Table Of Contentbilimname XXX, 2016/1, 391-433
Geliş Tarihi: 22.02.2016, Yayın Tarihi: 22.04.2016
OSMANLI YENİ İLM-İ KELÂMINDA
MATERYALİZM ELEŞTİRİLERİ
Mehmet BULĞEN
Yrd. Doç. Dr., Marmara Ünive rsitesi İlahiyat Fakültesi
[email protected]
Öz
Bir bütün olarak varlığı madde ve etkileşimlerine indirgeyerek açıklayan, evreni kendisi
dışındaki aşkın bir varlığın müdahalesine kapatan bir görüş olarak bilinen materyalizm,
ortaya çıkış itibariyle felsefenin başlangıcına kadar gerilere götürülse de, tarihsel süreç
içerisinde genelde azınlıkta kalan ve tepkiyle karşılanan bir düşünce olmuştur. Ancak bu
görüş Avrupa’da XVII. Yüzyıl bilim devrimi ardından gelen aydınlanma ve sekülerleşme nse.
hadiseleri sonrasında yeniden taraftar bulmaya başlamış, XX. yüzyılın başlarına Lice
gelindiğinde altın çağını yaşayarak dinî, siyasî, ekonomik ve toplumsal tezahürleri de olan nal
o
bygBeAdMemŞtöleaiaaneakramrn t aşktidııddsetslhsaâıiiıerüelrl tnhayernidaaidlşiadleyrdllm aleet raoiikınnzn i nalsn emgd öiaGgdtöluöz iiiüerbğm bğaAkü nuarilmobş eaaer tünbrldaelnatea uirnütacrhrkets iylçıa:allr uş oea(sylm sirtk1Okanii y8fealseO ivarml8s aHsaîstg3 rmaaisveak-aınle1lrt a mal api9nvıtmrs ıû6ikelpkışıtây1 e ta îulali l)t aarâpo ll(v.rae m pl1 eanmMbtl8c nuıaÖanâıa4 şmlşomstda2ıleıdlrsaa- uerı1ıtam nyşğraal9t aı ırçıNu 1nşalıssilra;6 foözam dıs)mnnynXûu,a lu dhIiğemtİnçXaeunizl no.rmaBe Ohyd rnitYaaislaee rmmüll krlpdiiznzlne kaeaym neni İosıöysd liilk(ınmlkı enn1e’uye n e8aldmakl i8asö şlaolog re2nri lin kH-şeimsr1lılimaiaelalş9uady kri B7nşı eıkkdnita1a ıseuea dtr)ellrı aâ(eaO’ g.y1 kXm şisab8t DIdmeiı Xi6erniü l.ğdkaeğ8 dneyneşii-aytkr1tüllinâiıe lm9zr e mavtiy4bra lyiıaimc6lirl dermvııa)llniışe,eafşn ma t şrtıbiaMçinıilerunnlpkıı.., Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. nCommercial-NoDerivatives 4.0 Internati
aMyartıeldrCıikaRllIaiTsrmıI Cn, IowSkMhtia cOlhaF rr MteMedsAauptTceietEr seyR datIhliAilezmL mwIeS,yh MOeo s lçIem Na loa ıTAfşn ıHbellıaxs,E citY sarOetaken TtcniıTt rcİ .Ole m Ma-siA sKNie m NlâpEmlyW, mA StaCetiItzEemNr .Ca nEd O iFts K inAtLeĀraMct ions, Alıntı-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Creative Commons Attribution-No
and respectively ignores the intervention of a divine Being, is often traced back at a time mons der a
wmhaetenr ipahliisloms owphays waa sth boourgnh. tH othwaetv ewra ws hgeenn werea lsltyu drye jtehcete hdi stboyr icthale pmroacjeosrsi,t yw. eW finitdh ththaet ve Comnsed un
etImnhnae ltin Rhgihefee tnse2atn0iisnmtshgae nnciectt nseaet naulfndr d ysi neRi cneu tfwohlarehrm iasrstme iwln itg ah1isao7 tutk hcsna ,c omewsnoentc ua iaasrsy la, E irtpuseo rsgoluioptlitlecd o,a emfln ta haetener darsi caiitele icnsbomtenicf ogiacamm irnieecev ados lmpwuhtooieorrrelnde fs foov lliloleoofww w,le iibrnfesyg.. u makale, Creatihis article is lice
BT
Materialism came to the Ottomans following the first half of the 19th century through
students who went to the West and newly established military and medical schools.
Mehmet BULĞEN
Despite materialism forming the backbone of debates on westernization and secularism
(perpetuating worldliness) towards the end of the 19th century, this did not deter many
intellectuals from endorsing much of the values that came with materialism, and it led to
many repercussions within the political and social realms of the Ottoman world. On the
other hand, materialism was not welcomed but rather disapproved of by many Ottoman
mutakallimūn such as Abdullatif Harputi (1842-1916), İzmirli İsmail Hakkı (1868-1946),
Mehmet Şemsettin Günaltay (1883-1961) and Ömer Nasûhi Bilmen (1882-1971). We
attempt to outline the mentioned late period Ottoman mutakallimūn’s critique of
materialism and compare their views with the classical mutakallimūn’s materialistic
wKeoyrlwd ovriedws:.
Materialism, Ottomans, New Kalām, Atheism.
Giriş
Osmanlı’da Tanzimat Fermanı’nın ilânından (1839) Cumhuriyet’in
kuruluşuna (1923) kadar geçen yaklaşık bir asırlık dönem tarihinin en
yoğun, en sancılı ve uzun asrı olarak bilinir. Sadece askerî ve siyasî yönlerden
değil fikri açıdan da bir hareketlik ve arayışların yaşandığı bu dönemde
Osmanlı aydınları İmparatorluğun içinde bulunduğu olumsuz şartlara çözüm
1
bulma kaygısıyla birçok meseleyi tartışmışlardır. Bu tartışma konuları
içinde materyalizm, sadece Batı düşüncesinin etkisiyle ortaya çıkan düşünce
akımlarından biri olması sebebiyle değil, Osmanlı’nın yaşadığı sıkıntılara
kurtuluş reçetesi olarak görülmesi nedeniyle de ayrı bir yeri bulunmaktadır.
Beşîr Fuâd (1852-1887), Bahâ Tevfik (1884-1914), Abdullah Cevdet (1869-
1932), Celâl Nuri (1882-1936) ve Kılıçzâde Hakkı (1872-1960) gibi Batıcı
aydınlar, İslâm dünyasının ancak bilimle özdeşleştirdikleri materyalist
dünya görüşünü benimsemesi durumunda muâsır medeniyetler seviyesine
2
ulaşılacağını iddia etmişlerdir. Osmanlı’da materyalizmin XIX. Yüzyılın
sonlarına doğru giderek yaygınlaşması, kendi dinî, kültürel değerlerini
savunma güdüsüyle hareket eden gelenekçi ve muhâfazakâr kesimlerin
muhalefetini de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda materyalizmi
eleştirenler gruplardan biri de aralarında İsmail Hakkı İzmirli (1869-1946),
Abdüllatîf Harpûtî (1842-1916), Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi (1865-
1914), Ömer Nasûhi Bilmen (1882-1971) ve M. Şemseddin Günaltay (1883-
1961) gibi isimlerin bulunduğu son dönem Osmanlı kelâmcılardır.
|392| Osmanlılarda Düşünce Hayatı ve Felsefe
1
bilimname Süleyman Hayri Bolay, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl op(Aedniksiara: Akçağ
düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u 2Yayınları), 2005, s. 291-292. Cumhuriyet Dönemi Aydınlarının
İs lAâymd’ıan B Taokpışaıloğlu, “Materyalizm”, (İstanbul:
TDV, 2003), XXVIII, 140; ayrıca bk. Ahmet İshak Demir,
(İstanbul: Ensar Neşriyat, 2004), s. 135 vd.
Osmanlı Yeni İlm-i Kelâmında Materyalizm Eleştirileri
Ancak Osmanlı kelâmcılarının materyalizm eleştirisi iki açıdan
enteresan durum arz etmektedir. Bunlardan ilki kelâm ilmi ile materyalizmi
olumlu ya da olumsuz anlamda ilişkilendirmenin hassasiyet ve dikkat
gerektiren bir mesele olmasıdır. Zira materyalizm spiritüalizmden ya da
idealizmden yola çıkılarak eleştirilecek olursa, karşımıza klasik dönem
(mütekaddimûn) kelâmcıları çıkacaktır. Bilindiği üzere klasik dönem
kelâmının “ve hattâ materyalist” şeklinde ifade edilen bir karakteri
3
bulunmaktadır. Bunun sebebi o dönem kelâmının, klasik materyalizmin de
evren tasavvurunu oluşturan, atomculuk eksenli bir kozmolojiye sahip
4
oluşudur. Bu bağlamda “ve hattâ materyalizm” materyalist değil, ama
materyalizme yakın anlamına gelmektedir.
Klasik dönem kelâmının bu karakteri geçtiğimiz yüzyılda
Materyalizmin Tarihi
materyalistlerce de kullanılmış ve bazen istismarlara neden olmuştur.
Örneğin (1865) isimli kitabında Friedrich Albert Lange
(1828-1875), klasik Arap teologlarının materyalizme önemli katkılarda
5
bulunduğunu söyler. Yine Klasik dönem kelâmın materyalist karakteri
soğuk savaş yıllarında Müslüman tebaaya komünizmle uyuşan bir mezhep
arayışındaki Sovyet Rusya’nın da dikkati çekmiştir. Bu bağlamda Tayyib
Tisini, Tevfik İbrahim Kâmil ve Lübnanlı Hüseyin Müruvve gibi Marksist
6
araştırmacılar taşıdığı ‘materyalistik imalar’ nedeniyle kelâm atomculuğuna
7
özel bir ilgi duymuşlardır. Aynı şekilde Osmanlı’nın son döneminde Celâl
Nuri gibi bazı materyalizm savunucuları İslâm dininin özünde materyalizme
3 ve hattâ meteryalist
Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in klasik dönem kelâmının genel karakterini tasvir etmek için
kullandığı “ ” tabiri için bk. Şerife Akyol, “Materyalizmin İnsan
Anlayışının Modern Çağın İnanç Problemleri Açısından DeğerlendirIislmlaemsiic”
4(PYhailyoısnolpanhimcaalm Tıhşe Yoülokgsyek Lisans Tezi, MÜSBE, İstanbul: 2002), s. 10.
Richard Frank, “Kalam aTnhde P Hhiislotosroyp hofy ,M Aa tPeerriasplisemctive From One Problem”, in
, ed. P. Morewedge (Albany, NY, 1979), s. 86.
5
Frederick Albert Lange, , İngilizce’ye çeviri: Ernest Chester
Thomas (London: Kegan Paul, Trench, Trubner & Co, Ltd, 1925), s. 177.
6
Genel olarak kelâmcıların yaratılmış bütün varlıkları cismânî olarak görüldükleri doğru
olmaklaT hbeir lMikettea, pohnylsaircısn obfu C yraeakltaeşdı mBeı ifnegls eAfcî caonrldaimngd atok i Ambaût el-rHyuadlihzmaylle aalç-ʻıAklllaânfamaz. Zira |393|
kelâmcılar evrenin dışında bir Tanrı’nın varlığı kabul ederler. Bu konuda bk. Richard
Frank, , (Istanbul
bilimname
71966), s. 40. Proceedings of the Israel Academy of Sciences and düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u
H Juomseafn vitaiens Ess, “60 years after Shlomo Pines’s Beitrage and Half a Century Research on
Atomism and İslâmic Theology”, in
, (Jerusalem: 2002), s. 21.
Mehmet BULĞEN
uygun bir din olduğunu savunurken klasik dönem kelâmcılarına atıfta
8
bulunmuşlardır.
Son dönem Osmanlı kelâmında materyalizmin eleştirileri konusunu
önemli hale getiren ikinci husus ise materyalizmle mücadelenin Osmanlı’da
9
“Yeni İlm-i Kelâm” hareketini doğurmuş olmasıdır. Bir başka deyişle
Osmanlı Devleti kendi varlığını da tehdit eder hâle gelen materyalizm,
pozitivizm gibi modern felsefî akımlarla mücadelenin ancak kelâmın güncel
hala getirerek başarılabileceğine inanmaktadır. Bu bağlamda İsmail Hakkı
İzmirli, Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti'ne bağlı Tedkîkât ve Te'lîfât-ı İslâmiyye
Hey'et-i İlmiyyesi tarafından kelâmı güncelleyen bir kitap yazmak üzere
Yeni İlm-i 1K0elâm
resmen görevlendirilmiştir. Dolayısıyla onun tam olarak bitirmeye
muvaffak olmadığı adını taşıyan kitabı yaklaşık 600 yüz yılı
aşan süreçte Osmanlı’dan günümüze ulaşan son kelâm eseri olma özelliği
taşımaAk.t aKdaıvr.r amsal ve Tarihsel Arka Plan
Son dönem Osmanlı kelâmcılarının materyalizm eleştirilerini ele
almadan önce kavramsal ve tarihsel bir arka plan oluşturmak konunun daha
iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Latince ‘madde’ anlamına gelen
‘materia’ kelimesinden türeyen materyalizm, bir terim olarak rûh, düşünce,
bilinç de dâhil olmak üzere var olan her şeyi madde ve etkileşimlerine
11
indirgeyen ya da bir bütün olarak gerçekliği fiziksel süreçlerle açıklamaya
12
çalışan teorinin adıdır.
Materyalizm, tanımı itibariyle iki soruya cevap vermeye çalışmaktadır.
Bunlardan birincisi evrenin temel unsurlarının neler olduğudur.
Materyalistler bu soruya monistik bir şekilde cevap verirler. Buna göre her
13
şeyin temelinde bulunan nihai töz, evrenin aslî kurucu unsuru maddedir.
Şekil, ağırlık uzam ve sürekli hareket halinde olma dışında maddenin zatî bir
Türkiye'de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücadelesi
8
Süleyman SHiavyarsı C Buomlahyu, riyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Ankara: Akçağ
Yayınları 1995), s. 166, 81-82. Bayram Ali Çetinkaya, “Modern Türkiye’nin Felsefi
K9ökenleri”, , VI/II (200In2t)e,r 8n2a.t ional
Jo Mur. nSaailt o Öf zMeirdvdalrel ıE, a“Astl tSetrundaiteisve Approaches to Modernization in the Late Ottoman Period:
Izmirli Ismail Hakki’s RYeelnigi iİolmus- i TKheolâumght Against Materialist Scientism”,
39 (2007), s. 85-88
10
|394| İsmail Hakkı İzmirli, The D(İiscttaionnbaurly: Eovf kPâhfi-lıo İssolpâhmyiyye Matbaası, İstanbul
1339-1341), I, 17, 90.
11
bilimname Morris T. KAe Detioctni,o n“aMrayt oefr Piahliislomso”,p hy ed. Dagobert D. Runes,
düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u (12New York: Philosophical Library), s. K1e8y9w. ords: A Vocabulary of Culture and Society
A.R. Lacey, , Third edition (New York: Routledge 1996), s. 194
13
Raymond Williams, “Materialism”, , (New
York: Oxford University Press, 1983), s. 197.
Osmanlı Yeni İlm-i Kelâmında Materyalizm Eleştirileri
niteliği yoktur. Sıcaklık, soğukluk, tat, renk, ses, bilinç, irâde, hayat vb. gibi
cisimlere izafe edilen fiziksel ya da bilişsel diğer ikincil niteliklerin
(secondary qualities) ise gerçekte varlığı söz konusu olmayıp, bunlar en
14
temelde birincil niteliklere indirgenerek açıklanabilir. Bu görüşüyle
materyalizm rûhu her şeyin temelinde bulundan tinsel ilke sayan
spiritüalizmden ve düşünceyi esas kabul edip onun dışındaki varlıkları
15
ikincil niteliğe indirgeyen idealizmden ayrılır.
Materyalizmin cevap vermeye çalıştığı ikinci soru ise “evrenin nasıl
işlediği”dir. Yani bu şekilde çokluk, değişim ve düzen içindeki evren nasıl
meydana gelmektedir? Materyalizm bu soruya mekanistik bir şekilde, yani
herhangi bir aşkın varlığa başvurmaksızın, evrenin sırf kendi içindeki
süreçlerle cevap vermeye çalışır. Buna göre evren herhangi bir ilâhî irâde,
16
tasarım, teleolojik bir gaye ya da final sebebin eseri değildir. Materyalistler
bunu hareketi ya da kuvveti maddenin birincil/zâtî (primary/essential)
niteliği sayarak yaparlar. Buna göre sonsuz sayıdaki atomlar sonsuz bir
boşlukta birbirleriyle çarpışıp kenetlemek ya da birbirinden ayrılmak
suretiyle ezelden ebede sürekli bir hareket içindedirler. Atomların
birleşmeleri oluşu, ayrılmaları ise bozuluşu temsil eder. Bunun sonucunda
da şu gördüğümüz düzen içindeki kompleks varlıklar meydana gelir. Zira
sonsuz oluş ve bozuluş ihtimallerinin içinde şuan içinde yaşadığımız gibi
düzenli hayat koşullarına uygun bir dünya ihtimali de söz konusudur.
Hem birinci hem de ikinci soruya verdiği cevaplarla materyalizm
doğasında din karşıtı söylem taşımaktadır. Maddî evrenin dışında bir varlık
alanı kabul etmeyen monistik yönü, onu, evreni “Tanrı’nın dışında var olan
Encyclopedia of Philosophy
14
Keith Campbell, “Materialism”, , 2nd ed. Donald M. Borchert
(Detroit: Macmillan Thomson & Gale), VI, 6.
15
Örneğin son dönem Osmanlı ulemâsından Filibeli Ahmed Hilmi (1865-1914) kendi
döneminde yaygın olan materyalizmin prensiplerini şu şekilde açıklar: 1) Varlık âleminde
kuvvet ve maddeden başka bir şey yoktur. Madde ve kuvvet yok edilemez, dolayısıyla ezelî
ve ebedîdir. 2) Tabiat, kendi kanunlarıyla idâre edilmektedir. Bu kanunlar tabiatı ve
ondaki değişmeleri açıkladığı için ve birinci maddede bildirildiği üzere ezelî olduğu için
ayrıca bir yaratıcı tasavvur etmeye sebep ve ihtiyaç yoktur. 3) İnsanın zekâ ve idrâki
tamamıyla tecrübe ürünü olup, akıl denilen ve ihsân edilmiş bir seçkin mertebeye sâhip
değildir. Yalın vs. gibi düşünceler, vehim ve hayalden ibârettir. 4) İnsan dahi bir tabiat
hadisesi olup diğer hadislerden farkı yoktur. O, hâdiseler gibi zorunlu olarak işlemekte
olan tabiat kanunlarının hüküm ve tesiri altındadır. Şu halde irade hHürurziuyre-tıi Abkirl- ıs öFzednedne |395|
Mibâadredti ykyaûlnır M. Beksl.e Fki-lii bDealliâ Alehtimed Hilmi, “Hangi Felsefi Ekolü Kabul Etmeliyiz”, (İstanbul:
Hikmet Matbaası, 1349/1930), s. 22; ayrıca bk. Filibeli Ahmed Hilmi,
bilimname
16 , (İstanbuBl:e Minagt baasa C-ıo İmslmâmuniyioyne:, 1A3 M32e)t,a sp. h7y2s.i cs of Information düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u
Materyalistlere göre tabiattaki herhangi bir değişim yine başka bir maddi nedenin
sonucudur. Bk. William A Dembski,
(United Kingdom: Ashgate Publishing, Ltd., 2014), s. 56, 57.
Mehmet BULĞEN
her şey” olarak tanımlayan ilâhî dinlerle karşı karşıya getirmektedir.
Mekanistik yönü ise ilahî dinlerin Tanrı-evren ilişkisini temellendirirken
kullandıkları yaratılış, inâyet, ihtirâ, gaye, hikmet, sınav dünyası vb. türden
ilişkilendirmelerin reddedilmesine yol açmaktadır.
Bu şekilde ateistik imalar taşıyan materyalizmin ilk savunucularını
tarihte Sokrat öncesi dönem filozoflarına kadar geriye götürmek
mümkündür. Lange (1828-1875) onun “felsefe tarihi kadar eski ancak daha
17
eski olmadığını” söyler. İyonyalı filozoflardan Thales’in (MÖ. VI. Yüzyıl)
“her şey sudur” görüşü bir bütün olarak evrenin kökeni ve şimdiki durumunu
18
en temelde bulunan maddî bir varlıkla açıklamak anlamına gelmektedir.
Ancak Antik Çağ filozofları içerisinde atomculuk eksenli sistemli bir tabiat
düşüncesi ortaya koyarak gerçek anlamda materyalizmi ilk savunucularının
Leucippus (MÖ. 5. Yüzyıl) ve Demokrit (MÖ. 460-370) kabul edilmektedir.
Sokrat öncesi felsefende Elea Okulu ve Parmenides’in Parmenides (MÖ. V.
Yüzyıl) yükselttiği varlığın birliği ve değişmezliği ilkesiyle görünür âlemde
gözlemlenen çokluk, değişim ve hareket gibi fiziksel olguları uzlaştırmak
isteyen bu filozoflar bir bütün olarak varlığı belli şekil ve büyüklükteki
19
atomlara ve boşluğa indirgediler. Onlara göre atomların ve boşluğun
dışında hiçbir şey gerçekte var değildir. Eğer boşluk olmasaydı hareket
mümkün olmazdı. Atomlar uçsuz bucaksız boşlukta sürekli hareket
halindedirler. Bir başka deyişle hareket atomların doğal hali (zati/birincil
20
niteliği) olup açıklama gerektirmemektedir. Hiçbir şey şansla olmaz, her
şey bir neden ve zorunluluğa bağlı olarak gerçekleşir. Bu zorunluluk doğal ve
mekaniktir. Bu durum her türlü teleolojik düzen ve amaç fikrinin dışlandığı
anlamına gelmektedir. Yoktan hiçbir şey çıkmaz, var olan bir şey de yokluğa
düşmez. Tüm yeni ortaya çıkan şeyler sadece atomların birleşip
ayrılmalarından ibarettir. Atomlar sayı itibariyle sonsuz ve şekil itibariyle de
sınırsızdır. Ezelden beridir sürekli hareket halinde olan atomlar birbirleriyle
bir karmaşa içindedirler. Kompleks cisimlerin oluşumunun arkasındaki basit
The History of Materialism
17
Lange, , s. V.
18
Sokrat öncesi Yunan felsefesinde ruh, beden, madde, zihin gibi ayrımlar henüz açık bir
şekilde söz konusu değildi. Bu bağlamda maddi temel ruhsal unsurları da içeriyordu. Bu
nedenle bazı tarihçiler İyonyalı filozoflarınE nmcyactleorpyeadliias t ofo lSmcaiednıcğeın aı nfda kRaetl ighiyolnozoist
|396| olduğunu iddia etmişlerdir. Buna göre her şey maddi olmakla birlikte bu canlı bir
maddeydi. Max TJahme mGreere, k“ MCoastemroialoligsimst”s,: iTnh e Formation of the Atomic Theory an,d e idt.s,
bilimname W1E9aernlitezset lC Vreitridcse van Huyssteen, (New York: MacMillan, 2003), II, 538.
düşünce platformu David Furley, A History of Greek Philosophy: The Presocratic Tradition from Parmenides
XXX, 2016/1
2to0 Democritus, (Cambridge: Cambridge University Press, 1987) I, 115 vd
W.K.C. Guthrie,
, (Cambridge: Cambridge University Press 2003), 389 vd;
Osmanlı Yeni İlm-i Kelâmında Materyalizm Eleştirileri
mekanizma aslında birbirleriyle çarpışan atomların oluşturdukları bir
21
girdaptır. Algılanan ikincil nitelikler örneğin tatlılık, acılık, sıcaklık,
soğukluk ve renkler sadece büyüklük, şekil, kütle ve nüfuz edilmezlik gibi
birincil niteliklere sahip atomların toplamından başka bir şey değildir. Bu
şekilde algılaya konu olan nitelikler daha ziyade toplanmış atomların rûh
22
atomlarını etkilemesiyle oluşmuştur.
Aristo’nun (MÖ. 384–322) ifade ettiğine göre Demokrit rûhun varlığını
reddetmemiş, ancak ikisi arasında maddi bileşen olma açısından bir ayrım
yapmamıştır. Demokrit’e göre rûhun daha üstün olmasının sebebi ateş ve
sıcaklık türünden küre şeklinde, mükemmel derecede pürüzsüz atomlardan
23
yapılı olmasıdır. Dolayısıyla materyalistlere göre bedenin atomlarıyla rûh
atomları arasında mâhiyet açısından bir farklılık olmadığı için rûh-beden
24
ayrımı problem teşkil etmemektedir.
Demokrit’in materyalist ontolojisi Hellenistik dönemde Epikür (MÖ.
342-270) tarafından yeniden canlandırılmaya çalışıldı. Özellikle hazcı ahlakı
(hedonizm) Epikür’ü dünya tarihinin en meşhur materyalistlerden biri
haline getirdi. O, materyalizmin bâtıl inançlardan, korkulardan arınmış
mutlu bir hayat için tek temel kabul edildiği bir sistem kurmayı
D25e Rerum Natura
amaçlıyordu. Sonrasında Roman şairlerinden Lucretius (MÖ. 99-55), uzun
didaktik şiiri ’da Epikür’ün materyalist metafiziğini daha da
gelişmiş şekle kavuşturmaya çalıştı. Lucretius da Epikür gibi insanları
dinlerin yol açtığını iddia ettiği kaygı ve korkulardan kurtarmaya yönelik bir
26
dil kullanıyordu. Bu doğrultuda o, insanda öldükten sonra varlığını
27
sürdürecek madde ötesi bir ruhun var olduğuna inanmadı.
Materyalizm Demokrit, Epikür ve Lucretius gibi filozoflarca savunulsa
da, Batı düşüncesinde ortaya çıkışından itibaren hep tepkiyle karşılandı ve
marjinal bir teori olarak kaldı. Eflatun (MÖ. 427–347) ve Aristo (MÖ. 384 –
322) gibi sistemlerinde Tanrı’ya yer veren filozoflar, ayrıca Stoalılar ve Yeni
Eflatunculuk gibi felsefe okulları materyalizmi eleştirmişlerdir. Ortaçağ
The Lives and Opinions of Eminent Philosophers
21
Diogenes Laertius, Encyclopedia Of Philosophy, , İngilizce’ye çev. C.
D. Yonge, (London 1853), s. 394-395.
22
Keith CamDpee Alln, i“mMaaterialism”, 2nd edition, ed. Donald M.
Borchert, (USA: Thomson&Gale) VI, 7.
23
Aristotle, , 405a 8N-1e3w, 4C0a6tbh,o İlnicg iElinzccyec’yloep çeedvi.a R. D. Hicks, (New York: Cosimo, |397|
Inc., 2008) s. 14-22.
24
H. Meyer, “Materialism”, ed. Janet Halfmann, (Detroit:
bilimname
2T5homson/Gale, 2003) s. 31N9.e w Catholic Encyclopedia düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u
Keith Campell, “Materialism”, VI, 8.
26
H. Meyer, “Materialism”, , s. 319.
27
Keith Campell, “Materialism”, VI, 8.
Mehmet BULĞEN
süresince de materyalizmin özellikle Yahudilik ve Hristiyanlık gibi ilâhî
İlahi Komedya
dinlerin etkinliğini artırması sebebiyle destek bulamamış, savunucuları
sapkın ilân edilmiştir. Örneğin Dante (1265–1321) ’sında
Demokrit ve Epikür gibi materyalist filozofları cehennemin en alt tabakasına
28
gönderir. Sebep rûhun da maddi atomlarla açıklanmasıdır. Sonuç olarak
materyalizm XVI. yüzyıla kadar Batı düşüncesinde etkili bir teori
olamamıştır.
Materyalizmin İslâm dünyasındaki serüveni ise Batı’dakinden farklı
olmuştur. Bilindiği üzere Mu’tezile kelâmcılarından Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf (ö.
29
235/849) o güne kadar materyalizmle özdeşleştirilen atomculuğu
30
ehlileştirerek teizme kazandırmıştır. Teoriyi sapkın gören Yahudi ve
Hristiyan din adamlarına karşılık, Müslüman kelâmcıların elinde atomculuk,
Tanrı’nın tek etkin sebep olduğu ve sürekli yeniden yaratmalar vasıtasıyla
evrenin devamlılığını sağladığı teizmin Tanrı evren ilişkisi konusundaki en
31
uç teorilerinden biri (vesilecik/occasionalism) haline gelmiştir. İslâm
dünyasında atomculuk Batı düşüncesinde olduğu gibi marjinal bir teori
olarak kalmamış, X-XII yüzyıllar arasında hakim evren tasavvuru haline
32
gelmiştir.
Kuşkusuz bu derece materyalist bir teoriyi teizme kazandırmak
kelâmcıların başarı hanesine yazılmalıdır. Esasen bu, günümüzde
materyalistlerce teizme karşıt bir şekilde kullanılan evrim teorisinin bir
değiştirme işlemine tabi tutularak teizmin hizmetine alınmasına mukabil bir
başarıyı ifade eder. Ancak kelâmcılar materyalizmi tezime uygun hale
getirirken bir bedel ödemek zorunda kaldılar. Buna göre melekler ve rûh da
dâhil olmak üzere bir bütün olarak evren yer tutan (mütehayyiz) maddî
unsurlardan müteşekkildir (cism-i latîf). İnsanın düşünce, bilgi, irade, bilinç
ve hayat gibi vasıfları ise beyini ya da kalbi oluşturan maddî atomlar
Comparative Literature,
28
bk. Joseph Anthony Mazzeo, “Dante and Epicurus”, Türkiye Diyanet V1a0k/f2ı
İ2(s9Slparmin Agn, 1si9k5lo8p)e, dsi. s1i06 vd.
Hayatı ve eserleri için bk. Metin Yurdagür, “Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf”, Kelam
A30raştırmaları Dergi, s(iİstanbul:TDV 1994), X, 330-332.
|398| Otto Pretzl, “Erken Dönem İslâm’ın Atom Öğretisi”, Almanca’dan çev. Bilal Kır,
31 , XIII/I (2015), s. 561 vdK. elâm Araştırmaları Dergisi
Duncan B. Macdonald, “Klasik Dönem Kelâmında Atomcu Zaman Ve Sürekli Yeniden
bilimname
düşünce platformu Yaratma”, İngilizce’den çev. Mehmet Bulğen, , XIV/I (2016), s.
XXX, 2016/1
K2327el9â mvd A. raştırmaları Dergisi
Alnoor Dhanani, “İslâm Düşüncesinde Atomculuk”, İngilizce’den çev. Mehmet Bulğen,
, IX/I (2011), s. 393 vd.
Osmanlı Yeni İlm-i Kelâmında Materyalizm Eleştirileri
tarafından taşınan geçici, ikincil nitelikler (araz) konumundadır. Bu türden
33
niteliklerin maddi bir taşıyıcıya ilişmeksizin var olması imkânsızdır.
Ancak klasik dönem kelâmında bu şekildeki “ve hattâ materyalist”
görüşün Gazzâlî (ö. 505-1111) sonrasındaki dönemde (müteahhirûn)
etkisini yitirmeye başladığı da bir gerçektir. Bunun da başlıca sebebi maddî
olmayan (mücerred/rûhânî/manevi) cevher anlayışının müteahhirun
34
kelâmcıları tarafından kabul edilmesidir. Örneğin Fahreddin er-Râzî (ö.
606/1210) insanın yer tutan (mütehayyiz) maddî cevherler ile mekândan
münezzeh rûhâni bir cevherden müteşekkil olduğu görüşündedir. Bu
bağlamda o, insanın düşünce, irâde, bilinç gibi özelliklerini maddî olmayan
35
rûha nispet ederek açıklamaktadır.
Tekrar materyalizmin Batı düşüncesindeki serüvenine dönecek
olursak; materyalizm İslâm dünyasında gözden düştüğü ölçüde Batı’da önem
kazanan bir teori oldu. Avrupa’da XVII. yüzyıl bilim devrimiyle yaşanan
kozmolojik paradigma değişimi, Batılı düşünürleri Aristoteles’e alternatif
doğa felsefeleri arayışlarına itti. Bu bağlamda Giordano Bruno (1548 –1600),
Francis Bacon (1561 –1626), Daniel Sennert (1572-1637) gibi filozoflar,
36
antik atomcu görüşlere yeniden ilgi duydular. Paris’te bir papaz ve aynı
zamanda Kraliyet Kolejinde astronomi hocası olan Pierre Gassendi (1592-
1955) Aristotelesçi evren anlayışına alternatif olarak Epikürcülüğü yeniden
canlandırmaya çalıştı. Ancak bunu yaparken atomların ezeli olmadığını ve
yaratılmış olduğunu iddia etti. Böylelikle Epikür’ün atomcu doğa felsefesini
Hristiyanlığın yaratılış teorisiyle ile uzlaştırdı. Gassendi’nin materyalizmi
fiziği olduğu kadar ve psikoloji sahasını da içine alır ve tabiatta var olan
37
b ü t ü n h a d i s e l e r i n a t o m l a r ı n o r g anizasyonu ile gerçekleştiğini iddia eder.
33
Örneğin âlemin cevher ve arazlardan meydana geldiğini kabul eden İmamM Eüşc‘earrrîe bdüu
Mbaağklaāmlâdtia’ş -Şrueyhhu nE bsi’ol-lHuka svaen enle-Efeşs‘a rtîüründen bir cism-i latîf, yani hava olduğunu iddia
etmekte; hayat, irâde ve bilgi gibi unsurları ise araz saymaktadır. İbn Fûrek,
, haz. Daniel Gimaret (Beyrut:Dârü’l-Meşrik, 1987), s.
23467. Tehâfütü’l-felâsife
Gazzâlî, mücerred rûhun insanın aslı, maddî bedeni ise onun âleti olduğu şeklindeki
düalist insan nazariyeMsienâi libmenü imussûelmi’diş-dtiirn. Bk. Gazzâlî, , çev. Mahmut
Kaya - Hüseyin Sarıoğlu, (İstanbul:Litera 2005), s. 219.
35
Fahreddîn er-Râzî, , haz. Semih DügayDmic,t i(oBneayrryu ot:f Dthâer üH'il-sFtoikryri 'ol-f
L3Id6üebansani, 1992), s. 26. |399|
Robert EHn. cKyaclrogpoend, i“aA otof mthies mSc iinen tthifeic S Reveveonltueteiothn Centurty”,
, ed. Philip Wiener, (USA: Charles Scribner's Sons 1973), I, 132 vd; John Henry,
bilimname
“Matter”, ed. Wilbur Applebaum, (NewM Yeomrko r&y düşünce platformu
XXX, 2016/1
o3L7fo Jnadno Pni n2b0o0r0g), s. 621
Lauge Olaf Nielsen, “A Seventeenth-Century Physician on God and Atoms”, in
ed. Norman Kretzman, (Kluwer 1988), s. 297-369.
Mehmet BULĞEN
Ancak onun metafiziği -Gassendi yaratıcı ve inayet sahibi bir Tanrı’nın
varlığını itiraf etiği içindir- materyalistik değil, klasik dönem kelâmcılarında
olduğu gibi ‘ve hatta materyalist’tir. Bu doğrultuda Gassendi’yi, Hristiyan
dünyasının Ebü’l-Hüzeyl’i saymak mümkündür.
Gassendi, Galileo (1564 –1642), Newton (1642 –1726) gibi inançlı
38
bilim adamlarının atomculuğu benimsemesine zemin hazırlamış olsa da ,
39
düalist insan görüşünü savunan Descartes’i (1596 –1650) karşısına aldı.
Zira Descartes bir taraftan cansız dünyanın, hattâ bitkiler ve hayvanların
materyalist karakterini kabul ederken diğer taraftan insan söz konusu
olduğunda onun maddî bedeninin yanında bilinç, düşünce gibi özelliklerini
taşıyan madde ötesi ölümsüz bir rûhunun da olduğunu kabul ediyordu.
Dolayısıyla Descartes’in Kartezyen felsefesi, -müteahhirûn dönemi
kelâmcılarında olduğu gibi- evrenin iki temel unsurdan oluştuğunu söyler:
maddi/cismani (corporeal) bedeni oluşturan yer kaplayan (mütehayyiz)
cevher ve düşünceyi temsil eden ruhânî cevher. Bu ikisi insanda gizemli bir
40
şekilde bir araya gelir.
XVIII. Yüzyılda Newton mekaniğinin de etkisiyle deizmin
yaygınlaşması materyalizme ön hazırlık oluşturdu. Aslında Newton’un
kendisi inançlı bir Hristiyan olarak Tanrı’nın evreni sadece yaratmakla
41
kalmayıp, hâli hâzırda onun düzenini koruduğunu savunuyordu. Diğer
taraftan, onun geliştirdiği hareket kuramları evrenin bir bütün olarak
matematiksel bir düzen içinde mekanik bir şekilde işlediği anlamına
geliyordu. Bu bağlamda Newton mekaniği Avrupa’da deizmin
yaygınlaşmasına arka plan oluşturdu. Deizm evreni yaratan ya da kaostan
kurtaran bir Tanrı anlayışına sahip olmakla birlikte, sonraki süreçte evreni
kendi başına bırakmaya çalışır. Ancak bu durum tüm mekanistlerin
materyalist olduğu anlamına gelmemektedir. Diderot (1713 – 1784), Voltaire
(1694 - 1778) ve Frederick the Great (1712 –1786) için mekanik evren
tasavvuru materyalizm ve ateizme götürürken, Leibniz (1646 –1716),
Shaftesbury (1671 – 1713), J.G. Herder (1744-1803) ve Goethe (1749-1832)
Gassendi the Atomist: Advocate of History in an Age of Science
38
Lynn Sumida Joy, ,
(39Cambridge: University Press,” 1 i9n8 T8h)e s C. r1e8a0t.e d Wold
|400| Margaret J. Osler, “Divine Will and The Mechanical Philosophy: Gassendi and Descartes
on Contingency and Necessity , (Cambridge: University Press, 1994),
s. 180.
bilimname 40
düşXüXnXc,e 2 p0l1at6f/o1rm u 41 Keith CaFmoprecell,, “MMaattteerri,a laisnmd , MVIe, t8a,p9h. ysics in Newton's Natural Philosophy
Newton’un bu konuda Leibniz ile yapmış olduğu tartışmalar meşhurdur. Bk. Hylarie
Kochiras, , (Doctoral
Dissertation University of North Carolina, Capel Hill 2008), s. 107.
Description:Dolayısıyla onun tam olarak bitirmeye muvaffak olmadığı Yeni İlm-i . Metin Yurdagür, “Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf”, Türkiye Diyanet Vakfı. İslam Ansiklopedisi . belirleyici olduğu bir sahne olarak gören bu görüş aslen Feuerbach'in (1804 .. Tasavvuf ve kelâm geleneğindeki bu isimle