Table Of Content.. Cogito
Uç aylık düşünce dergisi
Sayı 5 Yaz 1995
ISSN 1300-2880
Yapı Kredi Yayınları Limited Şirketi Adına Sahibi: Ömer Kayalıoğlu
Genel Müdür: Hikmet Konuralp
Genel Yayın Yönetmeni: Enis Batur
Sanat Yönetmeni: Mehmet Ulusel
Bu Sayının Editörü: Cem Akaş
.. Yayın Kurulu
Artun Unsal, Enis Batur, Güven Turan,
Mehmet Ulusel, Murat Belge, Samih Rifat
Yayın Koordinatörü: Aslıhan Dinç
Dış İlişkiler Koordinatörü: Zeynep Ögel
Kapak ve sayfa tasarımı: Mehmet Ulusel
Baskı öncesi hazırlık:
Nahide Dikel, Arzu Çakan
Baskı: Altan Matbaacılık Ltd. Şii.
Cogito'da yayımlanan tüm yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Dergide yer alan yazılar kaynak gösterilmek kaydıyla yayımlanabilir.
Yayın Kurulu, dergiye gönderilen yazıları yayımlayıp yayımlamamakla serbesttir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Yapı Kredi Yayınları Ltd. Şii.
. Yapı Kredi Kültür Merkezi.
istiklal Caddesi, 285 80050 Beyoğlu Istanbul
Telefon: (0212) 293 08 24 (4 hat) Faks: (0212) 293 07 23
Bu
SAYIDA:
5 •ENİS BATUR•D ünya Bir Büyük Mağaza
7 • RoBERT HENDRICKSON •Ç erçilerden Görkemli Emporyumlara
20• CAN KozANOGLU •Demokrasinin Beşiği Süpermarket mi?
25 •Z AFER TOPRAK •T üketim Örüntüleri ve Osmanlı Mağazalan
29 •A hmet Mithat Efendi' den Salah Birsel'e Beyoğlu ...
48• RoBERT HENDRICKSON• M acy's Gimbels'a Söylüyor mu?
Reklamlar, Vitrin Sergilemeleri, Mankenler, Geçitler, Noel Babalar,
Ren Geyikleri ve Gelmiş Geçmiş Her Türlü Tanıtım
65. TARIK DEMİRKAN. Doğu Avrupa/
Devlet Merkezcilikten İnsan Merkezli Piyasa Ekonomisine
71 •MURAT BELGE• Londra'da Alışveriş
75• ERCÜMENT AYTAÇ•O rkus'un Önündeki Parıltılı Dünya:
Alışveriş Caddeleri
81• U GUR KÖKDEN •G enç Gibert Mağazası'nın Gizemi
89• J EAN BAUDRILLARD• Bir Tüketim Kuramı Üzerine
103• E RNST BLOCH •Y eni Giysi, Aydınlatılmış Vitrin
107• GıLES FoDEN •C oşkunluk Timsahları
115 •J EAN BAUDRILLARD• Fetişizm ve İdeoloji: Göstergebilimsel Çözümleme
125• A DRIAN FoRTY • Ev İşinden Kazanım
137 •CEM AKAŞ •M igroskop: Türk Süpermarketçiliğinde 41 Yıl
145• A BRAHAM A. MoLES •K atalogtan
147• A BRAHAM A. MoLES •Nesneler Bütünü: Display
157 • JEAN BAUDRILLARD• Kredi
163 • DIDIER GRUMBACH •H azır Giyimde Patlama
175• C.B. MAcPHERSON• Post-Liberal-Demokrasi mi?
189 •HA YRETIİN KARACA•T .E.M.A. Vakfı'nın Kuruluş Gayesi ve
Türkiye'nin Toprak Erozyonu ile Maruz Kaldığı Tehlike
200 •ORHAN DuRu •Hiç Yok
203 •R AGIP EGE• B ilge Karasu İle Ölüm
211 • ETYEN MAHÇUPYAN• Resmi İdeoloji, Siyasal İslam,
Fethullahçılar ve Demokratlar
i.17• SiNAN ÖZBEK •A lthusser'i Okumak
223 • LucıEN FEBVRE• S ivilizasyon Bir Sözcüğün ve
Bir Fikir Öbeğinin Gelişimi
252 • GABRIEL MARCEL •S avaş Etkeni Olarak Soyutlama Anlayışı
257• } ÜRGEN HABERMAS • Hannah Arendt'in İletişimsel Erk Kavramı
269• } EAN LA CoUTURE• Afrikalı Jacques
275 •R .K MEINERS• Diyalektik Ölü Noktada: Orwell, Benjamin ve
Şiirin Güçlükleri
293 •M icHEL LEIRIS •İ mkansız Bataille'd an İmkansız "Documents" a .
299• L ouıs BAZIN• T ürkoloji: Geçici Bilanço
322 • YAZARLAR HAKKINDA
DÜNYA BiR BÜYÜK MAGAZA
ArisBtoiudçei caıu8t3'8nk'uüdnçe bü ikdr ü kkaonl ahriazkm aeçtteıı gt8,5 o'ler
deb ugü"nb üymüakğ azat"a nıbmiınz aes bıiulrfu ka çıyöoyrblsieabr o yaulta" nB an
Marchem"islinanotik tayseırnlae şytainrolmlıemşksa azn ıyoArsurZmia: m anlar'ın,
belbliairş amasdoannür rae tiincsiial nte ü keitniscaaiyn nıtı e razkeifneilne dreinnde
gelebyueg na rsiipm gestiopnuti onpb uib ru çyuükz yıblitlraı rki ghesçemlvi aşdrie
mekik.
Şüpheasnitkezin,kt leargionr alkaunrnud"lapa anza r"lbaarşdlaanyh aedrröa �k ,
nemdveeu ygarkollıekktmtaaif tl r afiiğçsiiah nn elere gereksdiunymuelo mludşu ğu
kesiAnndaidro.yl aun madhaemseınh emenb ütdüenğ işigmelreçreiknhl eerşsbteiirğ i,
çenekütreünn blaerrı ndbıiörrrna enk -aslaaynı laUbrialritru:'H liatridta'nl erden
lyonkeynat levreike nnet -devleBtilzearvnieSsn e el,ç uklOuslmaarndlauınzal yaırpa
gidzeinn chailrikanl anfnadravk ebl eın zöezre lli"kçlaerrvşiepıy a"lza ert "ü rlkaerri
şımıçzıaka Sra.n aDyeiv ripmait lvaekr diğiOnsdmea,n lgıe'lneınnçe akrsşeıl- pazar
çarbkiıl rdiitkm siüyrlgüeip d iysoürrdgiüutp m es-innekie , BüyüPke rCaa ddesi'ni
"BaMna rchpea"r ametirşegseiiitlnm ieçnso fika zzlaam agne rektirmeByuegcüenk,t i.
Türikn sainçıiy ne,rv leyi a baönrnceık leBrüiyyüMlkae ğ,a dzao ğal bitro pylauş ama
mekiniıo lmuşosnamu,i kroaslktoçıpen kazm oer un-çloukğtuad no-ğmdueşm ektir.
BüyüMka ğazad,ü pedöüzzgb üilar r aştaılrmaoanl ıa karraşkı mçıızak ıTyaorri:
him,i mareiksoin,o dmaivsriat,ni ıpşo loijşilvleesev erimi b,o illkieüğ çiü msegnümçe si
bibrl okok'umua ya binro ktakodyaunl duğaunmg uezli çieripğ ine tosluyYoorku z:
yoBkü yüMka ğaza'liaçninnA dmee,r diaka/n'a ponylan'giylat,e Rrues'ydaeT'nüy ra,
kiydee'Hn i ndisutzaann'daı �ıKmaımzydolana: s tiipğedika, n tgeelcleigl öizkl,ü k,
elekttreisktaleyira ek,kaç beık t'mcoer.t�ı,ıg düevilell ii"acF,ıo ,u cauSlatr'kancuaınv" ,
COGİTO, YAZ '95 5
Enis Batur
tüfevğiizm,oa nn tpor,e zerBvaacth"if,'P ıanr titiaç"elCraDer,nhı anzımı err cimek
çor.b.aA.sk ılh aa yaslıeğ dınlaemnagyiancblaiidkrkü tneys ao,n sçuezş itilçiilnidğei
tüketiblemkelryiaiyfl oarvr idtar,i nölzeberöldl eü,m lMearrdkael.ae rtıink,e atrlaerin
sınfıdrad önügyöozrü mRüozl:Me axx,M ıırKan,o rSro,nP yı,n Samri,rn oCff,o nverse
sınıbriskrıo zz modpiollkliuetş athıeypoirmN iazkiiç.te k,kr ,e kadrit tıa,k gseiçti yor
oraedvaee;l dpeons,t acyolnat,a inheirz'msleuatnr ullatu eyloer;ff oankılssalm,aa rla
nabilhieyroşBreü yy.üM ka ğamzıad ünyiaçyeır Diüynoyrma,ıb üyümka ğazaları,
Borgedse'diginiğ" bihi a rhiatrai tiaçniınnd- esdoinrsg"ui zr dapntiacyeıdzi r.
ModernitPeo'snti-nM,o dedrnüiştüen'ünbriiltnreü srrui s,u zvletu ekl bauşo lla
guyçuö zümledmiedyiek,lç eamleıyşeıe ypoeryEldrnaisrrBt :l ochB'aurnt,h Meos'ın,
les'Buanu,d rilRlhaeridm'sFı'onir,nt ,yş 'enyi/ne şyiam/pnaersanteo irlliuşğkuinna
felstefio,p lumbgiölsitmesreglea,br ialşitmıksriemtlaa lpaslrıoay nşa tryııü mz yiıçli n
deO:n lahreır habniBgrüi y üMka ğazak'intsıaanpt ıılsamna,r lbaönlaünm üanldaen
bilirsiniz.
Buy azyıayzım iaçkki unl lankdaılğemımümir ,e kkakeğbıidy,ıa ,z ıtneımniç zeek i
lecbeiğlig ibsaasyıalrmaıac,ka iğnbıau dy eır,.g .iy.i
Dünyaar tbıiBkrü yüMka ğaza.
Enis Batur
6 COGİTO, YAZ '95
ÇERÇİLERDEN
GÖRKEMLİ EMPORYUMLARA(*)
Robert Hendrickson
"Daha çok satın alın, şimdi satın alın ve mutlu olun!", yüzyılı aşkın bir süredir on
lann sloganı olagelmiştir; ekseriya Amerika'nın en güzel binalannda yer alan ve çevresi
nefis manzaralarla bezeli bu ticaret merkezleri müşterilerini hayal ülkesine salıverir,
pembeye boyanmış fillerin geçtiği gösteriler süredursun, Noel Babalar uçaklardan para
şütle atlayıp çocuklan dizlerinde hoplatırken ... donanma fişekleri parıltılar saçar, rock
orkestralan yeri göğü çınlatır, devasa orglar yankılanır, milyarlarca dolarlık satışları
kaydeden elektronik otomatik kasalar bip biip biip bip/erken, onlara HER ŞEYİ sunarlar.
Amerikan büyük iş aleminin kuşkusuz en "Barnumesk"i olan büyük mağazalarda
kuş sütünden maada her şey sahn alınabilir. Hatta, geçenlerde Mayc's'e girip komple
bir krallık siparişi veren adamın deli sayılmadığı dahi rivayet edilir. O adama derhal, şu
anda ellerinde satılık bir krallık mevcut olmadığı, ancak Macy's'in ona bir dukalık ya da
bir prenslik ya da hatta Avrupa'run bir köşesine sıkışmış küçük bir cumhuriyet bulabile
ceği söylenmiş. Nitekim, azımsanmayacak sayıda insan, pek özel eşyaları bulundur
makla nam salmış bir büyük mağazanın sunduğu aşağıdaki "gerçekten benzersiz" ka
lemlerden kimilerini satın almıştır:
• Som gümüşten bir "think tank", film projeksiyonundan müziğe ve konuşulanları
dikte ettirmeye dek seçenekleri olan tam ayar gümüşten bir delikli kart sokularak giri
len, yüzde yüz ses geçirmez bir mahremiyet kapsülü sadece 800.000 $ .
(•) Rubcrt Hcndricksun, Thr C:rımıl ı:rr,,ıorumu, llıiHO
CoGiTo, YAz '95 7
J<olırrl J lr11drwt•1111
• Himalaya dağkeçisi yününden dokunmuş son derece ince bir kumaştan mamul
erkek ve kadın giysileri. Bu malzemenin dünyanın en nadir ve pahalı kumaşı olmasının
nedeni, keçilerin dağ yamaçlarında yem ararken çalılara takılarak bıraktıkları kılların
toplanmasını• gerektirmesidir.
• Gerçekten önemli bir yatırım olarak bir avuç takısız elmas kesesi; kimisi yuvar
lak, kimisi armudi, kimisi de beyzi ya da yeşim. Elmaslar özel bir güderiden yapılmış
bir kese içindedir, ve 14 K altından bir bağcıkla birlikte sunulur. Bu değerli ve de güven
li "sota"nın ederi: "koleksiyondaki taşlara bağlı olarak" 50.000 $ ile 250.000 $arasında.
• Birleşik Devletler'in tescilli ilk yüzde yüz safkan buffalo sürüsünün (dişi ve er
kek) Bizon buzağıları. American Buffalo Association'un soy şeceresinin saflığını doğru
layan sertifikasıyla birlikte damızlık buzağılar. Birleşik Devletler' deki herhangi bir yere
teslim edilir. Çifti: 11.750 $.
• İdeal omlet tavası -som altından mamul. Altın yüzeyin altı, gümüş hariç en etkili
ısı ileticisi olan paslanmaz çelik contalı. Sapı gülağaandan, kutusu Fransız meşesinden,
dört libre yermantarı ile dört düzine çift sanlı yumurta ve 8 inçlik omlet tavası üzerine
belgeler içeren bir yazı. Sadece 30.000 $.
• Cenabı Hakkın tüm bu cafcaflı materyalizme pek hoş gözle bakmadığına inanan
kimseler için bir Nuhun Gemisi. Doksan iki memeli ve 10 sürüngen hayvanla 26 kuş, 14
balık ve 38 sinekten başka, bu geminin bir Fransız aşçısı, bir İngiliz valesi, bir İsveçli ma
sajcısı, bir Fransız kadın hizmetçisi, bir İtalyan terzisi, bir İngiliz müze/kitaplık uzmanı,
bir Park Avenuelu doktoru ve bir Texas A& M veterineri de vardır. Yalnızca varlıklı pe
simistlerin siparişleri kabul edilir, ederi 588.247 $(FOB Ağn Dağı).
Elbet, bunlar çeşitli Neiman Marcus Noel kataloglarından (ayrıntılar daha sonra)
ve birçoğu da kelimesi kelimesine dünyaca ünlü eğlence kitaplarından alınma. Ancak
bunlar, Amerika'nm bütün görkemli ticaret merkezlerinde sunulanların unutulmaz
abartılarıdır. Örneğin, Marshall Field, şark halılannın yeniden dokunarak onanlmasını
ve hatta belli başlı birçok müzenin teşebbüs dahi etmeyeceği tablo çerçevelerindeki alçı
süslemelerinin restore edilmesi işini bir hizmet olarak sunmaktadır. Macy's, Bloomings
dale's ve daha başka büyük mağazalar !ibresi 200 $'lık pate de foie gras ve havyar gibi
yiyecekleri, kışın yanın pinti 6 $'lık enfes ahududuları ve Jonghe karidesleri, quiche Lor
raine ve bouillabaisse gibi "dondurulmuş hazır yiyecekler''i bulundurarak birçok şarkü
teriyi gerilerde bırakırlar. 1. Magnin's, Altman's ya da Bergdorf Goodman mağazalann
da dolaşırken bir Suudi prensesinin birkaç saat içinde 30.000 $ değerindeki giysileri alı
verdiğini, bir Texas petrolcüsünün, biri kansına, biri kızma birisi de metresine olmak
üzere üç vizon kürk satın aldığını-ya da pejmürde kılıklı bir kadının bir Picasso gravü
rü almak amacıyla bir tomar 100 $'lığın arasından birkaç yüzlük banknotu çektiğini gör
meniz mümkündür. Müşteriler, demir attıklan büyük mağazalarda ya da kent ya da yö
rekentlerdeki alışveriş merkezlerinde kiliseye ya da üniversiteye, oy vermeye, bankaya,
kan vermeye, bir doktora, dişçiye ya da psikiyatra gidebilirler, tiyatro oyunlarını ya da
konserleri izleyebilirler, yüzebilir, patinaj yapabilir, koşabilir, güzel yemekler yiyebilir,
(•) Burada, insanlık kültürünün coğrafi, ulusal ya da dinsel sınırlar içine hapsedilemezliğinin ilginç bir örneğini görmekteyim: Yıllar
ônce, Orta ve Bab Asya kültürlerinin kimi metinlerinde (örneğin, Beelzebub's Tale:s to His Grandson, G. 1. Gurdjicff, 3 cilt, Rout
ledge &ı: Kegan Paul, London and Henley, 1950) "Bilgeler Bilgesi Mullah Nassr Eddin ya da Hodja Nassr Eddin" adlı her sözü bir
hikmet taşıyan, inaanlan gülmekten kabltan ve Asya kıtasının her ülkesinde bilinen söylencesel bir bilgeye değinildiğini görmüş
tilin. İnsanlığın geçmişine ilişkin herhangi değerli bir olguyu, bu ister bir yemek pişirme yöntemi olsun, ister Nasrettin Hoca gibi
bir bilge olsun, sahiplenip kendi tekeline almaya çalışmayı bir olgunluk olarak göremiyorum. Nasrettin Hocs'nın borcunu öde
mek için evinin önünden geçen keçilerin çalılara takılan kıllarını toplayıp eğirerek öreceği giysileri satbktan sonra borcunu
ödeyeceğine ilişkin fıkrası, şimdi gözümüzde bambaşka boyutlar kazanmıyor mul (Ç.N.)
8 CoGiTo, YAZ '95
ÇrrçilcrJeıı Gorkrıııli ı:1111ıııryıu11/ıırıı
hatta lüks ortamlarda sevişebilir ve yaşayabilirler. Her ne kadar bu mağazalarda bir za
manlar her çeşit cenaze levazımatı ile matemzede ailenin tüm fertlerinin giydiği siyah
krepten yas giysileri için kullanılan çağdaş edebikelam "kara eşya" bulunduruluyor
idiyse de, müşterilerin artık oralarda bulamayacaklan tek hizmet cenazeye ilişkin eşya
dır.
Ne var ki alışveriş yapan her insanın içindeki kelepir avcısı da ihmal edilmiş değil;
emporium (emporyum) denilen bu görkemli ticaret merkezleri her zaman "herkese her
şey" olagelmişlerdir, ve Bana Kuşağı olası her bir mahalden, yaşamın her bir kesimin
den onlara doğru sürü sürü akın etmektedir. Filene's Automatic Bargain Basement gibi
maruf büyük mağaza kelepir eşya bodrum katları, Hafif Tugay'd an bu yana en ölümcül
hücumlara maruz kalmış, ve gediklilerinden bazıları perakendecilik ders kitaplarından
ziyade psikolojik metinlerin dipnotlarında anılagelmiş bulunmaktadır. Bloomingsda
le'in başkanı Marvin Traub, büyük bir mağazanın kelepir eşya bodrum katındaki işinin
ilk gününü şöyle anımsıyor: "Bir müşteri bana yaklaşarak, 'Ucuz pamuklu giysilerin de
neme kabini nerede?' diye sordu. Deneme kabini falan olmadığını söylediğimde, kadın
derhal gözümün önümde soyunmaya başladı. Bu problem kuşkusuz Harvard'ın işletme
müfredat programında asla yer almamıştı."
Bütün bu şaşaanın ortasında, onun büyüsüne kapılanlar isteklerini tatmin eder,
lüks içinde yüzer ve borca batarlarken (zira günümüzde sadece müzelik vatandaş peşin
para öder), Cennet vahim problemlerle doludur. Teşhirciler, röntgenciler, hırsızlar, soy
guncular, kapkaççılar, çocul< kaçıranlar, köpek kaçıranlar ve envai çeşit dolandırıcılar
öteden beri büyük ticaret merkezlerini kasıp kavuragelmişlerdir. Mağaza psikologlarını
uğraştıran-bir uçta, apar topar cehennemden düşmüşçesine güvenlik görevlilerinin ya
nından sinsice sıvışıveren elinde torbası acınası kadın ... ya da bir alışveriş merkezinin
açılışı sırasında Vali George Wallace ile Senatör Benjamin Jordan'a saldıran kaçıklar ... ya
da siyasi amaçlı olsun olmasın bütün çılgın bombaalar ... ya da, odasında bulunan bir
kağıda bir zamanlar Yonkers'teki Cross County Shopping Center mağazalarını adım
adım inceleyen-"Ordaki mağazalarda ayağımı basmadığım hiçbir köşe kalmamıştır.
Ben oraya dost bir yüz görmek için gittiydim ama bir tane dahi bulamadıydım .... keşke
bi makinelim olsaydı .... "--44 kalibreli katil David Berkowitz gibi dengesizler de hakeza.
Gene de büyük mağazalar hayatta kalmışlardır ve kalacaklardır, tıpkı onca iftira
lardan, vitrinlerinin taşlanmasından, palazlanmaya başlayan küçük tacirlerin yangın
bombalarına tutulmasından sonra hayatta kaldıkları gibi, tıpkı Avrupa'nın grands maga
sinslerinin II. Dünya Savaşı'nın enkazı üzerinde gelişmeye başlaması gibi, Amerika'nın
görkemli emporyumları da kentsel bozulmayı atlatarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Artık bir Amerikan kurumu olarak büyük mağazalar esatiri bir nitelik kazanmışlar ve
bir yüzyıl geçmesine rağmen büyüleyiciliklerini hala yitirmemişlerdir. Büyük mağazalar
ile onların hükmettikleri ve kendi başlarına birer "dev" büyük mağaza olan alışveriş
merkezleri günümüzde Amerikan uygarlığını temsil etmektedir; hatta, bazı toplumbi
limciler, birçok yerde "mali" denilen bu alışveriş merkezlerinin artık o yöredeki toplulu
ğun bir parçası değil de, o yöredeki topluluğun ta kendisi olduğuna inanıyorlar. Araştır
malar, gerek erkeklerin gerekse kadınların oralarda bekar barlarında ya da diskolarda
bulduklarından daha fazla arkadaş bulabildiklerini, oraların gençlerin tercih ettikleri
buluşma yeri olduğunu ve oralarda gezinmenin Amerika'nın en sevilen eğlencesi seksle
eşdeğerde tutulduğunu göstermiştir. Zaten onların, kale gibi duvarların çevirdiği vasi
alanlarında yer alan harikalar arasında dolaşan milyonların muhayyilesi üzerindeki et
kisi herhangi bir azalma emaresi göstermemektedir; onlar, bir gözlemcinin dediği gibi,
CociTo, YAZ '95 9
/fobrrt llrııılrırAsıııı
"handıysa yaşamın bütün işlemlerinin yerine getirilebileceği mahaller", insan bedenleri
nin ve evlerinin tepeden tırnağa donatılabileceği ve en azından tüm özdeksel duaların
bir bedel karşılığında kabul edilebileceği yerler olarak kalmaktadır.
Ne tuhaftır, milyonlarca düşün gerçekleşmesini sağlayan ve milyarlarca dolar ka
zanan (sırf Sears'ın yıllık satışları brüt milli hasılanın yüzde birine eşittir) bu görkemli
emporyumlann kökleri ilk bakışta o epey harcıalem görünen kırsal kesim çerçilerine ve
kasaba bakkallarına uzanmaktadır. Bütün bu tür kasaba bakkallarının ilkleri arasında,
akla gelen her şeyi satan, aşağıdaki gibi "ilanlarını" hançerelerinden ünleye ünleye, mal
larını evden eve taşıyan gezici çerçilerin kamburlaşmış sırtlarında kurulmuş olanlar sa
yılabilir:
Bakraç leğen kovalar
Düğmeler kurdelalar
Tedavi de ederiz
Kalmaz hiçbir derdiniz!
Amerika' da perakende satıcılığın en primitif başlangıçları işte bu ilginç sokak satı
cılarından, onların pazarcılığa ve paranın kendisini görmeye ona dukunmaya ve onun
şıkırtısına olan aşklarından kaynaklanmıştır. Onların güçlü sırtlan ola ki, kelimenin en
geniş anlamıyla, ilk büyük mağazalardı. En eski zamanlardan bu yana, eski Yunan'da,
Roma'd a ve ortaçağ Avrupasında, hayvan sürülerinin geçit yollarını ve Amerikan vahşi
doğasında Kızılderililerin açtığı patikaları izleyen bu çerçiler mallarını bağırarak tanıta
tanıta birbirinden uzak kırsal yerleşim merkezlerini dolaşıp durmuşlardır. En azından,
daimi bakkallar her yerde onları bir yerde yerleşerek satış yapmaya başladıkları zaman
onların heybelerinden ortaya çıkmıştır. Denilebilir ki onların heybeleri, "reyonlara" ay
rılan ilk "mağazalar"dı, zira içlerindeki eşyalar özenle ayrılmış değiller miydi: düğmeler
ve kurdeleler, iğneler ve iplikler, İnciller ve barut kutuları, kocakarı ilaçları ve satmak
için getirdikleri başka ne varsa.
Çerçilerin tam olarak ne kadar eskilere uzandığını kimse bilemiyorsa da onların ilk
çağlardaki varlığı bugün çeşit çeşit mallar bulunduran geniş ve şaşaalı bir mağaza için
kullanmakta olduğumuz tumturaklı emporium sözcüğünden anlaşılmaktadır. Bu sözcük
Yunanca emporiondan çıkmıştır ve "tacirlerin bir araya geldikleri yer'' demektir, zira Yu
nancada tacir emporostur ve en (de, da) önekiyle porous (seyahat) sözcüğünün birleşme
siyle oluşturulmuştur-demek ki ilk tüccarlar memleketi baştan başa dolaşan gezici çer
çiler ya da işportacılardı.
Çerçiler* (bu sözcüğün İngilizcedeki bir başka karşılığı olan peddler, Eski İngilizce
deki ped, "sokak sokak çığırarak satılacak eşyaların konulduğıı bir torba" sözcüğünden
türetilmiştir), hemen hemen gittikleri her yerde "fesat ruhlu şahıslar" olarak bilinirlerdi,
Amerika' da da öbür yerlerdekinden daha fazla seviliyor değillerdi. Çerçilere ilişkin en
eski belgelerden biri, "Goody Gent'i iki kez öptüğünden naşi" direğe bağlanarak kamçı
lanma ve ayaklarının sıraya bağlanmasıyla teşhir cezalarına çarptırılan Richard Graves
adlı bir gezici satıcıdan söz eder. Amerikan insanını inceleyen bir gezgin 1833'te şunları
yazmıştır: "Tüm Yankee Gezici Satıcıları soyu, düzenciliğiyle ün salmıştır. Her yıl onlar
dan binlercesi, insanlara yalan söylemek, onları dolandırmak, aldatmak ve kafeslemek,
kısacası ailem edip kallem edip yasaları ihlal etmeksizin kılıfına uydurarak komşuları
nın mülküne konmak amacıyla dolanır dururlar.
(•) Ne ilginçtir: İngilizcL>deki hawker (mallarını sokak sokak ge-L:en VI.! bağırarak duyuran sahcı), to hawk (çığırtmak) fiilinden
türetilir; TürkçL>deki karşılığı olan çerçi ise,"ses, bildiri, haber" anlamlarma gelen Moğolca car süzcüğünden türetilmiştir (çar
çı/çcrçi) !Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İsmet Zeki Eyüboğlu, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 19881. (Ç.N.)
10 CoGiTo, YAz '95