Table Of Contentz
ö
g
ANTİK
a
KILIKIA
r
a
K
m
o
c
.
m
i
r
a
l
SİKKELERİ
p
a
t
i
k
i
BEKİRCAN TAHBERER
k
2005 – ADANA/TÜRKİYE
s
©2012 TAHBERER - TÜM HAKLARI SAKLIDIR –REFERANS VERMEDEN HİÇBİR ŞEKİLDE ÇOĞALTILAMAZ VE ALINTI
YAPILAMAZ.
E
z
2
ö
g
a
r
a
K
Benden önce sayısız araştırmacı bu konuda yazmıştır ve belki de,
onlarınkilerin arasında benim yazdıklarım hiç göze
m
çarpmayacaktır; eğer öyle olursa ben de kendimi, çalışmaları benim
tanınmamı engelleyecek olan rakiplerimin büyüklüğü ve ihtişamı ile
o
avuturum.
c
Titus Livius (M.Ö. 59 - M.S. 17)
.
m
i
r
a
l
p
a
t
i
k
i
k
s
E
z
3
ö
SUNUŞ g
Kilikia, gerek ekonomik gerekse stratejik açıdan antik Anadolau’nun en önemli
bölgelerinden birisiydi. Avrupa ve Asya arasında gidip gelen ordular, ticaret kervanları
sürekli Kilikia topraklarından geçen ana yolları kullanıyordu. r
a
İlk çağlardan beri Suriye, Mezopotamya ve Mısır ile savaşa hazırlanan Hitit, Pers,
Hellen ve Roma orduları burada dinlenip erzak toplamıştı. Mısır’dan Fenike’ye, oradan
K
Yunanistan ve İtalya’ya giden ticaret ve savaş gemileri Akdeniz boyunca Kilikia
limanlarına uğrayıp yiyecek ve su alıyor, gemi yapımı ve gerekli tamiratlar için kaliteli
ağaçları burada bulabiliyorlardı. Ticare amaçlı olarak ve orduların ihtacı için her türlü
tahıl yetiştiriliyor, birçok çeşit mal üretiliyordu. Zengin gümüş madenleri çeşitli
mücevherler ve sikke yapımı için gerekli değerli metali sağlıyordu.
Kuzeyde Toros dağları, güneyde Akdeniz ve doğuda da Amanos dağları doğal
sınırlar oluşturarak Kilikia’yı sanki diğer bölgeler den ayırıp güvenli bir yer haline
getiriyordu. Bu nedenle bölgede yüzlerce yerleş ke kurulmuş, bunlar arasında şehir
niteliği kazanan kırktan fazla yerleşke kendi ad ına yani otonom, yarı otonom veya bir
imparator ya da kral adına sikke basmıştır. Bu gün değil Çukurovada, Toros dağlarının
en ücra köşelerinde bile, hemen her köyü n yakınında bir veya daha fazla antik
yerleşmenin izine rastlanır. m
Diğer bölgelerdekilerle karşılaştırıldığında, Kilikia şehirlerinin sadece alış verişi
kolaylaştırmak amacıyla basit sikkeleor basmadığını, aksine sikkelerde kullandıkları
konuların zenginliği, günümüze ulaştırdıkları sayısız mesajları ve sikkeler yapılırken
uygulanan sanatla, uygar dünyanıcn ilgisini çekecek son derece önemli arkeolojik
belgeler olduklarını görüyoruz. Hatta sadece bu sikkelerin yardımıyla her dönemde
.
şehirlerdeki günlük yaşam, inançlar, tapınılan tanrı ve tanrıçalar, tapınaklar, şehirlerde
m
yapılan festivaller, spor karşılaşmaları ve neticesinde verilen ödüller, şehirlerde inşa
edilen köprü, su yolu, liman, deniz feneri gibi yapılar, deniz ulaşım araçları - savaş
gemileri, mitolojik hikâyeler, kutsal kabul edilen hayvanlar, yaratıklar ve kahramanlar,
i
şehre yapılan yardımlar, şehri ziyaret eden imparatorlar gibi yüzlerce konuda kesin ve
doğru bilgiler ediniyoruz. r
a
Antik sikkelerin günümüze taşıdığı bilgiler saymakla bitmez. Yukarıda
belirtilenlere ek olarak, aynı sikkenin farklı kalıpları araştırılarak ekonomik seviyenin ne
l
kadar gelişmiş olduğunu tahmin etmek de mümkündür. Çünkü hemen her dönemde
p
Kilikia şehirlerinden bir çoğu, zengin konulu sikkeler basmıştır. Birbirine çok yakın olan
şehirler bile sikkelerini farklı sikke kalıbı kazıyıcılarına yaptırmaya, kendi şehirlerine
a
özgü farklı konular kullanmaya çalışmışlar, birbirine benzememesi için büyük çaba sarf
etmişlerdir. Antik dünyada çok az bölge şehirleri, Kilikia şehirleri kadar çok ve zengin
t
çeşitli sikke basmıştır. Ülkemizde henüz fark edilmemiş gibi görünmekle beraber,
sikkeler, tairih araştırmalarının en önemli kaynaklarındandır. İşte bu nedenle Kilikia
sikkeleri uygar dünyanın dikkatini çekmiş ve önemli araştırmalara konu olmuştur.
k
Bu çalışmada kısa bir Kilikia tarihi ve buna ek olarak sikkelerle ilgili detaylı bilgiler
i
verilmeye çalışıldı. Kilikia tarihi bölümünün amacı, Kilikia sikkelerine ilgi duyanlara bölge
k
tarihi konusunda ipuçları vermek ve daha derin araştırmaya yöneltmektir. Ayrıca
sikkenin icadı, Kilikia sikkelerinin konuları ile şehirlerin bugünkü yerleri, isimlerinin
s
nereden geldiği ve sikkelerdeki yazıtlar, sikke bastıran imparator ve imparatoriçelerin
E
z
4
ö
Hellence isim yazılışları ve sikkelerde görülen diğer Hellence yazgıların Türkçe
karşılıkları konusunda listeler bulunuyor. Kilikia sikkelerinin birim değerleri ve
üzerlerindeki tarihlerin çözümlemesi için de açıklamalara yer verilmiş, ason olarak, sikke
terminolojisinde kullanılması kaçınılmaz olan bazı yabancı kelimeler için küçük bir
sözlük eklenmiştir. r
a
Bu çalışmada amaç sadece Kilikia sikkelerini tanıtmak değil, dağınık bilgileri bir
araya getirerek, antik Kilikia bikkeleri ile ilgili mümkün oldukça geniş bilgi verilmesi
K
amaçlanmıştır.
Bütün verilenlere rağmen bu çalışmanın tamamlandığını söylemek mümkün
değildir. Daha ileride yapılacak araştırmalar ve yeni buluntular neticesinde yapılacak
eklemeler ve/veya düzeltmeler kaçınılmazdır. Bu çalışmanın en büyük hedefi, ileride
yapılacak araştırmalara esin kaynağı olmak ve Kilikia Numismatiğinin yanı sıra Anadolu
Numismatiğinin, Türkiye içinde ilgi çekmesine öncülük etmektir.
Bekircan Tahberer
Aralık- 2004
(Gözden geçirilmiş son hali – 2012)
m
o
c
.
m
i
r
a
l
p
a
t
i
k
i
k
s
E
z
5
ö
İÇİNDEKİLER g
Sayfa
a
HARİTA A-Kilikia 6
B-Kilikia Pedias (detay) r 7
a
KISA KILIKIA TARİHİ
K
Kilikia İsminin Kaynağı 8
Kilikia Tarihine Bir Bakış 8
Erken Dönem Kilikia Sikkeleri 23
KILIKIA SİKKELERİNİN KONULARI 25
A. Erken Dönem M.Ö. 5-3. yy. 25
B. Hellenistik Dönem M.Ö. 3-2. yy. 30
C. Otonom Dönem M.Ö. 2-1.yy. 35
D. Roma İmparatorluğu Dönemi M.Ö. 1.yy.- M.S. 3.yy. 43
Sikkeler Üzerindeki Tarihler 56
Kilikia Sikkelerinin Birim Değerleri 58
Kilikia Sikkelerine Konu Olan Tanrı ve Tanmrıçalar 60
Antik Kilikia Şehirleri 62
Şehirlerin Unvan ve Sıfatları 92
Spor Karşılaşmaları ve Kutsal Festivaoller 94
Roma İmparatorları 95
Kilikia’da Sikkesi Basılan İmparatorc ve İmparatoriçelerin Sikkelerde
En Çok Karşılaşılan İsim ve Yazılışları 96
.
Küçük Sözlük 99
m
Kaynakça 101
i
Sikke çizimleri: Selma Tahberer
r
a
l
p
a
t
i
k
i
k
s
E
z
6
ö
KILIKIA HARİTASI g
a
r
a
K
m
o
c
.
m
i
r
a
l
p
a
t
i
k
i
k
s
E
z
7
ö
g
a
r
OVALIK KILIKIA
a
K
m
o
c
.
m
i
r
a
l
p
a
t
i
k
i
k
s
E
z
8
ö
KISA KILIKIA TARİHİ g
a
KILIKIA İSMİNİN KAYNAĞI
H r
erodotos, Kilikia halkın adının, yiğit ata Kilix’den geldiğini ve Kilix/Kilikos
Yurdu anlamında olduğunu söyler (VII: 91) ama onun asaptamaları genellikle
kulaktan dolma olduğu için güvenilir değildir.
Kilikia bölgesi özellikle M.Ö. 2. binyıldan itibaren çeKşitli isimlerle anılmıştır.
Bölgenin bilinen en eski ismi Kizzuwatna’dır. Araştırmalara göre, bu ismin kökeni de,
M.Ö. 3. binyılın sonlarından itibaren Doğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da, bir süre
sonra da Akdeniz bölgesinde konuşulan ve yazılan Hurrice ’ye kadar gider.1
Bununla beraber fonetik açıdan en yakın kelim eye Asur döneminde rastlarız.
Asur kayıtlarında bugünkü İskenderun - Gaziantep sınırından Erdemli - Limonlu’daki
Lamas Çayı’na kadar olan ovalık bölgeye QUE, Lamas’tan sonra başlayan dağlık
bölüme de KHILAKKU deniyordu. Que ve Khilakku sözcükleri ilk önce III. Shalmaneser
(M.Ö. 860-825) dönemine ait bir yazıtta geçer.2
KILIKIA TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
M.Ö.1500’lerde Suriye ve Kilikia’yı da içine alan tüm Güney Anadolu Luwi
kültürünün egemenliği altındaymdı. Luwi dili, Güney Anadolu’da Lykia’dan
Adana’ya uzanan ve Arzawa ile Kizzuwatna ülkelerini içeren bölgelerde
kullanılıyordu. Askeri açıdan Hititler’e boyun eğmek zorunda kalan Luwiler, özellikle
dilleri bakımından Hititler’e üstünlük saoğlamışlardı. Hitit çağında Luwice Anadolu’da en
çok konuşulan ve uzun süre yaşamış olan dildir. M.Ö. 1. binyılda Luwi dili Batı
Anadolu’da büyük ölçüde varlığını ycitirirken, Orta Anadolu ve Çukurova’da Hiyeroglif-
Luwicesi ile yazılı taş anıtlar yoğunluk kazanmaktadır. Böylece Luwice’nin eski
.
Anadolu’da yaklaşık 1500 yıl yaşadığı kabul edilebilir3.
m
Bu dönemde Kilikia’nın doğu ve kuzey bölümlerini içine alan bölgede
Kizzuwatna Krallığı’nı görüyoruz. 1936 yılında Tarsus - Gözlükule’de yapılan
i
kazılarda Kizzuwatna Kralı Isputahšu’ya ait pişirilmiş topraktan bir mühür baskısı gün
r
ışığına çıkarılmış ve mührün etrafındaki çivi yazılı yazıtta Pariyawatri’nin Oğlu, Büyük
Kral Isputahšu yazdığaı belirlenmiştir. Bu mühür de göstermektedir ki, bölgede
gerçekten Kizzuwatna isimli bir krallık vardı ve mühürde sözü edilen Büyük Kral sıfatı
bu kralın bağımsız vel Hitit Kralı ile eşit olduğunu ifade ediyordu. Keza M.Ö. 1535-1510
arası Hitit İmparatorluğunun başında bulunan Telipinu, iç çekişmeler yüzünden sürekli
p
toprak kaybeden Hitit ülkesinin lideri olarak, Kizzuwatnalılar’ın Kralı Isputahšu ile bir
barış anlaşması yapmak zorunda kalmıştı4. Hititler ilk devlet antlaşmalarını hep
a
Kizzuwatna ile yapmışlardır. Daha sonra II. Hantili (M.Ö. 1500-1490) Kizzuwatna Kralı
Eheya ile, II. Zidanta (M.Ö. 1490-1480) da Kizzuwatna Kralı Pilliya ile antlaşma
t
yapmışlardır.
i
1 1. A. Ünalk, 1, 2000, s. 19 vd.; A.Ünal, 2, 2000, s.48 vd.
2 L. Zoroğlu, 1994, s.302 vd.; D.D.Luckenbill, 1968, s.215.
3 S. Alp, 2001, s. 14, 15.
4 Antlaşima metninin kendisi Akadca ve Hititçe çevirisi ile kırık dökük de olsa günümüze ulaşmıştır; ayrıca
bir küktüphane fişinde de aynı antlaşmadan söz edilir. Antlaşma tamamen eşitlik esasına göre yapılmıştır,
yani Kizzuwatna Hititler ile eşit bir devlettir. Antlaşmada, mültecilerin iadesi, elçilerle ilgili hükümler,
taraflara karşı yapılabilecek suikastlerin haber verilmesi, sınır bölgelerinde yaşayan göçebelerin durumu,
s
hırsızlık suçları, yaralanan veya öldürülen şahıslar için verilecek kefaretler ve bir tarafın isteği üzerine
askeri yardım gönderilmesi yer almaktaydı (Ünal, 2002, s. 128).
E
z
9
ö
Kizzuwatnalılar ile Hititler arasındaki çekişme uzun yıllar sürmüşg ancak M.Ö.
1460-1190 arasında 270 yıl kadar sürecek olan Büyük Hitit Krallığının ilk hükümdarı II.
Tuthaliya (M.Ö. 1460-1440) veya I. Šuppiluliuma (M.Ö. 1400-1370) daöneminde Hititler
için he zaman önemli olan bu bölge Hitit Krallığı egemenliğine geçmiştir. Burada en
ilginç olan konu Hattuša’da ele geçen Hitit tabletlerinde, M.Ö. yaklraşık 1650 yıllarında
Çukurova’nın güney orta kısımlarından “Adaniya” ülkesi diye bahsediliyor olmasıdır5.
a
Muwatalli Döneminde (M.Ö. 1315-1282) Mısır ile ilgili sorunlar nedeniyle Hitit
K
başkenti Hattuša’dan güneydeki Tarhundašša kentine taşınmıştı. Muwatalli başkenti
güneye taşıyarak M.Ö. 1286 yılında yapılan ünlü Kadeš Savaşı’na burada hazırlanmış
bunun için Luwi bölgesinin desteğini almayı planlamıştı ve bunda da başarılı olmuştu.6
Bu nedenle Hattuša’da bulunan tanrı heykelleri bile Tarhundašša’ya getirilmişti. Ne
yazık ki adı geçen Tarhundašša şehrinin bu Luwi bölgesindeki yeri henüz
bulunamamıştır. Belki de Adana’nın hemen doğusunda, Pyramos (Ceyhan) Nehri
kıyısındaki Sirkeli’de (Yılankale’nin hemen arkasınd a) bulunan Muwatalli’ye ait kaya
kabartma tasviri, karargâhın buralara yakın bir yerde olduğunu işaret etmektedir7.
O zamanlar Yukarı Ülke ve Hattuša çev resinin kralı olan Prens III. Hattušuli,
kardeşi II. Muwatalli’ye yardım etmek için kend i emrindeki kolordusuyla Kadeš savaşına
katılmıştı. Aslında iki kardeş hiç de iyi g eçinemiyordu ve bundan dolayı savaş
sonrasında ayrı yollardan kendi ülkelerinme döndüler. Muwatalli, Sirkeli üzerinden
Tarhundašša’ya dönmekte iken belki de yolda ölürken, Hattušili biraz daha doğudan,
Apa ve Lawazantiya kenti üzerinden dönmeyi yeğledi. Lawazantiya'da her şeyden
mühim olan ve onu çeken birileri vardıo ve o da Puduhepa idi. Puduhepa, Lawazantiya
kentinde Aşk ve Savaş Tanrıçası Sausga’nın (Ištar) rahipliğini yapan Pentipsarri’nin
kızıdır. c
.
Orada Puduhepa'nın olduğunu daha önceden mutlaka biliyordu. Zaten kendisi de
m
savaştan çok önceleri dul kalmıştı, keza ilk karısı ölerek en az üç çocuğunu yetim
bırakmıştı. Savaştan dönerken büyük bir avantajı daha vardı, çünkü o, Kadeš Meydan
Savaşının galip generali ve Yukarı Ülkenin kralıydı. İleriye dönük ihtiraslı planları vardı ve
i
bu kurnaz kadın ileride tüm bu konularda yardımcı olacak ihtiraslara sahip birisiydi. Belki de
kardeşi Muwatalli’nin ölümürnden sonra tahta çıkan onun oğlu ve kendi yeğeni Urhitešub’u
tahttan atıp kendini büyük kral yapmayı daha o zamandan planlıyordu.
a
Lawazantiya’da Puduhepa ile evlendi ve onu beraberinde Yukarı Ülke ve Hattuša
l
civarındaki krallığının başkenti Hakpis’e getirdi. “Tanrının buyruğu üzerine Puduhepa ile
p
evlendim” diyordu; ama bunun arkasında kuşkusuz bazı politik ve dini çıkarlar söz konusu
idi. Puduhepa da tıpkı Hattušili gibi işi tanrıların iradesine bırakıyor ve o zamanlar
a
memleketi Lawazantiya’da adını dahi duymadığı Orta Anadolu Kenti Arinna’nın Güneş
Tanrıçası’nın kendisini Hattušili ile evlendirdiğini yazıyor.
t
i
5 Adaniya kile ilgili kapsamlı bilgi için bkz: K.S.Girginer, “Tepebağ Höyük (Uru Adaniia) Kizzuwatna
Ülkesi’nin Başkenti miydi?”, Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne ADANA: KÖPRÜ BAŞI, YKY, İstanbul
2000, s. 70-85.
6 Başkeintin taşınması ile ilgili yeni tartışmalar için bkz., A. Ünal, 2002, s. 177-201.
7 Akukrgal, 1989, s.82; Bu tahminlerden sonra Sirkeli Höyük’te 1992 yılında kazılar başlamış, ancak bu tür
verilere ulaşılamamıştır. A. Ünal, Kades Savaşına kardeşi Hattusili ile birlikte katılan Muwatalli’nin
savaştan sonra ayrı yollardan memleketlerine döndüklerini ve belki de bu savaşta yaralanmış olan
s
Muwatalli’nin ülkesine ulaşmadan ölmüş olabileceğini, Ceyhan kıyısında bulunan Sirkeli’deki kaya
kabartma anıtının da onun mezar anıtı olabilceğini yazar. (Hititler Devrinde Anadolu I, 2002, s. 80)
E
z
10
ö
Eğer Fraktin’deki kaya kabartmasına bakılırsa, Puduhepa belki de fizgik olarak çekici
bir bayan değildi ama onun üstün basan tarafı, Hattuša’da eşi ve büyük oğlu Kral Tuthaliya
üzerinde kurmuş olduğu siyasi otoriteydi. Birçok devlet işlerinde, nasıl olsaa sen hastasın, bu
işlere burnunu sokma diye neredeyse hastalık hastası yaptığı kocasını bir kenara itmiş ve o
işlere hep kendisi bakmıştır. Bütün devlet işlerinde eşi III. Hattušrili ve üvey oğlu IV
Tuthaliya’nın yanında onun da adı geçer. O akla gelebilecek her konuda söz sahibidir.
a
Daha da ötesi, yolsuzluk davalarına bakmak, kocasına hekim seçmek, fal sorularına
baktırmak, adaklar sunmak, yabancı devlet adamlarıyla mektuplaşmak gibi bazı özel
K
konular ise, tamamen onun tekelindedir. Eski çağlarda bir devlet andlaşması üzerine kral
yanında mühür basan tek kraliçe odur; çünkü Kadeš Savaşından 16 sene sonra, III.
Hattušili ile Mısır Firavunu II. Ramses arasında imzalanan ve dünyanın ilk eşit devlet
anlaşması olan metnin altında, Mısır kaynaklarının bildirdiğine göre, Hattušili yanında
Puduhepa’nın da mührü vardı. Bu andlaşmadan sonra, Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesinde
kraliçenin çabaları yadsınamaz.
O hep Kizzuwatnalı olmakla övündü ve bu kıv ancını mühür baskısında dile getirdi:
kendisine “Hatti ülkesinin Hanımefendisi, Kizzuw atna’nın kızı Puduhepa’nın mührü”
diye mühür yaptırdı. Buna benzeyen bir mühür Ta rsus kazılarında ele geçmiştir. Keza çivi
yazılı metinlerde, bazı durumlarda Kizzuwatna il e eş anlamlı olarak kullanılan “Kummanni
kentinin kızı” olarak geçmektedir. Develi yakı nlarındaki Fraktin kabartmasındaki hieroglif
yazıtta ise kendisine “Kazuwana (Kizzuwmatna) ülkesinin kızı, tanrının gözdesi”
demektedir8.
Kocası III. Hattušili’nin ölümündoen sonra da üvey oğlu IV. Tuthaliya devrinde
anakraliçelik görevini üstlenen Puduhepa, kuşkusuz eski çağların yetiştirdiği en ilginç
simalardan biridir. c
.
M.Ö. 1190’da Hitit İmparatorluğunun yıkılmasıyla Anadolu’nun birçok yöresinde
m
olduğu gibi Kilikia’da da karanlık bir dönem başlar. Aslında karanlık diye adlandırılan
M.Ö. 1190 ile 900 tarihleri arasındaki bu dönem büyük insan hareketlerinin olmadığı
zamanlardır.
i
Geç Tunç Çağının rsonlarına doğru (M.Ö. 1200) Hitit Devleti ve onunla birlikte
daha birçok askeri gücün yıkılıp tarih sahnesinden silinmesine neden olan tarihi olaylar
a
yeterince açık değildir. Tüm bu felaketleri Ege göçleriyle geldikleri var sayılan ve Deniz
Kavimleri denen ve Mısır kaynaklarının biraz abartarak tüm Önasya ve Yakındoğuyu
l
yağmalamak, yakıp yıkmaktan sorumlu tuttukları yarı hayali bir kavime atfetmek hiçbir
p
zaman gerçekleri aksettirmez9.
a
Büyük Hitit Krallığı’nın yıkılmasıyla ortaya çıkan otorite boşluğu birçok küçük
krallıklarca doldurulmuş ve bunlar arasından yeni ve büyük bir krallık çıkana kadar
t
tarihe geçecek önemli savaş veya olaylar meydana gelmemiş olsa gerektir. M.Ö.
900’den itibiaren Kilikia’nın doğusunda Que, batısında ise Hilakku Krallığının hâkimiyeti
başlar. Bu krallıklarla ilgili ilk bilgiler Asur kralı III. Shalmaneser’e (M.Ö. 860-825) ait bir
k
i
8 Prokf. Dr. Ahmet Ünal – Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne Adana: Köprübaşı – Çukurovanın Antik
Devirlerde Taşıdığı İsimler ile Fiziki ve Tarihi Coğrafyası, s. 19-69.
7 Ünal, “Hitit İmparatorluğu’nun Yıkılışından Bizans Dönemi’nin Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi”,
s
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ F.E.F. ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ KONFERANSLARI VE ARAŞTIRMA
SONUÇLARI I (Eds: K.S. Girginer-F. Erhan), Baskıda.
E