Table Of ContentLABİRENT
Adli Bilimlerin Gizemli Dünyası
Yazan: Sevil Atasoy
Yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
Dijital yayın tarihi: ekim 2010 / ISBN 978-605-111-843-7
Kapak tasarımı: Yavuz Korkut
Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
19 Mayıs Caddesi, Golden Plaza No. 1 Kat 10, 34360 Şişli - İstanbul
Telefon: (212) 373 77 00 / Faks: (212) 355 83 16
www.dogankitap.com.tr / [email protected] /
[email protected]
Labirent
Adli Bilimlerin Gizemli Dünyası
Sevil Atasoy
“Yaz” diyen Ertuğrul Özkök’e
Her yazdığımı ilk okuyan Faruk Atasoy’a
Başlangıç
Zor ve Gizemli Bir Dünyaya Hoş Geldiniz
Size, akıllara durgunluk veren Ölüler Meydanı Jemaa el-
Fna’yı anlatabilirdim. Ya da Katmandu’dan Lhassa’ya
planladığınız yolculukta yanınıza alacaklarınızı.
Gelin görün ki, paylaşmak istediğim başka şeyler var.
Dünyanın dört bir yanındaki olay yeri inceleme
birimlerinde ve kriminal laboratuvarlarında çalışan adsız
kahramanların bilim ve teknoloji ışığında, labirentlerde
dolaşarak suçu nasıl aydınlattıklarını, suçluyu, suçsuzdan
nasıl ayırdıklarını...
Kimyanın, matematiğin, fiziğin, genetiğin ve daha nice
bilim dalının “forensic science”, yani “adli bilimler” çatısı
altında suçla mücadeleye nasıl katkıda bulunduğunu...
CSI:Miami ya da benzeri dizilerde gördüğünüz
teknolojilerin ne kadarının gerçek, ne kadarının hayal
olduğunu anlatmak istiyorum.
Anlatmak istediğim başka şeyler de var.
Okunduğunda, duyulduğunda, tanık olunduğunda pek de
keyif vermeyen...
İsyan ettiren, hayrete düşüren, “Bu kadar da olmaz ki!”
dedirten...
Yukarıdakiler kadar hoşlanmayabilirsiniz, ama bunları da
anlatmak istiyorum.
Suçun kimi zaman neden aydınlatılamadığını, suçluların
kimi zaman neden yakalanamadığını ya da masumiyetin
neden kanıtlanamadığını...
Gözbebeğimiz, umut bağladığımız “forensic science”ın
kimi zaman nasıl “junk science” yani “çöp bilim”e
dönüştüğünü...
Ama her şey bir yana önce şunu sormak istiyorum: “Faili
meçhul”lerden ve “ben masumum” diye çırpınanlardan
rahatsız oluyor musunuz?
Eğer birine ya da her ikisine “evet” diye cevap
verdiyseniz, bilin ki bilimsel deliller olmadan suçlular
adalete teslim edilemez, bilimsel deliller olmadan haksız
yere itham edilen korunamaz.
Gerçeğe ve sadece gerçeğe ulaşmaya çalışan delil
avcılarının, zor, ama bir o kadar gizemli ve çekici dünyasına
hoş geldiniz.
Lisa Eder Cinayetinden Artakalan Kül, Kan, Kıl ve
Koli Bandı
20 ekim 2004 günü, Kassel - Hannover Otoyolu’na
dakikalar mesafesindeki St. Thomas Kilisesi’nde 200
kişiydiler.
Tören bitiminde bunlardan altısı, ayçiçekleriyle
süslenmiş beyaz tabutu omuzlarına aldı, önce
içeridekilerin, sonra dışarıda yağmur altında
bekleyenlerin arasından geçirdi ve siyah bir limuzine
yerleştirdi. Limuzin, otopsilerden geçmiş cenazeyi
yakılacağı yere götürdü.
Küller, havaya savrulmadı. Alman yasaları bunu
yasaklıyor. 2 kilo kadar kül, özel bir çanakta toplandı.
Birkaç zerresi rüzgâra kapıldı, geldi aylar sonra aklıma
düştü.
Acaba kilometrelerce ötede küle dönüşen küçük, sarışın,
mavi gözlü kız, tatile geldiği ülkemde öldürülmeden önce
neler yaşadı?
Sineklerin dili
Cenaze töreninden 10 gün önce bir pazar günü 15.00
sularında, küçük kızın annesi Petra Eder, tatile geldiği
yörenin güvenliğinden sorumlu olan Alanya Yeşilköy
Jandarma Komutanlığı’nı aradı. 11 yaşındaki kızı Lisa’nın, 3
saat önce kaldıkları otelin yakınındaki marketten bir deniz
yatağı almak üzere çıktığını ve geri dönmediğini bildirdi.
Soruşturma sonucunda, market sahibinin Lisa’ya bir deniz
yatağı sattığı, deniz yatağını şişirirken, Lisa’nın “Şimdi
geliyorum” diye çıktığı ve bir daha markete geri gelmediği
anlaşıldı.
Ertesi gün öğleden sonra, bir temizlik işçisi, Alanya İç
Kale mevkiinde, Muhtarın Yeri adlı mekâna 50-60 metre
uzaklıkta, çıkışa göre yolun solunda, her gün yaptığı gibi,
çam ağaçlarının arasında pet şişe ve naylon toplamaya
başladı. Elindeki yaraya sineklerin konduğunu görünce,
“Buralarda sinek olmaz, ölü var herhalde” diye düşündü.
Yolun 6-7 metre aşağısında Lisa Eder’in cesedini buldu.
Temizlik işçisi verdiği ifadede, değme olay yeri inceleme
uzmanlarına taş çıkartırcasına sinekleri, kırmızı karıncaları
anlattı. Hatta kızın giysileri üzerinde yaprak ve ot
olmadığından, yoldan aşağı yuvarlanmayıp, buraya
bırakılmış olması gerektiğini bile söyledi.
Kızın cesedi bulunduğunda üzerinde açık mavi tişört,
lacivert etek vardı, altı çıplaktı. Olay yeri inceleme
uzmanları uzun sarı saçlarının örttüğü sağ yanağı üzerinde
ve usulca çevirdiklerinde sırtında sağ omuzuna doğru koli
bandı, ayrıca ensesi, beli ve sırtında 4 adet siyah kıl buldular
ve inceletmek üzere aldılar.
Suç ve delil
Lisa Eder’e iki kez otopsi yapıldı. Biri bulunduğu gün
Alanya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde, diğeri 4 gün sonra
Hannover Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsü’nde.
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu, her iki yerin otopsi
raporunu ve gerçekleştirilen diğer tetkikleri değerlendirdi ve
kesin ölüm nedenini, “ağız, burun çevresinde görünen
travmatik değişimler, ölü lekelerinin yayılımı ve renkleri ile
diğer olay yeri ve otopsi bulguları göz önüne alındığında
ağız ve burun kapanmasına bağlı solunum yetmezliği”
olarak bildirdi. Ayrıca, Lisa’nın ölmeden kısa süre önce
“anal yoldan cinsel saldırıya” maruz kaldığını ekledi.
Cesedin bulunduğu günün akşamı jandarma, otel
yakınındaki dükkânlardan birinin sahibi olan Bülent
Gülbay’ı şüpheli olarak polise teslim etti. Çünkü pantolon
paçasının sağ arka, orta kısmında kan, otosunda sarı saç ve
işyerinde koli bandı bulunmuştu. Ankara Polis Kriminal
Laboratuvarları’nda pantolondaki kan lekesi incelendi ve
Lisa’nın DNA’sıyla uyumlu olduğu saptandı. Şüpheli, çok
güçlü bir delille sanığa dönüştü ve 17 mart 2006’da tecavüz
için 11 yıl, cinayet için de ilk bir yılı geceli gündüzlü
hücrede olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
çarptırıldı.
Kırmızı leğeni ve kımıldayan siyah poşeti konuşturmak
Bülent Gülbay’ın, Lisa’nın kaybolduğu saatlerde, iki
eliyle zor kaldırdığı siyah bir poşetle dükkânından çıktığını
ve otomobilinin bagajına koyduğunu gören var. Ayrıca, bazı
ev komşuları, içerisinde siyah bir poşet bulunan, kırmızı bir
leğeni, oldukça zorlanarak 3. kattaki dairesine taşıdığından
söz etti. Hatta kapının göz deliğinden bakan biri, poşetin
kımıldadığını ve dışına taşan ayaklar gördüğünü de belirtti.
İfadeler birleştirilirse, Lisa’nın dükkânda poşete konduğu,
otomobilin bagajına yerleştirildiği, eve götürüldüğü ve
kırmızı bir plastik leğen içinde, yukarı taşındığı
düşünülebilir. Sanığın evindeki balkonunda el konan kırmızı
leğen ve siyah poşetlerde Lisa’nın açık mavi tişörtünün ve
lacivert eteğinin lifleri, saçı veya çıplak teninin değmesi
nedeniyle DNA’sı bulunabilse, ne kadar değerli bir delil
oluştururdu. Dosya içerisinde, bu konuda bir veri yok. Yoksa
evde el konan siyah poşetler arasında Lisa’yı taşımada
kullanılan poşet yok mu? O zaman suç sırasında kullanıldığı
varsayılan poşet nerede? Bulunsaydı, kaldırmak için elle
tutulan kısmında sanığın DNA’sı, içinde Lisa’nın DNA’sı
olacaktı.
Lisa’nın iç çamaşırı nerede?
Giysilerle ilgili önemli ayrıntı, ceset üzerinde iç
çamaşırının bulunmayışı. Halbuki Lisa’nın annesi bana,
otelden çıkarken kızının iç çamaşırı giydiğini söyledi. Bu
çamaşır acaba nerede? Sanığa ait bir mekânda bulunmuş