Table Of ContentGENEL OLARAK AİLE DERS NOTLARI
(Y. Doç. Dr. Hasan H. TAYLAN)
1. AİLENİN TANIMI VE İŞLEVLERİ
1.1. Aile Tanımı
İnsanoğlu tarihin ilk dönemlerinden günümüze değin uzanan serüveninde doğumuyla birlikte
içinde bulunduğu ilk grup aile olduğu gibi ölümüne kadar da sürekli bir aile grubunun üyesidir.
Toplumun en küçük birimi olan ailenin, insanlık tarihi kadar eski olduğu yapılan birçok
araştırmada dile getirilmiştir. Hatta bu var oluşun düzenli ve kurallarla çevrilmiş olduğu günümüzde
kabul edilmektedir. Tarihsel gelişimi içinde aile işlevleri açısından bazı değişikliklere uğramışsa da
işlerliğini günümüzde de devam ettirmektedir.
Ailenin evrensel bir tanımlamasını yapmak oldukça zordur. Kavram olarak geniş bir yelpazeye
sahip olan ailenin aynı zamanda da farklı perspektif ve konulara göre farklı tanımlamaları vardır.
Bunları; aile üyeleri aralarındaki ilişkiler ve etkileşim yönünden sosyal bir grup, sosyal ve ekonomik bir
birlik, sosyal yaşamın temel göstergelerinden biri olarak örgüt, üyelerin birçok ihtiyacını karşılaması
ve yürütülmesinde sistemleştirilmiş birçok kuralları bulunan sosyal bir kurum ve sosyal yapının ana
unsurlarından biri olarak farklı kategorilerde ele alındığını görmekteyiz1. Örneğin, sosyal bir birlik,
sosyal bir grup, sosyal bir örgüt, sosyal bir topluluk, sosyal bir kurum hatta sosyal yapı olarak ele
alındığını görmekteyiz. Ancak bu farklı kategoriler içindeki tanımlamalar birbirinden ayrı değildir.
Yapılan tanımlamalar, içeriğinin ön plana aldığı perspektif açısından farklılaşmıştır.
Aileyi sosyal bir grup olarak ele alan bir tanıma göre: aile, kuşak ilişkilerine göre ana, baba ve
çocuktan meydana gelen bir sosyal gruptur (Gökçe 1990: 47).
Şahinkaya (1990: 170) ise aileyi; "evlenme, kan veya evlatlık edinme bağları ile birbirlerine
bağlanmış; aynı evde oturan aynı geliri paylaşan ve oynadıkları çeşitli roller çerçevesinde (ana - baba,
kardeş - evlat v.s) birbirlerine etki yaparak belirli bir görgüyü meydana getirip nesilden nesile devam
ettiren insanların topluluğu" olarak tanımlamıştır.
Türkiye koşullarını göz önünde bulunduran Türk Aile Yapısı Özel İhtisas Komisyonu (1989: 3-4) da
aileyi," kan bağlılığı evlilik ve diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla
aynı evde yaşayan fertlerden oluşan, fertlerin cinsel, psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik
ihtiyaçlarının karşılandığı, fertlerin topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği temel
bir toplumsal birim" olarak tanımlamıştır.
1 Farklı tanımlamalar için bkz: Gökçe, 1976: 47; Gökçe, 1990: 27, Nirun, 1994: 17.
1
Bize göre de aile; evlilikle başlayan; kan bağı, akrabalık ve sosyal bağlarla birbirlerine bağlanan,
rol ve statüler vasıtasıyla konumlanan bireylerin içinde bulunduğu sosyal bir gruptur.
1.2. Ailenin İşlevleri
Aşağıdaki aile işlevlerinin ilk üçü hem çekirdek hem de geleneksel ailenin işlevleridir. Diğerleri ise
sadece geleneksel ailenin işlevleridir. Çekirdek ailenin modern zamanlarda işlevleri büyük oranda
diğer toplumsal kurumlara devredilmiştir. Ailenin genel olarak işlevleri şunlardır;
Biyolojik işlev: Üreme - çoğalma göreviyle insan türünün devamını sağlamak ve 'ailenin varlığını
korumak' (Gökçe 1990: 218) ailenin en temel işlevi olmakla birlikte en önemli işlevidir de. Biyolojik
işlev tarihin hiçbir döneminde fonksiyonunu kaybetmediği gibi tüm aile tipleri için eşit öneme sahiptir.
Biyolojik işlev tüm aile tiplerinde önemli bir işleve sahiptir. Çünkü ailelerin kurulması bu işlevle birlikte
sağlandığı gibi, yeni nesillerin oluşması da bu işlev sayesinde olmaktadır.
Psikolojik / doyum işlevi: Biyolojik işlev gibi ailenin en temel ve değişmemiş işlevlerinden biridir.
Aile, üyelerinin birbirine karşı duygusal bir bağ geliştirmeleri yoluyla (Gökçe, 1990: 218) psikolojik
doyuma ulaşmalarını sağlar. Bir nevi "sanayi toplumunun yaygınlaştırdığı ikincil ilişkiler içinde
yabancılaşan insanın, psikolojik olarak nefes aldığı yer ailedir" (Sayın, 1990: 10). Bu açıdan
bakıldığında ailenin psikolojik işlevi, üyeleri için rahatlığın, huzurun, mutluluğun sağlandığı bir ortam
sağlamaktadır.
Eğitim ve sosyalizasyon işlevi: Bireyler toplumun kültürünü, değerlerini, mesleksel bilgilerini ve
dini bilgiyi aile içinde edinir. Ailenin, üyeleri içindeki yaşlılar veya yetişkinler yoluyla çocukların
eğitilmesinde önemli bir yeri vardır. Aile bu açıdan bakıldığında bir sosyalleştirme aracı ve okul görevi
görür (Sayın 1990: 8). Geleneksel geniş ailede bu işlev daha açık ve daha nettir. Aile içinde ilk olarak
eğitim verilmesi ve ilk sosyalizasyon yerinin aile içinde olması çekirdek ailede görülse bile geniş ailede
gerçekleştirilen bu işlev, geleneksel değer ve kalıpları aktarma noktasında daha kapsamlı ve ileri
yaşları da kapsayan bir fonksiyona sahip görülmektedir. Günümüzde modern toplumların aile
dışındaki kurumları küçük aile içindeki çocukların sosyalleşmesinde katkıları olduğu gibi pek çok sosyal
bilimci küçük ailenin "temel ve merkezi bir sosyalleşme grubu olarak önemini kolay kolay
yitirmeyeceği görüşünü paylaşmaktadırlar" (Erdentuğ 1990a: 329). Bütün aile biçimlerinde çocuğun
ilk sosyalizasyon yeri ailesidir.
Ekonomik işlev: Geleneksel geniş aile, ekonomik bir birim veya ortak bir işletme özelliği taşır (Yasa
1990a:198). Aynı zamanda ailede gelir tek elde toplanır ve masraf tek elden yapılır (Eyce 1994: 20).
Üyelerinin geçimi yine aile bütçesinden sağlanır. Üretime çoğu zaman bütün fertler katılır, aile için
kazanılır ve harcanır.
Ekonomik işlevlerinden diğeri de "sosyal sigorta sağlamasıdır. Ekonomik bakımdan faal olmayan
fertlerin, ekonomik kazançtan pay almalarının düzenlendiği zemin, ailedir. Özellikle çocuklar ve
2
yaşlıların üretimden veya gelirden pay almaları, aile içinde ahlaki bakımdan da meşrulaştırılmış bir
düzenlilikle gerçekleşmektedir" (DPT 1989: 3).
Koruyuculuk işlevi: Geleneksel geniş ailenin en önemli özelliklerinden biri "yardımlaşma ve
toplumsal güvenlik kurumu olmasında görülür" (Eyce 1994: 20). Aile, bu açıdan bakıldığında üyelerini
maddi ve manevi olarak korur denilebilir. Üyeleri yanında aile kendi varlığını da bu anlamda korur.
Buna örnek olarak kan davası verilebilir.
Dini işlevi: Geleneksel geniş aile, üyelerinin dini gereklerini öğrenebilecekleri ve
uygulayabilecekleri ortamı sağlar (Erdentuğ 1990a: 345). Aynı zamanda geniş aile, dini bir kurum
görevini üstlenerek üyelerinin dini pratiklerini organize eder ve denetler (Gökçe 1990: 218, Sayın
1990: 8-9).
Boş zamanları değerlendirme işlevi: Geleneksel ilişkilerin hâkim olduğu ve toplumsal kurumların
işlevlerini tam olarak yerine getiremediği alanlarda geniş ailenin, üyelerinin eğlenme ve dinlenme
ihtiyaçlarını giderme noktasında önemli bir yeri vardır. Geniş aile bu haliyle dinlenme ve eğlenme
ihtiyaçlarının en iyi karşılandığı yerdir.
Prestij sağlama (saygınlık) işlevi: Geniş ailede üyeler toplumdaki statülerini ve saygınlıklarını
ailelerinden alırlar (Kongar 1990: 71, Sayın 1990: 8). Buna örnek olarak daha çok kırsal alanlarda
görülen 'kimlerdensiniz ?' sorusu verilebilir.
2. AİLENİN YAPISAL GÖRÜNÜMLERİ
Bütün insanlar bir aile biçimi içinde varlığını devam ettirse de aile yapıları toplumdan topluma
farklılık gösterdiği gibi aynı toplumun zaman ve mekân boyutunda farklılıklar gösterebilmektedir.
Aile yapısını ele alan yaklaşımlar, tipolojilerini ortaya koyarken genellikle aile yapısını, evlilik
türleri ve aile biçimleri kriterlerince sınıflandırmaktadır. Aile biçimleri ise, hane halkı kompozisyonu
(büyüklüğü-genişliği); ve otorite görüntüleri ile yerleşim yeri kriterince sınıflandırılmaktadır. Ayrıca
aile içi ilişkiler de aile içinde otorite örüntülerini, aile içi rol dağılımını, ailedeki işbölümünü, kadının
statüsü ve konumunu, eşler arası ilişkiler ve iletişim, ebeveynler ile çocuklar arası ilişkiler ve son
olarak da çocuğun değeri açısından tanımlanmaktadır.
2.1. Evlilik Türleri
Aile yapısını ilk önce 'evlilik türleri' yansıtmaktadır. Çünkü aile, evlilik ile başlamaktadır (Eyce,
1994: 9). Öncelikle aile evlenme yoluyla kadın ve erkekten oluşur. Kadın ve erkek, karı ve koca rollerini
üstlenir. Evlenme biçimleri ise çevre ve sayı ölçütüne göre iki farklı grupta ele alınabilir;
Birinci ölçüt olarak çevre ele alındığında iki farklı evlenme biçimi görülmektedir: Endogami (grup
içi evlilik) ve egzogami (grup dışı evlilik).
Evlenecek kişi eşini ait olduğu grubun ve çevrenin içinden seçmesi olan endogami, bu evlenme
yoluyla iki ailenin önceden de bulunan bağları güçlendirmek ve bu ilişkiyi sürekli kılmak gibi önemli bir
3
işleve sahiptir. Eşlerin farklı sosyal gruplar arasından evlenmesi özgürlüğünün tanındığı egzogami, dışa
açılmanın aile dışında da farklı sosyal grup ve çevrelerle ilişkiye girmenin kolaylaştırıldığı bir düzen
olarak, grup dışı etkileşimi olanaklı kılması gibi bazı işlevlere sahiptir. Her toplumda görülmekle
birlikte içten evlenme ve dıştan evlenme şekli uygulamada görecelik teşkil eder.
İkinci grupta ise eş sayısına göre evlenme tiplerini poligami (çok eşle evlilik) ve monogami (tek
eşle evlilik) şeklinde kendi aralarında iki ayrı grupta değerlendirilir:
Bir erkeğin bir kadınla veya bir kadının bir erkekle evlenmesi olan monogami, tarihte daha sık
görülen aile tipidir. Bir kadının veya bir erkeğin birden çok kadınla veya erkekle evlenmesi olarak
tanımlayabileceğimiz poligami ise nadir görülmektedir. Poligami de kendi arasında; bir erkeğin birden
çok kadınla evlenmesi (polijini) ve bir kadının birden çok erkekle evlenmesi (poliandri) şeklinde iki
grupta ele alınabilir2.
2.2. Hane Halkı Kompozisyonu ve Otorite Örüntüsüne Göre Aile Biçimleri
Evlilik biçimleri dışında hane halkı kompozisyonuna göre de aile tipleri vardır; fakat hane halkı
kompozisyonu tanımlaması içinde hane halkı genişliğini, otorite örüntülerini ve aile içi ilişkilerin
yönünü de kapsamaktadır.
Hane halkı kompozisyonuna ve otorite örüntüsüne göre aile biçimleri büyük (geleneksel geniş)
aile ve küçük (çekirdek, modern) aile olarak sınıflandırılmaktadır3. Bunun yanı sıra toplumların
geleneksel ve modern görüntülerinin iç içe geçtiği toplumlarda4 hane halkı genişliği bakımından
küçük ancak otorite örüntüleri ve aile içi ilişkiler bakımından büyük (geleneksel geniş) aile özelliği
gösteren geçiş (geçici geniş) aileleri olarak tanımlanan aileler de vardır.
2.2.1. Geleneksel Geniş (Büyük) Aile
Büyük aile, aynı zamanda geleneksel geniş aile diye adlandırılmaktadır. Büyük aile "çok sayıda
kandaş ya da çekirdek ailenin aynı çatı altında oturması ile oluşur. Akrabalık bağları kuvvetlidir.
Gelenek ve göreneklerin güçlü olduğu bu aile tarım toplumlarının tipik ailesidir" (Bal 1995: 40). Gökçe
(1990: 218); büyük ailenin değişik kültürlerde görülen 'kök aile' ve 'birleşik aile' şeklinde iki biçimi
olduğunu belirtir. İlk olarak Le Play tarafından kavramsallaştırılan kök aile (famille souche) nin belirgin
özelliği mirasın bölünmemesi, büyük oğula geçmesi ve kuşak çizgisine göre dikey yönde kardeşler
yönünde genişlemesidir. Kongar (1986: 39)'a göre; kök aile geçiş halindeki toplumların ideal bir tipidir.
2 Tarihte daha sık olarak görülen bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesi (polijini) olmasına rağmen, bir kadının
birden çok erkekle evlenmesi (poliandri) de değişik toplumlarda sıkça olmasa da rastlanmaktadır. Örneğin
Gökçe (1990: 213)Tibet'te böyle bir aile biçiminin olduğu belirtmektedir.
3 Hane halkı kompozisyonu ve otorite örüntüsüne göre aile biçimleri konusundaki kavramsallaştırmalar için bkz.
Timur 1972, Kongar 1986, Sayın 1990, Gökçe 1990.
4 Türkiye'de böyle bir aile yapısının olduğu çalışmamızda tartışılmıştır; Geçici geniş aile ileriki bölümlerde
derinlemesine ele alınacaktır. Ayrıca bu konudaki kavramsallaştırmalar için bkz. Kıray 1968, Yasa 1990b.
4
Birleşik aile ise, "evli oğulların aynı çatı altında oturmalarıyla oluşan" dikey ve yatay kuşak
çizgisinde genişleyen ailedir (Bal 1995: 41). Timur (1972: 20)' a göre; birleşik ailenin en klasik
örneğinin, Hint ailesi olduğunu belirtir. Mülkiyet ve gelir ortaklığı olan bu ailede kardeşlik bağı esastır.
Ele aldığımız konunun daha ayrıntılı tartışılması için yine büyük aile biçimi içinde adlandırılan
'geleneksel geniş aile' tanımlaması bize daha faydalı olacaktır. Bunun nedeni de bu aile tipinin hem
otorite örüntüsü hem de hane halkı kompozisyonu bakımından daha açıklayıcı olmasıdır. Ayrıca bu
tanımlama Türk aile yapısına göre yapılmıştır. Geleneksel geniş aile geleneksel toplumlarda ve kırsal
yerleşim bölgelerinde sıklıkla görülen bir aile türüdür. Dikey ve yatay kuşaklar anne veya baba soy
zinciri boyunca yayılım göstermektedir (Sayın 1990: 8). Geleneksel geniş aile biçimlerinde otorite ve
soyun kimde olduğu, yerleşme düzenini de büyük ölçüde belirlemede önemlidir. Baba soylu
(patrilineal) ailelerde yeni evlenen eşler baba evinde oturma kuralına (patrilocal) uyarken, ana soylu
(matrilineal) ailede, ana evinde oturma (matrilocal) esastır.
Geleneksel geniş aile, erkeğin baba evinde oturduğu, babanın prestijinin aile prestiji ile
özdeşleştiği; babanın otoritesinin çocuklar ve gelinler üzerinde olduğu, erkek çocuklarının, sosyal
otoritelerini aileden aldıkları, erkeklerin karar almada ve vermede ön planda olduğu, ailenin ekonomik
faaliyetlere temel üretim birimleri olarak katıldığı bir sosyal ilişkiler düzenini kapsamaktadır (Bilgin
1991: 43). Bireyler kimliklerini aileden alırlar ve aile bu anlamda bireylerin üzerindedir.
Geleneksel toplumlarda hemen hemen hiç farklılaşmamış bir biçimde birçok işlevi kendisinde
toplayan ve dikey düzlemde üç kuşağın bir arada yaşadığı geleneksel geniş aile, üyeleri arasında aile içi
ilişkileri düzenleyen hiyerarşik bir yapıya sahiptir (Eyce 1994: 19). Bu hiyerarşi sisteminde bireyler, yaş
ve cinsiyetleri temelinde göre belli rolleri oynar, aile içinde farklı statülerde bulunurlar (Özbay 1984:
37).
Kurumların yaygınlaşmadığı tarıma dayalı toplumların aile türü olarak ta bakabileceğimiz geniş
ailenin, toplumun tüm yönleriyle ilgili işlevleri bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında geleneksel geniş
ailenin işlevleri küçük aileye nazaran daha çoktur. Bunlar; biyolojik, psikolojik, ekonomik, prestij
sağlama, eğitim- sosyalleştirme, koruyucu, dini, eğlenme ve dinlenme işlevleridir. Burada bu işlevleri
kısaca ele alabiliriz:
2.2.2. Çekirdek (Küçük) Aile
Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir aile biçimidir. Sanayileşmeyle birlikte oluşan
kentin aile yapısı olarak görülür. Aynı zamanda modern toplumların aile tipi olarak görülebilir (Bilgin
1991: 45, Gökçe 1990: 220). Ne var ki son zamanlarda yapılan çalışmaların birçoğunda küçük ailenin
sanayileşmeyle birlikte anılamayacağını çünkü sanayi öncesinde bile bu aile tipinin var olduğu
savunulmuştur. Ancak küçük ailenin yoğun olarak sanayileşme ve kentleşme süreçleri sonucunda
ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Yapı ve işlevleri itibariyle geniş aileden farklı olan küçük ailenin bazı
özelliklerini vererek ayrım noktalarını anlayabiliriz:
5
Geleneksel geniş ailede olduğu gibi akrabaların, aile ve bireyler üzerindeki denetimi yoğun
değildir. Yeni kurulan küçük ailenin ikamet edeceği yer yeni bir yerleşim birimi (neolocal)'dir. Yani ne
anayersel (matrilocal) ne de babayersel (patrilocal) dır. Eş seçimi kişinin genellikle kendisinin karar
verdiği bir konudur. Evliliklerin çoğu görüşme ve anlaşma yoluyla gerçekleşir. Doğurganlık, eşler
tarafından bilinçli olarak sınırlandırılmıştır. Küçük aile ne ana soyuna ne de baba soyuna bağlıdır.
Ayrım yapılmadan tüm çocuklar mirastan pay alır. Boşanma kararının alınmasında cinsiyet gözetilmez;
her eş bu kararı tek başına alabilir. Boşanmış eşlerin yeniden evlenme şansları çok yüksektir. Otorite
örüntüsü, eşitlikçi bir temele dayanır. İletişim ve etkileşim söz konusu olduğunda, daha demokratik bir
ilişki söz konusudur. Aile içi kara mekanizmalarının işleyişinde de tüm aile üyeleri kararlara katılırlar
(Sayın 1990: 10- 11).
2.2.3. Çözülmüş /Parçalanmış Aile
Çekirdek ailenin evrenselliği kabul edilse de yoğunluğu bakımından sanayi toplumlarının bir
tipidir. Sanayi-ötesi toplumlar için de birçok aile tipi kullanılmıştır. Bunlar çözülen aile,
tamamlanmamış aile ve parçalanmış ailedir. Çözülen aile bugün görülmemekle birlikte gelecekle ilgili
ve sanayi - ötesi toplumlarda git gide ailenin işlevleri ile birlikte kendisinin de ortadan kalkacağı
görüşünün sonucu olarak kullanılan bir kavramsallaştırmadır.
Parçalanmış aile ise çocuklarla dul eşlerden (anne ya da babadan biri) oluşur; küçük aile içindeki
eşlerden birinin ölmesi, boşanması ya da evden ayrılmasıyla kalan eşin, çocuklarla bir arada yaşadığı
aile biçimidir (Sayın, 1990: 21, Gökçe, 1990: 222).
Ayrıca bu iki tip aile dışında bir de Türk aile yapısını ele alırken değineceğimiz, İbrahim
Yasa'nın gecekondu aileleri üzerinde ve Mübeccel Belik Kıray'ın Ereğli kasabası üzerinde yaptıkları
çalışmalar sonucu literatürümüze kattıkları geçiş ailesi son zamanlarda ülkemizde yapılan çalışmalarda
kullanılmaktadır.
3. TÜRKİYE'DE AİLE YAPISAL GÖRÜNÜMLERİ
3.1. Geleneksel Geniş (Büyük) Aile
"Aile başkanı ve karısıyla evli oğulları, gelinleri veya bir evli oğul ve diğer bekar çocukları, ya da
tek bir evli oğul, gelin ve torunlarının birlikte oturdukları" (Timur 1972: 27) bu aile tipi, genellikle üç
kuşağın bir arada yaşadığı kuşaklar yönünde dikey olarak ortaya çıkmıştır.
Timur'un Türkiye'de Aile Yapısı (1972) çalışmasında geleneksel geniş aile biçiminin ortalama
yüzde 19 olarak tespit etmiştir. Bu oran köylerde yüzde 25.4, kasabalarda yüzde 20 ve kentlerde
yüzde 9.5'tir (Timur 1972: 31). Bu oranlara ilaveten geleneksel geniş aile farklı coğrafi bölgelerdeki
yerleşim yerlerine göre farklı ve yakın aile biçimleri oranları tespit edilmiştir.
Şahinkaya (1990:195), Orta Anadolu köylerinde yaptığı araştırmada geniş aile oranını yüzde 47
gibi yüksek bir oran olarak tespit etmiştir. Bu oranın yüksek çıkmasının nedeni, araştırma alanının
6
geleneksel ilişki tarzlarının en yoğun olarak yaşandığı coğrafi alanlar olmasıdır. Buna göre aile
tiplerinin oranları mikro anlamdaki yerleşim yerlerine göre farklılık göstermekle birlikte makro coğrafi
bölgelere göre de bu oranlar farklılık göstermektedir.
Gecekondu ailelerinin aile tipleri konusunda referans kabul ettiğimiz Gökçe (1976 :73), Ankara
gecekondularında yaptığı araştırmada ailelerin yüzde 10.9'unun geleneksel geniş aile olduğunu
belirtmektedir. Gecekondular üzerine son yıllarda yapılan bir araştırma (Kasapoğlu 1993: 57) da ise;
gecekondularda geleneksel geniş aile oranı yüzde 15.6 olarak tespit edilmiştir.
Kent yerleşim yerlerinin geniş aile oranı konusunda İzmir'de yapılan bir araştırmada, İzmir kent
merkezinin geniş aile oranını yüzde 27.2 olarak belirtilmiştir (Kongar 1986:58). Bu oranının yüksek
çıkmasının nedeni olarak, Kongar'ın geçici geniş aile sınıflandırmasını kullanmaması ve bu aile tipini
geniş aile içinde değerlendirmesi görülebilir. Sivas kent merkezinde yapılan bir araştırma (Kocacık
1997: 65) da ise geleneksel geniş aile oranı yüzde 18.38 olarak tespit edilmiştir.
3.2. Geçici Geniş (Geçiş) Aile
Geçici geniş aile daha çok kasaba ve gecekondu ailelerinin bir tipi olarak ele alınmıştır.
Çoğunlukla geniş ailenin içinde değerlendirilse de aile yapısının ve aile içi ilişkilerinin özellikleri
bakımından küçük aileye yakınlık göstermektedir. Hane sayısı ve genişliği bakımından da geniş aileye
benzemektedir.
Geçici geniş aile, karı-koca ve evlenmemiş çocukları ve/veya aile reisinin anne-babası,
evlenmemiş kardeşlerinin aynı çatı altında bulunmasıyla oluşur (Dikeçligil 1995: 16).
Timur'a göre Türkiye genelinde geçici geniş aile oranı, 13.1'dir. Bu oranlar, köylerde yüzde 13.3,
kasabalarda yüzde 12.7, kentlerde ise yüzde 15'tir (Timur 1972:31).
Yasa, Timur'un verilerine yakın olarak Hasanoğlan köyü ailelerinde yüzde 11 oranında geçici
geniş ailesi bulunduğunu söyler (Yasa 1969: 78-79). Merter (1990: 232) de, Malatya köylerinde
ailelerin yüzde 11.3'ünün geçici geniş aile özelliği taşıdığını belirtir.
Sivas kent merkezinde yapılan bir araştırmada , geçici geniş aile oranı yüzde 11.01 olarak tespit
edilmiştir (Kocacık 1990: 281).
Gökçe (1976: 73), Ankara gecekondularında ailelerin yüzde 8.2'sinin geçici geniş olduğunu
belirtir.
3.3. Çekirdek (Küçük) Aile
Ana - baba ve evlenmemiş çocukların aynı çatı altında oturdukları küçük ailenin Timur (1972:
31)' a göre Türkiye genelindeki oranı yüzde 59.7, köylerde yüzde 55.4, kasabalarda yüzde 61.4,
kentlerde ise yüzde 63.3'tür.
Güçbilmez (1972:196), Yenimahalle ve Kayadibi köylerinde yaptığı araştırmada küçük aile
oranını Yenimahalle'de yüzde 64, Kayadibi'nde ise yüzde 56.9 olarak belirtmiştir. Malatya köylerinde
bu oran yüzde 65.7'dir (Merter 1990:232).
7
Ağır sanayiden önce küçük kasaba olan Karadeniz Ereğli'sinde Mübeccel B. Kıray'ın yaptığı
çalışmada küçük aile oranını yüzde 61.6 olarak tespit etmiştir (Kıray 1964:114).
Kent merkezlerinde küçük aile oranı, Sivas'ta yüzde 59.92, İzmir'de yüzde 63.5 olarak
bulunmuştur (Kocacık 1990: 281, Kongar 1986: 57).
Ankara gecekondularında yapılan çalışmada (Gökçe 1976: 73) küçük aile oranı, yüzde 72.7 olarak
tespit edilmiştir. Gecekondular üzerinde son yıllarda yapılan bir araştırmada (Kasapoğlu 1993: 57) ise
bu oran yüzde 84.4 olarak belirtilmiştir.
Sonuçta Türkiye'de yerleşim yerlerine göre en yaygın aile tipinin küçük aile olduğu bu
oranlardan da anlaşılmaktadır.
3.4. Parçalanmış Aile
Parçalanmış aile, ölüm, boşanma, ayrı yaşama gibi nedenlerle karı veya kocadan birinin ya da
her ikisinin bulunmadığı aile biçimidir (Dikeçligil 1995: 16-17). Yanı sıra evlilik bağı bulunmaksızın bir
arada yaşayan arkadaşların oluşturduğu ya da kardeşlerin bulunduğu 'eksik aile' yi parçalanmış
ailenin içinde sayabiliriz.
Türkiye'de parçalanmış, eksik aile biçiminin oranı yüzde 8.3 tür. Köylerde bu oran yüzde 5.9,
kasabalarda yüzde 5.7, kentlerde ise yüzde 11.9'dur (Timur 1972: 31).
Güçbilmez'in bozuk aile dediği parçalanmış aile, Yenimahalle köyünde yüzde 10.1, Kayadibi
köyünde ise yüzde 11.7 olarak tespit edilmiştir (Güçbilmez 1972:198-199).
Kıray Ereğli'de yaptığı çalışmada parçalanmış aile oranını yüzde 1.2 olarak bulmuştur (Kıray 1964:
114).
Kent merkezlerinde yapılan iki çalışmada, Sivas'ta parçalanmış aile oranı yüzde 1.52, İzmir'de ise
yüzde 9.2 olarak tespit edilmiştir (Kocacık 1990: 281, Kongar 1986: 57).
Ankara gecekondu ailelerinde ise parçalanmış/ tamamlanmamış/ eksik aile oranı yüzde 8.2
olarak tespit edilmiştir (Gökçe 1976: 73).
8
2. TOPLUMSAL DEĞİŞME SÜRECİNDE AİLE
Dsç. On Ep p YılchFHffl
2.1. GİRİŞ
Aile, tarih içinde çeşidi boyutlarıyla köklü değişimler yaşamıştır. Bu
değişimlerin kapsamında ailenin değerleri, örgütsel yapısı, üye sayısı,
topluma katılımı, üretim ile ilişkileri vs. bulunmaktadır. Şüphesiz söz
konusu değişmelerin kökeninde toplum vardır. Toplumlann üretim
biçimleri, inanış ve gelenekleri, göç ve savaş durumları, kır ve kent
yerleşim yapıları aileyi de etkilemektedir. Aile, toplum dinamiği içinde
biçimlendiğine göre, toplumsal dinamikler farklılaşınca aile de farklı
laşmaktadır.
Toplumsal değişme, toplumlann değerleri, kurumlan, tabakalaşma
ları ve üretim tarzlanndaki farklılaşmalardır. Toplumun bir durumdan
başka bir duruma geçmesidir. Örneğin modern toplumun geleneksel
toplum tarzının tanm, kast sistemi, esnaf teşkilatı (ahilik ya da lonca
gibi) geniş aile yapılarından sanayi, sınıf, çekirdek aile vb. yapılara geç
mesidir. Toplumsal değişme ilerleme, yozlaşma, olgunlaşma, kalkınma
ve çözülme gibi birçok süreci kapsamaktadır. Olumlu ve olumsuz fark
lılaşmayı anlatmaktadır. Ailenin toplumla beraber yaşadığı değişmeler
için de aynı durum söz konusudur. Aile de toplumsal değişme ile bir
122 Aile Sosyolojisi
likte bir biçimden başka bir biçime geçmektedir. Ailenin modeli ve tarzı
değişmektedir.
Ailenin değişmesi hem olumlu hem de olumsuz boyutlar taşımakta
dır. Örneğin modernleşme ile beraber kadm-erkek ilişkilerindeki pay
laşımın eşitlik düzeyinin artışı bir ilerleme meydana gelirken, ailenin
kapitalizmin üretim-tüketim çarkında ezilmesi (ki Engels ve Marks’m
kaleme aldığı Komünist Manifesto’da “kapitalizm aileyi katletti” diyor)
bir yozlaşmadır. Bu nedenle evrimci sosyologlann aile olgusunu iyimser
bir ilerlemeci anlayışla hep olumlu yönde değiştiğine dair algılayışları
doğru değildir. Aile, toplumsal değişim sürecinde hep olumlu bir geliş
me seyri içinde olmamıştır. Çeşitli renkler, kırılmalar, kopuşlar, çeşitlen
meler, karşıtlıklar, gelişmeler (ilerlemeler), bunalımlar, parçalanmalar ve
kazanımlar ile birlikte var olmaktadır. Yine aile tek bir örgütlenme tarzı
olarak ortaya çıkmayıp çok farklı tarzlarla aynı tarihsel ve toplumsal
dönemde var olabilmiştir. Dolayısıyla ailenin yaşadığı değişmeleri çoğul
bir perspektif içinde değerlendirmeliyiz. Tekil açıklama biçimlerinden
uzak durmalıyız. Bu tutum sosyal bilimlerin çoğul, göreli, kesinlikdışı
ve tartışmalara açık niteliklerinin bir gereğidir.
İnsan toplumlannı çok kaba hatlanyla iki toplumsal aşama içinde
araştırdığımız zaman, aileyi de bu iki köklü değişme içinde düşünebi
liriz. Başlangıçta aile geleneksel biçimden modern biçime bürünmek
te, sonra da modernleşmeden küreselleşme yönelimine girmektedir. Bu
geçişlerde çeşitli yeniliklere, farklılıklara ve dönüşümlere uğramaktadır.
Bu değişme süreçlerinde kopukluklar ve yenilikler kadar bazı devamlı
lıklar da bulunmaktadır.
2.2. AİLENİN MODERNLEŞMESİ
Modernleşme, tarih içinde yaşanan en köklü toplumsal değişmelerden
biridir. Giddens’a göre XVII. yüzyıldan XX. yüzyıla, üç yüz yıllık tarihsel
gelişmeleri içeren bir süreçtir. Modernleşme, geleneksel toplum tarzının
kurumlar, değerler, inanışlar ve üretim ilişkilerinden yenilerine geçme
çabasıdır. Bu bağlamda geleneksel tarım toplumlarınm insan ve hayvan
enerjisine dayalı üretim tarzından makine enerjisine dayalı üretim tar
zına geçilmiştir. İçe kapalı ve kendine yeterli pazar ekonomisinden kâra
endeksli ve tüketimi önceleyen bir pazar sistemi kurulmaya başlanmış
tır. Sanayi devrimiyle beraber üretim, kentleşme, göç, vs. başta olmak
üzere birçok sosyal olgu meydana gelmiştir. Aydınlanma hareketi, yeni
bir entelektüel dünya oluşturmuştur. İlerleme, sekülarizm, bireycillik,
Description:GENEL OLARAK AİLE DERS NOTLARI. (Y. Doç. Küçülür, par çalanır . bireysel çabalarıyla para kazanabilen bir varlık haline gelir. Evin geçi.