Table Of ContentAHMET HAŞlM
Bize Göre
Gurebahane-i Laklakan
Frankfurt Seyahatnamesi
Hazır lı yan
Mehmet Kaplan
DEVLET KiTAPLARI
MİLLİ EGİTİM BASIMEVİ - İSTANBUL 1969
1000
TEMEL
ESER
17
Mil11 Eğilim Bakanlığının 6/VIII/1969 tarih ve 135 sayılı mu
cipleri, Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürlü
ğünün 6/VIII/1969 tarih ve 13056 sayılı emirleriyle birinci defa
olarak 20.000 adet basılmıştır.
Kitaplar, insanlar arasında düşünce ve bilgi
leri, inanç ve duyguları yayan, zeka ve kültürün,
ilim ve sanatın, değer hükümlerinin dünya öl
çüsünde paylaşılmasına ve zaman içinde deva
mına yardım eden vasıtalardır. Kitaplar, bir mil
letin kültür değerlerini dünden bugüne taşıyan
varlıklar olarak milli kültürün temel taşları ve
aynı zamanda insanlığın paylaştığı ilim ve fikir
dünyasına açılan kapılardır.
Bu vasıflarİyle kitaplar, milletierin ve in
sanlığın zekasma ve kültürüne büyük tesirleri
bakımından medeniyetleri yayan ve tarihi yapan
kuvvetlerin başmda gelir.
Eski çağlardan beri yazılan kitapların değer
leri çok değişik olmuştur. Yazıldıkları yakın çev
re ve zaman içinde bile, pek az okuyucunun il
gisini çekebilen kitaplar yanında, uzun yıllar ve
hatta asırlar boyuıica zevk ve istifade ile okunan
ve dünya ölçüsünde rağbet gören kitaplar var
dır. Bir milletin veya insanlığın fikir ve kültür
hazinesini teşkil edecek kitaplar temel kitap de
ğerini kazanır.
Kitabın eğitim ve kültür bakımından değe
rini gözönünde tutan kalkınma planımız, üstiin
vasıfta eserlerin hazırlanıp yayılmasına da özel
bir yer ayırmıştır.
Eski Türk Yazarlarınin eserleri, yeni nesil~
lerin anlayacağı gibi sadeleştirilerek basılacak,
Batı kültürünün temel eserleri dilimize çevrile~
rek yayınlanacaktır. Bu suretle İkinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı Dönemi içinde bin ciltlik bir te~
mel ;serler kitaplığı vücuda getirilmesine çalışı~
lacaktır.
Böylece bir temel eserler serisinin kültür ha~
yatımıza yapacağı hizmetin değeri büyüktür.
Bir taraftan alfabe değişikliğinin ve dilde özleş~
me akımının zaruri olarak nesiller arasında mey~
dana getirebileceği boşlukları doldurmak müm~
kün olacak ve böylece milli kültür mirasımızın
yeni kuşaklara intikali sağlanacaktır. Diğer taraf
tan bütün İnsanlığın ve medeniyet dünyasının
müşterek malı haline gelmiş olan ilim, kültür ve
sanat hazinelerinden yabancı dilleri bilmeyenler
de faydalanabil eceklerdir.
Bilhassa bügünün dünyasında, çağımızın
istediği insan şahsiyetinin teşekkülü bakımından,
kitabın değeri daha çok önem kazanmıştır. İnsa~
nın tabiat karşısındaki gücünün temelini teşkil
eden ilim ve teknoloji gibi, insanın kendi kendi~
sini tanıması ve geliştirmesi bakımından büyük
bir kaynak olan felsefe, edebiyat ve sanat eğitimi
de bir seçkinler zümresinin imtiyazı olmaktan
çıkmıştır. Milli Eğitim davasını sadece bir okul~
lar meselesi sayan dar görüşün ötesinde, vatan~
daş eğitimini her bakımdan sağlayacak bir d~
let anlayışını, bütün batılı ülkelerde olduğu gibi,
biz de benimsemiş bulunuyoruz. Bu eğitim, özel
yayınevlerinin kendi imkan ve ölçülerine bıra
kılamayacak bir şümul ve mana taşır.
Milli Eğitim Bakanlığının ele aldığı temel
kitaplar yayını, milli kültür ve sanatımızın de
ğerlerini, ilim ve sanat dünyasının müşterek ha
zinelerini Ti.irk okuruna ulaştırmakla, bugünkü
ve yarınki nesillerin düşünce ve zevk olgunlu
ğuna katkıda bulunmuş olacaktır. Her bakımdan
güzel neticeler vadeden bu teşebbüse fikir, sa
nat ve ilim adamlarımızın yardımcı olacaklarını
ümit ediyorum.
Memleket fikir hayatına kazandırmak iste
diğimiz değerler bakımından iyi seçilmesi gere
ken temel kitaplar, okul öğrenimini desteklemek
ve tamamlamak, Türk gençliğinin kabiliyetleri
nin geliştirilmesini ve bütün vatandaşlarımızın
faydalanacağı bir temel kitaplığın teşkilini hedef
almaktadn.
Süleyman Demiı·el
BAŞBAKAN
Bir milleti, millet olarak yaşatan ve şahsiyet sahibi
kılan en esaslı unsur, milli kültürdür. Kaynağını o mille
tin tarihinden, dil, din, ahlak, sanat ve geleneklerinden
alan milli kültür, milli dayanışmanın, birlik ve beraber
liğin temelidir.
Milli kültür, milli şuuru yaratır. Milli şuurunu kay
beden milletler, teknikle ilerleseler dahi, benliklerini ve
istiklô:Ilerini koruyamazlar.
Bu sebeple, milli varlık ve istiklô:Jimizin temeli
olan kültürümüzü yaratan, şekil ve muhtevası ile Türk
milletine şahsiyetini kazandırmış olan fikir ve sanat eser
leriyle, insanlığın müşterek malı sayılan fikir ve sanat
eserlerini çağdaş ilim ve tekniğin değerli mahsullerini
aziz millelimize sunmak, milli şuurumuzu daima canlı
ve uyanık tutmamızın ilk şar!ıdır.
Bin Temel Eser fikri, böyle bir anlayıştan doğmuş-
tur.
Bin Temel Eser, konuşulan. yaşayan, canlı Türkçe
ınizle hem milli kültürümüzü yağuran düşünce ve duygu
dünyamızı aksettirecek, hem de Batı'nın ilim, fikir ve
teknik alanlarındaki görüşlerini yurdumuza getirecektir.
Netice olarak, Bin Temel Eser, milli şuuru besleye
rek, geçmişten kuvvet alıp geleceğe tön verecek iyi va
tandaş, iyi insan yetiştirmede büyük yardımcı olacaktır.
llhcmıi ERTEM
Milli Eğitim Bal,am
" Şair ne bir hakikat habercisi, ne bir belagatli insan,
.ne de bir kanun koyucusudur. Şairin dili "nesir" gibi
.anlaşılmak için değil, fakat · duyulmak üzere vücut bulmuş,
;musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, orta
•bir dildir".
"Şiirde her şeyden önce elıemmiyeti haip olan kelimenin
.-manası değil, cümledeki telaffuz kıymetidir. Şairin hedefi,
.her kelimenin cümledE:ki yerini, diğer kelimelerle olacak do
kunma ve çatışmadan ve esrarlı birleşmelerden doğan tatlı,
mahrem, havai veya haşin sese göre tayin ve çeşitli kelime
jlhenklerini mısraın umumi gidişine uygun kılarak dalgalı,
.akıcı, karanlık veya aydınlık, ağır veya sür'atli duygulara,
>kelimelerin manası üstünde, mısraın müzikal dalgalanışından
·tesiri sınırsız bir ifade bulmaktır".
Şiiri muhtevasından çok, ince bir dil yapısı olarak
_gören bu düşünüş tarzı, Batı'da sembolist şairler tarafından
müdafaa edilmiştir. Haşim bir yazısında bu görüşü ilk def'a
{}alatasaray Sultanisinde hocası olan Ahmet Hikmet'den duy
.duğunu söyler. Daha sonra kendisi Batılı sembolist şair ve
tenkitçileri okuyarak bu görüşü derinleştirmiş ve yıllar boyu
.-deneme yapmak suretiyle başarılı neticeler elde etmiştir.
Haşim'in güzel şiirleri en azından on beş yıllık bir ça
;hşmanın mahsulüdür. Sayıları fazla olmayan bu şiirleriyle
Haşim, II. Meşrutiyet devrine hakim olan basit, sığ ve ge
·veze şiir akımını değerden düşürmüştür. Onun Türk şiirine
_yaptığı en büyük hizmet, san'at için daima tehlikeli olan
muhteva tahakkümüne karşı, "yapı" ve "güzellik" in üstün-
1üğünü ortaya koymuş olmasıdır.
Haşim'in nesirleri de şiirleri kadar sevilmiş ve takdir
·edilmiştir. Ali Canip, "Bize Göre" kitabı çıktığı zaman yaz
.ıdığı bir makalede Haşim'i "çağdaş Türkiye'nin en orijinal
bir üslupçusu" olarak över ve onun yazılarının "bugünkü
nesrimizin en güzel nümunesi" olduğunu ileri sürer. "Frank
-furt Seyahatnamesi" nin neşri dolayısiyle kendisi de de
ğerli bir şair ve nesir ustası olan Ahmet Harndi Tanpınar,
•onu "türkçenin en güzel eserlerinden biri" olarak takdim
,eder. Tanpınar, Haşim ve nesrini değerlendirirken yazar ve
~serin in başlıca vasıfları m belirten şu sözleri kullanıyor:
III
"Bu zengin nesrin göz kamaştırıcı fantezisi" "eşya ve in
sanları en fevkattabiiyye hakikatlerinde yakalayan dikkat
ve tahliller", "bütün cehitlerini zamanın fevkine çıkmak için
sarfetmiş bir zeka. .. "
Haşim'in Galatasaray Sultanisinden arkadaşı olan Alı
dülhak Şinasi Hisar, Haşim'in nesri ve onları nasıl yazdığı
hakkında şöyle diyor:
"Ahmet Haşim'in ince, zarif, nükteli, san'ath, işlenmiş,
kadife gibi yumuşak ve açılmış çiçekler gibi olgun nesrini
medh için ne söylense belki az gelir. Ekseriyetle pek zeki
ve bazen de için için müstehzi olan bu nesir hakikaten ne
güzeldir! Ahmet Haşim bunlarla "Bize Göre" hisler ve fi
kirler yazmıştı. Ahmet Haşim'in bunları ne ernekle yazdığım
bilirim. Başının meyvesini olgunlaştırarak koparıp harice
vermek ne zordur! Hatırlıyorum, Ahmet Haşim, İkdam'da
bir "Bize Göre" parçasını fikrinden ve kalbinden süzülen
bir madde gibi sızdıra sızdıra bütün yarım gününü geçire
rek, akşama doğru, müşkülat ile bitirir ve imzalardı. En
ev-vel yazdıklarını birer birer herkese, İkdam'ın her muhar
riı·ine ve her gelen misafirine okurdu. Hepsinden bir tav
siye, bir fikir, bir his almağa, her yeni kıraati üzerine bir
tashih daha yapınağa çahşırdı. Sonra Ali Naci Bey'e okur,
ondan da bir az tuz, biber isterdi.
Bir gün kendisinin yanlış ve mübalağalı tefsir edilmiş
bir fıkrasının Times gazetesindeki akisleri münasebetiyle
galiba Yunus Nadi Bey'in bir makalesine cevap yazıyordu.
Kapıdan girdiğımi görür görmez memnuniyetle gülümsedi
ve mu tadının hilil.fında bir mülayemet, ünsiyet ve sükunet'le:
"Siz bilmiyorsunuz bugün buraya sızi Allah gönderdi!" dedi.
Yunus Nadi Bey'e verdiği cevabı benim de birkaç noktadan
tedkik ve tahlil ile muvafık bulmaını istiyordu.
Hatta böyle bir cevap teşkil etmeyen parçaların bile ne
kadar zahmetle yazılıp kaç tashihten geçtiğini daima gör·
düm. Denilebilir ki Ahmet Haşim'in fıkrasını y'lzacağı gün
ler bunun ta bittiği akşam saatine kadar, indinde dünyanın
başka hiç bir hadisesinin zerre kadar mana ve ehemmiyeti
kalmazdı. Bir gazete idarehanesinde bulunduğu için bazen
birdenbire nıühimce bir haber herkesin alakasını uyandıran
IV
bir dalga halinde gelir muhiti sarsardı. O zaman Ahmet
Haşim kendini ihmal ettirerek işini sekteye uğrattıran bu
hadiseye kızar, muğber, müteessir olur, kendini hayatın yeni
bir cilvesiyle mağdur görürdü".
Haşim nesirlerinde öyle zannediyorum ki, fikirlerinden
birçoğunu benimsediği Alain'in "Propos" larını örnek tut
muştur.
Haşim'in nesirleri de fransız filozofunun küçük sohbet
yazıları gibi kısadır. Tek bir görüşü ihtiva eder. Mücerret
değil, müşahhastır, yani ya bir objenin tasvirine veya bir
hayale dayanır.
Haşim'in nesrinin Alain'inkinden farkı, Alain'in bir
filozof, Haşim'in ise bir şair ve fantezi adaını oluşudur.
Alain'in her biri kendi içinde bir bütün teşkil eden küçük
sohbetleri içe sindirilmiş zengin bir kültüre ve insicaınlı bir
hayat felsefesine dayanır.
Haşim bir "fikir adamı" olmaktan ziyade fikirler ve
hayallerle oynayan bir şairdir. Yazılarının arkasında bağ
lantılı bir hayat görüşü yoktur.
Fakat bu yazılar estetik bakımdan şiirleri kadar değer
lidir. Onların başlıca vasfı da, Haşim'in şiirleri gibi, geve
zelikten uzak, derli-toplu olmalarıdır. Haşim bu yazılarında
her cümle ve kelimeyi, hesaplı olarak kullanmıştır. Dar
şekil, Alain gibi, Haşiın'i de bir ınuhteva temizliğine götür
müştür. lVIübalil.ğasız olarak iddia olunabilir ki, türkçede
Haşim'in bu fıkraları kadar "dolgun" yazı yazılmamıştır.
Bu yazıların bıraktığı ilk intiba, fikri, az kelime ile
ifade etmek, yeni, şaşırtıcı ve güzel bir tesir uyandırmaktadır.
İhtiva ettiği güzel tasvirler ve hayaller bu nesirlere
estetik bir değer verir. Onların fiziki bakımdan başlıca vasfı
basmakalıp görüşlere aykırı olmasıdır.
Basmakalıp fikirler insan düşüncesini uyuşturur. Ha
şim'in nesirleri bizi güzel ve tatlı bir şekilde uyandırır. Bu
nesirlerdeki kesafet, dolgunluk, tasvir gücü, hatta fantezi
ve ince alay, nesir san'atında daima hoşa giden özelliklerdir.
Bu kitapt:ı Haşim'in üç eseri, "Bize Göre", "Gureba
hane-i Laklakan" ve "Frankfurt Seyahatnamesi" bir araya
Description:milletine şahsiyetini kazandırmış olan fikir ve sanat eser- leriyle, insanlığın müşterek patlayacak kadar taze kanla dolu bir tahtakurusu, odayı bir anda dolduran . Başımızı çevirdik: İki büyük fıstık ağacı arka- ınndan kırmızı bir ay,