Table Of ContentKUSURSUZ CİNAYET YOKTUR
kusursuza yakın olanlar vardır
Yazan: Sevil Atasoy
Yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık
Tic. A.Ş.
Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin
alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir
şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
Dijital Yayın Tarihi: Şubat 2013 / ISBN 978-605-09-1304-
0
Kapak tasarımı: Tuğrul Üçyiğit
Kapak fotoğrafı: Tamer Hartevioğlu
Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
19 Mayıs Cad. Golden Plaza No. 1 Kat 10, 34360 Şişli -
İSTANBUL
Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16
www.dogankitap.com.tr/ [email protected]/
[email protected]
Kusursuz Cinayet Yoktur
kusursuza yakın olanlar vardır
Sevil Atasoy
eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı; güzel
yüzünde, ölüm bile güzeldi.
era quel che morir chiaman gli sciocchi: morte bella
parea nel suo bel viso.
Francesco Petrarca
1348'de ölen Laura için sone
Uzunca bir başlangıç
Daha öncekilerde olduğu gibi, bu kez de bir dizi gerçek suç
öyküsü ve adli bilim denemesiyle karşınızdayım. Her ne
kadar yazdıklarım pek keyifli şeyler olmasa da, Akdeniz
güneşinin altında başlayan, Pasifik Okyanusu kıyısında süren
ve karın lapa lapa yağdığı bir İstanbul mucizesinde son bulan;
doğruyu söylemek gerekirse, sevgili editörüm Tunca Arslan'ın
zoruyla son bulmak zorunda kalan, yedi aylık yoğun bir
süreçti. Umarım, kusursuz bir cinayetin nasıl işlenebileceği
dahil olmak üzere, beklentilerinizin en azından bir bölümünü
karşılar.
Bu seferki öykülerde keşfedeceğiniz beyinler, Doğan
Kitap'ın yayınladığı Labirent, Bu Ayak İzi Senin Dr. Watson!
Karanlığa Yolculuk ve Her Çikolata Yenmez'dekilere göre
daha karanlık, acımasız ve vahşi. Ama bu kitabı elinizde
tuttuğunuza göre, yaşadığımız gezegeni cehenneme
çevirenleri tanımaya hazır olduğunuzu sanıyorum. Katiller,
her öyküde karşınıza çıkacak ama, "Köpek tasmalı adam",
"Beş garip seri katildiler" ve "Zevkine ölüm", cinsel doyumun
doruğuna ulaşmak için acı verip, acı duyanların yanı sıra,
havasız bırakmayı ve kalmayı tercih eden, otoerotik asfiksiyi
sadomazoşizmle yoğuran seri katilleri anlatıyor. Küçük
çocukları parçalayıp kanalizasyona atan patronla uşağı,
uyuşturucu alıp makasa davranan kız kardeşler, Latife'yi
parçalayan Kasım, oralarda bir yerde sizi bekliyor.
Bundan 1800 yıl önce Kartacalı Tertullianus, zaferden
dönen Romalı generallerin hemen arkasındaki bir köle ya da
rahibin "Memento mori! Memento te hominem esse! Respice
post te, hominem te esse memento!" diye seslenmekle
görevlendirildiğini kaydeder. Yani, "Ölümlü olduğunu hatırla!
Sadece bir insan olduğunu hatırla! Arkana bak! Sadece bir
insansın, hatırla!"
Ölümle mutlaka karşılacağız da, bu buluşmanın ne zaman,
nerede ve nasıl olacağını bilmiyoruz. Henüz 39 yaşındaki
Polonya asıllı besteci Frédéric Chopin, 15 Ekim 1849 gecesi
Paris'teki evinde yatıyordu ve konuşamayacak kadar halsiz
düşmüştü. Bir kâğıtla kalem istedi ve "Bana otopsi yapılsın.
Canlı gömülmek istemiyorum"[*] diye yazdı, iki güne
varmadan son nefesini verdi. Chopin'in çağdaşlarının canlı
gömülme kâbusu, giderek önemini yitirdi. Ama bu yıl
öldürülecek yarım milyon, intihar edecek 1 milyon ve kazaya
kurban gidecek milyonlarca kişiden biri olmayacağımız ne
malum? İşte bu yüzden, iyi bir otopsinin yanı sıra, iyi bir olay
yeri incelemesi ve iyi bir kriminal laboratuvar çalışması
dilemeliyiz. "İyi" sözcüğünü üç kez tekrar etmemin bir nedeni
var. Çünkü bu kitabın her sayfasında en az bir ölen olacak ve
siz tam "Münevver'in morgundaki hayalet"ten kurtulmaya
çalışırken "Kara Büyücü ve Diğerleri" etrafınızı saracak.
Böylelikle, işi bilenlerin yarattığı mucizelerin yanı sıra, işi
bildiği halde yapmayan, yaptığı halde bilmeyenlerin açmaza
soktuğu soruşturmalara, kararttığı yaşamlara tanık
olacaksınız.
Görmediği halde tanıyanları, yaşamadıklarını hatırlayanları,
çocukların her anlattığına inananları "Meleklerin kör gözleri",
"Bana saldıran işte bu adam", "Michelle Hatırlıyor",
"Yaşamadıklarını anlatan çocuklar" ve "Bir adamla beş
kadın"da bir araya getirdim. Polisin görgü tanıklarının ve bir
kriminal profilleme uzmanının söylediklerini medyayla
paylaşmasının nelere mal olabileceğini "Medyanın yarattığı
katil"de aktardım. Bütün bunlar yüzünden cezaevine atılan,
yıllar sonra masum oldukları anlaşılan insanların, sadece
öykülerin geçtiği ülkelerde yaşadığına inanmak safdillilik
olur.
Hiçbir sağlıklı beyin, bir katilin beyni gibi çalışamaz, onun
ruhundaki girdapları, öldürmeden önce ve sonrasındaki
duygularını anlayamaz, hele bir seri katilin neden hiç
tanımadığı birini, hatta ikisini, üçünü, üç yüzünü öldürdüğünü
hayal bile edemez. Bu yüzden en başarılı polisiye filmler,
romanlar, diziler, gerçek suç öykülerine dayananlardır.
Fritz Lang'ın 1931 yapımı M filmindeki çocuk katili,
"Düsseldorf Vampiri" Peter Kürten'in yaşamından kesitler
içerir.
Alfred Hitchcock'un 1948 yapımı Ölüm Kararı (Rope) filmi
de gerçek bir olaya dayanır. Kusursuz cinayeti yedi ay
planlayan ve her ikisi Chicago Üniversitesi öğrencisi olan 19
yaşındaki Nathan Freudenthal Leopold, Jr. ve 18 yaşındaki
Richard Albert Loeb, 21 Mayıs 1924 günü Harvard
Lisesi'nden eve dönmekte olan Chicago'lu milyoner Jacob
Franks'ın henüz 14 yaşındaki oğlu Robert "Bobby" Franks'ı
kaçırır ve öldürürler. Yine Hitchcock'un çektiği Sapık (Psyco),
Wisconsin'lı seri katil E. Theodore "Ed" Gein'i anlatır. "Ed"
Gein yıllar sonra, Teksas Testere Katliamı'nda (The Texas
Chainsaw Massacre) "Meşin Surat", Kuzuların Sessizliği'nde
(The Silence of the Lambs) Buffalo Bill adıyla bilinen "Jame
Gumb" karakteriyle yeniden karşımıza çıkacaktır.
1930'larda ortalığı kasıp kavuran Barrow Çetesi'nin iki
üyesi, Arthur Penn'in ünlü filmi Bonnie ve Clyde'da kendi
adlarıyla yer alırlar. Henry: Bir Seri Katilin Portresi (Henry:
Portrait of a Serial Killer), 400'ün üzerinde (yanlış
okumadınız, 400'ün üzerinde) masumu katlettiğini itiraf etmiş
Henry Lee Lucas'ın yaşamını gözler önüne serer, Spike
Lee'nin S.O.S'i (Summer of Sam), 1970'lerin seri katili David
Berkowitz'in yaşam öyküsüdür. Charlize Theron'un oynadığı
Canavar (Monster) ise, kadın seri katil Aileen Wuornos'un ta
kendisidir. Cehennem Çiçeği (The Black Dahlia), 1947'de Los
Angeles'ta işlenen ve hâlâ çözülememiş Elisabeth Short
cinayetini anlatır. Yeri gelmişken belirteyim, elinizde
tuttuğunuz bu kitapta, Elisabeth Short'a hem "Zevkine ölüm",
hem de "Kusursuz cinayet yoktur" başlıklı denemelerimde
rastlayacaksınız.
Aynı yaklaşım, polisiye roman yazarlarında da gözlenir.
Truman Capote, altı yılda tamamladığı Soğukkanlılıkla'da (In
Cold Blood), 1959'da çiftliğinde katledilen Herbert Clutter,
eşi ve iki çocuğunun öyküsünü anlatır. Amerikalı kadın
polisiye yazarı Ann Rule, seri katil Ted Bundy'nin yaşamını
ele aldığı ilk romanı, İçimdeki Yabancı'dan (The Stranger
Beside Me) başlayarak, 20'den fazla eserinin hemen hepsini
gerçek suçlara dayandırır. Ölü Adam Yürüyor (Dead Man
Walking) idam mahkûmları Elmo Patrick Sonnier ve Robert
Lee Willie'nin elektrikli sandalyeye bağlanmadan önce, rahibe
Helen Prejean'a anlattıklarından ibarettir.
Son 20 yılın polisiyelerinde, öncekilerde pek öne çıkmayan
bir özellik daha var. O da, suçların çözümünde, polis ya da
savcıların kritik düşünce becerilerinden ziyade, kanıt
toplayanların, otopsi yapanların, kriminal laboratuvar
çalışanlarının bilgi birikimi, deneyim, sabır ve dehasından
yararlanmaları.
Bu tip soruşturmalar, özellikle Amerikalı yazar Patricia
Corn-well'in romanlarında karşımıza çıkar. Ana karakter Kay
Scarpetta da, İngilizce bölümü mezunu Cornwell'in, kısa bir
gazetecilik deneyiminden sonra, altı yıl yanında teknik
sekreter olarak çalıştığı, Virginia Adli Tabipliği Şefi Dr.
Marcella Fierro'dan başkası değildir.
Aynı yaklaşımı, yasaklandığı beş altı ülke dışında, dünyanın
her yerinde beğeniyle izlenen CSI adlı Amerikan televizyon
dizisinde de görmek mümkün. Kanıta dayalı soruşturmaların
yürütüldüğü CSI, olay yeri inceleme uzmanlarını, laboratuvar
çalışanlarını ve otopsileri yapanları öne çıkartır. Ayrıca,
hemen her bölümü gerçek olaylara dayanır. Örneğin,
tapınakta infaz edilen çok sayıda rahibin katillerinin arandığı
kırkıncı bölüm "Felonious Monk", duvara çizilmiş resim
sayesinde aydınlanır. 1991'de Arizona'daki Wat Promkunaram
Budist tapınağında, aralarında altı rahibin bulunduğu dokuz
kişi katledilmişti.
Silahlı kuvvetlerin artık kullanmadığı binada, tarikat üyesi
11 üyenin topluca intiharının soruşturulduğu üçüncü bölüm
"Shoot-ing Stars" ise, 1997'de San Diego'da, UFO dinine