Table Of ContentDİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI
YAYIN NO ; 239
MÜSBET İLİM YÖNÜNDEN
TEVRAT, İNCİLLER
VE
K U R A N
MAURÎCE BUCAILLE
Fransızca’dan Çeviren :
Dr. MEHMET ALİ SÖNMEZ
Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
öğretim üyesi
TÜRK TARİH KURUMU B A S I M E V |. A N K A R A - I 984
Bu eser Din işleri Yüksek Kurulu’nun 8.12.1983 gün
ve 123 sayılı kararıyla yayınlanmıştır.
I. Baskı 1984 yılında 10.000 adettir.
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ
Musevi — Hıristiyan ortak kültürü tesiri altında bulunan
Batı Bünyasın’na Kıır’ân-ı Kerim’i İlâhî vahiy mahsulü bir
Bin kitabı olarak asıl hüviyetiyle tanıtabilecek f ran s 12 diliyle taraf
sız bir inceleme, batılı bir müellif tarafından şimdiye kadar maale
sef yapılmamıştır. Gerçi Batı’da İslâm’ın kalesi olan sayın Dr. Mu-
hammed Hamidullah’m İslâm ve Peygamberimiz (s.a.v1.) hakkında
fransızca, İngilizce yazdıkları çeşitli kitap ve makaleleri vardır
ama, bunların daha çok arapça, türkçe bilmeyen müslüman avru-
p&hlara faydalı olacağı kanaatindeyim. Halbuki bugün Batı top
lamlarının entellektüel kesimine İslâm ve Kur’ân’ı bilimsel olarak
takdim edebilecek kendi içlerinden çıkan müslüman yazarların
eserlerine şiddetle ihtiyaç vardır.
İşte şimdiye kadar çeşitli engeller yüzünden yapılamamış olan
bu çalışmayı fransız müslümanlarından Paıis Tıb Akademisi üye
lerinden tanmmış operatör doktor Maurice BUCAILLE, 1976 yı
lında önce fransızca ve daha sonra gösterilen çok büyük rağbet
üzerine İngilizce ve arapça yazıp neşrettiği «Tevrat, İnciller ve
Kur’ân’m çağdaş fen bilimleri ışığında mukayesesi» (La Bible, le
Coran et la Ccience) ana başlıklı kitabiyle başardığına inanıyo
rum.
Tevrat ve İnciller karşısında bilim açısından Kurân’m zaferini
ortaya koyduğu için başta Fransa olmak üzere Batı ve İslâm ül
kelerinde büyük tepki ve takdirlere yol açmış bulunan bu kitabı
fratısızcadan Türkçeye tercüme etmekle müslüman t ürk okuyucu
larına ve türkçe bilen kimselere Allah rızası için hizmet ettiğimi
umuyorum.
«Müsbet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’ân» başlığı al
tındaki bu çeviride bilmeyerek yaptığım tercüme hatalarından ötü
rü Sayın BUCAILLE’dfan beni affetmesini rica ederek çevirinin
faydalı olmasında Cenab-ı Hakkın yardımını niyaz ederim.
DR. MEHMET ALİ SÖNMEZ
197 9
G İ R İ Ş
Tek Tanrılı üç Din’den her birinin özel bir kutsal
Kitabı vardır. Gerek yahudi olsun, gerek hırıstiyan
veya müslümdn olsun, her mü’minin inanç esaslarını
kendi Kitabı oluşturur. Bu üç cemaatten her biri, kendi
Kitabını Allah’dan nazil olan Vahyin yazı ile tesbit edi
len belgeleri olarak kabul etmektedir. Bu Vahiy, emir
leri doğrudan doğruya Allah’dan alan İbrahim (a.s)
veya Musa (a.s) ya gelen Vahiyde olduğu gibi ya aracı
sız Vahiydir, ya da İsa (a.s) ve Muhommed (a.s) e nazil
olan Vahiyler gibi aracılıdır. İsa (a.s), Peder adına ko
nuştuğunu bildirmiş, Muhammed (a.s) işe, Melek Gib-
ril aracılığı ile gelen Vahyi insanlara tebliğ etmiştir.
Dinler tarihinin verdiği bilgiler dikkate alınırsa,
yazıya geçirilmiş Vahiy kitapları olma bakımından
Tevrat, İnciller ve Kur’ân aynı mertebede bulunma
lıdırlar. Fakat müslümanların ilke olarak kabul ettik
leri bu görüş, Kur'ân’ı Allah'dan nazik olmuş bir Kitap
olarak görmeyi reddeden musevî - hırıstiyan etkisi
altındaki batı ülkelerimizin mü'minlerinin kabullendik
leri görüş değildir.
Bu gibi görüşler, üç ayrı mü’min cemaatten her
birinin, diğer iki cemaatın kutsal Kitapları karşısın
da takındığı tavırlardan ileri gelmektedir.
€
Museviliğin kutsal kitabı, ibranice olan Tevrat’tır
ve hırıstiyanların Eski Ahit'inden farklıdır. Hıristiyan-
lar, ibranice olan Tevrat’a bir takım kitaplar ilâve et
mişlerdir ki, bunlar Tevrat’ta mevcut değildir. Arada
ki bu ihtilaf, uygulamada inanç esasına pek etki etmi
yorsa da, musevilik hiç bir kitabın kendi Kitabı'ndan
sonra nâzil olmadığına kanidir. '
Hıristiyanlık, İbrani Tevratı'na bazı ekler yapmak
suretiyle kabul etmiştir. Ama İsa'nın nübüvvetini in
sanlara bildirmek için neşredilen kitapların da tümü
nü kabul etmiş değiidir.Hırıstiyan Kilisesi, İsa (a.s) nm
hayatını ve öğrettiği dinî esasları nakleden kitapla
rın çoğunda, son derece önemli budamalar yapmıştır.
Yeni Ahit içinde Kilise, sadece mahdut bir sayıda ki
tapları alıkoymuştur. Bunların en önemlileri, resmî
dört İncil (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri)
dir. İsa ve Havarilerinden sonra nâzil olacak bir din
kitabını, Hıristiyanlık dikkate almamakta doiayı-
siyleKut'ân’ı İlâhî bir kitap olarak kabul etmemektedir.
İsa (a.s) dan altı asır sonra nâzil olan Kur'ân. Tev
rat (I) ve İncil’i sık sık anmaktâ, onların işlediği ko
nulardan pek çoğüna dolayısiyle temas etmektedir.
Kur'ân, kendisinden önce nâzil olan Kitaplara her
müslümanın inanmasını emrediyor, (sure 4, âyet 136).
Nuh, İbrahim, Musa ve Nebiler ile bunlar arasında
kendisine hususi bir yer verilen İsa gibi Tanrı elçi
lerinin, ilâhı Din tarihindeki işgal ettikleri mümtaz
mevkilerin önemine işaret eder. İnciİIer gibi o da, İsa
(a.s) nm doğumunu tabiat üstü bir olay şeklinae kabul
(1) Tevrat derken, (Tnun ilk beş kitabını, yani Musa’nın sözü olan
Esfarı Hamse’yi anlamak gerekir (bunlar, Tekvin, Huruç,
Levililer, Sayılar ve Tesniye’dir.)
7
eder. Kur'ön. Meryem'e apayrı bir değer verir. Nitekim
Kur'ân'ın 19. suresinin adı Meryem değil midir?
Batı ülkelerimizde, İslâm dininin saydığımız şu
son özelliklerinden genel olarak habersiz bulunuldu
ğunu kuvvetle müşahede ediyoruz. Ama hayret de
etmiyoruz, çünkü asırlardır insanlığın dinî meseleleri
hakkında kuşaklara ne şekilde bilgi verildiğini, İslâm
dini ile alâkalı her şeyde nekadar cahil bırakıldıkları
nı bilmekteyiz. İslâm dini için «Muhamed dini» ve «mu-
hammedîler» diye verilen isimlerin -hem de günümü
ze kadar- kullanılışına özen gösterilmedi mi? Gaye,
bu İslâmî inançların bir insanın eseriyle yayıldığını,
doiayısiyle bu inançlarda, Allah’ın (hıristiyanların an
ladıkları manada) hiç bir ilgisi olamıyacağı şeklinde
ki yanlış bir kanıyı zihinlerde devam ettirmek olmuş
tu. Çağdaş bilginlerimizin çoğunu, İslâm’ın felsefî,
toplumsal ve siyasal yönü ilgilendiriyor. İslâm'ın asıl
önemli tarafı olan Kitabı, gerekli alâkayı asla görmü
yor. Muhammed (a.s), kendisinden önceki peygamber
lerin getirdikleri kitaplardan kaynaklanmıştır görüşü,
bir hakikatmiş gibi ileri sürülüp, böylece peşin olarak
asıl Kur’ân meselesi bir tarafa itiliyor
Beri taraftan bazı hırıstiyan çevrelerde müslü-
manlar ne kadar hakir görülmektedir. Bu duruma
bir vesileyle şâhit oldum. Kitabı Mukaddes ile Kur’ân-
ın aynı konuyu işleyen kıssaları arasında mukayeseli
bir inceleme yapılması için taraflar arasında bir diya
log kurmağa çalıştığım sırada, Kur'ân'ın, Kitabı Mu
kaddes kıssalarının mevzuları hakkında ihtiva edebi
leceği verileri, sadece bir düşünmek gayesiyle olsun,
dikkate alma şeklindeki teklifimin kesin olarak redde
dildiğine şahit olmuştum. Bu durum, Kur'ân'dan kanıt
getirmek sanki şeytanın bilgisine baş vurmuş ol
mak gibi bir şey sayılıyor!..
8
Bununla birlikte, günümüz hırıstiyan dünyasının
en yüksek kademesinin tavrında köklü bîr değişme-
olduğu anlaşılıyor. II. Vatikan ruhânî meclis çalışmala
rı sonunda Vatikan hırıstiyan olmayan milletler sek
reterliği tarafından yayınlanıp 1972 yılında üçüncü
kez basılan, Hırıstiyanlarla müslüıramlar arasında bir
diyalog cihetine gitme, başlıklı bir belge, resmî tutum
lardaki derin değişmeyi doğrulamaktadır. II. Vatikan
belgesi ilk önce, «geçmişin zaman aşımına uğramış
mirası olan veya peşin hüküm ve iftiralar yüzünden
çehresi değişen İslâm'ın, hınstiyanlarca yaratılan
imajını bir yana bırakmağa çağırmaktadır. Daha son
ra, hırıstiyan kültürüyle yetişmiş Batı dünyasının, müs-
lümanlara karşı geçmişte yaptığı haksızlıkları itiraf
etmeğ© çalışmaktadır. Müslüman kaderciliği, İslâm
yargısı, tassubu v.s. gibi, hırıstiyanların İslâm hakkın-
daki yanlış anlayışlarını da tenkit ediyor. Ayrıca Al
lah'a İman etmede birleşilmiş olmanın önemine İşa
ret etmekte, kardinal Koenig'in 1969 yılı mart ayında,
Kahire El-Ezher Üniversitesinde verdiği resmî bir kon?
ferans sırasında şehâdet getirerek dinleyicilerini ne
kadar şaşırttığını hatırlatmaktadır. Vatikan Sekreter
liğinin «hakiki dinsel Şecaat» diye nitelendirdiği Ra
mazan orucunun sona ermesi dolayısiyle, Sekreter
liğin, hırıstiyanları 1967 yılında müslümanların bayra
mını kutlamağa davet eder olduğunu da hatırlatır.
Roma Papalığı ile İslâm arasındaki bir yaklaşma
nın bu ilk olumlu belirtilerini, bu yaklaşımı somutlaş
tıran çeşitli gösteriler ve buluşmalar izledi. Ama ba
sın, radyo ve televizyon gibi haber yayım vasıtaları
nın eksik olmadığı batı dünyasında cereyan eden bu
kadar önemli olaylardan haberi olanların sayısı çok
azdır.
9
Gerçekten, Vatikan hırıstiyan almayan millet
ler Sekreterliği başkanı kardinal Pignedoli’nin 24 ni
san 1974 tarihinde Suudi Arabistan kıralı Faysal'a
yaptığı resmî ziyarete, gazeteler çok az yer verdiler.
Le Monde gazetesi, bu haberi 25 nisan 1974 tarihli
nüshasında birkaç satırla vermiştir. Halbuki haber
okunduğunda ne kadar önemli olduğu anlaşılıyordu.
Kardinal, kirala Papa Vi. Paui’un bir mesaimi iletmiş
ti. Papa bu mesajında, «bir tek Tanrı'ya tapmakta
olan islâm ve hırıstiyan dünyalarının böylece birleş
tiğine olan samimî inancın verdiği heyecan ile Kudsi-
yet Penâh (Papa), Majesteleri Faysal'a islâm dünya
sının manevî reisi olmaları sıfatıyle, saygılarını» su
nuyordu.
Altı ay sonra ekim 1974 tarihinde Papa, büyük
Arabistan Âiimieri’ni Vatikan’da resmen kabul edi
yordu. Bu vesileyle «İslâm’da insanın kültürel hakları»
konulu, hırıstiyanlarla müslümanlar arasında bir de
seminer düzenlenmiştir. Vatikan gazetesi Osservato-
re Roman©, bu tarihî olayı 26 ekim 1974 tarihli nüs
hasında yazmıştır.. Bu habere birinci sayfada ayrılan
yerin alanı, Roma’da toplanan Evekler ruhani Mecli-
si'nin kapanış günü bildirisinin kapladığı yerden daha
büyük olmuştur.
Büyük Arabistan Âlimleri, daha sonra Cenevre
Kiliseleri ruhâni Meclisi ve Sıtrasburg eveki sayın Elc-
hinger tarafından kabul edilmişlerdir. Evek Elchinger,
müslüman Âlimleri’ne öğle namazını kendi şehir ka
tedralinde ve kendi yanında kılmaları için davette bu
lundu; Olay basına aksettiyse, bu onun taşıdığı mu
azzam dinî anlamdan çok, dışarıdan görülmeğe değer
oluşu nedeniyledir. Kendilerine bu gösteriler hakkın
da soru yöneltip de, bana olanlardan, haberdar olduk
larını söyliyenlerin sayısı yinede çok azdır.