Table Of Content9
KÖZKAMANLAR Kırgız halkının dünyaca bilinen destanı
Manas'ta kardeş halkın uzun asırlar boyu
başından geçen olayların yankısı,
gerçekleştirilen işlerin kıymeti, dünya- yaratılış
hakkındaki duyguları, ebediyen kaybolmayan
bağımsızlık özlemi, gelecekle ilgili hayalleri
oldukça güçlü bir şekilde belirtilmektedir.
Manas destanının tanıtıcı, eğitici, estetik önemi
tarihin kendisi kadar derindir. Her okunduğunda
onun yeni özellikleri ve incelikleri açığa
çıkmaktadır. Bu destanda halk şeceresinin
kronolojisi verilmemekle birlikte, bir çok
meselenin felsefi düğümü, bir çok değişimin
özeti, destansı motifler mübalağalı fakat
görkemli bir şekilde toplanmıştır. Öyle motifler
vardır ki hayat gerçeğinin beklenmeyen
sürprizlerine insanları inandırır. Bu yankıların
yaşanan devirle birlikte yok olmayıp, birtakım
değişikliklerle her dönemde tekrarlanması
insanları hayran bırakır.
Bu açıdan biz, Manas'ın desturlu, önemli
o-laylarının içinden sadece bir tanesi üzerinde
görüş bildireceğiz.
Bu olay destanın "Közkamanlar" diye
adlandırılan küçük fakat oldukça önemli
özellikle incelenmesi gereken bir bölümü.
Destana bir göz atınca "Közkamanlar"
hikayesinde anlatılan olayların ve insanların bu
günkü Kırgız ve Kazak kavimleriyle doğrudan
bağlantısı olduğu görünüyor. Bu gerçek, halk
arasında bölücülük çıkarıp, ev içinde ev diken
(huzursuzluk yaratan), dış düşmanların maşası
olup öz vatanına düşmandan fazla zarar veren
vefasızlığın açığa çıkmasıdır.
Meselenin esasının iyi anlaşılması için,
Manas'ın "Közkamanlar" olarak adlandırılan
bölümünün mazmununa dönelim.
Şiddetli bir savaşta, Manas'ın babası
Yakup'un ağabeyi Hüseyin, Kalmaklar'ın* eline
düşüp esir olur. Hüseyin, götürüldüğü yerde bir
Kalmak kadınla evlenir ve altı çocuğu olur.
Çocuklar Kalmak dilini öğrenirler, Kalmak adet
ve geleneklerine göre eğitilirler. İşte bu
durumdan Kangay'ın** savaşçısı Esen Han
faydalanarak "Közkamanlar" olarak
adlandırılan Hüseyin'in oğullarım Kırgız
Prof. Dr. Rahmankul BERDİBAY ülkesine gönderip Kırgız mem leketini içten
Ahmet Yesevi Ü. Öğr. Üyesi çökertmek ister. Esen Han, Manas'ı
_______________________________________
Kazak Türkçesinden Aktaran
Günhan KAYHAN
bilig-3/Güz’96
10
açık bir savaşta yenemeyeceğini bildiği için, Akraba diye arayıp geliyoruz.
Kırgız'ı Kırgızla karşı karşıya getirip maşa Kaburgamız büküldü,
kullanır. Esen Han kendi yüreğini serinleten Baldırımız uyuştu
intikamım şöyle anlatır: Yiğit seni ne zaman göreceğiz. "
diyerek gerçekten Kırgız ülkesini özlemiş
Manas'ın ününü silmeyince
gibi hasret bildirirler.
Duman gitmez yerimden,
Huzursuzluk gitmez ülkemden. Halkının koruyucusu, hakanı ve önderi olan
Öflcemi alevlendireyim, Manas, uzaktan gelen akrabalarım hürmetle
Sözünden dönmeyenle anlaşayım. karşılayıp 'halkıma güç katıldı' diye sevinir.
Ayağı kanlı Manas'ı, Közkamanlardan hiçbir iyiliği esirgemez.
Yakalayıp gelince
Atsız gelen Kalmak'a
Altın tacı giydireyim,
Arkar*ayak, kurşun tımak
Altın tahta oturtayım.
At tulparını** bindirdi
Kalmakla Moğol'un
Giyimsiz gelen Moğol'a
Beyliğini yürüteyim. (Manas, 1 961,250.sf.)
Yakası altın, yeni kurşun
Destan, herhangi bir ülkenin başına gelen
Çift zırhlı, serçe gözlü
belanın bir ucunun mutlaka yabancı
Ok geçirmez elbiseyi giydirdi.
memleketlerden çıktığım da belirtiyor. Düşman, Hanımsız gelen Kalmak'a
böylesine şiddetli düşmanlığım gerçekleştirmek Kırmızı gömlekli, ince belli
için, adı Kırgız, zatı Kalmak olanları kullanıyor. Kız güzelini sevdirdi.
Karakterleri, düşünceleri tamamen değişen Malsız gelen Kaksal'a
Közkamanlar, kardeşlik görevi, vatanın kutsallığı, Dağda alabaş atlar'
günah sevap denen değerleri bilmezler, zengin Cins at, melez karışık
olmak ve şöhrete ulaşmak beklentisiyle Her cinsten mal verdi.
Kırgızların öz düşmanlarının maşası durumuna Fakat niyeti bozulmuş, imansız, örümcek
gelirler. Onlar hakkında destanda: Közkamanlar, bunlarla yetinmezler. Onların
düşüncesi, Manas'ı zehir içirip öldürmek, tahtım
"Manas' ın gözünü oymaya
almak, malım mülkünü bölüşmektir.
Kanına kamp doymaya
Başını keserek yetiştirip Közkamanlar, kendilerinin soyu-sopu Kırgız
Esen Han ı n önüne olduğu halde Kırgızlara ait göreneklerin hepsim
Yemek yapıp koymaya aşağılamak isterler: 'Kırgızlar niye Kalmakça
Ant içip zehir yalayıp söylemiyorlar, Manas'ın hanımı Kanıkey,
Dört domuzu soymuştu..." deniliyor. konukları niçin Kalmak adetlerine göre
karşılamıyor, Kırgızlar niçin ayı, porsuk, kurbağa
Közkamanlar olarak adlandırılan akrabaları,
eti yemiyorlar, diye dedikodu yapıyorlardı.
uğursuz düşüncelerini derine gizleyip Manas'a
Közkamanlarm kötü niyetli bakışlarım,
üzüntülerini anlatan bir mektup yazarlar.
tamamen yabancı tabiatlı insanlar olduklarım
"Toz gibi dağıldık bu gün.
sezip, "bunlara karşı dikkatli olalım" diyenlere
Maldan doğan yavruları
saf, merhametli Manas inanmıyordu.
Saçıp dağıtıp geliyoruz.
Nihayetinde onlar, Manas'ı ziyafete çağırıp,
Kuş uçmayan çöllerden
kımızına zehir katarlar. Manas çok acılar çekerek
İt basmayan ellerden
zorlukla zehirin etkisinden kurtulur. Kuzgun
Kaçıp rastgele geliyoruz.
Atamız bir, imandaş karakterli, satılmışlar, az daha koca bir ülkeyi
karışıklığa düşüre yazarlar. Suikastın amacına
bilig-3/Güz’96
11
ulaşmadığını gören Közkamanlar, halk karşısında fini koruyan, bağımsızlık için canlarım feda e-
maskara olduklarını anlayarak kendi aralarında denleri, gericiler; ülke menfaatlerini ayak altına
kavgaya tutuşurlar ve birbirlerini bıçaklayıp alıp, kendi canının selameti için güçlülere baş
öldürürler. eğenleri ileri görüşlü insanlar olarak kabul ederler.
Bunlar bağımsızlık denilen kutsal kavramın derin
Her Çağda Közkamanlar manasım bilmezler. Karınlan doyduğu zaman bütün
Manas destanındaki bir bölümün kısaca özeti amaçlarına ulaşmış olurlar. Egemenlik, hak,
böyle. Bize, bu eski olayın çok önemli sonucu var hürriyet gibi kavranılan gönül eğlendirmek için
gibi görünüyor. söylenen sözler olarak değerlendirirler.
Öz yurdunun, soydaşlarının merhametsiz
düşmanlarına dönüşen, nihayetinde halkın Man kurtlar ve Közkamanlar
bedduasına düçar olan Közkaman soydaşlar, her Mankurtluk ve Közkamanlık birbirinden
zaman halk arasında boy gösteriyor. Esaslı bir farklı iki ayrı kavram. Düşman eline esir düşüp,
şekilde değerlendirirsek, Közkamanlığın canının binbir türlü işkenceye maruz kalarak beyninde
sağlam kendisine uygun bir ortam bulduğu her iyileşmesi imkansız hasarlar oluşan, hangi ülkeden
devirde yeniden canlanıp tehlikeli bir güce geldiğini, kimden doğduğunu bilmeyen sadece
dönüşen öldürücü mikrop gibi bir canavar gövdesinde canı, yiyip içmeye ve kendisine
olduğunu anlarız. buyrulan işleri yapmaya kudreti olan mankurtların
Bu canavarın kendine has belirtilerini tam durumu anlayışla karşılanabilir. Onlar, uzakla
olarak tespit edip tanımlamak mümkündür: yakım, fayda ile zararı ayıramayarak öz analarını
Közkamanlar, doğduktan genç olana kadar vurup öldürürler. Bu sebeple halk, hafızasında
başka fikir ve düşüncelerle, yabancı kültürle hiçbir şeyi tutamayan insanlara beyinsiz anlamında
terbiye edildikleri için öncelikle ana dillerini iyi mankurt adım vermiştir.
bilmezler ve onu yabancı kabul ederler. Onlara, öz Oysa Közkamanların beyinlerinde ve
halkının mukaddes değerlerinin hiçbiri tesir etmez. akıllarında herhangi bir problem yoktur. Bunların
Kendisini besleyen, yetiştiren ve insan sınıfına okul, üniversite bitirmiş, yüksek dereceli
sokan halkının kaderine düşman gözüyle bakmayı görevlerde çalışan insanlar olmaları da her zaman
adet edinmişlerdir. Sağlıklı ve akıllı olarak mümkündür. Bazıları birçok ülkenin tarihini,
yaratıldıkları halde kendi milletlerinin evlatları felsefesini ezberleyerek (takır takır) ceviz kırar gibi
olmayı düşünmezler, buna gerek görmezler. anlatırlar. Adalet, insan hakları, kalkınma, dostluk,
Közkamanlar ana dillerini bilmedikleri için barış, kardeşlik ve benzeri sözleri su gibi karıştırıp
halkının gönlündeki sıkıntıları, yüce idealleri anlatırlar. Dışarıdan bakıldığında, kusursuz bir
sezemezler. Halk kültürünün ortaya koyduğu güzel hatip, müneccimden bilgiç, dünya siyasetini
türküler, güçlü ezgiler, ata sözleri, desturlar ve avucunun içindeymiş gibi kesip biçip değerlendiren
gelenekler bunlara tesir etmez. Destandaki yorumlayan insanlardır. Fakat, bunların
Közkamanlar, yabancı bir ülkede yetişmiş olsalar iyileşmeyen veya çok uzun tedaviyi gerektiren
da, onların zamanımızdaki izbasarları (takipçileri), hastalıkları, mensup oldukları halkın desturlarını
kendi ülkelerinde yaşadıkları halde yabancılaşıp öğrenme ve kabullenme konusundaki
gitmişlerdir. isteksizlikleri, sözde milliyetçi
Mensup olduğu milletin tarihini bilmemek, görünüp, böyle tanınıp milletinin gerçek
bilmek istememek de Közkamanların düşmanlarıyla iş birliği yaparak halkın temel
özelliklerinden biridir. Onlar, dünyadaki iyiliklerin, menfaatlerini satmalarıdır. En kötüsü de manevi
yeniliklerin hepsinin başka ülkelerde doğduğunu, değerlerimizi, bağımsızlığımızı kaybetmemizi
kendi milletlerine ait övünülecek, örnek alınacak bekleyenlerle ağız birliği yaparak, onlara destek
hiçbir şeyin olmadığını düşünürler. Milletin şere-
bilig-3/Güz’96
12
olarak şerefimizi beş paralık etmeleridir. sözler karşısında şuursuzlaşıp uyuşuyor; cemiyet
Mankurtlar, hafızalarını kaybeden zavallılar içinde meydana gelen tahribatı göremiyor veya
olsalar, Közkamanlar, milli birliğimize bilinçli duyarsızlaşıyor.
olarak ihanet eden hainlerdir. Manas Destanının Közkamanlar ile ilgili
Destandaki Közkamanlar ile onların zama- bölümü, zamazımızda görülen bazı olumsuz
nımızdaki artıklarının ortak özelliklerinden birisi değişimlerin esasım açık bir şekilde anlamamıza
de, bunların özleriyle sözlerinin uyuşmaması ve da yardım ediyor. Bu günkü Közkamanlar da
her zaman başka güçlerin manası olarak kendi milletine alt manevi değerlerin kıymetini
kullanılmaya müsait olmalarıdır. bilmiyorlar Cefakar halkının anlatılamayacak
Destandaki Közkamanlar: kadar ağır haline dikkat etmiyorlar. Nihayet,
yağlı bir kemiğe sahip olabilmek için gelenekleri
"Kılıçları parıldayıp
de ata babalarından kalan emanetleri de
Sadakları sallanarak
Sarhoş olan Manas fakire satmaktan çekinmiyorlar. Onların imanı para.
Kııdurup saldırıp Çıkar için dillerini de dinlerini de satıyor, başka
Yakalayıp alsak diye dinlere de geçiyorlar.
Kurban edip kessek diye Zamanımızda Közkamanlar az mı, çok mu,
Başını koparıp zengin olup diye tahmin yürütmenin bir anlamı yok. Her
Esen Han 'ın huzuruna zaman toplum sağlığına böyle asalakların
Mutlulukla çıksak diye
musallat olduğu açık.. Kazak egemenliğini
Altın tacı giysek diye..."can atıyorlardı.
kabullenemeyenler, içte de dışta da az değil.
Başkalarım kendisine ebedi sömürge yapmaya
Destandaki bu bölümün bir başka göstergesi
niyetli emperyalist zihniyetin kısa zamanda
de Közkamanların suikast düzenleyecekleri
ortadan kalkmayacağı anlaşılıyor. Fakat açık
insanları, yalan sözlerle aldatıp, içki içirerek
olarak saldıran belli düşmandan, kendi içinden
sarhoş etmeleri ve şuurlarından
çıkan, adı kardeş zatı kalleş, dar görüşlü,
uzaklaştırmalarıdır.
olgunlaşmamış, iki yüzlü Kazakların zararının az
Zaman ne kadar değişirse değişsin, birlik ve
olmayacağını halkımızın henüz anlayıp bildiğini
bütünlük halindeki milletlerin içine kasten fitne
söyleyemeyiz.
sokan dış güçler ve insanları insanlıktan çıkaran,
Vatandaşlarımız, aramızda dolaşan, millet
azdırıp kudurtan alkol ve uyuşturucu, her zaman
menfaatlerine zarar veren, milletine karşı
bir tehdit unsuru olmaya devam ediyor. En tehli-
vefasızlığından utanmayıp kendilerini gelişme ve
kelisi de, bu günkü Közkamanlar, halkın gözüne,
ilerleme öncüleri olarak görenlerin bazılarının
milletin en yüce ideallerine hizmet ediyormuş gibi
günümüzün Közkamanları olduklarını
görünebiliyorlar. Oysa zor şartlarla
anlayabilselerdi onlardan korunmanın yolunu da
karşılaştıklarında, en küçük sıkıntıyı
arayıp bulurlardı.
gördüklerinde, hemen dönüp kaçıyorlar. Söz ile
icraatları uyuşmuyor.
* Arkar: Yabani bir koyun türü
Bu durumda toplum, böyle insanları doğru
**Tulpar:Çok hızlı koşan efsanevi at
bir şekilde değerlendiremiyor. Güzel fakat yalan
bilig-3/Güz’96
13
BULGARİSTAN Bulgaristan sınırları içerisinde bir azınlık o-
larak yaşamaya mahkum edilmiş Türklerin
TÜRKLERİNİN EĞİTİM VE
yaklaşık 120 yıllık bir azınlık tarihi geçmişleri
KÜLTÜREL vardır. Bulgarlardan sonra en büyük nüfus oranını
KALKINMASINDA oluşturan bu topluluk 1877-1878 Osmanlı — Rus
Savaşından bu yana kendi milli benliğini
HİZMETLERİ GEÇEN
koruyabilmek için eğitime canla başla sarılmış ve
AZERBAYCAN AYDINLARI kültür mirasına sahip çıkmayı, kültürünü
geliştirmeyi bir borç bilmiştir. Bulgaristan'ın
prenslik (1879-1908) ve çarlık (1908-1944)
dönemlerinde Bulgaristan Türklerine Türkiye'den
az sayıda öğretmen, belirli sayıda da ders kitabı,
gazete ve dergi gönderilmiş, bir süre gençler
Türkiye'de öğrenim görmüş ve İkinci Dünya
Savaşından Bulgaristan Türklerinin Türkiye ile
bağları kopmamıştır.
İkinci Dünya Savaşından sonra dünya ikiye
bölünür ve Bulgaristan Doğu Blokunda, Türkiye
de Batı Blokunda yer alır. Türk — Bulgar devlet
sınırı da iki süper gücün "cephe hattı"nı oluşturur.
Başlangıçta (NATO'nun 1950-1952
tarihlerinde, Varşova Paktı'nın da 1955 yılında
kuruluşlarından önce) Müttefikler Kontrol
Komisyonunun Bulgaristan'da bulunduğu
dönemde SSCB'nin Bulgaristan'a doğrudan
diktesi, bu ülkede milli meselenin, yani azınlıklar
sorununun Yosif Visarionoviç Stalin'in milli
mesele teorisi doğrultusunda çözümlenmesiyle
ilgili olmuştur.
Müttefikler Kontrol Komisyonunda Sovyetler
Birliği'nin temsilciliğini yapanlardan biri de A.D.
NOVİÇEV'dir. Leningrat (Peterburg)
Üniversitesinde Türkiye tarihi profesörü olan A.
Noviçev'in başlıca görevi, Bulgaristan Türk
azınlığının sorunlarını Sovyet modeline uygun
şekilde halletmekten ibarettir. Y.V. Stalin'in
MİLLİ MESELE ÖĞRETİSİ'nin uygulanması
demek, bu topluluğun İslam dinine bağlılığının
aşılmasını, İslam dininden uzaklaştırılmasını
sağlamak demektir. Bu amaçlara ulaşabilmek
içinde ilk adım olarak özel statüde bulunan Türk
ilk ve orta okulları (iptidai ve rüştiye mektepleri)
"resmi okul" statüsüne alınmalıydı. Bulgar Meclisi
27 Eylül 1946 tarihli toplantısında Türk özel
okullarının devletleştirilmesiyle ilgili yasa
tasarısını kabul etti. Bundan sonra da bir iki yıl
içerisinde tüm Türk okulları devletleştirilerek
eğitim ve öğretim Bulgaristan Eğitim Bakanlığının
denetimi altına alınmıştır. Bu tarihe kadar lise veya
lise düzeyli Türk okulları yoktu. 1919'da Şumnu'da
Doç. Dr. Hayriye (Süleymanoğlu) YENİSOY
açılan Türk Devlet Öğretmen Okulu (Dar'ul-
______________________________________
Muallimin) 1928'de hükümet tarafından
A. Ü. DTCF Bulgar Dili ve Ed. B. Öğr. Üyesi
kapatılmıştı. Dinî
bilig-3/Güz’96
14
içerikle eğitim veren tek bir "Nüvvab" Okulu göç etmiş, 60.000 Türk de Bulgar makamlarından
kalmıştı, bu okul da 1947'de laik devlet lisesine çıkış vizesi almış, daha on binlerce Türkün de
dönüştürülmüştür. elinde göç pasaportları vardı.
Türk okulları devletleştirilince zorunlu ilk Y.V. Stalin, Bulgaristan Türklerinin
öğretim (ilk ve orta okul) yasası Türk çocuklarına Türkiye'ye göç ettiklerini öğrenince Bulgaristan
da daha titizlikle uygulanmaya başlanmıştır. Bu Devlet Yönetimi Başkanı Vılko Çervenkov'a
yeni durum burjuva, faşist Bulgar hükümetlerince bizzat telefon açarak göçün bir an önce
kapatılmış Türk okullarının açılmasını durdurulmasını emreder ve gelecekte Türkiye'de
gerektirmiştir. 1921-1922 eğitim-öğretim yılında gerçekleştirilecek bir sosyalist devrim için
sayıları 1720’lere ulaşan Türk okulları 1943-1944 Bulgaristan Türklerinden devrimci elamanlar
öğretim-eğitim yılında 412'ye düşürülmüştü. Türk yetiştirilmesini ister. O dönemde dışarıda
okullarının açılması ve öğrenci sayısının artması hazırlanarak, stratejik önemi olan ülkelerde
öğretmen ve ders kitapları ihtiyacını da sosyalist devrimi yapmak, ihtilâl ihraç etmek
beraberinde getirmiştir. İşte o zaman Bulgaristan Sovyet politikasının başlıca amacıydı.
Milli Eğitim Bakanlığı Azerbaycan Eğitim Y.V. Stalin'in emri gerçekleşmeliydi. Bir
Bakanına (Maarif Nazırına) başvurarak yardım sosyalist ülkeden kitle halinde insanların kaçması,
istemiştir. Devletin denetiminde bulunan Türk dünyada Doğu Bloku için kötü imaj yaratabilirdi.
okullarına öğretmen yetiştirmek için 1947-1948 1951'de göç durduruldu, evlerini satmış bazı
eğitim-öğretim yılında Eski Zağra'da (Stara ailelere devlet yardımıyla evleri iade edildi. Ancak
Zagora'da) dört yıllık bir Türk Öğretmen Okulu aileler parçalanmış, kalpler yaralanmıştı. Buna
açılır ve bazı ders kitaplarının hazırlanmasına bakmayarak "Giden gitti, kalan kaldı. Bundan
başlanır. Bundan böyle okul kitapları hazırlatma ve böyle Bulgaristan Türklerinin bir gerici, tutucu
bastırma işini Bulgaristan Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye ile hiçbir bağlantısı olmayacak" dendi.
üstlenir. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkiler de
Bulgar komünistleri bir yandan okul açmakla günden güne kötüye gidiyordu.
ve bazı başka kültürel olanaklar sağlamakla İşte 1951'de göç durdurulunca Moskova'nın
Türkleri kendilerine ısındırma ve kazanma yoluna direktifiyle Bulgaristan Türklerine okul kapıları
giderken, öte yandan da eski devlet biraz daha geniş açılmaya başlandı. Türklerin esas
politikalarından vazgeçmeyerek Türkleri göçe insan haklarından, ana dillerinde eğitim görmekten
zorlamaya devam etmişlerdir. Ağustos 1949 faşist Bulgar Hükümetlerince mahrum
yılında Politbüronun almış olduğu kararı yürürlüğe bırakıldıkları, ancak bundan böyle eğitimlerinin
geçirerek 1950 yılında Türkiye'ye bir göç ana dillerinde yapılacağı, "sosyalist" kültürlerini
başlatıldı. Bu göçü Bulgar hükümeti hazırlamış ve de geliştirebilmeleri için olanaklar sağlanacağı,
gerçekleştiriyordu. Ülkede zorunlu olarak toprağın Türklerin yaşamında yeni bir dönem başladığı
kooperatifleştirilmesine geçilmişti. Yüzde seksen resmen bildirildi. Ancak gereken hazırlıklı
beşi (%85) köylü ve toprağına bağlı olan Türk elamanların bulunmadığı bir ülkede Türk dilinde
halkından tepki beklenebilir iddiaları ileri eğitim-öğretim nasıl yapılırdı? Şekil bakımından
sürülerek, kitle halinde bir göç ile hem Türklerin milli ve içerik bakımından sosyalist bir kültür nasıl
sayısı azaltılacaktı, hem de toprak ve öteki geliştirilebilirdi? Geleceğin sosyalist Türkiye'sinde
gayrimenkuller Bulgarlara kalacaktı. önderlik yapabilecek hazırlıklı elamanlar Türk
Türkler de Türk okullarının devletleştirilmesi, kültürü hakkında bilgi sahibi nasıl yapılabilirdi?
bu okullarda ateistik eğitime geçilmesi, dini adet - Dil ve kültür bakımından en yakın Azeri
ve geleneklerin giderek kısıtlanması, lehçesi ve Azeri kültürüydü. Bununla birlikte
gayrimenkullerin ellerinden alınmasıyla işlerin Azerbaycan'ın eğitim, bilim ve kültür alanında
nereye varabileceği bilincinde olarak, çocuklarını yüksek düzeyde hazırlıklı elemanları da vardı.
gelecek karanlık günlerden kurtarmak için kitle Y.V. Stalin'in emri üzere Bulgaristan ile
halinde göç ediyorlardı. Göç etmeye niyeti Azerbaycan arasında yoğun bir kültürel işbirliği
olmayan Türk aydınlarını da Bulgar makamları 15 başladı. Azerbaycan Komünist Partisi Birinci
gün içerisinde Türkiye'ye zorunlu olarak Sekreteri akademi üyesi İ. Mustafayev'in
gönderiyordu. Böyle aydınlara onbeş günlükler adı başkanlığında Moskova'dan Sofya'ya en yüksek
verilmişti. 1950-1951 yıllarında 154.000 Türk düzeyde bir
Türkiye'ye
bilig-3/Güz’96
15
heyet geldi. Bulgaristan Türklerinin eğitim ve sin mal varlığı devletleştirilmiş bir dönemde
kültür sorunları en üst düzeyde görüşüldü. Bundan üniversitelerde de eğitim devlet hesabına idi,
sonra da Azerbaycan'dan heyetler, komisyonlar sık Bulgar, Ermeni, Yunan, Yahudi, Türk ve öteki
sık Bulgaristan'a gelerek, Türklerle yoğun bölgeler azınlıklardan üniversite öğrencilerinin tümü devlet
bursu alıyor, aynı yurtlarda kalıyordu. Yani burs
ziyaret edildi. Gerçek durumun çok üzücü olduğu
ve yurt sorunu sadece Türk gençlerine bir imtiyaz
tespit edildi ve Türklerden de elaman yetiştirilmesi
değil-di).
için somut önerilerde bulunuldu. Nereden
Bakanlar Kurulunun aldığı kararlar Eylül
başlanmalıydı?
1952'de uygulanmaya başladı. Sofya Türk
- Resmî statüye geçmiş Türk okullarına
Öğretmen Okulu (ilk okul öğretmenleri
öğretmen yetiştirilmesi sorunu yapılması gereken
yetiştirecek Türk Pedagoji Mektebi), Rusçuk Kız
işlerin başında bulunuyordu. 1950-1951 yılları
Lisesi Eylül ayında törenlerle açıldı. 10 Ekim
göçü birçok öğretmeni ve Eski Zağra Türk
tarihinde Sofya Üniversitesinde Türk gençlerine
Öğretmen Okulundan ilk mezunları alıp Türkiye'ye
ait sözü geçen üç bölümün açılış töreninde Milli
götürmüş, okullar öğretmensiz kalmıştı. Bakanlar
Eğitim Bakanı Demir Yanev bir konuşma yaparak
Kurulunun 10 Ağustos 1951 tarihli kararnamesi türk halkı arasından yetiştirilecek üniversite
doğrultusunda 1 Eylül 1951'de Kırcaali ve Razgrat mezunlarının, bu halkın eğitim ve kültürel
şehirlerinde Türk okullarına öğretmen hazırlayacak gelişmesinde birer ışık olacaklarını vurguladı.
üç yıllık birer Türk öğretmen okulu (Türk pedagoji Bu arada Vladimir İliç Lenin'in adını taşıyan
mektebi) açıldı ve aynı yıl kapatılan Eski Zağra Baka'deki Azerbaycan Pedagoji Enstitüsü (halen
Türk Öğretmen Okulundan öğrenciler yeni açılmış H. Tusi adına Azerbaycan Devlet Pedagoji
bu iki okula dağıtıldı. Okulların ikisi de yatılı Üniversitesi) Rektörü ve daha sonraları
okuldu, harçlar devlete aitti. Azerbaycan Eğitim Bakam olan akademi üyesi A.
1952 yılı Bulgaristan Türklerinin eğitiminde Aleskerov Sofya'ya gelmiş ve Bulgaristan Milli
önemli bir yıl oldu. 5 Ağustos 1952'de Bakanlar Eğitim Bakanının Türk halkının eğitim-öğretim ve
kültür konularında danışmanı olarak görevine
Kurulu Türk okullarının durumunu inceledi.
başlamıştır. Her istediğini Bulgar devlet
Türkler arasından da aydın yetiştirmek için şöyle
görevlilerine yaptıran, emir vermesini bilen Prof.
kararlar alındı:
A. Aleskerov'un Bulgaristan Türklerinin eğitim ve
- Sofya'da bir Türk öğretmen okulu (Türk
kültürel kalkınmasında hizmetleri çok büyüktür.
pedagoji mektebi) açılacak ve bu okul Vılko
Bu yıllarda Sovyetler Birliği'nin Sofya
Çervenkov'un adım taşıyacaktır. Burası yatılı okul
Büyükelçiliği sekreterliğini yapan Velikov'un da
olacak ve yemek, giyim, kitap, araç ve gereç
yardımları olmuştur. Bu iki Azeri kardeşimiz
devletten olacaktır.
Bulgarları Türklerin kültürel kalkınması için
- Rusçuk'ta (Ruse'de) bir Türk Kız lisesi a-
samimiyetle yapmak istemediklerini yapmaya
çılacaktır. Kabul edilecek 100 öğrencinin yarısına mecbur etmişlerdir.
Bulgar devleti burs sağlayacaktır. Tüm öğrenciler 1953 yılında bir Azeri bilim adamları ekibi
yurtlarda kalacaklardır. Bulgaristan'a gelerek Türklerin bilim, eğitim ve
- Şumnu Yarı Yüksek Öğretmen Enstitüsüne kültürel alanda yükselmelerinde önemli rol
bağlı Türkçe sınıflar açılacak ve burada Türk orta oynamışlardır. Sofya Üniversitesinin yeni açılmış
okullarına (rüştiyelerine) öğretmen yetiştirilecektir. Türkoloji bölümünde Prof. M. Şiraliyev ve Doç.
- Sofya Üniversitesinin Filoloji, Felsef - M. Mirzazade ders vermiş, Bulgaristan'da Türko-
Tarih ve Fizik-Matematik Bölümleri açılacaktır. lojinin geliştirilmesinde büyük katkıda
Bu bölümlere her yıl otuzar Türk genci alınacak ve bulunmuşlardır. M. Şiraliyev Türk
Türk öğretmen okullarına, öğretmen enstitülerine diyalektolojisinden ders vermekten başka,
ve liselerine öğretmen yetiştirilecektir. Türk dili ve Bulgaristan Türk ağızları üzerinde de araştırmalar
yapmıştır. Kuzey Bulgaristan Eski Cuma
edebiyatı, tarih, fizik, matematik vb. dersler Türkçe
(Tırgovişte) bölgesinde Opaka köyü Türk ağzını
olarak okutulacaktır. Üniversiteye kabul edilecek
incelemiş, Güney Bulgaristan'da da Kırcaali'ye
Türk kız ve erkek öğrencilere burs ve yurt
bağlı Komuniga köyü Türk ağzını araştırmıştır.
sağlanacaktır. (Burada bir parantez açarak şunu
Güney Bulgaristan ve özellikle doğu
belirtmek çok önemlidir: O yıllarda, herke-
bilig-3/Güz’96
16
Rodoplar Türk ağızları üzerinde ilk araştırmaları cilik öğrenen de olmuştur. Mezun olduktan sonra
Prof. M. Şiraliyev yapmıştır. Doç. M. Mirzazade keman ve piyano için güzel Türk şarkıları
de çağdaş Türk dili dersleri vermiştir. bestelemişlerdir. Örneğin Kara Karayev'in
Bulgaristan'da Türk filolojisinin temellerini atan öğrencisi Nihat Osmanov Nazım Hikmet'in "Bir
değerli bu iki bilim adamı asistan yetiştirmekte de Aşk Masalı" adlı eserini bestelemiştir. Bu senfonik
yardımcı olmuşlardır. Tarih bölümünde Doç. eser Azerbaycan'da ve Bulgaristan'da da takdir
Gafarlı, Fizik-Matematik bölümünde fizikçi Doç. kazanmıştır.
Y. Mamedov ve matematikçi Doç. H. Agayev ders Ellilerin başından başlayarak 1956 yılına
vermişlerdir. Dersler Türk dilinde verilmiş, bilim kadar Bulgaristan'da 16-17 Türk lisesi açılmıştır.
dallarıyla ilgili terimler öğrencilere Türkçe olarak
Bunlardan yaklaşık yarısı müstakil Türk lisesi,
öğretilmiştir. Bu üç Azeri bilim adamı da Türk
yarısı da Bulgar liseleri yanında Türk şubeleri
asistanlarının hazırlıklı birer uzman olarak
(sınıfları) olmuştur. Söz konusu müstakil lise ve
yetiştirilmeleri için gerekeni yapmış ve onları her
sınıflar Türklerin yoğun yaşadığı şu yerleşim
alanda desteklemişlerdir. Öğrencileri de bilim
yerlerinde açılmıştır: Kırcaali, Mestanlı
alanında çalışmaya sevk etmeleri, iyi hazırlıklı
(Momçilgrat), Eğridere (Ardino), Koşukavak
birer uzman olarak yetiştirilmeleri çok sevindirici
(Krumovgrat), Karagözler (Çernoçene), Filibe'nin
olmuştur. Türk gençlerine ait bölümlerde ilmi
Pırvomay kasabasına bağlı İskra köyünde, Şumnu,
dernekler kurarak öğrencilere bilim
Razgrat, Yenipazar (Novi Pazar) Varna,
araştırmalarında ilk adımların atılmasında yardımcı
Osmanpazan (Omurtag), Hacıoğlu Pazarcığı
olmuşlardır.
(Tolbuhin-Dobriç), Balpınar (Kubrat), Kemallar
Azeri üniversite hocalarının Sofya
(İsperih), Silistre, Akkadınlar (Dulovo), Aydos,
Üniversitesinde kaldıkları sürece her türlü
Rusçuk (ruse).
zorlukları aşarak Türk örencilerin hazırlıklı birer
Devlet tarafından Türk pedagoji mekteplerine
uzman olarak yetiştirilmesi için canla başla
çalıştıkları, okudukları derslerle, yönettikleri yapılan yardım Türk liseleri ve Türk sınıflarına
derneklerle sevindirici başarılar elde edildiği, yapılmamıştır. (Rusçuk lisesi hakkında ise yukarı-
Sofya Üniversitesi Rektörü akademi üyesi I. da bilgi verilmiştir. Bu dönemde ayrıca
Georgiev ve Fakülte Dekanları tarafından Kırcaali'nin Kominiga kentinde bir meslek okulu,
kendilerine verilen Şükran belgelerinde de 1956'da Hasköy'de (Haskovo'da) yarı yüksek
belirtilmiştir. Azeri bilim adamları ülkelerine öğretmen enstitüsü yanında Türk Dili ve Edebiyatı
döndükten sonra da öğrencileriyle ilişkiyi bölümü açılmış ve burada öğrenim yapan Türk
kesmemiş ve bu gençlere yardımı gençleri Türk orta okullarında öğretmen olmak
esirgememişlerdir. Gençlerden birkaçı yine aynı için hazırlık görmüşlerdir.
hocaları yanında Bakü'de ihtisas yapmış, doktora Türk öğretmen okulları ve liselerine yardımcı
tezlerini savunmuşlardır. olmak için Azerbaycan Eğitim Bakanlığı (Maarif
1951-1956 yıllarında 30 dolayında Nazırlığı) deneyimli pedagoglar göndermiş ve
Bulgaristan Türk genci Bakü'ye öğrenime özellikle Sofya, Şumnu, Razgrat Türk okullarında
gönderilmiştir. Azerbaycan Devlet Üniversitesi ve eğitimden sorumlu (Zavuç- eğitimi yöneten, eğitim
Azerbaycan Pedagoji Enstitüsünde okuyan bu işlerinden sorumlu) müdür yardımcıları olarak
gençler de Bulgaristan Türk liselerinde, Türk
çalışan bu pedagoglar çok yararlı işler
öğretmen okulları ve öğretmen enstitülerinde
başarmışlardır. Mehtiyev, Kadimov, Gafar,
öğretmenlik yapmak için hazırlık görmüşlerdir.
Agayev ve Gafarzade gibi pedagogların adlan
Bunlardan birçoğu Türk Dili ve Edebiyatı
saygıyla anılmaktadır.
Bölümlerinden mezun olmuşlardır. Bu gençler ve
Ders planları ve müfredat programları
daha sonraki yıllarda ihtisasa gönderilmiş olan dilci
Bulgaristan Eğitim Bakanlığı Türk Şubesinde Prof.
Türkologlardan E. Demir cizade, M. Hüseyinzade,
Aleskerov'un başkanlığı ve denetiminde hazırlanıp
Z. Tagızade, S. Caferov, A. Ahundov; tarihçi
adı geçen pedagoglar ve Türk öğretmenler
İbragimov; edebiyatçı Ş. Sa dıkov; felsefeci M.
okullarda bunları uygulamaya geçiriyordu. Esas
Sattarov; Arapçadan Y. Şirvan gibi anılmış Azeri
dersleri oluşturan Türk dili ve Türk edebiyatına
bilim adamlarının öğrencisi olmak mutluluğunu
büyük önem verilmiş ve Tanzimat'tan bu yana
yaşamışlardır. Azerbaycan Devlet
Türk edebiyatı okutularak İbrahim Şinasi, Ziya
Konservatuarında ünlü üstad Prof. Kara Karayev'in
sınıfında beste- Paşa, Namık Kemal gibi sanatçıların hayatı, kişi-
bilig-3/Güz’96
17
İlkleri ve eserlerinden başlayarak asrımızın altmışlı Okullarda öğretim ihtiyaçları için yapılan
yılları Türk edebiyatı temsilcilerine kadar aktarmalardan başka, geniş okuyucu kitlesi için de
sanatçılar hakkında öğrencilere bilgi verilmiştir. en yeni Azerbaycan edebiyatı temsilcilerinin e-
serleri Türkçeye aktarılmış ve bunların başında
Bunun yanısıra Azerbaycan edebiyatından da
okuyucuların çok sevdiği Samet Vurgun'un
Nizami Gencevi (XII yy.), Fuzûli (XVI yy.), Vâkıf
eserleri bulunmuştur. Öteki Türk cumhuriyet ve
(XVIII yy.), Mirza Feteli Ahundov (XIX yy.),
topluluklarının sanat eserlerinin Türkçeye
Sâbir (XX yy. başları), Samet Vurgun (1906-1956
aktarılması da Azeri Türkçesi aracılığı ile
y.), Mirza İbrahimov (1912-1992 y.) gibi
yapılmıştır.
sanatçıların hayatı ve eserleri okutulmuş, bu
Azeri Türklerinden Ekber Babayev Nazım
sanatçıların eserleri edebiyat ders kitaplarında yer
Hikmet'in hayatı, kişiliği ve yaratıcılığı üzerinde
almıştır.
araştırmalar yapmış, eserler yazmıştır. E. Babayev,
Tarih, coğrafya, fizik, matematik, kimya, Nazım Hikmet'in bütün eserlerini toplamış ve bu
astronomi, biyoloji, Darvinizmin esasları, mantık esefler Sofya'da "Narodna Prosveta" (Halk
vb. dersler Türkçe olarak okutulmuş, ders kitapları Eğitimi) Yayınevi tarafından 8 cilt olarak
hazırlanırken Azerbaycan okul terminolojisinden basılmıştır.
de kısmen yararlanılmıştır. Bulgaristan Türkleri kendi âdet ve
Daha önceleri Bulgaristan Türk okullarında geleneklerine bağlı kalarak, tiyatro, koro ve müzik
ve okul dışında resmi selamlama "gün aydın" iken, sanat kollarının gelişmesine de büyük özen
ellili yıllarda Azeri Türkçesi etkisiyle "selâm" göstermiştir. Sanat grupları Türkler arasında çeşitli
denmeye başlanmış ve bu selamlama resmen kabul bölgelerde halkın ilgisini çekerek müsamereler
edilmiştir. "Yoldaş" kelimesinde de yine Azeri düzenlemişler ve başarılı olmuşlardır.
Sahneledikleri "Vatan Yahut Silistire", "İki Ahbap
Türkçesi etkisi olarak bir anlam genişlemesi
Çavuşlar" vb. piyesler ve komedilerle halkın kültür
olmuş, özel ad ve soyadlarının önünde çok sık
ihtiyacım bir dereceye kadar karşılamaya
kullanılmıştır: Stalin Yoldaş, Dimitrov Yoldaş,
çalışmışlardır. Ancak bu olumlu gelişmelere
Mehmet Yoldaş gibi. Sosyalist sistemde bireyler
1930'lu yılların ortasından sonra son verilmiş ve
arasında eşitlik ifadesi olarak kullanılan, ancak
böyle faaliyetler yasaklanmıştır. İkinci Dünya
hiçbir zaman eşitlik olmayan bu rejimde "yoldaş"
Savaşından sonra ve özellikle ellilerde
kelimesi ad ve soyadların ayrılmaz bir unsuru
Moskova'nın direktifiyle Bulgaristan Türklerine
olmuş Azeri Türkçesinde genellikle ad ve
sağlanan (kısıtlı da olsa) bazı kültür hakları
soyadlardan sonra gelmiştir: Yoldaş Stalin, Yoldaş doğrultusunda Bulgaristan Bakanlar Kurulunun
Malenkov, Yoldaş Mirzayev gibi. "Yoldaş" kararıyla Şumnu, Hasköy ve Rusçuk'ta birer
kelimesi Bulgarca ve Rusçadaki "arkadaş" Devlet Estrat (müzikal) Türk Tiyatrosu açılması
kelimesinin bir özdeşi olarak kullanılmış ve en sık şeklinde gerçekleşmiştir. Daha sonraları Hasköy
kullanılan kelimeler listesinin başlarında yer Türk Estrat Tiyatrosu Kırcaali'ye, Rusçuk
almıştır. Tiyatrosu da Razgrat'a taşınmışlardır.
Bulgaristan Türkleri, kültürel kalkınmala- Bulgaristan'daki bu üç Türk tiyatrosu Azerbaycan
rındaki başarıyı da Azeri kardeşlerine borçludur. tiyatro sanatından, özellikle Azerbaycan
İkinci Dünya Savaşından sonra Türkçe çıkmaya komedilerinden çok yararlanmışlardır. Birçok
Azeri operetleri Türkçeye aktarılıp sahneye
başlayan ilk gazetelerden birini de bir Azeri
konmuştur. Azerbaycan milli dansları, "Canım
Türkünün çıkardığım görüyoruz. 5 Nisan- 12
Azerbaycan", "Sumgayit" gibi şarkılar, özellikle
Aralık 1947 tarihleri arasında Sofya'da bulunan
Raşit Beybutov'un şarkıları "Arşin Mal Alan" vb.
Kızılordu grubu siyasi idaresinin "Drujba" gazetesi
filmler, Türkler arasında çok popülerlik
tarafından Türk halkı için "Dostluk" gazetesi
kazanmıştı. Türk tiyatrolarında çalışan
çıkarılmıştır. Bu gazeteyi haftada bir kez Türkçe
koreograflar, bestecilerden bazıları Bakü'de kurs
olarak çıkaran A. Kerim adında bir Azeri Türk
görmüşlerdir. Bakülü uzmanlar Bulgaristan'a
yüzbaşı olmuştur.
gelerek Türk tiyatrolarına yardımda
Ortak kültür mirasımız olan halk edebiyatı bulunmuşlardır.
eserlerinden "Tahir ile Zühre". "Leyle ile Mecnun", Bulgar komünistlerinin Türkler arasında
"Aşık Garip", "Kerem ile Aslı", "Köroğlu" gibi Marksizm-Leninizm teorisini, ideolojisini yayacak
halk efsanelerini dile getiren kitaplar da Sofya'da hazırlıklı parti elamanlarına da ihtiyacı vardı. Parti
yayımlanmıştır. yöneticileri olarak hazırlık görmeleri için üç
bilig-3/Güz’96
18
Türk parti fonksiyoneri Bakü Yüksek Parti henüz başlamışken ders yılının sonuna varmadan
Okulunda üç yıl kalmışlardır. Sofya'dan kötü haberler gelmeye başladı. Bundan
Buraya kadar sayılan tüm faaliyetler gözle sonraki üniversite mezunlarından da büyük bir
görülür birer gerçekti. Bu gerçek de Azeri çoğunluğu kendi branşlarında çalışma
aydınlarının bir başarısıydı. Azeri uzmanları mutluluğuna kavuşamadı. Öğretmenlik yapmak
Moskova'nın emri üzere Bulgaristan'a gönderilmiş, için eğitim görmüş Türk aydınlarının tarımda,
Türkler arasında sosyalist fikirlerin yayılması, inşaat işlerinde, yol yapımında, fabrikalarda,
bunların gelecekte Türkiye'de gerçekleştirilecek bir maden ocaklarında birer işçi olarak çalıştırılması
sosyalist ihtilâlinin öncüleri, sosyalist Türkiye'nin Bulgar yöneticilere büyük bir zevk veriyordu.
yöneticileri olarak yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Türklerin eğitim ve kültürel kalkınmasını çok
Ancak bu uzmanlar her şeyden önce birer Türktü, görerek türlü yöntemlere, türlü oyunlara
birer Azeri kardeşti ve Bulgaristan Türklerinde ve başvuruldu ve:
özellikle öğrencilerde Türklük ruhunun 1. Bundan böyle Bakü'ye öğrenime Türk
güçlendirilmesi için çalışmışlar ve başarılı gençleri gönderilmedi.
2. Açılışından iki yıl sonra Sofya
olmuşlardır. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki
Üniversitesindeki Türklere ait tarih ve Fizik-
ilişkilerin tamamen kopmuş bulunduğu bir
Matematik Bölümleri Bulgarlara ait bölümlerle
dönemde ortaya çıkmış büyük bir boşluğu Azeri
birleştirildi, yani Türk bölümleri kapatıldı. Bu
aydınları doldurabilmiştir. Sosyalist dostluğu,
bölümlerde asistanlık yapın iki Bulgaristan Türkü
sosyalist kardeşleri ilkeleri, Azerbaycan ve
Üniversite dışında bırakıldı.
Bulgaristan Türkleri için birer Türklük ilkesi
3. Sofya Üniversitesi Türkoloji Bölümünde
anlamına gelmiş ve Türkiye aleyhine propaganda
Türk gençlerinin yeri Bulgar gençlerine verildi ve
yapılmamıştır. Hatta fırsat buldukça Türkiye ve
Türk Filolojisi adı olan bu bölümün adı da
Türk milletine beslenen derin sevgiyi açıkça
değiştirilerek Oryantalistik, sonraları Türkoloji,
belirtmekten kaçınılmamıştır.
daha sonraları da Doğu dilleri ve Kültürleri
Stalin'in ölümünden sonra dünya
Merkezi oldu. Yani, bölümün adında Türkiye
politikasında birçok değişiklikler olmuş ve
kültürünü anımsatacak bir iz bırakılmadı. Öğretim
Türkiye'de bir sosyalist ihtilalin
görevlisi Türkler de Üniversite dışında bırakıldı.
gerçekleştirilmesinin de mümkün olmadığı
Öğretim görevlisi Türkler de Üniversite dışında
görülünce Bulgaristan Türklerine izlenen
bırakıldı.
politikada 180 derece bir değişiklik yapılmıştır.
4. 1958 yılında Türk liseleri Bulgar liseleriyle
Azerbaycan bilim adamları, süreleri dolmadan ve
birleştirildi. Yani kibarca kapatıldı.
üniversite öğrencilerine hazırlamaya başlamış
5. Bundan bir yıl sonra, 1959'da Türk ilk ve
oldukları ders kitaplarını tamamlayamadan
orta okulları Bulgar okullarıyla birleştirildi, yani
ülkelerine dönmek zorunda bırakılmışlardır.
sinsice kapatıldı.
Bakü'ye öğrenci göndermek, Bulgaristan'da okul ve
6. Şumnu ve Hasköy Yarı Yüksek Bulgar
üniversitede bölümler açmak büyük bir hata olarak
Öğretmen Enstitülerinde açılmış Türk Şubeleri
değerlendirilmiştir. Bulgar yöneticiler: "Meğer biz
kapatıldı.
Türklerden elaman yetiştirmekle koynumuzda birer
7. Türk Öğretmen okullarına da birkaç yıl
yılan büyütmüşüz, Kemalist, Pantürkist bir kuşak
sonra son verildi.
yetiştirmişiz" demeye başlamışlar ve Bulgar
8. Türk tiyatrolarının faaliyetlerine son
kamuoyunu Türklere karşı yönelterek: "Türkler
verildi.
büyük imtiyazlarla enstitü ve üniversitelere yerleşti 9. Türkçe Ders kitapları ve sanat eserlerinin
ve Bulgar gençlerinin yerlerini aldılar, Türklerin yayımlanmasına son verildi, "Narodna Prosveta"
aldıkları görevler, çalıştıkları yerler Bulgarlara (Halk Eğitimi) Yayınevi Türkçe Şubesi kapatıldı.
verilmelidir." diyerek asıl büyük politik amaçlar 10. Baştan "Eylülcü Çocuk", "Halk Gençliği"
Bulgar halkından gizlendi ve Türklere karşı nefret gazeteleri "Filiz", "Piyoner" çocuk dergilerinin
uyandırmakta çok başarı sağlandı. Üniversite ve çıkarılmasına son verildi. Sonraları "Yeni Işık"
enstitülerde öğrenim gören Türk gençlerinden de gazetesi yarı Türkçe ve yarı Bulgarca çıkmaya
yararlanılamadı. 1956 yılında Bakü başladı. Ocak 1985 yılından itibaren de tamamıyla
Üniversitelerinden ve Sofya Üniversitesinin üç Bulgarca bir gazete olarak çıkmaya devam etti.
Türk bölümünden ilk mezun olanlar 1956-1957 "Yeni Hayat" dergisi de baştan Türkçe, sonra
öğretim yılında mecburi hizmetlerine Türkçe-Bulgarca olarak çıktı. Ocak 1985'ten
bilig-3/Güz’96
Description:dönüşen öldürücü mikrop gibi bir canavar Bu canavarın kendine has belirtilerini tam . bu okullarda ateistik eğitime geçilmesi, dini adet ve.