Table Of ContentPierre-Joseph Proudhon (1809-1865)
Napolyon savaşları sonrasında, Fransa'yı kırıp geçiren yoksul
luk günlerinde doğmuştu Proudhon.
Çocukluk yıllan köyde geçti. Kazandığı bir bursla Besançon'daki
College'e girdi ama, öğrenimini tamamlayamadan ayrılıp matbaa
çıraklığına başladı. Proudhon'un, "kendi kendini yetiştiren düşü
nür" olmasında matbaa zanaatkarlığının büyük etkisi olduğu kabul
edilir. Nitekim, toplumsal teorilerinin şekillenmesinde bir esin kay
nağı olan sosyalist düşünür Charles Fourier ile matbaacılık günle
rinde tanışmıştı.
Matbaacılık işinin iflası üzerine Lyon'a taşındı. Devrimci bir
atmosfer ve renkli simalarla doluydu Lyon; Cabet, Fourier ve Saint
Simon'un taraftarları şehirde oldukça etkindi. Sosyalist-feminist
Flora Tristan ve 1831 ayaklanmasının karşılıkçı asileri ayrı bir
hava katıyordu bu ortama. Proudhon, onlarla sıkı bağ kurdu.
Bir Paris seyahatinde tanıştığı Rus mülteciler, Alesandr Herzen
ve Mihail Bakunin'le yakın arkadaş oldu. Aynı şekilde, Arnold
Ruge, Kari Grün, Kari Marx gibi sol-Hegelci Alman sürgünlerle de
tanıştı.
1840'ta yayımladığı Mülkiyet Nedir? adlı kitabıyla kısa sürede
ünlenen Proudhon, 1846'da Sefaletin Felsefesi'ni yayımladı. Daha
bir yıl geçmeden, Paris'in radikal işçileri arasında olduğu kadar,
Marx'ın kurduğu Paris'teki Komünist Birlik üyeleri arasında da
-Engels'in yakınacağı kadar-güçlü bir etkiye sahipti.
Proudhon, Orleanist monarşinin yıkıldığı Şubat 1848 Devrimi'ni
öngörmüştü. Haziran 1848'de Kurucu Meclis'e seçilerek parlamen
toya girdi. Ancak, anarşist düşünceleriyle mecliste bulunmasının
anlamsızlığını görmesi uzun sürmedi. Yaptığı bir konuşma sonra
sında dokunulmazlığı kaldırılarak üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Böylece, kurduğu halk bankası ve karşılıkçı alış-veriş sistemi ta
mamlanamadan lağvedildi.
Biri kapatılınca ötekisi yayına başlayan dergiler ve gazeteler
serisiyle anarşist gazeteciliğin ilk deneyimini de sunan Proudhon,
henüz 55 yaşındayken Ocak 1865'te öldü.
Ben Afrika'da kanat çırpan kelebejJin
Kuzey Amerika'da yarattığı kasırgayı istiyorum.
Ben kaos istiyorum!
İktisadi Çelişkiler Sistemi
ya da
Sefaletin Felsefesi
Pierre Joseph Proudhon
Kitabın özgün adı:
Systeme des contradictions economiques
ou Philosophie de la misere
Fransızca'dan çeviren:
Işık Ergüden
Kapak tasanın-uygulama:
Yar Şilan
Kaos Yayınları: 32
1. Baskı: Kasım 2012, İstanbul
Ofset hazırlık: Kaos
Baskı-cilt: Sena Ofset Ltd. Şti.
Litros Yolu 2.Mat.Sit. 4NB7-9-11
Topkapı / İst. 0212 613 03 21 Sert.No: 12064
Kaos Yayınlan
Feridiye Cd. No. 21/1 Fidan Apt.
Taksim-İstanbul Tel: (212) 297 38 75
www .kaosyayinlari.com
[email protected]
ISBN 978-975-7005-32-2
Pierre-Joseph
Proudhon
İktisÇaedlii şkSiilsetre mi
yada
SefaletinF elsefesi
Çeviren:
Işık Ergüden
İÇİNDEKİLER
Öndeyiş-7
1. Bölüm: İktisat Bilimi Üzerine- 38
1. Toplumsal iktisatta olgusallık ile hukukilik karşıtlığı- 38
il. Teorilerin ve eleştirilerin yetersizliği- 45
il. Bölüm: Değer Üzerine -62
1. Kullanım değeri ile değişim değeri karşıtlığı -62
il. Değerin oluşumu: Zenginliğin tanımı -74
111. Değerlerin orantısallığı yasasının uygulanması- 88
ili. Bölüm: Birinci Evre -İşbölümü-102
1. İşbölümü ilkesinin uzlaşmaz etkileri- 103
il. Palyatif çözümlerin işe yaramazlığı
Blanqui, Chevalier, Dunoyer, Rossi ve Passy -111
iV. Bölüm: İkinci Evre -Makineler-123
1. Özgürlükle ilişkisi içinde makinelerin rolü üzerine -124
il. Makinelerin çelişkisi -Sermayenin ve ücretin kökeni -134
111. Makinelerin felaket getirici etkilerine karşı önlemler -141
V. Bölüm: Üçüncü Evre -Rekabet -146
1. Rekabetin gerekliliği -146
il. Rekabetin yıkıcı etkileri ve
özgürlüğün rekabet tarafından yok edilmesi- 152
111. Rekabete karşı çareler -159
VI. Bölüm: Dördüncü Evre -Tekel -166
1. Tekelin gerekliliği -167
il. Tekellerin neden olduğu çalışma felaketleri ve
fikir sapmalan -176
VII. Bölüm: Beşinci Evre -Polis ya da Vergi-185
1. Sentezleyici vergi fikri-Bu fikrin çıkış noktası ve gelişimi-186
il. Verginin çatışkısı -192
111. Verginin yıkıcı ve kaçınılmaz sonuçlan
(Geçim araçlan, israfı önleme yasalan, kırsal ve
endüstriyel polis, keşifberatlan, alamet-i farika, vs.) -197
VIII. Bölüm: Çelişki Yasası Koşullarında
İnsanın ve Tanrı'nın Sorumluluğu Üzerine ya da
Takdir-i İlahi Sorununun Çözümü -216
1. İnsanın suçluluğu -Düşüş mitinin açıklanması- 220
il. Takdir-i ilahi mitinin açıklanması
Tann'nın Yozlaşması- 231
IX. Bölüm: Altıncı Evre -Ticaret Dengesi- 246
1. Serbest ticaretin gerekliliği- 246
il. Korumanın gerekliliği- 250
ili. Ticaret dengesi teorisi- 257
:X. Bölüm: Yedinci Evre -Kredi -260
1. Kredi fikrinin kökeni ve kaynağı
Bu fikre dair çelişik önyargılar- 263
il. Kredi kurumlarının gelişimi- 270
111. Kredinin yalan ve çelişkisi
Yıkıcı etkileri; yoksullaştırıcı gücü -271
XI. Bölüm: Sekizinci Evre -Mülkiyet-274
1. Mülkiyet, iktisadi dizi dışında açıklanamaz
Sağduyunun örgütlenmesi üzerine ya da kesinlik sorunu- 274
il. Mülkiyetin yerleşmesinin nedenleri- 280
111. Mülkiyet ahlaken nasıl bozulur- 296
IV. Tann hipotezinin mülkiyet yoluyla kanıtlanması- 305
XII. Bölüm: Dokuzuncu Evre -Ortaklık [Komünote] -317
1. Ortaklık siyasal iktisattan kaynaklanır. -317
il. ÖZEL olanın ve ORTAK olanın tanımı- 318
ili. Komünist sorunun durumu- 322
IV. Ortaklık kendi sonunu başlangıcı olarak kabul ediyor. -323
V. Ortaklık, ortaklığın yansısı ve
prototipi olan aileyle uyuşmaz. -326
Vl. Bir paylaşım yasası olmadan ortaklık imkansızdır ve
ortaklık paylaşımla sona erer. -328
Vll. Ortaklık, bir örgütlenme yasası olmadan imkansızdır
ve örgütlenme ortaklığı yok eder. -331
Vlll. Adalet olmadan ortaklık imkansızdır ve
adalet de ortaklığı yok eder. -334
IX. Eklektik, anlaşılır ve anlaşılamaz ortaklık- 335
X. Ortaklık sefaletin dinidir.- 343
XIII. Bölüm: Onuncu Evre -Nüfus -349
1. Kuşaklar ve çalışma yoluyla toplumun imhası -349
il. Sefalet, siyasal iktisadın gerçeğidir. -352
ili. Nüfus dengesi ilkesi- 354
XIV. Bölüm: Özet ve Sonuç -358
Çevirenin notu
Karl Marx'ın, Proudhon'un eserine yönelik
kaleme aldığı Felsefenin Sefaleti yaygın bir okur
kitlesine ulaşmışken, bu eserin referansını oluş
turan Pierre-Joseph Proudhon'un 1846 tarihli
İktisadi Çelişkiler Sistemi ya da Sefaletin Felse
fesinin gün ışığına çıkmamış olması, 19. yüzyılın
'
o "sağırlar diyaloğu"nu kavramakta sorun oluş
turmanın ötesinde, esasen sosyalizm ve komü
nizm üzerinde tekrar tekrar düşünülen günü
müz tartışmaları açısından önemli bir eksiklikti.
Bu düşünceyle yayımladığımız Sefaletin Fel
sefesi'nin orijinali, oldukça hacimli bir eserdir.
Türkçe'ye bu metnin olduğu gibi aktarılması, bu
gün artık adı sanı anılmayan kişilerden, gazete
ve yayınlardan yapılmış uzun alıntılar ve pole
mikler nedeniyle çeşitli açılardan okurları sıka
bilir, ilgiyi dağıtabilirdi. Nitekim, bu eserin ge
rek Fransızca'da gerek diğer dillerde, çoğunluk
la kısaltılmış baskıları yayımlanmıştır. Biz de
bu yolu seçerek, "10/18" yayınlarının kısaltılmış
baskısını esas aldık. Ancak her kısaltma ya da
seçmenin öznelliği bir gerçek olduğundan, bu
nunla yetinmeyerek, eserin tümünü üç cilt ha
linde yayımlamış olan Federation Anarchiste'in
Fresnes-Antony grubunun baskısından da ya
rarlanıp daha geniş bir metin halinde Türkçe'de
sunmaya, Proudhon'un düşünce sistematiğini da
ha eksiksiz aktarabilmeye çalıştık. Çıkartılan bö
lümler metinde köşeli parantezle belirtilmiştir.
ÖNDEYİŞ
Bu yeni incelemenin konusunu oluşturan alana girmeden
önce, tuhaf geleceğine emin olduğum bir hipotezi açıklama
gereği duyuyorum, çünkü bu açıklamayı yapmazsam daha
ileri gitmeme ve anlaşılmama imkan olmaz: Tanrı hipotezin
den söz etmek istiyorum.
Denilecektir ki, Tanrı'yı muhtemel addetmek onu inkar
etmektir; niçin onu teyit etmiyorsunuz?
Tanrı inancı şüpheli bir kanaate dönüştüyse, bu benim
suçum mu? İlahi bir varlık karşısında duyulan yalın kuşku
zayıf bir ruhun belirtisi olarak görülüyorsa ve tüm felsefi
ütopyalar arasında artık kimsenin katlanamadığı tek ütopya
buysa, bu benim suçum mu? Riyakarlık ve aptallık her yerde
bu kutsal yafta altında gizleniyorsa, bu benim suçum mu?
Bir alim evrendeki meçhul bir gücün güneşleri ve atomla
rı peşinden sürüklediğini ve tüm mekanizmayı harekete
geçirdiğini varsayabilir, onun tamamen temelsiz bu varsayı
mında doğal olmayan hiçbir şey yoktur; kabul görür, teşvik
edilir: Asla doğrulanmayan ama yine de mucidine ün getiren
çekim gücü hipotezi buna kanıttır. Fakat ben insani olayla
rın akışını açıklamak için, akla gelebilecek tüm çekincelerle
birlikte, bir Tanrı'nın müdahalesini varsaydığımda, bilimsel
ciddiyeti isyana davet ettiğime ve bunun ciddi kulaklara
hakaret olduğuna eminim: Bizim dindarlığımız Tanrı'nın
saygınlığını nasıl da yitirtti; her cibiliyetten şarlatanlık bu
dogma ya da bu yalan sayesinde nasıl da hokkabazlıklar
yaptı! Çağımın teistlerini gördükçe Tanrı'ya küfür dudakla
rımın ucuna kadar geliyor; halkın inancına, Brydaine'in
Tanrı'nın en iyi dostu dediği şu halkın inancına saygı göster
dim ve ağzımdan inkar edici laflar çıkacak diye ödüm patla
dı. Tezat duygular içimi kemirirken, akla çağrı yaptım; ve
bunca dogmatik karşıtlık arasında, bugün bu hipotezi benim
için gerekli kılan da bu akıldır. Tanrı'ya uygulanan a priori
8 Sefaletin Felsefesi
dogmatizm kısır kaldı: Hipotezin de sırası geldiğinde bizi
nereye sevk edeceğini kim bilebilir?
Dolayısıyla, kalbimin sessizliğinde ve her türlü insani
saygınlığın ötesinde, toplumsal devrimlerin esrarını incele
yerek, Tann'nın, bu büyük Meçhul'ün benim için nasıl bir
hipotez -yani zorunlu bir diyalektik araç- haline geldiğini
izah edeceğim.
- 1 -
Tann fikrini art arda geçirdiği merhaleler boyunca izledi
ğimde, bu fikrin öncelikle toplumsal olduğu kanısına vanyo
rum; toplumsaldan kastım, bu fikrin kişisel bir anlayış olma
nın ötesinde, kolektif düşüncenin bir inanç bildirimi olduğu
dur. İmdi, bu inanç bildirimi nasıl ve hangi koşullarda mey
dana gelir? Bunu saptamak önem taşımaktadır.
Ahlaki ve entelektüel bakış açısından toplumu ya da
kolektif insanı bireyden ayıran şey kendiliğinden eylemdir,
başka deyişle içgüdüdür. Birey yalnızca çok iyi bildiği, red
detmekte ya da onay vermekte özgür olduğu güdülere boyun
eğerken ya da boyun eğdiğini sanırken, tek kelimeyle kendi
ni özgür olarak görür -ne kadar bilgiç ve ne kadar eğitimliy
se o kadar özgür görür! Toplum ise dürtülere tabidir; ilk
bakışta burada hiçbir karar ya da proje yok gibidir, ama top
lumun dışında var olan ve toplumu karşı konulmaz bir güçle
meçhul bir sona doğru iten üstün bir gücün yönetiminde
olduğu yavaş yavaş ortaya çıkar. Monarşilerin ve cumhuri
yetlerin kurulması, kast aynmlan, hukuk kurumlan, vs. bu
toplumsal kendiliğindenliğin tezahürleridir, dolayısıyla bu
kendiliğindenliğin ilkesini saptamak ya da nedenini bulmak
tansa, etkilerini belirtmek çok daha kolaydır. Bousset, Vico,
Herder ve Hegel'in ardından tarih felsefesine kendilerini
·
vakfedenlerin tüm çabalan, bugüne kadar, insanın tüm
hareketlerine yön veren tannsal yazgının varlığını saptamak
oldu. Bu konuda, toplumun harekete geçmeden önce kendi
dehasını anımsatmayı asla ihmal etmediğini de gözlemliyo-