Table Of Content47
KUR’AN-I KER(cid:11)M(cid:11)N TERCEME ED(cid:11)LMES(cid:11) VE
ÂYETLER(cid:11)N(cid:11)N SIHHATL(cid:11) ANLA(cid:22)ILMASI KONUSUNDA
BAZI MÜLÂHAZALAR
Prof. Dr. Yusuf (cid:13)ICIK*
A. KUR’AN-I KER(cid:11)M TERCEMES(cid:11)NE OLAN (cid:11)HT(cid:11)YAÇ
Kur’an-(cid:9) Kerim’in herhangi bir dile çevrilmesi, ilâhî kelâm’(cid:9)n o dilde
anla(cid:23)(cid:9)l(cid:9)r bir ifadeyle anlamland(cid:9)r(cid:9)lmas(cid:9)ndan ibarettir. Terceme kelimesiyle ilgili
olarak, Kur’an (cid:29)limleri ve Tefsir Usûlü kitaplar(cid:9)nda herhangi pratik bir de#eri
hâiz olmayan birtak(cid:9)m bilgilere yer verilmekle birlikte1, (cid:29)slâm(cid:9)n ilk dönelerinden
itibaren terceme kelimesinin anlam(cid:9):Sözlü yahut yaz.l. bir metnin, ba2ka
bir dile, anla2.l.r bir ifadeyle çevrilmesinden ibarettir. Dolay(cid:9)s(cid:9)yla,
Tercüme’de, bir kelam(cid:9)n motamot ve harfi harfine ba(cid:23)ka bir dile çevrilmesinin
sözkonusu oldu#u, bunun ise Kur’an tercemesinde mümkün olmad(cid:9)#(cid:9), buna
binaen, Kur’an Tercemesi sözünün do#ru olmayaca#(cid:9), bunun yerine meal
sözünün kullan(cid:9)lmas(cid:9) gerekti#i (cid:23)eklindeki fikir ve hassâsiyetlere kat(cid:9)lmak
mümkün de#ildir.2
*Selçuk Üniversitesi (cid:29)lahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dal(cid:9)Ö#retim Üyesi
1 Tercüme kelimesinin anlamlar(cid:9)yla ilgili olarak bkz., Zehebi Huseyn, et-tefsir ve’l-Mufessirun,
M(cid:9)s(cid:9)r1961, 1/24 vd. ; Demirci Muhsin, Kur’an Tarihi, (cid:29)stanbul 1997, s. 204 vd.
2 Me(cid:23)hur Sahâbî (cid:11)bn Mes’ud’un, kendisi gibi ünlü bir Kur’an yorumcusu olan ça#da(cid:23)(cid:9) ve
talebesi (cid:11)bn Abbas hakk(cid:9)nda: “O, Kur’an’(cid:9)n ne güzel bir tercüman.’d(cid:9)r.” sözü me(cid:23)hurdur
(Zehebî Muhammed Huseyn, et-Tefsîr vel-ufessirûn, M(cid:9)s(cid:9)r1961, 1/66).
Zeyd b. Sâbit, Peygamber S.in emri üzerine Yahûdî (lisan(cid:9)n(cid:9) ve) yaz(cid:9)s(cid:9)n(cid:9) ö#renmi(cid:23), Hz.
Peygamber’in Yahûdîlere gönderdi#i mektuplar(cid:9)n(cid:9) yazm(cid:9)(cid:23) ve onlardan gelen mektuplar(cid:9)
Peygamber S.e tercüme etmi(cid:23)tir. Ebû Cemre, (cid:29)bn Abbas ve gelen heyetler aras(cid:9)ndaki
konu(cid:23)malar(cid:9), sürekli olarak tercüme eden bir zatt(cid:9)r. Bizans Kral(cid:9) Herakliyüs’ün, Kurey(cid:23)
heyetiyle, kendi tercüman(cid:9)arac(cid:9)ile görü(cid:23)mesi me(cid:23)hurdur. Hâkim veya yöneticinin, yan(cid:9)nda iki
adet mütercim (mütercimeyn) bulundurmas(cid:9)n(cid:9)n gerekli oldu#u, baz(cid:9) âlimler taraf(cid:9)ndarn (cid:23)art
ko(cid:23)ulmu(cid:23)tur (Buhari, ahkâm 40; Yine bkz., Buhari, menak(cid:9)b 25, (cid:29)lim 25, Bed’u’l-vahy 6;
Müslim, iman 24, cihad 74). Bütün bu olaylarda, tercüme yapan ki(cid:23)inin, yaz(cid:9)ve konu(cid:23)malar(cid:9),
48 KUR’AN-I KER#M#NTERCEME ED#LMES#
Kur’an’(cid:9)n ba(cid:23)ka bir dile tercüme edilmesinin gereklili#i, O’nu anlaman(cid:9)n
dinde gereklili#iyle e(cid:23) de#erdedir. Allah(cid:9)n Kitab(cid:9)’n(cid:9) anlama zaruretinin, ayn(cid:9)
zamanda O’nun terceme edilmesini de zorunlu k(cid:9)lmas(cid:9) nedeniyledir ki, Kur’an-(cid:9)
Kerim’i tercüme etme faaliyetleri, Kur’an’(cid:9)n nüzulüyle birlikte ba(cid:23)lam(cid:9)(cid:23)t(cid:9)r ve
O’nunla ya(cid:23)(cid:9)tt(cid:9)r. Bu nedenle, Kur’an-. Kerim’i ba2ka bir dile çevirmenin
dinen caiz olup olmad.:. tart.2malar. -her nekadar tarihte ve yak(cid:9)n
geçmi(cid:23)te yo#un olarak ya(cid:23)anm(cid:9)(cid:23)sa da- konunun tabiat.yla kesinlikle
3
ba:da2mayan bir durumdur.
Asl.nda Kur’an-. Kerim’in tercemesi meselesini, Allah.n
Kitab.n. anlama konusuyla birlikte dü2ünmek ve ele almak gerekir.
Çünkü, Kur’an(cid:9) okumaktan amaç, Onu anlamak ve muhtevas(cid:9)nca amel
etmektir. (cid:29)slam(cid:9)n ilk dönemlerinde, Kur’an(cid:9)n, anlam(cid:9)n(cid:9) dikkate almadan ve
manâlar(cid:9) üzerinde dü(cid:23)ünmeksizin salt hatim dü(cid:23)üncesiyle okundu#u
bilinmemektedir. Esasen, herhangi bir kitab(cid:9) okumak, onu anlamadan
mümkün de#ildir; yani, bir yaz(cid:9)y(cid:9), manâs(cid:9)n(cid:9) dikkate almadan ve anlam(cid:9)n(cid:9)
devreden ç(cid:9)kararak okumak, sözkonusu olamaz. Bu olsa olsa, ancak belli
maksatlarla ve özel nedenlerle -örne#in bir metnin ezberlenmesi gibi amaçlarla-
olabilir ki, bu durum, Allah’(cid:9)n Kitab(cid:9) için de bahis mevzuudur ve bizim
konumuzla da ilgili bir husus de#ildir. Bu nedenle, Peygamber S.in, her y(cid:9)l
Ramazan ay(cid:9)nda, o ana kadar kendisine inen Kur’an âyetlerini okuyarak
Cebrail’e dinletmesi ve kontrol ettirmesi, bu tesbitimizle çeli(cid:23)mez. Zira, arza
meselesi, bir tür ezber sa#lamakt(cid:9)r. Di#er taraftan, arza s(cid:9)ras(cid:9)nda Hz.
Peygamber’in, okudu#u Kur’an âyetlerinin manâlar(cid:9)n(cid:9) dikkate almad(cid:9)#(cid:9)n(cid:9) veya
onlar(cid:9)anlamadan okudu#unu söylemek de mümkün ve do#ru de#ildir.
Esasen bizim burada ifade etmek istedi#imiz husus, Kur’an(cid:9)n ba(cid:23)tan sona
kadar okunmas(cid:9) demek olan hatm’i reddetmek ve günümüzde -as(cid:9)rlard(cid:9)r
anla(cid:23)(cid:9)l(cid:9)r bir lisanla, kar(cid:23)(cid:9) dile çevirdi#i ve bunu yaparken de, tercümenin gerektirdi#i ve dil
vâk(cid:9)as(cid:9)n(cid:9)n zorunlu k(cid:9)ld(cid:9)#(cid:9) bilimsel baz(cid:9) tasarruflara gitti#i bir vak(cid:9)ad(cid:9)r. Bu, Kur’an- Kerim’in
tercemesinde de sözkonusudur ve de gereklidir. Ve bunun, dinen herhangi bir sak(cid:9)ncas(cid:9)n(cid:9)n
oldu#unu söylemek de mümkün de#ildir. Gerek i(cid:23)arette bulundu#umuz bu târihî olaylarda,
gerekse Kur’an tercemelerinde, hiçbir zaman motamot ve harfî bir çeviriye gidilmemi(cid:23) ve
yap(cid:9)lan bu çal(cid:9)(cid:23)malar(cid:9)n terceme olabilmesi için, harfi çeviriye gidilmesi gerekti#ini de kimse
iddia etmemi(cid:23)tir. Elbette ki Kur’an-(cid:9) Kerim gibi bir mu’cizu’l-beyan’(cid:9)n, bir ba(cid:23)ka dile
tercemesi s(cid:9)ras(cid:9)nda, Murad-.(cid:11)lâhî’nin ayn(cid:9)yla yans(cid:9)t(cid:9)lmas(cid:9)imkâns(cid:9)zd(cid:9)rve esasen burada be(cid:23)er
takat(cid:9)n(cid:9)n ötesinde de bir çaba istenmemektedir. Hem sonra bu, hangi konuda olursa olsun,
bütün tercemeler için belli ölçüde sözkonusudur.
3Kur’an(cid:9)nterceme edilmesine kar(cid:23)(cid:9) ç(cid:9)kan alimlerin ileri sürdükleri fikirler, konunun özüne ili(cid:23)kin
olmaktan çok, devrin (cid:23)artlar(cid:9)yla alâkal(cid:9) yani konjonktüreldir. Nitekim, cumhuriyetin ilk
y(cid:9)llar(cid:9)nda, namazda Kur’an.n Türkçesini okutma istek ve dayatmalar., bunun bir
isbat(cid:9)d(cid:9)r. Meselenin bilincinde olmaks(cid:9)z(cid:9)nkonunun ehli olmayanlarca körü körüne ileri sürülen
fikirleri ise dikkate almak elbette ki gerekmez.
Prof. Dr. Yusuf I)*c*k 49
devam etti#i üzere- geni(cid:23) halk kitleleri taraf(cid:9)ndan, Kur’an-(cid:9) Kerim’in, sevab
kazanmak maksad(cid:9)yla ve bir meal yard(cid:9)m(cid:9)yla da olsa âyetlerinin manâlar(cid:9)
üzerinde dü(cid:23)ünülmeden okunmas(cid:9)n(cid:9)n do#ru olmad(cid:9)#(cid:9)n(cid:9) söylemek de#ildir.
Burada güdülen maksat, Kur’an-(cid:9) Kerim’in indirili(cid:23) amac(cid:9)n(cid:9)n, anla(cid:23)(cid:9)lmak ve
gere#ince amel edilmek oldu#unu vurgulamakt(cid:9)r.4
Hz.Peygamber S. döneminden itibaren Kur’an(cid:9)n ancak anla(cid:23)(cid:9)lmak ve
içeri#ini hayata geçirmek için okundu#unu gösteren birçok mevsuk rivayetler
ve tarihi olaylar vard(cid:9)r.
Mesela sahabeden Abdullah b. Amr’(cid:9)n:
-“Kur’an-(cid:9) Kerim ba(cid:23)tan sona nekadar zamanda okunmal(cid:9)d(cid:9)r?” sorusuna
Hz. Peygamber:
-“Bir ayda ” cevab(cid:9)n(cid:9)verince Abdullah:
-“Bu süre çok uzundur ey Allah(cid:9)n Rasulü; ben daha k(cid:9)sa zamanda
okuyabilirim; benim için bunu k(cid:9)saltmaz m(cid:9)s(cid:9)n(cid:9)z?” demesi üzerine Hz.
Peygamber süreyi k(cid:9)saltm(cid:9)(cid:23), Abdullah b. Amr daha da k(cid:9)salt(cid:9)lmas(cid:9)n(cid:9) istemi(cid:23),
Peygamber S. süreyi on güne dü(cid:23)ürdü#ü halde Abdullah, yine (cid:9)srar edince,
Peygamber S. buna raz(cid:9)olmad(cid:9)#(cid:9) gibi, (cid:23)u önemli hat(cid:9)rlatmay(cid:9)yapm(cid:9)(cid:23)t(cid:9)r:
-Olmaz; çünkü bundan daha az zamanda Kur’an(cid:9) hatmeden kimse, onu
5
anlamadan okumu(cid:23)olur.”
Bir sahabi ile kar(cid:23)(cid:9)l(cid:9)kl(cid:9) diyalog (cid:23)eklinde cereyan eden bu konu(cid:23)mas(cid:9)nda
Peygamber S. in söyledikleri, Kur’an okumaktan amac(cid:9)n kesinlikle onu
anlamaya yönelik oldu#unu ve salt hatim dü(cid:23)üncesiyle o dönemde Kur’an
okumak diye bir uygulaman(cid:9)n bilinmedi#ini gösterir.
Ancak, bu olay(cid:9)n ve o esnada Hz. Peygamber taraf(cid:9)ndan söylenen
sözlerin ve konulan s(cid:9)n(cid:9)rlamalar(cid:9)n, öz itibariyle de#il, fakat (cid:23)ekil ve teferruat
bak(cid:9)m(cid:9)ndan, ad(cid:9) geçen sahabiye ve o günün (cid:23)artlar(cid:9)na has oldu#u da
unutulmamal(cid:9)d(cid:9)r. Çünkü, evvela, Hz. Peygamber’in Kur’an(cid:9) ba(cid:23)tan sona
okuyabilmesi için ad(cid:9)geçen sahabiye ba(cid:23)lang(cid:9)çta tan(cid:9)d(cid:9)#(cid:9) bir ayl(cid:9)k sürenin ve
nihayetinde bu i(cid:23) için asgari süre olarak tan(cid:9)d(cid:9)#(cid:9) üçtebirlik (on günlük) zaman
diliminin, Abdullah b. Amr’(cid:9)n zekas(cid:9) ve benzeri özel durumlar(cid:9)yla büyük ilgisi
vard(cid:9)r. Çünkü Abdullah b. Amr R. fevkalade zeki ve Kur’an okumaya
dü(cid:23)künlü#ü herkesçe bilinen alim ve zühdü dillere destan olan bir sahabi idi.
Dolay(cid:9)s(cid:9)yla Hz. Peygamber’in ba(cid:23)lang(cid:9)çta O’na tan(cid:9)d(cid:9)#(cid:9) bir ayl(cid:9)k süre ve
sonuçta O’nun için belirledi#i on günlük zaman, o sahabiye hast(cid:9)r ve bunlar
4 Bu konuda okurlara, Salâh el-Hâlidî’nin: “Kur’an. Anlamaya ve Ya2amaya Do:ru, terc.,
Yusuf I(cid:23)(cid:9)c(cid:9)k, (cid:29)ki Kaynak Yay(cid:9)nc(cid:9)l(cid:9)k, Ankara 1998” adl(cid:9)kitab(cid:9)tavsiye olunur.
5el-Bak(cid:9)llani Ebubekr, Nüketu’l-(cid:29)ntisar li Nakli’l-Kur’an, (cid:29)skenderiyye, tsz., s.68
50 KUR’AN-I KER#M#NTERCEME ED#LMES#
ayn(cid:9)yla bizim için geçerli olan hususlar de#ildir. Burada bizim için önemli olan,
Kur’an(cid:9)n ancak anla(cid:23)(cid:9)larak okunabilece#i ve bunun için de yeterli bir zamana
ihtiyaç oldu#udur ki, bu da ki(cid:23)iden ki(cid:23)iye de#i(cid:23)en, ortam ve (cid:23)artlara göre
farkl(cid:9)l(cid:9)k arzeden bir durumdur. Di#er taraftan, Kur’an(cid:9)n tamam(cid:9)n(cid:9)n o gün henüz
nazil olmamas(cid:9) da, ad(cid:9) geçen sahabiye ba(cid:23)tan sona Kur’an(cid:9) okumas(cid:9) için
belirlenen sürenin k(cid:9)sa olmas(cid:9)nda etkili olmu(cid:23)tur. Dolay.s.yla, bizim bu
olaydan ç.karaca:.m.z ana espiri, Kur’an.n ancak, manâlar.n.n
anla2.lacak bir tarzda ve bunu mümkün k.lacak bir süre içerisinde
okunmas. gerekti:idir.
Hem dinî hem de siyasî ve idarî ki(cid:23)ili#iyle, (cid:29)slam tarihinde büyük ve
önemli olaylara imzas(cid:9)n(cid:9) atan Halife Ömer, bir defas(cid:9)nda minberde irad etti#i
bir hutbesinde, evlendirilecek olan bayanlar(cid:9)n mehirlerini tahdid etmek
isteyince, mescidte haz(cid:9)r bulunan bir han(cid:9)m sahabinin, âyet okuyarak yapt(cid:9)#(cid:9)
6
bir itiraz(cid:9)yla kar(cid:23)(cid:9)la(cid:23)m(cid:9)(cid:23) ve bunun üzerine görü(cid:23)ünden dönmü(cid:23)tür. Bu olay, o
gün (cid:29)slam toplumunda çok me(cid:23)hur olmayan, aksine s.radan ve sade bir
müslüman kad.n.n bile, Kur’an. anlayarak okudu:unu ve kendi
meselesini, bugün dahi pek çok okumu2/kültürlü bayan.n bilmedi:i
kad.n haklar.na ili2kin Kur’an ayetlerine dayand.rabildi:ini gösterir.
Yine tarihi rivayetler göstermektedir ki, Halife Ömer, sadece Bakara
sûresi üzerinde uzun y.llar durmu2tur. Bu, ha(cid:23)a Ömer’in zekâ seviyesinin
dü(cid:23)üklü#ünden kaynaklanan bir olay de#ildi; bilakis o günün insan(cid:9)n(cid:9)n
7
nazar(cid:9)nda Kur’an okuman(cid:9)n anlam(cid:9)buydu.
Bu konuyla ilgili olarak kaynaklar(cid:9)m(cid:9)zda daha birçok belge ve bilgiler
bulunmakla birlikte biz, bunlardan bir tanesine daha yer vermekle yetinece#iz;
oda, Hz. Peygamber’in sevgili torunu Hz. Hasan’(cid:9)n (cid:23)u sözüdür:
6(cid:29)bn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Beyrut, 1966, 2/230
7 Sahhabe’den Abdullah b. Ömer, babas(cid:9) Hz. Ömer’in oniki sene boyunca Bakara Sûresi
üzerinde durdu#unu ve bitirince bir deve kurban etti#ini söyler. (cid:29)bn Ömer bizzat kendisi de,
Bakara Suresini sekiz y(cid:9)lda bitirmi(cid:23)tir. Bkz., el-Kurtubi Ebu Abdillah, Fedailu’l-Kur’an,
Kahira,1989, s.54
“Sahabenin en bilgini olan Halife Ömer, (cid:23)ayet s(cid:9)rf Bakara Suresi için bu kadar y(cid:9)l harcad(cid:9)ysa,
Kur’an(cid:9)n geri kalan sûrelerini ne zaman okuyup inceleyebilmi(cid:23)tir? Acaba bu ve benzeri
rivayetler sahih midir?” gibi sorular(cid:9)n cevab(cid:9) (cid:23)udur: Hz. Ömer ve genel olarak di:er
sahabiler, Kur’an.n manalar.n. anahatlar.yla biliyorlard.. Hz. Ömer’in bu
çal.2mas., akademik düzeyde bir ihtisas çal.2mas.yd.ki, baz. sahabilerin, muhtelif
Kur’an sureleri üzerinde ihtisas düzeyinde böylesi özel çal.2ma ve ili2kileri
olmu2tur.
Prof. Dr. Yusuf I)*c*k 51
-“Sizden öncekiler, Kur’an ayetlerini, Rablerinden gelen mektuplar olarak
8
görürler ve onlar(cid:9)geceleyin dü(cid:23)ünüp, gündüzün uygularlard(cid:9).”
Hülasa olarak durum bundan ibaret olunca, tercüme ve mealler,
Kur’an(cid:9)n anla(cid:23)(cid:9)lmas(cid:9)na insanlar(cid:9) yönelten, ve bu i(cid:23)i kolayla(cid:23)t(cid:9)ran ve h(cid:9)zland(cid:9)ran
çok önemli unsurlar olarak görülmelidir.
B. TERCEMEDE ANLA(cid:22)ILIRLIK VE KUR’AN MEALLER(cid:11)NDE
BULUNMASI GEREKEN BAZI ÖZELL(cid:11)KLER
Her dilin kendine mahsus bir ifade biçimi ve rengi, kendine özgü
deyimleri ve kendine has bir atmosferi vard(cid:9)r. Terceme yaparken bunlar(cid:9) iyi
hesaplamak ve her dilin kendi deyimlerini kullanabilmek, yap(cid:9)lan bir çevirinin
do#ru, edebi ve bilimsel olmas(cid:9)na önemli ve büyük katk(cid:9)lar sa#lar.
Tercemelerde en büyük ba2ar., metindeki çeviri kokusunu
hissettirmemektir. Bunu sa#layabilmenin en önemli (cid:23)artlar(cid:9)ndan biri de,
tercemesi yap(cid:9)lan metnin dilinde kullan(cid:9)lan deyimleri, s(cid:9)rf çeviri tarz(cid:9)yla
tercüme etmeyip, kar(cid:23)(cid:9) dildeki o deyimlere tekabül eden tabirleri bulup
kullanmakt(cid:9)r.
Örne#in, arapçadaki: “el-musîbetu iza ammet tâbet” deyimi, düz bir
(cid:23)ekilde ve salt terceme mant(cid:9)#(cid:9)yla çevrildi#inde, (cid:23)öyle bir ifade ortaya ç(cid:9)kar:
“Musibet umumile2ti:inde güzel olur.” Böyle bir tercüme yanl(cid:9)(cid:23)
olmamakla birlikte, arapça asl(cid:9)nda kastedilen manay(cid:9) yans(cid:9)tmaktan uzakt(cid:9)r ve
Türkçe aç(cid:9)s(cid:9)ndan da gariptir. Oysa ki Türkçede, hem metinde murad edilen
manay(cid:9) tam olarak kar(cid:23)(cid:9)layabilecek, hem de çok edebi ve beli# dü(cid:23)ecek
9
deyimler vard(cid:9)r. Mesela : “Elle gelen, dü:ün bayram olur.” sözü, bu
deyimlerden biridir.
Genel olarak sözlü ve yaz(cid:9)l(cid:9) metinleri, özellikle de Kur’an ayetlerini
terceme ederken dikkat edilmesi, dolay(cid:9)s(cid:9)yla, bir Kur’an mealinde bulunmas(cid:9)
gereken ve günümüzde daha bir önemli hale gelen baz(cid:9) özellikleri, yukar(cid:9)da
i(cid:23)aret etti#imiz hususlara ilave olarak (cid:23)öyle s(cid:9)ralayabiliriz:
1. Terceme edilen bir ayet ne kadar k(cid:9)sa olursa olsun ve içinde yer ald(cid:9)#(cid:9)
kom(cid:23)u ayetlerle ne denli cümle ve anlam ba#lant(cid:9)s(cid:9) içerisinde bulunursa
bulunsun, hem yaln(cid:9)z ba(cid:23)(cid:9)na kendi müstakil anlam(cid:9)n(cid:9) ifade etmeli, hem de
birlikte bulundu#u ayetlerle beraber seslendirdi#i ortak/kolektif manay(cid:9)
verebilmelidir.
8 en-Nevevi,et-Tibyan fi Âdabi Hameleti’l-Kur’an, s.28 Bu söz, baz(cid:9) kaynaklarda Hasen el-
Basri’ye nisbet edilerek de rivayet edilmi(cid:23)tir.
9 Söz konusu Arapça bu deyimin bu (cid:23)ekildeki tercemesi, Diyanet i(cid:23)leri Ba(cid:23)kanlar(cid:9)ndan rahmetli
(cid:22)erefettin Yaltkaya’ya aittir ki, gerçekten bir terceme (cid:23)aheseridir.
52 KUR’AN-I KER#M#NTERCEME ED#LMES#
2. Ayete verilen anlam/meal, Kur’an(cid:9)n herhangi ba(cid:23)ka bir ayetinin
anlam(cid:9)na ters dü(cid:23)memelidir.
3. Yap(cid:9)lan meal, kar(cid:23)(cid:9)s(cid:9)nda mutlaka bir muhatap bulmal(cid:9) ve muhatab(cid:9)n
zihninde, ele ald(cid:9)#(cid:9) konuyla ilgili –dini, ahlaki, ictimai, hukuki, idari vb.- net bir
anlam olu(cid:23)turmal(cid:9)d(cid:9)r. Bunun için mütercim ayetlerdeki belâ#at, gramer vb.
inceliklere ve ayn(cid:9) zamanda ayetlerin ilgili bulundu#u tarihi ve di#er gerçeklere
vak(cid:9)folmal(cid:9)d(cid:9)r.
4. Tayet varsa, ayetlerdeki anlam s(cid:9)n(cid:9)rlamalar(cid:9)na (takyid’e) riayet
edilmeli, ve böylesi durumlarda, ayetlerle ilgili mutlak ifadelerden kaç(cid:9)n(cid:9)p,
mukayyed ve has ifadelerle çeviriler yap(cid:9)lmal(cid:9)d(cid:9)r.
5. Ayetlerin, güncel konularla kendili#inden ve tabii olarak anlam
ili(cid:23)kilerinin do#mas(cid:9) ve o (cid:23)ekilde ifade edilmesi durumlar(cid:9)nda dahi onlar(cid:9)n
özgün, mutlak, ba#(cid:9)ms(cid:9)z (tek ba(cid:23)lar(cid:9)na) ve orijinal manalar(cid:9) korunmaya
çal(cid:9)(cid:23)(cid:9)lmal(cid:9)d(cid:9)r.
6. Ayetlerde lafzi ve zahiri olarak bulunmasalar bile, Arap dilinin gramer
ve bela#at özelliklerinin gere#i olarak gerçekle(cid:23)en anlamlar(cid:9), tercemede lafzi
olarak tebarüz ettirmeli ve onlar(cid:9), cümlenin üvey ve zait unsurlar(cid:9)ym(cid:9)(cid:23) gibi
parantez içlerine kesinlikle hapsetmemeli, bilakis, cümlenin öz ve asli unsurlar(cid:9)
olarak parantez d(cid:9)(cid:23)(cid:9)nda normal olarak ifade etmelidir.
7. Lu#avi de#il de (cid:9)st(cid:9)lahi/teknik anlamlarda kullan(cid:9)lan laf(cid:9)zlar(cid:9)n, dini ve
kültürel derinlik ve zenginlikleri korunmal(cid:9)ve bunlara halel gelmemelidir.
Bir mealde bulunmas(cid:9) gereken özellikler elbette ki bunlardan ibaret
de#ildir. Bunlar ancak bu konuda çok cüz’i birkaç husustur. Timdi, yukar(cid:9)da
i(cid:23)aret etti#imiz bu özelliklerden baz(cid:9)lar(cid:9)n(cid:9), yapaca#(cid:9)m(cid:9)z bir Fatiha Suresi ve
Bakaran(cid:9)n ba(cid:23)lang(cid:9)ç ayetleri’nin tercemesinde uygulamal(cid:9)olarak görebiliriz.
FÂT(cid:11)HA SURES(cid:11):
1. Rahman ve Rahim olan Allah’.n ad.yla :
2. Her türlü övgü, Alemlerin Rabbi olan O Allah’a ki,
3. Rahmeti bol, ihsan. tükenmez (ve de),
4. Hüküm gününün tek sahibi.
5. (Ey Rabbimiz), yaln.z sana kulluk eder ve yaln.z senden
yard.m dileriz!
6. Bizi do:ru yola eri2tir;
7. Hidayetle nimetlendirdi:in kimselerin yoluna! Bilerek hakk.
terk edip gazaba u:rayanlarla, 2a2.r.p sap.tanlar.n yoluna de:il!
Prof. Dr. Yusuf I)*c*k 53
BAKARA SURES(cid:11) (1-3)
1. Elif,Lam, Mim (den ibaret, al*n size kendi dilinizden bir Kitap)!
2. Öyle bir Kitap ki, Onda hiç ku2ku yok! Allaha kar2.
gelmekten sak.nanlar için bir yol gösterici.
3. O sak.nanlar ki, gayba (görmedikleri gerçeklere) iman ederler;
namaz. hakk.yla k.lar ve kendilerine r.z.k olarak verdiklerimizden,
ba2kalar. için harcarlar.
Dikkat edilirse, bu ayetlerin tercemelerinde, yukar(cid:9)da belirtti#imiz, iyi ve
anla2.l.r bir terceme/meal için gerekli özelliklerden birço#u bulunmaktad(cid:9)r.
Mesela:
a. Ayetlerin, ne kadar k(cid:9)sa olurlarsa olsunlar ve di#er ayetlerle ne denli
anlam ili(cid:23)kisine sahip bulunurlarsa bulunsunlar, kendi ba#(cid:9)ms(cid:9)z manalar(cid:9)n(cid:9)n
korunmas(cid:9)na özen gösterilmi(cid:23), bununla birlikte, gramer ve siyak-sibak ili(cid:23)kileri
bulunan kom(cid:23)u ayetlerle olan ba#lant(cid:9)lar(cid:9) da korunmu(cid:23)tur. Bunun için, hem
noktalama i(cid:23)aretlerinden, hem de parantez içi ve d(cid:9)(cid:23)(cid:9) ba#laç ve edatlardan
yararlan(cid:9)lm(cid:9)(cid:23)t(cid:9)r. Bu nedenle ayet mealleri, hem tek ba(cid:23)lar(cid:9)na, hem de di#er
ayetlerle birlikte okunduklar(cid:9)nda, murad olunan manalar(cid:9) ifade etme niteli#ini
ta(cid:23)(cid:9)maktad(cid:9)rlar.
b.“Maliki yevmi’d-din: Din gününün tek sahibi” terkibindeki D(cid:11)N
kavram(cid:9)n(cid:9)n cümle içindeki özel (mukayyed ve mahsus) anlam(cid:9) olan hüküm,
hesap ve k*yamet manas(cid:9) gözetilmi(cid:23), ayr(cid:9)ca bu dünyadakinin aksine
k(cid:2)yamet günü yaln(cid:2)zca Allah(cid:2)n egemenli(cid:18)inin geçerli ve söz konusu
oldu(cid:18)u gerçe(cid:18)inden hareketle, ayet: “Hüküm gününün tek sahibi”
(cid:23)eklinde terceme edilmi(cid:23)tir; bunun için de herhangi bir paranteze gerek
görülmemi(cid:23)ve cümledeki vurgunun zay(cid:9)flamas(cid:9)na sebebiyet verilmemi(cid:23)tir.
c. Ayn(cid:9) (cid:23)ekilde, “En’amte aleyhim” deki ni’metlendirme’nin hidayet
ni’meti oldu#u belirtilmi(cid:23), siyak ve sibaktan hareketle, burada kastedilen
nimetin hidayet nimeti oldu#u vurgulanm(cid:9)(cid:23) ve paranteze de lüzum
görülmemi(cid:23)tir.
d. “el-hamdü lillah” kelimesi, bilindi#i üzere ba(cid:23)(cid:9)ndaki (-el ) tak(cid:9)s(cid:9)’ndan
dolay(cid:9), “her türlü övgü” (cid:23)eklinde terceme edilerek, manadaki kapsaml(cid:9)l(cid:9)k
(cinsin istiArak*) belirtilmi(cid:23) ve asli olan bu mana, parantez içine de al(cid:9)nmam(cid:9)(cid:23)t(cid:9)r.
Çünkü bu, kelimeye tefsir amac(cid:9)yla yüklenen zaid de#il, asli bir anlamd(cid:9)r.
e. “ed-Dallin ve el-MaAdubu aleyhim” kelimeleri de yine, zannedildi#inin
aksine, herhangi bir harici ve tefsiri ek/zaid ifadelerle de#il, tamamen bu iki
kelimenin (cid:9)st(cid:9)lahi ve orijinal manalar(cid:9)gözönüne al(cid:9)narak terceme edilmi(cid:23)lerdir.
54 KUR’AN-I KER#M#NTERCEME ED#LMES#
C. AYETLER(cid:11) DOORU ANLAMAK VE TEFS(cid:11)R ETMEK (cid:11)Ç(cid:11)N
GEREKL(cid:11) (cid:22)ARTLARIN B(cid:11)R ÖRNEK ÜZER(cid:11)NDE UYGULANI(cid:22)I
( BA(cid:22) ÖRTÜSÜ MÜ GÖOÜS ÖRTÜSÜ MÜ?)
“Ve’l-yadribne bi humurihinne ala cuyubihinne: Ba(cid:23)örtüleriyle boyun ve
gerdanlar(cid:9)n(cid:9)s(cid:9)k(cid:9)ca kapats(cid:9)nlar.”10
Günümüzde, bu ayet-i kerime ile, kad(cid:9)nlar(cid:9)n ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9) de#il, gö#üs ve
boyunlar(cid:9)n(cid:9) örtmelerinin emredildi#i, dolay(cid:9)s(cid:9)yla Kur’an-(cid:9) Kerim’de
ba(cid:23)örtüsünün de#il gö#üs örtüsünün bulundu#u ileri sürülmektedir ki, özellikle
görüntülü medyada baz(cid:9) kesimlerce ileri sürülen bu iddiaya dayanak olarak,
ba(cid:23)l(cid:9)ca (cid:23)u hususlar ileri sürülmektedir:
“Bu ayet-i kerimede, ne, ba2 anlam(cid:9)na gelebilecek müfred (yal*n-tek
ba)*na) bir laf(cid:9)z, ne de ba2 örtüsü anlam(cid:9)na gelebilecek mürekkep (tamlama)
bir kelime mevcut olmay(cid:9)p, sadece “örtüler” manas(cid:9)na gelen humur kelimesi
bulunmaktad(cid:9)r. Ayr(cid:9)ca bir de, ba(cid:23)lar(cid:9)n de#il, tam tersine gö#üs ve boyunlar(cid:9)n(cid:9)n
örtülmesini ifade eden, ala cüyubihinne (göAüs ve boyunlar*n*n üzerini) lafz(cid:9)
bulunmaktad(cid:9)r.”
Ayet-i Kerime’nin bu (cid:23)ekilde anla(cid:23)(cid:9)lmas(cid:9)n(cid:9)n temelinde, onun ihtiva etti#i
lugavi, nahvi ve tarihi gerçeklerin görülmeden, yüzeysel olarak ele al(cid:9)nmas(cid:9)
yatmaktad(cid:9)r. Töyle ki:
1. Ayette geçen humur kelimesinin tekili olan h.mar lafz(cid:9), arap dilinde,
iddia edildi#i gibi mutlak anlamda herhangi bir örtü de#il, ba2örtüsü
anlam(cid:9)ndad(cid:9)r. Yani bu kelime, Kur’an(cid:9)n indi#i dönemde çe(cid:23)itli maksatlar için
kullan(cid:9)labilen ve vasf(cid:9) belli olmayan lâlettayin bir kuma) parças* veya herhangi
bir örtü olmay(cid:9)p, kad(cid:9)nlar(cid:9)n ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9) örtmekte kulland(cid:9)klar(cid:9) örtünün ad(cid:9)d(cid:9)r.
Esasen, Kur’an laf(cid:9)zlar(cid:9)n(cid:9)n manalar(cid:9), ictihad’la de#il, Kur’an(cid:9)n indi#i dönemde
kullan(cid:9)ld(cid:9)klar(cid:9)manalar(cid:9)n tesbitiyle semai olarak bilinir.
Burada, (cid:11)mam (cid:22)at.bi ve benzeri muhakkik alimlerin önemle
vurgulad(cid:9)klar(cid:9), 2eriatin ümmili:i (ümmiyyetü’)-)eria) meselesinin nekadar
büyük önem arzetti#i, Kur’an ve Hadis metinlerini s(cid:9)hhatli anlamada o dönem
arapças(cid:9)n(cid:9), herhangi bir katk(cid:9)da bulunmadan oldu#u gibi anlaman(cid:9)n ne denli
gerekli oldu#u, bir defa daha anla(cid:23)(cid:9)lmaktad(cid:9)r. H.mar kelimesini, ba2 örtüsü
de#il de herhangi bir örtü olarak anlamaya çal(cid:9)(cid:23)anlar bilmelidirler ki, bu
kelimenin etimolojisinde salt örtü de#il, aksine ba2 örtüsü anlam(cid:9) hakimdir.
Bunun çok aç(cid:9)k bir delili, ayn(cid:9) kökten gelen ve içki anlam(cid:9)na gelen hamr
10 24 Nur 31
Prof. Dr. Yusuf I)*c*k 55
kelimesidir ki, malum oldu#u üzere, içki’ye bu ad(cid:9)n verilmesinin sebebi, onun
insan.n ba2.n. yani akl.n. örtmesindendir.
Asr-(cid:9) Saadet’te erkeklerin ba(cid:23)lar(cid:9)na imâme, kad(cid:9)nlar(cid:9)n ise himar
takt(cid:9)klar(cid:9), rivayetlerde aç(cid:9)kça görülür. Kur’an-(cid:9) Kerim’de geçen humur
kelimesinin ba2 örtüsü anlam(cid:9)nda oldu#u o kadar aç(cid:9)kt(cid:9)r ki, o gün müslüman
erkekler, abdest al(cid:9)rlarken imame’lerini ç(cid:9)kararak, kad(cid:9)nlar da himar’lar(cid:9)n(cid:9)
s(cid:9)y(cid:9)rarak ba(cid:23)lar(cid:9)na meshederler; imameleri yahut himarlar(cid:9) üzerinden ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9)
meshetmek suretiyle abdest alanlar(cid:9)n abdestlerinin geçersiz olaca#(cid:9), ilgililer
taraf(cid:9)ndan soranlara hat(cid:9)rlat(cid:9)l(cid:9)rd(cid:9).11 Bir defas(cid:9)nda Peygamber S., yabanc(cid:9) ülke
devlet ba(cid:23)kanlar(cid:9)ndan birinin kendisine hediye olarak gönderdi#i ipekli bir
elbise veya kuma(cid:23)(cid:9), Hz. Ali’ye vererek bunu, evindeki bayanlar aras(cid:9)nda
himar olarak payla(cid:23)t(cid:9)rmas(cid:9)n(cid:9) emretmi(cid:23)tir.12 Ancak bir insana elbise olacak
kadar büyüklükteki bir kuma(cid:23)tan, Hz. Ali’nin hane halk(cid:9)ndan olan üç kad(cid:9)na
ancak birer tane ba2örtüsü ç(cid:9)kaca#(cid:9), izahtan varestedir (ayn(cid:9) rivayette, Hz.
Ali’nin bu kuma(cid:23)(cid:9),ev halk(cid:9)ndan üç bayan aras(cid:9)nda payla(cid:23)t(cid:9)rd(cid:9)#(cid:9) zikredilmi(cid:23)tir).
Malum oldu#u üzere Peygamber S. ipekli elbise giymeyi müslüman
erkeklere haram k(cid:9)ld(cid:9)#(cid:9) için, Hz. Ali, kendisine Hz. Peygamber’in verdi#i bu
elbiseyi veya kuma(cid:23)(cid:9) giymemi(cid:23), daha do#rusu, bunu kendisine Hz. Peygamber
emretmi(cid:23)tir. Di#er taraftan Hz.Peygamber de, Mekke’nin Fethi günü
(cid:23)ehirde, ba(cid:23)(cid:9)nda siyah imamesi oldu#u halde halka hitap etmi(cid:23)tir.13
2. Ayet-i kerimede humur (ba) örtüleri) kelimesi, yal(cid:9)n olarak de#il,
kad(cid:9)nlara izafe edilerek: bi humurihinne (ba)örtülerini) (cid:23)eklinde kullan(cid:9)lm(cid:9)(cid:23)t(cid:9)r
ki, bunun anlam(cid:9) (cid:23)udur: Kad.nlar.n o gün ba2lar.nda ba2 örtüleri
bulunmaktayd.. Çünkü, e#er o gün kad(cid:9)nlar ba(cid:23)örtüsü kullan(cid:9)yor
olmasalard(cid:9), ayette kad(cid:9)nlar(cid:9)n ba(cid:23) örtülerinden söz edilmesinin herhangi bir
anlam(cid:9) olmazd(cid:9)! Nas(cid:9)l ki bir s(cid:9)n(cid:9)fta ö#retmen ö#rencilerine “)apkalar*n*z*
ç*kar*n.!” dedi#inde, ö#rencilerin ba(cid:23)lar(cid:9)nda (cid:23)apkalar(cid:9)n(cid:9)n bulundu#u anla(cid:23)(cid:9)l(cid:9)rsa,
burada da durum ayn(cid:9)d(cid:9)r.
Kur’an-(cid:9) Kerim’in indi#i dönemdeki Arap toplumunun her türlü ahlaki
erdemlerden uzak, son derece vah(cid:23)i ve ayn(cid:9) zamanda dinsiz/ateist insanlardan
meydana geldi#ini ve onlar(cid:9)n ç(cid:9)plak/üryan, gayr-i medeni kimseler olduklar(cid:9)n(cid:9)
sanmak, Kur’an ve hadis metinlerini anlamada önemli hatalara da yol açan bir
tarih yan(cid:9)lg(cid:9)s(cid:9)d(cid:9)r ve tesettür meselesinin bu (cid:23)ekilde yanl(cid:9)(cid:23) anla(cid:23)(cid:9)lmas(cid:9)n(cid:9)n
temelinde de bu hata yatmaktad(cid:9)r. Halbuki mü(cid:23)rik araplar, dinsiz ve ateist
11 Bkz., Malik, Muvatta, tahare 39-41
12 Müslim, libas 18
13 Müslim, hac 451-453
56 KUR’AN-I KER#M#NTERCEME ED#LMES#
olmad(cid:9)klar(cid:9) gibi, normal ya(cid:23)ant(cid:9)lar(cid:9)nda üryan gezecek derecede vah(cid:23)i, gayr-i
medeni ve di#er ahlaki erdemlerden uzak kimseler de de#illerdi.
Aksine onlar, haclar(cid:9)n(cid:9) yapan, misafir a#(cid:9)rlamaya son derece önem
veren, kendilerine göre daha birtak(cid:9)m dini inanç ve ibadetleri olup bunlar(cid:9)
yerine getiren kimselerdi. Hatta onlar(cid:9)n, Ka’be’yi tavaf ederlerken okuduklar(cid:9)
ve bizim bugün okudu#umuz telbiye’ye çok benzeyen telbiyeleri bile vard(cid:9).
Ancak, onlar(cid:9)n, laf(cid:9)z olarak çok küçük, fakat mana olarak tevhid inanc(cid:9)n(cid:9)
berhava edecek kadar çok büyük bir fark bulunan telbiyeleri aynen (cid:23)öyle idi:
“Lebbeyk Allahumme lebbeyk, Lebbeyke la (cid:23)erike lek, (cid:11)lla 2eriken
huve lek,temlikuhu ve ma melek ...”14
Günümüzde Almanya ve benzeri baz(cid:9) Avrupa ülkelerinde, özellikle
dindar h(cid:9)ristiyan halk(cid:9)n ya(cid:23)ad(cid:9)#(cid:9) köy ve kasabalarda kad(cid:9)nlar(cid:9)n ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9)
örtüyor olmalar(cid:9), Hz. (cid:11)sa’n(cid:9)n vaktiyle getirmi(cid:23) oldu#u hak dinin izleri olmaktan
ba(cid:23)ka ne ile izah edilebilir? Ayn(cid:9) (cid:23)ekilde Kur’an(cid:9)n indi#i dönemde arap kad(cid:9)n(cid:9)n
da ba(cid:23)(cid:9)n(cid:9) örtüyor olmas(cid:9), elbette ki Hz.(cid:29)brahim’in tebli#at ve talimat(cid:9)ndan kalan
izlerdi.
3. Nas(cid:9)l ki o günün insanlar(cid:9) birtak(cid:9)m ahlaki erdemlere sahip
bulunuyorlar ve hac, kurban gibi baz(cid:9) dini vecibeleri yerine getiriyor idiyseler,
toplumunun bir parças(cid:9) olan kad(cid:9)nlar da ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9) örtüyorlard(cid:9); çünkü o dönem
mü(cid:23)rik arap toplumu, her (cid:23)eye ra#men Hz. (cid:29)brahim’in tebli#at ve talimat(cid:9)ndan
birtak(cid:9)m dini ve ahlaki izler ta(cid:23)(cid:9)yordu. Dolay.s.yla bu ayet-i kerime,
kad.nlara ba2lar.n. örtmelerini emretmekten öte, ba2lar. zaten örtülü
olan, ancak gö:üs ve gerdanlar. aç.k bulunan kad.nlara, ba2lar.ndaki
örtüleriyle, aç(cid:2)k olan gö(cid:18)üs ve gerdanlar(cid:2)n(cid:2) da kapatmalar(cid:2)n(cid:2)
emretmi2tir.
4. Ayet-i Kerime’de “ve’l-yesturne: örtsünler” gibi düz ve s(cid:9)radan bir
ifade yerine, vurgulu, s(cid:9)ra d(cid:9)(cid:23)(cid:9) ve mubalâ#al(cid:9) bir cümle yap(cid:9)s(cid:9) tercih edilerek,
“ve’l-yadribne: bast(cid:2)rarak ve s(cid:2)ms(cid:2)k(cid:2) örtsünler” denilmi(cid:23)tir ki, bilindi#i
üzere darb kelimesinin hakiki manalar(cid:9) içinde, örtmek diye bir kullan(cid:9)m ve
15
anlam yoktur. Dolay(cid:9)s(cid:9)yla burada böyle mecazi bir ifadeye gidilmekle, o gün
kad(cid:9)nlar(cid:9)n ba(cid:23)lar(cid:9)n(cid:9) örtmede titiz ve ciddi olmad(cid:9)klar(cid:9) ve bugün toplumumuzda
kullan(cid:9)lan ve ad(cid:9)na türban ve halayl(cid:9)kdedi#imiz bir )ifon ba#lad(cid:9)klar(cid:9),boyun ve
gerdanlar(cid:9) aç(cid:9)k, zülüfleri gözükür bir vaziyette soka#a ç(cid:9)kt(cid:9)klar(cid:9) için, bundan
böyle ba(cid:23)örtülerini ba(cid:23) ve boyunlar(cid:9)nda aç(cid:9)k herhangi bir zinet yeri kalmayacak
(cid:23)ekilde örtmeleri emredilmi(cid:23)tir
14 Bkz., Kurtubî Ebu Abdillah, el-Câmi’ li Ahkâm(cid:29)’l-Kur’an, Beyrut, 1952, 2/366
15 Bkz., el-Cevheri (cid:29)smail b. Hammad, es-S(cid:9)hah Tacu’l-Lu#a ve S(cid:9)hahu’l-Arabiyye, M(cid:9)s(cid:9)r, 1956,
1/168-170
Description:Kitabını anlama konusuyla birlikte düşünmek ve ele almak gerekir. Çünkü, Kur'anı okumaktan amaç, Onu anlamak ve muhtevasınca amel etmektir. slamın ilk dönemlerinde, Kur'anın, anlamını dikkate almadan ve manâları üzerinde düşünmeksizin salt hatim düşüncesiyle okunduğu bilin