Table Of ContentGeorgette Heyer - Aşka Bir Şans Daha
www.CepSitesi.Net
ötfsöz
Elimdeki “AŞKA BİR ŞANS DAHA”yı defalarca okudum, sı
kılmadan. Bu kitap Heyer’in tüm kitapları arasında en çok sev
diğim. Okurken anladım ki bu tutkulu öykü bana sadece zevk
vermiyor, aynı zamanda kendi hikayelerimi yazmam için ilham
kaynağı oluyordu.
Kuzey Amerika’da aşk romanlarının 1970’li yıllarda ya
zılmaya başlandığı düşünülmektedir. Oysa bu yazın türünün
İngiltere’de oldukça uzun ve zengin bir geçmişi vardır. 1930’lu
yıllarda okuyucular kitapçılara gidip çok sayıda romantik eser
bulabilirdi. Yazarların pek çoğu yüzü aşkın esere sahip olduğu
için, o dönemin romantik eserler bakımından son derece üretken
olduğunu söylemek yanlış olmaz. Fakat bana göre hiçbiri “AŞKA
BİR ŞANS DAHA”nm üslubuna ve başarısına yakın olamaz.
Hikaye genel olarak şu şekilde özetlenebilir. Winwood ailesi
Kont Rule ile tanışma fırsatı yakalar ve Kontun hem statü hem
de servet bakımından bu aileye sunabilecekleri göz önünde bu
lundurulunca ailenin en büyük ve en güzel kızı olan El izabe th in
Kontla evlenmesi uygun görülür. Oysa Elizabeth bir başkasını
sevmektedir. Ağlamadan ve bayılmadan üzerine düşen görevi
kabullenir.
5
kişinin yakışıklı, çekici ve zengin bir eş olması ise kusursuz bir
fantezidir.
Bunun yanı sıra, ideal olarak birbirlerine hiç uymayan iki
insanı yan yana getirmek için kusursuz bir yöntemdir. Gerçek
dünyada iki insan birbirine uymuyorsa, tanıştırılmazlar ya da
tanışsalar bile bu konu üzerinde ikinci kez düşünmezler. Oysa
anlaşmalı evlilikler bu gerçeği göz ardı eder.
Tarihsel gelişimine baktığımızda çiftler birbirinin yanında
kalır ve zor günler geçirseler dahi yaşadıkları sıkıntıların üste
sinden gelmeye çalışırlar. Aynı zamanda edilen yeminlerle gelen
bağlılık, gerilimi arttırır. Horry’nin borçlarının Rule’un sorumlu
luğunda olması buna en güzel örnektir. Bu sorun kesinlikle hayal
ürünü değildir. Pek çok kusursuz çift, kumar düşkünü eşler yü
zünden ayrılmıştır.
Tabii hikayedeki çiftler arasında yatan uyum, dış görünüş
lerinden değil içlerinde barındırdıkları benzerliklerden doğar.
“AŞKA BİR ŞANS DAHA”da hem Horry hem de Rule onur
ve namus hususunda son derece hassastır. Aynca birbirleri ile
rahat iletişim kurabilmektedir. Modem okuyucular bu çift ara
sında gerçek anlamda bir uyum olabileceğine inanmakta güçlük
çekebilir. Çünkü sadece yaş değil, bilgi birikimi ve deneyimler
bakımından da büyük farklılıklar vardır. Oysa 1930’lu yıllarda
evlilikte eşitlik aramak çok da yaygın bir yaklaşım değildi.
Anlaşmalı evliliklerde asıl sorun yaratan kısım tam anlamıyla
bütün olabilmektir. Nihayetinde seks bütün evliliklerde güçlü bir
unsurdur ve birbirine tamamen yabancı iki insan evlendiğinde
durum daha da tuhaf bir hal alır. “AŞKA BİR ŞANS DAHA”da
bu anlamda bir bütünlük yakalanıp yakalanmadığı açıkça bel
li olmamaktadır. Kitabın sonunda Horry’yi büyüleyen tutkulu
öpücükler olmadan sevişmiş olmaları mümkün müdür? Diğer
yandan eğer birlikte olmadılarsa, bu durum eşleri hiç mi rahatsız
ektedir? Heyer’in gizem perdesinin ardında neler olup bit
tiğini anlatmanın imkanı yoktur.
Günümüzde yazılan evlilik hikayelerinde bütünlük konusu
evliliğin en önemli yanı olarak ele alınmaktadır. İki yabancı insa
nın tanışıp, evlenmelerine kadar giden süreçte cinsel bütünlüğü
yakalama çabaları eğlenceli bir konu olabilir. Öte yandan man
tık evliliklerinde de baştan çıkartma olayları ile karşılaşılmakta
dır. Deneyimli bir adam çoktan gönüllü genç bir bakireyi baştan
çıkarmaya çalışıyorsa, bu onu ahlaksız biri olarak gösterebilir.
Fakat bu adam son derece sevgi dolu bir eşse, o zaman durum
değişir.
Romantizm türünde Georgette Heyer’e teşekkür etmemiz ge
reken pek çok husus vardır; fakat içlerinden sadece birini seçecek
olursak yazara anlaşmalı bir evliliği bu denli güzel işlediği için
teşekkür edebiliriz. Eğer “AŞKA BİR ŞANS DAHA”yı ilk defa
okuyacaksanız, kusursuz bir hikaye ile karşı karşıya olduğunuzu
söylemeliyim.
Jo Bevtrley
9
Bayan Winwood bu sabah kendilerini görmeye gelen misafirinin
ne kendisi ne de kız kardeşleri için endişelendiğini düşünüyordu.
Her yere yayılan dedikodular yüzünden Winwood kızlan kendi
lerini eve kapatmışlardı. Kahya kapıyı açtı ve bayan Winwood’un
evde olduğunu söyledi.
Son derece gösterişli arabasından inen Bayan Maulfrey ara
bacısına kendisini beklemesini söyleyerek, loş antreden içeri gir
di. Heyecanlı bir şekilde “Bayan Winwood nerede? Siz zahmet
etmeyin, ben gider kendisini bulurum,” dedi.
Kızlann hepsi küçük salondaydı. Bayan Maulfrey seslerini
duydu ve ayakkabılarından gelen topuk sesleri eşliğinde antre
den ilerleyip merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden inerken etek
uçları her yeri kaplıyor, adeta korkulukların üzerinde dans edi
yordu. Bakışlarından merdivenleri dar vc halıları da eski bulduğu
anlaşılıyordu. Yüzündeki bu ifadeyi daha önce de görmüşlerdi.
Kendi evinde böyle eski mobilyalar olsa büyük utanç duyardı.
Ama bu ev kuzeninin eviydi vc böyle şeyler düşünmemeliydi. Ne
de olsa bir Winwood her zaman Winwood'du.
Kahya, küçük salon adı verilen en dip odaya doğru ilerlerken
Bayan Maulfrey de onu takip ediyordu. Kapının önünde küçük bir
basamak vardı. Bayan Maulfrey basamağa çıkıp kapıyı çaldı.
Winwood kızlarının üçü de canı kenarındaydı, l’zaktan bakınca
tam bir tablo gibi görünüyorlardı Bayan Winwood vc Bayan 0»r-
11
lottc rengi solmuş gibi görünen san saten bir kanepe üzerinde o turu
yorlardı. El ele tutuşmuşlardı. Birbirlerine çok benzeseler de Bayan
Winwood'un daha güzel olduğu hemen anlaşılıyordu. Her zaman
ki edasıyla kapıya baktı ve Bayan Maulfrcy’nin heyecanla odaya
girmesinin ardından yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Masmavi
gözleri ve sıcak bakışlarıyla misafirini içtenlikle karşılıyordu. Omuz
larına düşen dalgalı san saçlarını mavi bir kurdeleyle toplamıştı.
Bayan Charlotte ailenin diğer güzel fertlerinin yanında sönük
kalıyordu ama o da kesinlikle bir Winwood kızıydı. Düzgün bir
burun ve masmavi gözler bunun en güzel kanıtıydı. Saçlarının
dalgası, kız kardeşlerininki kadar gösterişli olmasa da göz dol
duruyordu. Mavi gözleri buğuluydu ve teni solgundu. Oldukça
güzel, genç bir bayandı.
Üç kız kardeşten en küçüğü olan Horatia, Winwood ailesin
den tamamen farklı bir görünüme sahipti ve tek benzerliği güzel
burun yapısıydı. Koyu renk saçları, gri gözleri ve kalın kaşları
vardı. Kaşlarının yapısı yüzünden sürekli ciddi ve çatık kaşlı bir
duruşu vardı. Ne yaparsa yapsın, bu kızm cilveli bakışlar atma
sına imkan yok gibi görünüyordu. Kardeşlerinden biraz daha kı
saydı ve artık on yedi yaşma geldiğine göre daha fazla uzamasına
imkan yok gibi görünüyordu.
Bayan Maulfrey odaya girdiğinde Horatia küçük bir taburede
oturmuş, elleri çenesinin altında somurtuyordu. Belki de somurt-
rauyordur, sadece kaşları yüzünden öyle görünüyordur diye dü
şündü Bayan Maulfrey.
Cç kız kardeş sabahtan tuvaletlerini giymişlerdi ve her birinin
belinde muslin kumaştan kabarık eteklerini tamamlayan kuşak
lar vardı. Elbiselerinin kumaşının aksine Bayan Maulfrey kaliteli
ipek mantosunu çıkartıp kardeşleri süzdü.
“Canlanm benim!” dedi. “Duyar duymaz geldim. Her şeyi
«nlatın, duyduklarım doğru mu? Rulc gerçekten teklif etti mi?"
Kuzenini karşılamak için nazikçe ayağa kalkan Bayan Win-
W0od tekrar yerine geçip oturdu. Solgun ifadesi gözlerden kaç-
mi “Evetdedi isteksizce. “Duydukların doğru, Theresa.”
Bayan Maulfrey’nin gözleri kocaman oldu. “Oh, Lizzie!”
dedi sevinçle. “Rule! Bir kontes! Yılda yirmi bin, belki de daha
fazla kazanan bir kontes!”
Charlotte, Bayan Maulfrey için bir sandalye çekti ve içerle
miş olduğunu belli eden bir ses tonuyla “Lord Rule seçkin bir
centilmen,” dedi ve Bayan Winwood’un elini tutarak ekledi. “Fa
kat hiçbir centilmen biricik Lizzie kadar değerli olamaz.”
“Charlotte, o bir lord!” dedi Bayan Maulfrey. “Rule en kıy
metli bekarlardan biri ve bunu siz de biliyorsunuz. Bugüne dek
duyduğum en büyük kısmet. Tek söyleyebileceğim Lizzie, sen
de böyle birini hak ediyorsun. Evet, sana tam olarak böyle biri
yakışır. Senin adına çok sevindim. Sana düğün için vereceği mal
ve mülkü düşün yeter.”
“Mal mülk konuşmanın son derece yersiz olduğunu düşünü
yorum, Theresa,” dedi Charlotte. “Annem hiç şüphesiz ki Lord
Rule’la bu konuyu konuşacaktır ama Lizzie'nin paragöz biri gibi
lordun servetini ilgilendiren sorular sorması beklenemez.”
Hn genç Winwood kızı her zamanki gibi elleri çenesinin
altında oturmaya devam ediyordu. Birden başını kaldırdı ve
“S-saçmalık!” dedi. Sesi o kadar derinden geliyordu ki kekeledi
ği için sesindeki titreme anlaşılmadı.
Bayan Charlotte üzgün görünüyordu. Bayan Winwood ise gü
lümseyerek “Korkarım Horry haklı,” dedi. Üzgün görünüyordu.
“Her şey lordun servetiyle ilgili,” diyerek kanepeye oturdu vc
dışarı bakarken gözleri dalıp gitti.
Bayan Maulfrey uzaklara bakan o man gözlerin yaşlarla dol
duğunu fark etti. “Neden l izzie?” dedi. “Duyan da sanki tunnc
13
Ljet'ryette f~tr«rcr
bu mükemmel teklifi reddetmeyi düşündürecek kadar bağlandı
ğını zannedecek.”
“Thercsa!” diye çıkıştı Charlotte. Kollarıyla kardeşini sarar
ken, “Bunu nasıl söylersin? Bay Heron’u unutmuş gibisin.”
Bayan Maulfrey, Bay Heron’u unutmuştu. Birden konuşma
yı bıraktı ve düşündü. Hemen kendine gelerek “Bir düşünelim:
Bay Heron,” dedi. “Çok dokunaklı ama Rule, bilirsin işte! Za
vallı Bay Heron’un saygıdeğer bir insan olmadığını söyleyemem
ama o sadece bir subay, Lizzie. Korkarım ki kısa süre içinde
Amerika’daki o korkunç savaşa geri dönmek zorunda kalacak.
Onu artık düşünmemelisin tatlım.”
“Evet,” dedi Elizabcth. Sesinden ne kadar kötü hissettiği an
laşılıyordu. “Onu düşünmemeliyim.”
Horatia’mn gözleri ortanca ablasının üzerine odaklandı. “Keş
ke R-Rule Charlotte’a teklif etseydi, ne güzel olurdu,” dedi.
“Horry!” diye bağırdı Charlotte.
“Tanrım, sen neler söylüyorsun böyle!” dedi Bayan Maulfrey.
“Rule, kesinlikle Elizabeth’i istiyor.”
Horatia öfkeyle başını çevirdi. “Hayır. O sadece bir Win-
wood istiyor. Her şey yıllar önce planlanmış. Ben lordun Li-
Lizzie’yi bi-birkaç kez gördüğünü ve hemen aşık olduğunu za-
zannetmiyorum.”
Bayan Charlotte kız kardeşinin elini bıraktı ve konuşmaya
başladığında titriyordu. “Hiçbir güç beni Lord RuleTa evlenme
ye ikna edemez. Bana teklif etmiş olsa bile! Evlilik düşüncesi
bana çok uzak.” Konuşması bitince derin bir nefes aldı. “Eğer
bir gün bir centilmen beni evliliğe ikna ederse Horry, bil ki bu
kesinlikle Lord Rule’dan başka biri olacak.”
“Kendi adıma konuşmak gerekirse, ben çapkınlardan hoş
lanırım,” dedi Bayan Maulfrey. “Ayrıca Rule son dcrecc ya
kışıklı!”
/Afka- öir Jatts Lstuıa.-
Horatia kendinden emin bir tavırla “Sanırım a-annem Char-
lotte’a bu teklifte bulundu,” dedi.
Elizabeth kardeşine dönerek “Horry tatlım bir türlü anlamı
yorsun. Annem böyle bir şeyi asla yapmaz,” dedi.
“Teyzem seni bu evliliğe zorluyor mu, Lizzie?” diye sordu
Bayan Maulfrey. Konunun altında entrika arama fikri hoşuna git
miş gibi görünüyordu.
“Oh hayır, hayır! Annemin ne kadar nazik olduğunu bilirsin.
Çok düşünceli ve mantıklıdır. Ailemin mutluluğu için bu teklifi
kabul etmem gerektiğini düşünüyorum. Ailem için yapacağım
bir görev ama kendi mutluluğumu sonsuza dek elimden alacak
bir görev.”
“İ-ipotekler,” dedi Horatia.
“Tabii ki Pelham yüzünden açılan borçlar,” dedi Charlotte.
“Her şey onun suçu. Hayatımızı mahvetti.”
“Zavallı Pelham!” dedi Elizabeth. Ortalıklarda görünmeyen
kardeşini düşününce derin bir nefes aldı. “Korkarım çok savur
gan biri oldu.”
“Eminim kumar borçları yüzünden olmuştur,” dedi Bayan
Maulfrey. “Teyzem sizin hisselerinizi bile...” Son anda düşünceli
bir tavır sergiledi ve cümlesini tamamlamadı.
Elizabeth’in yüzü kızardı ama Horatia söze girdi. "Pc-Pcl'i suç
layamazsınız. Bu onun kanında var. Birimiz Rule’la e-cvlcnmek
zorunda. En büyüğümüz ve en güzelimiz Lizzie ama Charlotte da
bu işin üstesinden gelebilir. Lizzie, Edvvard Hcron’la sözlcndı.
“Sözlenmedik,” dedi Elizabeth. Sesi güçlükle duyuluyordu.
“Sadece eğer yüzbaşı rütbesine yükselirse, annemin evlenmemi
ze razı olacağını umuyorduk."
Bayan Maulfrey anlayışlı biri gibi görünmeye çalışarak
Elizabeth’c yöneldi. “Tatlım, varsayalım kı Bay Heron yüzbaşı
rütbesine yükseldi. Yine de Lord Rule’la kıyaslanabilir mi?
15
Horatia son derece cesur bir yaklaşımla “Edward de-dedi ki
zengin biriyle nişanlanıp servetini arttırabilirse, o zaman evlen
meleri için bi-bir fırsat yaratabilirmiş,” dedi.
Bayan \Vinwood üzüntüsünü gizlemek istercesine elini yana
ğına dayadı. “Horry, lütfen!” dedi. Kardeşine yalvaran gözlerle
bakıyordu.
“Anlamıyorum,” dedi Bayan Maulfrey. “Bana duygusuz ol
duğumu söyleyeceksin biliyorum ama, sevgili Lizzie, bunun
duygularla ilgisi yok. Neden, genç adamın maddi sorunlarını na
sıl aşacağını düşünüyorsun? Bu durum ne kadar üzücü olsa da
Lordla evlendiğinde sahip olacağın konumu bir düşün. Mücev
herleri bir düşün!"
Kendini lordun eşi olarak hayal etti ve bu manzarayı son de
rece itici buldu. Yine de bu konu hakkında hiçbir şey söylemedi.
Üç kız kardeşin duygularını dile getirmek yine Horatia’ya düş
müştü.
“Kaba!” dedi. “Çok kabasın, Theresa, bunu biliyor muydun?”
Bayan Maulfrey kıpkırmızı oldu ve birden eteğini düzeltmeye
başladı. “Her ne kadar Lizzie öyle düşünmese de Lordla ikisinin
ne kadar kusursuz bir çift olduğunu kimse inkar edemez. Teyzem
bu konuda ne düşünüyor?”
“Lorda çok müteşekkir. Aslında hepimizin öyle olması gere
kir. özellikle de Pelham’m başımıza açtığı dertleri düşünürsek.”
“Pdham nerede?” diye sordu Bayan Maulfrey.
“Emin değiliz,” dedi Elizabeth. “Belki şimdi Roma’dadır.
Zavallı Pel, zavallı ama çok duyarsız. Eminim yakında ondan
haber alırız.”
“Sanırım senin düğününe katılmak için eve gelmek zorunda
kalacak,” dedi Bayan Maulfrey, “Söylesene Lizzie, Rule sana
kur yaptı mı? Elbette benim bir fikrim yok ama yine de bu tarz
konuşmalar duydum. Lord o kadar...” Cümlesini yarım bıraktı
Description:Artık seni görmeye dayanamam ama her zaman kalbimde olacaksın. Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama kalbimde hep sen olacaksın.”.