı ileri gelenler tarafından ba
ğışlanmaları da istendiğinden serbest bırakılmışlardır.
Yüzdört yılında Ali Abbasî oğlu İmam Muhammed'in Seffah adlı
oğlu yeni doğmuştu ki, Abbasi davetçilerinden bir grup, Hamime'ye
gelmişlerdi. Ali oğlu Muhammed, oğlu Seffah'ı onbeş günlük iken çı
karıp ve onlara gösterip, «İşte imamınız budur. İş onun elinde ta
mamlanacaktır. Siz de ozamana erişip düşmanlarınızdan öç alacak
sınız...» demiş. Olar da Seffah'ın ellerini öpmüşler ve Horasan'a dön
müşler.
F. 38
594 PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 2)
Böylece Abbasilerin daveti, doğuda yayılmaktayken «İmamın Ale
vî olmasını» şart koşan Şiîler, Abbasoğuliarma biati kabul etmezler
di. Bundan dolayı Ali oğlu İmam Muhammed, yüzdokuz yılında Ebu
Muhammed Ziyad'ı davetçi olmak üzere Horasan'a gönderirken ona
talimat verdiği sırada «Nişaburlu Galib'den sakın. Çünkü o, Fatıma
çocuklarına sevgide aşırıdır» diye öğüt vermişti.
Ebu Muhammed Ziyad, Horasan'a varıp Ümeyyeoğullarmın zu
lümlerinden söz edince, Galib de, Ümeyyeoğulları aleyhinde bulundu
ğundan onunla konuşmuşsa da, Hz. Ali soyu ile Abbas soyundan han
gisinin daha üstün olduğuna dair tartışarak ayrılmıştır. Abbasi da-
vetçileri ise günden güne halkın gözünde geçerlik kazanıyorlarcü.
Ebu Muhammed Ziyad, bazı arkadaşlarıyla birlikte hükümet tarafın
dan tutulup öldürüldüyse de, onların yerlerine başkaları geçerek Ab-
basilere davet durmadı.
Yüzon yılında Ali oğlu, Muhammed, Horasan'a bir grup davetçi
gönderip içlerinden bazıları tutulup öldürüldüyse de, diğerleri göre1 -
sürdürmekle iş gittikçe önem kazanmaktaydı. Yüzonaltı yılında Ho
rasan ileri gelenlerinden Süreye oğlu Haris, Emeviye Devleti aleyh-.;e
kalkarak siyahlar giydi ve halkı Kitap ve Sünnet'e ve Abbasi da veli
lerinin çağırdığı Muhammed soyundan Rıza'ya davet etti ve Belr e
gidip başına altmışbin kadar adam topladı ve Horasan vilayetinin biı
parçasını ele geçirdi. Üzerine Horasan valisi tarafından çok miktarca
asker gönderilince Taharistan'a gitti ve Hakan'la anlaştı. Horasan
Emirliği, bir taraftan iç karışıklıklarla uğraşırken bir taraftan da B
kan'la savaşmak zorunda kaldı.
İşte o sırada Abbasi davetçilerinden bir çoğu ele geçirilip, but
ları öldürülmüşse de, çoğu aşiretlerinin hatırları için salıverilmişin
dir.
Abbasi davetçileri böyle saman altında su yürür gibi doğuv.;
maktayken, yüzyirmidört yılında Abbasoğullarmdan Ali oj'.v.
hammed ölünce, vasiyeti gereği oğlu İbrahim onun yerine imam olup
nakibler, ona başvurur ve kendilerine uyan Şiaların zekâtlarım topla
yarak ona gönderir oldular.
İşte o sırada Abbasi soyundan olan Ebu Müslim adlı delikanlı da
imamın mektuplarını taşıyarak Horasan'a gidip gelirdi.
O sırada Hişam gibi tedbirli ve güçlü bir Halifenin ölür:! Er.
Devleti'nce büyük bir kayıp sayıldığı halde, yerine geçecek :L;r Te-
lid'in israf ve sefahat ve fuhşiyata düşkünlüğü, İslâm k
Emevi Devleti'nden nefret etmesine sebep oldu. Bunun üzerine Ve-
lid'in Halifelikten indirilerek öldürülmesi ise, Emeviye Devleti re er
çok bağlı olan Şamlılar arasına ayrılık düşürdü. Hemen ; : : e;
lere bulaşarak her yerde hükümet otoritesinin geçerliliğine aksarr»
geldi.
Emeviye Devîeti'nin bu şekildeki durumunun karışıklığı,
davetçilerine epeyce tutulmak imkânı verdi. Böylece H ite:
Mervan soyu arasına ayrılık ve gizli düşmanlık girdi. Sonunda