Table Of ContentAçıköğretîm Kurslarımız:
Temel İngilizce Kursu
İleri İngilizce Kursu
Akademik İngilizce Kursu
Interaktif İngilizce Kursu
Temel Almanca Kursu
İleri Almanca Kursu
Interaktif Almanca Kursu
Fransızca Kursu
İtalyanca Kursu
İspanyolca Kursu
Rusça Kursu
Arapça Kursu
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan onaylı
KURS BİTİRME BELGESİ veren Açıköğretim
Kurslarımız/size yeni bir gelecek sunuyor.
Açıköğretim Kurslarımızla ve kitaplarımızla ilgili bilgi almak için bizi arayabilir,
ya da ÜCRETSİZ TANITIM BROŞÜRÜMÜZÜ isteyebilirsiniz.
0212 422 77 60 www.fono.com.tr
T.C. Milli EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL
FONO
AÇIKÖĞRETİM KURUMU
FONO Açıköğretim Kurumu: Ambarlı, Beysan Sitesi, BiHik Cad. No:32 34999 Avcılar - İSTANBUL
Tel: 0212 422 77 60 (pbx) Faks: 0212 422 45 62 E-posta: [email protected]
F0N0 Yayın Dağıtım: Çatalçe;me Sokak No: 54 Cağaloğlu - İSTANBUL
Tel: 0212 520 16 03 - 512 26 60 Faks: 0212 512 26 61
KENDİ KENDİNE
HIZLI İNGİLİZCE
İkinci Basamak
Kitap 1
FONO YAYINLARI: 101
DİL ÖĞRETİM SETLERİ DİZİSİ
© FONO ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI SAN. Ve TİC. LTD. ŞTİ.
İSTANBUL - TÜRKİYE
Kapak Tasanmı : Ülkü GEZER
Sayfa Düzeni : Demir Kadirhan TÜRET
Dizgi : Meral MIZIKACI
Kapak Baskı : Begüm Ofset
Baskı ve Cilt : Ayhan Matbaası
Basım Tarihi : Mayıs 2007
ISBN: 978 975 471 2599
HAZIRLAYAN
BAHİRE ŞERİF
yönetiminde
FONO ÖĞRETİM KURULU
FONO ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI SAN. Ve TİC. LTD. ŞTİ.
Ambarlı Beysan Sitesi Birlik Cad. No:32 Avcılar-İstanbul
Tel: 0212 422 77 60 Faks: 0212 422 29 01
www.fono.com.tr
[email protected]< ım.tr
-427-
HIZLI
Ders
i
İNGİLİZCE
53
us
İkinci Basamak
53
HAVE
Have fiilinin «sahip olmak» anlamında olduğunu biliyoruz.
I have a brother. Bir erkek kardeşim var.
Tom has a white horse. Tom’un beyaz bir atı var.
His son has a lot of friends. Onun oğlunun birçok arkadaşları
var.
Bu tip cümlelerin soru yapılması için have cümle başına getirilmekte,
olumsuz yapmak için de have’den sonra not konulmaktaydı.
I have a brother. Bir erkek kardeşim var.
Have I a brother? Bir erkek kardeşim var mı?
I haven’t a brother. Bir erkek kardeşim yok.
Tom has a white horse. Tom’un beyaz bir atı var.
Has Tom a white horse? Tom’un beyaz bir atı var m.ı?
Tom hasn’t a white horse. Tom’un beyaz bir atı yok.
His son has a lot of friends. Onun oğlunun birçok arkadaşları
var.
Has his son many friends? Onun oğlunun birçok arkadaşları
var mı?
His son hasn’t many friends. Onun oğlunun birçok arkadaşları
yok.
Have fiili bu anlamı dışında Türkçedeki «kahvaltı etmek, öğle yemeği
yemek, çay içmek» deyimlerindeki «etmek, yemek, içmek» anlamını da verir.
—428-
Bu anlamda kullanıldığı zaman en büyük özelliği soru ve olumsuzunun do
yardımcı fiiliyle yapılmasıdır. (Bildiğiniz gibi have «sahip olmak» anlamında
kullanıldığı vakit, cümle başına gelerek soru, yanına not alarak olumsuz
yapılmaktaydı.) Aşağıdaki örnekleri inceleyelim:
to have yemek, etmek, içmek
to have breakfast kahvaltı etmek
I have breakfast. Kahvaltı ederim.
I have breakfast at eight o’clock. Saat sekizde kahvaltı ederim.
You have breakfast at seven o’clock. Saat yedide kahvaltı edersin.
Selma has breakfast early. Selma erken kahvaltı eder.
He has breakfast at ten o’clock. Saat onda kahvaltı eder.
to have lunch [lam;] öğle yemeği yemek
I have lunch at one o’clock. Saat birde öğle yemeği yerim.
She has lunch with his friends. Arkadaşlarıyla öğle yemeği yer.
We have lunch with them. Onlarla öğle yemeği yeriz.
Tessa has lunch at this restaurant. Tessa bu lokantada öğle yemeği yer.
to have dinner [dim] akşam yemeği yemek
I have dinner at seven o’clock. Saat yedide akşam yemeği yerim.
They have dinner here. Burada akşam yemeği yerler.
Our teacher has dinner at school. Öğretmenimiz okulda akşam yemeği
yer.
She has dinner at home. Evde akşam yemeği yer.
to have tea (coffee, milk, lemonade) çay (kahve, süt, limonata) içmek
I have tea in the morning. Sabahleyin çay içerim.
They have coffee after meals. Yemeklerden sonra kahve içerler.
He has tea at five o’clock. Saat beşte çay içer.
Ahmet has milk in the morning. Ahmet sabahleyin süt içer.
Bu anlamda kullanıldığı zaman have’li cümlelerin soru ve olumsuzu
nun do yardımcı fiiliyle yapılacağını söylemiştik.
I have breakfast. Kahvaltı ederim.
Do I have breakfast? Kahvaltı eder miyim?
I don’t have breakfast. Kahvaltı etmem.
Selma has breakfast early. Selma erken kahvaltı eder.
Does Selma have breakfast early? Selma erken mi kahvaltı eder?
Selma doesn’t have breakfast early. Selma erken kahvaltı etmez.
-429-
We have lunch at twelve o’clock. On ikide öğle yemeği yeriz.
Do we have lunch at twelve o’clock? Öğle yemeğini on ikide mi yeriz?
We don’t have lunch at twelve Öğle yemeğini on ikide yemeyiz.
o’clock.
They have dinner at home. Akşam yemeğini evde yerler.
Do they have dinner at home? Akşam yemeğini evde mi yerler?
They don’t have dinner at home. Akşam yemeğini evde yemezler.
English people have tea at five İngiliz halkı saat beşte çay içer.
o’clock.
Do English people have tea at İngiliz halkı saat beşte çay içer
five o’clock? mi?
English people don’t have tea at İngiliz halkı saat beşte çay içmez.
five o’clock.
He has breakfast early in the Sabahleyin erken kahvaltı eder.
morning.
Does he have breakfast early in Sabahleyin erken mi kahvaltı eder?
the morning?
He doesn’t have breakfast early Sabahleyin erken kahvaltı etmez.
in the morning.
Görüldüğü gibi have «yemek, içmek» anlamında kullanıldığı vakit
herhangi bir fiil gibi olmakta ve soru, olumsuz halleri için bir yardımcı fiilden
faydalanılmaktadır. Nitekim yukarıdaki örneklerde do yardımcı fiili
kullanılmıştır. Halbuki have daha önce öğrendiğimiz anlamda, yani «sahip
olmak» anlamında kullanıldığı vakit durum değişikti.
Dikkat edilecek bir konu da, Geniş Zaman halinde özne tekil olduğu
zaman has şekli kullanıldığı, fakat bu cümle soru ve olumsuz yapılınca, yani
cümleye do girince has’in have şekline girdiğidir.
Mr. Miller has coffee twice a day. Mr. Miller günde iki defa kahve içer.
Does Mr. Miller have coffee twice Mr. Miller günde iki defa kahve içer
a day? mi?
Mr. Miller doesn’t have tea twice Mr. Miller günde iki defa çay içmez.
a day.
' Özne tekil olduğu zaman do’nun does şekline girdiğini bu arada
tekrar hatırlatırız.
Does she have coffee every morning? Her sabah kahve içer mi?
She has coffee every morning. Her sabah kahve içer.
^30-
Her fiil gibi have de bu anlamda, yani «yemek, içmek» anlamında
kullanıldığı müddetçe çeşitli yardımcı fiillerle kullanılabilir.
You have breakfast at eight o’clock. Saat sekizde kahvaltı edersiniz.
You can have breakfast at eight Saat sekizde kahvaltı edebilirsiniz.
o’clock.
She has tea once a day. Günde bir defa çay içer.
She can’t have tea now. Şimdi çay içemez.
Son iki örnekte görüldüğü gibi cümleye bir yardımcı fiil girince has
daima have şekline dönmektedir.
Tom has dinner with his friends. Tom arkadaşlarıyla akşam yemeği
yer.
Tom can have dinner with his Tom arkadaşlarıyla akşam yemeği
friends. yiyebilir.
Can I have milk? Süt içebilir miyim?
The boy will have lunch now. Çocuk şimdi öğle yemeği yiyecek.
Tessa won’t have coffee. Tessa kahve içmeyecek.
Will she have coffee or tea? Kahve mi yoksa çay mı içecek?
1’11 have breakfast in the garden. Bahçede kahvaltı edeceğim.
Ahmet has breakfast in the kitchen Ahmet mutfakta kahvaltı eder.
Ahmet will have breakfast in the Ahmet mutfakta kahvaltı edecek.
kitchen.
Ahmet can have breakfast in the Ahmet mutfakta kahvaltı edebilir.
kitchen.
Ahmet doesn’t have breakfast in Ahmet mutfakta kahvaltı etmez.
the kitchen.
My son has milk in the morning. Oğlum sabahleyin süt içer.
My son doesn’t have milk in the Oğlum sabahleyin süt içmez.
morning.
Does my son drink milk in the Oğlum sabahleyin süt içer mi?
morning?
My son can have milk in the Oğlum sabahleyin süt içebilir.
morning.
My son will have milk in the Oğlum sabahleyin süt içecek.
morning.
Can my son drink milk in the Oğlum sabahleyin süt içebilir mi?
morning?
You can have tea or lemonade. Çay veya limonata içebilirsiniz.
Some people have coffee after Bazı kimseler yemekten sonra kahve
meals. içerler.
^t31-
His father always has tea at five Onun babası daima saat beşte çay
o’clock. içer.
His father doesn’t have tea. Onun babası çay içmez.
His father won’t have tea. Onun babası çay içmeyecek.
Have fiilinin geçmiş hali bildiğiniz gibi had’tir.
I have dinner at six o’clock. Saat altıda akşam yemeği yerim.
Til have dinner at six o’clock. Saat altıda akşam yemeği yiyeceğim.
I can have dinner at six o’clock. Saat altıda akşam yemeği yiyebilirim.
I had dinner at six o’clock. Saat altıda akşam yemeği yedim.
I had tea in the morning. Sabahleyin çay içtim.
She had breakfast in the kitchen. Mutfakta kahvaltı etti.
The man had lunch in a cheap Adam ucuz bir lokantada öğle
restaurant. yemeği yedi.
Selma had milk in the afternoon. Selma öğleden sonra süt içti.
We had dinner with our old friends.Eski arkadaşlarımızla akşam
yemeği yedik.
The nurses had tea at the station. Hemşireler istasyonda çay içtiler.
They had coffee after the meal. Yemekten sonra kahve içtiler.
Geçmiş Zaman halindeki bu cümlelerin soru ve olumsuzunun did ile
yapılacağı ve cümleye did girince fiilin ilk haline (yani had’in have şekline)
gireceği tabiidir.
I had breakfast late. Geç kahvaltı ettim.
Did I have breakfast late? Geç mi kahvaltı ettim?
I didn’t have breakfast late. Geç kahvaltı etmedim.
She had lemonade. Limonata içti.
Did she have lemonade? Limonata içti mi?
She didn’t have lemonade. Limonata içmedi.
We had dinner at eight o’clock. Saat sekizde akşam yemeği yedik.
Did we have dinner at eight Saat sekizde akşam yemeği yedik
o’clock? mi?
We didn’t have dinner at eight Saat sekizde akşam yemeği yemedik.
o’clock.
The girls had lunch with us. Kızlar bizimle öğle yemeği yediler.
Did the girls have lunch with us? Kızlar bizimle öğle yemeği yediler mi?
The girls didn’t have lunch with us. Kızlar bizimle öğle yemeği
yemediler.
-432-
Fatma Hanım and Mrs. Miller had Fatma Hanım ve Mrs. Miller bahçede
breakfast in the garden. kahvaltı ettiler.
Did Fatma Hanım and Mrs. Miller Fatma Hanım ve Mrs. Miller bahçede
have breakfast in the garden? kahvaltı ettiler mi?
Fatma Hamm and Mrs. Miller didn’t Fatma Hamm ve Mrs. Miller bahçede
have breakfast in the garden. kahvaltı etmediler.
Have fiilinin ikinci kullanılış şeklini de öğrendikten sonra şimdi have
fiilinin kullanılışı konusunda İngilizlerle Amerikalılar arasındaki bir farka
değinelim:
İngilizler, Öğrendiğimiz şekilde, «sahip olmak» anlamında have fiilini
değişik şekilde kullandıkları halde Amerikalılar bu anlamda iken de daima
şimdi gördüğümüz, yani soru ve olumsuz için do yardımcı fiilinden faydalan
ma suretiyle kullanırlar.
I have a house. Bir evim var.
Do I have a house? Bir evim var mı?
I don’t have a house. Bir evim yok.
Halbuki İngilizler aynı cümleyi şu şekilde söylerler :
I have a house. Bir evim var.
Have I a house? Bir evim var mı?
I haven’t a house. Bir evim yok.
to be afraid of
«...den korkmak» anlamında olan bu deyimi aşağıdaki örneklerde ince
leyelim :
to be afraid of ...den korkmak
I am afraid of dogs. Köpeklerden korkanm.
I am afraid of cows. İneklerden korkanm.
I am afraid of Karabaş. Karabaş’tan korkanm.
I am afraid of your dog. Köpeğinizden korkanm.
I am afraid of your father. Babandan korkanm.
He is afraid of cats. Kedilerden korkar.
He is afraid of cars. Otomobillerden korkar.
He is afraid of you. Senden korkar.