Table Of ContentİNSAN BEYNİNİN SIRLARI
Çeviren: Ercan Caner, Sunsavunma.net, 28 Mart 2017
Bilincin temel dinamikleri ve insanlığın halen içinde bulunduğu durum gerçekten anlaşılmak
isteniyor ise insan beyninin temel yapısını anlamak gereklidir. İnsan beyni genel olarak
vücudumuzdaki bilincin merkezi olarak tanımlanır. Fakat bilinç asla sadece beyin ile sınırlı
değildir, beyin hiç şüphesiz fiziksel seviyede genellikle bilinç ile irtibatlandırdığımız organdır.
Fiziksel formda ifade aracımız olan bilinç, üçlü bir özelliğe sahiptir: Düşünceler, Duygular ve
Aksiyonlar. Bilincin üç katmanlı olması gibi insan beyni de gerçekte, üçü bir arada olan bir
tabiata sahiptir.
Üçlü beyin konsepti, insanın davranışsal dışavurumlarını beyinde bulunan fizyolojik alanlarla
ilişkilendiren, Amerikalı modern çağ sinirbilimcisi Paul D. MacLean tarafından ileri
sürülmüştür. MacLean’in araştırmaları günümüzde ‘‘Üçlü Beyin’’ olarak bilinen bir
konseptin formüle edilmesine yol açmıştır. Üçlü Beyin modelinde insan beyni olarak
düşünülen organ, aslında üç adet bölümden veya insanın hayatta kalabilmesi ve kendisini
ifade edebilmesi için tek bir beyin olarak çalışan üç adet daha küçük beyinlerden
oluşmaktadır.
Beyin bölümlerinden birincisi evrimsel gelişme açısından bakıldığında en eski olanıdır. Bu
bölüm, büyük beyin kütlesinin altında yer alan beynin en derin kısmıdır. R-Complex (R-
Kompleksi) olarak bilinen bu bölüm, beynin kökü ve beyincikten oluşmaktadır. ‘‘R’’ harfinin
anlamı ‘‘Reptile – Sürüngen’’dir. Beynin bu bölümü, sorumlu olduğu davranışsal özellikler
genellikle sürüngenlerde görüldüğünden, Sürüngen Beyin olarak adlandırılmıştır. Sürüngen
Beyin tarafından kontrol edilen davranışsal özellikler; kuramsal hayatta kalma içgüdüsü,
direkt uyarıcılara verilen tepkiler, kavga-kaçma tepkisi, rekabet, saldırganlık, hükmetme,
taklit, ritüel ve kaynakları depolama arzusudur.
Düşük seviyede kontrolün hâkim olduğu Sürüngen Beynin refleks ve içgüdüsel
fonksiyonları ile temel ve güdüleri:
Yaklaşma/Kaçınma,
Hormonal kontrol,
Isı kontrolü,
Açlık/Susuzluk,
Üreme güdüsü,
Soluma ve kalp atım hızı kontrolüdür.
Bu özellikler bilincin ‘‘temel’’ fonksiyonlarıdırlar. Bunlar daha az insani, esas olarak
hayvansal düşünce ve davranışlardır ve farkındalık ve varoluşun en alt durumlarından
ibarettir. Fiziksel olarak beynin bu bölümünün, insan beyninin temelinde veya en altında yer
alması ilginçtir. R-Kompleksi, bilincin kutsal üçlüsü ile eşleştirildiğinde bu bölümü, Eski
Ahitte tarif edilen cezalandırıcı ve kontrol eden ‘‘Baba’’ ile eşleştirmek mümkündür. ‘‘Baba’’
veya beynin en eski ve en az gelişmiş bölümü olarak R Kompleksi; erkek hâkimiyeti,
hayvansal ve içgüdüsel davranışlar gibi birçok insanda görülen ve yaşanan temel
davranışlardan sorumludur.
Üçlü Beyin konseptinin ikinci bölümü ise Limbik Sistemdir. Beynin bu bölümü Mammal
Brain – Memeli Beyni olarak da adlandırılmaktadır. Bunun nedeni ise insan beynin bu
bölümünün önemli ölçüde sürüngen R-Kompleks bölümünün biyolojik evriminin bir sonucu
olarak ortaya çıkmasıdır. Bu bölüm R-Kompleks bölümünün hemen üzerinde, beyin kökü ve
beyinciğin hemen üstünde yer almaktadır. Hipokalum, hipotalamus ve amigdalden oluşan
Limbik Sistemin fonksiyonu; kimyasallar ve aralarındaki etkileşimleri oluşturarak ve bunların
akışını düzenleyerek duygularımızı yaratmaktır. Duygular, sürüngenler ve daha alt sınıftaki
hayvanlarda görülmeyen bir memeli türü davranışıdır. Sürüngenler acıyı hisseder ve temel
uyarılara tepki gösterirler fakat sevinç, üzüntü empati vb. gibi duygusal reaksiyonlar
göstermezler. Fizyolojimizde, aksiyonlarımızın başkaları üzerindeki etkilerini anlamamızı
sağlayan hisleri yaratan duygularımız olduğundan, Limbik Sistem, düşüncelerimiz ve
faaliyetlerimiz arasında bir tampon bölge görevi görmektedir.
Orta seviyede kontrolün hüküm sürdüğü, zihniyet ve fonksiyonlar ile temel dürtülerin hâkim
olduğu beynin bu bölümünde:
Bölgesellik,
Korku,
Öfke,
Saldırma,
Anne sevgisi,
Endişe,
Nefret ve
Kıskançlık duyguları fonksiyoneldir.
Duygusal nitelikler, bilinç düzeyinin sürüngen niteliklerin R-Kompleksi vasıtasıyla gösterildiği
temelden daha üst seviyede bir düzendir. Limbik Sistem olmaksızın duyguları algılama ve
diğerleri için empati duyma gibi hislere sahip olmamız mümkün değildir ve Limbik Sistem
olmadan ister kendimize isterse başkalarına yönelsin, zarar veren ve tahrip edici eğilimleri
kavrama ve anlama yeteneğimizi kaybederiz. Bir tampon bölge veya düşünce ile aksiyon
arasında bir tampon bölge olarak Limbik Sistem; Kutsal Dişi, Ruh veya bilincin ilahi ‘‘Anası’’
olarak görülebilir.
Kutsal Dişi veya Bilincin İlahi Anası
Üçlü beynin üçüncü ve en önemli bölümü ‘‘Neokorteks’’ olarak bilinmektedir. ‘‘Neo’’
ifadesinin anlamı yeni demektir. Beynin en önemli bölümü olan ve ‘‘Beyin Zarı’’ olarak da
adlandırılan Neokorteks, beynin biyolojik evrim açısından bakıldığında, son evrimleşen ve
gelişen bölümüdür. İnsan beyninin en fazla dallanmış ve hafızayı da içeren en gelişmiş
bölümüdür. Neokorteks fizyolojik olarak, Limbik Sistem ve R-Kompleksinin üzerinde yer
almakta ve kütlesel olarak insan beyninin en büyük kısmını oluşturmaktadır. Neokorteks,
sadece insan beynine has olduğundan ‘‘İnsan Beyni’’ olarak da adlandırılmaktadır.
Üst seviyedeki öngörü ve temel dürtülerin hâkim olduğu beynin bu bölgesinde:
Düşünce ve duyguların algılanması ve farklılaşması,
Uygun davranışların ayırt edilmesi,
Kendini ifade edebilme,
Problem çözümü ve
Amaçlara ulaşma memnuniyeti gibi fonksiyonlar yürütülmektedir.
Neokorteks, bizim yüksek seviyede düşünmemizi mümkün kılan elektriksel ve kimyasal
etkileşimleri oluşturan bölümdür. Neokorteks olmadan insanoğlunun karakteristik özellikleri
olan; mantık, neden-sonuç ilişkisi, sanat, müzik, bilim, yaratıcılık, lisan ve diğer
yeteneklerimizin olması mümkün değildir. Neokorteks, bize hayvanlardan ayırt edilmemizi
sağlayan düşünme fonksiyonlarını sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında ve bu özellikleri
referans aldığımızda Neokorteks, kutsal üçlüde ‘‘Çocuk’’, beynin yeni ve genç kısmı olarak
veya R-Kompleksi ve Limbik sistemin ‘‘Oğlu’’ olarak adlandırılabilir. Neokorteks, bizim
düşünce ve ifade etme yeteneğimizin en üst aşaması olduğundan, insan beyninin de fiziksel
olarak en gelişmiş kısmıdır.
Düzgün olarak çalıştığında Neokorteks, beynin yürütme kontrol merkezi olarak çalışmak
üzere tasarlanmıştır. Bazı bilim insanları Neokorteks’i, R-Kompleks ve Limbik sistemde
yürütülen faaliyetleri düzenlediğinden, insan beyninin CEO (Chief Executive Officer)’su
olarak tanımlamaktadırlar. Neokorteks’in bu emir-komuta fonksiyonlarının nasıl çalıştığını
anlamak için Neokortex’in kendi içyapısını incelemek gerekmektedir.
İnsan beynindeki Neokorteks yapısal olarak, sol ve sağ beyin yarım kürelerinden oluşan iki
eşit parçaya bölünmüştür. Sol beyin yarım küresi bizim analitik düşünme yeteneğimiz, yazılı
ve sözlü ifade kabiliyetimiz, mantık, neden-sonuç analizi, matematik ve bilimden
sorumludur. Sağ beyin yarım küresi ise; önsezi, empati, yaratıcı ifade, sanat, müzik ve
bütüncül düşünce gibi farklı faaliyetler ve özellikleri mümkün kılmaktadır. Bilinç açısından
bakıldığında bu nitelikler ne tamamen kötü ne de tamamen iyidirler. Dengeli bir insan,
bilincin bu niteliklerinin dengeli bir karışımına sahip olmalıdır.
Eğer herhangi bir nedenle, bir insanın beynindeki sol yarım küre sağ yarım küre ile önemli
ölçüde dengesiz bir duruma geldiğinde Neokorteks devreye girerek, bir bütün olarak beynin
CEO rolünü üstlenmeyi sonlandıracaktır. Bunun anlamı; R-Kompleks ve Limbik Sistem içinde
meydana gelen süreçlerin kontrolünü düzenlemeyi durduracaktır. Beynin bu işlevsel
bozukluğa ulaşması sonucunda, insan beyninin temel uygulama fonksiyonları bozulacak ve
orijinal dengesizliğin doğasına bağlı olarak ya R-Kompleks ya da Limbik Sisteme dönecektir.
Eğer insan beyninin doğası sol beyin yarım küresine kayar ise, Neokorteks düzenleyici
fonksiyonlarını bırakır, Limbik Sistem düşünce ve faaliyetler arasındaki duygusal denge
görevini yürütmeyi bırakır ve R-Kompleks bütün beyne hâkim olmaya başlar. İnsan beyninde
meydana gelen bu dengesizlik, Sürüngen Bilincinin ortaya çıkmasına ve etraftaki herkesin
kontrol edilme arzularına neden olmaktadır. Bu tip bir beyin bozulmasına maruz kalan
insan, etrafındaki bütün insanları göz ardı ederek bir saldırganlık, sadizm ve akıl almaz bir
şiddet sarmalına girerek, hâkimiyet kurma, tutku, hırs, kendi çıkarına mal/para biriktirme
ve bitip tükenmek bilmeyen bir kontrol arzusuna kapılır. Bu tür dengesizlere her yerde
rastlamak mümkün olduğundan, bu tür beyin bozulmalarını tespit etmek günümüz modern
toplumunda çok kolaydır.
Sağ beyin yarım küresinde meydana gelen ikinci tip beyin bozukluğu, insan beyninin
kontrolünün Limbik Sisteme bırakılması ile sonuçlanmaktadır. Bu tür beyin bozukluğuna
maruz kalan insanlar artık kendi kendilerini kontrol edemezler ve tamamen duygularının
esiri olarak hareket ederler. İnsan beyninin R-Kompleks bölümü hayatta kalmak için gerekli
olan fonksiyonları yerine getirmeyi durdurur ve arzu edilmeyen nitelikler ortaya çıkmaya
başlar. Sinirlilik, paranoya, kendine değer vermeme, boyun eğme, suçluluk, korku,
mazoşizm ve hatta intihar eğilimleri ortaya çıkabilir. Bu tür insanlara günümüz modern
toplumunda fazlasıyla rastlamaktayız.
Sol ve sağ beyin fonksiyonları. Sol Beyin Fonksiyonları: analitik düşünce, mantık, lisan,
bilim ve matematik. Sağ beyin fonksiyonları: Bütüncül düşünce, sezgi, yaratıcılık, sanat ve
müzik.
Diktatörler insan beyninde meydana gelen bu tip dengesizlikleri, kendi zalim ve gaddar
hâkimiyetlerini kurmak için acımasızca ve insafsızca kullanmaktadırlar. Günümüz modern
dünyasının diktatörleri insan beyninin bilinç fonksiyonlarını kapatmak için mükemmel
yöntemler geliştirmişlerdir. Diktatörler, insan beyninin iki yarım küresi arasında bir
dengesizlik yaratmak için metodolojiler geliştirmişlerdir. Günümüzün liderleri bilerek ve
isteyerek bu nitelikleri insanoğluna aşılamak ve insanları hâkim olanlar ve hâkimiyete
boyun eğenler, diğer bir ifade ile köle sahipleri ve köleler olarak iki tipte kutuplaşan ve
dengesiz yaratıklar haline getirmek için çaba göstermektedirler:
Bu manipülasyonun bir kez farkına vardığımızda, beynimizin iki küresini iyileştirme
çabalarına başlayabilir ve bu çabayı geliştirerek bilinç düzeyimizi artırabiliriz. Bu iyileşme
ancak ve ancak bir denge durumunun oluşturulmasına bağlıdır. Sadece insan beyninin iki
yarım küresi arasında bir denge oluşturarak, yüksek bir bilinç ve farkındalık durumunu
geliştirebiliriz. Beyin, insan bedeninde küçük bir evren olarak, yaratılış enerjisinin bir
yansımasıdır. Her ikisi de birbirlerine zıt kutupların dengeli bir uyumu olarak, aynı şekilde
işlemektedir. Sağlıklı beyin fonksiyonlarına giden yol, daha üst bilinçlilik seviyesine giden yol
ile aynı yöndedir.
Sadece ‘‘Denge Yolu’’ bizi, karmaşa ve acıdan kurtaracak kuvveti yaratacak kolektif
dengesizlik durumundan kurtarabilir. Sadece Denge Yolunda ilerlemek insanoğluna, düzen
ve barış getirebilir ve çekilen acılardan kurtulmasını sağlayabilir.
Çevirenin Notu: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten
erişebilirsiniz.
http://www.whatonearthishappening.com/part-1-the-solution/65-the-triune-brain
İnsan Beyninin Sırları ve Açlık Oyunları Filmi
Suzanne Collins’in Açlık Oyunları romanında isyanın sembolü olan ‘‘Alaycı Kuş’’
Yazının bu bölümünde, yukarıda anlatılan beyin bölümleri ve işlevlerini daha iyi
açıklayabilmek maksadıyla, Katniss Everdeen’in filmin başkahramanı olduğu ‘‘Açlık
Oyunları’’ filmini insan beyninin bölümlerinin fonksiyonları ile ilişkilendirerek anlatmak çok
daha açıklayıcı olacaktır.
Açlık Oyunları orijinal adıyla ‘‘The Hunger Games’’, Amerikalı yazar Suzanne
Collins tarafından kaleme alınan ve 2008 yılında yayımlanan bir gençlik romanıdır. Roman,
uzak ve belli olmayan bir gelecekte, Kuzey Amerika’da kıyamet
sonrasında kurulmuş, Panem‘de yaşayan 16 yaşındaki Katniss
Everdeen‘nin ağzından anlatılmaktadır. Bütün halk, teknolojik açıdan çok gelişmiş bir kent
olan Capitol tarafından yönetilmektedir. “Açlık Oyunları” her yıl ülkenin on iki mıntıkasından
seçilen 12-18 yaş arası birer kız ve erkeğin tek kişi kalana kadar savaştığı ve Capitol halkına
bir görsel şölen gibi sunulduğu bir televizyon programıdır.
Suzanne Collins tarafından kaleme alınan Açlık Oyunları romanı, 21’inci yüzyılda yazılan en
geniş ve kapsamlı politik mesajlar içeren romandır. Roman ve filmde Katniss Everdeen,
sadece arkadaşlarını kurtarmamaktadır, o bütün bir ulusu zalim baskılar ve fakirlikten
kurtarmak zorundadır. Romanın kurgusunda, yakın bir gelecekte dünyada ülkeler yok
olmuştur ve yerlerini Capitol tarafından yönetilen 12 eyalet almıştır. Eyaletler üzerindeki
kontrolünü sağlamlaştırmak isteyen Capitol, her sene, her eyaletten iki kişi olmak üzere
toplam 24 ümitsiz çocuğun katıldığı açlık oyunları düzenler, vahşi bir ortamda gençler
ölümüne savaşmak zorundadırlar. Bu hayatta kalmak için diğerlerini öldürme oyunu,
yerleştirilen kameralar ile canlı olarak Capitol kenti halkı tarafından izlenmektedir. Zavallı
gençlerin hayatta kalabilmek için birbirlerini öldürmeleri zengin elitlerin eğlence kaynağıdır.
Diğerlerini öldürerek oyunu kazanan gencin kurtulması söz konusu değildir. O artık
Capitol’ün kontrolünde olarak acıyı ve kâbusları yaşamak zorundadır. Görünümü değiştirilen
ve insanların eğlenebilmesi için yeni bir şekle sokulan zavallı genç, ölene kadar Capitol ve
katil başkanına bağlı olarak yaşamak zorundadır.
Film kurgusunda Katniss Everdeen, 12’nci mıntıkada, 12 yaşındaki kardeşi Prim ve annesi ile
birlikte yaşayan bir genç kızdır. Babası kömür madeninde meydana gelen bir kazada hayatını
kaybettiğinden, Katniss yasak bölgede avlanarak ve avladıklarını değiş tokuş yaparak
ailesinin geçimini sağlamaktadır. Yasak bölgede avlanırken kendisi gibi babasını kaybeden
Peeta Mellark, Katniss’e yardım etmektedir ve ikilinin arasında güçlü bir bağ vardır.
Film kurgusunda yer alan Açlık Oyunlarının çok basit ve acımasız kuralları bulunmaktadır.
Her mıntıka, geçmişteki ayaklanmaların cezası olarak, haraç olarak adlandırılan bir kız veya
erkek çocuğunu, hükmedenlerin seyrederken zevk almaları için vermek zorundadır. Bütün
mıntıkalardan toplanan 24 haracın, geniş bir açık hava hapishanesinde, aralarında ölümüne
bir savaş vermeleri istenmektedir.
Açlık Oyunları filminin genç kadın kahramanı Katniss Everdeen
Açlık Oyunları fantastik bir hikâye değildir. Filmde kadın kahramanın yaptığı ölüm-kalım
seçimlerini, günümüzde birçok insan günlük hayatlarında yapmak zorundadır. Birçok genç
insan, filmin kahramanı Katniss gibi savaşarak hayatta kalırken, birçoğu da Katniss’in
arkadaşları gibi ölmektedir.
Filmde geçen hikâyenin Sibirya’da, farklı ülkelerden gelen 15 kadın ve 15 erkek, toplam 30
yarışmacının katılımı ile yapılması gündemdedir. 2000 adet kamera ile canlı olarak izlenecek
yarışmada cinayet ve tecavüz serbest olacaktır.
Şimdi Üçlü Beyin konseptini filmde geçen olaylar ile ilişkilendirerek açıklamaya çalışalım.
Beynin üç ana bölümden oluştuğu yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmişti. Sürüngen beynin
ebatları bütün memelilerde hemen hemen aynı büyüklüktedir. Bütün omurgalıların küçük
beyinlerinde de bu hücrelerden bolca bulunmaktadır. Limbik Sistem sürüngenlerde nispeten
küçük olsa da memelilerde daha büyüktür ve göreceli olarak aynı ebatlardadır. Diğer
taraftan Neokorteks bölümünün gelişmesi kemirgenlerde düşük seviyede iken balina ve
yunuslar gibi deniz hayvanları ile maymunlarda fazladır ve insan beyninde zirve noktasına
ulaşmıştır.
İnsan beyninin R-Kompleks bölümü insanı hayatta tutan yerdir. Beynimizin hayatta kalma
alanı olan bu bölüm, beynin en erken formudur. Bu bölüm hasar gördüğünde insanın
yaşaması olanaksızdır. Sürüngen beyin sadece hayatta kalma ile ilgilidir. Beynin en derin
kısmında olan bu bölüm sığınak, yiyecek bulmak ve romanda olduğu gibi ormandaki büyük
yangından kaçmak zorundadır.
Sığınak bulmak ve korunma ihtiyacı
Limbik Sistem yukarıda izah edildiği gibi, insan beyninin hayatta kalma dürtülerinden,
hislere sahip olmaya doğru evrimleştiği bölümdür. Sürüngenlerde Limbik Beyin yoktur. Bu
nedenle asla, yumurtaları yendiği için ağlayan bir timsah görmek mümkün değildir, fakat
yavrusuna yaklaşıldığında bir dişi aslan, hiç tereddüt etmeden saldıracaktır.
Hayatta kalabilmek için ormandaki büyük yangından kaçış
Roman ve filmde Katniss Everdeen mağarada Peeta’yı öperken, aslında beyninin üç bölümü
çatışmaktadır. Everdeen henüz ona âşık olduğundan emin değildir, fakat hayatta kalabilmek
için onu öpmeye ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Sürüngen Beyni duygularını kontrol
etmektedir. Beynin üç bölümü birbirleri ile konuşurlar ve bir çatışma olduğunda söz konusu
olan hayatta kalma içgüdüsü ise sürüngen beyin her zaman galip gelir.
Description:Bilincin temel dinamikleri ve insanlığın halen içinde bulunduğu durum gerçekten anlaşılmak isteniyor ise insan beyninin temel yapısını anlamak