Table Of Content6. MÂÛN SÛRESİ
M
Lİ
E
N
عُّ دُ َي يذ۪ َلّا كَ لِ ذٰ فَ ﴾1﴿ نِ يدّ۪ لابِ بُ ذِّ كَ يُ يذ۪ َلّا تَ يْمَارَ َا ĞRE
Ö
لٌ يْموَ فَ ﴾3﴿ ينِ ك۪ سْم مِ لْما مِ اعَ طَ لٰ عَ ضُّ يُ َ لَ وَ ﴾2﴿ مَ يتَ۪يلْما ESİ -
R
﴾5﴿ نَ وهُ اسَ مْم هِ تِ لَ صَ نْم عَ مْم هُ نَ يذ۪ َلَّا ﴾4﴿ ينَ لّ۪صَ مُ لْم لِ SÛ
N
Û
﴾7﴿ نَ وعُ امَ لْما نَ وعُ َنمْم َيوَ ﴾6﴿ نَ ؤُۧۤارَ يُ مْم هُ نَ يذ۪ َلَّا MÂ
ÖĞRENELİM
ANLAMI
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte odur yetimi şiddetle iten.
3. Yoksulu yedirmeye teşvik etmeyen
4. Vay o namaz kılanların hâline!
5. Onlar kıldıkları namazdan gafildirler.
6. Onlar (namazlarında) gösteriş yaparlar.
7. İyilik yapmaya, zekâta engel olurlar.
93
Benim adım “Mâûn sûresi”. Diğer isimlerim Eraeyte, Dîn, Tekzîb, Yetîm’dir.
Mâûn ismim zekât, yardım etmek, ihtiyaç duyulan küçük şeyler anlamına gelir. On-
yedinci sûre olarak indirildim. İlk üç âyetim Mekke’de, son dört âyetim Medine’de
indirildi. Mushafta ise yüz yedinci sûreyim. Yedi âyetten oluşmaktayım.
Z AÇIKLAMA
U
R
O Birinci âyet: Dini yalanlayanı gördün mü?
Y
Nİ
E Cenâb-ı Allah, din kavramı ile İslâm’ı, Kur’an’ı ve ahirette Allah’ın hükmünü ya-
R
Ğ
Ö lanlayan müşriklerin düştüğü kötü durumlara dikkat çekmektedir. Müşriklerin
e
l dini yalanması, yaptıkları iyiliklere Allah’ın mükâfat vereceğine ve kötülükleri de
r
ü
k cezâlandıracağına inanmamalarıdır.
k
e
f
e İkinci ve üçüncü âyetler: İşte odur yetimi şiddetle iten. Yoksulu yedirmeye teşvik etmeyen.
t
Zİ
Mİ
Dini yalanlayan müşriklerin kötülüklerine iki örnek veriliyor: “Yetimi şiddetle
Rİ
E
L iten, yoksulu yedirmeye teşvik etmeyen işte odur.” Çünkü o iyiliğin kendisine bir
E
R
Û fayda sağlayacağına inanmamaktadır. Bunun en açık delili de güçsüz, zayıf insan-
S
lara acımasız davranmasıdır. Yetimi şiddetle itenler birkaç türlüdür. Kimisi yetimin
babasından kalan mirasına el koyar. Kimisi yetim ona yardım için gelirse onunla
ilgilenmez; hatta onu kovar. Kimisi de yetimi yanına alır, ancak ona kötülük yapar.
Hâlbuki o, iyilik yaptığını zannetmektedir.
94
Peygamberimiz’in azılı düşmanlarından Ebu Cehil, bir yetimin sorumlulu-
ğunu üzerine almıştı. Yetimin bütün malını o koruyordu. Aradan yıllar geçti,
yetim çocuk büyüdü ve malından bir şey istemek için Ebu Cehil’in yanına
geldi. Ebu Cehil, onunla ilgilenmekten kaçındı; hatta onu kovdu. Yetim buna
çok üzüldü. O sırada olayı seyreden bir Kureyşli çocuğu alaya almak için
“Muhammed’e söyle, o sana yardımcı olur.” dedi. Çocuk ümitle Peygamber
Efendimiz’in yanına geldi. Durumu kendisine anlattı. Yapılan haksızlığa üzü-
len Efendimiz çocukla birlikte Kâbe yakınında bulunan Ebu Cehil’in yanına M
gitti. Kureyş’in ileri gelenleri Resulullah (s.a.v.) ile Ebu Cehil arasında neler Lİ
E
geçeceğini görmek için orada toplandılar. Çünkü onlar, ikisinin arasında tar- N
E
R
tışma çıkacağını düşünüyorlardı. Ebu Cehil sakin bir şekilde Peygamberimiz’e Ğ
Ö
yer verdi. Çocuğun malını da teslim etti. Bunun üzerine müşrik arkadaşları Sİ -
onu kınayarak alaya aldılar: “Yer verdiğine göre, O’nun sevdin herhâlde!..” E
R
Û
Ebu Cehil öfkelenerek şöyle dedi; “Allah’a yemin ederim ki, onu sevmedim. S
N
Ancak onun sağında ve solunda mızraklar gördüm. Fakat onları kimin tuttu- Û
Â
ğunu ise göremedim. Eğer söylediğini yapmasaydım mızraklar bana sapla- M
nacaktı. (Bkz. Fahruddin er-Râzi, Tesfir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, XXIII, 440)”
Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler şüphesiz karınlarına sadece ateş
dolduruyorlar. Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir. (Nisâ sûresi, 10. âyet)
Peygamber Efendimiz orta parmağı ile başparmağını yan
yana getirdi ve aralarını açıp kapayarak şöyle buyurdu:
“Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz”(Buhârî, Talak: Edeb: 24)
95
“Kim Müslümanlar arasından bir yetimi alarak
onun yiyecegini ve içeceğini karşılarsa affedilmez
bir günah (şirk) işlemedikçe Allah onu mutlaka Cennet’e koyacaktır.
(Tirmizî, Birr: 14, nr. 1918)”
Z
U
R
O Yetimler en çok ilgilenilmesi gereken insanlardır. Onların dertlerini paylaşmak,
Y
Nİ
ihtiyaçlarını karşılamak ise en büyük iyiliktir. Bir öğrencinin harçlığından ayıracağı
E
R
Ğ
Ö bir lira, yerine göre az olmayacaktır. Çünkü günümüzde küçük bir organize ile bir
e
l
r yetimin aylık masrafları karşılanabilir.
ü
k
k
e
f
e
t
Zİ Peygamberimiz’in müjdesine erişmek için hocalarımızın öncülüğünde,
Mİ
Rİ 1. Yakın çevremizden başlayarak bir yetime yardım faaliyetinde bulunalım.
E
L
E 2. Yakın çevremizde yetim yok ise yetimlere sponsorluk için aracılık yapan yar-
R
Û dım kuruluşları ile irtibata geçelim.
S
Üçüncü âyette yüce Allah, yoksulun doyurulmasından değil, yedirilmesinden
bahseder. Allah Teâlâ bu ifadeyle maddî imkânı iyi olanların mallarında yoksulun
hakkı olduğunu hatırlatmaktadır.
96
Dördüncü ve beşinci âyetler: Vay o namaz kılanların hâline! Onlar, kıldıkları na-
mazdan gafildirler.
Namaz kılanlar ikiye ayrılır. Birincisi namazın öneminin bilincinde olarak namaz
kılanlardır. Onlar namazlarına çok değer verirler. Gereği gibi namaz kılarlar. İkincisi
ise namazlarından gafil kişilerdir. Gafil kişi yaptığı işi önemsemeyen, ihmal eden,
kendini aldatan demektir. Buna göre âyette belirtilen gafiller, namazı ciddiye al-
mazlar. Gafillerden bir kısmı namaz kılar; ama onun yüceliğini, sırlarını anlayamadı-
ğı için namaza gerekli önemi vermez. Bir kısmı da namaz dışındaki işlerle uğraşmayı
namaza tercih eder. M
Lİ
E
N
E
R
Ğ
Ö
Adamın biri camide nafile namaz kılıyormuş. Onu tanıyan bir Allah dos- Sİ -
tu, yanına yaklaşarak selam vermiş. Adam içinden “Bu nasıl veli böyle! Allah’ın E
R
sevgili kulu ise namaz kılana selam verilmeyeceğinden niye haberi yok? diye ge- Û
S
çirmiş. Adam, namazını bitirince veli kişiye yaklaşarak şöyle demiş: N
Û
Â
- Efendi, sizden hiç böyle şeyler beklemezdim. Sizin verdiğiniz selamı alsam, M
namazım bozulacaktı.
- Evet, haklısın; ama sen namazda değildin ki?
- Daha nasıl olacak efendi, namazdaydım işte. Adam bu şekilde karşılık verin-
ce Allah dostu gerçeği söylemek zorunda kalmış:
- Sen namaz bitene dek, evinin odalarını hangi renge boyatacağınla uğraştın.
Namazda Allah ile meşgul olmaya çalış. Çünkü O’nun huzurundasın.
Hiç düşündünüz mü, sizce yüce Allah namazı gereğince kılmamızı niçin çok
önemsiyor? Üstelik Allah’ın bizim namazımıza ihtiyacı yok. Tam tersine, bizim na-
maza ihtiyacımız çok.
Namaz, yüce Allah’a sevgimizi göstermenin en güzel yoludur. Madem ki O’nu
çok sevdiğimizi söylüyoruz. O hâlde sevdiğimize yakın olmak, ancak namazla müm-
kündür.
Allah namazda kendisi ile sohbet edenleri çok seviyor. Günahlarını affediyor ve
yüzbinlerce sevaplar veriyor. Sonsuz hazinelerinden manevî ikramlarda bulunuyor.
Bu da gösteriyor ki, dünyada bir insanın yapabileceği en büyük iş Allah’a ibadet et-
mektir. İbadetlerin en büyüğü de namaz kılmaktır. Namaz Cennet’in anahtarıdır.
97
Rebîa adında Peygamber Efendimiz’e hizmet eden bir genç vardı.
Resulullah’ın (s.a.v.) abdest suyunu hazırlar ve başka ihtiyaçları için
kendisine yardımcı olurdu. Bu hizmetlerinden çok hoşnut olan Efen-
dimiz bir gün şöyle dedi:
Z - Dile benden (ne dilersen)!
U
R - Cennet’te seninle birlikte olmak istiyorum!
O
Y
Nİ
E - Bundan başka bir şey dile?
R
Ğ
Ö
e - Hayır, sadece bunu istiyorum!
l
r
ü Bunun üzerine Peygamberimiz ona şöyle buyurdu:
k
k
e
f “ Öyleyse kendin için çok secde ederek (çok namaz kılarak) bana
e
t
Zİ yardımcı ol! (Müslim, Salât: 226, (489)”
Mİ
Rİ Peygamberimiz, genç Rebîa’ya namazı niçin tavsiye etmiş olabilir?
E
L
E
R
Û
S
Namaz, özenilmeden ve gereği gibi kılınmazsa kişi, Allah’ın şu hitabı ile karşı kar-
şıya kalır: “Vay o namaz kılanların hâline, onlar kıldıkları namazdan gafildirler!” Bu
konu ile ilgili birlikte Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.)’in açıklamalarına bakalım. O
şöyle buyurdu: “Allah en büyüktür! Sizden birine dünyanın tamamının bir benzeri
verilmektense, ihlas üzere sadece Allah için kılınan namaz daha hayırlıdır.
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz
biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz. (A’râf sûresi,
170 . âyet)
Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde Bana
ibadet et ve beni anmak için namaz kıl. (Tâ-Hâ sûresi, 14 . âyet)
98
M
Lİ
E
N
E
R
Ğ
Ö
Sİ -
E
R
Û
S
Namazdan gafil kişi namaz kılsa, namazının kendisine çok fayda sağlayacağı bek- N
Û
lentisi içinde olmaz, namazı kılmayı bıraksa Rabbi’nden korkmaz.” Yine buyurdu ki: Â
M
Namazlarından gafil olanlar, namazı geciktirip vaktinin dışına çıkaranlardır. Bunlar
namaza gerektiği gibi önem vermezler. Bundan dolayı vaktinden sonraya erteler-
ler.(Bkz. Ebu Yala, Müsned, II, 140; Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, II, 214)”
Altıncı ve yedinci âyetler: Onlar (namazlarında) gösteriş yaparlar. İyilik yapma-
ya, zekâta engel olurlar.
Allah Teâlâ, dini yalanlayanlarla namazı ciddiye almayanları bu sûrede birleştirdi.
Namazı ciddiye almayanların namaz kılsalar bile iki tehlikeli duruma düşeceklerini
bildirdi. Birincisini, altıncı âyette haber veriyor: “Onlar (namazlarında) gösteriş ya-
parlar.” Ikincisi ise son âyette geçiyor. Onlar, sâhip oldukları maddî ve manevî çe-
şitli imkânlara rağmen “İyilik yapmaya, zekâta engel olurlar.” O kadar cimridirler ki,
küçücük yardımların bile yapılmasına engel olurlar. Bu özelliklere sahip insanların
başında “iki yüzlüler” diye bilinen münafıklar gelir. (Onlar inandık dedikleri hâlde
kalpten inanmayan insanlardır.) Namazına önem vermeyen herkesin bu âyetlerden
ders alması gerekir. Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği ömürden Allah için vakit ayıra-
mayan kişinin durumu ne kötüdür.
Namazda gösteriş yapmak riyadır. Gösteriş yapan, namazın önemini anlamamış
ve onu ciddiye almamış demektir.
99
Müslüman’ın namazına özenmesi gerekir. Namazını bir fidan gibi düşünüp onu
özenle yetiştirmelidir. Kaliteli namazlar kılacak konuma yükselmelidir. Hatta öyle
namaz kılmalıdır ki, her defasında yüce Allah’ın huzurunda olduğunu hissetmelidir.
Bu şekilde namaz kılan kişi iyiliğe engel olmaz, aksine öncülük eder.
Yoksullara yapılması gereken yardımların başında zekât vardır. Zekâtı zenginle-
rin vermesi farzdır. Ardından sadaka gelir. Sadakayı ise ister fakir, ister zengin her
Müslüman, gücü yettiğince vermelidir. Bir verene Allah en az on katı olmak üzere
daha çok ikramlarda bulunur. Peygamber Efendimiz “…Bir Müslüman, aç bir müs-
Z
U lümani doyurursa, Allah da ona Cennet meyvelerinden ikram eder. (Tirmizi, Kıyamet, 18)”
R
O buyurmaktadır.
Y
Nİ
E
R
Ğ
Ö
e Kulların sabahladığı her gün gökten iki melek iner.
l
r
ü Birisi: “Allah’ım! İnfak edene karşılığını ver” diye duâ
k
k
e eder. Diğer melek ise, “Allah’ım! Cimrilik edene de telef
f
e
t ver (malını yok et.) diye dua eder.
Zİ
Mİ
İnfak: Kişinin gönüllü olarak, kendi yakınları başta olmak üzere ihti-
Rİ
E
EL yaç sahiplerine yaptığı harcamalardır. (Buhârî, V, 270, nr. 1351)
R
Û
S
Mevlânâ bu hadis ile ilgili şöyle der:
Harca ki, hesaba sığmaz hazine elde edesin ve bu sûretle Allah’ın ihsan ettiğini
israf eden kâfirlere katılmayasın.
Şu çınarın yaprakları dökülürse Cenâb-ı Hak, ona yapraksız da ya şama gücü ve-
rir. Dağıtmaktan, cömertlikten ötürü elinde mal kalmasa, Allah’ın yardımı seni ayak
altında çiğnetir mi?
Ekin ekenin ambarı boşalır; ama bu işin iyiliği tarlada belli olur. Fakat buğday
ekilmez, yerinde kullanılmaz da anbarda saklanırsa bitlere, küçük kurtlara, farelere
benzeyen şeyler onu tamamıyla mahv eder. (Mevlânâ, Mesnevî, I-II, 155)
“Cömert kişi Allah’a yakın, Cennet’e yakın ve insanlara yakın,
Cehennem ateşine ise uzaktır. Cimri kişi Allah’a uzak, Cennet’e uzak,
insanlara uzak ve Cehennem ateşine ise yakındır. (Tirmizî, Birr, 40)”
Yukarıdaki hadislerden anladıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.
100
Yüce Allah, bahçe sahibi bir aileyi nasıl denediğini şöyle anlatır:
Bahçe sahipleri sabah olur olmaz ürünlerini toplayacaklarına ye-
min etmişlerdi. Fakat “Allâh dilerse/inşaallah” diye de bir istisna yap-
mamışlardı. Onlar daha uykudayken Rableri tarafından gelen bir afet
o bahçeyi kuşatıverdi. Bahçe simsiyah kesildi.
Sabah olunca Ürünlerinizi toplayacaksanız, erkenden onların ba-
M
şına gidin! diye birbirlerine seslendiler. Giderken, “Sakın yanınıza bir
Lİ
E
yoksul sokulmasın!” diye fısıldaşıyorlardı. Yoksula engel olarak, amaç- N
E
R
Ğ
larına ulaşmak ellerindeymiş gibi erkenden (bahçeye) vardılar. Ama Ö
bahçenin küle dönmüş hâlini görünce (büyük bir şaşkınlıkla) “Biz yan- Sİ -
E
R
Û
lış geldik herhalde” dediler. (Yanlış yere gelmediklerini anlayınca da)
S
N
“Yok yanlış gelmedik, doğrusu biz mahrum kaldık! “dediler. İçlerinden Û
Â
M
en aklı başında olanı “Ben size Allah’ı tesbih edin dememiş miydim”
dedi. “Rabbimiz’i tesbih ederiz.” dediler. “Doğrusu biz kendimize
yazık etmişiz.” Ardından birbirlerini suçladılar; “Yazıklar olsun bize!
Gerçekten biz azgın kişilermişiz. Ama bakarsın Rabbimiz bize bunun
yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimiz’e yöneliyoruz.”
İşte böyledir azap… Ahiret azabı ise daha da büyüktür. Keşke bil-
selerdi!
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara Rableri katında nimetlerle
dolu bahçeler vardır. Öyle ya, teslimiyet gösterenleri, suçlular gibi
tutar mıyız hiç? (Kalem sûresi, 17-34 âyetler)
101
UYGULAYALIM
Âyet: 1-2-3.
a. Kendimize Uyarlayalım
Soruları Mâûn sûresi ile ilgili yukarıda geçen bilgilerden yararlanarak cevaplayınız.
1. Din nedir?
2. Dini yalanlayanlar kimlerdir?
Z
U
3. Dini yalanlayanların en başta gelen özellikleri nelerdir?
R
O
Y
Nİ Yazalım
E
R
Ğ
Ö
e
l
r
ü
k ............................................................................................................................
k
e
f .........................................................................................................................................
e
t
Zİ .........................................................................................................................................
Mİ
Rİ .........................................................................................................................................
E
L
E
R .........................................................................................................................................
Û
S
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
b. Anlamının Zıddını Bulalım
Sorular:
1. Dini yalanlamanın zıddı nedir?
2. Dine, ahiret gününe ve orada hesap vereceğine hangi insanlar inanır?
3. Bu insanlar niçin yetimlerle ve yoksullarla ilgilenmezler?
102
Description:Efendimiz'in yanına geldi. Durumu maza ihtiyacımız çok. Namaz konu ile ilgili birlikte Resulullah Efendimiz'in (s.a.v.)'in açıklamalarına bakalım. O.