Table Of ContentİNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NİN
EKO – ELDA AVEE / YUNANİSTAN KARARI
Çeviren : Turgut CANDAN
Özet : Peşin vergi olarak tahsil edilen ve haksızlığı dolayısıyla geri verilmesi gereken
meblağdan uzunca süre (yaklaşık beş yıl beş ay) yararlanılamamasının, mükellefin mali
durumunda önemli ve kesin zararlara yolaçtığı; Devletin, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesi ile
sağlanan güvenceyi ihlâl eden bu durum sebebiyle, mükellefe faiz ödemeyi reddetmesinin,
genel yarar ile kişi yararı arasında olması gereken dengeyi bozduğu; gecikme faizi ödenmesi
isteminin reddi ile haksız tahsil edilen vergiye tekabül eden meblağdan yararlanma
imkansızlığının ve ondan kaynaklanan belirsizliğin, davacı Şirket bakımından, neden olduğu
maddi ve manevi zararın, Devlet tarafından, tazmini gerektiği hk.
Eko- Elda AVEE/ Yunanistan Kararı.
MM. L. LOUCAİDES, Başkan,
C.L. ROZAKİS,
Mme F. TULKENS,
M. P. LORENZEN,
Mmes N. VAJİĆ,
S. BOTOUCHAROVA,
M. A. KOVLER, yargıçlar,
ve M. S. NİELSEN’İN, Daire katibi,
katılımıyla toplanan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Birinci Dairesi,
14 Şubat 2006 gününde yapmış olduğu görüşme sonunda, işbu kararı vermiştir:
USUL:
1. Dava, Eko- Elda AVEE Anonim Şirketi (davacı) tarafından, İnsan Haklarını ve Temel
Özgürlükleri Koruma Sözleşmesinin 34’üncü maddesine dayanılarak, 28 Şubat 2002 gününde
Mahkemeye verilen dilekçe (no. 10162/02) ile Yunanistan Cumhuriyetine karşı açılmıştır.
2. Davacı Şirket, Atina Barosundan, Av. P. Rizos, Av. S. Maratos ve Av. E. Miha
tarafından temsil edilmektedir. Yunan Hükümetini (Hükümet), Devlet Hukuk Kurulunda
görevli M. S. Spyropoulos ve S. Trekli temsil etmektedir.
3. Davacı Şirket, kendisinden, gelir vergisi adı altında, haksız olarak alınan meblağı için
gecikme faizi ödenmesi isteğinin Devlet tarafından reddedilmesinin 1 nolu Protokolun 1’inci
maddesinin ihlâli olduğunu ileri sürmektedir.
4. Dava dilekçesi, Mahkemenin Birinci Dairesine verilmiştir ( Tüzüğün 52/1 maddesi). Bu
Dairede, davayı incelemekle görevli Bölüm (Sözleşme madde 27/1), Tüzüğün 26/1
maddesine uygun olarak oluşturulmuştur.
5. Bölüm, 27 Mayıs 2004 günlü kararı ile, dilekçenin kabul edilir olduğuna karar vermiştir.
İHAM Birinci Daire, Esas No: 10162/02, Starzburg, 09 Mart 2006, Kesinleşme Tarihi:
09/06/2006
Danıştay Yedinci Daire Başkanı
1
6. 1 Kasım 2004 tarihinde, Mahkeme, bu dairelerin oluşumunu yeniden belirlemiştir
(Tüzük, md. 25/1). Dava dilekçesi, bu şekilde yeniden oluşturulan Birinci Daireye
gönderilmiştir (md.52/1).
7. Davacı Şirket gibi Hükümet de, davanın esası hakkındaki yazılı iddia ve savunmalarını
vermiştir (Tüzük md.52/1).
OLAY:
I. UYUŞMAZLIĞIN AYRINTILARI:
8. Davacı şirket, petrol ürünleri alanında faaliyet gösteren bir anonim şirkettir. Şirket,
« Yunan Benzin ve Madeni Yağları » Ticari ve Sınai Anonim Şirketinin (EKO AVEE) halefidir.
9. Davacı Şirket, 8 Mayıs 1987’de, 1987 takvim yılı faaliyetlerinden elde edilen geliri
üzerinden hesaplanan vergiye karşılık olmak üzere 137 020 491 Drahmi (yaklaşık 402.338
Avro) tutarında bir meblağı, vergi idaresine ödemiştir. Vergi idaresi, bu meblağın %10’unu,
borcunun tamamını taksitlendirme isteğinde bulunmaksızın ödemesi sebebiyle, prim olarak,
davacı Şirkete geri vermiştir. Bu nedenle, davacı Şirket tarafından vergisine karşılık olarak
ödenen nihai tutar, 123 387 306 Drahmi (362 105 Avro) dir.
10. Davacı Şirket, 1987 takvim yılına ilişkin beyannamesini, 10 Mayıs 1988 gününde,
vergi dairesine vermiştir. Davacı Şirket, söz konusu beyannamesinde, önemli miktarda zarar
beyan etmiştir. Bu durum, vergi idaresinin, daha önce ödenen ve haksız (ve yersiz) alınmış
vergi haline gelen meblağı davacı Şirkete geri vermesini gerektirmektedir.
11. 24 Haziran 1988 ve 9 Aralık 1991 tarihlerinde Atina Kurumlar Vergisi Dairesine
başvuruda bulunan davacı Şirket, 1987 takvim yılı kazancı üzerinden hesaplanan gelir
vergisine tekabül eden 123 387 396 Drahmi tutarındaki meblağın kendisine verilmesini
istemiştir. Devlet, bu isteği, belli olmayan bir tarihte reddetmiştir.
12. Davacı Şirket, 27 Aralık 1991 gününde, Atina İdari Mahkemesinde açmış olduğu
davada, gelir vergisi olarak haksız yere alınan söz konusu meblağın 1984/1473 sayılı
Kanunun 38’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kendisine geri verilmesine ve, ayrıca,
Devleti haksız (ve yersiz) vergi ödemesinden haberdar ettiği 10 Mayıs 1988 gününden
meblağın kendisine ödeneceği tarihe kadar hesaplanacak gecikme faizi ödenmesine karar
verilmesini istemiştir. Davacı şirket, gecikme faizi talebini, Medeni Kanunun, parasal borçlara
gecikme faizi ödenmesini öngören, 345’inci maddesine dayandırmıştır.
13. 3 Mart 1993 gününde, 1993/2120 sayılı Kanun yayımlanmıştır. Bu Kanunun 3’üncü
maddesinde, haksız (ve yersiz) ödenen vergiler için Devletin faiz ödemesi öngörülmüştür.
Kanun, yürürlük tarihindeki benzer olaylar için ödenecek faizin, yayımından sonraki altı aylık
bir süreyi izleyen ilk günden itibaren hesaplanmasını kabul etmiştir.
14. Davanın gündeme alındığı (duruşmaya konulduğu) 23 Eylül 1994 gününden önce, 12
Kasım 1993 gününde, Devlet, ödediği vergiye tekabül eden 123 387 306 Drahmi tutarındaki
meblağı, davacı Şirkete geri vermiştir. Davacı Şirket, idari mahkemedeki
değerlendirmelerinde, talebini, geri verilen meblağ için, gecikmeden dolayı, hesaplanacak
yasal faizle sınırlandırmıştır.
2
15. İdari Mahkeme, davayı, 26 Ocak 1995 gününde, kabul edilebilir bulmayarak,
reddetmiştir (K: 1995/512). Davacı Şirket, 3 Kasım 1995 gününde, istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
16. Atina İdari İstinaf Mahkemesi, 6 Haziran 1996 gününde, davacı Şirketin itirazını kabul
edilebilir bulmuş; ancak, yargılama sonunda, davayı, olay tarihinde yürürlükte bulunan
Vergiler Kodunun haksız (ve yersiz) alınan vergilerin geri verilmesi sırasında Devletin faiz
ödemesini öngören düzenleme içermediği gerekçesiyle, reddetmiştir. Dahası, İdari İstinaf
Mahkemesi, Medeni Kanunun özel hukuk ilişkilerinde uygulanma kabiliyeti bulunan 345’inci
maddesinin olaya uygulanamayacağına da karar vermiştir (K:1996/4042).
17. Davacı Şirket, 27 Haziran 1997’de, temyiz başvurusunda bulunmuştur.
18. Danıştay, 2000/3547 sayılı kararı ile, 8 Kasım 2000 gününde, başvuruyu reddetmiştir.
Danıştay, kararında, Devletin haksız (ve yersiz) ödenen verginin geri ödenmesinde gecikme
faizi ödemek zorunda olmadığı gerekçesine dayanmıştır. Danıştaya göre; kamu hukukundan
kaynaklanan borçlar bakımından böyle bir zorunluluğun, Medeni Kanunun söz konusu
düzenlemelerinden çıkarılması olanaklı değildir. Dahası, kararda, 4 Mart 1993 gününde
yayımlanan 1993/2120 sayılı Kanundan önce (yurakıya bkz.), böyle bir yükümlülüğün
Devlete düşmediğinin de altı çizilmiştir. Karar, gözden geçirilmiş ve onanmıştır (26 Ekim
2001).
II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA:
19. Medeni Kanunun İlgili Maddeleri aşağıdaki gibidir:
Madde 345
« Parasal borçlar alanında, alacaklı, temerrüt halinde, zararını kanıtlamak zorunda
olmaksızın, yasa ya da yargı kararı ile tespit edilen gecikme faizini isteme hakkına
sahiptir. Ayrıca, başka zararının bulunduğunu kanıtlayan alacaklı, aksine yasa hükmü
olmadıkça, bu zararının tazminini isteme hakkına da sahiptir. »
Madde 346
« Borçlu, temerrüt halinde olmasa dahi, vadesinde ödenmeyen borçla ilgili olarak
yargıya başvuru tarihinden itibaren yasal faiz ödemek zorundadır. »
Madde 904
« Başkasının aleyhine sebepsiz olarak zenginleşen kişi, bunu geri vermek zorundadır.
Bu yükümlülük, borç mevcut olmadığı halde veya gerçekleşmeyen ya da sona eren
veyahut yasaya ve ahlaka aykırı bir sebep için yapılan ödemeler bakımından da söz
konusudur. »
Madde 911
« (Sebepsiz zenginleşmeden) yararlanan kişi;
1) borcun mevcut olmadığından haberliyse, haksızlıktan şikayet halinde veya borcun
mevcut olmadığından bilgilendiği andan itibaren,
2) Yasaya veya ahlaka aykırılıktan şikayet halinde,zenginleştiği miktarı ödemek
zorundadır. »
3
20. 1974/356 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6’ncı maddesi;
«Devletten olan vadesi geçmiş alacaklar üzerinden, bu alacakların geç ödenmesi
sebebiyle, faiz hesabı, vade tarihini izleyen ilk iş gününden itibaren yapılır. Faiz oranı,
gecikilen her ay için %1’dir. » düzenlemesini içermektedir.
21. 1984/1473 sayılı Kanunun 38’inci maddesinin 2’nci fıkrası, Devletin, haksız (ve yersiz)
alınan vergileri, faizsiz olarak geri vermek zorunda olduğunu öngörmekteydi. Bu düzenleme,
1993/2120 sayılı Kanunun 3’üncü maddesiyle, aşağıdaki gibi değiştirilmiştir:
« Kesin hüküm halini alan bir idari mahkeme kararıyla haksız (ve yersiz) ödendiği
kabul edilen, dolaylı ve dolaysız, asıl veya ek her türlü vergi veya ceza, (...), Devlet
borçlarına uygulanan yürürlükteki oran üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte, üç aylık
bir süre içerisinde, geri verilir. (...). İşbu Kanunun yayımlandığı tarihteki benzer olaylar
için faiz, söz konusu tarihten itibaren altıncı ayı izleyen ayın ilk gününden itibaren
işlemeye başlar. »
22. 2002/1274 ve 1275 sayılı iki kararıyla, Danıştay, benzer durumlarda, Devletin, 4 Mart
1993 gün ve 2120 sayılı Kanunun yayım tarihinde henüz geri verilmemiş, haksız (ve yersiz)
alınmış, vergileri gecikme faizi ile birlikte iade etmeye mecbur olduğunu kabul etmiştir.
Yunanistan Danıştay’ına göre; bu yükümlülük, ilgilinin yetkili mahkemeye söz konusu istekle
başvurduğu tarihten itibaren Devlete düşmektedir.
HUKUKSAL DURUM:
I. 1 NOLU PROTOKOLUN 1’İNCİ MADDESİNİN İHLÂL EDİLDİĞİNE
DAİR İDDİA HAKKINDA:
23. Davacı Şirket, hak sahibi olduğu bir vergi alacağının ödenmesindeki gecikme
dolayısıyla faiz ödenmesi isteğinin vergi dairesi tarafından reddedilmesinden şikayet
etmektedir. Bu iddiasını, 1 Nolu Protokolun;
« Her gerçek ve tüzel kişi, mal varlığına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Kişi, ancak, kamu yararı gerekçesiyle ya da yasa ve uluslararası hukukun genel
ilkeleriyle öngörülen koşullar içinde, mal varlığından yoksun bırakılabilir.
İlk fıkranın düzenlemesi, Devletin, mülkün genel yarara uygun olarak kullanılmasını
düzenlemek veya vergi ve diğer yükümlülüklerle cezaların ödenmesini sağlamak
amacıyla gerekli gördüğü yasaları yürürlüğe koymasını engellemez. ».
şeklindeki düzenlemesine dayanmaktadır.
24. Hükümet, davacı Şirketin 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesi anlamında bir mülkün
sahibi olmadığını ve 1987 takvim yılı için vergi ödeme yükümlülüğünün, geri alınıncaya veya
yargı yerince iptal edilinceye kadar hukuka uygunluk karinesinden yararlanan, bir idari
işlemden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Devlet, davacı Şirkete, idari mahkemedeki
duruşmadan önce, 12 Kasım 1993 gününde, almış olduğu verginin tamamını geri vermiştir.
Sonuç olarak; davacı Şirketin söz konusu alacağı, kesin hüküm halini alan ve infazı gereken
bir yargı kararıyla tanınmış değildir. Ayrıca; Hükümet, 2000/3547 sayılı kararıyla, Danıştayın,
idarenin haksız (ve yersiz) ödenen bir verginin geri verilmesindeki gecikme dolayısıyla
idarenin faiz ödemek zorunda olmadığına karar verdiğini de doğrulamıştır. Ona göre;
Mahkeme, kendi görüşünü ulusal mahkemeler tarafından kabul edilen çözümün yerine
koyamaz.
4
25. Davacı Şirket, ödediği verginin haksız (ve yersiz) olduğunun ortaya çıktığı andan
itibaren, Devletin kendisine borçlu olduğunu ileri sürmüştür. Dolayısıyla, Devlet, bu borcunu,
sebepsiz zenginleşme ile ilgili hükümler uyarınca yerine getirmelidir (Medeni Kanun md. 345,
346 ve 904). Ayrıca; Haziran 1988‘den beri Devletin bilgisinde olmasına karşın, verginin geç
ve faizsiz olarak ödenmesi, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesine aykırı bir uygulama
oluşturmaktadır. Davacı Şirkete göre; Medeni Kanunun 345, 346 ve 911’inci maddelerinde,
açıkça, yasal gecikme faizi ödemesi öngörülmesine karşın, Devlet (mahkemeleri) yasallık
ilkesine uygun davranmamıştır. Ayrıca; davada, Danıştay, Devleti, 1993/2120 sayılı Kanunun
yayımlandığı tarihte henüz geri verilmemiş olan haksız (ve yersiz) alınan vergiler için benzer
uyuşmazlıklarda faiz ödemek zorunda olduğuna dair kendi içtihadına uymamıştır.
26. Mahkeme, talep edilebilmesi için yeterli niteliklere sahip olması koşuluyla, bir
alacağın, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesi anlamında mal varlığı (mülk) oluşturduğunu
hatırlatır (Bkz. Yunan Rafinerileri Stran ve Stratis/ Yunanistan, 9 Aralık 1994 tarihli karar, seri
A no.301-B, sh.84/59).
27. Bu durum karşısında; Mahkeme, 1984/1473 sayılı Kanunun 38’inci maddesinin 2’nci
fıkrasına göre, Devletin, kesin hüküm halini alan bir yargı kararıyla haksız (ve yersiz) olarak
ödendiği kabul edilen bütün vergi ve benzeri mali yükümleri geri vermek zorunda olduğunu
düşünmektedir. Davacı Şirket, ilk kez, 24 Haziran 1988 tarihinde, haksız (ve yersiz) ödenen
123 387 306 Drahmi tutarındaki meblağın kendisine geri verilmesini vergi dairesinden
istemiştir. İdare, ödemeyi, ancak, davacı Şirketin yargı yoluna başvurmasından sonra, 12
Kasım 1993 tarihinde yapmıştır. Böyle davranarak İdare, davacı Şirkete, haksız (ve yersiz)
ödenen vergi tutarını borçlu olduğunu kabul etmiş olmaktadır. Davacı Şirketin, haksız (ve
yersiz) ödenen verginin geri ödenmesine bağlı olarak, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesi
anlamında mülk oluşturan malvarlığı ile ilgili bir menfaatin sahibi olduğunda kuşku yoktur
(Bkz. Mutatis Mutatis, Buffalo S.r.l en Liquitation/İtalya, no. 38746/97. 28-29, 3 Temmuz
2003).
28. O halde, geriye, Devletin haksız (ve yersiz) alınan bir verginin geri ödenmesindeki
gecikmeyi telafi etmek amacıyla davacıya faiz ödenmesini reddetmesinin 1 Nolu Protokolun
1’inci maddesine uygun olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır. Mahkemeye göre ; bu
sorun, 1 Nolu Protokolun malvarlığına saygı ilkesini öngören 1’inci fıkrasının ilk fıkrasına
girmektedir (Çok sayıdaki diğerleri arasından, Bkz. Almeida Garrett, Mascarenhas Falcao ve
diğerleri/ Portekiz, no. 29813/96 ve no. 30229/96,48, CEDH 2000-1).
29. Bu noktada, Mahkeme, içtihadının, bir borcun ödenmesindeki olası gecikme sebebiyle
idari makamların gecikme faizi ödemeleri gerektiği yolunda olduğunu hatırlatır. Özellikle;
Mahkeme, bir çok kez, makul sayılamayacak sürenin geçmesi gibi, hesaplanmasında etkili
elemanların dikkate alınmamasının, ödenecek tazminatın zarar giderici etkisini azaltacağını
açıklamıştır (Angelov /Bulgaristan, no 44076/98, § 39, 22 avril 2004; Almeida Garrett,
Mascarenhas Falcão ve diğerleri / Portekiz, daha önce değinildi, § 54). Benzer durumlarda,
Mahkeme, esas itibarıyla, idarenin, geçen zaman sebebiyle borçlu olduğu meblağın
değerindeki azalmayı gidermek için, gecikme faizi ödeyip ödemediğini araştırmaktadır (Çok
sayıdaki diğerleri arasından bkz., Akkuş / Türkiye, 9 Temmuz 1997, Kararlar Dergisi 1997-IV,
pp. 1309-1310, § 29). Kısacası; 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesine göre, faiz ödemesi,
Devletin borçlu olduğu meblağla ilgiliye nihai olarak ödediği meblağ arasındaki farkı giderme
konusundaki yükümlülüğünün özüne bağlı bulunmaktadır.
30. Özellikle, vergi ödemesi söz konusu olduğunda, geri ödeme koşullarının ilgiliye özel
bir yük getirmesi veya mali durumunda ciddi bir zarar oluşturması durumunda, Mahkeme,
5
peşin (erken) ödenen vergi veya aidattan doğan mali yükümlülüğün, 1 Nolu Protokolun 1’inci
maddesiyle sağlanan güvenceye zarar verebileceğini hatırlatır (bu anlamda bkz., yukarıda
verilen, Buffalo Srl en liquidation c. İtalya, § 32). Söz konusu davada işbu davadakine benzer
bir sorunu incelemek durumunda kalan Mahkeme, haksız ödenen meblağdan ilgili tarafından
uzunca süre yararlanılamamasının, mali durumunda önemli ve kesin bir zarara (impact)
neden olması sebebiyle, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesinin ihlâl edilmiş olduğuna karar
vermiştir (yukarıda verilen, Buffalo Srl en liquidation c. İtalya, § 37).
31. Bu durum karşısında; Mahkeme, haksız tahsil edilen verginin davacı Şirkete, Atina
Kurumlar Vergisi Dairesine iade istemiyle başvurduğu 24 Haziran 1988 tarihinden yaklaşık
beş yıl beş ay sonra, 12 Kasım 1993 tarihinde geri verildiğini saptamıştır. Bu açıklamalar göz
önünde bulundurulduğunda, Mahkeme, idarenin, böyle uzunca süre gecikme sebebiyle, faiz
ödemeyi reddetmesinin genel yarar ile kişi yararı arasında olması gereken dengeyi
bozduğunu düşünmektedir.
Bu nedenle, 1 Nolu Protokolun 1’inci maddesi ihlâl edilmiştir.
II. SÖZLEŞMENİN 41’İNCİ MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA:
32. Sözleşmenin 41’inci maddesinde;
« Eğer, Mahkeme, Sözleşmenin veya Protokollerin ihlâl edildiğine karar verir ve Yüksek
Tarafların iç hukuku bu ihlâlin giderilmesinde yetersiz kalarsa, Mahkeme, zarar gören tarafa,
gerekirse, adil tatmin sağlar. » düzenlemesi yer almıştır.
A. Maddi ve Manevi Zarar:
33. Maddi zararla ilgili olarak, davacı, Mahkemeye, Yunanistan’da bilirkişi kabinesi
« Deloitte & Touche »’un temsilcisi «Hadjipavlou Sofianos & Campanis S.A. » tarafından,
kendi isteği üzerine, hazırlanan bir bilirkişi raporunu ibraz etmiştir. Bu raporu göre;
davacının, 10 Mayıs 1988 ve 12 Kasım 1993 tarihleri arasındaki zaman dilimine isabet eden
maddi zararını:
i – Söz konusu zaman dilimi için 123 837 306 Drahmi (362105 Avro) tutarındaki meblağ
üzerinden basit faiz ile hesaplanan toplam 612.524 Avro,
ii – Veya aynı periyot için ve aynı meblağ üzerinden mürekkep faiz ile 1231831 Avro
olarak hesaplanmıştır.
34. Manevi tazminat olarak, davacı, 6000 Avro istemektedir.
35. Hükümet, ihlâlin saptanmasının, kendiliğinden, yeterli adil tatmin sağladığını ileri
sürmüştür.
36. Mahkeme, davada, söz konusu karışıklığın, vergi olarak ödenen meblağ üzerinden
davacının gecikme faizi hesaplanarak ödenmesi isteminin Devlet tarafından reddine bağlı
olduğunu saptamaktadır. Gecikme faizi ödenmesi isteminin reddi ile haksız tahsil edilen
vergiye tekabül eden meblağdan yararlanma imkansızlığının ve ondan kaynaklanan
belirsizliğin, davacı için, tazmini gereken maddi ve manevi bir zarara neden olduğu
kuşkusuzdur.
37. Davacının maruz kaldığı gerçek kayıpların hesaplanması girişimine bağlı belirsizlikleri
göz önünde bulunduran ve Sözleşmenin 41’inci maddesinde öngörüldüğü veçhile adil karar
6
veren Mahkeme, 24 Haziran 1988 tarihinden 12 Kasım 1993 tarihine kadar olan süre için,
davacıya, götürü olarak, geri ödenen meblağın (362 105 Avro) yıllık % 6’sı tutarındaki
120.000 Avro ile bu meblağ üzerinden hesaplanacak her türlü vergiye tekabül eden tutarın
verilmesini kararlaştırmıştır (Bkz. Mutatis Mutandis, Malama/Yunanistan (adil tatmin), no
43622/98, § 11, 18 Nisan 2002)
38. Manevi tazminata gelince, Mahkeme, ihlâlin saptanmasının, kendiliğinden (bizatihi),
yeterli adil tatmin sağlayacağı kanısındadır.
B. Yargılama Giderleri:
39. Davacı, ulusal mahkemeler ve Mahkeme (Strazburg Mahkemesi) önünde yapmış
olduğu masrafların toplamının 33 836,29 Avro olduğunu ve aşağıda yazılı kalemlerden
oluştuğunu ileri sürmüştür :
i. Ulusal mahkemelerde, toplam 2.024.40 Avro. Bu masraflarla ilgili olarak herhangi bir
fatura veya belge ibraz edilmemiştir.
ii. Mahkeme önünde yapılan masraf, 20.564,89 Avro. Bu meblağ için, tahsilat makbuzları
ibraz edilmiştir.
iii. Bilirkişi masrafı, 10.797 Avro. Bu meblağın belgeleri ibraz olunmuştur.
40. Davacı şirket, davanın karışıklığı sebebiyle, ulusal mahkemeler ve Mahkeme (İHAM)
önünde, davanın takibi için, üç avukat tutmak zorunda kaldığını ileri sürmüştür.
41. Hükümet ise, üç avukatın ve bilirkişinin yardımının bu tür davalarda gerekli
olmadığını ileri sürmüş; ayrıca, gösterilen masrafların fahiş olduğu kanısında olduklarını
bildirmiştir.
42. Mahkemenin yerleşik içtihadına göre; 41’inci madde uyarınca masraf ödemesi, gerçek
ve gerekli olduklarının kanıtlanmasına ve, dahası, makul olmalarına bağlıdır
(Iatridis/Yunanistan (adil tatmin) [GC], no 31107/96, § 54, CEDH 2000-XI). Davada,
Mahkeme, davacı Şirketin ulusal mahkemeler önündeki masraflarıyla ilgili olarak hiç bir belge
ibraz edilmediğini not etmiştir. Bu yüzden; istemin bir kısmının reddi gerekmektedir.
Davacı Şirket, Mahkeme (İHAM) önünde yapmış olduğu masraflarla ilgili olarak, isteğinin
bir kısmını ayrıntılı olarak belgelendirmiştir. Dahası, Mahkeme, davadaki sorunların öneminin
kimi zaman avukat tutulmasını zorunlu kıldığına dair kararları olduğunu hatırlatır (yukarıda
verilen, Iatridis/Yunanistan (adil tatmin), CEDH 2000-XI). Bununla birlikte; Mahkeme, işbu
dava belli bir karışıklık içeriyor olsa bile, üç avukatın hukuki yardımının gerekli olmadığı
kanısındadır.
Nihayet, 41’inci maddenin uygulanma sorunu, bir bilirkişi kabinesinin bilirkişiliğini
gerektirecek ölçüde karışık değildir (bkz., aksine karar ‘a contrario’, yukarıda verilen,
Malama/Yunanistan ‘adil tatmin’, § 17).
Bu açıklamalar karşısında; Mahkeme, Strazburg’daki yargılama sırasında yapılan
masraflara karşılık olarak, davacı Şirkete, 4000 Avro ile bu meblağ üzerinden hesaplanacak
her türlü vergiye tekabül eden tutarın verilmesine karar vermiştir
7
C. Temerrüt Faizi:
43. Mahkeme, Avrupa Merkez Bankasınca marjinal borçlar için tespit olunan % 3 faiz
oranının temerrüt faizi için esas alınmasının uygun olacağı görüşündedir.
BU GEREKÇELERLE,
1. 1 Nolu Protokolun 1’inci Maddesinin ihlâlinin varlığına;
2.
a) Davalı Devletin, davacıya, kararın Sözleşmenin 44’üncü maddesinin 2’nci fıkrasına
uygun olarak kesinleşeceği günden itibaren işlemeye başlayacak olan üç aylık süre
içerisinde ;
i. Maddi zarar için 120 000 Avro (yüzyirmi bin Avro)’yu,
ii. Yargılama giderleri için 4 000 Avro (dört bir Avro)’yu,
iii. Ve ayrıca, bu tutar üzerinden vergi olarak hesaplanacak meblağı,
ödemesi gerektiğine;
b) Anılan sürenin bitim tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar, bu meblağ üzerinden,
Avrupa Merkez Bankasınca tespit olunan ve yukarıda sözü edilen % 3 basit faiz oranı
esas alınarak, gecikme faizi hesaplanmasına;
3. Adil tatmin isteminin bundan fazlasının reddine,
oybirliği ile karar verildi.
Fransızca olarak kaleme alınan karar, daha sonra, Tüzüğün 77’nci maddesinin 2 ve 3’üncü
fıkrası uyarınca, yazılı olarak, 9 Mart 2006 tarihinde tebliğ edildi.
Søren NİELSEN Loukis LOUCAİDES
Katip Başkan
8
DANIŞMA KARARLARI VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARA İLİŞKİN KARARLAR
İDARİ İŞLER KURULU KARARLARI
T.C.
D A N I Ş T A Y
İdari İşler Kurulu
Esas No : 2006/13
Karar No : 2006/13
Özeti : Kamu tüzel kişileri ve kurumları arasında bedele ilişkin
sebebe dayanarak taşınmaz devrine muvafakat
edilmemesine ilişkin ihtilafın, 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'nun 30'uncu maddesi uyarınca karara
bağlanması gerektiği hakkında.
Başkent Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (BEDAŞ) Genel Müdürlüğü ile Keçiören
Belediye Başkanlığı arasında çıkan uyuşmazlığın, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun
30'uncu maddesi hükmüne göre çözümlenmesi istemi üzerine, Birinci Dairece verilen
4/7/2006 günlü ve E:2006/455, K:2006/689 sayılı karar, Danıştay Başkanı tarafından 2575
sayılı Danıştay Kanunu'nun 46'ncı maddesinin 1/e bendi uyarınca Kurulumuza iletilmekle
incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Üyeler …, …, …, …, …, … ile …'in, "Dosyanın incelenmesinden, Ankara İli, Keçiören
İlçesi, Atapark Mahallesi … ada, … parsel sayılı 1042 m2 yüzölçümlü taşınmazın imar
planında trafo yeri olarak öngörüldüğü, Keçiören Belediye Başkanlığı 23/6/2005 günlü ve
3209 sayılı yazısında, anılan taşınmazın teklif edilen 240.-YTL/m2 bedel üzerinden
satılmasının mümkün olmadığı, bedelde anlaşıldığı takdirde, bedelin, BEDAŞ Genel
Müdürlüğüne olan borçlarından mahsup edilebileceğinin belirtildiği, sözü edilen yazıdan
taşınmazın devri hususunda Belediye Başkanlığı ile BEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında
herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın sadece söz konusu taşınmazın devir
bedeline ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Başkent Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (BEDAŞ) Genel Müdürlüğü ile
Keçiören Belediye Başkanlığı arasında yukarıda konumu belirtilen taşınmazın 2942 sayılı
Kanunun 30'uncu maddesi uyarınca devri konusunda çıkmış bir anlaşmazlık mevcut
olmadığından, BEDAŞ Genel Müdürlüğünün devir istemi hakkında karar verilmesine yer
olmadığı yolunda verilen Daire kararının onanması gerekmektedir." yolundaki ayrışık oylarına
karşılık,
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 30'uncu maddesinde, kamu tüzelkişilerinin
ve kurumlarının sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak veya irtifak haklarının diğer bir kamu
tüzelkişisi ya da kurumunca kamulaştırılamayacağı, bunlara ihtiyacı olan idarenin 8'inci
maddeye göre tespit edilen bedeli ödeyeceğini de belirterek mal sahibi idareye yazılı olarak
başvuracağı, mal sahibi idare devire muvafakat etmez veya altmış gün içinde cevap vermez
ise anlaşmazlığın alıcı idarenin başvurusu üzerine Danıştay ilgili idari dairesince incelenerek
kesin karara bağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
İnceleme konusu olayda, Keçiören Belediye Başkanlığına ait Ankara İli, Keçiören
İlçesi, Atapark Mahallesi … ada, … parsel sayılı 1042 m2 yüzölçümlü taşınmazın, 2942 sayılı
Kanunun 30'uncu maddesi uyarınca BEDAŞ Genel Müdürlüğüne devri istenilmektedir.
Taşınmaz mal sahibi Belediye Başkanlığı bedel konusundaki ihtilaf nedeniyle
taşınmazın devrine muvafakat etmediğinden, taşınmaz mala ihtiyacı olan Genel Müdürlük,
9
taşınmazın devri konusunda anlaşmazlığın 2942 sayılı Kanunun 30'uncu maddesi uyarınca
çözümlenmesi isteğiyle Danıştaya başvurmuştur.
2942 sayılı Kanunun 30'uncu maddesinde, taşınmaz mala ihtiyacı olan idarenin,
ödeyeceği bedeli de belirtmek suretiyle taşınmazın devri istemiyle mal sahibi idareye yaptığı
başvurunun altmış gün içinde cevaplanmaması veya mal sahibi idarece devre muvafakat
edilmemesi halinde, taraflar arasında devir konusunda ortaya çıkan anlaşmazlığın alıcı
idarenin başvurusu üzerine Danıştayca incelenerek kesin karara bağlanacağı hükme
bağlanmıştır. Bu hükümde, devre muvafakat etmeyen mal sahibi idarenin, hangi gerekçeyle
ve hangi sebeple devre izin vermediği hususunda bir ayrım yapılmadan, gerekçesi ne olursa
olsun mal sahibi idarenin devre muvafakat etmemesi durumunda, ortaya çıkan anlaşmazlığın
alıcı idarenin başvurusu üzerine Danıştayca çözümlenmesi gerektiği öngörülmüştür. Söz
konusu maddenin, kamu tüzelkişileri ve kurumları arasındaki taşınmaz mal devri, kaynak
veya irtifak hakkı tesisi konusunda ortaya çıkan ihtilafları çözümleme amacıyla düzenlendiği,
alıcı idarenin, kendi görev alanıyla ilgili kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ya da
yürütülmesi amacıyla diğer bir idareye ait taşınmaz mala ihtiyaç duyduğu hallerde, kamu
hizmetlerinin aksamadan ifasını temin için kanun koyucunun, taraflar arasındaki devre ilişkin
anlaşmazlığın Danıştayca kesin karara bağlanması için altmış gün gibi sınırlı bir süre tanıdığı
dikkate alındığında, Danıştay tarafından yapılacak incelemede, anlaşmazlığın bedele ilişkin
olup olmadığı gibi sebebe yönelik bir irdeleme yerine, maddede belirtilen yasal şartların
oluşup oluşmadığı, taşınmaz mala hangi kamu hizmetinin ifası için hangi idarenin daha çok
ihtiyacı olduğu hususlarına yönelik bir irdeleme yapılarak hüküm kurulması gerektiği
sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle söz konusu maddenin devamında, tarafların bedelde
anlaşamamaları halinde izlenecek prosedür belirtilmiş, öncelikle devir konusundaki
anlaşmazlığın taraflar arasında mutabakat sağlanarak ya da Danıştay kararıyla çözümlenerek
giderilmesine, bu aşama tamamlandıktan sonra bedele ilişkin anlaşmazlığın çözümlenmesine
yönelik hükümler öngörülmüştür.
Bu bağlamda, Keçiören Belediye Başkanlığına ait söz konusu taşınmazın BEDAŞ
Genel Müdürlüğüne devri konusunda, 2942 sayılı Kanunun 30'uncu maddesi kapsamında bir
anlaşmazlık bulunduğu, bu anlaşmazlıkta Keçiören Belediye Başkanlığının taşınmazın
bedeline ilişkin sebebe dayanarak devre muvafakat etmediği, devre ilişkin bu ihtilafın
Danıştayca 2942 sayılı Kanunun 30'uncu maddesi uyarınca devir isteminin kabulü veya reddi
şeklinde kesin karara bağlanması ve Danıştay kararından sonra BEDAŞ Genel Müdürlüğünün
bedele ilişkin anlaşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurması gerektiği sonucuna
ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Daire kararının kaldırılmasına, yukarıda konumu belirtilen
taşınmazın devri konusunda Başkent Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ile
Keçiören Belediye Başkanlığı arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın 2942 sayılı Kanunun
30'uncu maddesi uyarınca çözümlenmesi ve devir istemi hakkında karar verilmesi için
dosyanın Birinci Daireye iadesine 15/11/2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
10
Description:gerektirecek ölçüde karışık değildir (bkz., aksine karar 'a contrario', .. "Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 04.02.2000 tarih ve 2000/6 sayılı kararı.