Table Of Content“Kemalizm,
13. Geleneksel Demokratik Cumhuriyet Üniversiteleri Platformu
yurdumuzun Öğrenci Kongresi’nden
Değerli düşün dostları,
kendi
ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu olarak kuruluşumuzun 24. yılında, dergimizin 25. sa-
koşullarından yısıyla bir kez daha sizlerle buluşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. 24 yıl boyunca
Türkiye’nin ve dünyanın yaşadığı toplumsal, siyasi ve ekonomik sorunlara Kemalist bakış açı-
doğan ve sıyla getirdiğimiz eleştirilerin, yorumların ve çözüm önerilerinin yer aldığı dergimizin bu sayı-
sında da farklı konularda söyleşi, bildiri ve makaleler yer almaktadır.
gelişen;
Dergimizin 25. sayısını otoriterleşmenin giderek arttığı, demokrasinin sekteye uğratıldığı
bir süreçte çıkarıyoruz. Mevcut hükümetin ileri demokrasi adı altında yaptığı uygulamalar de-
tam bağımsızlık,
mokrasimizi ne yazık ki bir adım bile ileri götürmemiş aksine hükümet demokratik anlayıştan
her an biraz daha uzaklaşarak otoriter kimliğini artırmıştır. Bugün ülkemizde toplumun her
anti-emperyalizm kesiminden muhalif kimliğe sahip birçok akademisyen, öğrenci, gazeteci ve aydın tutuklana-
rak baskı altına alınmış, yazdıkları veya söylediklerinden dolayı terörist damgası yemiştir. De-
ve Misak-ı Milli mokratik rejimlerin en önemli ilkelerinden biri olan düşünce özgürlüğüne yönelik bu baskıların
sonucunda ise Ergenekon, Balyoz, Odatv ve KCK gibi toplumun önemli bir bölümünde rahat-
sızlık yaratan davalar ortaya çıkmıştır. Bu davalarda yaşanan usulsüzlükler yargıdaki nesnelliği
temelleri
ve bağımsızlığı ortadan kaldırarak kamuoyunun yargıya olan güvenini azaltmıştır. Bugün ulaş-
tığı oy oranının da güvencesiyle toplumun azınlıkta kalan kesimlerini görmezden gelen ve bu
üzerinde kesimleri sindirmeye çalışan iktidar, eleştiriye ve sorgulamaya kapalı dindar nesil yetiştirme
fikri ve farklı mezhepten olan insanlara karşı göstermiş olduğu tutumla farklılıklara olan bakış
yükselen, içinde açısını ortaya koymaktadır. Muhafazakar anlayışa sahip iktidar partisinin otoriter eğilimleri,
eğitimde, ekonomide, politikada, sanatsal ve kültürel alanda yaptığı yapısal değişikliklerle
kendini göstermektedir. Tüm bunların yanında hükümetin iç ve dış politika ile ilgili kararlar
evrensel değerler
alırken takındığı “istediğimi yaparım” anlayışı demokrasilerde var olan denge mekanizmasını
ortadan kaldırmış ve beraberinde hiçbir görüş alınmadan çıkarılan kürtaj yasasını, 4+4+4’ü, bü-
barındıran yükşehir yasasını, yeni YÖK yasa taslağını getirmiştir. Aynı zamanda Suriye ile savaşın eşiğine
gelinmesine neden olmuştur.
ulusal bir
Tüm bu adaletsiz uygulamaların ve dış politikada yaşanan sorunların temelinde iktida-
çağdaşlaşma rın gücü tek elde toplamak istemesinin yattığını düşünüyoruz. Kendi gibi düşünmeyen hiç-
bir görüşü dikkate almayan ve elindeki gücün sınırsız olduğunu düşünen iktidar bu tutumuyla
demokrasinin temel değerlerini önemsemediğini göstermektedir. Bu noktada şunu da ifade
ideolojisidir.”
etmeliyiz ki, iktidarın gücünü sınırlayan etkili bir denetim mekanizması, hem muhalefet par-
tileri hem de sivil toplum örgütleriyle gelişecektir. Bize düşen görev, ülke gerçeklerine duyarlı
olarak bilinçlenmek, her türlü haksızlığın karşısında durmak, örgütlenmek ve demokrasiyi yal-
nızca bazı kesimlerin demokrasisi olmaktan çıkarmaktır. Antidemokratik uygulamalardan ve
yaşanan haksızlıklardan toplumun her kesimi kendini sorumlu tutmalı ve değişim için bilinçli,
ODTÜ ADT
örgütlü mücadelenin etkili bir yöntem olduğu vurgulanmalıdır.
ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu olarak, Kemalizm’in sürekli devrimcilik anlayışı ile
ülke sorunlarına bilimsel çözümler üretebileceğine olan inancımızla sizleri de birlikte çalışma-
ya davet ediyoruz.
Dostça kalın…
düşün, Güz’12 1
İ ç i n d e k i l e r
5
KEMALİZM VE BONAPARTİZM
Lemi ATALAY
düşün
ODTÜ 26 TARİHTE BİR UTANÇ TABLOSU: 6-7 EYLÜL
Atatürkçü Düşünce
OLAYLARI
Topluluğu
Merve ÖZBEY
Yayın Organıdır.
ODTÜ ADT Adına Sahibi:
Onur KARAKUŞ
Yön. Krl. Bşk. BİR CUMHURİYET DEĞERİ OLARAK BİLİMSEL 13
Yazı İşleri Müdürü: BİLGİNİN YOL GÖSTERİCİLİĞİ
Mustafa ÇEVRİM
Prof. Dr. Yakup KEPENEK
Yayın Kurulu:
Begüm ALA 19
Mustafa ÇEVRİM SOSYAL DEMOKRASİ VE SORUNLARI
Gülüzar KÖYSÜREN Erol TUNCER
Merve ÖZBEY
Olgu ÜNAL
Bahar YALÇIN
Seyit Cem YILMAZ EŞİT OY İLKESİ VE TEMSİLDE ADALET İLKESİ 33
Ece YÜCE
İLİŞKİSİ ÜZERİNE
Baskı: Yrd. Doç. Dr. Ozan ERGÜL
Hilal Form Matbaacılık
Öz Ankara Gıda Sitesi
2. Blok No: 52 ORTA ASYA’NIN İLK KADIN DEVLET BAŞKANI 38
Macunköy/ANKARA
ROSA OTUNBAYEVA
Tel: 0 312 397 38 78
Doç. Dr. Pınar AKÇALI
Sertifika No: 17793
ISSN: 1303-3999
Yaygın süreli yayındır.
Altı ayda bir yayınlanır. Dergide
yayınlanan yazıların sorumluluğu
yazı sahibine aittir. Kaynak
gösterilerek yazılardan alıntı
yapılabilir.
5 26
düşün İletişim:
Atatürkçü Düşünce Topluluğu
ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü
06531, Ankara
Tel: 0 312 210 60 11
Belgeç: 0 312 210 79 50
E-posta: [email protected]
Genel Ağ Sayfası:
www.odtuadt.com
AVRUPA PARASAL BİRLİĞİ SAHNESİNDE BİR 51
YUNAN TRAGEDYASI
Prof. Dr. Oktar TÜREL
düşün
Sayı 25, Güz 2012
60
CUMHURİYET’E GİDEN YOLDA KIRILMA
Dergi Çalışma Grubu:
NOKTALARI
Gökçen AKA
Dr. Alev COŞKUN Begüm ALA
Rıfat Anıl AYDIN
Mustafa ÇEVRİM
Nazlı Barçın DOĞAN
TÜRK DIŞ POLİTİKASININ DÜNÜ, 78 Esra ELİUSTAOĞLU
Ece GÜLEÇ
BUGÜNÜ VE GELECEĞİ Onur KARAKUŞ
Engin KOÇ
düşün Konuk Gülüzar KÖYSÜREN
İbrahim Semih KÜÇÜK
(E) Büyükelçi Nüzhet KANDEMİR Merve ÖZBEY
Sezgin ÖZTÜRK
Özgün Umut TUKAÇ
86 Çağrı TURUNÇ
KÜRESELLEŞME SÜRECİ ÜZERİNE BİR
Alican TUTUMLU
DEĞERLENDİRME Özkan UÇAK
Olgu ÜNAL
düşün Bildiri Bahar YALÇIN
Seyit Cem YILMAZ
Ece YÜCE
93
Dergi Temsilcilikleri:
ODTÜ ADT 2011-2012 AKADEMİK YILI
ETKİNLİKLERİ BURSA / Barış ÇETİN
0 533 492 97 66
Barış KÜTAHYA
0 532 792 79 61
43
İSTANBUL / Caner BAKIR
TÜRKAN SAYLAN’IN ARDINDAN
0 212 338 16 74
Ece YÜCE Yavuz GÖKIRMAK
0 542 846 18 49
Hamit GÖNÜLDAŞ
0 532 602 47 95
Gülnur KOCAPINAR
69 0 505 243 02 36
MİLLİ MÜCADELE YOLUNDA İZMİR / Sabri BİLİCİ
0 536 661 97 78
ERZURUM KONGRESİ KASTAMONU / Emin ARIK
0 533 969 25 48
Mustafa ÇEVRİM SAMSUN / Erhan YEĞENOĞLU
0 541 687 36 61
İSVİÇRE / Cahit ÇERÇİ
0041 817561576
Baskı Tarihi:
7 Aralık 2012
Yayın İdare Merkezi:
43 69 100. Yıl Sitesi 14 Yıldız No:58
Balgat Çankaya/ANKARA
ODTÜ ADT 2003 mezunlarından
Barış Çetin, bu kitabında “kavganın
şehri” Paris’te geçirdiği 4 ay boyunca
gezdiği, gördüğü yerleri tarihi ve si-
yasi olaylarla harmanlayarak sunuyor
okuyucunun beğenisine. Paris sokak-
larında bir Jön Türk olarak dolaşırken
“komüncüler” çıkıveriyor birden karşı-
sına. Montmarte Tepesi’ndeki kıyasıya
mücadeleyi izledikten sonra Sacre-Co-
eur Kilisesi’nde “günah çıkartan” ko-
müncülere rastlıyor yine. Ardından iki
güvercin gelip Eyfel Kulesi’ne götürü-
yor Barış Çetin’i. Orada “tedirgin” bir
güvercin ile Paris manzarasına karşı
sıcak çikolatasını yudumladıktan son-
ra Kaplumbağa Terbiyecisi’yle selam
yolluyor Osman Hamdi Bey’e Louvre
Müzesi’nde gezerken. Sonra müzenin
eski “ev sahiplerinden” Napoleon Bo-
naparte ile karşılaşıyorlar. “12 Eylül”ün
hayatımıza etkileri ve YÖK üzerine düşündükten sonra Şener Şen ile Muhsin
Bey’e rastlıyor. Birlikte Seine Nehri boyunca yürürken, sahaflara göz atıyor-
lar. Mithat Paşa ile Paris’in ünlü bahçelerinden Jardin du Luxembourg’da
oturduktan sonra Nâzım Hikmet ile buluşuyor Şanzelize’de. Pere Lachaise
Mezarlığı’nda “Çirkin Kral”ı anmasının akabinde kendisini Fransız Devrimi’nin
temellerinin atıldığı Bastille Meydanı’nda buluyor. Sorbonne’da siyasi tartış-
maların yaşandığı kantinlerin yerini kafelerin alışına kederlendikten sonra,
ünlü Faucoult sarkacı sayesinde Dünya’nın kendi etrafında dönüşüne tanıklık
ediyor. Balzac’ın evinde konuk oluşunun ardından, Sevr Antlaşması’nı yırtıp
atmanın gururuyla Sevr’i ziyaret ediyor. Ama tüm bunlara rağmen “Bir yanım
Paris, bir yanım Ankara… Ama Ankara’dan yanayım.” diyor. Kısacası Barış Çe-
tin bu kitabında okuyucuyu her şey dahil bir Paris seyahatine davet ediyor.
ODTÜ ADT olarak, 2003 yılı mezunumuz Barış
ÇETİN’i ilk kitabı için kutlarken, yazarlık
yolculuğunda kendisine başarılar diliyoruz.
KEMALİZM VE BONAPARTİZM*
* Lemi ATALAY | ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu
Giriş
Kemalist ideolojinin Türkiye’nin siyasal dü- yasal, sınıfsal ve toplumsal açıdan önemli tartış-
şün hayatındaki kabul görülürlüğü günden güne maları içermektedir. İşte bu inceleme yazısında,
azalsa da, Kemalizm merkezinde gerçekleşen Kemalizm-Bonapartizm konusundaki tartışma-
tartışmalar tam tersine artmaktadır. Bu tartış- ların geçerliliğine dair fikir yürütmeye çalışa-
maların çoğunda Kemalizm olumsuzlanan bir cağım. Kemalizm-Bonapartizm özdeşliği ya da
özne olarak, günümüz Türkiyesi’nin sorunları- benzerliği hakkında sağlıklı bir değerlendirme-
nın temel kaynağı olarak gösterilmektedir. Bu de bulunabilmek için önce doğal olarak Bona-
olumsuzlamaların bir kısmı da Kemalizm’i tarih- partizm konusunda belli bir fikir sahibi olmamız
te çeşitli zamanlarda geçerli olmuş diğer ideo- gerekmektedir. Bu nedenle bu incelemenin ilk
lojilerle, düşüncelerle özdeşleştirme şeklinde bölümünde Bonapartizm’in ne olduğuna deği-
gerçekleşmektedir. Korporatizm, jakobenizm, nilecektir. Ardından Kemalist ideolojinin özgün
Bonapartizm bu bağlamda ele alınabilecek bazı bir Bonapartizm olduğuna ilişkin çeşitli yazarlar
siyasal akımlardır. Daha önce dergimizde kor- tarafından savunulan görüşler aktarılacaktır.
poratizm ve jakobenizm konusu ile ilgili maka- Son bölümde ise yapılan bu benzeştirmelerin
leler yer almıştı. Bonapartizm konusu ise ülke ne kadar uygun olup olmadığı tartışılacaktır.
çapında da çok sık ele alınmamakla birlikte si-
m
o
c
dt.
a
u
odt düşün, Güz’12 5
Bonapartizm le kuvvetli bir işçi hareketi ve direnişine sahne
olacaktır. Avrupa’da dolaşan “komünizm haya-
Bonapartizm kavramı genelde bilindiğinin leti” burjuva tarafından feodal kralcı düzene
aksine Napolyon Bonaparte için kullanılmış bir karşı elde edilen kazanımlara sosyal bir boyut
kavram değildir. Bonapartizm kavramı ilk ola- eklemeyi hedefliyordu. 1848 yılındaki bu işçi
rak sosyalist düşünce sisteminin kurucusu Karl ayaklanmaları hayal ettiği kendi devrimine
Marx tarafından Napolyon’un yeğeni olan Louis ulaşamasa da en azından Fransa’da tekrardan
Bonaparte’a ithafen kullanılmıştır. Önce Fran- cumhuriyetin kurulmasını sağlayacaktı. İşte bu
sa’daki II. Cumhuriyet’in cumhurbaşkanı, ardın- yeni Cumhuriyet’in cumhurbaşkanı da 10 Ara-
dan da II. İmparatorluk döneminin imparatoru lık 1848 tarihinde yapılan seçimlerde oyların
olan III. Bonaparte ile ilişkin görüşlerini Karl %74’ünü alarak iktidara gelen Louis Bonaparte
Marx, “Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i”1 olacaktır.3
adlı eserinde dile getirmiştir. Buradaki 18 Bru-
maire, aslında Napolyon Bonaparte’ın Fran-
sa’daki I. Cumhuriyet’i ortadan kaldırıp impara-
torluğunu ilan ettiği tarihi ifade etse de, benzer
bir şekilde cumhuriyeti ortadan kaldırıp impa-
ratorluğu kuracak olan III. Bonaparte’ın düzeni
Karl Marx için bambaşka bir toplumsal-politik
sistemi ifade etmektedir.
Louis Bonaparte ile özdeşleştirilen Bonapar-
tist düzeni anlayabilmek için önce Fransa’daki
tarihsel süreci basitçe hatırlamakta yarar vardır.
Napolyon’un, cumhuriyet rejimini 1799 yılında
ortadan kaldırarak kurduğu imparatorluk devri
1814 yılına kadar sürecekti. 1814-1830 yılları
arasında Restorasyon dönemi diye adlandırı-
lan süreçte Bourbon hanedanı ikinci kez tahta
geçip, kralcı siyasal düzen yeniden tesis edile-
cektir. Restorasyon döneminde hüküm süren
Bourboncular esasen büyük toprak sahiplerin-
den oluşmakta ve modern toplumun gelişmesi
sonucunda burjuvalaşan bir yapıda idiler. 1830
yılında bu kralcı düzen bir burjuva devrimi ile
daha ortadan kaldırılıp bu sefer meşruti mo-
narşik bir düzene geçilecektir. Yeni bir anayasa Karl Marx, çapsız ve zayıf bir karakter olarak
kabul edilip, egemenliğin ulusa ait olduğu ilan nitelendirdiği Bonaparte’ın ilerleyen süreçte
edilecek ve kralın yetkileri sınırlandırılacaktır. nasıl olup da Meclis’i ortadan kaldırıp kendi hü-
Bu dönemde Louis-Philippe kral olarak görev kümdarlığını kurduğunu kitabı boyunca anlat-
yapacak, toplumda ise toprağa dayalı burju- maya çalışmıştır. Marx’ın anlatmaya çalıştığı bu
va yerine Orleanscı olarak nitelendirilen tica- süreç aslında burjuvazinin yönetememe krizini
ret burjuvazisi daha hakim konumda olacak- ifade etmektedir. Yeni Cumhuriyet’in ilk yılın-
tır.2 1848 yılında ise başta Fransa olmak üzere da anayasa hazırlamakla görevli Kurucu Ulusal
Avrupa’nın birçok ülkesi Marx ve Engels’in ya- Meclis’e cumhuriyetçi burjuvazi hakimdi. Marx’a
yımladığı “Komünist Manifesto”nun da etkisiy- göre bu grup, burjuvazinin büyük ortak çıkar-
6 düşün, Güz’12
larına dayanmayan, kendine mahsus üretim maktan çıkmış, nispeten özerk bir pozisyona
ilişkilerinin ayakta tuttuğu bir fraksiyondu. Saf kavuşmuştur. Ancak bu devlet gücünün ayak-
cumhuriyetçi eğilimler taşıyan yazarlar, avukat- ları yine de tamamen havada değildir, çeşitli
lar, subaylar ve memurlardan oluşmaktaydı.4 sınıfları temsil etmektedir. Bonaparte en başta
Ancak anayasanın kabulüyle feshedilen Kurucu Fransa toplumunun en kalabalık sınıfı olan kü-
Meclis’in yerine oluşturulan Ulusal Meclis’te bu çük toprak sahibi çiftçileri temsil etmektedir.9
grup etkisini yitirecek, hakimiyet zoraki cumhu- Ancak bu köylü devrimci değil, muhafazakar
riyetçi olan Bourbon-Orleans ittifakı tarafından toplum özlemindeki köylüdür. Bonaparte, onla-
simgelenen düzen partisine geçecekti. Düzen ra genel oy hakkını geri verip yücelten, burju-
partisi daha sonra politik manevralarla Ulusal vaziye karşı koruyup saadete kavuşturacağına
Meclis’te Jakobenlerin devamı niteliğindeki inandıran bir söylem içine giriyor. Öte yandan
sosyal demokrat Montagne grubunu da tasfi- şehirde başıboş gezen işsiz lümpen proletaryayı
ye edip hakimiyetini iyice pekiştirecekti.5 An- yüksek maaş vaatleriyle ordusuna alıp, onların
cak düzen partisi ittifakı için meclis gerçek bir koruyucusu bir pozisyona bürünüyor. Burjuva-
idealden ziyade burjuvazinin ayrı ayrı değil hep zinin kalbi olan orta sınıfı da maddi iktidarlarını
birlikte hükmünü sağlamaya yarayan bir yapı koruma vaadiyle ikna ediyor. Ayrıca merkezin
olarak görülmekteydi. Çünkü eski düzende ya gücünü toplumun her kesimine yayılmasını ve
sadece toprağa dayalı burjuva ya da ticaret bur- her kesimince hissedilmesini sağlayacak güçlü
juvası tek başına hüküm sürebiliyordu, şimdi ise bir bürokrasi sınıfı tasarlıyor. Sivil memurlardan
diğer bütün sınıflara karşı burjuva sınıfı olarak oluşan bu gruba kilise ve ordudan da destek
hep birlikte iktidardaydılar.6 “Kalpleriyle kral- sağlanıp güç pekiştiriliyor. Kısacası Bonaparte
cı, kafalarıyla cumhuriyetçi olan”7 bu grubun bütün sınıflar nezdinde ataerkil bir hayırsever
parlamenter demokrasiye aykırı hareketleri bir olarak görünmek istiyor.10
bakıma Louis Bonaparte’ın darbesinin de önü-
nü açacaktı. Montagne grubunu Meclis’ten tas-
Bonapartizm, ekonomik ya da
fiye ederken, genel oy ilkesini sınırlarken aynı
politik kriz dönemlerinde
zamanda millet iradesini de değersizleştirecek
olup, bu nedenle kendi meşruiyetlerini de kay- farklı sınıflar arasında denge
betmiş olacaklardı. Bu meşruiyet kaybı, sürek- kuran bir iktidarı ifade eder.
li meclis tatilleri ile sonuçlanan yönetememe
krizleri ve ekonomik bunalım ile birleşince Lo-
uis Bonaparte için tarihi fırsat gelmişti. 1851 yı- Marx’a göre Bonaparte’ın bu şekilde sınıflar
lında cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılması ve üstü bir yapı yaratıp iktidara gelmesi aslında ta-
genel oy ilkesinin geri getirilmesi teklifleri red- rihsel anlamda bir ilk durumu ifade eder. Çünkü
dedilince; ordu, kilise ve geniş köylü kesimlerin- Marx’ın klasik ekonomi-politik anlayışına göre
den elde ettiği desteğe dayanarak önce meclisi “alt yapı, üst yapıyı belirler”; yani ekonomik iliş-
feshetti, ardından da 1852 yılında cumhuriyeti kilerde egemen olan sınıf aynı zamanda politik
kaldırarak imparatorluğunu ilan etti.8 gücün de sahibidir. Fakat Bonaparte’ın duru-
munu incelediğimizde görüyoruz ki, toplumda
Bonaparte’ın tek başına iktidarı elde etme- egemen sınıf burjuvazi olmasına rağmen dev-
si süreci etrafında gelişen tarihsel olayları in- lete güçlü bir figür etrafında şekillenen sivil-as-
celedikten sonra Marx, oluşan tabloyu sınıfsal keri bürokrasi egemen olmuştur. Bu ilk bakışta
açıdan değerlendirmeye geçer. Marx’a göre Marx’ın tezine aykırı bir durum gibi gözükse de,
Fransız Devrimi’nin ardından iyice güçlenme- gerçekte durum sadece şekil değiştirmiştir. Dev-
ye başlayan devlet aygıtı, artık Bonaparte ile let ve bürokrasi görece özerk bir statüye ulaşmış
birlikte sadece egemen sınıfların bir aracı ol- gibi dursa da aslında hakim olan yine burjuva
m
o
c
dt.
a
u
odt düşün, Güz’12 7
düzenidir. Çünkü burjuvazi kendi sınıfsal çelişki- rejimlerini ya da ciddi bir halk desteğini arkası-
lerini aşamayıp yönetememe krizi içinde bulun- na alıp güçlü, otoriter bir iktidar kuran figürle-
duğundan, güçlü bir figürün kendilerini ezme rin kurduğu düzenlere ilişkin kullanılmaktadır.
pahasına da olsa kendilerinin düzenini sürdür- Çünkü her iki versiyonda da burjuvazi ekonomik
mesine göz yummaktadır.11 Bu nedenle tasvir iktidarını korumak için parlamenter demokrasi-
edilen mevcut durum, Marx’a göre sınıf mü- nin sağladığı nimetlerden geçici olarak vazgeç-
cadeleleri tarihinde egemen sınıfın doğrudan meyi tercih etmektedir.
devlete sahip olamadığı bir ilk durumu teşkil
eder. Ancak Marx’a göre bu süreç politik ya da
Bonapartizm ve Türkiye
ekonomik kriz koşullarından doğduğu için ola-
ğanüstüdür ve aynı zamanda geçicidir. Sınıfsal
Türkiye’de Kemalizm’in Bonapartizm’e ben-
çatışmalar yumuşayınca ya da ekonomi düzene
zediği yönündeki tespitler çeşitli yazarlar ta-
girince burjuvazi tekrar egemenliğini eline ala-
rafından dile getirilmiştir. Bu tespitleri yapan
caktır. Ya da işçi sınıfı buna dur deyip kendi dev-
yazarlardan bazıları Hasan Bülent Kahraman,
rimini yapacaktır.12
Hilmi Yavuz ve Fikret Başkaya’dır. İlk ikisi köşe
yazılarında çok kısaca bu konuya değinmesine
rağmen, Fikret Başkaya “Paradigmanın İflası”
Cumhuriyetin ilk yıllarında
adlı kitabında Kemalizm-Bonapartizm ilişkisini
Türkiye’de ne doğru dürüst bir
geniş bir şekilde ele almıştır. En kapsamlı ince-
burjuva sınıfı ne de doğru dürüst leme Fikret Başkaya tarafından yapıldığı için bu
bir işçi sınıfı bulunmaktaydı. Bu bölümdeki tartışma onun görüşleri üzerinden
anlatılacaktır.
nedenle Kemalist bürokrasi bu iki
sınıf arasındaki gerilimi çözmeye
Öncelikle Fikret Başkaya Bonapartizm’i na-
yönelik geçici bir Bonapartist
sıl görüyor, bu konuyu ele alarak başlayalım.
denge rejimi değildi. Başkaya’ya göre Bonapartizm bir bunalım reji-
midir. Kapitalizmin yükselme ve normal geliş-
me dönemlerinde klasik parlamenter rejimler
Bütün bu bilgilerin ardından şu genel tanım-
burjuvazinin tarihsel çıkarlarına daha uygun
lamaları yapabiliriz; Bonapartizm, ekonomik ya
düşerken, bunalım dönemlerinde ise çeşitli dik-
da politik kriz dönemlerinde farklı sınıflar ara-
tatörlükler ya da duruma göre sosyal demokrasi
sında denge kuran bir iktidarı ifade eder. Ancak
gündeme getirilir. Bu nedenle burjuvazi işçi sı-
bu iktidar her ne kadar burjuvaziye rağmen te-
nıfının yükselen mücadelesini bastırmak üzere
sis edilmiş olsa da yine de burjuvazi içindir. Bu
ya da egemen sınıflar arasındaki sürtüşme pat-
egemenlik düzeni içinde burjuva sınıfı siyasetle
lama noktasına geldiğinde geçici olarak doğ-
uğraşma endişesi ve yükünden kurtulup, eski
rudan siyasal yöntemlerden vazgeçer. Zaman
dönemde olmadığı kadar sanayi ve ticaretin
kazanarak iktidarını sağlamlaştırmak için böyle
gelişmesi için uğraşacaktır. Bu denge iktidarı
bir yola başvurur. Başkaya’ya göre Bonapartizm
popülist ve milliyetçi söz ve eylemlerle destek-
de işte böyle bir bunalım durumunda sınıflar
lenip, merkezi ve otoriter bir bürokratik yapı ile
arasında özel bir dengenin var olduğu yönetim
kuvvetlendirilmektedir.13 Günümüzde ise her
biçimidir.14
düşünce sistemi olduğu gibi Bonapartizm de
değişen koşullarla birlikte evrilmiş ve yeniden
Bu tanımlamadan yola çıkan Başkaya
farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bugün de Bo-
Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarında tamamen
napartizm genel olarak yukarıda belirtilen ifa-
aynı olmasa da Bonapartizm’in orijinal bir versi-
delerin de yardımıyla, parlamenter rejimin krize
yonunun hakim olduğunu ileri sürer. Orijinalliği
girdiği durumlarda darbe yapan askeri vesayet
8 düşün, Güz’12
Kemalist diktatörlüğün burjuva bir devlet yapısı kika dinleyicilerim çiftçilerdir, sanatkarlardır,
içinde Bonapartlaşmış olmayıp, aksine devletin tüccarlardır, işçilerdir. Bunların hangisi ötekisi-
kuruluşunu Bonapartist bir şekilde gerçekleştir- ne karşıt olabilir? Hepsinin birbirine muhtaç ol-
mesinde yatmaktadır. Cumhuriyetin ilk yılların- duğunu kim inkar edebilir?” sözünü örnek gös-
da Türkiye’de ne doğru dürüst bir burjuva sınıfı teren Başkaya, Atatürk’ün tasvir ettiği durumun
ne de doğru dürüst bir işçi sınıfı bulunmaktay- Bonapartist rejimlerde diktatörün tüm sınıfların
dı. Bu nedenle Kemalist bürokrasi bu iki sınıf üstünde ve sınıflar karşısında tarafsızmış izleni-
arasındaki gerilimi çözmeye yönelik geçici bir mi yaratmaya çalışan durumu ile örtüştüğünü
Bonapartist denge rejimi değildi. Amacı daha iddia eder.17
çok Bonapartizm’deki gibi sınıflar üstü görü-
nüp, burjuvazinin devlet desteğiyle güçlenip Yine Kemalizm’in devletçilik temelli eko-
ağırlığını artırmasını sağlamaktı. Ancak bunu nomik uygulamalarının kapitalist birikimin cı-
sağlamak o kadar kolay olmadığı için Batı top- lızlığını ortadan kaldırmayı amaçladığını, özel
lumlarına nazaran bu geçici süreç görece daha sektörün gelişmesine ivme kazandırmayı iste-
uzun sürecekti. Başkaya’ya göre bu durum, geri diğini, kendi burjuva sınıfını yaratmak isterken
kalmış ülkelerde rastlanan Bonapartist yöntem- bürokratlarını burjuvalaştırdığını ve ayrıcalıklı
lerin birçoğunda görülen ortak bir nokta olup, bir konuma soktuğunu ileri sürer.18 Üst yapı ala-
bu yönetimlerin klasik Batı Bonapartizmi’nden nında yapılan hukuksal ve toplumsal devrimle-
ayrıldıkları noktayı oluşturur.15 rin de Batı kapitalizminin gelişmesine ayak bağı
olan yapı ve formları ortadan kaldırmak ama-
Bu farklılaştırmadan sonra Başkaya’nın Bo- cına hizmet ettiğini düşünen Başkaya, sonuçta
napartizm ile Kemalizm arasında tespit etti- bütün bu bahsedilen ekonomik atılımların Bo-
ği temel benzerliklere geçelim. İlki, Kemalist napartist rejimde kapitalizmin sağlamlaştırıl-
diktatörlüğün bir yandan burjuva demokratik ması yönündeki atılan adımlarla benzeştiğini
bir anayasa ve parlamentoya dayanır gibi gö- savunur.19
rünüp, öte yandan bütün bunları aşan gerekti-
ğinde Bonaparte’ın istediği biçimi verebildiği Öte yandan Başkaya, halkevlerinin kurulup
bir şahsi rejim olması; ikincisi, bir yandan top- yaygınlaştırmasını da Bonapartist rejimde gö-
lumsal sınıflardan bağımsız görünmesi, diğer rülen popülist hamlelere örnek olarak gösterir.
yandan tarihsel olarak burjuvazinin çıkarları- Sadece baskıya dayalı bir iktidar kurulamaya-
nı temsil ediyor olması; üçüncüsü, işçi sınıfını cağı için halk içinden yandaş bulma gereksinimi
ezerken dönem dönem burjuvaziye de vurması,
aynı zamanda her iki sınıfı da kontrol etmesi ve Amaç hem özel sermayenin
sonuncusu, kendi dışında bir siyasal etkinliğe yapamadığı büyük girişimleri ya da
izin vermemesi ve devletin bürokratik aygıtının verimli olmadığı için girmek
oluşturduğu bir siyasal yapının toplumu yukarı-
istemediği projeleri üstlenmek hem
dan aşağıya doğru ve kendi iradesiyle düzenle-
de liberal piyasa ekonomisinin
mesi.16
toplumsal kaos yaratıcı olası
Başkaya, bu temel tespitleri yaptıktan son- olumsuz etkilerini törpülemektir.
ra uygulamaları inceleyerek kendi görüşlerini
güçlendirmeye çalışır. Atatürk’ün İzmir İktisat bu tür faaliyetlerle karşılanacaktır.20 Aynı şekil-
Kongresi’nde yaptığı konuşmadaki “Bizim hal-
de Atatürk’ün meclisi ortadan kaldırıp askeri bir
kımız çıkarları birbirinden ayrı sınıflar halinde
diktatörlük kurmamasını da Bonapartizmi’ni
değil, tersine varlıkları ve çalışmaları sonuçları
demokratik bir görüntüyle gizlemeye yarayan
birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir. Bu da-
popülist bir hamle olarak nitelendirir. Çünkü
m
o
c
dt.
a
u
odt düşün, Güz’12 9
Description:Paris sokak- larında bir Jön Roudnik, Peter L. , The History of Central Asian Republics, s.149;. Pomfret, Richard .. luma kazandırdıklarının farkında olan insanla- .. tucu neoliberal iktisat anlayışıyla bütünleşen bu gelişmeler