Table Of ContentT.C. 
ANKARA ÜNİVERSİTESİ 
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ 
HALKLA İLİŞKİLER ve TANITIM 
ANABİLİM DALI 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
MİLLİ ŞEF DÖNEMİ MAARİF VEKİLİ  
HASAN-ÂLİ YÜCEL’İN POLİTİK KONUŞMALARINDA 
 ULUSAL KİMLİĞİN İNŞASI VE YURTTAŞ TERBİYESİ 
 
 
 
 
 
 
 
Doktora Tezi 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Halise KARAASLAN ŞANLI 
 
 
 
 
 
 
Ankara-2010
T.C. 
ANKARA ÜNİVERSİTESİ 
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ 
HALKLA İLİŞKİLER ve TANITIM 
ANABİLİM DALI 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
MİLLİ ŞEF DÖNEMİ MAARİF VEKİLİ  
HASAN-ÂLİ YÜCEL’İN POLİTİK KONUŞMALARINDA 
 ULUSAL KİMLİĞİN İNŞASI VE YURTTAŞ TERBİYESİ 
 
 
 
 
Doktora Tezi 
 
 
 
 
 
 
 
Halise KARAASLAN ŞANLI 
 
 
 
 
Tez Danışmanı: 
Prof. Dr. Eser KÖKER 
 
 
 
 
Ankara-2010
İÇİNDEKİLER 
 
 
Giriş....................................................................................................................................... 1 
 
BİRİNCİ BÖLÜM 
TÜRK ULUSAL/MİLLİ KİMLİĞİNİN İNŞASI VE HASAN-ÂLİ YÜCEL 
 
1.1.   Hasan-Âli Yücel’in Biyografisi Aracılığıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kimlik  
  İnşasının Evrimini Okumak......................................................................................26   
1.1.1.  Yetiştiği Sosyal Çevre: Egemen Osmanlı Kimliğinin Yeniden Üretim 
    Merkezi Tekkede Geçen Çocukluk Yaşamı .................................................31 
1.1.2.  İlk Gençlik Yıllarının Siyasal Ortamı: 
    “Bu Devlet Nasıl Kurtulur?” Sorusu ve Kimlik Arayışları  .........................36     
    1.1.3.  İmparatorluğun Çöküşüne Tanıklık, Balkan Savaşları ve “Türklük Şuuru” 44 
    1.1.4.   Kurtuluş Savaşı Yılları: Darülfünun Eğitimi, Türkçülük Siyaseti ve Türk    
                      Ocakları’nda Hatiplik....................................................................................48 
1.2.   Türk Ulusal/Milli Kimliğinin İnşası ve Hasan-Âli Yücel’in Katkıları ....................52 
    1.2.1. 1923-1938 Yılları Arası..................................................................................56 
        1.2.1.1. Hasan-Âli’nin Eğitim Kademelerinde Üstlendiği Görevler.............56   
        1.2.1.2. “Milli Dil” İnşası ve Türk Dili Tetkik Cemiyeti Etimoloji Kolu  
                             Başkanlığı....................................................................................................64   
    1.2.2. 1938-1946 Yılları Arası: Maarif Vekili Yücel’in Kültürel Alanın Yeniden  
        İnşa Sürecine Katkıları .................................................................................67 
        1.2.2.1. Atatürk ve İnönü Dönemi Kültür ve Eğitim Politikalarının  
        Genel Yönelimleri.........................................................................................67 
        1.2.2.2. Yücel’in Kültür-Eğitim Anlayışı ve Vekilliği Dönemindeki 
         Uygulamalar.................................................................................................72 
    1.2.3. Çok Partili Yaşama Geçiş: Yücel’in Vekillikten İstifası Sonrasında  
        Yurttaş Kimliğinin Belirlenmesine Yönelik Katkıları..................................80     
 
  i
İKİNCİ BÖLÜM 
TEK-PARTİ DÖNEMİNDE POLİTİK SÖZ/HİTABETİN YERİ VE 
HASAN-ÂLİ YÜCEL’İN POLİTİK KONUŞMALARI 
 
2.1.   Tek Parti Döneminde Politik Söz/Hitabet ya da Retorik Üzerine  
    Düşünme Biçimleri ..................................................................................................85   
    2.1.1.   Politik Sözün Önem Kazanmaya Başlaması............................................... 86     
    2.1.2.   1930’lardan Sonra Politik Söz/Retorik Üzerine Yazılmış Metinler.............94 
    2.1.3.   Politik Sözün Üretilme ve Yayılma Araçları ............................................105 
      2.1.3.1. Halk Hatipleri Teşkilatı........................................................................105 
      2.1.3.2. Halkevleri ve Halk Kürsüleri...............................................................109 
      2.1.3.3. Radyo...................................................................................................113 
      2.1.3.4. Kamusal Törenler.................................................................................115 
2.2. 1939-1946 Yılları Arası Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel’in  
  Politik/Kamusal Konuşmaları.......................................................................................118 
  2.2.1.  Yurttaşlara Doğrudan Sesleniş:  
                     19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Söylevleri ................................................118 
  2.2.2.  Yurttaşlara Bir Araç Vasıtasıyla Sesleniş:  
       Radyo Konuşmaları .........................................................................................130 
    2.2.2.1. Radyo Konuşmalarının Dil, Üslup ve Anlatım Özellikleri........................141 
    2.2.2.2. Retoriksel Teknik ve Stratejiler……………………………......................143 
  2.2.3. Hitabet Kürsüsünden Politik Seçkinlere Sesleniş: 
        Müzakere/Parlamento Konuşmaları ...................................................................148 
    2.2.3.1. Dinleyiciler: “Yeni Nesli Terbiyeyle Mükellef Olanlar”...........................153 
    2.2.3.2. Konuşmaların Yapıldığı Mekanın Genel Özellikleri ve Mekana Bağlı  
         Konuşma Usulleri: “Hitabet Kürsüsünden Kıraat Etmenin Kuralları”......156 
    2.2.3.3. Yücel’in Parlamento Retoriğinin Biçimsel Özellikleri:  
         Konuşmaların Yapılandırılması, Dil ve Anlatım Özellikleri ....................165 
    2.2.3.4. Parlamento Retoriğinin Genel Stratejileri .................................................174 
 
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 
HASAN-ÂLİ YÜCEL’İN KAMUSAL/POLİTİK KONUŞMALARI ve 
ULUSAL/MİLLİ KİMLİĞİN (YENİDEN) İNŞASI 
 
3.1.  Ulusa Sesleniş Konuşmaları: 
        Ulusal Kimliğin ve Öğelerinin Tanımlanması ya da İfade Ediliş Biçimleri ................182   
 
  ii
3.1.1.  Ulusun Tanımlanması ve Metaforlar Aracılığıyla Kurulan Bağlar:  
    Hayali Bir Üst Aile Olarak Ulus ......................................................................183 
  3.1.2.  Ulusun Yurdu: “Anamız”, “Evimiz” ve “Kutsal Topraklar” Olarak Vatan......194 
  3.1.3.  Ulusal Tarihin Başlangıcı: 19 Mayıs.................................................................200 
  3.1.4.  Tarihin Başlatıcısı ve Sürdürücüleri: ‘Ulusal Kahramanlar ve Şefler’.............204 
  3.1.5.  Ulusal “Biz”in ya da “Bizim Kolektif Adımız”ın Tanımlanması.....................210 
  3.1.6.  “Biz”in Karşıtı Olarak “Onlar”: Ulusal Kimliğin Ötekileri..............................213 
  3.1.7.  Ulusun Üyelerinin Adlandırılması: Türk Milleti ve Yurttaşlar.........................219 
  3.1.8.  Yurttaşlık Vazifeleri: Milli ve Medeni Bir Hayat İçin Gereklilikler................224 
    3.1.8.1. Yetiştirici Nesil: Ana-Baba ve Öğretmenlere Yönelik  
        Öğüt ve Tavsiyeler......................................................................................225 
    3.1.8.2. Yetişen Nesil: Gençliğe Yönelik Vazife Tanımları ve Tavsiyeler.............233 
3.2.  Parlamento Konuşmaları: 
  Ulusal Kimliğin Taşıyıcıları “İdeal Türk”ün/Yurttaşın İnşası......................................239 
  3.2.1.  Ulusal Tip ve Karakterin İnşasında Eğitim/Tahsil ve Terbiye Karşıtlığı:  
      Yeni Tip Yurttaşlar Yetiştirmenin Bir Aracı Olarak Terbiye...........................240 
  3.2.2.  Bedenin Terbiyesi.............................................................................................246   
  3.2.3.  Gençliğin Karakter/Ahlak Terbiyesi.................................................................256 
  3.2.4.  Toplumsal Cinsiyet Eğitimi ve Kızların Terbiyesi Meselesi............................265   
  3.2.5.  Köy Çocuklarının Terbiyesi ve Köy Enstitüleri ...............................................275 
  3.2.6.  Milli Kimliğin Belirleyici Öğesi, “Bizim Esas Vasfımız”ın Tanımlanmasına  
      Yönelik Tartışmalar: Milli ve Medeni İkiliği....................................................284   
   
       
SONUÇ         .........................................................................................................291 
 
KAYNAKÇA       .........................................................................................................299 
 
EKLER           
 
ÖZET           
 
ABSTRACT 
 
 
  iii
GİRİŞ 
  Günümüzde, ulusların doğal bir miras ya da dil, ırk, din gibi özsel bir 
varlık üzerinden yükseldiği tezine dayanan ilkçi/primordialist yaklaşım büyük 
ölçüde yıpranmış durumdadır. Yapaylık, hayal, kurgu, icat gibi kavramları ön 
plana  çıkararak  ulusların  oluşumunu  anlamaya  çalışan  modernist  yaklaşım, 
özellikle 1980’lerin ortalarından itibaren milliyetçilik/ulusçuluk üzerine yürütülen 
araştırmalar arasında gittikçe artan oranlarda yaygınlık kazanmıştır.1 “Modern 
ulusun  ve  onunla  bağıntılı  olan  her  şeyin  temel  karakteristiği  modernliğidir” 
(Hobsbawm, 2006: 29) iddiasından beslenen görüşlere göre, ulus devletleşme 
sürecinin aracı olarak değerlendirilen “ulusal kimlik”ler de doğal, verili, sabit ve 
aynı zamanda öncesiz sonrasız bir gerçeklik değil, tersine bir tasarım ürünü, 
                                                 
1 Ulus olgusunu, verili bir gerçeklik olarak algılayan primordialistler, ulusa insan toplumu ve 
tarihi içinde derin kökler atfetmekte, ulusların doğada özgül bir kökene, mekâna, özel bir 
karaktere, misyona, yazgıya sahip olduklarını ve modern öncesi dönemde de var olduklarını 
öne sürmektedirler (Ayrıntılı bilgi ve eleştirel değerlendirmeler için bkz. Özkırımlı, 2000; 
Breuilly,  2006;  Calhoun,  2007;  Smith  2009).  20.  yüzyılın  ortalarına  kadar  akademik 
çevrelerde yaygın olarak kabul gören, ulusal kimliklerin değişmez ve sabit olduğunu öne 
süren bu görüş, dünyanın birçok bölgesinde milliyetçi hareketlerin canlanması, İskoç, Flaman, 
Bask gibi ulus-devlete entegre unsurların “ulusal” duygularla harekete geçmesi, sınır ötesi 
şirketlerin büyümesi gibi gelişmeler sonucunda zayıflamış, tartışılmaya başlanmış ve bu 
tartışmalar, yeni oluşumları açıklama çabasına giren modern paradigmanın doğuşuna neden 
olmuştur. Ernest Gellner, Eric J. Hobsbawm, Benedict Anderson başta olmak üzere, Partha 
Chatterjee,  Homi  K.  Bhabha,  Etienne  Balibar,  Jean  François  Bayart,  Charles  Tilly  vd. 
kuramcıların  öncülüğünü  yaptığı  modernist  yaklaşım  1980’lerin  ardından  milliyetçilik 
yazınında adeta egemen  paradigma  haline dönüşmüştür.  Her ne  kadar belirli noktalarda 
birbirleriyle ayrışan görüşlere sahip olsalar da modernistler milletlerin/ulusların doğal, verili 
sabit  bir  kendilik  olmadığı,  aksine  modern  gelişmelere  ve  modern  çağa  özgü  olduğu 
konusunda  görüş  birliği  içindedirler.  Ulusçuluktan  çok  modernliğin  doğası  ile  ilgilenen, 
uluslaşma  sürecini  milliyetçilik,  kapitalizm,  sanayileşme,  kentleşme  ve  laikleşme  gibi 
tamamen modern gelişmelerin ürünü olarak gören bu yaklaşımın öncüleri, ulusları “olumsal, 
yapay ideolojik bir icat” (Gellner, 2008: 138), “icat edilmiş gelenek” (Hobsbawm, 2006: 24), 
“kurgulanmış, yapılmış, hayal edilmiş topluluk” (Anderson, 2004) şeklinde nitelendirerek 
ulusal kimliklerin bir konstrüksiyon, tasavvur, bir tasarım süreci olarak değerlendirilmesinin 
önünü açmışlardır. 
  1
sembolik bir oluşum, inşa edilmiş ve sürekli yeniden inşa edilen kategorilerdir 
(Hall 1998; Walby, 2000; Billig, 2002; Balibar, 2007 vd.).  
  Ulusal kimliklerin doğal, verili, kalıcı birer gerçeklik değil üretilen ve 
yeniden üretilen bir kategori olarak tanımlanması, bu kimliklerin nasıl üretildiği 
ve  yeniden  üretilebildiği,  üretim  sürecinin  nasıl  ve  kimler  tarafından 
gerçekleştirildiği, birey-özneler ya da yurttaşlarca nasıl içselleş(tiril)ebildiği ve 
“doğal” bir durum olarak nasıl kabul edildiği/ettirildiği gibi soruları peşi sıra 
getirmiştir. Sosyal bilimler alanında çeşitli disiplinlerce (siyaset bilimi, sosyoloji, 
dilbilim,  tarih,  antropoloji,  edebiyat,  iletişim,  kadın  çalışmaları,  ekonomi, 
uluslararası  ilişkiler…)  ulus  ve  ulusal  kimliğin  inşası  üzerine  yapılan 
araştırmalarla bu sorulara yanıtlar aranmış, her disiplin kendi perspektifine uygun 
araştırma konuları üzerine yoğunlaşmıştır. Örneğin tarihçiler resmi ve alternatif 
tarih  yazımları;  ekonomistler  finansal  sistemler,  ekonomi  politikaları  ve  o 
politikaları  destekleyen  kurumsal  altyapılar;  hukukçular  yasalar,  vatandaşlık 
hakları; edebiyatçılar popüler ürünler, edebi ve sanatsal gelenekler; eğitimciler 
eğitim  sistemleri  ve  materyalleri;  siyaset  bilimciler  egemen  ideolojiler, 
sanayileşme, modernleşme, kentleşme ve milliyetçilik gibi kavram, ideoloji ve 
olguların analizi aracılığıyla ulusal kimliğin nasıl üretildiği ve yeniden üretildiğini 
anlamaya yönelik çalışmalar yapmışlardır. Bunların yanı sıra, sosyal bilimlerin 
çeşitli alt dallarında ulusal kimliğin inşasını anlamak için son zamanlarda yapılan 
çalışmalarda  ulusal  marşlar,  ulusal  bayramlar,  törenler  türünden  kimlik 
anlatımlarının incelenmesi öne çıkmış, “topluluğun yapılandırılmasında belleğin, 
imgelerin, simgelerin -özellikle de dilin- gücü giderek daha çok teslim edilmiştir” 
(Burke, 1994: 56). 
  2
Ulusal  kimliklerin  nasıl  inşa  edildikleri  ve  yayıldıkları  sorusu  üzerine 
düşünen sosyal bilimciler arasında yer alan kamusal hafıza, kolektif kimlikler gibi 
konularda çalışan iletişim (özellikle siyasal iletişim) ve retorik teorisyenleri ise 
ulusal kimliğin inşası, ifadesi ve yayılmasının araçları olarak simgesel anlatıların 
yanı sıra söylemsel anlatılara, özellikle de kamusal söylevler/politik konuşmalara 
ağırlık  vermişlerdir  (Bkz.  McGee,  1999;  Charland,  1987,  2001;  Billig,  2002; 
Benson, 2002, Bruner, 2002). “Hayatı, toplumu, dünyayı anlamlandıran bilinçleri 
şekillendiren bir konuşma biçimi” (Billig, 2002), “politik bir temsil, bir anlatı, bir 
söylem” (Hall, 1998; Calhoun, 2007), “ideolojik bir kurgu” (Charland, 1987) ya 
da  “retoriksel  bir  inşa”  (Benson,  2002)  olarak  tanımlanan  ulusal  kimliğin 
inşasında  ve  yeniden  inşasında  politik/kamusal  konuşmaların  kritik  bir  işlevi 
olduğu, kamusal söylevlerin çözümlenmesi yoluyla bir devlette inşa edilen ulusal 
kimlik türünün daha açık bir şekilde belirlenebileceği, anlatılar çözümlenmeden 
inşanın önemli unsurlarının açıklanamayacağı iddialarından yola çıkılarak “politik 
retorik  üzerine  çalışmanın  ulusal  kimliğin  tartışılması  için  önemli  araçlar 
sağladığı” varsayılmıştır (Benson, 2002: 38). Bir ulusun üyesi olmanın hayalî 
olarak ne anlama geldiğini söylemsel ifadeler içinde çözümleme amacını taşıyan, 
özellikle kamusal söylevler üzerine çalışan retorik teorisyenleri, ulusal kimliğin 
inşasında rol oynayan tarihsel, kültürel, yasal, ekonomik süreçlerin ulusal kimlik 
vizyonlarının ifade edildiği kamusal konuşmalarda nasıl tanımlandığı, halka hitap 
ederken hangi stratejilere başvurulduğunu araştırmalarının odağına almışlardır. M. 
Lane  Bruner’e  göre,  kamusal  söylevler  aracılığıyla  ulusal  kimliğin  inşasını 
araştıran retorik analizcilerinin belli başlı araştırma soruları şunlardır:  
  3
Farklı ulusal kimlik tipleri nasıl üretilir? Ulus adına konuşanlara dayatılan 
sınırlamalar nelerdir? Ulusal karakterin kabul edilmiş tanımlamalarında ne 
ya da kimler göz ardı edilir? Anlatılarda öne çıkan ve ihmal edilen unsurlar 
nelerdir? Ulusal karakterin verili bir durumda ifade ediliş biçimlerinde öne 
çıkan kavramlar, stratejiler nelerdir? (2002: 3-11). 
  Ulusal  kimliğin  inşasında  kamusal  söylevlerin  yerini  araştıran 
yaklaşımların  temelinde,  politik  retoriğe2 yönelik  özellikle  1980’lerden  sonra 
yaygınlaşan  kavrayış  yatmaktadır.  Tarihsel  gelişim  süreci  içinde  kimi  zaman 
“politik  bir  sanat”,  kimi  zaman  “kandırmaya  ya  da  dolandırmaya  yönelik 
samimiyetsiz,  süslü,  abartılı  konuşmalar”  olarak  tanımlanan  politik  retorik 
günümüzde  gittikçe  artan  bir  şekilde  ideoloji  ve  politika  yapma  süreçleriyle 
ilişkilendirilerek “toplumun sosyal dokusunu, dinleyenlerin algısını değiştirmeye 
ve yeniden inşaya yönelik kolektif eylemin bir aracı”, “rıza sağlamanın, sistemi 
perçinlemenin bir yolu”, “bilgi üretiminin merkezinde yer alan ve topluluğun 
kolektif varlığının ve bilincinin inşasından bağımsız düşünülemeyen bir öğe” 
(Gill ve Whedbee, 1997; Lucaites, J. L. vd., 1999; Charland 2001; Moretti, 2005) 
olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Özellikle 1980’lerden sonra eleştirel retorik 
                                                 
2 Politik retorik, yaklaşık 2500 yıllık tarihiyle, Batı kültürünün en geniş kapsamlı çalışma 
konularından biri olan retoriğin odağıdır (Bitzer, 1981: 226). Retorik, antik çağdan bu yana 
genel  olarak  konuşma  etkinlikleri  çerçevesinde  tanımlanmıştır.  Klasik  retoriğin  öncüleri 
Platon, Aristoteles, Cicero, Quintilianus vd. konuşmanın politikanın temeli olduğuna inanarak, 
retorik teorilerini, politik hitabetin yöntem ve ilkeleri üzerine geliştirmiş ve politik aktörler 
tarafından kullanılmak üzere tasarlamışlardır (Bitzer, 1981: 227; Gill & Whedbee, 1997: 157). 
Çağdaş retorik teorisyenleri de retoriğin bilim, felsefe, edebiyat ve diğer alanlarda varlık 
bulduğunu söylemekle birlikte genellikle politik konuşmayı, retorik pratiğin merkezi olarak 
kabul etmişlerdir.  
  Politik retoriğin, konusu genel olarak “kamunun işleri ya da kamusal işler”le ilgili yargılar, 
kararlar, uygulamalar ve onların yurttaşları etkileyen sonuçlarıdır. Toplumsal ve fiziksel 
sonuçların dışında dil, düşünceler, yasalar, prensipler, otorite yapıları, değerler, semboller, 
mitler gibi toplumun asıl ve kalıcı kimliğini oluşturan şeyler de politik retoriğin konuları 
arasında yer almaktadır (Bitzer, 1981: 231). 
 
 
  4
çalışmalarına hâkim olan tanımlara göre, kamuya/yurttaşlara yönelik seslenişlerin 
yani hitabetin bir formu olan politik konuşmalar, “ortak bir kimlik yaratarak 
ulusun/yurttaşlar  topluluğunun  kolektif  varlığını  inşa  etme  ve  yönlendirme”, 
“tarihsel hatıraları unutturarak ya da gözden saklayarak kamusal hafızayı yeniden 
inşa  etme”,  kitleleri  seferber  etme,  eyleme  yönlendirme  gibi  amaçlar 
doğrultusunda kullanılan araçlar arasındadır. Tezin temel dayanağını oluşturan 
yukarıdaki  iddialar,  Türk  ulusal  kimliğinin  inşa  süreçlerinin  ve  başlıca 
niteliklerinin  anlaşılabilmesi  için  politik  konuşmaların  analizinin  gereği  ve 
önemine işaret etmek amacıyla sunulmuştur.  
  “Ulusların ortaya çıkması ve kolektifleşmesi” (Charland, 2001: 616) için 
esas unsurlardan biri olan politik retorik, pek çok ülke ve dönemde olduğu gibi 
Cumhuriyet’in  ilanını  izleyen  dönemde  de  ulusun/yurttaşlar  topluluğunun  ve 
ulusal kimliğin inşası sürecinde etkin, sistematik bir araç olarak kullanılmıştır. 
Özellikle, Tek Parti yönetiminin kurumsallaşma ve yerleşme sürecine denk gelen 
1930’lu yıllardan sonra3 politik söz/retorik giderek önem kazanmaya başlamış, 
politikacılara  konuşmaları  öğütlenmiş,  hitabet  (retorik)  eğitimini  konu  edinen 
kitaplar4 yazdırılmış, parti üyelerini “hitabet konusunda” eğitmek için Halkevleri5 
                                                 
 
3 Politik söz ya da retoriğin 1930’lı yıllardan önce de politik seçkinlerce bir “inşa” aracı 
olarak kullanıldığı şüphe götürmez. 1930’lu yılların bir milat olarak belirlenmesinin sebebi, 
pek çok akademik çalışmada da vurgulandığı gibi (bkz. Tunçay, 2005a; Ahıska, 2005; Öz, 
1992; Canefe & Bora, 2007 vd.) bu tarihin, sistemin “ideolojiyi yaygınlaştırma ve halk 
katmanlarında benimsetme çabalarının sistematik bir hal aldığı”, Cumhuriyet ideallerinin 
millete/halka mal edilmesini kurumsallaştırmak için ağırlıklı bir çabaya yöneldiği yılların 
başlangıcına denk düşmesidir. 
4 Tezin ikinci bölümünde kısa bir değerlendirilmesine yer verilecek yazılı metinler tarih 
sırasına göre şunlardır: CHP Genel Sekreteri Recep Peker’in Ülkü dergisinde yayınlanan 
“Konuşunuz Konuşturunuz” (1933) başlıklı makalesi,  parti hatibi ve Ülkü dergisi imtiyaz 
sahibi Nusret Köymen’in “Canlı Söz” (1936) başlıklı makalesi, parti hatibi ve Gazi Lisesi 
Felsefe Öğretmeni Hamdi Akverdi’nin Hitabet San’atı Teknik ve Psikolojisi (1937) adlı 
  5
Description:“istibdat yılları” şeklindeki klişelerle yermişlerdir. Bu övgü ve yergilerin kökeninde yatan, Abdülhamit'in “İslamcılık” politikasına yönelik yaklaşım farklılıklarıdır.  Leff, Michael ve Ebony A. Utley (2004), “Instrumental and Constitutive Rhetoric in Martin Luther Ki