Table Of ContentMEB YAYINLARI
ŞARK - ISLÂM KLASİKLERİ
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI: 482
BİLİM ve KÜLTÜR ESERLERİ DİZİSİ: 55
Şark-İslâm Klasikleri: 4
Kitabm adi
MUKADDİME II
Yayın Kodu
96.34. Y.0002.232
ISBN 975.11.0358.4 (Tk. No.)
ISBN 975.11.0360.6 (2. Cilt)
Baskı yılı
1996
Baskı adedi
5.000
Dizgi, baskı, cilt
MlLLÎ EĞİTİM BASIMEVİ
Yayımlar Dairesi Başkanlığı rıun
9.12.1996 tarih ve 7966 sayılı yazıları ile
dördüncü defa 5.000 adet basılmıştır.
Şark-İslâm Klasikleri
MUKADDİME
II
İbn Haldun
Çeviren
ZAKİR KADİRİ UGAN
İstanbul, 1996
36. FASIL
Devletlerde mülkî ve askerî rütbe ve
dereceler arasındaki farklar
Bil kî, kılıç ile kalem, yani devletin askerî
ve mülkî teşkilât ve memur kadroları, devlet
sahibinin devleti idare edebilmesi için bir va
sıta ve alettir. O, bu iki kuvvetin yardımiyle
devletini idare eder Bununla beraber devlet, ilk
kuruluş ve hazırlık çağında; mülkî ve İdarî ku
rullardan ziyade ordu teşkilâtına muhtaçtır. Çün
kü devlet bu çağında iken İdarî kurullar ancak
yardımcı bir kuvvet teşkil eder ve kalemle ya
zarak hükümdarın emirlerini yerine getirirken
dahi askerî kuvvetin yardımına ihtiyaç gösterir.
Yıkılma çağı gelerek, devleti kuran ve koruyan
asabiyyet zayıf düştükten sonra da devlet mülkî
kurullardan ziyade kılıç kuvvetine muhtaçtır ki,
biz bunu yukarda anlattık. Çünkü ihtiyarlama
çağı geldiği ve devleti koruyan kuvvetler zayıf
düşmüş olduğu için; devlet, kılıç sahiplerine, ya
ni asker olan yabancıların yardımına başvurur.
Devlet, ilk kuruluşu çağında olduğu gibi, korun
mak için askere pek muhtaçbr. Bundan, askerî
kudretin kalem vasıtasiyle idare olunan mülk»
idareden, her iki halde de, üstün olduğu anla
s İBNİ HALDUN MUKADDİMESİ II
şılmıştır. Devlet ömrünün orta çağında iken dev
let başkanı kılıç kuvvetinden az çok müstağni
olabilir. Çünkü hükümdar devleti ve idaresini
kurmuş olduğu için ov şimdi çeşitli vergiler top
lama, bu paralan biriktirme ve diğer devletlerle
şeref ve meziyetlerde yanş ve emirlerinin yerine
getirilme çağındadır. Kalem bu hususlann her bi
rinde devletin yardımcısı olduğu için hükümdar
kılıçtan ziyade kalem kullanmaya muhtaçtır. Bu
çağda kılıçlar kınlarında, işsiz bırakılmış halde
dir. Ancak, kılıç kullanmayı icabeden olayları
yatıştırmak ve açılan gediği kapatmak zarureti
bundan müstesnadır. Bundan başka hallerde kı
lıca ihtiyaç yoktur. Devlet bu çağında iken kalem
rahiplerinin devlette dereceleri yüksek olur, en
yüksek rütbe onlara verilir. Kalem sahipleri re
fah ve servet içinde yaşarlar. Meclislerinde sul
tana en yakın ve yüksek yerlere onlar otururlar,
sultanın katma en çok girip çıkanlar onlar olur;
çünkü başbaşa kalarak sultanla onlar konuşur
lar. Sultan ve tebaanın menfaatleri kaleıpı vası-
tasiyle düzenlenir; kalem, devletin hal ve duru
mu ile öğünmenin aletidir. Vezirlik onlann elin
de olur. Sultan bu çağda komutanlardan müs
tağnidir. Bu çağda bunlar başlarına felâket gel
mesinden korkarlar ve bundan sakınırlar. Çünkü
bunlar bu çağda, sultanın katından uzaklaştırılır.
(Ebu Cafer) Mansur, Ebu Müslim (Horasanî)yi
katına çağırdığında Ebu Müslim’in Mansur* a
yazdığı mektup bunu açıkça gösterir. O, Tan
ıy ı övdükten ve Peygamberine salâvat okuduk-
İBNİ HALDUN MUKADDİMESİ II S
*an sonra şöyle diyor: “Bizim, Fars'lardan nak
lettiğimiz rivayet ve haberlerden anladığımıza
göre, kargaşalıklar yatışarak devlette sükûnet hu
sule geldikten sonra vezirler en korkulu durum
da bulunurlar.*' Bu, Yüce Tanrı’nın kulları için
vez* ettiği bir kanundur. Tann’mn kanunları ise
hiç bir vakit değişmez. Yüce ve her türlü nok
sandan münezzeh olan Tanrı, kullarının halini
bilir.
37. FASIL
Hükümdar ve sultana mahsus olan
kıyafet ve alâmetler
Bil ki, saltanatın, ululuk ve izzetin icaplarından
olmak üzere, sultanı diğerlerinden ayırt eden bir
takım alâmet ve kıyafetler var. Bu alâmet ve
kıyafetler sultana mahsus oİup, sultan bunlarla
tebaasından, devlerinin havass, diğer büyük ri
cal ve başkanlanndan ayrılır. Biz burada bun
ları, bilgimizin derecesi nispetinde anlatacağız.
Her bilgin'in üstünde ondan daha bilgin var.
Hükümdarlığın alâmetlerinden biri de san
cak ve bayraklar çekmek, davul ve borular çal
dırmaktır. Hükümdarlar, seyrüseferleri esnasında
kullanmak üzere bu gibi aletler yaptırırlar. Aris
to, kendine nispet edilen (Siyaset) kitabında bu
aletleri kullanmaktan maksadın savaşlarda düş
manları korkutmak olduğunu söyler. Çünkü kor
kunç seslerin kalblerde korku yaratmaktaki te
hirleri büyüktür. Gerçekten de bunların tesirleri
4 İBNt HALDUN MUKADDİMESİ II
vicdani ve ruhani bir hal olup savaş saflarında»
hazır bulunanlar» kalblerinde bu tesirlerin husu
le geldiğini tasdik ederler. Aristo’nun bu eserin
de andığı sebepler» onun tarafından söylenmiş*
sözler ise» ancak bazı cihetlerden doğrudur. Bu.
aletleri kullanmaktan asıl maksat da bu değil
dir. Hakikî sebep ise» musiki nağmeleri ve gü
zel sesler işitildiğinde kalblerde sevinç ve neşe-
husule gelmesi ve bu yolla insanların ağır olan»
işleri kolay telâkki etmeleri ve yapmak istedik
leri işleri yapmak üzere canlarını feda etmek du
yusunun husule gelmesidir. Güzel sesleri işittik
lerinde ruhlarında sevinç husule gelir. Meselâ» de
veler terane ve nağmelerle yürümeye teşvik edil
diğinde ruhlarında sevinç ve neşe husule gelir
ve süratle yürümeye başlarlar. Atlar. ıslık» se&
ve haykırışlardan müteessir olurlar ki» sen bunu»
biliyorsun. Şarkı ve türkü (gına) de olduğu gibi»
sesler uygun ve ahenkli olursa kalblere olan te
sirleri fazlalaşır. Bu gibi güzel şarkı ve nağme
lerin kalblere olan tesirlerini sen bilmez değilsin-
Bundan dolayı Arap olmıyan kavimler savaşla
rında davul ve borular kullanmadan musiki alet
leri (2) kullanırlar. Şarkıcılar musiki aletleri iler
hükümdarın etrafını sararlar ve aletlerini çala
rak şarkılar söylerler, çalgılarının güzel sesleri*
ile. canlarını feda etmeleri için bahadırların kalb-
lerini harekete getirirler. Biz» Arapların savaşla
rında, şarkıcıların, alayın önünde durarak şiir ve*
şarkılarla askerin kalbinde sevinç ve neşe husu
le getirerek bahadırlan heyecan içinde bıraktık-
İBNI HALDUN MUKADDİMESİ II 5
lannı ve heyecana gelen bahadırların çarçabuk
'saldırmaya ve askerîn kendi emsali ile vuruş
maya başladığını kendi gözümüzle gördük. Bab
Afrika'da Zinate'ler dahi savaşlarında bu yolla
hareket ederler. Şairleri safların önünde durarak,
şiirler söyleyerek askeri savaşa teşvik ederler;
şairler yerlerinden kımıldamıyan dağlan bile ha
rekete getirecek derecede tesirli olan şiir ve tür
küleri ile, kendilerini ölüme atacaktan zan ve
tahmin edilmiyenleri dahi, canlanm feda etmek
üzere harekete getirirler. Bunlar bu türküleri (Ta-
rsu Kayet) adiyle anarlar. Bu türküler sevinç ve
neşe ile doludur. Şarap nasıl neşe ve sevinç veri
yorsa, bu türküler ‘de kalblerde sevinç ve neşe
husule getirir, bahadırlan mest eder.
Çok sayıda bayrak kullanmak, renklerini
çoğaltmak ve yükseklere kaldırmaktan maksat
da kalblerde korku yaratmaktır, başka hiç bir
sebebi yoktur. Bayraktan bu şekilde kullanmak
la savaşlarda daha ziyade ablganlık husule gele
bilir. Çünkü nefislerin türlü hal ve şekiller alması
çok gariptir. Yaratan ve bilgin olan Tann'dır.
Hükümdarlar ve devletler bu alâmetleri
kullanmak hususunda birbirlerine benzemezler.
Devletin genişliğine göre bazı devletlerin alâmet
leri çok, bazılarının az olur. Bayraklara gelince:
bayrak çekmek yarahlıştan beri savaş alâmeti
dir. Kavimler savaş alanlannda ve gazvalarda
•daima bayraklar çekmişler ve kullanmışlardır.
“Tann Elçisi ve ondan sonra halifeleri bayraklar
dikmişler ve kullanmışlardır.
Description:dolmuş olan yeryüzünü adaletle doldurur. Onun çağında hayvanlar, yırtıcı hayvanlardan emin olur lar, yırtıcılan diğer hayvanlara dokunmaz. Yer içinde saklanan bütün hâzinelerini çıkarıp atar, dediğinde ben, nasıl çıkartır? dedim, İbn Abbas: Altın ve gümüşten ibaret ol