Table Of ContentARAŞTIRMA VE İNCELEME
Dini Çoğulculuğun Kantçı Temeli ve
Epistemik Belirsizlik Sorunu
Eyüp AKTÜRKa ÖÖZZEETT Dini çeşitlilik sorunu çağdaş din felsefesi ve teolojinin karşılaştığı önemli sorunlardan biri-
dir. Birçok din evrenin mahiyeti, kişinin geleceği gibi temel konularla ilgili farklı ve birbiriyle bağ-
aFelsefe ve Din Bilimleri Bölümü, daşmayan doğruluk iddialarında bulunmaktadır. Kişinin bu farklı doğruluk iddialarıyla karşılaşması
onun kendi inancına dönük bir takım felsefi irdelemeler yapmasını zorunlu kılmaktadır. Dini çe-
Mardin Artuklu Üniversitesi
şitliliğin dini inançlar üzerinde olumsuz bir epistemik etkisinin olduğunu düşünen birçok yazar bu
İlahiyat Bilimleri Fakültesi, Mardin
dinleri bir kaynağa dayandırma veya onları epistemik anlamda eşitleme ihtiyacı hissetmektedir. Bu
durum da dini çoğulculuğu felsefi tartışmalara konu yapmıştır. Dini çoğulculuk hipotezinin felsefi
Ge liş Ta ri hi/Re ce i ved: 28.11.2014
arka planına bakıldığında Kant’ın noumena/phenomena ayırımının belirgin bir etkisinden söz
Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 16.12.2014
etmek mümkündür. Kant varlık alanını iki kategoriye ayırmaktadır: (i) İnsanın dil ve düşünce sı-
nırlarını aşan kendinden/bizatihi varlık (an sich) ve (ii) İnsan bilincine (tecrübesine) konu olabilen
Bu makale, 11-14 Eylül 2014 tarihlerinden
Baltic Institute of Humanities, St Petersburg, varlık. Kant’a göre, kişinin bilgisinden bağımsız olarak var olan kendinden/bizatihi varlık noumen
Russia ev sahipliğinde “V. European Confer- alanı temsil ederken; söz konusu dünyanın insan bilincine yansıması ise fenomen alana tekabül et-
ence on Social and Behavioral Sciences” mektedir. Kant’ın epistemolojik ilkesinden hareket edildiğinde Tanrı’ya ilişkin farklı doğruluk id-
konulu uluslararası sempozyumda sunulan diaları sadece anlaşılamaz değil aynı zamanda beklenen bir durumdur. Fakat noumen alanın
‘‘Religious Pluralism: The Problem of bütünüyle tanımlanamaz kabul edilmesi söz konusu alanın ontolojik statüsüne ilişkin şüpheleri de
Philosophical and Theological Possibility’’
içermektedir. Tanrı inancının haklı bir temele sahip olabilmesi için O’nun ‘ne’ olduğunu ortaya
başlıklı tebliğin geliştirilmiş ve değiştirilmiş
koyabilecek epistemik bir gerekçe bulunmalıdır. O nedenle Kant’ın noumen-phenomen ayrımını
halidir.
dinlerin farklı hakikat iddialarını açıklamak için referans alan çoğulcu yaklaşım felsefi ve teolojik
düşünce açısından tatmin edici değildir.
Ya zış ma Ad re si/Cor res pond en ce:
Eyüp AKTÜRK
AAnnaahh ttaarr KKee llii mmee lleerr::Dini çoğulculuk; dini dışlayıcılık; kant; numen/fenomen;
Mardin Artuklu Üniversitesi
epistemik belirsizlik; Hick; kendinden/bizatihi gerçek
İlahiyat Bilimleri Fakültesi,
Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Mardin,
TÜRKİYE/TURKEY AABBSS TTRRAACCTT Religious pluralism is one of the major problems of the contemporary philosophy of re-
[email protected] ligion and theology. Many religions claim different and incompatible truths on fundamental issues
such as the nature of the universe and the future of individuals. Such claims require people to do a
number of philosophical considerations on their own beliefs. According to many writers religious
pluralism has a negative epistemic impact on religious beliefs, so that they feel the need to attrib-
ute these religions to a source or synchronize them in epistemic sense. This situation has made re-
ligious pluralism a subject of philosophical debates. When we look at the philosophical background
of religious pluralism hypothesis it is possible to talk of a significant effect of Kant’s Noumena /
phenomena distinction. Kant divides the area of existence into two categories: (i) The real an sich
that beyond the limits of human language and thought, and (ii) the real that could be a subject of
human conscious (experience). According to Kant, the existence independent from the human
thought presents noumena area; the appearance of that world to human conscious corresponds phe-
nomena area. When we move from the epistemological principle of Kant, the different accuracy
claims are not only incomprehensible but also an expected situation. However the acceptance of
noumena area as wholly nondescript also contains doubts about the ontological status of the area.
There should be an epistemic justification that demonstrates ‘what’ He is, in order to the belief in
God may have rightful basis. For that reason, the pluralist intuition that reference Kant’s noumena-
phenomena distinction to describe the truth claims of different religions is not satisfactory in terms
of philosophical and theological thought.
KKeeyy WWoorrddss:: Religious pluralism; religious exclusivism; kant; noumena-phenomena;
epistemic uncertainty; Hick; the real an sich
Copyright © 2013 by İslâmî Araştırmalar JJoouurrnnaall ooff IIssllaammiicc RReesseeaarrcchh 22001133;;2244((33))::117733--8877
JournalofIslamicResearch2013;24(3) 173
Eyüp AKTÜRK DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU
ini çeşitliliğin felsefi bir zeminde tartışıl- dan noumenal âleme ilişkin epistemik bir erişim-
masının yeni bir durum olduğunu söyle- den söz edilemez. Fakat kavramlarımızın Tanrı’ya
mek mümkündür. Söz konusu tartışmanın hiçbir şekilde uygulanamayacağı; O’na ilişkin hiç-
felsefi açıdan ele alınışının en önemli nedenlerin- bir içeriksel nitelemede bulunamayacağımız iddiası
den biridinlerin birbiriyle bağdaşmayan bir takım Tanrı’nın ontolojik gerçekliği hakkındaki şüpheleri
doğruluk iddialarında bulunmasıdır. Birçok din ev- de içermektedir. Kaldı ki Tanrı hakkında epistemik
renin mahiyeti, kişinin geleceği gibi temel konu- bir belirsizliğin daha büyük felsefi ve teolojik so-
larla ilgili hakikat (truth) iddialarında runlara neden olacağı da açıktır. O nedenle bu ça-
bulunmaktadır. Fakat çoğu zaman bu hakikat id- lışma, Tanrı’ya ilişkin bir inancın bütünüyle
diaları birbiriyle uyumlu değildir. Başkabir deyişle, epistemik süreçlerin dışında tutulamayacağı dü-
bu konuda bir görüş birliğinden bahsetmek pek şüncesini temellendirmeyi hedeflemektedir. Bu ya-
mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla bir dine pılırken evvela, dini çoğulculuğa yönelik
inanan kişi diğerlerini yanlış kabul etmek zorunda tartışmalara değinilecek, daha sonra da dini çoğul-
kalmakta ve diğer dini geleneklerin kurtuluşu sağ- culuğa kaynaklık eden Kantçı referansların neden
layamayacağını düşünmektedir.1 olduğu/olabileceği sorunlar ele alınacaktır.
Peki, bir kişi farklı doğruluk iddialarıyla kar- Dini inançların farklılığını teistik bir düzlem-
şılaştığında ne yapmalıdır? Doğru bir tutumu be- den hareketle temellendirmeye/açıklamaya çalışan
lirleyen ilke nedir? Sözgelimi, bir şahıs diğer felsefi yaklaşımları üç kategori altında toplamak
dinleri reddederek bu dinlerden sadece bir tane- mümkündür: (i) Dini dışlayıcılık (exclusivism), (ii)
sine makul bir şekilde bağlı kalabilir mi?2 Ya da Dini kapsayıcılık (inclusivism) ve (iii) Dini çoğul-
dini hakikatleri belli bir dinin inancıyla tanımla- culuk(pluralism). Dini dışlayıcılık,sadece belli bir
mak/sınırlandırmak mümkün müdür? Yoksa din- dinin inanç ilkelerini, doğruluk değerlerini doğru
lerin farklı doğruluk iddialarına sahip olması bulan; söz konusu dinin inanç ilkeleri ve temel id-
ateistik veya agnostik iddiaları haklı mı kılmakta- dialarıyla bağdaşmayan/uyumlu olmayan diğer din-
dır? Nitekim dinlerin çeşitliliği sorunu Tanrı inan- lerin inançlarını yanlış bulan yaklaşımdır.3 Dini
cını çürütmeyi amaçlayan ateistik tutumlara dışlayıcılığa göre Tanrı’ya ulaşmanın veya kurtu-
dayanak olmaktadır. Görüldüğü kadarıyla bireyin luşa ermenin tek bir yolu söz konusudur. Öyle ki
inanç konusunda farklı doğruluk iddialarıyla kar- büyük dinler genel anlamda dışlayıcı eğilimler gös-
şılaşması felsefi bir tartışmayı doğurmuştur.Bu da termektedir. Nitekim söz konusu dinlerdeki mis-
dini çeşitlilik üzerine farklı felsefi yorumların ge- yonerlik ya da dine davet eylemlerinin temel amacı
lişmesine yol açmıştır. Bu açıdan din felsefesi ve da budur. Bu eylemlerle insanları doğru
teolojinin karşılaştığı önemli sorunlardan bir ta- yola/inanca çağırmak ve onların kurtuluşa ermele-
nesinin dini çeşitlilik sorunu olduğunu söylemek rine katkıda bulunmak hedeflenmektedir.4 Sözge-
mümkündür. limi, Hristiyan inancına göre, “Tanrı’nın kendisini
İsa Mesih’te vahyetmiş olması bütün teolojik soru-
Bu çalışma esasen, ‘Kantçı referanslardan ha-
ların değerlendirmesindeki temel ilkedir. Tanrı
reketle dini çoğulculuk savunulabilir mi?’sorusuna
kendisini İsa Mesih’te vahyetmiş olduğuna göre,
cevap bulmayı hedeflemektedir. Bilginin sınırlarını
diğer dinlerde ne Tanrı’nın bilgisine ne de kurtu-
duyusal alanla sınırlı tutan Kant, varlık alanını
luşa ermek mümkündür.”5Öyle görünüyor kidini
noumena/phenomena gibi iki kategoriye ayırmak-
tadır. Tanrı’nın varlığını da içeren noumenal âlem
kişilerin bilişsel kategorilerinin ötesindedir. Bu açı-
3 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism, s. 518. İlgili tartışmalar için
bkz. Adnan Aslan, “Batı Perspektifinde Dini Çoğulculuk Meselesi”, İslâm
Araştırmaları Dergisi. S. 2, (1998), s. 146-150.
1 Keith Ward, “Truth and the Diversity of Religions”, Religious Studies, Vol. 4 Louis P. Pojman, Michael Rea (ed.), Philosophy of Religion: An Anthology,
26, No. 1 (1990), s. 1. (Wadsworth Publishing Company, 2008), s. 508.
2 Bkz. Alvin Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, Philosophy of 5 Rahim Acar, “Dini Çeşitlilik”, Din Felsefesi,ed. Recep Kılıç, Mehmet Sait
Religion: An Anthology, ed. Louis P. Pojman, Michael Rea, (Wadsworth Pub- Reçber, (Ankara: Grafiker Yay., 2014), s. 294. Bkz. Michael Peterson, William
lishing Company, 2008), s. 517-518. Hasker, vd., Akıl ve İnanç, çev. Rahim Acar, (İstanbul: Küre Yay., 2006), s. 384.
174 Journal of Islamic Research 2013;24(3)
DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU Eyüp AKTÜRK
dışlayıcılık ile Hristiyan inancı arasında doğrudan laşım, belli bir dinin temel iddialarını (İsa Mesih’e
bir ilişki vardır. Benzer şekilde, dışlayıcı bir yakla- inanç gibi) merkeze almakla ve Hristiyan-olmayan
şımın diğer dinler tarafından da benimsendiğini diğer inanç sahiplerini bir şekilde Hristiyan kabul
söylemek mümkündür. etmekle önemli oranda dışlayıcı yaklaşıma benze-
mektedir. Kapsayıcı düşünce tahlil edildiğinde
Bu düşünceler göz önüne alındığında dışlayıcı
‘İsa’dan önce yaşamış olan insanların kurtuluşu
tutumun bir takım noktalarda eleştirilerin hedefi
hakkında ne söylenebilir? ‘sorusuna doyurucu bir
olduğu açıktır. Bu eleştirilerin bir tarafında dini
yanıt verilmediği söylenebilir.
kapsayıcılık bulunmaktadır. Örneklemek gerekirse,
“kapsayıcılığa göre, kurtuluş sadece İsa Mesih yo-
DİNİ ÇOĞULCULUK VE
luyladır; fakat yine de Tanrı bütün dünyayı yarat-
KANTÇI REFERANS SORUNU
tığına, İsa Mesih bütün insanlık için öldüğüne ve
Kutsal Ruh bütün yaratıklara hayat verdiğine göre Dinlerin çeşitliliği sorununa verilen temel yanıtlar-
bu kurtuluş bütün insanları kapsayıcıdır. Hıristi- dan biri de dini çoğulculuktur. Dini çeşitliliğin dini
yan olmayanlar da, buna göre, Hristiyan kurtulu- inançlar üzerinde olumsuz bir epistemik etkisinin
şunun kapsama alanına girer.”6 Bu açıdan “dini olduğunu düşünen birçok yazar bu dinleri bir kay-
kapsayıcılık, gerçekte sadece bir dini inancın doğru nağa dayandırma veya onları epistemik anlamda
olduğundan hareket etmekle beraber, diğer dini eşitleme ihtiyacı hissetmektedir. O nedenle Tanrı’yı
inanç sahiplerinin dolaylı da olsa söz konusu dinin bilmenin veya kurtuluşa ermenin tek bir yolu oldu-
(inancın) kapsamına dâhil edilebileceğini öngören ğuna işaret eden dışlayıcı yaklaşım(lar) dini çoğul-
bir yaklaşımdır.”7 culuğun eleştirilerine hedef olmuştur. ‘Tanrı’yı
bilmenin tek bir yolu mu vardır?’ sorusunu çoğulcu
Ancak burada altı çizilecek önemli bir nokta
yaklaşım ‘hayır’ şeklinde cevaplamaktadır. Bu açı-
söz konusudur. Reçber’in haklı olarak işaret ettiği
dan çoğulcu yaklaşım tek bir dinin doğruluğunu sa-
gibi, “esasen bu yaklaşımın da özünde bir tür dışla-
vunan dışlayıcı iddialara karşı çıkarak kurtuluşa
yıcılık bulunmaktadır. Fakat dini dışlayıcılıktan
ermenin veya Tanrı’ya ulaşmanın birden fazla yolu
farklı olarak, dini kapsayıcılık diğer din ve inanç-
olduğundan söz eder. Onlara göre kişilerin Tanrı’ya
ların çeşitli nedenlerle dışlanmak yerine geniş an-
yaklaşımı hangi yolla olursa olsun Tanrı’nın onlara
lamda doğru olduğu düşünülen inancın zayıf veya
yaklaşımı hep merhamet ekseninde gelişir. Bu açı-
bilinmeyen formları olarak ele alınabileceğini gös-
dan her büyük din aynı kurtuluşun, aynı mutlak ger-
termeye çalışmaktadır.”8Nitekim bu düşünce biçi-
çekliğin farklı yorumları olarak görülmelidir. Çünkü
minin önemli savunucularında olan Karl Rahner’e
farklı zaman ve mekânlarda ortaya çıkan dinler bir-
göre, Hristiyan olmayan dinlerde bir takım ilahi
birinin rakibi değil aksine farklı kurtuluş yollarıdır.10
öğeler bulunsa da mutlak olan din Hristiyanlıktır.
Eğer büyük dinler en nihayetinde bazı doğru-
Fakat Tanrı’nın merhameti bütün varlığı kuşattığı
luk iddialarında bulunuyorlarsa ve bu doğruluk id-
için diğer din mensupları da kurtuluş kapsamına
diaları da birbiriyle uyumlu değilse, o zaman söz
alınmalıdır. Bundan hareketle Rahner Hristiyan-
konusu geleneklerin bazı temel iddialarının yanlış
olmayan diğer inanç sahiplerini ‘anonim hıristiyan’
olarak kabul etmektedir.9Bu açıdan kapsayıcı yak- olduğu sonucuna varmak makul değil midir? Dini
çoğulculuğun en önemli savunucularından olan
Hick’e göre bu sonuç zorunlu değildir. Ona göre sa-
6 Cafer Sadık Yaran, “Dinsel Kapsayıcılık”, İslam ve Öteki, ed. Cafer Sadık dece kendi düşüncesini doğru diğerlerini yanlış
Yaran, (İstanbul: Kaknüs Yay, 2001), s. 67.
bulan, deyim yerindeyse, dinlerin ‘Batlamyusçu gö-
7 Mehmet Sait Reçber, “Dini Çeşitlilik”, Din ve Ahlak Felsefesi, ed. Recep
Kılıç, (Ankara: Ankuzem Yay., 2006), s. 156.
8 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 156.
9 Karl Rahner, “Dinî Kapsayıcılık”, çev. Rahim Acar, Din Felsefesi: Seçme 10 John Hick, “Religious Pluralism and Ultimate Reality”, Philosophy of Religion:
Metinler, ed. Michael Peterson, William Hasker vd., çev. Rahim Acar, Nebi An Anthology,ed. Louis P. Pojman, Michael Rea, (Wadsworth Publishing Com-
Mehdiyev vd., (İstanbul: Küre yay., 2013), s. 790-791. Bkz. Aslan, “Batı Per- pany, 2008), s. 509-511. Hick çoğulcu hipotezi için Mevlana’nın “lambalar ayrı,
spektifinde Dini Çoğulculuk Meselesi”, 151-152, Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. fakat ışık aynıdır” sözünü de referans göstermektedir. Bkz. John Hick, Dialogues
156-157. in the Philosophy of Religion, (New York: Palgrave, 2001), s.72.
Journal of Islamic Research 2013;24(3) 175
Eyüp AKTÜRK DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU
rünümü terk edilmelidir. Başka bir ifadeyle bir lilik suçlaması aynı gerekçeyle dini çoğulculuk için
dinin doğru olduğu, ona karşılık gelen diğer dinin de söz konusu olabilir.14 Yani, dini çoğulculuğun
ise yanlış ya da onunla çelişiyor olduğu iddiasından bütün büyük dinlerin Tanrı’ya ulaşmak için eşit iyi
vazgeçilmelidir. Hick’e göre burada ihtiyaç duyu- yollar olarak gördüğünü varsayalım. Çoğulcu yak-
lan şey dinler hakkında da ‘Kopernik devrimi’ gibi laşımın bu iddiasını benimsemeyenler bir şekilde
bir düşünce biçimini geliştirmektir. Tanrı birçok eleştirilmekte veya dışlanmaktadır. Plantinga’ya
gelenekte farklı şekillerde tezahür eden, ‘bir olan göre, dini çoğulculuk bu yapısıyla dışlayıcı bir
ilahi gerçeklik’,Tanrı’nın değişik tasavvurları ola- biçim almaktadır. Çünkü bir şeye inanmak zaten
rak görülmeli, dini farkındalığın merkezindeki bir sizin inancınızın aksine inananların inancının yan-
varlık olarak kabul edilmelidir.11 lış olduğunu söylemektir. O nedenle her düşünce
biçiminin bir şekilde dışlayıcı olması kaçınılmaz bir
Ahlakî bir düzlemden (veya gerekçe/ler/den)
durumdur.15 Nihai anlamda “bir çoğulcunun ço-
hareketle de dışlayıcı yaklaşıma eleştiriler yönel-
ğulcu olabilmesi için, paradoksal bir şekilde, ço-
tilmektedir. Dini dışlayıcılığın entelektüel bir kibir
ğulcu olmaması gerekir gibi bir sonuç ortaya
taşıdığı, keyfi ve gelişi güzel olduğu,aynı zamanda
çıkmaktadır.”16
yayılımcı ve baskıcı olduğundan söz edilmektedir.
Dışlayıcı düşünce biçimini eleştirenler şu noktalara Fakat Plantinga’nın işaret ettiği gibi, dışlayıcı
dikkat çekmektedirler. Dinlerin çeşitliliği dikkate birisi de en azından herkes gibi ahlaki anlamda
alındığında teistik dinlerin varlığı gibi teistik ol- keyfi, kibirli, egoist olabilir. Ancakbir düşünce bi-
mayan dinler de vardır. Söz konusu dinlerin önemli çiminin böyle bir tutuma dönüşmesinin nedeni dış-
ölçüde farklı doğruluk değerlerine sahip oldukları layıcı olmanın gereği olarak düşünülmemelidir.17
açıktır. Dinlerden sadece bir tanesini doğru bulmak Başka bir deyişle dışlayıcı bir inancın zorunlu ola-
ve diğer dinlerin yanlış olduğunu iddia etmek bir rak kibirli, keyfi olduğu ve baskıcı unsurlar içerdi-
şekilde keyfi, etik dışı, irrasyonel ve hatta baskıcı ğini söylemek bir şeydir; dışlayıcı bir inancın
bir tutum olarak kabul edilmektedir.12Bundan ha- (başka inançlar gibi) baskıcı bir düşünceye dönüş-
reketle söz konusu niteliklere sahip bir düşünce bi- tüğünü söylemek başka bir şeydir. Nitekim dışla-
çiminin (dışlayıcı yaklaşımın) ahlaki bir temelden yıcı düşünce biçimine yöneltilen suçlamalar aynı
yoksun olduğu ifade edilmekte ve kişinin kurtuluş gerekçeyle dışlayıcıların temel iddialarının geçersiz
için kendi dinini (inancını) temel alması keyfi bir olduğunu söyleyen yaklaşımlar için de söz konusu
ayrıcalıkolarakkabul edilmektedir.13 olabilir.O nedenle hoş görülü olmak ile başkaları-
nın düşüncelerini kabul etmek arasında zorunlu bir
Peki, hoşgörü ve kibir eleştirisinden hareketle
ilişkinin olmadığı dikkatten kaçırılmaması gereken
farklıdinlerin eşit düzeyde doğru olduğu iddia edi-
bir husustur.
lebilir mi? Plantinga’ya göre dini dışlayıcılığa yö-
neltilen epistemik ve ahlaki itirazların hiçbirisi Dinlerin farklı doğruluk iddialarına sahip ol-
başarılı değildir. Dini dışlayıcılığa yöneltilen kibir- masının nihai referansını belirlemede, Hick’e göre,
tarihi/kültürel ve coğrafi faktörlerin etkisi belir-
gindir. Tarihi ve kültürel faktörlerin dini geleneği
11 Harold A. Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism”, Religious Stud-
önemli ölçüde etkilediği iddiası Hick’in sıklıkla dile
ies, Vol. 22, No. 2 (Jun., 1986), s. 251-252. Hick’in kopernik teorisine göre, “tıpkı
Kopernik devriminin, eski ve çok uzunca süre devam eden ve yer yüzünü dönen getirdiği bir şeydir. Ona göre aynı ilahi gerçeklik
kainatın merkezi olarak gören Batlamyus dogmasından, güneşin merkez
olduğunu ve dünya da dahil olmak üzere diğer gezegenlerin onun etrafında kendini her zaman insanlara göstermektedir;fakat
döndüğünü kabul eden görüşe geçişi temsil etmesi gibi, çağdaş Hristiyan teolo-
insanların ilahi gerçekliğe gösterdikleri tepkilerin
jisi de Hristiyanlık’ı merkezde gören geleneksel görüşten, Tanrı’yı merkeze
koyan ve Hristiyanlık da dahil olmak üzere diğer bütün dinleri O’na hizmet farklılığı insanların içinde bulunduğu koşullara
eden ve O’nun etrafında dolanan unsurlar olarak gören Kopernik devrimine
muhtaçtır.” Bkz. Mahmut Aydın, “Küresel Bir Teolojiye Doğru: Wilfred
Cantwell Smith’de Dinsel Çoğulculuk”, İslam ve Öteki, ed. Cafer Sadık Yaran,
(İstanbul: Kaknüs Yay, 2001), s.94.
12 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s.518-519. 14 Hick, Dialogues in the Philosophy of Religion, s. 52.
13John Hick, “Religious Pluralism”, A Companion to Philosophy of Religion, Ed. 15 Pojman, Rea (ed.), Philosophy of Religion: An Anthology, s. 508.
Charles Taliaferro, Paul Draper, and Philip L. Quinn (United Kingdom: Wiley- 16 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 155.
Blackwell, 2010), s. 713. 17 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s.519.
176 Journal of Islamic Research 2013;24(3)
DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU Eyüp AKTÜRK
bağlıdır. Tarihi, etnik, kültürel, coğrafi, iklimsel vb. olarak işaret ettiği gibi bu,sosyolojik bir tespit ola-
koşullar insan kültüründeki farklılıkların ortaya rak kabul edilebilir. Fakat aynı soru(n) bir çoğulcu
çıkmasına neden olmaktadır. Kişilerin sahip ol- için de söz konusudur. Çoğulculuğun da dünyada
dukları farklı kültürel kodlar onların ilahi tepkile- çok geniş bir alanda var olduğundan söz edilemez.
rinin farklı olmasına da neden olmuştur. Böylece Sözgelimi, bir çoğulcu Madagaskar veya orta çağ
ilahi Gerçek’e ilişkin olarak İslamdini Arap halkı- Fransa’sında doğmuş olsaydı, muhtemelen, çoğulcu
nın temel özelliklerini yansıtırken; Hinduizm Hin- olmayacaktı.21Yani, Hick’in çoğulcu düşünce biçi-
distan halkının temel özelliklerini yansıtmaktadır. mini savunması da onun doğduğu inanç ikliminin
Benzer biçimde Budizm de Asya bölgesindeki halk- bir sonucu olabilir. O nedenle kişinin dinin inanç-
ların özelliklerini yansıtırken; Hristiyanlık inan- larının kısmen yaşadığı/doğduğu yere bağlı olarak
cında ise Avrupa halklarının temel nitelikleri şekillendiğini söylemek mümkündür. Fakat bu
gözlenmektedir.18 Dolayısıyla Gerçek’lik, farklı durum, tek başına, dışlayıcı yaklaşımın yanlışlığını
kültürlerde bulunan insanların farklı zihinsel ya- ve bu yolla edinilen inançların doğru olmadığını
pılarına göre farklı şekiller almaktadır. ortaya koyamaz.
Buradan hareketle Hick kişilerin sahip olduk- Hick’e göre, kişiler aynı sonsuz ilahi gerçeklik
ları inançlar ile bulundukları/doğdukları yerler ara- ile farklı tarihsel ve kültürel açılardan karşılaştık-
sında zorunlu bir ilişki kurar. Sözgelimi bir şahıs larında Gerçek’in farklı noktalarına odaklanırlar.
Müslüman bir anne-babanın çocuğu olarak İran Bu tür belirtiler dua ve ibadet söz konusu oldu-
veya Endonezya’da dünyaya gelirse bu şahıs büyük ğunda daha belirgin olur. Hick, farklı inançların
bir olasılıkla Müslüman olacaktır. Benzer biçimde teolojik öğretilerinde Tanrı hakkında söylenenle-
Taylan veya Sri Lanka’da Budist bir ebeveynden rin çoğu zaman farklılıklar gösterdiğini belirtir.
dünyaya gelen kişi de büyük bir olasılıkla Budist; Fakat ona göre, soyut/teorik teolojiden pratiğe (iba-
İtalya veya Meksika’da Hristiyan bir ailenin çocuğu dete) dönüldüğünde inançların fazlasıyla kesiştiğini
olarak dünyaya gelen şahıs da büyük bir olasılıkla söylemek mümkündür. Örneğin bir Müslümanın
Katolik bir Hristiyan olacaktır vb. Bu anlamda ramazan bayramında dua ederken Tanrı hakkında
Hick’e göre,belli bir gelenek içinde kendini bulan kullandığı kavramlar veya Tanrı’yı yüceltmek için
kişinin seçtiği dinin tek doğru din olduğunu söyle- onun dilinden dökülen kelimeler ile sabah dua
mek rasyonel olmayan bir keyfiliktir. Kaldı ki, eden bir Sih’in Tanrı hakkında kullandığı kelime-
Hick’e göre, kurtuluş şansı (salvation) ve diğer ler aynıdır. Her ikisi de Tanrı’nın mükemmelliğine,
dünya beklentileri de sadece bir dinin doğruluğuna iyiliğine her şeyin sahibi olduğuna vurgu yapmak-
bağlı olursa bu haksız bir durum olur.19 Böylece tadır. Bu tür dualar kesinlikle aynı ilahi gerçeklikle
dini hakikatleri tek bir dinin iddiasıyla sınırlandır- farklı zamanlarda karşılaşıldığında ifade edilmeli-
manın doğru olmadığı düşüncesi Hick açısından dir. Bu karşılaşmalar farklı kültürlerde bulunan ve
temel bir tespittir. farklı duygu ve düşüncelere sahip olan insanlar ara-
cılığıyla meydana gelir. Aynı şekilde bu karşılaş-
Peki dini inançları salt kültürel öğelerden ha-
malar farklı felsefi sistemlerde ve farklı dini
reketle açıklamak indirgemeci bir tutum olmaz mı?
yapılarda şekillenen farklı teolojik sistemlerde
Netland’a göre, Hick bu konuda çok net değildir.
meydana gelir.22
Her ne kadar dini geleneklerin kültürel faktörler
tarafından şekillendiğini söylese de Hick, muhte- Kuşkusuz farklı dinlerde birbirine önemli
melen, dinleri sadece sosyo-kültürel etkiler açı- oranda benzeyen dini pratiklerin (ritüellerin) ol-
sından açıklayarak indirgemeci bir pozisyonda duğu rahatlıkla söylenebilir. Fakat dini çoğulculuk
görünmek istemiyor.20Kaldı ki, Plantinga’nın haklı tartışmaları yapılırken öncelikle dikkate alınması
gereken inançlardır (beliefs), ritüeller değildir.
18 Bkz.Hick, “Religious Pluralism and Ultimate Reality”, s. 512-515.
19 Hick, “Religious Pluralism”, s. 713. 21 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s. 528.
20 Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism”, s. 253. 22 Bkz. Hick, “Religious Pluralism and Ultimate Reality”, s. 513-514.
Journal of Islamic Research 2013;24(3) 177
Eyüp AKTÜRK DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU
Teolojik bir çerçeveden bakıldığında pratiklerden güç ve iyilik gibi kişisel nitelikler teistik olmayan
daha ziyade inançlar dinlerin temel yapısını oluş- dinlerinTanrı’sı için kullanılamaz.26
turmaktadır.23Bu durumda akla kaçınılmaz olarak
O halde, teistik dinlerin Tanrı tasavvuruna iliş-
şu sorular gelmektedir: Kayda değer inançsal fark-
kin bir görüş birliğinden bahsetmek mümkün
lılıklara rağmen bütün dinleri eşitlemek mümkün
müdür? Birbiriyle çelişen niteliklerin referansı aynı
müdür? Birbirindenfarklı Tanrı tasavvurlarının bi-
Tanrı olabilir mi? Sözgelimi, bir dinin Tanrı tasav-
rebir örtüştüğünü söyleyebilir miyiz? Farklı Tanrı
vuru teslis inancına dayanırken; diğer bir din tev-
tasavvurlarının hepsinin birlikte doğru olabilmesi
hid inancını temelalıyorsa yine de bu dinlerin söz
mantıksal açıdan ne anlam ifade etmektedir?
ettikleri Tanrı’nın özdeş olduğu iddia edilebilir mi?
Tanrı’nın doğasına ilişkin farklı doğruluk iddia-
Teistik dinlerde Tanrı’nın doğası ile kişilerin
ları dini çoğulculuğun karşılaştığı temel sorunlardan
Tanrı’yla kurdukları iletişimin/ilişkinin mahiyeti
bir tanesidir.Tanrı’ya atfedilen niteliklerin nispeten
bazı durumlarda birbiriyle çelişmektedir.Sözgelimi
birbiriyle uyumlu olmadığını söylemek mümkün-
Hristiyanlıkta Tanrı üçlü (teslis) ve evrenin tek ya-
dür. Birbiriyle bağdaşmayan niteliklerin aynı varlık
ratıcısı olarak kabul edilmektedir.İsa’da cisimleşe-
(Tanrı) için kullanılması açıklanmaya muhtaçtır.
rek (hulul) kendisini ortaya koyan sonsuz ve
Sözgelimi, kişisel olmak veya kişisel olmamak, fizik-
yaratıcı olan bir Tanrı düşüncesi Hristiyan inancı-
sel bir birleşen olmak ya da fiziksel birleşenler içer-
nın temelini oluşturmaktadır. Fakat Müslümanlar
memek, evrene müdahale edebilen bir özne olmak
Tanrı’nın yaratıcı ve sonsuz olduğu düşüncesini
veya böyle bir müdahale gücünden yoksun olmak;
kabul ettikleri halde O’nun İsa’da cisimleştiği dü-
bir insan olarak bedenlenmek veya böyle bir bedene şüncesini din-dışı (blasphemous) bulurlar.27
sahip olmamak, birin içinde üç olmak veya mutlak
Kur’an’a bakıldığında (Tevbe: 9/30-31, Maide: 5/18),
anlamda bir olmak gibi.24İlk bakışta açıkça birbiriyle
Maide:5/17,72 )Hristiyan dininin teslis/üçlü Tanrı
uyumsuz oldukları gözlemlenen bu iddialar hak-
inancı eleştirilmekte deyim yerindeyse bu iddiada
kında çoğulcunun çözüm önerisi ne olacaktır?
bulunanlar ‘kafir’ olarak tasvir edilmektedir. Buna
Kişisel Tanrı tasavvuru ile kişisel olmayan karşılık Tanrı’nın birliğine vurgu yapılmaktadır.
Tanrı tasavvurunun en önemli ayrışma noktası ol- İsa’nın kimliği ve akıbeti söz konusu olduğunda
duğu söylenebilir. Teistik dinlerin Tanrı tasavvuru hem Müslümanların hem de Hristiyanların aynı
kişisel niteliklere sahip olan bir Tanrı’nın varlığına anda doğru olmaları düşünülemez. İsa’nın çarmıha
dayanmaktadır. Bu evren her şeyi bilen, her şeye gerildiği konusunda da Müslümanlar ile Hristiyan-
gücü yeten ve mutlak iyi olan kişisel bir Tanrı ta- lar arasında bir görüş ayrılığı söz konusudur. Örne-
rafından yaratılmıştır.Bu açıdan Tanrıbütün var- ğin Kur’an, “Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı
lığın temel referansı olarak kabul edilmektedir.25 öldürdük” demeleri yüzünden onları lanetledik.
Peki, teistik olmayan dinler (Hinduizm, Budizm
gibi) hakkında ne söylenebilir? Teistik olmayan bu
dinler teistik dinlerle karşılaştırıldığında aynı ilahi 26Bkz. Ward, “Truth and the Diversity of Religions”, s. 2; Dalai Lama, “Budizm
ve Diğer Dinler”, çev. Rahim Acar, Din Felsefesi: Seçme Metinler, ed. Michael
gerçeklikle karşılaşmak mümkün müdür? Teistik
Peterson, William Hasker vd., çev. Rahim Acar, Nebi Mehdiyev vd., (İstanbul:
dinler için söz konusu olan yaratıcı Tanrı düşünce- Küre yay., 2013), s. 770; Hanifi Özcan, Maturidî’de Dinî Çoğulculuk, (İstanbul:
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., 2013), s. 15-16; Keith E.
sinin teistik olmayan dinler için geçerli olmadığı Johnson, “Karşılaştırmalı Dinler: Bütün Yollar Aynı Hedefe Götürürler mi?”,
çev. Ruhattin Yazoğlu, Hüsnü Aydeniz, Dinî Çoğulculuk: John Hick’in
açıktır. Örneğin, ontolojik statüsü bütünüyle ayrı
Düşünceleri Etrafında Tartışmalar, der. ve çev. Ruhattin Yazoğlu, Hüsnü Ayd-
olan yaratıcı bir Tanrı fikrine Budizm’de rastlamak eniz, (İstanbul: İz Yay., 2006), s. 82.
27Bkz. William L. Rowe, “Religious Pluralism”, Religious Studies, Vol. 35, No.
mümkün değildir. Benzer biçimde mutlak bilgi,
2 (Jun., 1999), s.142; Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism”, s. 249.
Üçlü bir Tanrı tasavvuru (teslis) Hristiyanlığın temel inanç esasları arasında yer
almaktadır. Fakat Hick’e göre, eğer İsa’nın Tanrı’nın bedenleşmiş hali olduğu
inancı gerçek/literal anlamda kabul edilirse bunu savunmak mümkün değildir.
Ona göre teslis inancı yeterli tarihsel bir temeli olmayan ve kilise tarafından
23 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, 518.
geliştirilen bir doktrini temsil etmektedir. Bu açıdan Hick cisimleşme (hulul)
24 Hick, Dialogues in the Philosophy of Religion, s. 91. olayını ‘mitolojik bir fikir’ olarak yorumlamaktadır. Bunun için bkz. Hick, “Re-
25 Bkz. Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism, s. 251; Plantinga, “A ligious Pluralism and Ultimate Reality”, s. 515; Netland, “ Professor Hick on Re-
Defense of Religious Exclusivism”, s. 517. ligious Pluralism”, s. 254.
178 Journal of Islamic Research 2013;24(3)
DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU Eyüp AKTÜRK
Hâlbuki onu ne öldürdüler ne de astılar; fakat öl- olduğu halde yşahsı bahsedilen önermeye ilişkin
dürdükleri onlara İsa gibi gösterildi.”( en-Nisa: 4/ olumlu bir inanca sahiptir. Dolayısıylax’in y şahsı-
157) diyerek İsa’nın çarmıha gerildiği düşüncesini nın pönermesi hakkındaki inancına katılmadığı
(inancını) reddetmektedir. O nedenle “İslam’ın ön- açıktır. Burada bir fikir ayrılığı veya çelişik bir
gördüğü bütün bu inançlar Hristiyanlığın bir ba- tutum söz konusudur. Nitekim p önermesi hak-
kıma özünü oluşturan inançlarla açıkça kında olumlu bir inanca sahip olmakaynı zamanda
çelişmektedir. Dolayısıyla bu iki teistik dinin inanç- bu önermenin doğru olduğuna ve bu önermeyi dış-
larının (doğruluk iddialarının) en temelde çeliştiği layan (~p) önermesinin de yanlış olduğuna inan-
ve birbirlerini karşılıklı olarak dışladıkları açıktır. mayı gerektirmektedir.31
Bu farklı teistik inançların birlikte doğru olabilmesi
Bu açıdan, Ward’ın da haklı olarak işaret ettiği
mantıksal açıdan mümkün görünmemektedir.”28
gibi, bir önermeye inanmak ile o önermenin doğru
Böylece, Plantinga’nın da işaret ettiği gibi, olduğunu düşünmek eşdeğerdir. Bir önermenin
Hristiyan inancı şu temel önermelere dayanmakta- doğruluğunu düşünmek ile söz konusu önerme ara-
dır: (i) Evren her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve cılığıyla tanımlanan doğruluğa inanmak kastedilir.
mutlak iyi olan kişisel bir Tanrı tarafından yaratıl- Doğal olarak bir önermeyi olumlamak/tasdik etmek
mıştır. (ii) İnsanlarkurtuluşa ermeyi istemektedir- başka bir önermenin doğruluğunu reddetmekle so-
ler. İsa’nın Oğul Tanrı olarak insanların kurtuluşu nuçlanır.Nitekim eğer herhangi bir iddia hiçbir şeyi
(kefareti) için cisimleşmesi ve çarmıhta öldürülmesi dışlamıyorsa o iddianın hiçbir şeyi doğrulamadığını
akabinde yeniden dirilmesi kurtuluş için tek yol- rahatlıkla söylemek de mümkündür. Bu anlamda
dur.Fakat bunlara inanmayan birçok insan vardır. bütün doğruluk iddiaları zorunlu olarak dışlayıcı-
Birinci (i) önerme söz konusu olduğunda bir Hristi- dır. Mantıksal olarak, bir doğruluk iddiası başka bir
yan’la aynı inancı paylaştığı halde ikinci (ii) öner- doğruluk iddiasını dışlar. Başka bir deyişle, bütün
meyi paylaşmayan Hristiyan-olmayan teist dinlerin olası doğruluk iddialarının uyumlu olması mantık-
olduğu açıktır. Nitekim aynı şekilde hem birinci (i) sal açıdan mümkün değildir. Böylece farklı dini ge-
hem de ikinci (ii) önermeyi kabul etmeyerek doğal leneklerin farklı doğruluk iddiaları içermesi ve söz
dünyanın ötesinde bir varlığın olduğuna inananlar konusu iddiaların da diğer iddiaları dışlaması anla-
da bulunmaktadır. Ve son olarak bunların hiç biri- şılır bir durumdur.Bütün dini geleneklerin eşit bir
sine inanmayan natüralistler de vardır.29 Plantin- şekilde doğru, otantik ve geçerli olmaması mantık-
ga’ya göre, eğer dini dışlayıcılığı savunan birisi, sal açıdan kaçınılmaz bir durumdur. Sözgelimi, hem
yukarıda ifade edilen önermelere (i ve ii) inanıyorsa ahlaki hem de olgusal temelleri farklı olan teizm ile
söz konusu bu iki önermeyle uyumlu olmayan bir satanizmin aynı derecede doğruluğu mümkün de-
şeye inanan kişilerin yanıldığına ve inançlarının da ğildir.32Birbiriyle bağdaşmayanbütün inançları (id-
yanlış olduğuna inanması gerekir. Bu da basit bir diaları) doğru kabul etmek bilişsel ya da felsefi bir
mantık ilkesinin zorunlu kıldığı bir şeydir.30 tutum olamaz. O nedenle bir hakikat iddiasında bu-
lunmak kendisiyle bağdaşmayan başka bir hakikat
İnancın mahiyetine ilişkin bir çözümleme ya-
iddiasını dışlamayı gerektirmektedir.
pıldığında dışlayıcı bir tutumun kaçınılmaz bir
sonuç olduğunu söylemek mümkündür. Belirli bir Peki, her dışlayıcı tutum doğru mudur? Her-
önermeye ilişkin ortaya çıkan çelişkili tutumlar an- hangi bir inancı hangi ilkeden hareketle doğru
laşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Bunu en inanç olarak kabul etmek gerekir? Kuşkusuz “bir
basit bir dille şu şekilde ifade etmek mümkündür: şeyin (inancın) varlığından (ontolojik gerçekliğin-
Bir p önermesinin olduğunu varsayalım.Xşahsı p den) onun doğru olduğu sonucuna varmak da yan-
önermesine ilişkin olumsuz (~P) bir inanca sahip lıştır. Birçok yanlış ve hatta çelişkili inancın da
varlığından söz edilebilir, ama bu onların bir bi-
28 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 153-154.
29 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s. 517. 31 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s. 521.
30 Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, s. 520. 32 Ward, “Truth and the Diversity of Religions”, s. 2.
Journal of Islamic Research 2013;24(3) 179
Eyüp AKTÜRK DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU
çimde doğru olduğu anlamına gelmez.”33Sözgelimi, Peki, birbiriyle bağdaşmayan farklı Tanrı
“bir şahsın 2+2=5’in doğruluğuna ya da dünyanın tasavvurları neden vardır? Farklı iddialara rağ-
kare şeklinde olduğuna inanmasında ‘görünürde’ men dinlerin Tanrı tasavvurlarının anlamlı bir öz-
herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Benzer bi- deşlik taşıdıklarını nasıl iddia edebiliriz? Bu
çimde, bir pönermesinin doğru olup olmaması bir iddialar hakkında çoğulcunun çözüm önerisi ne
kimsenin p’ye inanıp inanmamasına bağlı değildir. olacaktır?
Bir inancın doğruluğu da aynı şekilde nesnel olma-
Dini çoğulculuk hipotezinin felsefi arka pla-
lıdır; ve kişinin ona inanmasından bağımsız olma-
nına bakıldığında Kant’ın noumena/phenomena
lıdır. O nedenle bir kimsenin p önermesine hiçbir
ayırımının belirgin bir etkisinden söz etmek müm-
kuşku duymadan inanması kendi başına epistemik
kündür. Kant varlık alanını noumena ve phaeno-
bir değer ifade etmeyecektir.”34Bu açıdan, bir dü-
mena diye iki kısma ayırmaktadır. Varlıkların
şünce biçiminin geçerli olabilmesi için tutarlı ol-
görünen (appearances) kısmı phaenomena diye
ması esastır. Çelişik ilkeleri/önermeler bir arada
ifade edilirken; insan bilgisine konu olmayan var-
bulunduran dışlayıcı bir düşüncenin doğruluğun-
lıklar da noumenadiye adlandırılmaktadır. Kant
dan söz edilemez. O nedenle bir düşüncenin ge-
açısından altı çizilecek en önemli nokta şudur:
çerli olabilmesi için mantık ilkeleri açısından
Noumen alan kişinin bütün bilişsel kategorilerinin
savunulabilir olması gerekir. Düşünce açısından
üstündedir. Kişinin noumen alanın sınırlarını geç-
açık bir şekilde çelişkiler içeren dışlayıcı tutumlar
mesi ya da noumen’ya ilişkin bilişsel bir iddiada bu-
(inançlar) doğru kabul edilemez.
lunması mümkün değildir. Ona göre, noumen
Böylece, farklı dinlerin ilahi gerçekliğe ilişkin alana ilişkin kavramlar duyusal bilgiye konu ola-
birbiriyle çelişen doğruluk iddialarının Hick’in ço- madıkları için kişi noumen alanı bilmez ancak o
ğulcu hipotezinin karşılaştığı en önemli kavramsal alanı düşünür.37 Kant’a göre, sözgelimi, (i) ruhun
problem olduğu söylenebilir. Deyim yerindeyse ölümsüzlüğü (ii) özgürlük (iii) Tanrı’nın varlığı dü-
problemin merkezini bu sorun oluşturmaktadır.35 şünülür dünyaya ait olan konu/kavram/lardır. Saf
Kaldı ki, Rowe’un da belirttiği gibi, Hick’in dini ço- akıl bu kavramların neliğine ilişkin tam bir bilgiye
ğulculuk hipotezinden bağımsız olarak bütün bu sahip değildir. Yani, bu kavramlar akıl tarafından
tanrıların gerçek varlık olamaması kaçınılmaz bir bilinen bilgiler değil, transendental düşüncelerdir.
durumdur. Çünkü her birinin evrenin tek yaratıcısı O nedenle bu kavramların ontolojik gerçekliğine
olarak kabul edildiği birkaç farklı Tanrı’nın olması ilişkin yeterli epistemik bir temel olmadığı için söz
imkânsız bir durumdur. Yani, Hick’in dini çoğul- konusu kavramların varlığı bir postulaya (ön doğ-
culuk hipotezinin doğru olup olmadığı bir yana, söz ruya) dayanır.38
konusu bu tanrıların gerçek olduğu bir politeizm
Kısaca ifade etmek gerekirse Kant varlık ala-
düşüncesinden bahsetmekde mümkün değildir.36
nını iki kategoriye ayırmaktadır: (i) İnsanın dil ve
düşünce sınırlarını aşan kendinden/bizatihi varlık
(an sich) ve (ii) İnsan bilincine (tecrübesine) konu
33 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 161.
34 Mehmet Sait Reçber, Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Mahiyeti, (Ankara: olabilen varlık. Kant’a göre, kişinin bilgisinden ba-
Kitâbiyât Yay., 2004), s. 14-16.
ğımsız olarak var olan kendinden/bizatihi varlık
35Paul R. Eddy “Religious Pluralism and the Divine: Another Look at John Hick's
Neo-Kantian Proposal”, Religious Studies, Vol. 30, No. 4 (Dec., 1994), s. 467. noumen alana tekabül ederken; söz konusu dünya-
36 Rowe, “Religious Pluralism”, s. 142. Oysa George Mavrodes’e göre Hick’i nın insan bilincine yansıması ise fenomen alana te-
mutlak anlamda bir monoteist olarak kabul etmek zordur. Hatta Mavrodes,
Hick’i politeizmin en önemli felsefi savunucusu olarak göstermektedir. Ona göre kabül etmektedir.39 Bu açıdan Kant’a göre, “insan
Hick’in çoğulcu hipotezine bakıldığında sözgelimi, ‘Allah’, ‘Kutsal Üçlü’, ‘Shiva’
farklı dinlerde kendilerine ibadet edilen Tanrılar olarak düşünülmektedir. Ben-
zer biçimde bazı dinlerde kendilerine tapınılan varlıklara tekabül eden Brah-
man, Tao gibi varlıklar ‘kişisel olmayan gerçeklik’ olarak kabul edilmektedir.
Bütün bu varlıkların hepsinin birbirinden farklı olduğunu söylemek 37Bkz. Immanuel Kant, Critique of Pure Reason, ed. ve çev. Paul Guyer, Allen
mümkündür. Mavrodes’e göre, Hick’in düşüncesinde bütün bunlar gerçek var- W. Wood (Cambridge: Cambridge University Press, 1998), s. 347-348; Im-
lıklar olarak kabul edilmektedir. Ona göre, bundan hareketle Hick’in ciddi bir manuel Kant, Pratik Aklın Eleştirisi, çev. İoanna Kuçuradi vd.,(Ankara:
(tanımlayıcı) politeist olduğu sonucuna varılabilir. İlgili tartışmalar için bkz. Türkiye Felsefe Kurumu, 2009), s..49, 55-56, 64.
Rowe, “Religious Pluralism”, s. 142-143; Hick, Dialogues in the Philosophy of 38Kant, Pratik Aklın Eleştirisi, s.. 143-145, 146; Kant, Critique of Pure Reason,
Religion,s. 62-63; Netland, “Professor Hick on Religious Pluralism”, s.252. s. 117.
180 Journal of Islamic Research 2013;24(3)
DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU Eyüp AKTÜRK
bilgisi duyusal (tecrübi) olanın ötesine geçemez. riyle çelişen durumlar olarak görülmemelidir. Hick
Duyusal yolla insan bilgisine konu olan, varlıkla- bu düşünce biçimini bilinen ‘kör adamlar ve fil’ hi-
rın kendinde (an sich) nasıl oldukları değil, onla- potezi üzerinden açmaya çalışır. Bu hipoteze göre,
rın görünümleridir”40 Fakat biz bu çalışmada
Kral, çalışanlarına altı kör adam ve bir fil getir-
Kant’ın epistemolojisine ilişkin tartışmalara doğru-
melerini emreder.Kör adamlara daha önce hiç gör-
dan girmekten ziyade, varlığı noumena/pheno-
medikleri file dokunmalarını,bu fili tarif etmelerini
mena gibi iki farklı birleşene ayırmanın ve dini
söyler. Filin kulağına dokunan adamlardan biri filin
çoğulculuğu da söz konusu ayırımdan hareketle te-
bir yelpazeye benzediğini söyler. Filin hortumuna
mellendirmenin neden olduğu felsefi ve teolojik so-
dokunan ikinci şahıs filin bir yılana benzediğini
runlara yoğunlaşacağız.
ifade eder. Filin dişlerine dokunan üçüncü şahıs ise
Kant’ın noumena/phenomena ayırımı temel diğerlerinin yanıldığını ve filin sabanın iki çatalına
alındığında çoğulcu yaklaşıma göre,Tanrı’ya ilişkin benzediğini söyler. Filin arka bacaklarına dokunan
farklı doğruluk iddiaları sadece anlaşılamaz değil diğer bir şahıs ise biraz duraksar ve fili bir sütuna
aynı zamanda beklenen bir durumdur. Hick’e göre,
benzettir vb. Kısacası söz konusu şahısların her biri
eğer Tanrı’nın aşkınlığı savunulacaksa bu ayrıma
filin doğasına ilişkin farklı ve birbiriyle bağdaşma-
gitmek kaçınılmaz görünmektedir.41 Hick’in ‘Ger-
yan tanımlamalarda bulunur. Hick her bir şahsın fil
çek’ (theReal) kavramına yüklediği anlam dikkat-
tanımını doğru bulmakla birlikte hepsini eksik
ten kaçırılmaması gereken bir husustur. Hick
bulur. Çünkü her bir tanımlama sınırsız (veya top-
‘Gerçek’i nihai varlığın temel referansı olarak kabul
lam) gerçekliğin tek bir boyutuna atıfta bulunmak-
etmektedir. Hick kendinden/bizatihi Gerçek (the
tadır. Bu hikâyeden hareketle Hick şuna dikkat
Real an Sich) ile sosyo-kültürel unsurlar sonucunda
çekmektedir: İnsanlarca yapılan bütün eksik tanım-
insan tecrübesine (bilincine) konu olan Gerçek ara-
lamalara rağmen ilahî gerçekliğin birçok farklı izahı
sında bir ayrıma gider. Kendinden/bizatihi Gerçek
doğru olabilir. Başka bir deyişle Hick, bunların hiç
insanın düşünce/bilgi sınırlarını aşan noumen olana
birisinin değil, hepsinin doğru olduğunu düşünür. O
tekabül ederken; tecrübeye konu olan Gerçek ise te-
nedenle, sözgelimi, Allah, Yehova, Kutsal Üçlü,
sitik dinlerin ilahi personea (kişisel Tanrı) olarak
Krişna, Brahman gibi tasavvurlar noumenal Ger-
tarif ettiği ve teistik olmayan dinlerin ise ‘Mutlak’
çek’in farklı tezahürleri olarak düşünülmelidir.43
olarak tanımladığı fenomenal olana tekabül etmek-
tedir. Kendinden/bizatihi Gerçek’in yansıması ola- Hick’in ‘kör adamlar ve fil’ hipotezinin eleşti-
rak fenomenal alanda tecrübe edilen bu varlıklar riye açık olduğunu söylemek mümkündür. Önce-
bağlı bulundukları kültürün kavramlarıyla (Allah, likle burada ‘fil’ ile ‘kendinden/bizatihi (noumen)
Kutsal Üçlü, Şiva, Vişnu, Brahman gibi) tarif edi- Gerçek’ arasında kurulmaya çalışılan analojinin ne
lirler.42 Bu noktada Hick açısında altı çizilecek kadar güçlü ve açıklayıcı bir analoji olduğu tartış-
önemli nokta şudur: Farklı Tanrı tasavvurları birbi- maya açıktır. Çünkü ‘kendinden/bizatihi (noumen)
Gerçek’ kavramı ampirik yollarla çözümlemeye ça-
lışılan ‘fil’ kavramından mahiyeti itibariyle oldukça
39Bkz. Eddy “Religious Pluralism and the Divine: Another Look at John Hick's
Neo-Kantian Proposal”, s. 468, 473-474; Netland, “ Professor Hick on Reli- farklıdır. Reçber’in ifadesiyle “tasvir edilmeye çalı-
gious Pluralism”, s. 253-254; Rowe, “Religious Pluralism”, s. 14; Cafer Sadık
Yaran, “John Hick’in Din Felsefesinde Dinsel Çoğulculuk”, İslam ve Öteki, ed. şılan varlık olan fil, Hick’in noumenal gerçekliğin-
Cafer Sadık Yaran, (İstanbul: Kaknüs Yay, 2001), s. 148-149; İsmail Latif
den farklı olarak, bir şekilde onu tasvir etmeye
Hacınebioğlu, “An Epistemological Analysis Of The Logical Premises Of Plu-
ralism”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.16, (2006), çalışan kör insanların kavramlarını/kategorilerini
s. 21.
40 Reçber, Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Mahiyeti, s. 66. aşan bir varlık değildir.”44 Kaldı ki, aynı fili tasvir
41 Eddy “Religious Pluralism and the Divine: Another Look at John Hick's eden şahısların betimlemelerinin birbiriyle çelişen
Neo-Kantian Proposal”, s. 468; Netland, “ Professor Hick on Religious Plural-
ism”, s. 258. iddialar değil, farklı iddialar olduğunu söylemek de
42 Bkz. Hick, Dialogues in the Philosophy of Religion, s. 63-70, 82; Hick, “Re-
ligious Pluralism”, s. 715-716; John Hick, “ Religious Pluralism and the Divine:
A Response to Paul Eddy”, Religious Studies,Vol. 31, No. 4 (Dec., 1995), s.
417. Bkz. Adnan Aslan, “Dini Çoğulculuk Problemine Yeni Bir Yaklaşım”, 43 Bkz. Hick, “Religious Pluralism and Ultimate Reality”, s. 513-514.
İslâm Araştırmaları Dergisi,S. 4, (2000), s. 27. 44 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 164.
Journal of Islamic Research 2013;24(3) 181
Eyüp AKTÜRK DİNİ ÇOĞULCULUĞUN KANTÇI TEMELİ VE EPİSTEMİK BELİRSİZLİK SORUNU
mümkündür. Çelişen fil tanımlamaları söz konusu tanımlanabilir/adlandırılabilir. Fakat ilahi yansıma-
olduğunda asıl sorun ortaya çıkmaktadır.45 ların bir kısmının birbiriyle uyumlu olmadığı açık-
tır.49 Örneğin, aynı kendinden/bizatihi Gerçek’in
Bu hipotezin önemli mantıksal çelişkiler içer-
bir olan tezahür ile bir olmayan tezahüre, yaratıcı
diği açıktır. Ward’ın haklı olarak işaret ettiği gibi,
olan ile yaratıcı olmayana veya ontolojik bağımsız-
x vey önermelerinin bir şahıs tarafından tanımla-
lığı içeren bir tezahür ile içkin olan bir tezahüre
namadığını/bilinemediğini varsayalım. Söz konusu
aynı anda referans olmasının makul bir gerekçesi
şahsın ‘xve y özdeştir’ sonucuna varması müm-
olamaz. Bu açıdan, Reçber’in işaret ettiği gibi, ken-
kün değildir. Çünkü burada müracaat edilecek hiç-
dinden/bizatihi Gerçek’in doğası belirsiz olup para-
bir özdeşlik ilkesi olmadığı için x’in y ile aynı
doksal bir statüye sahip olduğu için kendinden/
olabilmesi imkânsızdır. Bunu şu şekilde açıklamak
bizatihi Gerçek’in ontolojik statüsü açık değildir.50
da mümkündür: Ben x’in ve y’nin ne olduğunu bil-
miyorum. Dolayısıyla xile yaynı olmalıdır. As- Hick’in bizatihi ilahi Gerçeklik ile kültürel şart-
lında, her iki önermenin ne olduğu bilinmiyorsa lara bağlı olarak tecrübe edilen Gerçeklik arasında
kaçınılmaz/doğal olarak onların özdeş (aynı) veya yaptığı ayrımın bir takım epistemolojik sorunlar
farklı olduklarının da bilinmemesi gerekir.46O ne- içerdiği görülmektedir.Sözgelimi, insanların tecrü-
denle bu analojinin doğru kabul edilmesi duru- besine konu olan Gerçek ile bütün zihinsel/kavram-
munda başka bir sonuca varmak da mümkündür. sal kategorileri aşan kendinden/bizatihi Gerçek
Yani, “tasvirlerin kısmen doğru olduğu sonucu ye- arasında nasıl bir ilişki/bağlantı vardır? Farklı kül-
rine hepsinin yanlış olduğu sonucuna da varılabi- türlerde farklı şekillerde tecrübe edilen Gerçek’in
lir.”47 Bu açıdan analojiye dayanan bu kanıtın çok kendinden/bizatihi Gerçek’in tezahürü (yansıması)
açıklayıcı olmadığı söylenebilir. olduğunu nasıl bilebiliriz? Kendinden/bizatihi Ger-
çek’e ilişkin içeriksel bir nitelemeden yoksun isek
Görüldüğü gibi, kendinden/bizatihi Gerçek
görünen Geçek’in onun tezahürü olduğunu hangi
doğrudan tecrübe edilemediği ve insanın bütün zi-
geçerli (epistemik) ilkeden hareketle ortaya koyabi-
hinsel (kavramsal) kategorilerini aşan bir varlık ol-
liriz? Birbiriyle bağdaşmayan farklı tezahürlerin re-
duğu için o, sadece Hristiyanlıkta Mesih,
feransı aynı Gerçek olabilir mi? İlgili geleneklere
Yahudilikte Tevrat’ın Tanrısı, İslam’da Allah ve
bağlı olarak Tanrı için birden fazla isim kullanarak
Hinduizm’de sonsuz ve kişisel-olmayan Brahman
bunların aynı olduğunu söylemek mantıklı mıdır?
(gibi) olarak tecrübe edilebilir. Dini gelenekler ara-
sındaki derin farklılıklar aşkın gerçekliğin insan- Netland’ın haklı olarak vurguladığı gibi, eğer
larca farklı biçimlerde tecrübe edilmesi ve farklı kendinden/bizatihi Gerçek (noumen) ile insan tec-
tasavvurlara konu olmasından kaynaklanmaktadır.48 rübesine konu olan Gerçek -ilahi personealar- (fe-
Peki, kendinden/bizatihi Gerçek’in doğru tezahür- nomen) arasındaki bağ minimalize edilirse o zaman
leri ile doğru olmayan tezahürleri birbirinden nasıl kendinden/bizatihi Gerçek’in statüsü oldukça be-
ayırt edilecektir? Burada altı çizilecek önemli nok- lirsiz kalacaktır. Sözgelimi, Allah’ın tam olarak
talardan bir tanesi şudur: Söz konusu isimlendir- kendinden/bizatihi Gerçek olmadığı bir durumda
meler bir şahıs için kullanılan değişik (alternatif) kendinden/bizatihi Gerçek’in statüsü neye göre be-
tanımlayıcı kelimelerden oldukça farklı bir duruma lirlenecektir? Böyle bir durumda sadece kendin-
tekabül etmektedir. Sözgelimi x şahsı aynı anda den/bizatihi Gerçek’in mahiyetine ilişkin bir
‘koca’, ‘çalışkan’ ‘uzun boylu’, ‘baba’ vb. kelimelerle belirsizlik söz konusu olmaz; bu durum ayı za-
manda kendinden/bizatihiGerçek’in varlığına iliş-
kin tereddütleri de haklılaştıracaktır.51 Başka bir
45 Keith E. Johnson, “John Hick’in Çoğulcu Hipotezi ve Çatışan Hakikat İddi-
aları Sorunu”, çev. Ruhattin Yazoğlu, Hüsnü Aydeniz, Dinî Çoğulculuk: John
Hick’in Düşünceleri Etrafında Tartışmalar, der. ve çev. Ruhattin Yazoğlu,
Hüsnü Aydeniz, (İstanbul: İz Yay., 2006), s. 76. 49 Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism” s. 259.
46 Ward, “Truth and the Diversity of Religions”, s. 5. 50 Mehmet Sait Reçber, “Hick, The Real and Al-Haqq”, Islam and Christian–
47 Reçber, “Dini Çeşitlilik”, s. 164. Muslim Relations, Vol. 16, No. 1, (2005), s. 9.
48 Rowe, “Religious Pluralism”, s. 141. 51 Bkz. Netland, “ Professor Hick on Religious Pluralism”, s. 261.
182 Journal of Islamic Research 2013;24(3)
Description:2 Bkz. Alvin Plantinga, “A Defense of Religious Exclusivism”, Philosophy of. Religion: An 79 Bundan hareketle, Kur'an'nın muh- telif ayetlerinin akıl