Table Of ContentİSLÂM HUKUKUNDA
AİLE HAKEMLİĞİ
MEHMET ÇELEN
İslâm Hukuku Uzmanı
NİSAN 2012-İSTANBUL
1
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
I. BÖLÜM
İSLÂM’DA AİLE HAKEMLİĞİ MESELESİ
A. Sözlük ve Terim Anlamı
B. Tarihçesi
C. Kur’ân’da Aile Hakemliği
D. Sünnette ve Sahabe Döneminde Aile Hakemliği
a. Peygamber Döneminde
b. Sahabe Döneminde
E. Aile Hakemliği Meselesine Fıkhî Mezheplerin Bakışı
F. 1917 Osmanlı Devleti Aile Hukuku Kararnamesi’nde Aile Hakemliği
G. Mısır ve Diğer İslâm Ülkelerinde Aile Hakemliği (Ahvâl-i Şahsiyye)
II. BÖLÜM
AİLE HAKEMLİĞİNDE TEMEL MESELELER
A. Hakemliği Gerekli Kılan Şartlar
B. Aile Hakemi Kim Olabilir? Hakemin Vasıfları
C. Hakemi Kimler Talep Eder?
D. Hakemin Konumu
1- Hakem Şahit midir?
2- Hakem Vekil midir?
3- Hakem Arabulucu ve Uzlaştırıcı mıdır?
4- Hakem Danışman veya Psikolog mudur?
5- Hakemlerin Karar Verme Yetkisi
E. Hakemliği Uygulama Usûlü
1- Taraflar veya Biri Hakem Tayinine Yanaşmıyor
2- Hakemlerin Kararını Mahkeme Uygulamıyor
3- Hakemler Boşuyor, Mahkeme Boşamıyor
4- Mahkeme Boşuyor, Hakemler Boşamıyor
F. Hakemliğin Hukuki Sonucu
G. Laik ülkelerde İslâmî aile hakemliğinin uygulanışı
Hindistan Modeli
ABD (Amerika Birleşik Devletleri)
Avrupa’da
SONUÇ
Aileyi Korumada Aile Hakemliği Kanunu
KAYNAKÇA
2
GİRİŞ1
Ülkemizde son yıllarda ürkütücü düzeyde artan boşanma vakaları ve bu sayının on
yılda yaklaşık bir milyona ulaşması, hadisenin sosyal bir yara ve problem haline geldiğinin
işaretidir.
Ayrıca istatistiklere göre boşanmaların çoğalıp evlenmelerin azalması, aile içi şiddetin
artması, boşanmalardan sonra özellikle kadın aleyhine oluşan cinayetlerin gerçekleşmesi,
boşanan ailelerin birbirlerine düşman olması, aralarındaki kin ve öfkenin dinmemesi, ortada
kalan çocukların ya anne ya baba sevgisinden mahrum kalması, eşlerden biri tarafından anne
veya babanın hayatta oldukları halde öldü gösterilmesi gibi olumsuz olaylar toplumun en
temel taşı sayılan ailenin çözülmesini ve çöküşünü hızla artırmaktadır.
Gerçekten var olan bu sosyal probleme sağlıklı ve kalıcı çözümler bulmamız
gerekiyor. Bu çözümler üretilip uygulamaya sokulmadığı takdirde, ileride toplumu çok yıkıcı
ve onarılması güç felaketler beklemektedir.
Bu olumsuz tablolar, toplumun bu safhaya nasıl geldiği veya getirildiği sorusunu akla
getirmektedir. Elbette bu soruya verilecek birçok cevap vardır. Ama en önemli cevaplardan
birisi toplumun yapısına, inancına, örf ve âdetlerine uymayan kanunların yıllardır uygulanır
olmasıdır.
1926 yılından günümüze kadar Katolik Hıristiyanlık ve putperest Roma hukukundan
mülhem olan İsviçre medeni hukukunun2 aynen Türkçeye tercüme edilerek, hem de bozuk bir
tercümeyle yürürlüğe konulması ve uygulanması, gerçek hukuk normlarına ters bir uygulama
olmuştur. Çünkü kanunlar, aslı itibariyle her yerde toplumların taleplerine, tercihlerine,
yapısına ve inancına göre düzenlenir ve şekillenir.
Türkiye’de yaşayan toplumların; Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Çerkez, Laz, Abaza,
Arnavut, Boşnak, Türkmen ve diğerlerinin % 99’unun Müslüman olması ve İslâm dininin bu
mozaiğin temel taşı gerçekleştirmesi, yürürlükte olan bu uygulamaları tekrar düşünmemizi ve
yapılan yanlışları düzeltmemiz gerektirdiğini belirtmektedir. Öyleki hukuk normlarına
uymayan bu olumsuz uygulamalar, toplumda derin izler bırakmış ve problemleri kangren
haline dönüştürmüştür.
Bizler de bu kısacık çalışmamızla probleme bir nebzecik neşter olabilirsek ne mutlu!
İslâm tarihi boyunca uygulanmış olan “aile hakemliği” veya “aile meclisi” meselesi,
günümüzde uygulanarak problemin hafifletilmesine veya azaltılmasına yardımcı olacaktır. Bu
1 Bu tebliğ, Adana’da bulunan Yuva Kurma ve Aileyi Koruma Derneği (YUVA-KUR) tarafından 14 Mayıs
2012’de düzenlenen “Aileyi Korumada Aile Hakemliğinin Rolü” konulu panelde sunulmuştur.
2 Bkz. Karaman, Hayrettin, Mukayeseli İslâm Hukuku, s. 224, İrfan Yayınevi, İstanbul, 1982. “İsviçre-Türk
Medeni Kanunu’nun sistematiği modern pandekt hukukuna dayanır. Bu da Almanya’da 15. Asırdan itibaren
iktibasına başlanmış Roma Hukuku’dur ki buna ‘müşterek hukuk’ adı da verilmektedir.”
3
meselenin, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde kanunlaştırıldığı ve günümüzde de birçok
İslâm ülkesinde uygulandığını belirtmemiz gerekir.
Genel anlamda hakemlik, tarih boyunca toplumlarda var olan anlaşmazlıkları çözmek
için uygulanan vazgeçilmez bir müessese olmuştur. Örneğin son peygamber Hz. Muhammed
(s.a.v.), daha kendisine peygamberlik gelmezden önce 35 yaşında kabileler arasında hakemlik
yapmıştır. O dönemde Ka’be’yi inşa eden Mekke’nin müşrik kabileleri Hacerülesved’i kimin
yerleştireceği konusunda aralarında ihtilaf çıkmış, herhangi bir antlaşmaya varmamışlar.
Bunun üzerine kabileler aralarında neredeyse savaşmaya karar vermiştir. Ancak bu sırada
Kureyşlilerin en yaşlısı Ebû Ümeyye b. Muğîre’nin teklifi üzerine Harem-i Şerif’in Benî
Şeybe kapısından ilk giren şahsın hakem tayin edilmesine karar verildi. Tam o sırada
beklenen yerden Hz. Muhammed çıkageldi. Kureyşliler hep bir ağızdan “Bu, güvenilir (emin)
bir kimsedir. Onun vereceği karara razıyız.” dediler. Mesele Peygamberimiz (s.a.v.)’e
anlatıldığında, hemen sırtından abasını (ridâ) çıkararak yere serdi. Hacerülesved’i abanın
üzerine koydu. Her kabileden birer kişiyi abanın kenarlarından tutturarak taşın konulacağı
yere getirtti. Burada taşı kendi eliyle Ka’be’nin duvarına yerleştirdi. Kureyşliler, Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in bu problemi çözümünden son derece memnun oldular.3 Böylece
peygamber, bir anlaşmazlığı çözmüş ve savaşın önüne geçmiştir.
Zihinlerde çok iyi bilinen bir hakem olayı da Hz. Ali (r.a.) döneminde yaşanmıştır.
İslâm tarihinde Sıffîn Savaşı’nda, savaşın sonlarına doğru Hz. Ali (r.a.) ve Muaviye arasında
hakem seçilen Ebû Musa el-Eş’arî ile Amr ibn el-As vakası yaşanmıştır. Burada ise hakemler
arası ihtilaf nedeniyle olumlu bir sonuç ortaya çıkmamıştır.
Anadolu’da da Güney ve Doğu bölgelerinde insanlar arasında çıkan anlaşmazlıklar ve
ailevî meseleler, daha çok orada âlim olarak bilinen “mela”, “seyda” çözülmüştür.
“Mela/Molla” ve “seyda”, klasik medreselerimizde mezun olan hocalarımıza verilen isimdir.
Bölgede mevcut olan “şeyhler” tarafından da bu tarz sorunlar çözüme kavuşturulmuştur.
Ayrıca bölgede bu tür anlaşmazlıklarda “ağalar” da rol oynamıştır.
Özel anlamda hakemlik, aile açısından birçok görevlerin yerine getirilmesini sağlayan
bir müessese olmuştur. Bu müessese, tarihte var olan büyük ve geniş aile yapılanmasında,
aileler arasında arabuluculuğu, olaylara doğru şahitlik etmeyi ve barış için işlerini yürütmeyi
sağlamıştır. Ayrıca çekirdek aile olarak eşler arasında meydana gelen anlaşmazlıkları çözüme
kavuşturmak için de uğraşmıştır. Şayet eşler arasında boşanma gerçekleşirse de birbirine
düşman ve kanlı bıçaklı olan, kin ve öfkeyle küskün bir şekilde ayrılan değil, medeni bir
tarzda ayrılıklarıyla ilgili problemlerini halletmiş olarak ayrılmalarını temin etmiş ve
etmektedir.
Eğer aileler arasında hakemlik olayı gerçekleşmezse, toplumda her zaman şu
olumsuzluklara şahit olmak mümkün olacaktır:
1- Ayrılan eşlerin aileleri birbirlerine düşman olmaktadır.
3 Bkz. Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 72, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara,
2011.
4
2- Ayrılan eşlerin aileleri arasındaki küskünlük yıllarca, hatta ömür boyu
sürmektedir.
3- Tarafların birbirlerine olan kin ve öfkesi dinmemektedir.
4- Boşanmak isteyen kadınların bir kısmı, kocaları tarafından ya sakat bırakılmakta
veya öldürülmektedir.
5- Boşanmak isteyen kocalarını öldüren kadınlara da rastlanılmaktadır.
6- Çocuklar, eşlerden birinin (baba veya anne) sevgisinden mahrum olarak
yetişmektedir. Bu da çocuklar üzerinde birçok psikolojik bunalımlara neden
olmaktadır.
7- Çocuk, hangi eşin yanında kalıyorsa diğer eş çoğunlukla “ölü” hale getirilmekte,
ölmediği halde öldürülmektedir. Bu durum, çocuklar üzerinde çok olumsuz etkiler
ve izler bırakmaktadır.
8- Çocuklar eşlerden bir tarafın velayetinde iken, diğer eş kendi çocuğunu
görememekte, çocuk eşten kaçırılmakta veya gösterilmemektedir. Böylece
çocuğun kendisi, doğrudan problemin içinde olmakta ve olayların altında
ezilmektedir.
9- Çocuğunu göremeyen eş, karşı tarafa misilleme olarak kendi çocuğunu kaçırmakta
ve böylece taraflar arası düşmanlık sürüp gitmektedir.
10- Ya da çocuk, velayetini üstlenen eş tarafından diğer eşe karşı düşman olarak
yetiştirilmektedir. Böylece çocuk, anlaşmazlığın hiç tarafı olmadığı halde adaletsiz
bir şekilde taraf olmaya sürüklenmektedir. Bu da çocuk üzerinde telafisi mümkün
olmayan yaralar açmakta, psikolojisini bozmakta ve değişik bunalımlara
sürüklemektedir.
Genel olarak aile hakemliğine, aile meclisi demek de mümkündür. Bu çerçevede
bakıldığında ailede meydana gelebilecek her türlü anlaşmazlığı çözüme kavuşturan, tarafların
hak ve hukukunu gözeten ve birbirleriyle barışmasını sağlayan bir fonksiyon icra eder.
Bu hakemlik veya aile meclisi, toplumun en küçük birimi olan aileler arasında huzur
ve barışı gerçekleştirirken, daha doğrusu toplumun huzurunu sağlamaktadır. Çünkü sağlıklı
ailelerden oluşan toplumlar, netice itibariyle sağlıklı ve dinamik olur, huzur ve barış içinde
yaşarlar.
5
I. BÖLÜM
İSLÂM’DA AİLE HAKEMLİĞİ MESELESİ
6
A. Sözlük ve Terim Anlamı
a. Sözlük Anlamı
Aile hakemliği, iki kelimeden oluşan bir isim tamlamasıdır. Her ikisi de Arapça asıllı
kelimedir.
Aile: Nesep ve evlilikle bir araya gelmiş, bir çatı altında bulunan topluluktur.
Çoğunlukla ana, baba, çocuklar ile büyük ana ve büyük babadan oluşmuştur.4 Bu
tanım daha çok çekirdek aile, dar aile veya küçük aileyi belirtmektedir. Ya da karı,
koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan topluluktur.5
Bir kimsenin hanımı, akrabası veya ev halkına da aile denir.6
Büyük aile: Aralarında kan bağı bulunanların tamamı, soy anlamınadır. Aynı evde
oturan hısım ve yakınların oluşturduğu bütündür.7 Bu tarz aileye geniş aile de denir.
Ana, baba ve çocukların yanı sıra büyükanne, büyükbaba, dayı, amca gibi yakınları da
içine alan ailedir.8
Türkçede aile ile ilgili şu isim tamlamaları sıkça kullanılmaktadır: Aile dostu, aile
hayatı, aile ocağı, aile yurdu, aile bahçesi, aile reisi, aile bütçesi, aile göçü, aile
ilişkileri, aile planlaması, aile hukuku, aile sosyolojisi, aile hekimliği, aile saadeti, aile
meclisi ve aile yuvası gibi.
Hakem: Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve
üzerinde anlaştıkları kişidir. Seçme ve karar verme yetkisi bulunan kimsedir. Çeşitli
yarışmaları ve maçları (futbol, güreş, boks vs.) idare eden kimsedir. Aynı zamanda
jüri, bir yarışmada değerlendirme yapan kimsedir. 9
Hakem, aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir. Daha özel anlamda Kur’ân’ı
Kerim’de “Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?”10 ifadesi geçmektedir.11 Bu
çerçevede hakem kelimesi, Kur’ân’ı Kerim’de sadece iki yerde geçmektedir.
Türkçede “hakem heyeti, hakem kararı ve hakemli dergi” gibi ifadeler
kullanılmaktadır.
4 Mustafa, İbrahim (heyet), Mu’cemu’l-vasît, c. II, s. 643, Çağrı Yayınları, İstanbul, ts.; bkz. Doğan, D. Mehmet,
Büyük Türkçe Sözlük, s. 15, Birlik Yayınları, Ankara, 1981; Püsküllüoğlu, Ali, Türkçe Sözlük, s. 61, Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, 1995; Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 831, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009.
5 Demir, Ömer, Acar, Mustafa, Sosyal Bilimler Sözlüğü, s. 18, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992; Türk Dil
Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 45, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009.
6 Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, s. 25, Doğuş Matbaası, Ankara, 1978.
7 Püsküllüoğlu, a.g.e, s. 61.
8 Demir, Ömer, Acar, Mustafa, Sosyal Bilimler Sözlüğü, s. 18, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992.
9 Mustafa, İbrahim (heyet), Mu’cemu’l-vasît, c. I, s. 189; bkz. Doğan, D. Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, s. 383-
384; Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, s. 374, Doğuş Matbaası, Ankara, 1978;
Püsküllüoğlu, a.g.e., s. 707.
10 En’âm, 6, 114.
11 İsfehânî, Rağıb, Müfredatu elfazi’l-Kur’ân (thk. Safvân Adnan Davûdî),s. 249, Daru’ş-Şamiye, Beyrut, 1413
h./ 1993 m.
7
Arapça’da “yaşlı erkeğe” de hakem denilmektedir.12 Hakem, başka bir deyişle “ıslah
etmek için gayret etmek veya bir şeyden men etmektir.”13 “İki hasım arasını bulacak
ve davalarını halledecek kişidir.”14
Günümüzde mahkemeler tarafından belirlenen yeminli hakemler mevcuttur. Bu
hakemlerin verdiği karara “hakem kararı” denilmektedir.
Hâkim: Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren, egemen
anlamındadır.15
Hâkim ile hakem arasında en belirgin fark, öncekinin egemenliğinin bütün alanlarda
gerçekleşmesi, hakemin ise belirli ve sınırlı konularda kararının geçerli olmasıdır.
b. Terim Anlamı
Aile hakemliğini geniş ve dar anlamda ifade etmek gerekir:
Geniş anlamda aile hakemi: Aile fertleri veya büyük aileyi oluşturan aileler
arasındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları
kişidir. Daha çok bu konumda hakem görevini ailenin en büyüğü, aile reisi veya
ailenin bilge kişisi yapar.
Aile meclisi kavramı da bu anlama yakındır. Aile meclisi: Aile fertlerinin ortak
görüşlerini belirleyen ve yerine getiren heyettir.16
Dar anlamda aile hakemi: Eşler (karı-koca) arasındaki anlaşmazlığı çözmek için
aileden (veya aile dışında) yetkili olarak seçilen ve üzerinde anlaşılan kişi veya
kişilerdir.
B. Tarihçesi
Aile hakemliği veya aile meclisi meselesi insanlık tarihiyle birlikte çok eskilere
dayanır. O zamanlarda oluşan problemlerin, aile büyükleri, kabile önderleri veya bilge kişiler
tarafından çözüme kavuşturulduğu bir gerçektir. Tarih boyunca bu küçük toplumlarda (kabile,
aşiret ve klan), problemlerle ilgili ileri gelenlerin aldığı kararlar ve verdiği hükümler geçerli
olmuş ve toplumda uygulanmıştır. İçinde peygamberin bulunduğu toplumlarda,
peygamberler çözümün merkezinde yer almış, ailede ve toplumda meydana gelen
anlaşmazlıkları çözmüştür. Peygamberin bulunmadığı yerlerde, peygamberin görevlendirdiği
bilgili ve salih kişiler, âlimler bu görevi üstlenmiştir.
12 Mustafa, İbrahim (heyet), Mu’cemu’l-vasît, c. I, s. 189, Çağrı Yayınları, İstanbul, ts.
13 Ebu’l-Bekâ, Eyyub b. Musa el-Huseynî, el-Kulliyât mu’cemu’l-mustalahât ve’l-furûki’l-luğaviyye,
Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1419 h./1998 m. II. Baskı
14 Sabunî, Muhammed Ali, Ahkâm Tefsiri (çev. Mazhar Taşkesenlioğlu), c. I, s. 397, Şamil Yayınevi, İstanbul, ts.
15 Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 831, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009.
16 Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 45.
8
Yahudi ve Hıristiyan toplumlarda da onların bilginleri, haham, papaz ve rahipleri bu
tarz problemleri çözen taraf olmuştur. Günümüzde dahi ABD (Amerika Birleşik
Devletleri)’de ve Avrupa ülkelerinde hem kiliselerdeki din adamları (rahip ve papazlar) hem
de havra ve sinagoglardaki hahamlar ailelerin sırdaşı konumundadır. Onların mahrem ve çok
özel problemleriyle ilgilenmekte ve bunlara çözümler üretmektedirler.
Budizm, Manihaizm, Brahmanizm, Hinduizm, Zerdüştlük, Nesturizm, Şamanizm ve
diğer Asya dinlerinde de bu tür problemler, din adamları ve bilginleri tarafından çözülmüştür.
Hâlâ bu uygulamaların yürürlükte olduğunu söyleyebiliriz.17
Dünyadaki bütün toplumlarda bu tarz uygulamalar değişik çehrelerle günümüze kadar
süregelmiştir. Çünkü toplum olmanın tabiatı böylesi bir çözümü gerekli kılmaktadır.
Günümüzde uluslar arası ticarette “tahkim meselesi” vardır. Bu, taraflar arası ticari,
alım, satım ve gümrük gibi konularda anlaşmazlık çıktığında, hakem tayin edilmesini öngören
devletler arasındaki hukuki antlaşmalardır. Sonuç olarak hakem kararları uygulanır.
İslâm’ın son peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilen Kur’ân’da bu konu, bir
âyet-i kerimeyle açıklayıcı bir şekilde emredilmiştir. İslâm âlimleri ve müçtehitleri, bu âyetin
uygulanması yönünde birçok önerilerde bulunmuş, bu uygulamanın sistematiğini oluşturmuş
ve üzerinde içtihat etmişlerdir. Bu içtihatlar, kararlar ve fetvalar, daha sonraları oluşturulan
kanunlar günümüze kadar bize ulaşmıştır. Bu konu, tefsir, fıkıh ve Ahkâmu’l-Kur’ân
kitaplarında derinliğine işlenmiş ve bizlere ışık tutmuştur.
C. Kur’ân’da Aile hakemliği
İnsanlığa en son olarak gönderilen ilâhî kitap Kur’ân’ı Kerim’de şöyle
buyrulmaktadır:
“Eğer (eşlerin) aralarının açılmasından endişe duyarsanız, erkeğin ailesinden bir
hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar arayı düzeltmek isterlerse,
Allah onların arasını bulur. Çünkü Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından
haberdardır.”18
Eşler arasındaki ihtilaf ya kadının nüşuzu/isyanıyla ya da erkeğin zulmetmesiyle
meydana gelir. Erkek, kadının isyanı ve dik başlılığını bu âyetin öncesinde geçtiği üzere üç
şekilde tedip yöntemiyle tedavi etmeye çalışır. Erkek zulmüne devam ettiğinde veya kadını
isyandan acze düşüldüğünde ya da evlilikte Allah’ın sınırları yerine getirilmediğinden ve
17 Bkz. Foltz, Richard C., İpek Yolu Dinleri (Çev. Aydın Aslan), s. 42, 57, 95, 102, Medrese yayınları, İstanbul,
2006.
18 Nisa, 4, 35.
9
aralarının açılmasından endişe duyulduğunda onların maslahat ve menfaatlerini düşünen kefil
Mü’minlerin tarafların ailesinden bir hakem göndermeleri farzdır.19
İslâm’da aile müessesesi mukaddes olup toplumun temel yapısı olması bakımından
büyük değer taşır. Bunun için İslâm, aile yapısının uzun ömürlü olması ve gelişmesi için
yapısındaki çatlaklara yeni tuğlalar koyarak tamir etmek ister.
İslâm, burada karı-koca arasının açılmasından korkulduğu an son çareyi gösteriyor.
Bir hakem erkeğin ailesinden, bir hakem kadının ailesinden gönderilmesini istiyor.
Bu hakemlerin eşlerin arasını bozan ruhi taşkınlıklardan, bilinçaltında kalan
hatıralardan ve hayatın olaylarından uzak kalmaları gerekir. Aynı zamanda hayat
atmosferlerini bozan, ilişkileri engelleyen, eşlere yakın olmaları hasebiyle hayatlarındaki
diğer bütün temiz duyguları örten etkilerden de uzak olmaları gerekir. Evet, iki ailenin
taleplerine kulak vererek, küçük çocuklara şefkat göstererek… Zamanımızda olduğu gibi
birini diğerine tercih etmekten çekinerek… Yıkılmakla karşı karşıya bulunan ailenin,
çocukların ve eşlerin selametini düşünerek… Aslında bu iki hakem, ailenin sır vereceği en
güvenilir kimselerdir. Çünkü kendi ailelerindendir. Bunun için sırlarını dökmekte bir sakınca
yoktur. Bu hakemlerin öğrendikleri sırları yaymakta çıkarları da yoktur. Hatta saklamakta
büyük menfaatleri vardır.
Her iki hakem de eşlerin ıslahında hemfikirdirler. Tabii ki eşlerin kalbinde gerçekten
geçim arzusu varsa… Zira sadece öfke dahi bu isteği engellemeye yeterlidir. Yüce Allah,
hakemlerin kalplerindeki kuvvetli arzu vasıtasıyla eşler arasındaki geçimsizliği giderir.20
Müfessir İzzet Derveze, bu âyetin nüzul sebebi hakkında özel bir rivayete
ulaşamadığını belirtmiştir.21 Ayrıca müfessirlerin görüşüne göre, bu âyetin muhatabı
peygamber (s.a.v.), eşler ve ilgili alanlar olduğunu ifade ederler. Bu ilgili alanlar,
peygamberin vekilleri, emir sahipleri ve kadılar olur.22 Bu konuda Hz. (Ali (r.a.)’den gelen
rivayette, eşler arasındaki anlaşmazlıkların önce emir sahiplerine, sonra da onun vekiline
bildirilmesini emretmiş ve emir sahiplerinin bu tarz anlaşmazlıklarda müdahale hakkının
bulunduğunu söylemiştir.23
Aslında Allah, hakemlerin kimin seçeceği konusunu belirsiz bırakmıştır. Eğer karı
koca anlaşmazlıklarını çözüme bağlamak istiyorlarsa, kendi akrabalarından birer hakem
seçebilirler. Ya da iki tarafın aile reisleri, bu işi çözümlemek üzere iki hakemi
görevlendirebilir. Yahut da iş mahkemeye intikal etmişse, mahkeme henüz bir girişimde
19 Reşid Rıza, Seyyid Muhammed, İslâm’da Kadının Hukuku (çev. Mehmet Çelen), s. 58, Nida Yayınları,
Malatya, 2008.
20 Kutup, Seyyid, Fi Zilali’l-Kur’ân (çev. Bekir Karlığa, M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler), c. III, s. 220,
Hikmet Yayınları, İstanbul, ts.
21 Derveze, İzzet, et-Tefsiru’l-hadis (çev. Mustafa Altınkaya), c. VI, s. 124, Ekin Yayınları, 1997.
22 Zemahşerî, Tefsiru’l-Keşşâf, el-Mektebetu’ş-Şamile, (bkz. Nisa sûresi, 35. âyetin tefsiri); Derveze, a.g.e. s.
125-126; el-Kâsimî, Cemaleddin, Mehâsinu’t-te’vil, el-Mektebetu’ş-Şamile, (bkz. Nisa sûresi, 35. âyetin tefsiri);
23 Derveze, a.g.e., c. VI, s. 126.
10
Description:3- Hakem Arabulucu ve Uzlaştırıcı mıdır? mozaiğin temel taşı gerçekleştirmesi, yürürlükte olan bu uygulamaları tekrar düşünmemizi ve aileler arasında arabuluculuğu, olaylara doğru şahitlik etmeyi ve barış için işlerini yürütmeyi.