Table Of ContentAHMED CEVDET PAŞA
(Kısas-ı Enbiya veTevârih-i Hulefâ)
PEYGAMBERLER
ve
HALİFELER TARİHİ
EKSİKSİZ 1. ve 2. .CİLD BİRARADA
Sadeleştiren ve Baskıya Hazırlayan:
Metîn Muhsin BOZKURT
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
(Osmanlıca okutmanı)
Önsöz - Takriz:
AHMED DAVUDOĞLU
Yüksek İslâm Enstitüsü Eski Müdürü
ÇİLE TAYINLARI
Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı No: 14
Beyazıt - İstanbul
Tel: 22 99 94
AHMED CEVDET PAŞA ve ESERİ HAKKINDA
Takriz ve Takdim
AHMED DAVUDOĞLU
Yüksek İslâm Enstitüsü Eski Müdürü
Zamanımızın, her türlü metih ü senaya gerçekten lâyık, İslâm ve iman
ölçülerine samimiyetle sâdık, ilmiyle âmil, cesaret-i İslâmiyesi ve ahlâk-ı
hamidiyesiylc kâmil, bihakkın fâzıl âlimlerinden, İstanbul Yüksek İslâm
Enstitüsü Eski Muallimi Üsdâd Ahmed Davudoğlu Hocamızın bu eserin
müsveddelerini tetkik ve tetebbu' buyurduktan sonra lütfettikleri takriz
ve takdim yazısıdır,.
Ahmed Cevdet Paşa (Hicrî 1238) de Bulgaristan'ın Tuna vilâye
tine bağlı Lofça kasabasında doğmuştur. Adı Ahmed olup Cevdet lâ
kabını sonradan almıştır. îlk tahsilini kendi kasabasında yapmış;
azimli, gayretli ve çalışkanlığı ile tez zamanda hocalarının dikkatini
çekmiştir. 17 yaşında tahsilini ilerletmesi için ebeveyni tarafından İs
tanbul'a gönderildi. İstanbul'da güzide hocalardan dersler aldı. 22 ya
şında kadı oldu. Bir müddet sonra bu kadılık görevinden ayrılarak İs
tanbul camilerinde dersiâmlık görevine geçti. Daha sonra siyasî ha
yata atıldı. Darü'l-Muallimine müdür tâyin edildi.
1851'de Osmanlı Akademisine aslî âza seçildi. 1854'de «Tarih-i
Cevdet» nâmıyla şöhrete ermiş olan kıymetli eserini yayınladı.
1866'da ilmiye sınıfından vezirliğe geçti. İlk defa Haleb vilâyetine
vâîi tâyin edildi. Bu izahlardan anlaşılıyor ki, Ahmed Cevdet Paşa bir
çok faydalı işler görmüştür.
Maarif, Dahiliye, Ticaret ve Adliye Vekâletleri gibi kıymetli gö
revlerde bulunan Ahmed Cevdet Paşa milletimize çok değerli hizmet-
6 PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 1)
lerde bulunmuş olan büyük şahsiyetlerden biridir. Kendisine verilen
görevleri hakkaniyet ölçülerinde ifâ etmiş, zekâsı, ilmi, cesareti ile
herkesi kendisine hayran bırakmıştır.
Eserleri arasında «Tarih-i Cevdet», «Kısas-ı Enbiya ve Tevârih-i
Hulefâ», «Tezâkir-i Cevdet», «Mâruzât», «Mukaddime-i İbn-i Haldun»,
«Necelle-i Ahkâmı Adliye», «Kavaid-i Osmaniye», «Belâgat-ı Osmani
ye», «Divançe-i Cevdet», «Mi'yar-ı Sedat», «Asar-ı ahd-i Hamidi» ve
«Hülâsatü'l-beyân fî te'lifi'l-Kur'an» meşhurdur.
Merhum Abmed Cevdet Paşa hakkında kısaca bilgi verdikten son
ra «Kısas-ı Enbiya ve Tevârih-i Hulefâ» adlı kıymetli eserinin Erzu
rum Üniversitesi Osmanlıca okutmanı muhterem Muhsin Boskurt ta
rafından herkesin anlayacağı bir dille sadeleştirildiğini gördüm ve çok
memnun oldum. Bilhassa Peygamberler tarihi hakkında bunun kadar
derli toplu bir eser yazıldığını bilmiyorum.
Sayın M. Muhsin Bozkurt bu eseri sadeleştirmekle gençlerimize
büyük bir hizmette bulunmuştur. Kendisini ve eseri basmak lûtfunda
bulunan Çile Yayınevi sahibi İsmet Celep'i candan tebrik eder, bütün
gençlerimizin bu faydalı eserden feyizyâp olmalarını dilerim.
AHMED DAVUDOĞLU
Câmiü'I-Ezher Şeriat Fakültesi mezuna,
Yüksek islâm Enstitüsü Eski Müdürü ve
Arap Dili ve Edebiyatı Muallimi
B İ R İ N Cİ B Ö L ÜM
Peygamberler Tarihi
Âdem (a.s.) m kıssası
Yüce Allah, âlemi yoktan var etti ve  d e m 'i topraktan ya
rattı. Sonra Âdem'in cesedine ruh verdi ve "Ona secde ediniz" diye
meleklere buyurdu.
Meleklerin hepsi Hz. Âdem'e secde eyledi. Fakat İblis, büyük
lük taslaması ve kıskançlığından dolayı secde etmedi. Bunun için,
Hakk'm huzurundan kovuldu ve lanetlendi ve kendisine "Şeytan-ı Ra-
cîm = Taşlanan Şeytan" denildi. O da Âdem'e düşman oldu. Ondan
sonra, Yüce Allah, Havva'yı yarattı ve Hz. Âdem'e eş etti.
İkisini de, yüce Allah, Cennet'e koyarak "Yiyiniz, içiniz fakat
şu ağaca yaklaşmayınız" dedi.
Şeytan ise bir yolunu bularak Cennet'e girdi ve Âdem ve Havva'
nın yanma vardı ve onlara kuruntu verdi: "Rabbiniz, sizi o ağaçtan
niçin yasakladı biliyor musunuz? Eğer siz ondan yerseniz, artık sizin
için ölüm olmaz! Sonsuz olarak Cennet'te kalırsınız!.." diyerek, önce
Havva'yı ve onun aracılığiyle Âdem'i aldatıp ikisine de, o ağacın ye
mişinden yedirdi.
Bunun üzerine yüce Allah, ikisini de Cennet'ten çıkardı ve yer
yüzüne indirdi. Âdem, H i n d tarafına, Havva ise C i d d e 'ye düş
tü.
Âdem çok ağladı. Yüce Allah'a yalvardı. Sonunda ulu Allah töv
besini kabul buyurdu: "Mekke tarafına git" diye vahiy gönderdi.
Adem (a.s.) da oraya gidip, Havva anamız ile buluştu. Ondan sonra
diğer insanlar onlardan üredi. Pek çok kavimler ve sınıf sınıf insan
lar türedi.
Şeytan'm da soyu çoğaldı. Âdem'in çocuk ve torunlarını azdır
makla uğraştı.
Hz. Âdem'in ölümünden sonra peygamberlik, oğlu Ş î t (a.s.) a
geldi. Yüce Allah'dan ona elli sayfa indi. K â b e 'yi ilk önce taştan
yapan odur.
8 PEYGAMBERLER VE HALİFELER TARİHİ (Cilt: 1)
İdris (a.s.) ın kıssası
Hz. Şît'ten sonra peygamberlik tdrîs (a.s.) a geldi. Ona da
otuz sayfa gönderildi.
Önce kalem ile yazı yazan ve elbise diken odur. Ondan evvel Âdem-
oğulları hayvan derisi giyerdi.
tdrîs (a.s.) a göklerin sırları açılmıştı. Sonunda yüce Allah, onu
diriyken göğe kaldırdı.
Nuh (a.s.) ın kıssası
Hz. tdrîs göğe çekildikten sonra, Âdemoğulları doğru yoldan ay
rıldılar, putlara tapar oldular. Yüce Allah onlara Nuh (a.s.) ı gön
derdi.
Hz. Nuh, nice yıllar kavmini Allah'ın birliğine çağırdı. Yalnız oğul
ları Sâm, Hâm ve Yafes ile hanımları ve diğer pek az kimse
ler inanıp, başkaları kulak asmadı. Yâm adındaki oğlu bile inan
madı.
Nuh (a.s.), kavmine öğüt verdikçe, onlar, ona ezâ ve cefa ederler,
alay ve hakarette bulunurlardı.
En sonunda ümitsizliğe düştü ve onlara kötü duada bulundu.
Duası kabul oldu. "Gemi yap" diye Allah katından vahiy geldi.
Hz. Nuh kırda ve sudan uzak bir yerde gemi yapmaya başladı.
Kavmi oradan geçerken onunla eğlenirlerdi: "Peygamber idin, dülger
oldun" derlerdi. O da "Gün gelir, biz de sizinle eğleniriz" derdi.
Gemi bitti, tufan işaretleri göründü. Hz. Nuh, kendisine inanan
larla gemiye bindi. Her çeşit hayvandan birer çift aldı.
Her taraftan su yürüdü. Hz. Nuh, oğlu Yâm'ı da gemiye çağırdı.
"Ben dağa çıkar kurtulurum" diyerek gemiye girmedi. "Bugün Al
lah'ın acımasından başka sığınacak yer yoktur" diye Hz. Nuh öğüt
verirken araya bir dalga girdi, Yâm boğuldu.
Babalık bu ya, Hz. Nuh üzüldü. Ne ki, yüce Allah, bütün Allah'a
ortak koşanlarm boğulmasını düemişti. Yâm da Allah'a ortak koştu
ğundan onlara katıldı.
Tufan her yanı kapladı. Sular dağları aştı. Yeryüzündeki insan
lar, hayvanlar hep boğuldu.
îşte böyle bir ortamda Nuh'un gemisi, dağlar gibi büyük dalga
lar arasında yüzdü durdu.
Aynen bu şekilde tufan'm hükmü altı ay kadar sürdü. Sonra Al
lah'ın emriyle yağmurların arkası kesildi, sular çekildi.
Gemi C û d î dağının üzerine oturdu; gemidekiler kurtuldu.
Âlem, bir başka âlem oldu.
HU D, SALİH VE İBRAHİM ALEYHİMÜSSELÂMIN KISSALARI §,
Ondan sonra insanlar, Hz. Nuh'un üç oğlundan üredi. Onun için
Nuh (a.s.) a "İkinci Âdem" denildi.
Arap, İranla ve Rum 'un babası Sâm; Sudan hal
kının babası Hâm; Türk kabilelerinin babası Yafes'dir.
Âdemoğulları böyle büyük bir belâ görmüşken, sonra yine azıttı
lar, yollarını sapıttılar. Allah'ın birliğini unuttular, putlara taptılar*
Hud (a.s.) m kıssası
Tüfan'dan sonra Yemen ülkesinde "Hadramut" yakınında
"Ahkaf" denilen yerde "Ad" kavmi ortaya çıktı.
O yöreyi bayındır yapıp şenlettiler, güzel güzel,yapüar diktiler -
Fakat doğru yoldan saptılar, putlara taptılar.
Yüce Allah onlara Hud (a.s.) ı gönderdi. İçlerinden pek azı
inandı. Geri kalanı Allah'a ortak koştular, sapıklıkta kaldılar.
Ulu Allah onları sert bir yel ile yoketti. Hz. Hud'la ona inananlar,
bir yere çekilip kurtuldular.
Salih (a.s.)jn kıssası
Ad kavminden sonra Şam ile Hicaz arasında "Hicr" denilen
yerde "S e mu d" kavmi türedi.
Onlar da dağları deldiler, taşları oydular, çok sağlam evler yap
tılar. Ne yazık ki doğru yoldan saptılar.
Yüce Allah onlara Salih (a.s.) ı gönderdi. O da kavmine
büyük mucizeler gösterdi. İçlerinden pak azı inandı. Çoğu inanmaya
rak Allah'ı tanımadılar, sapıklıkta kaldılar.
En sonunda gökten ürkütücü bir ses geldi, hepsi öldü. Hz. Salih'le
ona inananlar Mekke'ye varıp, orada Allah'a kulluk eder oldu
lar.
İbrahim (a.s.) ın kıssası
Nuh (a.s.) m evlâdı, önce Irak'da yerleşmişler, Fırat nehrine ya
kın bir yerde B â b i 1 şehrini kurmuşlardı.
Sonra içlerinden bir kısmı ayrılıp Dicle kenarında, şimdi Musul
dediğimiz şehrin karşı yakasında Ninova şehrini yapmışlardı.
Babil'in eskidenberi halkı olan Nabt kavmi Süryani di
liyle konuşurdu. Çok zaman Babil'i başşehir yapıp, oradan her tarafa
hükmederdi.
Sonra Ninova'da ortaya çıkan A s u r devleti üstün geldi ve Ni-
nova'yı başşehir yaptılar. Babil de oraya bağlandı.
10 PEYGAMBERLER VE HALÎFELER TARİHİ (Cilt: 1)
Sonradan Babil'de Keldanlı'lar kuvvetlenmiş, Nabt kavmi
nin ilim ve kültürüne mirasçı olmuştur.
Babil halkı arasmda "Sabi e" dini ortaya çıkmıştı ki, yıldızla
ra taparlardı. Yüce Allah onlara İbrahim (a.s.) ı gönderdi. Ona yirmi
sayfa indirdi.
Hz. İbrahim, kavmini Allah'ın birliğine çağırdı, İnanmadıkların
dan başka, Babil hükümdarı Nemrud onu ateşe attı.
Allah sakladı, ateş yakmadı. İbrahim (a.s.) kurtuldu. Bâzıları bu
mucizeyi görüp ona inandı.
Hz. İbrahim inananlarla beraber Şam'a göç etti. Mısır'a git
ti. Sonra K e n ' â n iline geldi, orada yerleşti.
Lût (a.s.) ın kıssası
Hz. İbrahim'in kardeşi Haran oğlu Lût (a.s.) ki, onunla
beraber Babil'den Şâm yakasına geçmişti. Sedûm bölgesine pey
gamber olarak gönderildi.
Bura halkı ise, Allah'ı tanımayan, büyük günahlar işleyen kimse
lerdi. Yolsuz giderlerdi. Hiç bir topluluğun yapmadığı fuhuşları ya
parlardı.
Hz. Lût, onları doğru yola çağırdı; dinlemediler. Çok öğüt verdi;
kabul etmediler.
Yüce Allah da başlarına taş yağdırdı. Depremle köylerinin altım
üstüne getirdi.
Hepsi öldüler. Yalnız Lût (a.s.), ev halkıyle geceleyin içlerinden
çıkıp kurtuldu.
İsmail ve İshak (a.s.) ın kıssaları
Hz. İbrahim'in hanımı S â r e 'nin çocuğu olmazdı. Bu yüzden
Hâcer adındaki cariyeyi kocasına bağışladı. Ondan İsmail (a.
s.) doğdu.
Bundan dolayı Sâre, çok üzüldü. Yüce Allah da ona acıdı. İhti
yarlık zamanında İshak (a.s.) ı doğurdu.
Sonra Hâcer ile oğlu İsmail'i kıskandı ve "Bu yerden ırak olsun
lar" diye ayak diretti.
İbrahim (a.s.) çaresiz kaldı. Hemen Hâcer'le İsmail'i alarak Mek
ke'ye götürüp bıraktı. "Cürhüm" kabileleri o zaman Mekke ya-
kmmdaydılar. Hz. İsmail, onlarla oturup kalktı. Onlardan kız aldı. On
iki çocuğu oldu. Bundandır ki, Cürhüm kabilelerinden bâzıları gelip
Mekke'de yerleşmişlerdir.
Sonra Allah'ın emriyle Hz. İbrahim, Mekke'ye gitti. Hz. İsmail ile
birlikte Kabe'yi yeniden yaptı.
YAKUB VE YUSUF ALEYHİMÜSSELÂMIN KISSALARI 11
İsmail (a.s.) Yemen kabilelerine ve A m â 1 i k a 'ya peygamber
oldu. Ki o zaman Amâlika kabileleri Arap yarımadası'nm Şam taraf
larında yaşıyorlardı.
Sonra Hz. İsmail'in oğulları, torunları çoğaldı. Etrafa yayıldı.,Ne
reye vardılarsa üstün geldiler. Amâlika'yı o memleketten sürüp çıkar
dılar.
Hz. İbrahim ölünce yerine İshak (a.s.) geçti. O'nun iki oğlu oldu.
Biri "A y s" öteki "Yaku b" du.
Ays, amcası İsmail (a.s.) m kızını aldı. Ondan çok çocuğu oldu.
Onlar da çoğaldılar. Şâm tarafına sahip oldular.
Hz. Yakub ise babası İshak (a.s.) ölünce, yerine geçti. Peygamber
oldu. Babasının yurdu Ken'ân ilind-3 kaldı. Burada çocuk ve torunları
çoğaldı.
Yakub (a.s.) ın takılmış adı "İ s r a i 1" di. Bu yüzden oğullarına
ve torunlarına "I s r a i 1 o ğ u 11 a ar ı" denildi.
Yakub ve Yusuf (a.s.) ın kıssaları
Hz. Yakub 'un oniki oğlu vardı. İçlerinden Yusuf'u hep
sinden çok severdi. Yusuf, bir rüya görüp babasına anlattı: "Gördüm
ki: Onbir yıldız, güneş ve ay bana secde ettiler" dedi.
Yakub (a.s.) anladı ki: Onbir yıldız, Yusuf'un onbir kardeşine
işarettir ve yüce Allah, onu kardeşlerine üstün kılacaktır. "Oğulcağı-
zım! Bu rüyanı kardeşlerine söyleme. Çünkü şeytan insana düşman
dır. Belki kardeşlerine kuruntu verir ve kalblerine kıskançlık düşürür.
Sonra sana bir hîle yaparlar. Ulu Allah, sana peygamberlik ve büyük
devlet verecek" dedi ve Yusuf'a daha çok sevgi besledi.
Yusuf'un büyük kardeşleri onu kıskandılar. Hileyle kıra götürüp
bir kuyuya attılar. Geri dönerek "Yusuf'u kurt yedi" diye babalarma
yalan söylediler.
Sonra içlerinden birisi Yusuf'a yemek götürmüştü. Bir de ne gör
sün. Kuyu başına bir kervan gelmiş, Yusuf, kuyudan çıkarılmış. He
men dönüp kardeşlerine haber verdi. Doğru oraya gittiler. "Bu bizim
kölemizdi kaçtı" diyerek pazarlık ettiler. Pek ucuza Yusuf'u sattılar.
Yusuf o zaman onsekiz yaşındaydı. Kardeşlerinden korkup sustu.
Allah'a sığınarak kervana katılıp gitti. Meğer kervan Mısır'a gidiyor
muş. Yusuf da beraberce Mısır'a ulaştı. "A z i z" yani Mısır hüküm
darının Mâliye Vekili onu satın aldı.
Yusuf'un güzellikte eşi, benzeri yoktu. Akıl, zekâ ve başarmada
yaşıtlarından üstündü. Yüzünde nur parıldardı. Büyük bir adam ola
cağı yüzünden, gözünden belliydi.
Aziz'in çocuğu olmazdı. Yusuf'un tavır ve hareketini beğendi, onu
12 PEYGAMBERLER VE HALÎFELER TARİHİ (Cilt: 1)
sevdi. O kadar ki "O'na ikram et ve değer ver" diye hamım "Z e 1 i -
h a" yı (*) uyardı.
Sonra Yusuf, bir iftiraya uğradı. Hiç suçu yokken zindana konul
du.
• Rastgele Yusuf'la beraber iki köle daha zindana girdi. Birisi Mı
sır hükümdarının şerbetçisi, öbürü ekmekçisiydi. Bir rüya görmüşler;
yorumunu Yusuf'tan sormuşlardı. Yusuf biraz din sohbeti edip, öğüt
verdikten sonra, onları Allah'ın birliğine çağırdı. Daha sonra: "Ey zin
dan arkadaşları! Biriniz çıkıp efendisine içki sunucu olacak, diğeriniz
asılacak!.. İşte rüyalarınızın yorumu budur" demiş; şerbetçiye: "Efen
dinin yanında beni hatırla" diyerek, hapisten kurtulması için, yar
dımcı olmasını istemişti.
Rüyalar aynen Yusuf'un yorumladığını şekilde çıktı. Şerbetçi
zindandan çıkıp eskisi gibi, Mısır hükümdarına, içilecek şeylerin su
nuculuğunu yaptı. Ekmekçi de zindandan çıkarılıp asıldı.
Ama Yusuf'un ricası şerbetçinin hatırından çıktı. Uzun yıllar ge
lip geçti. Yusuf'un durumunu Mısır hükümdarına söyliyemedi.
Gerektiğinde kuldan yardım istemek kötü bir şey değildir. Fakat
peygamberlerin şânma yakışmaz bir harekettir.
Yusuf gibi şanlı bir peygamberin her işini Allah'a bırakması, her
muradını Allah'dan istemesi gerekirken; şerbetçiden yardımcı olması
nı dilemesi ve hükümdardan yardım umması, yedi sene zindanda kal
masına sebeb olmuştur.
Sonunda Mısır hükümdarı bir rüya görmüş; tâbircilerinden mâ
nâsını sormuş "Bu, bir karışık düş'dür, yani yalancı rüyadır. Böyle
karışık rüyaların tâbiri yoktur" demişler.
tşte o zaman şerbetçinin hatırına Yusuf gelmiş "Durunuz, ben
size bu rüyayı tâbir ettireyim" deyip zindana gitmiş. Yusuf'u görüp
hükümdarın rüyasını anlatmış, yorumunu rica etmiş.
Yusuf da tâbir ederek demiş ki: "Yedi sene bolluk olacak. Biçti
ğiniz ekinlerden yiyeceğiniz kadarını alıp, kalanını başaklarında bıra
kınız. Sonra yedi sene kıtlık olacak. Evvelki yedi sene içinde biriktir
miş olacağınız zahireleri yersiniz. Ondan sonra yine bolluk olur."
Şerbetçi dönüp bu yorumu hükümdara anlattı. Hükümdar da "O
şahsı bana getirin. Onu hizmetimde alıkoyacağım" dedi. Bunun üze
rine Yusuf (a.s.) zindandan çıktı ve hükümdarla görüşüp konuştu.
Hükümdar, akıl ve zekâsına bakıp çok beğendi. İşte bu sırada Aziz öl
düğünden, yerine Yusuf'u mâliye bakanı yaptı. Onu kendisine vezir
seçti. Zeliha'yı da Yusuf'a nikahladı.
Zeliha bir hükümdar kızı ve güzeller güzeliydi. Hz. Yusuf'un on
dan Efrâyim ve Menşâ adlarında iki oğluyla Rahmet
adında bir kızı oldu.
(*) Bu kelimeyi Araplar "Zeliha"; iranlılar "ZSIeyha"; Türk halkı ise "ZUfca"
diye okurlar.