Table Of Contentİçindekiler
Başlangıç
Acil servisteki toksik bayan
Balıkların arasında Rolex'li bir ceset
Ölüler konuşamaz
Şam'da 72 saat
Ben senin hayatından gittim oğlum
Mata Hari'yi idama götüren makyaj çantası
Ay çarpması
Fillerin ağladığı yer
Bu çocukları gören var mı?
Mavi mavi masmavi, gözleri boncuk mavi
Göldeki "yeşil" ceset
İkinci bebekle gelen adalet
Önce bir köpek sevin, sonra bir kadın ve hapisten kaçın
Karısını öldürdü diye doktoru astılar, masum olduğunu 98 yıl
sonra anladılar
Abartıyorlar sanmıştım, meğer CSI-Konya gerçekmiş
Her çikolata yenmez
Gerçek Indiana Jones'lar ve Kristal Kafatasları'nın Sırrı
Ünlü yazarın pek tehlikeli aşk üçgeni
Tevfik'lerin sabun kokan halısı
Affet bizi Hirasawa! Seni 40 yıl asamadık
Romeo'dan Fa'afafine'lere
Parmak izi ve DNA bankaları AİHM'de yargılandı
İki birayla 0.51 promil alkol çıkmaz
Robotların savaşı çok yakın
Ölümün rengi kiraz
Emirliklerin fark yaratan kadınları
Harikalar diyarından haberler
Çöpçatan DNA'lar
Kel kafa ve kurabiyeler
Sesler duyuyorum doktor bey!
Canımızla oynayan sahtekârlar
Toprağa kulak verin
Sacco ile Vanzetti
Rekorları çöpe atalım
Ellerini kana bulamayan kadınlar
Beni siz gömdünüz, yine siz kurtardınız
Yılanlar ve melekler
Hibakuşaların 66 yıllık acısı
Bu seçimi mutlaka alacağız
Uğursuz piyango
Dikkat izleniyorsunuz
Her Çikolata Yenmez
ve
Başka Tatsız Öyküler
Sevil Atasoy
anonim
DOĞAN KİTAP
Annem, Dr. Ferda Gök
ve
Babam Prof. Dr. Şemsi Gök'e
Başlangıç
Dostlarım ve yayınevim, artık bir polisiye roman yazmam
gerektiğine inanıyorlar. Ben ise hâlâ daha önce üç kez
olduğu gibi gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin değişik
alanlarında ki denemelerimi sizlerle paylaşarak, ömrümün
tam yarışım verdi ğim bu gizemli dünyayı tanıtmakta ısrar
istiyorum. Gerçi bizlerin yaşadığı, polisiye film ve dizilerde
izlediklerinize pek benzemez. Üç-beş kişiyle yürütülen
soruşturmalar yoktur, birkaç günde aydınlatılabilen
cinayetler azdır. Hele bırakın oto boyası, lastik izi, cam,
ayakkabı tabanı, mürekkep, patlayıcı veritabanlarını, ulusal
düzeyde bir DNA veritabanı bile olmayan ülkede çalışıyor‐
sanız, faili meçhulleriniz de çoktur.
Bir biyokimyacı olarak, adli bilimlerin gizemli dünyasına
adı mımı attığım 1980'lerden bu yana, suçla mücadele
tekniklerinde başdöndürücü gelişmeler oldu. Elbette
Türkiye'de de çok şey değişti. 1980'li yıllarda elimde bir
cam şişe, şişenin içinde özel olarak yetiştirilmiş altın
değerinde yüzlerce sirke sineğiyle Almanya'nın Erlangen
Üniversitesi'nden Adli Tıp Kurumu Kimya Dairesi'ne
dönmüştüm. Artık, ölülerin iç organ parçalarında hızlı,
kolay ve ucuz bir yöntemle zehir aramak için sineklerden
medet umulmuyor.
Babalığın belirlenmesi için, önce çocuk, ana ve baba
olduğu iddia edilen erkeğin kan grupları inceleniyor, erkeğe
"baba olabi lir" denirse, erkekle çocuk çok sayıda doktorun
önüne oturtula rak, kulaklarına, el ve ayak parmaklarına
bakılıyordu. Benziyorlarsa, erkeğe daha güçlü biçimde
"baba olabilir" deniyordu. Bu da gerilerde kaldı.
Türkiye, yavaş yavaş görgü tanıklığını bir yana bırakıyor.
"Ben yaptım" diyenlere fazla kıymet vermiyor. Bilimsel
delillerden suçluya gitmek, ülkenin her yerinde, her zaman
uygulanamasa da, yetkililerin sıklıkla yinelediği bir hedef.
Türkiye'nin gerek polis, gerekse jandarma olay yeri
inceleme birimleri ve kriminal laboratuvarları, sayıca az
olmakla birlikte, gelişmiş ülkelerin araç-gereç donanımına
sahip. Buralarda çalı şan uzmanlar, yine sayıca az olsalar da,
bilgi ve becerilerinden kuşku yok.
Bütün bu gelişmelere rağmen, aydınlatamadığımız suçlar,
delil yetersizliğinden salıvermek zorunda kaldığımız
suçlular ve haksız yere mahkûm ettiklerimiz var. Tıpkı
dünyanın bütün diğer ülkele rinde olduğu gibi. Çünkü, şu
sıralar Kanal D'de sunduğum "Kanıt" adlı dizinin her
bölümünü kapatırken tekrarladığım şekilde, kusursuz
cinayet yoktur. Ama tarih boyunca kusurlu polisler, kri‐
minalistler, savcılar, avukatlar, doktorlar olmuştur. Daha da
ötesi, düne kadar güvenerek uygulanan, mahkûmiyetlere,
hatta idamla ra dayanak oluşturmuş bazı incelemelere, hiç
de güvenilemeyece ği ortaya çıkmıştır. Eğer bu mesleğin bir
profesyoneli iseniz, hangi yöntemlerden söz ettiğimi
biliyorsunuz. Eğer ceza adalet sistemiyle doğrudan ya da
dolaylı olarak bağlantılı iseniz, bu durumu tahmin
etmişsinizdir. Eğer adli bilimlere ilgi duyan bir
vatandaşsanız, elinizdeki kitabın sayfalarım çevirdikçe,
durumu keşfedeceksiniz.
Amerikalı siyahi sporcu O. J. Simpson'un 1995 yılında
görülen ceza davası sayesinde, olay yeri inceleme ve DNA
analizlerine özen gösterilmediğinde, iki kişinin hunharca
katledilmesinden sorumlu tutulan kişinin beraat
edebileceğini öğrendik. 191 kişinin can verdiği 2004
Madrid terör saldırısında, parmak izi karşılaştır malarında
FBI'ın bile hata yapabildiğini gördük. Münevver Kara bulut
cinayeti, otopsi masasından ceset üzerine sperm bulaşabile‐
ceğini, Mustafa Çelik cinayeti, ısırık izine dayalı olarak bir
kişinin mahkûm edilemeyeceğini kanıtladı.
Bazı öyküler, benzeri hataların yol açtığı onarılmaz
yaralarla ilgili. Örneğin "Ölüler konuşamaz", haksız yere
suçlanan bir bilim adamının intiharım, "Karısını öldürdü
diye doktoru astılar", ida mından 98 yıl sonra aklanan bir
doktoru, "Sacco ile Vanzetti" üzerinden 84 yıl geçmesine
rağmen hâla tartışılan iki idamı anla tıyor. "Beni siz
gömdünüz yine siz kurtardınız’ın ise hayatımda çok farklı
bir yeri var. Suçsuz olduğu halde, bir görgü tarağı ve iki saç
teliyle iki kez müebbet hapse mahkûm olan Dwain Allen
Dail ile tanışmamın öyküsü. Allen'i, ömrünün 18 yılını
haksız yere
geçirdiği cezaevinden çıkartanlar, Barry Scheck ve Peter
Neufeld adlı iki hukuk profesörü. 1992 yılında New York
Yeshiva Üniver sitesi Benjamin N. Cardozo Hukuk
Fakültesi'nde başlattıkları Masumiyet Projesi'ni, onlardan
altı yıl kadar soma, İstanbul Üni versitesi Adli Tıp
Enstitüsü'nde yürütmeye başladım. Şimdilerde çok sayıda
adli bilimci ve hukukçuyla birlikte bu hizmeti üniver siteden
bağımsız olarak sürdürüyorum.
Bu yazıların hemen tamamım, Birleşmiş Milletler'deki
görevim nedeniyle bulunduğum ülkelerin otel odalarında
kaleme aldım. Vaktin hep gece ve benim hep yalnız
olmamdan mıdır nedir, bazı ları içinizi karartabilir. Size
anlatacaklarımın arasında keyif alaca ğınız olağanüstü başarı
öyküleri de var elbette. Bu kitaba admı veren "Her çikolata
yenmez"de, bir kepek tanesinden DNA elde eden moleküler
biyologu kutlayacak, "Balıkların arasında Rolex'li bir
ceset'teki otopsi teknisyeninin dikkatine hayran kalacak,
"Olay yeri incelemesi ne kadar sürmeli?"deki iki kadın
polisin sabrına şaşacak, efsanevi polis müdürü sevgili Dr.
Henry Lee, "Tevfik'lerin sabun kokan halısı"na yanağını
dayadığında, şapka nızı çıkartacaksınız.
Bu arada, dolunayın suça etkisinden tutun da, aşkın
insana neler yaptırdığına, Mata Hari'den Fa'afafine'lere
kadar ilginizi çekeceğini düşündüğüm birçok konuya yer
verdim. Mekong Nehri kıyılarından Gobi Çölü'ne, Abu
Dabi'den Guadalajara'ya, hayatın her noktasına dokunan
adli bilimler dünyasındaki yolcu luğunuzdan keyif almanızı
dilerim.
Sevil Atasoy İstanbul, Ocak 2011
Acil servisteki toksik bayan
Eğer nükleer silah laboratuvarındaki kimyacıların
analizle ri doğruysa, insan vücudu bir anda zehirli gaz üreten
bir fab rikaya dönüşebilir. Yok eğer doğru değilse, o gece
hastanenin acilinde yaşananları, biri lütfen bize açıklasın.
19 Şubat 1994 akşamıydı. Bayan Gloria Ramirez
ağırlaştı. Kalbi düzensiz atıyor, zor soluyordu. Kocası
ilkyardımı aradı. Ambulans evden saat 19.50'de ayrıldı.
Sağlık görevlileri kadını hemen mo nitöre bağladı, oksijen
verdi, serum taktı. Saat 20:14'te, Manolya Caddesi'nden
sola saptılar. Önceden haberli birkaç hemşire koştu rarak
geldi, tekerlekli sedyeyi uçarcasına ittirdi, Bayan Ramirez'i
acil servisin bölmelerinden birine yerleştirdi.
Okuyacaklarınız, bundan sonraki 36 dakikanın akıl almaz
öyküsüdür.
Pamuklu şortu ve fanilasıyla Travma Odası-I'de yatan
kadının bilinci, yan açıktı. Kısık bir sesle ve çok zorlanarak
konuşuyor du. Nabzı yükseliyor, tansiyonu düşüyordu.
"Üşüyorum" dedi, "burası çok soğuk". "Aciller hep
soğuktur" diye cevap verdi biri.
Plastik maskeyi ağız ve burnunun üzerine yerleştiren
solunum terapisti Maureen Welch, "Rahim ağzı kanserinin
ileri evresinde sık rastlanan bir tabloydu" diye anlatacaktı
çok sonra; "Henüz otuzla rının başında olması dışında,
dikkati çeken bir özelliği yoktu."
Kaliforniya'nın Riverside Hastanesi, acil tıp servisinde
görev li Dr. Mark Thomas ve ekibi, benzeri durumlarda
uyguladıkları standart tedaviye başladılar. Valium
(diazepam), Versed (midazo lam), Ativan (lorazepam),
lidocaine, Bretylium (bretylium tosylate) vesaire, vesaire...