Table Of Content73
Planlama 2018;(Ek 1):73–90 | doi: 10.14744/planlama.2018.66376
BİLDİRİ METNİ
Türkiye Kentleşmesinin Çok Boyutlu Sürdürülemezliğinde Yeni Bir Yol
Arayışı: Orta Ölçekli Kentler Üzerinden Kır-Kent Dayanışma Ağları
In Search of a New Approach for Multidimensional Unsustainability of
Turkey’s Urbanisation: Rural-Urban Solidarity Networks on the Basis of
Medium-Sized Cities
Çare Olgun Çalışkan,1 Azime Tezer2
1Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul
2İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul
ÖZ ABSTRACT
Türkiye kentleşmesinin, sadece nüfus hareketleri ve yerleşim- The maintenance of urbanisation in Turkey appears to be on a trend
lerin büyüklük ve yayılma etkileri bakımından değil, toplumsal, whereby it will lead to further lack of solution in the existing situ-
ekolojik, ekonomi-politik ve kır-kent ilişkilerine dair sorunlar ation not only by reason of its effect in terms of magnitude and
dispersion on population movements and settlements, but on the
içeren ve devam etmesi halinde mevcut durumu daha da çö-
basis of its multidimensional nature including social, ecological, eco-
zümsüz kılacak bir gidişatı söz konusudur. Hızlı büyümeye ça-
nomic-politic and rural-urban associations. This unsustainable trend
lışan ve neoliberal kentleşme politikalarının baskınlığına sınırlı of urbanisation stems from the domination of neoliberal urbanisa-
ve yetersiz müdahalesiyle devletin de göz yumduğu bu sürdü- tion policies aiming at rapid development which the state turns a
rülemez kentleşme eğilimi, gelişmekte olan ülkeler kadar dünya blind eye to by extending merely limited and insufficient interven-
geneli için de benzerlikler taşırken farklı çözüm arayışlarını da tions in response. Such a trend bears similarities in developing co-
untries notably including Turkey and around the world and brings
beraberinde getirmektedir. Yakın gelecekte kentlerin niteliksel
along with it necessities for varying solutions. The qualitative and
ve niceliksel baskı ve yayılmasının süreceği ve bu gidişata daya-
quantitative domination of urban spaces is prescribed to continue
lı artan nüfusu en çok barındıracağı öngörülen yerleşme türü
to disperse itself in near future with small-sized cities pointed out
olan orta ölçekli kentlerinse (OÖK) önerilecek yeni kentleş- as the type of settlement to accommodate the population increase
me yaklaşımları içinde özel ve öncelikli bir yere sahip olması arising from such a trend. Such settlements will thus be positioned
gerekmektedir. Şimdiye kadar nüfus ve temel sosyo-ekonomik as a special and prioritised element in suggestions for new appro-
gelişme ekseni dışında ele alınmayan OÖK, ülkemizdeki sür- aches to urbanisation. Medium-sized cities have not been discussed
outside the axes of population and basic socioeconomic develop-
dürülemez kentleşme seyri için farklı potansiyeller, nitelikler
ment so far. However, these cities may constitute the main axis of
ve ilişkiler üzerinden çözüm yaklaşımının temelini oluşturabi-
a significant approach focusing on solutions on the basis of different
lecektir. Türkiye kentleşmesinin sürdürülemezliğinde, yeni bir
potentials, characteristics, and linkages for the unsustainable course
yol arayışı için OÖK’yi odağına alan bu çalışma bu bakımdan of urbanisation observed in Turkey. The present study concentrates
OÖK’nin hangi niteliksel boyutlar ile ele alındığında kentleşme- on small-sized cities as a means to find a new pathway in the midst
Bu makale, Çare Olgun Çalışkan’ın İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde sürdürdüğü “Türkiye Kentleşmesi İçin Yeni Bir Yol Arayışında Orta Ölçekli Kentler
Üzerinden Kır-Kent Dayanışma Ağları: Kars-Boğatepe Örneği” başlıklı tez çalışması kapsamında hazırlanmıştır.
Geliş tarihi: 02.11.2017 Kabul tarihi: 27.06.2018
Online yayımlanma tarihi: 01.08.2018
İletişim: Çare Olgun Çalışkan.
e-posta: [email protected]
74 PLANLAMA
de yapıcı/çözümleyici bir rol üstlenebileceğini sorgulamakta ve of the unsustainability of urbanisation in Turkey and moves on to
bu bağlamda OÖK’yi güçlü bir kır-kent ilişkisi, yerel ekonomileri question the qualitative dimensions to be utilised in deliberations
canlandırabilecek, rekabetçilik yerine dayanışmayı koyan ve ağ concerning medium-sized cities with a view to allowing them to
ilişkilerine dayalı olarak tariflemeye çalışan bir yöntem dene- assume a constructive/solution-oriented role in this respect. The
study thus represents an attempt at a methodology that replaces
mesini içermektedir. Türkiye’de süregelen kentler ve bölgeler
competition with solidarity and endeavours to establish such so-
arası dengesizlikler, ekolojik kayıplar, kırsalın ve üretim yapıla-
lidarity on the basis of network-specific linkages. In addition, the
rının azalan değeri ile göç olgusu hala önemini korumaktadır.
present study addresses the long-established imbalances between
Mekânsal açıdan çok merkezli gelişim ihtiyaçlarını farklı yönle-
cities and regions, ecological losses, the central position assumed by
riyle içeren bu çalışma, bir yanıyla metropolleşen (büyükkentle- rural spaces and production structures at decreasing values in the
şen), bir yanıyla da çok yönlü gelişme sorunları yaşayan kentler phenomenon of migration, and the needs for spatially polycentric
arasında denge unsuru olarak OÖK’yi görmekte ve bu kent- development in Turkey by attaching to them the respective level
ler üzerinden kır-kent dayanışma ağlarının teorik-kavramsal bir of gravity. In this framework, the study aims to establish a relatively
arka plan üzerinden genişletilmiş okumasını yaparak Türkiye için genuine definition for medium-sized cities to be applied in Turkey
görece özgün bir OÖK tanımı ortaya koymayı amaçlamaktadır. by offering a wide-scale interpretation for the networks of solidarity
between rural and urban spaces through these cities on the basis
Çalışmanın sonunda, OÖK’yi kır-kent ilişkisi ve dayanışma ağları
of a theoretical-conceptual background. The final part of the study
bakımından tanımlamak için belirli adımlardan oluşan çok değiş-
applied a multivariate methodology comprised of specific steps to
kenli bir yöntem uygulanmış, ulusal ölçekte istenilen düzeyde
define medium-sized cities in terms of the rural-urban linkage and
veri temini ve analizi yapılamamış olsa da belirli ön bulgulara ve
networks of solidarity and even though the desired level of data
ileriye dönük olarak çalışmanın geliştirilmesine yardımcı olacak acquisition and analysis could not be achieved at the national scale,
değerlendirmelere ulaşılmıştır. Bu çalışma, gerek kentleşmede the study was able to obtain specific preliminary findings and further
OÖK’nin yeri ve önemini gerekse taşıyacağı niteliklerin türü ve deliberations that will assist in the prospective development of the
temsilinin ne denli gerekli ve bir o kadar da zor olduğunu ortaya study. The present study is of great significance in that it establishes
koyması bakımından son derece önemlidir. the importance of medium-sized cities in urbanisation and the ab-
solute need for and respective difficulty of determining the type and
characteristics to be attained in such cities.
Anahtar sözcükler: Ağlar; dayanışma; kentleşme; kır-kent ilişkisi; orta Keywords: Medium-sized cities; networks; rural-urban linkages; solidarity;
ölçekli kentler. urbanization.
Giriş 2050 yılına doğru yaşanacak nüfus artışının %95’inin gelişmek-
te olan ülkelerin kentsel bölgelerinde gerçekleşeceği beklen-
Dünya kentleşmesinin nüfus ve yerleşim büyüklükleri bakımın- mektedir (Davis, 2010). 2030 yılı için gelişmekte olan ülkelerin
dan bugünü ve yakın gelecekteki seyri, Türkiye gibi gelişmek- kent nüfusunun 2 katına, kullanılan kentsel arazi miktarınınsa
te olan ülkelerin kentleşmeleri bakımından önemli tespit ve 3 katına çıkması beklenirken (UN, 2016b), dünya genelindeki
öngörüler içermektedir. 1980’den itibaren gözle görülür bir kentleşmenin nüfus ve yerleşim alanları bakımından izlediği sey-
artış eğilimi gösteren dünya kentsel nüfusu 2007’de ilk kez rin sürdürülemeyeceği açıkça ifade edilmektedir (Reader, 2007;
kırsal nüfus oranını aşmış (data.worldbank.org) ve günümüz- UN, 2016b). Söz konusu kentleşme seyrinin 21. yüzyılla bir-
de %55’e ulaşarak 4 milyarın üzerine çıkmıştır (UN, 2016a). likte ekoloji, metropolleşme, kır-kent ilişkileri, tarımsal üretim
Dünya kırsal nüfusuysa, 1980’li yıllardan bu yana oranını %16 gibi alanlarda giderek artan endişeleri de beraberinde getirdiği
kaybederek 3.4 milyara ulaşırken Türkiye ve Latin Amerika ve ülkeleri yeni çözüm arayışlarına ittiği bilinmektedir. Türkiye
ülkeleri gibi hızla gelişen/kentleşen ülkelerde en büyük kayıp- gibi gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçlerinde daha da
ları vermiştir (data.worldbank.org). 2050’de yaklaşık 10 milya- belirleyici hale gelen ‘metropolleşme’ konusunda Mumford’un
rı bulacağı tahmin edilen dünya nüfusundaki artışa neredeyse ‘büyüme’ ve ‘çöküş’ üzerine temellenen tezinden esinlenen de-
bütünüyle kentlerin katkıda bulunacağı öngörülürken (Davis, ğerlendirmeler, metropoliten gelişim doruk noktaya ulaştığında;
2010; UN, 2014b), kırsal nüfusun artışını durdurmaya başla- sorunları çözülüp, gelişme doğru yönlendirilmediğinde çöküşün
yacağı; 2020’de en yüksek seviyesine ulaşıp bunun ardından kaçınılmaz olacağını vurgulamaktadır (Çabuk ve Demir, 2010).
düşüşe geçerek 2050’de 3.2 milyar olması beklenmektedir Bu bağlamda hızlı kentleşen, kırsal gücünü belirli oranda ko-
(UN, 2014a). Yerleşim büyüklükleri açısından bakıldığındaysa, ruyabilmiş ve kentleşmenin olumsuz etkilerini giderek daha
yakın gelecekte hızlı büyüme gösteren kentsel yerleşimlerin, fazla hisseden Türkiye’de kentleşmeye dayalı yaklaşımlara yön
bugün dünya kentsel nüfusunun yaklaşık %60’ını barındıran verebilecek temel çıkarımlar arasında öne çıkan konular, özetle
ve nüfusu 1 milyondan az olan orta ve küçük ölçekli kentler kentsel alanlarda artmaya devam edecek nüfus, kır üzerinde-
olacağı öngörülmektedir (UN, 2016a; UN, 2014c). Bugün, ne- ki kentleşme baskısı ve buna bağlı kayıpların artışı ile kentsel
redeyse dünyadaki kentsel nüfusun yarısı (dünya nüfusunun da denge arayışlarında alt metropoliten yerleşmelerin (başta orta
%26.8’i) nüfusu 500.000’i geçmeyen kentlerde yaşamaktadır. ölçekli kentlerin) artan önemi olarak sıralanabilir.
Çare Olgun Çalışkan, Azime Tezer 75
Türkiye’nin kentleşme sürecine nüfusun kentsel alanlardaki bi- Türkiye’de kentleşme-ekolojik yapı ilişkisine bakıldığında,
rikim süreci ötesinde bakıldığında; kentleşmenin, ekonomi-poli- 1990’lı yıllarla birlikte ekolojiye dair kaygıların arttığı ve kirlen-
tik, toplum-mekan ilişkisi, ekolojik etki ve özellikle de kırsal yapı meye yol açan etmenlerin başında kentleşmenin gösterilmeye
ve kır-kent ilişkisi bakımından çok boyutlu sorunlar içerdiği ve başladığı görülürken metropoller ekolojik sorunların yoğunluk
bunların kentleşmeye dayalı çözüm yaklaşımlarını belirlemede kazandığı bölgeler olmuşlardır (Tokuçuoğlu, 1993). 2000’li yıl-
önemli etkileri olduğu söylenebilir. Ekonomi-politik yönüyle irde- larsa, hızlı kentleşen ülkemizde ekolojik dengelerin bozulduğu,
lendiğinde, dünya kapitalizmi ile bütünleşmeyi sürdüren Türkiye kırsal ve doğal çevrelerdeki kentleşme ve yatırım baskılarının
kentleşmesi, mekânın yeniden üretimi, kentsel boş arazilerin arttığı ve bu süreci kontrol altına alacak bir kamu politikası-
giderek azalması ve neoliberal politikalar gereği yeniden işlev- nın geliştirilemediği bir süreci öne çıkarmıştır (DPT, 2007).
lendirilmesi gereken alanlar nedeniyle büyük ölçüde mekânsal Yoğun göç ve kentleşme sonucu ekolojik eşikleri baskı altın-
dönüşüm süreçleriyle şekillenmekte (Çalışkan vd, 2013) ve bu daki kentlere odaklanan Çavuşoğlu (2017), son yıllarda yapılan
durum özellikle metropollerde yoğun olarak karşımıza çıkmak- yasal düzenlemelerle kırsal alanlar, ormanlar, tarım alanları,
tadır. Ülkemizde nüfus ile kapitalin ülke mekanındaki dağılımı- meralar ve su kaynaklarının alım-satım ve kar amaçlı projelere
nın piyasa süreçleri ile belirleniyor olması, kendini ‘mekansal konu edilebilmesiyle, kentsel ya da kırsal alanda metalaşmamış
eşitsiz büyüme’ ile ortaya koyarken (Tekeli., 2006), bir yanda hiçbir bölgenin kalmadığının altını çizmektedir. Türkiye’nin son
metropolleşen diğer yandaysa göç ve sosyo-ekonomik gelişme dönem yapılaşma sürecini ele alan Karabey de (2014), gelecek
sorunları artan kentleri ortaya çıkarmaktadır. Türkiye kentle- kuşaklar için doğanın kendini yenileyebileceği rezerv alanlar
rinin neredeyse tamamında küreselleşmenin yarattığı değişim bırakmayan kentleşme süreçlerinin kalkınmacı ve modernleş-
ve benzeşme süreçlerinin izlenebileceğini belirten Kiper (2007), meci amaçlarla, tarih bilincini ve bilimsel bilgiyi yadsıyarak ya-
üretim özelliklerini yitiren kentlerin birer tüketim merkezine pılageldiğini vurgulamıştır. Yakın gelecekte, iklim değişikliğine
dönüşerek birbirine daha çok benzeyen mekânsal yapılarıyla bağlı olarak dünyanın birçok yerinde kentsel alanların kırsal
kimliksizleştiğini ifade etmektedir. Tekeli’nin yarışan yerellikler ekosistem servislerine daha yoğun bir biçimde bağımlı kalacağı
olarak tanımladığı bu süreçte yerel yönetimler, sermayenin des- bilinmekteyken (Leeuwen, 2015), Türkiye’de kentleşmenin bir
teklenmesine yönelik bir müdahale anlayışına yönelirken (2006);
kalkınma aracı olarak görülmesi, giderek üretim alanı ve iliş-
belediyelerin başarısı artık sağladığı kamu hizmetinin niteliğiyle
kilerinin değişmesine, dışa bağımlılığın artmasına –dolayısıyla
değil, yöresine çekeceği yatırımın miktarı ve karlılığı ile ölçülür
beslenme alanlarının kaybolmasına- neden olduğundan kent-
hale gelmiştir (Kiper, 2007).
leşmenin gerekliliğini sorgulayan eleştirilere konu olmaktadır
(Güney ve Selçuk, 2012).
Toplum-mekan ilişkisi yönüyle bakıldığındaysa, Türkiye kentleş-
me süreci boyunca bu ilişkinin başarılı analiz edilemediği ve
Kırsal yapı ve kır-kent ilişkilerine bakıldığında, güçlü potansiyel-
kentleşmeye, -nüfus odaklı- engellenebilir bir yer değiştirme
ler içeren dünyadaki sayılı bölgeden biri olan Türkiye’de kent-
olarak bakan yüzeysel yaklaşımların ağırlıklı olduğu görülmek-
leşmenin geleceği kritik önem taşımaktadır. Son dönemde
tedir (Tekeli, 2011). Bugünse Türkiye kentleşmesinin genelde
Avrupa’da kırsal kalkınma politikaları için potansiyel bir araç
ekonomik ve mekana dayalı eylem ve sonuçlarla belirlendiği,
olarak değerlendirilen kır-kent ilişkileri, kentsel alanların kır-
toplumsal yapı dinamiklerinin sonucu etkileyecek düzeyde ge-
sal hinterlantlarıyla olan ilişkileri bakımından da önem kazan-
nel bir bileşen olarak görülmediği (Çavuşoğlu, 2017); toplum-
maktadır (Copus, 2015). Artık geçmişte olduğu gibi kesin bir
sallığın, devletin gücü ile sermayenin dönüştürücü etkisi altın-
kır-kent ayrımından söz edilemeyeceği iddia edilse de (Tekeli,
da edilgen bir konuma itildiği görülmektedir (Altınok ve Enlil,
2011-2016; Harvey, 2013; Lefebvre, 1970), Türkiye deneyimi-
2012). Türkiye kentleşme süreci beraberinde psikolojik açıdan
nin bu iddiayı tam olarak karşılamadığı söylenebilir (Yoloğlu,
farklı hoşnutsuzluklar da yaratırken bunun ardında değişen
2017; İrdem ve Mutlu, 2016). Güncel kentleşme tartışmaları,
gündelik yaşam pratikleri, kırsaldan ayrışma, kentsel mekanın
kenti ve kırı yeni bir yerleşmeler sistemi ve kavramsal yaklaşım
büyüklüğü ve kalabalık hali gibi etmenler yatmaktadır (Sevinç,
içinde ele almayı gerekli görürken (Tekeli, 2016), kent ve kırı
2012). Ülkemizde, insanların yaşam memnuniyetine ilişkin araş-
birbirinden ayıran istihdam yapıları da önemli değişikliklere
tırmaların küçük ve OÖK’leri öne çıkarması bu tespitin dolaylı
uğramakta (Öğdül, 2010) ve tarım yeniden kent gündemi içi-
bir yansıması olarak okunabilir (TÜİK, 2013). Ostrom’un, met-
ropolden küçük ölçekli yerleşimlere doğru gidildikçe işbirliği, ne girebilmektedir (Tekeli, 2016). 1980’den buyana uygulanan
kolektif eylem gücü yaratma ve katılımlı sonuç elde etmenin tarım politikalarının temelde üretici ile devlet arasındaki bağ-
kolaylaştığını ortaya koyması da (Ostrom’dan aktaran Harvey, ları koparan, çiftçi örgütlülüğünü zayıflatan, şirketlerin tarım-
2013) bu açıdan önemlidir. Öte yandan özellikle son 10 yılda da egemen olmasına zemin hazırlayan ve hem tarımsal üretim
dünyanın birçok yerinde toplumlar, yaşam alanlarının değişimi, ve rezerv alanlarının azalmasına yol açan, hem de ekosistem
gelişimi ve dönüşümü ile ilgili kararların kendi iradelerine rağ- dengesini bozucu mekan politikalarını yaygın hale getiren bir
men dayatılmasına karşı tepkilerini daha görünür biçimde or- süreç yarattığı söylenebilir (Aysu, 2013). Endüstriyel gelişme
taya koymakta ve kentleşme süreçlerinin bir eyleyicisi/paydaşı ya da yayılmacı kentleşme politikaları sonucu tarımsal üretim
olduklarını göstermektedirler (Çavuşoğlu, 2017). alanlarında görülen fonksiyonel dönüşümler son yıllarda en sık
76 PLANLAMA
gelişmekte olan ülkelerde yaşanırken (Azadi ve Ho, 2011; Kra- arası dengesizlikleri arttırarak, çözüm yaklaşımlarını daha da
us, 2013), bu dönüşümlerde en fazla payı olan etkense, kent- zorlaştırdığı açıkça görülmektedir. Bir yandan hızla-kendine
sel nüfus artışıdır (Azadi ve Ho, 2011). 2000’li yıllarla birlikte özgü (nüfus birikimi ve siyasi kararlarla) metropolleşen, diğer
artık kendi kendine yetebilen tarım ülkesi imajını kaybeden, yandan da bütüncül politikaların uygulanmayışıyla sosyo-eko-
dışa bağımlılığı artan bir Türkiye’den söz edilmeye başlanmıştır nomik açıdan geri planda bırakılan kentler sonucu mekânsal
(Güney ve Selçuk, 2012). Öte yandan 2012 ve 2013 yıllarında bir kutuplaşmaya yol açan bu temel sorun, buradaki çalışmanın
yapılan idari düzenlemelerle ülkemizdeki kent ve kır yerleşim- çıkış noktasını oluşturmaktadır. Çalışma, kentlerin gelişimin-
lerine dair alansal ve nüfusa dayalı dağılım dengesi değişmiş, de daha dengeli bir yaklaşımın gerekliliğine odaklanmış ve bu
bu düzenleme öncesi %23 olan kırsal nüfus oranı %8,7’ye noktada -yakın geleceğin kentleşme öngörülerinde önemi artacak
(günümüzde %7.7’ye) kadar düşmüş (TÜİK, 1927-2000 ve olan- “orta ölçekli kentler” üzerinden nasıl bir çözüm yakla-
TÜİK, 2007-2017) ve kırsalın temsil gücü önemli ölçüde azal- şımı geliştirilebileceğini irdelemiştir. Bu bağlamda, rekabetçi-
mıştır. Oysaki Türkiye’nin, ilçeler düzeyinde %45’inin kırsallığı yereli tüketen bir kentleşme yerine kırsal yapılar ve kır-kent
baskın, %38’inin geçiş bölgesi ve sadece %17’sinin kentselliği ilişkileri üzerinden -yerel ekonomileri destekleyici- dayanışma-
baskın özellikler gösterdiği; geçiş bölgelerinin yüksek oranı- cı bir kentleşmeyi; alan/mekan odaklı bir gelişme yerine de ağ
nınsa kentsel ve kırsal yapıların geçirdiği değişimi gösterdiği ilişkilerini ön plana çıkaracak bir yaklaşımın gerekliliği ortaya
bilinmektedir (Öğdül, 2010). Bu bağlamda bir yanıyla güç ve koyulmuştur. Bu yaklaşım içinde Türkiye için nasıl bir orta
nüfus kaybına uğrayan kırsal alanlar diğer yandan büyük kent- ölçekli kent tanımının uygun olduğu sorusuna yanıt aranan
lerden daha küçük ölçekli yerleşimlere yönelen bir tersine göç yöntem kısmında demografik ve sosyo-ekonomik nitelikteki
eğilimine de konu olmaktadırlar. Bu göçler, kent-kır ilişkileri ikincil verilerden yararlanılmış ve il bazında karşılaştırmalı ana-
kadar kırdaki değişimi de yansıtırken, kırsal-geleneksel yapıyı liz tabloları geliştirilmiş ve sonunda il düzeyinde orta ölçekli
kısmen de olsa dönüştürmektedir (Gıda Tarım ve Hayvancı- kentler belirlenmiştir. Çalışmada izlenen adımlar ve yöntemin
lık Bakanlığı vd., Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi 2014-2020, gerekçeleri ile teorik/kavramsal arka plan ilerleyen bölümler-
2014). Son yıllarda kırsal alandaki tarım ve doğa kaynaklı ye- de detaylandırılmıştır.
rel girişimciliğin artması da değişen bu göç eğilimlerinde etkili
olabilmektedir. Kentlerde tüketicilerin sağlıklı ve doğal gıdaya Türkiye Kentleşmesi İçin Yeni Bir Yaklaşım
yönelik artan kaygıları ve üreticilerin serbest piyasada (çok Önerisi
aktörlü geleneksel gıda zincirinde) düşük gelir payına sahip ol-
ması, tarıma dayalı yerel girişimciliğin büyümesindeki başlıca Giddens, devlet ve piyasa mantıklarının hakimiyetindeki kent-
etkenlerdir (Yaşlak, 2016). Bir nevi aracısız bir yerel ekonomi leşmenin, kentleri yönlendirmede başarısız kalarak, yaşanabilir
anlamı taşıyan ve doğal üretim süreçlerini içeren söz konusu kentler ve geleceği konusunda belirleyici olabilen yerel toplu-
kırsal girişimciliğin (Jarosz’dan aktaran Yaşlak, 2016), başta in- luklar yerine insancıl olmayan kentler ve yabancılaşmış top-
ternet kullanımı ve ilerleyen teknolojik imkanların da etkisiyle luluklar yarattığını ortaya koymaktadır (Giddens’tan aktaran
uzak mesafeli ekonomiler yaratabildiği ve kır-kent ilişkilerine Tekeli, 2006). Küreselleşmiş bir bilgi toplumuna geçişi yaşayan
yeni bir boyut kazandırdığı söylenebilir. Ancak günümüzde dünyada, yerleşme terminolojisinde yeni bir kavramsallaştırma
mekânsal kutuplaşmalar gelişmiş bölgeler lehine güçlenme, arayışına girilirken (Tekeli, 2016), kentleşmenin artık gezegen-
eşitsizlikler artma, sosyal bütünleşme de zayıflama eğilimi gös- sel bir olgu olduğu, kır-kent karşıtlığının ötesinde, kentleşme
terirken, ana göç eğilimlerinin önemli oranda değişmemesiyle için yeni bir söz dağarcığına ihtiyaç olduğu savunulmaktadır
birlikte nüfus belirli şehirlerde toplanarak bu yerleşmelerin (Brenner’dan aktaran Cihanger, 2014). Türkiye’de yerleşme
çekim güçlerini arttırmaktadır (Kalkınma Bakanlığı, Türkiye yapısının yeniden tanımlanması için farklı vurgu noktaları olan
Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi-2014-2023, 2015). Ülke- araştırmalara ihtiyaç olduğunu ileri süren Tekeli’yse ülke me-
mizde gelişmişlik düzeyi ile göç arasındaki güçlü korelasyon kanındaki eşitsiz gelişime ilişkin yeni uyum süreçleri ve ge-
(gelişmişlik düzeyi düşük seviyeden yüksek seviyeye gittikçe lişim dinamiklerinin yeni bir açıklayıcı çerçeve kullanılarak
göç eğiliminin azalması) varlığını sürdürmekte ve ekonomik irdelenmesini ve bunun, kırsalı da bütüncül olarak içermesi
nedenler hala en önemli göç nedenlerini oluşturmaktadır (Ya- gerekliliğini belirtmiştir (Tekeli, 2006). Dünya genelinde bü-
kar, 2013; Şen, 2014). Aynı zamanda iç göçlerin niteliği za- yük kentler üzerinden şekillenen kentleşme eğilimleri yerine
manla değişmiş, azalan kırsal nüfusun da etkisiyle ağırlıklı göç alt metropoliten alanlar ve daha küçük yerleşmeleri odağına
eğilimi artık kırdan-kente değil, kentten kente doğru olmuştur alan kentleşme yaklaşımlarının gerekliliği önem kazanmakta-
(Şen, 2014). Bu durum ülke bütününde kentsel ve bölgesel dır (UN, 2014c; Davis, 2010). Türkiye içinse nüfus seyrelmesi
denge arayışlarını da güçleştirmektedir. nedeniyle kırsal yerleşimlerin ölçek ekonomilerinden uzaklaş-
ması sonucu yaşadığı kayıplar nedeniyle yerel koşulları göze-
Farklı boyutlarıyla bakıldığında Türkiye kentleşmesinin izledi- ten yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesi bir zorunluluk halini
ği süreç ve uygulamalara yön veren eğilimlerin hem günümüz almıştır (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı vd., Ulusal Kırsal
hem de yakın gelecek için sürdürülemez olduğu ve kentler Kalkınma Stratejisi 2014-2020, 2014). Konuya yerleşmeler sis-
Çare Olgun Çalışkan, Azime Tezer 77
temi üzerinden yaklaşan Çabuk ve Demir (2010), gelişebilme Ülkemizde 1980’li yıllarla birlikte metropolleşme eğilimlerine
potansiyeline sahip orta büyüklükte kentlerin özellikle des- odaklanan çalışmalarda yerleşme kademelenmesinin bir ayağı
teklenmesi gerektiğini, desteklenecek kentlerin orta ve yavaş olarak gösterilen OÖK’ler, 2000’li yıllarla birlikte, kentleşme
gelişen bölgelerden seçilerek nüfusun dengeli dağılımına katkı alanındaki çalışmalarda, üzerine odaklanılan yerleşim alanları
yapabileceğini, bunun için nüfusun mekansal dağılımının kırsal olmaya başlamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde planlama, büyük
ve kentsel stratejilerin kombinasyonunu içermesi gerektiğini metropoliten alanların problemlerine odaklı-ayrıcalıklı ilerlemiş
ileri sürmektedir. Sonuçta Türkiye kentleşmesi için farklı kav- olsa da küçük ve orta büyüklükteki şehirlerin potansiyelleri-
ramsallıklar da içeren yeni çözüm yaklaşımlarına yönelik ihti- ni harekete geçirebilirse, bu ülkeler için yeni kentleşme gün-
yaç son derece açıktır. Çalışma, bu bakımdan -önceki bölümde demleri oluşturulabilecektir (UN, 2016b). Örneğin, OÖK’ler,
aktarılan- kentleşmenin tüm boyutlarını kapsayacak bir çözüm İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda (İBB, 2009) kentleşme so-
yaklaşımı geliştirme iddiası taşımazken, öncelikli görülen ve runlarına çözüm odaklı geliştirilen politikalara da konu olmuş
dolaylı (çarpan) etkileri ile kapsayıcı bir çözümü hızlandırması ve ara kademe-kentsel çekim merkezleri olarak ele alınmıştır.
beklenen bir çerçeve ortaya koymayı amaçlamıştır. Kentleş- Planda (İBB, 2009), ulaşım ve iletişim teknolojisindeki gelişme-
menin yerleşim büyüklükleri ve nüfus hareketleri bakımından ler doğrultusunda OÖK’lerin sayı ve etkinliğinin arttığı takdirde
yakın geleceğinde önemi tüm dünyada artmaya devam edecek kır-kent arası kutuplaşmaların, hakim göç eğilimlerinin önüne
olan OÖK’ler üzerinden temellendirilen bu yaklaşımda metro- geçilebileceği ve aşırı yük üstlenen metropollerin yükünün ha-
polleşme ekseninden uzaklaşan, yerleşmeler arası dengeyi gözeten, fifleyebileceği ileri sürülmüştür. Nitekim Türkiye’deki göç ha-
kırsal yapı ve ilişkileri daha çok içeren (dolayısıyla ekolojik açıdan reketleri incelendiğinde, bölgesel düzeyde verilen göçün düşük
daha sürdürülebilir), göç tutma kapasitesi yaratabilen bütüncül ya da yüksek oranda oluşu, komşu bölgelerdeki göç eğilimlerini
bir nitelik arayışı ortaya koyulmaya çalışılmaktadır. Bu noktada de paralel yönde etkilediğinden (Tatlı, 2016), kentler arasındaki
yerel ekonomilerin de kırsal yaşamın gelişmesini destekleye- (kırsal etkileri de içeren) göç nedenlerini azaltıcı denge poli-
cek etkiler yaratabilmesi için dayanışma ve ağ ilişkileri ile bir tikalarının gerekliliği özellikle de küçük ve orta ölçekli kent-
arada düşünülmesi gerekmektedir. Özellikle kentsel alanlarda ler bakımından son derece önemlidir (Tatlı, 2016; Özyakışır,
giderek artan sağlıklı-doğal gıda talebi ile ekolojik açıdan temiz 2012). Yerleşme sistemi içinde OÖK’lere odaklanan Yazar ise
bir çevrenin avantajlarıdan yararlanma isteği kırsal ekonomiler (2006) metropolleşme eğilimlerine karşı OÖK gelişimini ikincil
için önemlidir. OÖK’leri odağına alan planlama ve kentleşme merkez yerleşmeler olarak ekonomi ve pazar alanında öne çı-
konulu literatür birikimi, 40 yıla yayılan ve 2000’li yıllarla bir- karmayı gerekli görürken, OÖK’lerin kırsal ve kentsel gelişim
likte önemi artan bir gelişim izlerken (Şekil 1), üzerinde ortak- bütünlüğü içinde ele alınmasını vurgulamaktadır. Yazar’a koşut
laşılan bir OÖK tanımından bugün bile söz edilememektedir. nitelikteki yerleşim sistemi-nüfus ilişkisine odaklanan çalışma-
larında Çabuk ve Demir’se (2010), Türkiye’nin metropolleşme
OÖK’ler artık çok yönlü ele alınan, mekansal bir gözlem birimi deneyiminin bugün yaşandığı gibi gelecekte de kırsal ve diğer
olmaya başlamış ve çoğunlukla nüfus aralıklarına göre, kısmen de kentsel yerleşme türleri (küçük ve orta büyüklükte kentler) için
farklı sosyo-ekonomik, demografik vb. değişkenlerden yararla- olumsuz etkileri olacağını ortaya koymuşlardır. Çalışmaları, den-
nılarak belirlenmektedir. Bu konuda geniş kapsamlı analiz ve ça- geli gelişimin temel mekansal araçlarından biri olarak görülen
lışmaların yoğunlaştığı ülkeleri barındıran AB ile birlikte OECD OÖK’lerin geliştirilmesi yaklaşımının Türkiye’de başarılı olama-
ve UN‘nin belirlediği OÖK kabulleri, çok sayıda akademik çalış- dığını; mevcut bölgesel ve kentsel politikalar devam ettirildiği
mada referans olarak gösterilmektedir. Ancak hem uluslararası takdirde, küçük-orta ölçekli yerleşimlerde gerileme eğiliminin
alanda hem de Türkiye özelinde yerleşmelerin ölçek ve nüfus giderek artacağını göstermiştir (A.g.e., s.212).
kabullerindeki farklılıklar bu konuda esnek bir analiz zemini ya-
ratırken (Tablo 1), aynı zamanda bölgesel düzeyde (Kuzey Ame-
Tablo 1. Türkiye’de ve uluslararası alanda OÖK için nü-
rika, Latin Amerika, Avrupa, Uzakdoğu vb.) ortaklaşabilen OÖK
fus aralığı kabulleri
yaklaşım ve kabullerinin olmadığını göstermektedir.
Nüfüs Aralıkları
%56.30
60.00
50.00 OECD [1] 200.000-500.000 (Kentsel nüfus)
40.00 AB [2] 300.000-1.000.000 (Toplam nüfus)
%28.30
%30.00 BM [3] 1.000.000-5.000.000 (Toplam nüfus)
20.00
10.00 %4.60 %10.80 Türkiye [4] 100.000-750.000 (Toplam nüfus)
0.00 50.000-500.000 (Kentsel nüfus)
1973-1999 2000-2004 2005-2009 2010-2014
Kaynak: [1] https://data.oecd.org/popregion/urban-population-by-city-
Şekil 1. OÖK’e dayalı yapılan uluslararası literatür araştırmasında elde edi-
size.htm. [2] www.smart-cities.eu. [3] World Urbanization Prospects,
len tüm elektronik veri tabanı ve internet erişimli akademik bildiri/makale
UN, 2014. [4] https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi.
tarama sonuçları.
78 PLANLAMA
Uluslararası literatürde daha çeşitli boyutlarıyla ele alınan ve beraberinde daha sağlıklı bir kır-kent ilişkisini sağlayabilmek
OÖK’ler genel anlamda dengeli bir mekânsal gelişimin sür- için OÖK’lerin gelişimini gerektiren nedenler özetle şu şekil-
dürülebilmesi bakımından öne çıkarılmaktadır. Bu bağlamda de sıralanabilir (Živanović vd, 2014):
OÖK’lerin metropollerden daha bütünleyici kent-kır etkile-
şimine sahip olduklarını belirten Bolay ve Rabinovich (2004), • OÖK’ler belirli oranda nüfusu tutabildiklerinden, büyük
OÖK’lerin kırsaldan daha modern bir yaşam ve istihdam kentlere yönelen göçü azaltarak metropoller üzerindeki
sunumuyla ayrıştığını; metropollerden de yine daha kaliteli nüfus baskısını azaltırlar.
bir yaşam ve daha sağlıklı bir çevre ve bazen de mikroeko- • Kırsal ve kentsel alanlar arasındaki bağlantıları sağlayan
nomi fırsatları sunumuyla nüfus akışları sağlayabildiğini ileri OÖK’ler, kırsal alanlarda tarım dışı faaliyetleri geliştirerek
sürmektedir. Sassen ise (2012) artık çoğu firmanın özellik- kırsal ekonomilerin iyileşmesini sağlarlar.
le gelişmiş ülkelerdeki pahalı ve rekabetçi kentler yerine • Sağlayacağı dağınık nüfus yoğunluğu deseniyle ülke ölçeğin-
OÖK’lere yerleşmeyi tercih ettiklerini ve bu kentleri içinde de bir bütünleşme ortamı oluştururlar.
bulunduğumuz dönemin yükselen değerleri olarak görmemiz • OÖK’lerin geliştirilmesiyle dengeli bir bölgesel kalkınmaya
gerektiğini ileri sürmektedir. OÖK’ler, uzun ömürlü/dayanık- geçilebilir.
lı birer kent olma adına daha sürdürülebilir bir büyüme sağ-
layabilmeleri nedeniyle sık sık büyük bir metropolün kıymetli Kır ve kentin iç içe geçişinin mümkün olabileceği ve buradan
bir temsilcisi olarak değerlendirilirken (Léo vd, 2009), kom- hareketle daha sağlıklı kentleşme politikaları üretilebileceğine
pakt karakterleri onlara daha iyi yaşam koşulları (ulaşımda dair ilginin giderek arttığı günümüzde, küresel politikalar so-
harcanan süre ve trafik sıkışıklığı, sera gazı salımı, etkin kamu nucu bozulan kırsal yapıların, yerelleşme ile düzelebileceğini
yönetimi vb) sağlama bakımından güç kazandırmaktadır (La- ileri süren Aysu (2015), kırsal yaşamın beraberinde ekolojik
igle, 2007; Akt. Léo vd., 2009). yapıları da düzenleyici etkilerini vurgulayarak özellikle de Tür-
kiye için kırsal yapı-ekoloji ilişkisinin öneminin altını çizmekte-
Çalışma, önerdiği çözüm yaklaşımında önemi tüm dünya- dir. OÖK’lerin özellikle kır-kent bütünleşmesi ve geri kalmış
da açıkça ortaya koyulan OÖK’lere dayalı iki temel boyuta kırsal coğrafyaların geliştirilebilmesi bakımından daha gelişkin
odaklanmaktadır. Geleceğin kentleşme süreci ve etkileri he- kentler ile kırsal çevre- bölgeler arasında bağlayıcı bir rol üst-
saba katıldığında Türkiye özelinde öncelikli görülen kır-kent lenmeleri konusunda öne çıkan yaklaşımlar (Erkut ve Özgen,
ilişkisizliği ve kentlerin baskın/öncü rolleriyle şekillenen kent- 2013), konuya yerleşmeler sistemi ve bütüncül yaklaşımlar
leşme sürecini değiştirebilmek, dolayısıyla ekolojik açıdan da açısından eğilmeyi kolaylaştırmaktadır. Bolay ve Rabinovich
daha sürdürülebilir bir süreç yaratabilmek amacıyla kır-kent (2004) ise OÖK’leri, içinde bulundukları bölge, kırsal çevre-
ilişkisi çözüm yaklaşımının ilk boyutunu oluşturmaktadır. Çö- leri ve diğer kentler ile olan ilişkileri üzerinden değerlendir-
züm yaklaşımının 2. boyutu ise OÖK’ler üzerinden belirli bir menin ve bu bağlamda kentleşme politikası içine oturtmanın
gelişme/canlandırma süreci oluşturabilmek için özellikle de önemini vurgulayarak, ağ ilişkileri içinde arabulucu-bütünleşti-
kırsalda yerel ekonomileri dikkate alan, yerleşmeler arasında rici niteliklerini ön plana çıkarmışlardır. Özellikle iç göç yapısı
geliştirilmesi gerekli görülen dayanışma ve ağ ilişkileridir. bakımından hala süregelen kırdan kente ve ağırlıklı olarak da
kentten kente yönelik ekonomik nedenlerle yapılan göçlerin
Orta Ölçekli Kentleri Kır-Kent İlişkisi, azaltılmasında OÖK’nin kır-kent ilişkisinde taşıyacağı rol son
Dayanışma ve Ağlar Üzerinden Değerlendirme derece önemlidir. Bu açıdan büyük kentlere oranla daha büyük
kır hinterlantlarına ve korunabilmiş doğal bir çevreye sahip
Çalışmada orta ölçekli kentler üzerinden güçlü bir kır-kent OÖK’lerin tarıma dayalı ve kırsal ekonomileri geliştirebilme
ilişki potansiyeli ve kırsallık yanında -yerel ekonomilerin gelişi- potansiyelinin önemli bir paya sahip olacağı açıktır.
mi bakımından- dayanışmacı ve ağ ilişkilerine dayalı bir nitelik
arayışına gidilmiş ve OÖK’leri bu bağlamda hangi değişken- Türkiye’de kır-kent ilişkisi ile doğrudan bağlantılı bir OÖK’leş-
lerin temsil edebileceği konusunda bir literatür değerlendir- me yaklaşımı bulunmazken, planlı kalkınma dönemi boyunca
mesi yapılmıştır. Günümüz bulgularının orta ve küçük ölçekli da kapsayıcı, kır-kent ilişkisini iyi analiz edebilmiş ve uygulama-
kentleri kırsal dönüşümde, kırsalla olan ilişkileri nedeniyle ya dönüşerek sonuç alınabilmiş bir deneyime rastlanmamakta-
çok önemli bir role sahip göstermeleri (Johnson vd., 2016), dır (Kalkınma Bakanlığı, Ulusal Kalkınma Planları, 1963-2014).
kentleşme yaklaşımları bakımından son derece önemli ve yol Türkiye’de kırsal alan yaklaşımları, büyük oranda kalkınmacı
göstericidir. OÖK’ler, kır-kent ilişkisinde barındırdıkları kır bakış açısıyla, nüfus hareketlerini yönetebilmeyi ve kırsal nü-
hinterlantları bakımından öne çıkarken kırsal karakterli ve fusu kendi yerleşim alanında tutabilmeyi amaçlarken kentleri
görece az gelişmiş kentlere göre daha yüksek, metropollere kollayan bir yapıya yönelmiştir. Artık kırsal gelişme politika-
göreyse daha düşük nitelikte kentsel özellikler taşıyan yerle- larını içeren yaklaşımların rolü oldukça farklı, küreselleşme-
şimler olarak değerlendirilmektedir. Ülkelerin sosyo-ekono- nin etkisinde, hızla gelişen teknoloji ve kurumsal yenilikler ile
mik gelişmesi bağlamında daha sürdürülebilir bir kentleşmeyi çevresel zorlayıcı faktörlerin belirlediği bir bağlam içinde ele
Çare Olgun Çalışkan, Azime Tezer 79
alınmaktadır (Byerlee vd., 2009). Bu konuda kır-kent ilişkile- OÖK kıtası olan Avrupa’da, kentleri birbirine bağlayan ağlar
rinde tarıma dayalı kırsal faaliyetlere yeni bir paradigmayla ba- üzerinde yapılan çalışmalarda OÖK merkezleri arasında kar-
kışın gerektiği yönünde kalkınma ekonomilerinin gündemine şılıklı bağımlılığın ve tamamlayıcılığın giderek artması (Yazar,
giren yeni yaklaşımlar, sektörel-endüstriyel bir bakışın ötesin- 2006), Türkiye gibi gelişen ülkelerin OÖK politikaları bakımın-
de, büyüme, yoksulluğun azaltılması, sektörel dengesizliklerin dan dayanışma ve ağ ilişkilerini öne çıkarmaktadır. Castells’in
azaltılması, gıda güvenliği ve ekolojik dengelerin sağlanması de altını çizdiği, yarışmacılığa dayanarak gelişen kademelenme
gibi etkilerle öne çıkarılmaktadır (Byerlee vd., 2009; Janvry, yerine bağlantıya ve işbirliğine dayalı bir ağ sistemi üzerinden
2010). Bu açıdan salt ekonomik büyümeye önem veren kal- hareket edildiğinde özellikle OÖK’ler, kentleşme sorunları
kınma iktisadına karşın kırsal boyutu da olan sürdürülebilir karşısında daha dirençli olabilecekler (Yazar, 2006) ve kırın
bir kalkınma hedefinde girişimciliğin desteklenmesi, ekonomik ekonomik açıdan alternatif yaklaşımlarla buluşmasına imkan
gelir kaynaklarının çeşitlenmesi, bilgi ve teknolojiye erişimin yaratabileceklerdir.
artması beklenirken yerel bilginin kullanımı ile örgütlenme-
kooperatifleşme düzeylerinin gelişimi bu hedefi hızlandıran- İçinde bulunduğumuz dönemde, kentleşmeye dayalı geniş
kolaylaştıran önemli faktörler olarak değerlendirilmektedir kapsamlı çalışmaların, varılan teknolojik altyapı ve erişim ko-
(Gülçubuk, 2018). laylıkları ile birlikte düşünüldüğünde özellikle de ekonomik
gelişme bakımından ağ ilişkilerini kuvvetlendirdiği bilinmekte-
Küresel ekonomik yapı içinde kentlerin kendi rızaları ya da dir. Bu ilişkilerin içeriği sadece ekonomik olmayabileceği gibi
tepeden inmeci politikalar sonucu edindikleri yeni rollerden kır-kent ilişkilerinin içinde bulunduğu bölgeler bakımından da
biri de ‘rekabetçilik’tir. Zaman içinde kentler, ekonomik ge- farklılıklar gösterebilecektir. İletişim ve üretim ağlarının geliş-
lişmeyi ve rekabet gücünü arttırmada en önemli mekânsal öl- mesi üzerine sınır ve kademelenme kavramlarının günümüzde
çek olarak görülmeye başlayınca kentlerin rekabetçiliğini ve önemini yitirmeye başladığı kentler, bir ilişkiler ağının parçası
performanslarını arttırması amacıyla “markalaşma” kavramı olarak ele alınabilmekte ve Tekeli’nin (2006) de işaret ettiği
da öne çıkarılmıştır (Akturan ve Oğuztimur, 2016). Kamusal gibi bu ağ ilişkileri tek yönlü bir ilişkiden, karşılıklı etkileşime
yarar-hizmet ve toplumsal hedeflerden uzaklaşılan bu süreçte yönelen bir sürecin “dayanışma mekanizması” olarak değer-
vatandaşın/kentli kavramının yerini de müşteri almaya başla- lendirilebilmektedir. Farklı fonksiyonlar taşıyan kentlerin, dü-
mıştır (Kiper, 2007). Yarışma, rekabet ve markalaşma gibi ko- ğüm noktaları olarak yakın ve uzak çevresi ile kurduğu yersel
nulardaki akademik birikim ve uygulama pratikleri Türkiye’de olmayan ilişki ağları, kentlerin içinde bulunarak etkileşime
2010’dan sonra artmış ve dünyada 30 yılı aşmış olsa da, Gert- girdiği bölge boyutunu da içerebilirken (Erkan, 2007); kırsal
ner, bu alandaki çalışmaların kavramsal bir çerçeveye, test alanların ‘içsel’ yapısı ile ‘dışsal’ faktörlerin ilişkisini kurma ge-
edilebilir modellere ve hipotezlere dayanmadığını; Kavaratzis reği ve ağ ilişkisinin kırsal alanları anlamada doğru bir yaklaşım
ise bu alandaki teorik gelişmenin uygulamada netlik kazana- olduğuna dair çalışmalar da önem kazanmaktadır (Murdoch,
madığını ortaya koymaktadır (Gartner ve Kavaratzis’ten akta- J.,2000). Bu çalışmalardan birinde Gülümser (2010), ürün-
ran Akturan ve Oğuztimur, 2016). Rekabete dayalı kapitalist özellikle bilgi-transferini sağlayan ağların, kırsal bölgelerin ula-
sistem ekonomileri, yarışan ve büyümeye odaklanan bir düzen şım ve erişim imkanlarıyla olan ilişkisine değinerek bu ilişkinin
ortaya koyarak farklı türden zorluklarla mücadeleyi gerekti- gücünün, kırsal kesimde yerel-sıcak noktalar oluşumunda et-
rirken, buna karşı geliştirilebilecek olan alternatif ve daha iyi kili olabileceğini ortaya koymaktadır. Belirli yapısal sorunları-
bir ekonomiyse dayanışmacı yönüyle öne çıkarılabilir (Albert, na rağmen Türkiye’nin 2000’li yıllarda ulaşım, haberleşme ve
2007). Türkiye’de farklı ölçeklerde pek çok kentin, kentsel bilişim hizmetleri altyapısında gerçekleştirdiği iyileşmelerin,
büyüme sorunları ile karşı karşıya olduğunu belirten Yaşar kırsal ve kentsel alanlar arasındaki erişimleri güçlendirdiği ve
(2013), devletin yeniden ölçeklenmesinde önem kazanan ya- fonksiyonel ilişkilerin çeşitlenerek köyler ve şehirlerarasındaki
rışmacı kentler söyleminin, bu sorunu daha da derinleştirdi- geleneksel bağımlılık ilişkilerinin yerini ortaklık ve işbirliği iliş-
ğini ileri sürmektedir. Son dönemde Türkiye genelinde farklı kilerine bıraktığı yeni bir sürecin oluşmaya başlaması (Ulusal
sektörlere dair kentsel proje ve enerji yatırımlarıyla çeşitli Kırsal Kalkınma Stratejisi, 2014) çalışmanın çözüm yaklaşımın-
turizm türlerinin yarattığı dönüştürücü etkiler, kırsal alanları daki kentleşme-dayanışma-ağ ilişkisine temel oluşturmaktadır.
özgün yerleşim ve üretim yapılarından, kültürel kodlarından Artık şehirlerin ağ ilişkisine dayalı, çok merkezli ve dengeli
uzaklaştırarak rekabete dayalı kentsel tüketim taleplerine ba- bir yerleşim sistemi oluşturması gündemi, Türkiye’nin üst öl-
ğımlı hale getirmektedir. Rekabetin kırsal kesimde yarattığı çek bölgesel ve kentleşme politikalarında da yerini almıştır
etkiler de üreticilerin ekonomik açıdan en az riski barındıran (Kalkınma Bakanlığı, Türkiye Bölgesel Gelişme Ulusal Strateji-
sözleşmeli çiftçilik gibi çözümlere yönelmesine yol açmakta- si-2014-2023, 2015).
dır. Bunda devletin alıcı konumdan çekilmesi ve yerini piyasa
dinamiklerine bırakarak, üreticilerin teknik destek, finansman, Bu çalışmada, önerilen çözüm yaklaşımında, OÖK’lerin hem
pazara erişim vb konularda alternatif modellerden yoksun bı- güçlü bir kır-kent ilişkisini (kırsal hinterlandı) hem de dayanış-
rakılmasının etkisi açıktır (Keyder ve Yenal, 2014). Önemli bir macı bir ağ ilişkisini temsil edebilmesi hedeflendiğinden, buna
80 PLANLAMA
dönük bir yerleşim yapısına ulaşabilmek için söz konusu nite- den daha fazla dikkat çekmesi varsayımına göre kabuller ya-
liklerin Türkiye özelinde kapsamlı-güncel bir şekilde ve doğru pılmaktadır (Jones’ten aktaran Çabuk ve Demir, 2010). Bu
yerleşme ölçeğinde temsil edilebilmesi amaçlanmaktadır. Da- açıdan OÖK’ler, birbiriyle farklılaşan yöntem ve yaklaşımlar
yanışma ve ağ ilişkileri, birbirini destekleyen iki faktör olarak içinde ele alınırken, nüfus aralıklarına dayalı kabuller yaygınlık
ele alınırken ağırlıkla tarıma dayalı yerel ekonomiler bağlamın- kazanmıştır. Nüfus yapısı dışında, 2000’li yıllarda önem kaza-
da orta ölçekli kentlerin serbest piyasa koşullarının etkisinden nan OÖK’leri belirlemeye dönük çalışmaların farklı değişken-
uzaklaşabilmesi ve alternatif bir pazar imkanı yaratabilmesi için leri de içermeye başladığı görülmektedir. Bu değişkenlerden
son derece önemlidir. Ancak her iki kavramın mekanda ve iller bazıları, en az 1 üniversitenin bulunması, baskın bir metropolün
düzeyinde nasıl bir organizasyonel yapı içinde uygulamaya konu etki alanında olmama durumu, nüfus yoğunluğu, kentsel yerleşik
olacağı, çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Her iki kav- alan büyüklüğü-oranı, aktif işgücü oranı, gelir dağılımı, lise ve ile-
ram, daha önce de belirtildiği gibi önerilen çözüm yaklaşımında, ri düzey eğitim durumu, trafik yoğunluğu-kirlilik, istihdam-işgücü,
OÖK’lerin temel niteliğinin yerel ekonomileri geliştirici birer sosyo-ekonomik gelişmişlik vb. olarak sıralanabilir (www.smart-
unsuru olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın çözüm yaklaşımı için cities.eu, E.T. 17.12.2017; ESPON, 2013, Živanović vd., 2014).
gerekli OÖK tanımına ulaşabilmek adına -bir sonraki bölümde OÖK’ler, tipolojik-işlevsel bir sınıflandırmaya ya da çok değiş-
detayları aktarılacağı üzere- 3 adımdan oluşan bir yöntem kulla- kenli bir tablo üzerinden sıralamaya da konu olabilmektedir.
nılmıştır. İlk olarak literatürdeki örnekler, ulusal ve uluslararası Örneğin Hildreth (2007), ekonomik rol ve etkilerine göre
kabuller dikkate alınırken, yerleşim ölçeğini belirlemek için ille- İngiltere OÖK’lerini sanayi, geçiş, kültürel miras/turizm, böl-
rin sahip olduğu toplam nüfus bakımından genel bir aralık be- gesel hizmet, büyük kentsel bölge içi, üniversite/bilgi kentle-
lirlenmiştir. Daha sonra, bu aralığa girebilen iller üzerinden kır- ri olarak 6’lı tipoloji üzerinden incelemiştir. Klaus (2013) ise
kent nüfus dengesi ve sektörel açıdan kırsal ekonomileri içerme stratejik planlama kapsamında kuzey Avrupa OÖK’lerini böl-
bağlamında ikinci bir daraltmaya gidilerek, kır-kent ilişkileri ve gesel konumları dışında fonksiyonel rollerine göre mal-hizmet
kırsallığın temsiliyeti sağlanmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda kır- sağlayıcı ve dengeleyici, öncü gelişen, rahatlatıcı (relief) ve sınır-de-
kent dayanışması için de önemli olan bu adımdan sonra, kır-kent ğişim-geçiş (gateway) kentleri olarak gruplamıştır. Amerika’daki
ilişkilerinin ekolojik yansıması, dayanışma ve ağ ilişkilerinin tem- OÖK’lerse Avrupa’daki eğilimden farklı olarak unutulan orta,
siliyeti bakımından belirli değişkenleri içeren nihai bir karşılaştır- metropol bölgelerin küçük merkezleri, daralan-ayrışan (yaş, ge-
ma tablosu elde edilerek, il düzeyinde OÖK’ler belirlenmiştir. lir, sınıf odaklı) kentler olarak farkındalık odaklı tanımlanmış-
tır (Fulton, 2002). Ülkemizdeyse görece ulusal ölçekteki en
Çalışmada kır-kent ilişkisi ve kırsallığın OÖK üzerinden tem- güncel yerleşim sınıflandırmasına yer verilen Türkiye Bölgesel
siliyeti sadece kırsal nüfus oranı ve tarımsal işgücü üzerinden Gelişme Ulusal Stratejisi’nde (Kalkınma Bakanlığı, 2015) yer-
değil, aynı zamanda rekabet yerine dayanışmaya bağlı, yerelde leşmeler Metropoller, Büyüme Odakları, Bölgesel Çekim Merkez-
ve yatay ilişkiler/ağlar üzerinden gelişebilecek ekonomiler ba- leri, Yapısal Dönüşüm İlleri, Öncelikli Gelişme İlleri ve Kırsal Alanlar
kımından da önemlidir. Sonuçta, ilişkilerden daha fazla yarar- şeklinde belirlenmiş, yerleşim ölçeklerineyse değinilmemiştir.
lanabilecek bir örgütlenme yapısının geliştirilmesi gerekmekte Ülkemizdeki çalışmalarda yaygın olarak OÖK’ler, kentsel ya
(Tekeli, 2006) ve bu amaçla çalışmada kentleşme içinde daya- da toplam nüfus büyüklüğü aralıklarına göre belirlenirken,
nışmacı bir ağsal ilişki öne çıkarılmaya çalışılmakta, ağlar, re- Yazar’ın (2006), OÖK’leri belirli bir nüfus aralığı dışında, sos-
kabetten paylaşıma/dayanışmaya geçişin aracı olarak işlevsel- yo-ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre grupladığı çalışması
leşmektedir. Bunun için öncelikle yerel örgütlülük, ticari ilişki yöntem bakımından farklılaşan tek çalışmadır. Türkiye’de bir
ve pazara erişim kapasitesi, alternatif/aracısız (gıda vb.) ticari yerleşimin nüfusu 20.000-750.000 aralığındaysa kent; 750.000
ağlar, teknoloji ve iletişim altyapısı gibi faktörler öne çıkmakta- ve üzerindeyse de büyükşehir olabilmekte (442 ve 5216 Sayılı
dır. Ancak bu bakımdan ülkemizdeki veri kaynakları ve yaygın- Kanunlar) ancak bu çok geniş nüfus aralığında küçük ve orta
büyüklükteki kent yerleşimleri için bir tanımlama yapılmamak-
lığının son derece sınırlı olduğu görüldüğünden; ikincil verilere
tadır. Dolayısıyla bu ikili yapının (kent-büyükşehir) yetersizliği,
dayalı çalışmanın bu aşamasında tüm iller bazında erişilebilir
kentlerin sınıflandırılmasında bilimsel ölçütlere dayalı yeni dü-
olan değişkenlerden yararlanılmıştır. Ayrıca ekolojik açıdan iyi
zenlemelerin gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır (Çabuk ve De-
durumda olabilme, tarımsal üretim bakımından gelişmiş (veya
mir, 2010). Sonuçta, ülkemizdeki OÖK çalışmalarının özellikle
gelişme potansiyeli taşıyan) bir ekonomi ve kır üzerindeki
de kentleşmeye dayalı sorunların çözümü bakımından farklı
kentleşme baskısının düzeyi de OÖK’lerin niteliklerini belir-
boyutları içerme ve nüfus dışı değişkenler üzerinden daha ge-
lemede dikkate alınan diğer faktörlerdir.
lişkin bir temsil gücüne ulaşabilme bakımından yeterli düzeyde
Türkiye’de Orta Ölçekli Kentlerin olmadığı görülmektedir.
Belirlenmesine İlişkin Bir Yöntem Denemesi
Bu çalışma, OÖK’ler üzerinden kentleşmeye dayalı çözümle-
Genel anlamda yerleşmelerin sınıflandırılmasında, belirli bir yici, yapıcı bir süreç yaratılabilmesi için gerekli tanımlamaya
nüfus büyüklüğüne dair kırılmaların diğer nüfus değerlerin- 3 temel adımdan oluşan bir yöntemle ulaşmaktadır. Çalışma,
Çare Olgun Çalışkan, Azime Tezer 81
yerli ve yabancı örneklerde kullanılan OÖK belirleme yön- bilmek için küçük üreticiler, yerel pazarlar ve ticaret ağları
temlerinden, kullandığı değişkenlerin kapsamı ve türü yanında, ile ekonomik örgütlenme biçimleri vb. konularda yeterli veri
öne çıkardığı OÖK nitelikleri bakımından da farklılaşmaktadır. bulunamamıştır. Bu nedenle kır-kent ilişkilerinde kırsal eko-
İl düzeyindeki ikincil verilerin kullanıldığı yöntemde, sırasıy- nomileri içeren temel örgütlenme ve dayanışma biçimlerinin
la nüfus aralığı ve kır-kent nüfus oranlarına bağlı tespitler ve başında gelen ‘tarımsal üretime dayalı kooperatiflere’ ilişkin
tarımsal işgücü yapısı ilk 2 adımda belirleyici olmuştur. Son ilgili bakanlık verilerinden yararlanılmıştır. Yöntem kapsa-
adımdaysa iller, kentsel ve kırsal nüfus oranları yanında sek- mında, OÖK’lerin ağ ilişkilerine dair potansiyellerini ortaya
törel işgücü yapıları, gelişmişlik düzeyleri, çevre performans- koyabilmek için -farklı ulaşım türlerine erişim düzeylerini de
ları, ulusal pazara erişim düzeyleri, internet kullanıcı sayıları içeren- ulusal pazara erişim imkanları dikkate alınmış ve Tür-
ve tarımsal üretime dayalı kooperatif sayıları bakımından çok kiye Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi’nin bu konuda il dü-
değişkenli bir tablo oluşturularak irdelenmiştir. zeyindeki analizlerinden yararlanılmıştır. Söz konusu analiz-
ler, ağ ilişkileri ve mekânsal boyutları bakımından bu çalışma
Yöntem aşamalarında kentsel denge arayışı ve kır-kent iliş- ile koşut bir yaklaşımı içermesi nedeniyle tercih edilmiştir.
kilerine dayalı dayanışmayı temsil edebilmek adına öncelikle Ulusal pazara erişim, arka planında bölgeler arası denge ve
belirli bir nüfus aralığı ve kır-kent nüfus oranı dikkate alınmış- kentsel gelişim bakımından ulusal pazar bütünleşmesine yat-
tır. Ülkemizde son dönemde uygulanan büyükşehir yasaları ile kınlığı ortaya koyarken; bölgelerin temel fonksiyon alanlarına
birlikte kır-kent nüfus ayrımında yeni bir sürece girilmiş ve ge- erişim imkanlarını da temsil etmesi nedeniyle çok yönlü ve
rek AB’ye uyum gerekse son yasal düzenlemelere elverişli bir özellikle de ağ ilişkileri bakımından önemli bir göstergedir
tanımlama çalışmasına TÜİK öncülüğünde başlanmış ancak bu (Şimşek, 2015). Buna ek olarak yakın dönemde öne çıkan
çalışma henüz tamamlanamamıştır (http://www.resmiistatis- çevrimiçi (online) ticaretin kır-kent arasındaki tarımsal üre-
tik.gov.tr, E.T. 25.09.2017). Bu açıdan AB ve OECD tarafından time dayalı ekonomilerde yarattığı cazibe ve uzak mesafeli
belirlenen ve benzer çalışmalarda sıkça kullanılan kırsal-kent- ekonomi fırsatları bakımından internet erişiminin (sabit ve
sel tipoloji kabulleri dikkate alınmıştır (Tablo 2). mobil) niceliği de bir diğer değişken olarak dikkate alınmıştır.
Diğer yandan çözüm yaklaşımının temel hedeflerinden biri
Burada, kırsal nüfusun oranı dışında, kırsal üretim yapılarını olan kentsel denge arayışında, yakın çevrelerini de etkileye-
ve ağ ilişkilerine bağlı dayanışma ekonomilerini ortaya koya- bilecek bir gelişme dinamiği yaratabilmeleri için OÖK’lerin
belirli bir gelişmişlik düzeyine sahip olmaları gerekmektedir.
Bu açıdan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Tablo 2. Nüfus oranları bakımından EUROSTAT ve
tarafından ülkelerin gelişmişlik seviyelerini ölçmek üzere eği-
OECD’ye göre kent-kır tipolojileri
tim-sağlık-gelir endekslerinin bütünleşmesi ile elde edilen İn-
sani Gelişme Endeksi (İGE), gelişmeyi il düzeyinde ifade ede-
EUROSTAT* OECD**
bilmek için kullanılmıştır. Bu amaçla Özpınar ve Koyuncu’nun
Kentsel ağırlık yerleşim %80 ≥ %75 ≥ Türkiye’deki illeri farklı düzeylerde grupladıkları (Tablo 3)
(Kentsel nüfus oranı) İGE analiz raporundan yararlanılmıştır. Gelişme düzeyi ba-
kımından ayrıca farklı sektörlere bağlı işgücü dağılımları da il
Kent-Kır arası yerleşim %20-50 %15-50
düzeyinde dikkate alınmıştır.
(Kırsal nüfus oranı)
Kırsal ağırlıklı yerleşim %50 ≥ %50 ≥
Son olarak, kır-kent ilişkiselliğinde ve kırsal yapıların öne çı-
(Kırsal nüfus oranı) karılmasında belirli bir ekolojik hassasiyeti ortaya koyabilmek,
*EUROSTAT: AB İstatistik Ofisi: http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explai- doğal çevredeki kayıpların oranını/niteliğini ve bunların çevre-
ned/index.php/Urban-rural_typology; **OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği sel yaşam kalitesine etkisini temsil edebilme amacıyla yönte-
Örgütü: OECD, 2011. min son aşamasında, TÜİK tarafından 2016 yılında yayınlanan
Tablo 3. İGE bakımından farklı düzeylerde yer alan il sayıları (Özpınar ve Koyuncu, 2016)
Düzey kodu Endeks aralığı İnsani gelişmişlik endeks düzeyi İl Sayısı
1 0-0.336 Çok düşük insani gelişme grubu 13
2 0.337-0.523 Düşük insani gelişme grubu 24
3 0.524-0.667 Orta insani gelişme grubu 33
4 0.668-0.789 Yüksek insani gelişme grubu 11
5 0.790-0.943 Çok yüksek insani gelişme grubu 0
82 PLANLAMA
“İllerde Yaşam Endeksi-2015” başlıklı araştırma raporunun il Ayrıca ülke nüfusunun 2023 yılında 5.3 milyon artarak 84.3
düzeyindeki çevre performanslarını içeren sonuçlarından ya- milyon olacağı öngörülmektedir (TÜİK, 2017a).
rarlanılmıştır. Birer indeks değeri olan bu sonuçlarda, hava kir-
liliği, orman varlığı, atık hizmeti verilme oranı, gürültü kirliliği Tüm büyükşehirlerin dışarıda bırakıldığı durumda, 51 il ülke
ve yerel yönetimlerin sağladığı çevre temizliği hizmeti konula- nüfusunun %22.5’ini temsil etmekte ve bu kümenin nüfus
rındaki il bazlı verilerden yararlanılmıştır. aralığı 82.193 ile 714.523 arasında değişmektedir (Tablo 5).
Çalışmada OÖK arayışı bu 51 il kümesinin bir alt kümesi ola-
Yöntemin Adımları cağından; belirlenecek il nüfus aralığının kapsayıcılığı son dere-
ce önemlidir. Buna göre OÖK tanımı için 3 büyük metropo-
1. Genel Nüfus Aralığının Belirlenmesi
lün dışarıda bırakıldığı durumdaki ortalama il nüfusu değerini
(684.453) geçmeyen ve tüm büyükşehirlerin dışarıda bırakıl-
Yöntem aşamasında karşılaştırmalara imkan verebilmesi ve ko-
dığı durumdaki ortalama il nüfusunun (352.495) da altına düş-
lay gruplama yapılabilmesi için OÖK’ler dışındaki iller geçici
meyen bir aralığa sahip olması uygun bulunmuştur (Tablo 5).
olarak 3 gruba ayrılmıştır: Ana metropoller, Büyükkentler ve
diğer kentler. Nüfus aralığı belirlenirken il ya da kent nüfusu-
Alt sınır için ülkemizdeki geçmiş çalışmalarda yaygın olarak
nun kabulünün farklı sonuçlar doğurabileceği ortadadır ancak
il nüfus değeri 100.000 kabul edilmiştir. Ancak güncel nüfus
OÖK’lerin kır-kent ilişkisine dayalı temsiliyetini de güçlendir-
değerleri ve yakın gelecekteki artış eğilimleri dikkate alın-
mesi (kırsal hinterlandı içermesi) bakımından il nüfuslarına da-
dığında, bu değerin düşük olduğu görülmektedir. 1980’li ve
yalı bir aralık belirlenmiştir. Bu amaçla,
1. Hem metropol/büyükşehir hem de az gelişmiş kent niteli- 90’lı yıllarda OÖK sınıflamalarında genel anlamda alt eşik
ğinin dışında olma ve nüfus gelişimi bakımından bu yapılara olarak nüfus değeri 100.000 olarak kabul edilse de o dönem-
yaklaşma eğilimlerinden uzak olma. den bu yana ülke nüfusunun 50 milyondan 80 milyona ulaş-
2. Türkiye’deki idari yerleşme sistemi içinde belirlenen nüfus mış olması ve büyük oranda kentsel nüfus artışı göstermesi
kabulleri bakımından büyükkent/büyükşehir olmayan bir oldukça önemlidir. Günümüzde 100.000 kişiden az nüfusa
kent için en alt (20.000) ve en üst (750.000) nüfus eşikle- sahip sadece 2 il (Tunceli ve Bayburt) bulunmaktadır. Bu bağ-
rine göre ara yerleşim büyüklüğü belirleyebilme. lamda çalışmada OÖK’ler için günümüz nüfus yapısı dikkate
kriterleri dikkate alınmıştır. Türkiye’nin nüfus yapısına bakıl- alınarak 200.000-600.000 aralığına giren iller ilk adım için
dığında, neredeyse ortalama 1 milyonluk nüfusa sahip il düze- uygun bulunmuşlardır (Şekil 2).
yine ulaştığı ve ağırlıklı nüfusun büyükşehirler için belirlenmiş
alt eşik olan 750.000 ve üzerindeki yerleşmelerde toplandığı Diğer yandan ilerleyen yıllarda il bazlı nüfus değişimleri de
görülmektedir. Büyükşehirler dışarıda bırakıldığındaysa ortala- dikkate alındığında, TÜİK’in 2013-2023 dönemini içeren nüfus
ma il nüfusu neredeyse 1/3 oranında azalmaktadır (Tablo 4). projeksiyonu, bu aralığın alt ve üst sınırındaki kaymaları gözler
Tablo 4. Türkiye’de farklı il gruplarına göre nüfus yapıları (TÜİK, 2017)
81 İl İstanbul- İstanbul- 30 Büyükşehir 30 Büyükşehir 27 Büyükşehir 27 Büyükşehir
Ankara- Ankara- Hariç Türkiye (İstanbul- Hariç (İstanbul-
İzmir İzmir Hariç (51 il) Ankara-İzmir Ankara-İzmir
Türkiye dışındaki) dışındaki)
(78 il) Türkiye (54 il)
Toplam nüfus (mil.) 79.8 24.4 55.4 61.8 18 37.4 42.4
Ülke nüfusundaki 100 30.1 69.4 77.4 22.5 46.8 53.1
payı (%)
Ortalama il nüfusu 985.369 8.124726 684.453 2.061255 352.495 1.387536 784.285
Tablo 5. Türkiye’de farklı il gruplarına göre nüfus yapıları (TÜİK, 2017)
Ülke nüfusundaki payı (%) İl nüfus aralığı Ortalama il nüfusu Medyan il nüfusu
İstanbul-Ankara-İzmir hariç iller 69.4 2.9 milyon - 82.193 684.453 501.791
30 Büyükşehir hariç iller 22.5 714.523 - 82.193 352.495 331.048
Description:Arayışı: Orta Ölçekli Kentler Üzerinden Kır-Kent Dayanışma Ağları 442 Sayılı Köy Kanunu, http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.442. pdf.