Table Of ContentKARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ
ARALIK 2016 YIL: 18 SAYI: 31
Karamanoglu Mehmetbey University
Journal of Social and Economic Research
DECEMBER 2016 YEAR:18 ISSUE: 31
ISSN 2147 - 7833
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi
Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
Karamanoglu Mehmetbey University
Journal of Social and Economic Research
ARALIK 2016 / DECEMBER 2016 YIL: 18 / YEAR: 18 SAYI: 31 / ISSUE: 31 ISSN: 2147 - 7833
Sahibi / Owner Danışma Kurulu / Advisory Board
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Adına
Prof. Dr. Sabri GÖKMEN
Prof. Dr. Abdulkadir BULUŞ Prof. Dr. Muhammed KARATAŞ
Prof. Dr. Adem KORKMAZ Prof. Dr. Muhittin UYSAL
Editör / Editor
Prof. Dr. A.Cevat ACAR Prof. Dr. Musa EKEN
Prof. Dr. Osman ÇEVİK
Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Prof. Dr. Ömer İNAN
Editör Yardımcısı / Editor Assistant Prof. Dr. Aydın TOPALOĞLU Prof. Dr. Ömer TORLAK
Yrd. Doç. Dr. Mustafa MORTAŞ Prof. Dr. Bekir Berat ÖZİPEK Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ
Prof. Dr. Birol ÇETİN Prof. Dr. Ramazan YELKEN
Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Dilaver DÜZGÜN Prof. Dr. Recep TOPARLI
Prof. Dr. Osman ÇEVİK
Prof. Dr. Durmuş ACAR Prof. Dr. Salih BARIŞIK
Prof. Dr. Münir OKTAY
Prof. Dr. Ekrem YILDIZ Prof. Dr. Selim Adem HATIRLI
Prof. Dr. Halit ÇALIŞ
Prof. Dr. Emine YILMAZ Prof. Dr. Seyhun DOĞAN
Prof. Turan KARATAŞ
Doç. Dr. Mehmet MERCAN Prof. Dr. Fatih Coşkun ERTAŞ Prof. Dr. Süleyman BEYOĞLU
Doç. Dr. Mehmet KURT Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU Prof. Dr. Şaban UZAY
Doç. Dr. Nejla CANBULAT ŞAHİNER Prof. Dr. Hanifi VURAL Prof. Dr. Şuayip ÖZDEMİR
Yrd. Doç. Dr. Mustafa MORTAŞ Prof. Dr. Hasan BAHAR Prof. Dr. Tuncer ASUNAKUTLU
Yrd. Doç. Dr. Sefa USTA
Prof. Dr. H.Kürşat GÜLEŞ Prof. Dr. Turgay UZUN
Yrd. Doç. Dr. Taner GÜNEY
Prof. Dr. İsmail SEYREK Prof. Dr. Yasin AKTAY
Prof. Dr. Kadir ARDIÇ Doç. Dr. Ahmet ÖZKİRAZ
Yayın Sekreteri / Secretary
Araş. Gör. Umut ÇİL Prof. Dr. Kadir CANATAN Doç. Dr. Arzu UZUN
Araş. Gör. Fatma Esra SOYSAL Prof. Dr. Levent AYTEMİZ Doç. Dr. İsrafil ZOR
Araş. Gör. Nagehan KAYA Prof. Dr. Mehmet BULUT Doç. Dr. Mustafa DEMİRCİ
Prof. Dr. M. Faysal GÖKALP Doç. Dr. Suphi ASLANOĞLU
Dergi Yayın Tarihi: Aralık 2016
Prof. Dr. Mehmet İNBAŞI
Bu Sayıda Görev Alan Hakemler
Prof. Dr. Ayşe AKYOL Doç. Dr. Bekir GÖVDERE Yrd. Doç. Dr. Fikret ÇELİK
Prof. Dr. Hasan BACANLI Doç. Dr. Cafer TOPALOĞLU Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÇEVİK
Prof. Dr. Hayrettin USUL Doç. Dr. İrfan ERTUĞRUL Yrd. Doç. Dr. Mustafa MORTAŞ
Prof. Dr. Levent AYTEMİZ Doç. Dr. Mehmet DENİZ Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal ERDEMİR
Prof. Dr. Mustafa Çağatay OKUTAN Doç. Dr. Tahir ALBAYRAK Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYTAR
Prof. Dr. Mustafa Mesut KAYALI Yrd. Doç. Dr. Ali Murat ALPARSLAN Yrd. Doç. Dr. Savaş ÇAĞLAYAN
Yrd. Doç. Dr. Sefa USTA
Prof. Dr. Tahir ATICI Yrd. Doç. Dr. Ayşe Elif YAZGAN
Yrd. Doç. Dr. Taner GÜNEY
Prof. Dr. Turan KARATAŞ Yrd. Doç. Dr. Elvettin AKMAN
Yrd. Doç. Dr. Uğur BAŞARMAK
Doç. Dr. Ali BAYRAKDAROĞLU Yrd. Doç. Dr. Fatih KAHRAMAN
Yrd. Doç. Dr. Yusuf SAYIN
Doç. Dr. Aydın SARI Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZDEMİR
Yrd. Doç. Dr. Zafer YILDIZ
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez
yayınlanan hakemli akademik bir dergidir. Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Dergimiz, EBSCO, TÜBİTAK ULAKBİM SBVT ve Türk Eğitim İndeksi (TEİ)’nce taranmaktadır.
İletişim
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi Ofisi
70100 Karaman, Türkiye
Faks: 0 338 226 21 01 Tel: 0 338 226 21 00
[email protected]
SUNUŞ
Dergimizin 31. Sayısında siz değerli akademisyenler ve araştırmacılarla tekrar birlikteyiz.
Yılda iki kez yayınlanan ve uluslararası endekslerde taranan dergimizin bu sayısında, sosyal
ve ekonomik alanlarla ilgili olarak akademisyen, araştırmacı ve diğer kesimlere hitap eden
özgün ve araştırmaya dayalı 12 adet makale yer almaktadır.
Öncelikli olarak dergimizde yer alan makalelerin bilimsel değerlendirilmesinde görev alan
hakemlerimize ve danışma kurulu üyelerimize içtenlikle teşekkürlerimi arz ederim.
Dergimiz, bilimsel kaliteyi artırma, bilimsel bilgiye katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu
bağlamda, dergimizin uluslararası alan endeksleri ile yeni anlaşmalar yapmak için
girişimlerimiz devam etmektedir.
Dergimizin 31. Sayısının üniversitemize, ülkemize, bilim insanlarına ve ilgili çevrelere hayırlı
olmasını diliyor, emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygılarımla…
Prof. Dr. Osman ÇEVİK
Editör
İÇİNDEKİLER
Uluslararası Göç Olgusu ve Yol Açtığı Etkiler: Suriye Göçü Örneği
1- 13
Yusuf SAYIN, Ahmet USANMAZ, Fırat ASLANGİRİ
Örgütsel Sessizliğin Nedenleri: Kamu Hastaneleri Çalışanları Üzerine Bir
Araştırma
14- 22
Gözde YEŞİLAYDIN, Gamze BAYIN, Afsun Ezel ESATOĞLU,
Gökhan YILMAZ
Döviz Kuru Oynaklığının Öngörülmesi: Türkiye Örneği
23- 29
Müge SAĞLAM, Mehmet BAŞAR
Hazır Giyim İşletmelerinde Beden Numaralarına Göre Oluşacak Talebin
30- 35 Belirlenmesi: Örnek Bir Uygulama ve Karşılaştırma
Nurgül KILINÇ, Muazzez ÇAKIR AYDIN
Katılım Kültürünün Gelişiminde Kent Konseylerinin Rolü: Karaman Kent
36- 45 Konseyi Örneği
Sefa USTA, Erdal BİLGİÇ
Türkiye’de İç Güvenlik Aktörlerinin İç Güvenlik Yönetiminde Halka Hesap
46-59 Verebilirlik Sorununa İlişkin Algıları ve Çözüm Önerileri
Ahmet Hamdi AYDIN, Mehmet ÖZEL
Türkiye Turizmi İçin Fırsat Pazarı İran
60-67
Zafer YILDIZ
Karanlık Bir Gelecek Tasavvuru: Sessizlik Kuleleri 2084
68-76
Macit BALIK
Mobbing (Psikolojik Şiddet) ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi: Hastane
77-87 Çalışanlarına Yönelik Bir Uygulama
Aykut BEDÜK, Esra YILDIZ
Denetçi Bağımsızlığının Etik İlkeler Çerçevesinde İncelenmesi: Bir Denetim
88-97 Firması Uygulaması
Esra DEMİR, Yavuz ÇİFTCİ
Başarılı Zekâ Kuramının Kuramsal Yapısı ve Eğitime Yansıması
98-107
Nihal YILDIZ YILMAZ, Ayşe MENTİŞ TAŞ
Ortadoğu’da Bölgesel Milliyetçilikler: Mısır Örneği
108-113
Gökhan BOZBAŞ
114-115 Yayın ve Yazım Kuralları
KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
ISSN: 2147 - 7833, www.kmu.edu.tr
Uluslararası Göç Olgusu ve Yol Açtığı Etkiler: Suriye Göçü Örneği
Yusuf Sayın1, Ahmet Usanmaz2, Fırat Aslangiri3
1Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Karaman
2Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Karaman
3Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Karaman
Özet
Bir toplum içinde bir arada yaşayan insanların sosyal olarak ideal olana ulaşmasının ve bu bağlamda gerekli çabayı göstermesin önünde en büyük engel
olarak toplumsal ve kültürel bağlamda edinilen ve öğrenilen bir davranış biçimi olan şiddet olgusu görünmektedir. Çalışmanın konu alanı itibariyle; küreselleşme
ile birlikte boyutları her geçen gün daha da belirgin hale gelmeye başlayan şiddet olgusu, bir bireyin ya da grubun, bir başka bireye veya gruba mikro ve makro
düzeyde fiziksel güç kullanmaya dönük davranışı olarak tezahür etmektedir. Çalışma ile ortaya çıkan temel sonuç ise; toplumsal ve kültürel bağlamda edinilen
bir davranış olan şiddet, genel olarak geri kalmış ya da azgelişmiş toplumların sergilediği “hastalıklı” motivasyonlar olarak tecessüm ettiği ve günümüzde sonuç
ve etkilerini çok derinden hissettiren göç hareketlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığıdır. Çalışmanın amacı; küresel bir sorun olarak ön-varsayımda bulunarak
göç meselesini Suriye göçü özelinde bir sorun olarak ele almak ve Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenler örnekleminde bir davranış olarak ortaya çıkan şiddet
eğiliminin sonuçlarını irdelemektir.
Anahtar Kelimeler: Göç, Küresel Göç, Toplumsal Şiddet, Uzlaşı Kültürü
The Fact of International Immigration and Leading Effects: The Example of Syrian Migration
Abstract
The fact of violence appears to be the greatest obstacle for people who live together in a society to reach the being social, and in this context, to show the
necessary effort as a form of behavior what is obtained and learned socially and culturally. As to the subject area of the work; the fact of violence of which
dimensions start to become more and more evident with globalization manifests as a behavior of a person or group toward using physical force for another
individual or group at micro and macro level. The main result of the study is that violence, an obtained behavior in context of social and cultural, is exhibited as
“diseased motivations” which are showed generally by underdeveloped or underdeveloped societies, and as a result of immigration movements that make oneself
feel its results and effects in a very deeply manner today. The purpose of study is to deal with the issue of immigration as a problem, with presupposition that it
is a global problem, in special for Syrian immigration, and to examine the results of behavioral tendency which occurs as a behavior in the example of Syrian
immigrants who live in Turkey.
Keywords: Immigration, International Immigration, Social Violence, Peaceful Culture
Suriye göç hareketliliğinde de görüldüğü gibi, ekonomik
1. Giriş
olarak bir geri kalmışlık olarak görülebilecek kırdan (Suriye),
Kolektif ve bütüncül bir olgu olması sebebiyle de şiddet
daha müreffeh ve iş ve istihdam olanaklarının daha iyi olduğu
mefhumu, efradına cami bir bakış açısını hak etmektedir.
kente (Türkiye) doğru bir akışkanlık söz konusudur. Bu durum
Yalnızlık, ait ol(a)mama, kendini güçsüz hissetme,
aynı şekilde mülteci kamplarından şehir yaşamına
güvensizlik, kendisiyle ilgilenilmediğini düşünme, bir arada
geçişkenliğe de referans vermektedir. Çalışmanın çerçevesi;
yaşay(a)mama, barış ve uzlaşı kültürünü tesis edememe gibi
küresel göç hareketliliğinin etkisiyle ortaya çıkan şiddet
etmenlerle birey ve toplum şiddete ve şiddet eylemlerine
davranışlarına yönelik bir çözüm önerisi olarak uluslararası
yönelmekte, bir tür dışavurum olan bu durum ise toplumsal
ilişkiler teorileri arasında yer alan ve Avrupa Birliği
sistemin sarsılmasına ve çözülmeye uğramasına yol açmak
bütünleşmesini açıklamak için anahtar olarak ele alınan
iken günden güne hayatımızı daha da karmaşık ve içinden
bütünleşme kuramı olacaktır. Bu çalışmada entegrasyon
çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Bu durumun oluşmasında
teorisinin, göç ve bağlı olarak ortaya çıkan şiddet sorununa
şüphesiz ki siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal ve kültürel
yönelik bir çözüm yöntemi olarak düşünülebileceği
bazı sebeplerin etkisiyle ortaya çıkan göç ve bu olgunun
öngörülmektedir.
hareketliliği içinde bulunan bireyin ve toplumun, kendisini
Çalışmanın ilk bölümünde göç olgusu tanımlanarak göçün
göçe zorlayan sebeplerin tesiriyle şiddet davranışını
çeşitlerine değinilecektir. Göçün çeşitleri arasında yer alan
göstermeye yönlenmesidir. Bu durum ise her geçen gün, barışa
uluslararası/küresel göç hareketliliğine teorik ve pratik olarak
ve huzura olan özlemimizi daha da artırmaktadır. Bu özleme
değinilerek, Türkiye’de yaşanan Suriye göçü meselesi ele
ulaşmada başta güvenlik güçleri olmak üzere, toplumun her
ferdine ve kesimine düşen insani ve toplumsal görevler alınacaktır. İki yönlü olarak, hem göçün sebebini hem de
bulunmaktadır. Göç hareketliliği, genellikle kırdan kente sonucunu oluşturan şiddet ve toplumsal şiddet konusunda
yönelik bir hareketlilik olarak tecessüm ederken, günümüzde tanımlamalar yapılarak, Türkiye’deki Suriye göçü ve
2
Y. Sayın, A.Usanmaz, F. Aslangiri / KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
toplumsal şiddet ilişkisine yer verilecektir. Göç, güvenlik, göçler, bir bölgeden başka bir bölgeye, bir kentten başka bir
şiddet ve diğer pek çok konuda analizler ihtiva eden kente, kırsaldan kente ya da kentten kırsala olmak üzere çeşitli
çalışmanın sonuç bölümünde politika önerilerinde bulunularak yollarla gerçekleşmektedir. İç göçte ülkenin nüfusu
bazı çözüm yöntemleri paylaşılacaktır. Çalışma, mevcut göç değişmezken, bölgelerin ya da kentlerin nüfus yoğunluğu
ve şiddet üzerine yapılmış ve istatistiklerle desteklenmiş değişmektedir.
akademik, analitik ve istatistiksel çalışmalardan elde edilecek
İç göç ile ilgili teorik kavramlar, bölgelerarası göçü
verilere göre düzenlenecektir. Söz konusu verilerin kaynakları
mukayeseli üstünlükle açıklamanın mümkün olduğunu ifade
arasında, raporlar, istatistikler ve diğer kaynaklar
eden uluslararası iktisat teorisinden ödünç alınarak
bulunmaktadır.
geliştirilmiştir. Buna göre, bir bölgede diğerlerine nazaran
2. Göç ve Göçün Çeşitleri istihdam fırsatları ve/veya işçi ücretleri daha iyi ise bu bölge
2.1. Tanım diğerlerinden göç almakta ve cazip hale gelmektedir. Singer-
Prebisch Tezi (Taşçı ve Erçakar, 2016) olarak da bilinen bu
Göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden
teoriye göre, ticaret haddinin uzun dönemde tarım aleyhine
dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir
değişmesi sonucu tarım dışı sektör, sürekli göç alan bir sektör
bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına
haline gelmiştir.
yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme
hareketidir. Göç, bir başka deyişle, coğrafi mekân değiştirme Bu görüşü destekleyen bir başka teori ise Lewis tarafından
sürecinin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi yönleriyle (Kandemir, 2011) geliştirilen model ile gündeme gelmiştir. Bu
toplum yapısını değiştiren nüfus hareketidir (Özer, 2004:11). modelde ekonomi, kırsal tarım ve kentsel sanayi olmak üzere
Kişisel nedenlerle yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilen iki sektörden meydana gelmektedir. Bu şekilde “dual
eşyaların hepsine de göç denmektedir. TDK’ ya göre göç, ekonomi” kavramına ulaşan Lewis, göçün sektörler arasındaki
“evden eve taşınma”, “nakil” ve “göç sırasında taşınan ev gelir ve istihdam imkânı farklılığından kaynaklandığını ve
eşyalarının tümü” anlamına gelmektedir. Ekonomik, geleneksel olandan modern olana doğru bir akım olduğunu
toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ortaya koymuştur.
ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir Buna benzer bir başka görüş ise Myrdal’ın kutuplaşma
yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret teorisi olarak bilinen teoridir. Bu teori, emek ve sermayenin
(www.tdk.gov.tr, 19.10.2016) anlamlarına gelmektedir. hızla geri kalmış bölgelerden gelişene bölgelere kayacağını ve
Sosyal sistemin bozulan dengelerini tekrar sağlamak için dolayısıyla zengin bölgelerin daha zengin fakirlerin de daha
ortaya çıkan bir mekanizma olarak ifade edilen göç, toplumun fakirleşeceğini söylemektedir (Çelik, 2007: 92–93).
evrimi sırasında geçirdiği dönüşümlere paralel olarak ortaya Türkiye’ye yönelen göç olgusunu ikili bir sınıflandırma
çıkan tek yönlü bir uyum hareketi olarak kabul edilmektedir. içerisinde incelemek de mümkündür: (1) daha çok “yasal”
Göç, nüfusu mekânda yeniden dağıtarak ve iş gücünün, çerçeveler içerisinde gerçekleşen ya da “kayıtlı” göç
üretimi daha etkin kılacak şekilde dağılımını sağlayarak hareketlerini anlatan düzenli göç, –bu Türkiye’ye çalışma ya
mekân organizasyonunun yeni şartlara uyumunda en etken da eğitim amaçlı gelen kişilerden ve oturma ve çalışma izni
mekanizmalardan birisi olmaktadır (Tekeli, 1975: 158–159).
bulunan aile üyelerinden oluşmaktadır– ve (2) mekik göçü,
Erder ve Arkadaşlarına göre ise göç, “modernite-öncesi
transit göç, sığınmacı ve mülteci hareketlerini de kapsayan ve
dönemde nüfus hareketliliği” olarak tanımlanabilir (Erder ve
daha çok “yasadışı” ya da “kayıtdışı” göç hareketlerine
Arkadaşları, 2014: 48).
gönderme yapan düzensiz göç (Erder ve Arkadaşları, 2014:
Göç olgusunun yüzyıllardan beri süregelmiş mevcudiyeti 223). Bu çalışmada ise göç hareketleri, kendi içinde,
içinde “yer değiştirme” eylemlerini görmek mümkündür. mevsimlik, sürekli, emek ve zorunlu-gönüllü göçler olmak
Ancak yer değiştirme hareketini kabul etmekle beraber, göç üzere dört guruba ayrılmıştır (Koçak ve Terzi, 2012: 169–
olgusunun zaman içinde gelişip farklı anlamlar ve nitelikler 172).
kazanmış; çeşitli kavramlar üretmiştir. Ekonomik, sosyal ve 2.2.1. Mevsimlik Göçler
kültürel bazı faktörlerin etkisiyle gerçekleşen göç olgusu, yol
Mevsimlik göç, insanların bir yılın belli bir süresini birden
açtığı sonuçlar neticesinde göç veren ve göç alan
fazla değişik mekânda geçirmeleri olarak tanımlanmıştır.
merkezleri/ülkeleri etkisi altına almıştır. Bu etkileşim
Buna göre çalışmak için mevsimsel olarak başka bir
neticesinde göç, kavramsal olarak varlığını sürdürmüş ve memlekete gidip işi bitince dönenler tatile ya da gezmeye
neticede her ülkede var olan bir olgu haline gelmiştir. yaşadıkları yer dışında başka yörelere gidenler ya da bir
Göç, temelde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik mevsimi geçirmek veya dinlenmek amacıyla yaylaya çıkanlar,
yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bağ evine/yazlığa gidenler mevsimlik olarak göç etmiş
değişim araçlarından birisi olmuştur. Göç, özünde “yer sayılmaktadır. Bu tip göçte kalınan sürenin kısalığı nedeniyle
değiştirme hareketi” olarak tanımlansa da, toplumun sosyal, birden fazla kültür aynı ortamda iç içe varlığını sürdürmekte
kültürel, ekonomik, politik yapısı ile yakından ilişkili olup, ve bu durum farklı kültürler arasındaki etkileşimi
onu derinden etkileyen bir sosyal olay olarak da ortaya artırmaktadır. Mevsimlik göçlerin dışında göçün süresi, göçün
çıkmıştır. Temelde iki ayrı kısımda incelenmektedir. “İç göç”, niteliğini belirleyen bir ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır
ülke sınırları arasında çeşitli merkezler arasında yer değiştirme (Sağlam, 2006:34).
eylemi olarak tanımlanırken, “dış göç” ya da “uluslararası
2.2.2. Sürekli Göçler
göç”, toplulukların ülke sınırlarını aşarak farklı ülkelere göç
Bireylerin yaşadıkları yeri temelli olarak terk ederek bir
etmeleridir.
başka yere yerleşmeleri durumudur. Sürekli göçler gönüllü ya
2.2. İç Göçler da zorunlu olarak gerçekleşebilmektedir. Bireyler daha iyi bir
Bir ülkenin kendi sınırları içinde gerçekleşen nüfus yaşam sürmek ve yeterince eğitim almak gibi bazı nedenlerden
hareketleri “iç göç olarak” tanımlanmaktadır. Buna göre iç ötürü göç etmeye kendileri de karar verebilirlerken bu karar,
3
Y. Sayın, A.Usanmaz, F. Aslangiri / KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
savaş ve doğal afet mücbir sebepler ya da kan davası gibi kaybettikleri ‘mukayeseli üstünlüğü’, maliyeti düşürerek
‘geleneksel’ amiller nedeniyle devlet tarafından da kendileri yeniden yakalama imkânı anlamına gelmektedir.
adına verilebilmektedir. Göç veren ülke ise hem işgücü piyasasındaki
2.2.3. Emek Göçleri yoğunlaşmayı ortada kaldırmayı hem de giden işçilerin bir gün
dönecekleri düşüncesiyle onların tecrübelerinden yararlanarak
Tayin nedeni ile yapılan göçler ve/ya iş göçleridir. Bu
göçler, ‘geçici’ ya da ‘sürekli’ olarak gerçekleşebilmektedir. yerli sanayiyi geliştirmeyi amaçlamaktadır. Böylece ülke
Bulunduğu yerde iş bulamayıp bir başka yere çalışmaya giden içinde fazlalığı hafifleyen işgücü arzı, ülke içindeki işçi
bireyler iş göçleri kapsamında değerlendirilir. Böylece, bir ücretlerinin de aşırı düşük değerlere inmesini önleyecektir.
bölge ya da şehirdeki emek gücü arzının bir başka bölge ya da Göçmen işçilerin gelirlerinin bir kısmını döviz olarak
şehirdekinden fazla olması nedeniyle çok olandan az olana memleketlerine aktarmaları da göç veren ülke için bir pozitif
katkı olacaktır.
doğru bir akım gerçekleşir. Dedeoğlu’nun 2011 yılında yapmış
olduğu Azarbeycanlı ailelerin Bakü’den, Nahçivan’dan daha 2.3.3. Mübadele Göçleri
iyi çalışma ve yaşam koşullarını bulmak için Türkiye’ye Kelime anlamı ‘değiş-tokuş’ olan mübadele, iki ülkenin
yapmış oldukları göç ile ilgili çalışması emek göçü konusunda kendi aralarında anlaşarak ‘vatandaşlarını karşılıklı olarak
önemli bir literatür oluşturmaktadır (Dedeoğlu, 2011). değiştirmesi’ anlamına gelmektedir. Özellikle savaş sonrası
2.2.4. Zorunlu-Gönüllü Göçler değişen sınırlar yüzünden, başka bir ülkenin eline geçen
Bireylerin kendi kararlarıyla daha iyi imkânlardan topraklarda kalan nüfusun ana ülke ile bağlarının kopmaması,
yararlanmak ve daha yüksek bir hayat standardını yakalamak kültür ve din gibi devamlılıkların sağlanması için başvurulan
için gerçekleştirdiği göçler gönüllü göç olarak ifade bir yöntemdir. Böyle bir zorunlu göçün olumsuz yanı ise,
edilmektedir. Bazı mücbir sebebe dayanan veya aldığı karar sadece din ya da etnik kökene bakılarak gerçekleştirildiğinden,
marifetiyle devletin bir bölgedeki vatandaşlarını başka bir göç edenlerin doğup büyüdükleri yerleri ve kültürlerini terk
bölgeye ‘sürekli’ olarak göndermesi ise zorunlu göç olarak etmelerinin yol açacağı etkilerdir. Göç veren ülke açısından da
hem yeni gelen nüfusun uyum sorunu hem de göç edip giden
ifade edilmektedir. Bu göç çeşidine 1990’larda Güneydoğu
beşeri sermayenin eksikliği gündeme gelmektedir.
bölgesinden Türkiye’nin Güneydoğu illerinden İstanbul gibi
metropol şehirlere kimi ekonomik ve siyasi sebeplerle göç 2.4. Göç ve Toplumsal Şiddet İlişkisi
etmek zorunda kalmış kadınlar örnek olarak verilebilir Küreselleşmeyle birlikte boyutları her geçen gün daha
(Çağlayan ve Ark. 2011). belirgin hale gelmeye başlayan şiddet olgusu, bir bireyin ya da
2.3. Dış Göçler/Uluslararası Göç grubun, bir başka bireye veya gruba mikro ve makro düzeyde
Bir ülke vatandaşlarının bir başka ülkeye kalıcı olarak fiziksel güç kullanmaya dönük davranışı olarak geliştiği
gidip yerleşmesi, dış göç olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin görülmektedir. Toplumsal ve kültürel bağlamda edinilen bir
yaşadıkları ülkeyi terk etmelerinin nedeni daha iyi koşullarda davranış olarak görülen şiddet davranışı, genel olarak geri
yaşamak gibi gönüllü ve bireysel kararlara dayanabileceği kalmış ya da azgelişmiş toplumların sergilediği “hastalıklı”
gibi, birtakım sebeplerden dolayı devletlerin vatandaşlarını hareketler olarak tecessüm etmektedir. Kolektif ve bütüncül
bir olgu olması sebebiyle de şiddet mefhumu etraflıca bir
buna zorlaması yoluyla da gerçekleşebilmektedir. Dış göç
bakışı hak etmektedir.
kavramı kendi içinde, beyin göçü, işçi göçleri ve mübadele
göçleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır (Koçak ve Terzi, Pek çok zararlı davranışa kaynaklık oluşturan şiddet
2012: 173–175). davranışı, bir kimseye karşı baskı veya güç uygulanmasıyla o
kimseye iradesi dışında bir şey yapmak veya yaptırmaya
2.3.1. Beyin Göçü
çalışmak anlamına gelmektedir. Türkçe kullanımı bakımından
Beyin göçü, genel anlamda gelişmekte olan ülkeden
Arapça kökenli olan şiddet [ş-d-d] kelimesi, Batı dillerinde,
gelişmiş ülkeye, ama bazen de gelişmiş ülkeden bir başka
Latince, “sert ya da acımasız kişilik, güç” gibi anlamlara gelen
gelişmiş ülkeye yetişmiş, kalifiye, iyi eğitimli ya da yetenekli
violentia kelimesinden türetilerek violence kelimesi ile
bireylerin göç etmesi olarak tanımlanmaktadır. Bireyin
kullanım alanı bulmuştur. “Violentia” kelimesinin kökenini
yaşadığı ülkede uzmanlaştığı alanla ilgili iş olanaklarının
olarak “vis” kökeninden ise “tecavüz, ihlal” gibi anlamlara
kısıtlı olması, yaptığı işin yeterince karşılığını alamaması,
gelen “violation” kelimesi türetilmiştir.
daha iyi yaşam standartları altında yaşamak istemesi, daha iyi
Bir davranış biçimi olarak şiddet, kanuna riayet etmeme,
bir eğitim ve araştırma imkânının ancak yurtdışında mümkün
kişiye zarar verme, hakarette bulunma, kişinin haysiyet ve
olması gibi nedenlerden dolayı bireyin bu imkânları kendisine
şerefine zarar getirme ve onurunu kırma, sükûnet ve huzura
sunan gelişmiş bir ülkeye yerleşmesi olarak tarif edilmektedir.
son verme, birinin hakkını çiğneme, hırpalama, incitme, canını
Göç veren ülke için bu durum, beşeri sermayesinden ciddi bir
acıtmak için zor kullanma, yıkıcı aşırı davranışlarda bulunma,
kayıp anlamına gelmekte ve beyin göçü önüne geçilemeyen bir
süreç haline gelirse göç veren ülkenin gelişme hızını da aşırı şekilde öfke sergileme gibi biçimlerde tezahür
yavaşlatabilmektedir. etmektedir. Şiddet eyleminde kullanılan araçlara ve yöneltilen
hedeflere göre değişen şiddet davranışı, bir kişiye fiziksel
2.3.2. İşçi Göçleri
olarak zarar vermeye yönelik doğrudan şiddet; bireyin varoluş
Bir ülkede oluşan işgücü açığının bir diğer ülkedeki işgücü sebebini sorgulama ve toplumsal kimlik oluşturma
fazlasıyla giderilmesi, işçi göçüyle mümkündür. Özellikle bakımından oluşturduğu semboller bütünü olarak kültürel
gelişmekte olan ülkelerde nispeten ucuz olan vasıfsız işgücü şiddet; enflasyon, hayat pahalılığı, gelir dağılımı ve
gelişmiş ülkelerdeki pahalı işgücünün yerine ikame paylaşımındaki eşitsizlikler gibi etmenlerle uyarılan yapısal
edilmektedir. Bu durum işgücü piyasasında rekabeti arttıracak şiddet aile-içi şiddet, medyasal şiddet, terör şiddeti gibi
ve ücretleri düşürecektir. Diğer yandan gelir seviyesi yüksek, şekillerde meydana gelmektedir (Köse, 2006: 41–59).
göç alan ülkedeki işverenler için ise uluslararası piyasalarda
4
Y. Sayın, A.Usanmaz, F. Aslangiri / KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
Karşı tarafın rızası olmaksızın, “zorlayıcı kuvvet” Suriyelilerin düşük kira ödemek için genelde merkeze uzak
kullanma hak ve yetkisine sahip olan, bu hak ve yetkiyi mahalleleri tercih etmesi, çarpık yapılaşma ve
kendinde gören veya bunun bir hak olduğunu düşünen bir gecekondulaşmadaki artışa neden olmakta; Suriyelilerin
kişinin veya bir yapının, karşı tarafa zarar verme, amacını merkeze uzak mahallelerde bir arada yaşamlarını sürdürmeleri
gerçekleştirme ve hedefine ulaşabilmeye dönük zor kullanma ise, entegrasyon/bütünleşme bağlamında Suriyelilerin kente ve
ve baskı fiiline şiddet eylemi denilmektedir. Bu eylemin ülkeye uyum sürecini zorlaştırmaktadır. Ayrıca resmi nikâhı
toplumsal düzeyde gerçekleşmesi ise şiddetin olmayan Suriyeli gelinlerin hukuki statülerinin korunamaması,
toplumsallaşmasını sağlamakta, uygulanan bu baskıcı eylem Suriyelilerle evlendirme konusunun maddi çıkar sağlama
şiddet davranışı halini kazanmaktadır. Şiddetin bir türü olarak aracına dönüşmesi, Suriyeli kadınlar tarafından evliliğin
toplumsal şiddet ise; fiziksel ve yerine göre psikolojik olarak, kurtuluş olarak görülmesi, bu evliliklerden doğan çocukların
makro düzeyde, edinilen bir şiddet davranışının topluma karşı nüfusa kayıt ettirilememesi neticesinde ortaya çıkan ‘vatansız
sergilenmesidir. çocuklar’, bir ‘kayıp nesil’ oluşma riski, kadın ve çocuk
Bazen toplumun gelenek ve görenekleri, örf ve adetlerinin istismarı, Suriyeli aileler tarafından çocuklarının eğitim yerine
etkisiyle bireyin içinde yaşadığı toplum(un)a karşı gösterdiği çalışmalarının tercih edilmesi ve çocuk işçiliği, özellikle
fiziksel ve psikolojik bir tepki niteliği taşıyan toplumsal şiddet Suriyeli kadınlar ve çocuklara ilişkin tehdit oluşturmaktadır
temayülü, toplumsal kimi inanışlarla oldukça taraftar (Türüt, 2015:33). Söz konusu bu tehdit durumu, göçün yol
açtığı sonuçlardan (ve en önemli sebeplerden) birisi olarak
bulmakta; sosyal düzeyde, içinden çıkılmaz sorunlara yol
toplumsal şiddet davranışının gösterilmesinde ve toplumsal
açmaktadır. Yalnızlık, ait ol(a)mama, kendini güçsüz
ayrışma ve parçalanmaların meydana gelmesinde etkili olduğu
hissetme, güvensizlik, kendisiyle ilgilenilmediğini düşünme,
söylenebilir. Bu kapsamda toplumsal entegrasyona
bir arada yaşay(a)mama, barış ve uzlaşı kültürünü tesis
ulaşamamak önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
edememe gibi etmenlerle birey ve toplum şiddete ve şiddet
eylemlerine yönelmekte, bir tür dışavurum olan bu durum ise, Entegrasyon, (gümrük birliği, serbest ticaret bölgeleri gibi)
toplumsal sistemin sarsılmasına ve çözülmeye uğramasına yol piyasaların bütünleştirilmesi veya birleştirilmesi olarak
açmaktadır. Şiddet ve toplumsal şiddet için anlatılan bu ekonomik özellikli olabileceği gibi toplumsal iletişimleri ve
durum, günümüzde ve konu alanımız itibariyle göç ve bağlı değişimleri içeren, halkın ve elitlerin entegrasyonunu ihtiva
sonuçları itibarıyla da ortaya çıkmaktadır. Bugün özellikle eden sosyal (toplumsal) entegrasyon ve ortak bir politik birim
Suriye göçü nedeniyle ülkemizin yaşadığı ‘sosyal yoğunluk’, zemininde devletlerin iradelerinin beyan olunmasıyla
şiddet için söylenen bu ve benzeri etmen ve saikların etkisiyle gerçekleşen ve genelde ortak çıkarların maksimizasyonunu
Türkiye toplumu arasında bir sosyal şiddet hareketliliğine içeren siyasal entegrasyon gibi türlere ayrılmaktadır. Amaçları
dönüşmektedir. noktasında çıkarların ve ihtiyaçların tatmin edilmesini
Daha çok toplumsal şiddet1 eylemleriyle gündeme gelen kapsayan entegrasyon, ortak (siyasal, ticari ve sosyal)
Türkiye’deki Suriyeli mülteciler-göçmenler konusu, her hedeflere ulaşılmasını, entegrasyon zemininde öngörülen
şeyden önce bir sosyal uyum sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. görevlerin ifa edilmesini ve entegrasyona taraf olanların
omuzlarına yeni bir vizyon, misyon, aidiyet ve gelecek
Sığınmacılar ile yerel halk arasında farklı dil, kültür ve yaşam
tahayyülü yüklenmesini hedeflemektedir (Sayın, 2015: 97–
tarzından kaynaklanan sorunlar yerel tepkinin en önemli
98). Mitrany, ekonomik ve sosyal politikalarda pragmatik,
nedeni olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra, çok eşliliğin
rasyonel, esnek ve teknokratik bir yönetime ihtiyaç
ortaya çıkması, buna bağlı boşanmaların artması, kadın ve
duyulduğunu ifade ederken, tek bir ihtiyaca cevap veren,
çocuk istismarının yaşanması, bazı şehirlerde etnik ve
ideolojiden arındırılmış, uzmanlaşmış ve teknik işbirliklerinin
mezhepsel kutuplaşmaları körüklemesi ve çarpık yapılaşma
sonucu ortaya çıkan toplumsal etkiler söz konusu tepkinin olduğu bir entegrasyon (Karacasulu, 2007: 85) modeli
nedenleri arasında sayılabilir. öngörmektedir. Bir süreç olarak bütünleşme, entegrasyonu
ortaya çıkaran işlemlere işaret ederken, bütünleşmeyi bir
Türkiye’deki sınır illerinde genel olarak muhafazakâr bir
durum olarak gören Karl Deutsch, entegrasyonun bütünleşik
kültür hâkimdir. Bunu sarsan gelişmelere karşı yerel halk –
(integrated) devletlerin, farklılıklarını belirlemenin bir aracı
tabii olarak– tepki göstermekte ve protest eylemler
olarak şiddet kullanımına gitmesi olduğunu ifade etmektedir
sergilemektedirler. Örnek olarak; yaşlı veya genç bekâr ya da
(Haas, 1964: 27).
evli Türk erkekleri genç Suriyelilerle ikinci ya da üçüncü
evlilik girişiminde bulunmaktadır. Bu durum en yoğun olarak Konuya Suriye göçü üzerinden yaklaşıldığında;
Kilis, Şanlıurfa ve Hatay’da yaşanmakta ve kadınlar başta Türkiye’de Suriye göçü ve sonuçları itibariyle yaşanan
olmak üzere yerel halk arasında tepkiye neden olmaktadır. Her sorundan daha çok ekonomik özellikli olmaktan ziyade,
üç ilde de Suriyeli gelin meselesi yüzünden boşanmalar artış toplumsal iletişim ve değişimi içermesi yönünden sosyal ve
politik bir zemin sorunu ortaya çıkarmaktadır. Şüphesiz ki
kaydetmiş durumdadır. Suriyelilerle evlilik konusu bir maddi
Suriye göçü işsiz nüfus oranını genişletmesi, istihdam
çıkar sağlama aracına dönüşmüş durumdadır. Evlenmek
olanaklarında ülke vatandaşlarının aleyhine sonuçlara yol
isteyen erkekler aracılara başvurmakta ve aracılara belirli
açması ve sosyal yardımlar noktasında ciddi bir bütçesel
miktarlarda ücret (başlık parası) ödenmektedir. Kızlarını
zorluğun ortaya çıkması gibi ekonomik problemleri de
evlendirme Suriyeli aile açısından hem para kazanmanın hem
beraberinde getirmektedir. Fakat dilsel, kültürel, sosyal ve
de kızlarının hayatını kurtarmanın aracı olarak görülmektedir.
Bunu, haliyle çocuk yaştaki kızların evlilik yoluyla istismarı siyasal uyumsuzluklara bir de ülke içindeki ekonomik sorunlar
izlemektedir (ORSAM, 2015: 16). eklenince, Türkiye içinde bir bütünleşememe sorununu
beraberinde getirmektedir. Göçün yol açtığı sorunlarla
1 BM verilerine göre, 2015 yılı sonu itibariyle 65 milyondan fazla dolayısıyla ülkesinden zorla göç ettirilen insanların sayısı 40 milyonu
insan başta şiddet olmak üzere çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve aşmıştır (UNCHR, 2015: 1, 29).
zalimane muameleden etkilenmektedir. Çatışma ve şiddet eylemleri
5
Y. Sayın, A.Usanmaz, F. Aslangiri / KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
mücadelede devlete ve kurumlara düşen rol ise, yine Mitrany’e Bu süreçte Suriye’de yaşanan krizinin, Suriye’ye komşu
referansla, ekonomik ve sosyal politikalarda daha rasyonel, ülkeler üzerinde ise önemli boyutlarda ve derinliklerde etkisi
esnek ve pragmatik bir yönetim sergilenmesidir. Deutsch olmuştur. Her bir ülkenin kendine özgü yapısı, krizin
hatırlandığında ise, devlet farklılıkları belirlemek yerine, etkilerinin ve buna karşı verilen tepkilerin farklı olmasını
farklılıklarını, bir diğer farklı olana dayatan anlayışın kaçınılmaz hale getirmiştir. Ancak krizin komşu ülkeler
karşısında farklılıkların birlikteliğini ihdas etmek zorundadır. üzerindeki etkileri birbiriyle yakından ilişkili olduğu için söz
Böyle bir çaba ise eş anlı olarak göçmenlerin şiddet konusu etkileri bir diğerinden tam olarak ayırmak mümkün
davranışına başvurmasını engellemiş olacaktır. Belki de bu değildir ve bu noktada hiçbir bölge ülkesinin Suriye krizinin
noktada ihtiyaç olan dinamik, AB entegrasyon çabasını etkilerinden bağışık olmadığını vurgulamak da gerekmektedir.
yansıtan; farklılıklar içinde birlikteliği yakalamaktır (unity in Örnek olarak Ürdün, Türkiye ile kıyaslanmasa da gerek
diversity). geçmişteki göç tecrübesi gerekse bağışçılardan aldığı
yardımlar sayesinde Lübnan ve Irak’a göre daha sistemli
2.5. Uluslararası Göç Olgusu ve Suriye Göç Krizi
mülteci politikası geliştirebilmiştir. Ancak burada Türkiye ve
İnsanoğlunun kentler, bölgeler, ülkeler arasındaki bireysel
Ürdün’ün göçün yol açtığı etkiler açısından önemli bir farkı
ya da kitlesel hareketi tarihten günümüze kadar süregelmiştir.
bulunmaktadır: Türkiye ev sahipliği yaptığı Suriyeliler için
Küreselleşmeyle ekonomi ve finansın uluslararasılaşması ve
uluslararası örgütler ve bağışçılardan minimal ölçüde destek
iletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan gelişmeler,
alırken, harcamaların büyük kısmını öz kaynaklarıyla
insanların ülkeler arasındaki hareketliliğini ve “göç” olarak
gerçekleştirmektedir2.
adlandırılan uzun süreli yerleşim hareketlerini
yoğunlaştırmıştır. Günümüzde uluslararası göçün ulaştığı Ürdün ise ülkesindeki Suriyeliler için kendi
boyut sayesinde, farklı kültürler ve toplumsal iklimde yaşayan kaynaklarından harcamalar yapmakla beraber uluslararası
ve yetişen insanlar, yeni insanlar ve halklarla karşılamakta, örgütler ve bağışçılardan anlamlı destekler almaktadır. Suriye
birlikte çalışmakta ve yaşamaktadır. Uluslararası göç bu krizinin göç etkisini ülkesine gelen Suriyeliler bağlamında en
az hisseden ülkenin Irak olduğu ifade edilmektedir. Suriye’den
noktada çok farklı kültürlerden gelen bireylerin etkileşimi ile
nispi olarak çok az göç alsa da Suriye krizi ile ilişkili
ortaya çıkan kültürel uyum sorunlarını beraberinde
gelişmeler nedeniyle “Yerinden Edilmiş Kişiler” durumu Irak
getirmektedir.
için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Lübnan ise
Konuya Suriye göçü özelinde ve uluslararası ilişkiler
krizin göç etkisini en fazla hisseden ülkelerden biridir. Siyasi
perspektifinden yaklaşıldığında; Türkiye’de yaşanan
açıdan kırılgan yapısı krizin göç etkisine yönelik kapsamlı bir
hâlihazırdaki göç ve göçmen sorununun sebebi olarak
politika uygulanmasını engellerken, Lübnan’ın geçmişteki göç
görülebilecek ve dekolonizasyon sürecinin bir devamı olarak
tecrübesi de Suriyelilere yönelik politikaların geliştirilmesinde
nitelendirilebilecek Arap Baharı, Tunus'ta üniversite mezunu
etkili olmuştur (TRT, 02.05.2016).
bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin, devlet
Lübnan için de krizin devlet yapısına etkisi açısından
görevlileri tarafından tezgâhına el konulması üzerine 17 Aralık
durum pek iç açıcı değildir. Suriye krizinin etkisini iyiden
2010’da kendini yakması ve sonrasında başlayan Yasemin
Devrimi (Akgün, 2011), ülkede yaşanan işsizlik, yönetimin iyiye hissettirdiği bir dönemde geçici hükümetle idare edilen
baskıcı uygulamaları ve gıda fiyatlarında yaşanan aşırı Lübnan, yerel aktörlerin Suriye krizine yönelik tutumlarından
yükselişler, genç gruplar başta olmak üzere, kitle iletişim dolayı iç politikada ciddi sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Yeni
araçlarının de etkisiyle (Ash, 2011) ülkeyi büyük kaosa hükümet 2014 yılında kurulmuş olsa da, siyasi açıdan kırılgan
sürüklemiş; yaşanan olaylarda onlarca kişi yaşamını yitirirken, yapı, hükümetin Suriye krizine yönelik kapsamlı politikalar
yüzlercesi yaralanmıştır. izlemesini engellemektedir. Ayrıca Lübnan 2014 yılından beri
yeni bir cumhurbaşkanı seçilebilmiş değil ve Parlamento
“Ömür boyu liderlik anlayışının terk edilerek seçimlerin
seçimleri iki kez ötelenerek 2017 yılına ertelenmiştir (Pirinççi,
şeffaf ve demokratik bir şekilde yapılması ve sonucunun
2011).
hazmedilmesi; yolsuzlukların ciddî şekilde üzerine gidilerek
halkın güveninin kazanılması, her muhalif grubun kendini Tablo 1: Suriyeli Mültecilerin İstatistiksel Dağılımı
özgürce ifade edebilmesinin sağlanması, basın–yayın
üzerindeki sansürün kaldırılması ve mümkün olduğu kadar
ekonomide adaletli dağıtımın sağlanması gerektiği” (Pirinççi,
2011) hususu, Arap Baharı olaylarına sebep olurken, olaylar
neticesiyle bölgedeki onlarca ülke siyasi ve toplumsal büyük
sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Arap Baharı ile Tunus’ta başlayan yönetim karşıtı
hareketler, sömürge geçmişine sahip tüm Orta Doğu ülkelerine
sirayet etmiş; bu süreç sadece Tunus’la da sınırlı kalmamış;
Mısır, Libya, Suriye, Yemen ve diğer Arap ülkelerinde çok
büyük çaplı sokak gösterileri, yerine göre iç ayaklanmalar,
bölgesel çatışmalar ve sonucu olarak makro ölçekli göç
hareketliliği yaşanmıştır. Bu halk hareketlerinin başından beri
Kaynak: (Şahin, 2016)
binlerce insan hayatını kaybederken ve yaralanırken, yüzlerce
Hem yukarıda ifade edilen ülkeler açısından hem de
tutuklama olayı olmuş; nüfusun bir bölümü ise diğer ülkelere
özellikle göçmen krizi nedeniyle bugünlerde zor zamanlar
göçe mecbur kalmıştır (Sayın, 2016: 67).
2 Maliye Bakanı Ağbal, Suriyeli sığınmacılar için 10 milyar dolar harcamanın bir başka harcamayla mukayesesini yapmamıştır. Bu bir
civarında harcama yapıldığını belirterek, “Türkiye hiçbir şekilde bu insanlık borcudur” demektedir (Anadolu Ajansı, 07.03.2016).
6
Y. Sayın, A.Usanmaz, F. Aslangiri / KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 18 (31): 1-13, 2016
yaşayan Avrupa açısından çok derin sonuçlara neden olan Türkiye’de yeni entegrasyon çabalarının Türk-Kürt-Arap
Suriye göçü, Birleşmiş Milletlerce (BM) de hazırlanan popülasyonu eksenli olacağını göstermektedir. Kuvvetle
raporlarda yer almaktadır. BM’nin hazırladığı 2016 tarihli muhtemel görünen; Arap göçmenlerle de bir bütünleşme ve
rapora göre, Suriye’den toplam 4.837 bin kişi, kayıtlı olarak uyum sorununun yaşanabileceğidir.
ülkeden göç etmiştir. Çatışmalar nedeniyle ortaya çıkan insani Tablo 3: Yıllara Göre Geçici Koruma Kapsamındaki
kriz 7,6 milyon kişinin ülke içinde yerinden edilmesine yol
Suriyelililer
açmıştır. Gerçek rakamların, bu rakamların çok üzerinde
olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Mülteci sayısında
ilk sırada bulunan Türkiye’de kayıtlı mülteci sayısı
2.749.140 kişi olmuştur. Türkiye’de mülteciler ülke nüfusunu
%4 artırırken, ikinci sırada yer alan Lübnan 1.055.984 kayıtlı
mülteci barındırmaktadır. Ülke nüfusu 4,5 milyon civarında
olan Lübnan için bu mülteci sayısı fazla olup ülke nüfusunun
5 yılda %25 artması anlamına gelmektedir. 638.633 kayıtlı
mülteci sayısı ile Ürdün üçüncü sırada yer almaktadır. Ürdün’ü
245.909 kayıtlı mülteci sayısı ile Irak takip etmektedir.
119.301 mülteci ile Mısır 5. sırada, 28.027 mülteci sayısı ile
Libya ise 6. sırada yer almaktadır. Nisan 2011 yılından Ocak
2016 yılına kadar Avrupa’ya geçen toplam kayıtlı mülteci
sayısı 935 bin olmuştur. Toplam mülteci sayısının yalnızca
489 bini kamplarda yaşamakta, 4 milyondan fazlası ise kendi
imkânlarıyla hayatlarını ikame ettirmektedirler. Yine BM
verilerine göre, Suriye vatandaşlarının % 60'ı evlerinden
uzakta yaşmaktadır. 2011 yılında 1 milyondan daha az olan
Suriyeli mülteci sayısı günümüzde 12,5 milyona ulaşmış Kaynak: (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016)
durumdadır. Bu rakam komşu ülkelere göç eden Suriyelilerin
Göç İdaresi’nce sunulan resmi istatistiki bilgileri içeren
yanında, ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerinde sığınma hakkı
Tablo 3’te, 2016 yılı itibariyle Türkiye’de 2.736.032 Suriyeli
bekleyenleri ve kendi ülkelerinin farklı bölgelerine göç etmiş
yaşamaktadır. Bu rakam 2012’de 14 binler düzeyinde iken,
kimseleri de içermektedir (UNHCR Report, 2016).
yıllar içinde 3 milyona kadar ulaştığı görülmektedir. Kayıt
Tablo 2: 2015 Yılında Yakalanan Düzensiz Göçmenler altına alınmayan göçmenlerin de oranı bu sayıya ilave
(10 Ülkeye Göre) edildiğinde, Suriye göçü hareketliliğinin daha yüksek bir
seviyede gerçekleştiği ifade edilebilir. Son üç yılda Türkiye’ye
doğru çok ciddi bir Suriyeli göçü yaşanmaktadır ve
sınırlarımız ötesindeki siyasi gelişmeler nedeniyle yeni göç
dalgalarının yaşanması olası gözükmektedir. Arap Baharı
süreciyle, 2011 yılının Mart ayında Suriye’de iç karışıklıkların
başlamasından bu yana artan sayıda Suriye vatandaşı
Türkiye’ye uluslararası koruma statüsü edinebilmek için
gelmektedir. Ülkemiz bu kişilere “geçici koruma” statüsü
sağlamaktadır.
Buna ilave olarak Suriye’deki insan hakları ihlallerinde
2012 ve sonrasında ortaya çıkan hızlı artış, insani yardım
ihtiyaçlarında dramatik artışları da beraberinde getirmiştir. İç
karışıklıkların başlamasından bu yana, Suriye ile güçlü tarihi,
kültürel ve komşuluk bağları olan Türkiye, bu durumdan
etkilenen Suriye vatandaşları için genellikle “açık kapı”
politikası izlemiştir. Türkiye, yaklaşık dört yıldan bu yana 10
şehirde kurulan 25 geçici barınma merkezinde 269.150
Suriyeli yabancıya ev sahipliği yapmaktadır. Bunun dışında,
Kaynak: (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016) geçici barınma merkezleri dışındaki 2.313.450 Suriyeli
Yukarıdaki Tablo 2’de Türkiye’de 2015 yılında yakalanan yabancıya sağlık, eğitim ve gıda yardımı sağlanmaktadır.
düzensiz göçmenlerin uyruklarına göre sayısal verileri Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların yüzde 11’i
verilmiştir. Toplamda 146.485 kişi arasında Suriye’den gelen Türkiye’deki 10 kentte bulunan 25 geçici barınma merkezine
göçmenler birinci sırada yer alıp 73,422’lik bir kesimi yerleştirilmiştir ve yüzde 89'u geçici barınma merkezlerinin
oluşturmaktadırlar. İkinci sırada 35,921’lik bir sayıyla bulunduğu 10 kent de dâhil olmak üzere çeşitli kentlerde geçici
Afganistan görülmektedir. Suriyeli göçmen sayısı Afganistanlı barınma merkezleri dışına iskân edilmiştir. Bu 10 kent,
göçmen sayısının iki katını oluşturmaktadır. Yakalanan ülkemizin güney ve güneydoğusundadır ve Suriye-Türkiye
Suriyeli göçmen sayısı rakamsal olarak diğerlerinden fazlaca sınırına yakındır (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016).
olup, bu rakamlar bize beraberinde sosyolojik, ekonomik,
kültürel ve siyasi sorunların ortaya çıkabileceğini
göstermektedir. Bu tabloya bakıldığında ülkemize yaşanan
göç hareketliliği içinde Arap nüfusun yoğunlukta oluşu,
Description:involvement of employees and creating a corporate culture where open communication structure. Business operations have to take effective decisions to the various problems they could face in order to stand and compete under the conditions danışmanlık ve tamamlayıcı hizmet sunmak işlevini.