Table Of Content2017 / Kış / Winter / 3
NİETZSCHE’NİN AHLAK ELEŞTİRİLERİ BAĞLAMINDA
MODERN ÖZNEYİ TAHAYYÜL ETMEK
Selim BOZDOĞAN
Yüzüncü Yıl Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Kamu Yönetimi ABD.
[email protected]
Özet
Nietzsche, Postmodernizm tartışmalarında en çok referans verilen
düşünürlerden biridir. Aydınlanma, Evrim Teorisi, diyalektik, alilik, ahlak
gibi temel kavramların eleştirisine yoğunlaşmıştır. Bir yandan Hıristiyanlığı
eleştirirken diğer yandan da Aydınlanma geleneğinin evrenselci ve ahlaki
yöntemine saldırır. Nietzsche’ye göre, her iki yaklaşımda, “yaşam”
kavramını olumsuzlamaktadır. Bu yüzden modern öznenin nihilist bir
karakterde olduğunu ifade eder. Bu bağlamda çalışmamızda, Nihilizmden
kurtuluşu sağlayacak yöntemin ne olduğu? Sorusunu yanıtlamaya çalışacağız.
Yani insan yaşamını olumlayan minör ahlaki değerlerin yeniden yaratılmasını
si olanaklı kılan yaklaşımın ne olduğunu irdelemeye çalışacağız.
gi
er Anahtar Sözcükler: İyi ve Kötü, Ahlak, Güç İstenci, Ebedi Dönüş,
D
si Üst-insan.
e
ült
k
Fa NİETZSCHE’S CRITIQUE OF MORALITY WITHIN THE
mler FRAMEWORK OF MODERN SUBJECT ENVISION
Bili
ari Abstract
d
e İ Nietzsche is one of the most referred philosopher in postmodernism
v
di debates. He focused on the criticism of basic concepts such as
a
ktis Enlightenment, Theory of Evolution, dialectics, rationalism, morality. On the
si İ one hand he criticizes Christianity and on the other hand he attacks the
e
sit universalist and moral method of the tradition of the Enlightenment.
er According to Nietzsche, both approaches negate the concept of “life”. That is
v
Üni why he expresses that modern subject is a nihilistic character. In this context,
Yıl we will try to answer following the question ofwhich method can cope up
ü
c
n
ü
z
ü
Y
32
2017 / Kış / Winter / 3
with Nihilism?In other words, we will try to respond the what is the possible
approach to recreating the minor moral values that affirm human life.
Keywords: Good and Bad, Morality, Power Demand, Eternal
Recurrence, Upper Human.
Giriş
Modernlik olarak adlandırdığımız sürecin analizine nereden
ve nasıl başlayabiliriz? Literatürde yukarıdaki sorunun cevabıyla ilgili
NİETZSCHE’NİN AHLAK ELEŞTİRİLERİ BAĞLAMINDA
farklı bakış açıları bulunmakla beraber, bu konuda Marshall Berman,
MODERN ÖZNEYİ TAHAYYÜL ETMEK
“Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor (2014)” isimli eserinde, üç aşamalı
bir çözümleme önermektedir. Berman’ın çözümlemesinde, 16.
Yüzyıldan 18. Yüzyıla kadar uzanan süreç, birinci evre olarak tarif
Selim BOZDOĞAN
edilir. Bu evrede, çok önemli siyasi dönüşümler yaşanmıştır. Örneğin
Yüzüncü Yıl Üniversitesi,
kilisenin ve dinin insan hayatı üzerinde söz söyleyebilme ve onu
Sosyal Bilimler Enstitüsü,
belirleyebilme etkisi azaldı. Siyasi otoriteler sekülerleşme yolunda
Kamu Yönetimi ABD.
ilerlemeye başladılar. Devlet-toplum ve yöneten-yönetilen
[email protected]
ilişkilerinde meşruluğun kaynağının rıza olduğu ortaya çıkmaya
başlandı. Öte yandan tarım ve imalat sanayide önemli değişimler
yaşanarak bir dizi kapitalist kentin yavaş yavaş oluşmaya başladığı bir
Özet
evre olduğunu söyleyebiliriz. Yaşanan bu dönüşümlerin hepsi,
Nietzsche, Postmodernizm tartışmalarında en çok referans verilen
Aydınlanma başlığı altında toparlayabileceğimiz kültürel, felsefi ve
düşünürlerden biridir. Aydınlanma, Evrim Teorisi, diyalektik, alilik, ahlak
gibi temel kavramların eleştirisine yoğunlaşmıştır. Bir yandan Hıristiyanlığı sosyolojik dönüşümlerle beraber sistematik hale getirildi. Bu evredeki
eleştirirken diğer yandan da Aydınlanma geleneğinin evrenselci ve ahlaki düşünürler de (Diderot, D’Alemdert, Condorcet, Voltaire,
yöntemine saldırır. Nietzsche’ye göre, her iki yaklaşımda, “yaşam” Giambattista Vico vd.) yaşanan bu süreci güçleri yettiği ölçüde
kavramını olumsuzlamaktadır. Bu yüzden modern öznenin nihilist bir anlayıp kuramsallaştırdılar. Akıl, materyalizm, deneycilik ve
karakterde olduğunu ifade eder. Bu bağlamda çalışmamızda, Nihilizmden ilerlemenin insan ve toplum yaşamını belirleyen temel ilkeler olduğu
kurtuluşu sağlayacak yöntemin ne olduğu? Sorusunu yanıtlamaya çalışacağız.
konusunda önemli kuramsal yaklaşımlar ortaya atıldı. Birinci evre
Yani insan yaşamını olumlayan minör ahlaki değerlerin yeniden yaratılmasını
olanaklı kılan yaklaşımın ne olduğunu irdelemeye çalışacağız. yukarıdaki dönüşümler çerçevesinde şekillenirken aynı zamanda si
birinci evrede modernliğin diyalektiğine dikkat çeken bir düşünür gi
Anahtar Sözcükler: İyi ve Kötü, Ahlak, Güç İstenci, Ebedi Dönüş, er
Üst-insan. olarak Jean-Jacques Rousseau’yu görmekteyiz. Rousseau Aydınlanma si D
düşünürlerinin aksine ilerlemenin pekâlâ iyi sonuçlar ortaya ülte
NİETZSCHE’S CRITIQUE OF MORALITY WITHIN THE çıkaramayabileceğini savundu. Bu görüşünü Rousseau “Bilimler ve Fak
FRAMEWORK OF MODERN SUBJECT ENVISION Sanatlar Üzerine Söylev (1970)”isimli eserinde ele alır. Rousseau’ya mler
göre, uygarlık dediğimiz süreçte bilim ve sanatlar insanların maddi Bili
Abstract yaşam olanaklarını ve imkanlarının gelişimi için insan bilgisini ari
d
Nietzsche is one of the most referred philosopher in postmodernism artırıyor olsa bile, ahlaki açıdan insanı iyiye götüremeyebileceği e İ
v
debates. He focused on the criticism of basic concepts such as fikrini öne sürer. Yani ahlaki ve duygusal anlamda insanları di
a
Enlightenment, Theory of Evolution, dialectics, rationalism, morality. On the çöküntüye sürükleyebilecek bir boyutunun olduğunu göstermeye ktis
one hand he criticizes Christianity and on the other hand he attacks the çalışır. si İ
e
universalist and moral method of the tradition of the Enlightenment. Berman, 1789 Fransız Devrimiyle beraber gerçekleşen sit
According to Nietzsche, both approaches negate the concept of “life”. That is dönüşümleri modernliğin ikinci evresi olarak ele alır. Bu aşamada ver
wwhe yw hiell etxryp retos saens stwhaetr mfooldloewrni nsgu btjheec t qius eas tnioihni liosftwich cichha ramcetethr.o Idn cthanis ccoopnete xutp, artık büyük krallıkların ve imparatorlukların egemenliğinin Yıl Üni
ü
c
n
ü
z
ü
Y
33
2017 / Kış / Winter / 3
sorgulandığını görmekteyiz. Özellikle İngiltere’de başlayan ve
sonrasında etkisi bütün Avrupa’ya ve dünyaya yayılan Sanayi
Devrimiyle birlikte, üretim ve çalışma ilişkilerinin değiştiği,
sermayenin kaynağının altından üretime doğru kaydığı, gündelik
hayatın büyük oranda dönüşmeye başlandığı, büyük sanayi kentlerinin
kurulduğu ve ulus-devletlerin tarih sahnesine çıktığı bir evre olarak
ele alabiliriz. Modernliğin bu ikinci evresinin nispeten eleştirel bir
bilince sahip olduğunu söylemek yerinde olur. Özellikle ekonomik
modernleşmenin yıkıcı ekonomik-toplumsal sonuçlarının keskin bir
eleştirisi Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından gerçekleşmiştir.
Öte yandan kültürel, ahlaki ve değerlere dayalı yıkım ve
olumsuzluklar Nietzsche’nin ahlak eleştirilerinde kendine yer
edinmiştir. Bu bağlamda modernliğin bu ikinci evresi, belli bir
eleştirel bilinç ve modernliğin yıkıcı yönlerinin artık çıplak gözle
izlenebilir ve değerlendirilebilir olduğu bir aşama olarak kendini açığa
çıkarır. Bu yüzden modernliğin kendi içerisindeki iç dinamiklerin
yarattığı çelişkiler yani modernliğin diyalektiğine dikkat çeken
düşünürlerin olduğunu görmekteyiz. Buradan hareketle de
modernliğin gözle görülebilir olumsuzluklarının yarattığı toplumsal
ilişkileri Nietzsche’nin “modern özne tahayyülü” çerçevesinde
irdelemeye çalışılacağız. Bu bağlamda çalışmamızın birinci
bölümünde, Nietzsche ve Zerdüşt arasında bir kombinasyon kurarak,
Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” (2011A) kitabında, neden
temel bir figür olarak Zerdüşt’ü kullandığını ortaya çıkarmaya
çalışacağız.
Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, “Tanrı Öldü” sözünden
hareketle, değerlerin değersizleşmesi ve Nihilizm problemi ele
si alınacaktır. Üçüncü bölümde de Tanrının ölümünden sonra değerlerin
gi
er değerleşmesi ve modern öznenin içerisinde bulunduğu “Nihilizmden”
D
si kurtuluşu sağlayacak bir karakter kişilik olarak “üst-insan” kavramı
e
ült irdelenecektir. Son olarak üst-insanın temel özelliklerinde niteliğini
k
a
F bulan, “güç istenci” ve “ebedi dönüş” kavramları dördüncü bölümün
er
ml temasını oluşturacaktır. Yukarıdaki ilkeler ekseninde düşünüldüğünde,
Bili Zerdüşt’ten Üst-insana kadar ki süreçte temel ilkenin, modern özne ve
ari Nihilizm arasındaki bir gerilimin olduğunu ve bu gerileme karşı öne
d
e İ sürülen yaklaşımları Nietzsche bağlamında ele almak temel amacımız
v
di olacaktır.
a
s
kti
esi İ 1. Yeni Dönüşümün Yeni Habercileri: Zerdüşt’ten
ersit Nietzsche’ye
v
ni Zerdüşt, M.Ö.628-551 yılları arasında İran’da yaşamış bir
Ü
Yıl bilgedir. Zerdüşt, İran kültüründe çoktanrıcılıktan tek tanrıcılığa geçişi
ü
c
n
ü
z
ü
Y
34
2017 / Kış / Winter / 3
sorgulandığını görmekteyiz. Özellikle İngiltere’de başlayan ve sembolize etmekle birlikte, Zerdüştlük inancının da kurucusudur.
sonrasında etkisi bütün Avrupa’ya ve dünyaya yayılan Sanayi Bilgelik tanrısı Ahuramazda’nın kendisine göründüğünü söyleyen
Devrimiyle birlikte, üretim ve çalışma ilişkilerinin değiştiği, Zerdüşt, Tanrı’nın kendisine Vohu Manah isimli bir melekle vahiy
sermayenin kaynağının altından üretime doğru kaydığı, gündelik indirdiğini ve hakikati yayma görevini verdiğini söylemiştir (Cevizci,
hayatın büyük oranda dönüşmeye başlandığı, büyük sanayi kentlerinin 2013: 1680). Bu bağlamda Zerdüşt’ün görevi, “iyilik”i yaymaktır.
kurulduğu ve ulus-devletlerin tarih sahnesine çıktığı bir evre olarak Çünkü Zerdüştlüğe göre, dünyadaki karşıt metafiziksel güçler
ele alabiliriz. Modernliğin bu ikinci evresinin nispeten eleştirel bir arasındaki çatışmalar “iyilik” ve “kötülük” aradaki gerilimden
bilince sahip olduğunu söylemek yerinde olur. Özellikle ekonomik meydana gelir. İyiliği sembolize eden “Ahurumazda” ile kötülüğün
modernleşmenin yıkıcı ekonomik-toplumsal sonuçlarının keskin bir sembolü olan “Ehrimen” arasında sürekli bir savaş vardır. Dolayısıyla
eleştirisi Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından gerçekleşmiştir. da insan ruhu doğuştan itibaren iyilik ve kötülükle birlikte var olur ve
Öte yandan kültürel, ahlaki ve değerlere dayalı yıkım ve tüm yaşamını bu iki kavram arasındaki mücadeleler belirler. Fakat bu
olumsuzluklar Nietzsche’nin ahlak eleştirilerinde kendine yer mücadeleyi, iyilik tanrısı “Ahuramazda”nın kötü güçler karşısındaki
edinmiştir. Bu bağlamda modernliğin bu ikinci evresi, belli bir egemenliği ile son bulur. Bu bağlamda Zerdüştlükle birlikte,
eleştirel bilinç ve modernliğin yıkıcı yönlerinin artık çıplak gözle toplumsal varoluşta yeni bir kırılma meydana gelmiştir. Bu kırılma
izlenebilir ve değerlendirilebilir olduğu bir aşama olarak kendini açığa Paganizm karşıtı, iki tanrılı bir din ile ortaya çıkar.
çıkarır. Bu yüzden modernliğin kendi içerisindeki iç dinamiklerin Zerdüşt’ün öğretisi ikili, düalisttir, bundan dolayı da iyi ve kötü, zıt
yarattığı çelişkiler yani modernliğin diyalektiğine dikkat çeken doğaüstü güçler olarak, evrene yansıtılmıştır. Ancak Zerdüşt’ün
düşünürlerin olduğunu görmekteyiz. Buradan hareketle de öğretisi zorunlu olarak tektanrıcıdır. Çünkü Ahuramazda, nihayetinde
modernliğin gözle görülebilir olumsuzluklarının yarattığı toplumsal kötü güçler karşısında hakim olacağını bilmektedir (Arnhart, 2011:
ilişkileri Nietzsche’nin “modern özne tahayyülü” çerçevesinde 340).
irdelemeye çalışılacağız. Bu bağlamda çalışmamızın birinci Bu bağlamda, insan ilişkilerinin tüm ölçütlerini, iyilik ve
bölümünde, Nietzsche ve Zerdüşt arasında bir kombinasyon kurarak, kötülük arasındaki savaş tarafından belirlediğini söyleyen yaklaşımın
Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” (2011A) kitabında, neden kaynağında Zerdüştlük inancı vardır. Dolayısıyla da Nietzsche, Böyle
temel bir figür olarak Zerdüşt’ü kullandığını ortaya çıkarmaya Buyurdu Zerdüşt (2011) isimli eserinde kendini Zerdüşt olarak görür.
çalışacağız. Yani insanlığın, iyilik ve kötülük hakkındaki fikirlerini değiştirecek
Çalışmamızın ikinci bölümünde ise, “Tanrı Öldü” sözünden yeni bir yaklaşımı geliştirdiğini ele alır. Bu yüzden Nietzsche kendi
hareketle, değerlerin değersizleşmesi ve Nihilizm problemi ele görüşlerini Zerdüşt’ün ağzından dile getirmeye çalışır. Zerdüşt olarak
alınacaktır. Üçüncü bölümde de Tanrının ölümünden sonra değerlerin kitabı ele almasının nedeni bu çerçevede okunabilir. Çünkü Nietzsche, si
gi
değerleşmesi ve modern öznenin içerisinde bulunduğu “Nihilizmden” Böyle Buyurdu Zerdüşt’te kendi felsefesini başka hiçbir yerde er
D
kurtuluşu sağlayacak bir karakter kişilik olarak “üst-insan” kavramı yapmadığı kadar sınar (Berkowitz, 2003: 188). si
e
irdelenecektir. Son olarak üst-insanın temel özelliklerinde niteliğini Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabı, yeni bir ült
k
a
bulan, “güç istenci” ve “ebedi dönüş” kavramları dördüncü bölümün dönüşümün ve kopuşun aşamasında olmanın yarattığı krizin F
er
temasını oluşturacaktır. Yukarıdaki ilkeler ekseninde düşünüldüğünde, emarelerini ele alarak, “iyi” ve “kötü” kavramlarının ahlaki boyutunun ml
Zerdüşt’ten Üst-insana kadar ki süreçte temel ilkenin, modern özne ve modern özne için anlamını irdeler. Nietzsche, iyi ve kötü kavramlarını Bili
Nihilizm arasındaki bir gerilimin olduğunu ve bu gerileme karşı öne olumlamaz. İyi ve kötünün insan tarafından yaratıldığını belirterek ari
d
sürülen yaklaşımları Nietzsche bağlamında ele almak temel amacımız (Berkowitz, 2003: 28), Zerdüşt’ten modern döneme kadarki süreçte, e İ
v
olacaktır. iyi ve kötü kavramlarını metafiziksel bir eleştiri uğrağı olarak di
a
s
değerlendirmeye tabi tutar. Çünkü, Zerdüşt’e göre, bundan sonraki kti
1. Yeni Dönüşümün Yeni Habercileri: Zerdüşt’ten tüm mücadelelerin sonuçlarını iyi ve kötü arasındaki savaşım esi İ
Nietzsche’ye belirleyecektir. Dinler tarihi açısından bir kombinasyon kuracak ersit
v
Zerdüşt, M.Ö.628-551 yılları arasında İran’da yaşamış bir olursak, ilahi dinlerdeki Şeytan – Tanrı arasındaki çatışma gibidir. ni
Ü
bilgedir. Zerdüşt, İran kültüründe çoktanrıcılıktan tek tanrıcılığa geçişi Sürekli kötülüğü sembolize eden Şeytan ve buna karşın hep iyiliği Yıl
ü
c
n
ü
z
ü
Y
35
2017 / Kış / Winter / 3
gözeten Tanrı. Bu yüzden Zerdüşt’ten günümüze kadar, iyilik ve
kötülük arasındaki denge ve savaş anlayışı değişmeden devam ediyor.
Dolayısıyla, nasıl Zerdüşt paganizme karşı çıkıp yeni bir kritik
dönüşümü (iyilik ve kötülük tanrısı) ele aldıysa, Nietzsche de yeni bir
dönüşümü (iyi ve kötünün ötesinde yaşam) gerçekleştirebilecek
düşünür olarak kendini görür. Bu bağlamda iyinin ve kötünün ötesinde
bir yaşamın imkanlarını sunmaya çalışır.
Nietzsche yeni dönüşümü “üst-insan” kavramıyla formüle
eder: “Ey bugünün yalnızları, ey ayrılanlar, bir gün, siz bir halk
olacaksınız: Kendini seçmiş olan sizlerden, seçilmiş bir halk yetişmeli
– ve onun içinden de üstinsan (Nietzsche, 2011A: 39)”. Daha sonra
Nietzsche, Üstinsan ile Tanrı Öldü arasında içsel bir bağlantı kurar:
“Tüm tanrılar öldü: Bundan sonra yaşasın istiyoruz üstinsan: bu olsun,
o büyük öğle geldiğinde bizim son arzumuz (Nietzsche, 2011A:
102)”.
Tanrının ölümüyle birlikte yeni bir çağa girildiğini Nietzsche
“Nihilizm Çağı” olarak kavramsallaştırır. Dolayısıyla, Tanrı Öldü,
Nihilizm ve Değerlerin Değersizleşmesi problemi birbirlerine içkin
temel öğelerdir. Bu bağlamda böylesi kritik bir konuda Tanrı’nın
öldüğünü söylemenin anlamı nedir? Bu soruya bir yanıt verebilmek,
ancak Nietzsche’nin temel kavramlarının açıklanmasıyla mümkün
olacaktır.
2. Tanrı Öldü: Değerlerin Değersizleşmesi ve
Nihilizm Problemi
Geleneksel toplumlardaki insanlar, kural koyucu üstün bir
otoritenin varlığı olmadan ahlaki bir yaşamı sürdüremeyeceklerine
si inanırlardı. İyinin ve kötünün, hayır ve şerrin tanımlanabilmesi için,
gi
er mutlaka aşkın, her şeye kadir, her şeyde gözü olan bir güce ihtiyaç
D
si duymaktaydılar. Ancak modernizmle beraber, insanın böyle dışsal bir
e
ült güce ihtiyacının kalmadığı iddiası ileri sürülmeye başlandı. Bir
k
a
F Aydınlanma düşünürü olarak Diderot şunları söylüyordu: “Bana göre
er
ml Yüce Varlık diye tanıtılan şeyin görünüşüne, öfkeye düşkünlüğüne, öç
Bili alışının şiddetine, batırdığı kimselerin elinden tuttuğu kimselere oranı
ari bakımından yapılacak karşılaştırmalara bakarak, en doğru kişi bile
d
e İ onun var olmadığı sonucunu çıkarabilir (Diderot, 1963: 12)”.
v
di Diderot kitabın devamında, ahlak–din ilişkisi üzerinden
a
s
kti görüşlerini devam ettirir. Diderot, insanların ahlaklı olmak için dine
si İ ihtiyaç duymadığını göstermeye çalışır. Ona göre, ahlak zaten ortak
e
ersit hayatın gerekliklerinden kaynaklanan zorunlulukları dile getirir.
v
ni Dolayısıyla dinde belli tarihsel dönemlerde bunu yapmıştır. Fakat
Ü
Yıl artık bir dine ihtiyaç yoktur. Çünkü insan akıl sahibi bir varlıktır.
ü
c
n
ü
z
ü
Y
36
2017 / Kış / Winter / 3
gözeten Tanrı. Bu yüzden Zerdüşt’ten günümüze kadar, iyilik ve İnsanın kendi anlama yetisini bir başkasının kılavuzluğuna
kötülük arasındaki denge ve savaş anlayışı değişmeden devam ediyor. başvurmaksızın (Kant, akt: Adorno, 2010: 115) ortaya koyduğu bir
Dolayısıyla, nasıl Zerdüşt paganizme karşı çıkıp yeni bir kritik çağ olarak tarif edilir. Bu yüzden insan, dış dünyayı anlayabilir ve
dönüşümü (iyilik ve kötülük tanrısı) ele aldıysa, Nietzsche de yeni bir kavrayabilir. Dünya üzerinde istediğinde bir etki yaratabilir. İnsan
dönüşümü (iyi ve kötünün ötesinde yaşam) gerçekleştirebilecek kendi yasasını kendi özgür ifadesi ile kurabilir. Bunu kurarken de
düşünür olarak kendini görür. Bu bağlamda iyinin ve kötünün ötesinde kendi aklından başka yol göstericisi yoktur. Artık devletin kaynağı da
bir yaşamın imkanlarını sunmaya çalışır. aşkın bir otoriteden ziyade, birey aklının sonucunda meydana gelen
Nietzsche yeni dönüşümü “üst-insan” kavramıyla formüle bir meşruluğa sahiptir. Öte yandan bilimsel gelişmeler yani evrende
eder: “Ey bugünün yalnızları, ey ayrılanlar, bir gün, siz bir halk meydana gelen dönüşümlerin ya da evrenin kendisinin, aşkın bir
olacaksınız: Kendini seçmiş olan sizlerden, seçilmiş bir halk yetişmeli tasarımın sonucu oluşmadığını dile getiren görüşlerin hakim olmaya
– ve onun içinden de üstinsan (Nietzsche, 2011A: 39)”. Daha sonra başladığını görmekteyiz. Evrim Teorisine göre, evrim, evrende var
Nietzsche, Üstinsan ile Tanrı Öldü arasında içsel bir bağlantı kurar: olan farklı madde ve elementlerin birleşmesinin sonucunda
“Tüm tanrılar öldü: Bundan sonra yaşasın istiyoruz üstinsan: bu olsun, gerçekleşir. Oluş ve bozuluşlar, elementlerin ya da parçacıkların bir
o büyük öğle geldiğinde bizim son arzumuz (Nietzsche, 2011A: araya gelmesi ya da ayrılması ile oluştuğu tezi ortaya atılır.
102)”. Yukarıdaki kritik dönüşümlerin yaşanması, Nietzsche
Tanrının ölümüyle birlikte yeni bir çağa girildiğini Nietzsche felsefesinde değerlerin değersizleşmeye doğru gittiği ve bunun
“Nihilizm Çağı” olarak kavramsallaştırır. Dolayısıyla, Tanrı Öldü, sonucunda da Nihilizmin egemen olduğu yeni bir çağın sinyallerini
Nihilizm ve Değerlerin Değersizleşmesi problemi birbirlerine içkin verir. Çünkü Nietzsche’ye göre Batı felsefesi metafizik bir örüntü
temel öğelerdir. Bu bağlamda böylesi kritik bir konuda Tanrı’nın içerisinde koşullanmıştır. Fakat bu metafiziksel örüntü, modern dünya
öldüğünü söylemenin anlamı nedir? Bu soruya bir yanıt verebilmek, için artık arkaik bir hal almıştır. Bilimsel gelişmeler ve özellikle de
ancak Nietzsche’nin temel kavramlarının açıklanmasıyla mümkün Aydınlanma dönemiyle birlikte duyuüstü dünyanın varlığı
olacaktır. sorgulanmaya başlanmıştır. Böylesi kritik dönüşümlerin yaşanmasını
Nietzsche “Tanrı Öldü” metaforuyla açıklamaya çalışır. Dolayısıyla,
2. Tanrı Öldü: Değerlerin Değersizleşmesi ve Nihilizm ve Değerlerin Değersizleşmesi problemi, Tanrının ölümüyle
Nihilizm Problemi beraber ortaya çıkar.
Geleneksel toplumlardaki insanlar, kural koyucu üstün bir Nietzsche “Tanrı Öldü” sözünü Şen Bilim isimli eserinde
otoritenin varlığı olmadan ahlaki bir yaşamı sürdüremeyeceklerine Kaçık Adam bölümünde dile getirir:
inanırlardı. İyinin ve kötünün, hayır ve şerrin tanımlanabilmesi için, Öğle öncesi aydınlığında bir fener yakan, pazar yerinde koşarken si
gi
mutlaka aşkın, her şeye kadir, her şeyde gözü olan bir güce ihtiyaç durmadan ‘Tanrıyı arıyorum! Tanrıyı arıyorum!’ diye bağıran kaçık er
D
duymaktaydılar. Ancak modernizmle beraber, insanın böyle dışsal bir adamı duymadınız mı? Oradakilerin çoğu Tanrıya inanmayanlar si
e
güce ihtiyacının kalmadığı iddiası ileri sürülmeye başlandı. Bir olduğu için onun böyle davranması büyük bir kahkahanın patlamasına ült
k
a
Aydınlanma düşünürü olarak Diderot şunları söylüyordu: “Bana göre yol açtı… Kaçık adam onların arasına sıçrayıp bakışlarıyla onları F
er
Yüce Varlık diye tanıtılan şeyin görünüşüne, öfkeye düşkünlüğüne, öç delip geçerek ‘Tanrı nerede?’ diye sorar, ‘şunu da söyleyeceğim, onu ml
alışının şiddetine, batırdığı kimselerin elinden tuttuğu kimselere oranı biz öldürdük –sizlerle ben! Onun katiliyiz hepimiz… Tanrı öldü! Bili
bakımından yapılacak karşılaştırmalara bakarak, en doğru kişi bile Tanrı öldü onu öldüren de biziz! (Nietzsche, 2003: 130). ari
d
onun var olmadığı sonucunu çıkarabilir (Diderot, 1963: 12)”. Nietzsche Tanrı Öldü derken, Hıristiyan Tanrısından söz eder. e İ
v
Diderot kitabın devamında, ahlak–din ilişkisi üzerinden Hıristiyanlık dinin egemen değerleri, Tanrı’nın ölümüyle birlikte di
a
s
görüşlerini devam ettirir. Diderot, insanların ahlaklı olmak için dine değersizleşmiştir. Çünkü Tanrının alanı, duyuüstü ve ülkülerle kti
ihtiyaç duymadığını göstermeye çalışır. Ona göre, ahlak zaten ortak sınırlıdır. Bu yüzden Tanrı Öldü sözü, duyuüstü dünyanın artık etkin si İ
e
hayatın gerekliklerinden kaynaklanan zorunlulukları dile getirir. bir güç olmadığı sonucunu doğurur. Duyuüstünün temeli, bütün ersit
v
Dolayısıyla dinde belli tarihsel dönemlerde bunu yapmıştır. Fakat gerçek olanların amacı olarak Tanrı öldüyse, ideaların duyuüstü ni
Ü
artık bir dine ihtiyaç yoktur. Çünkü insan akıl sahibi bir varlıktır. dünyası, bağlayıcı, hepsinden önemlisi canlandırıcı, kurucu gücünü Yıl
ü
c
n
ü
z
ü
Y
37
2017 / Kış / Winter / 3
yitirmişse, onda insanın ne tutunacağı ne de yöneleceği bir şey
kalmamış demektir (Heidegger, 2001, s:18). Dolayısıyla insanların
tutunacağı hiçbir şey kalmamışsa bu durum bizi Nihilizme götürür.
Nihilizm, ahlaklılığın hiçbir şekilde temelinin olmadığını savunan;
geleneksel ahlakın ilke ve yükümlülüklerini yadsıyarak, her türlü ilke
ve değeri sorgulayan, ahlaki norm ya da değer ölçütlerinin rasyonel
olarak haklı kılınamayacağını, ahlaki değerlerin akıl yoluyla da,
sezgiyle de, yasanın otoritesiyle de temellendirilemeyeceğini,
değerlerin anlamsız ve akıldışı olup, ya keyfi davranışların ya da akla
dayanmayan duyguların ve toplumsal koşullanmaların ifadeleri
olduğunu öne süren anlayışa karşılık gelir (Cevizci, 2013: 1163).
Nietzsche’ye göre tümel değerler yaşam istencini olumsuzlar. Bu
yüzden, yaşamdan üstün değerler, yaşamın değersizleşmesi
problemini ortaya koyar. Çünkü hiçbir şey hakiki değildir, iyi değildir,
Tanrı öldü (Deleuze, 2000: 213). Dolayısıyla, dini değerlerin
değersizleşmesi yaşamı olumlar, çünkü duyuüstü dünyaya karşı bir
tepkidir ve gerçeklikleri yadsınmıştır. Nietzsche için yaşam,
elimizdeki en değerli şeydir ve bu yüzden her koşulda sonuna kadar
savunulmalıdır (Myrivlis, 1997). Bu yüzden yaşam istencini
olumlayan yeni değerlerin yaratılması gerekir. Yaşam istencini
yücelten değerler dışında evrensel değerler üretilmez.
Bunun yanı sıra, Tanrı vardı ve öldü. Nietzsche’ye göre bütün
Batı tarihi duyuüstü dünyanın egemenliğiyle kavrulmuştur.
Dolayısıyla, Tanrı öldü kurgul değil tam anlamıyla dramatik bir
önermedir (Deleuze, 2000: 219). Yani, insanların seçimler yapmaya
zorlanmasıdır. Batı tarihinin metafiziksel oluşu, duyuüstü dünyanın,
cennet – cehennem, iyi – kötü kavramlarından hareketle insanları
si seçişler yapmaya yönlendirir. Nietzsche’ye göre seçişlerimizi yaratan
gi
er temel kritik ahlak’tır. Bu bağlamda Nietzsche, Hıristiyan ahlaki
D
si değerleri eleştirir. Bunların da diğer ahlaki değerler gibi, belli bir
e
ült insan çeşidini korumak için alınan tedbirler olarak görür. Bu yüzden,
k
a
F evrensel bir ahlak yasasının olmadığını aşağıdaki sözlerle ifade eder:
er
ml İnsanlar Tanrı’nın büyük ölçüde dünyanın kaderini belirlediğine ve
Bili insanlık yolundaki onca keskin kıvrıma rağmen, onları görkemli bir
ari tarzda yönettiğine inanmaktan vazgeçtikleri için, artık kendilerine,
d
e İ tüm yeryüzünü kapsayacak evrensel hedefler belirlemelidirler. Eski
v
di ahlak, özellikle de Kant ahlakı, bireyden kişinin herkesten beklediği
a
s
kti davranışları talep eder. Bu güzel, naif bir şeydi, sanki herkes, hangi
si İ davranış biçimlerinin tüm insanlık için yararlı olduğunu anında
e
ersit biliyormuş gibi; tıpkı serbest ticaret teorisi gibi, bu da kalkınmanın
v
ni doğuştan gelen yasalarına uygun bir uyumun kendiliğinden ortaya
Ü
Yıl çıkması gerektiğini varsayan bir teoridir. (Nietzsche, 2011B: 43)
ü
c
n
ü
z
ü
Y
38
2017 / Kış / Winter / 3
yitirmişse, onda insanın ne tutunacağı ne de yöneleceği bir şey Paragrafta da görüldüğü gibi Nietzsche’ye göre, her toplumun
kalmamış demektir (Heidegger, 2001, s:18). Dolayısıyla insanların kendi yaratmış olduğu değerleri vardır ve ahlak verili olamaz
tutunacağı hiçbir şey kalmamışsa bu durum bizi Nihilizme götürür. görüşünü paylaşır. Ayrıca evrensel bir ahlak yasasının kabulü aynı
Nihilizm, ahlaklılığın hiçbir şekilde temelinin olmadığını savunan; zamanda tekilliklerin çoğunluğa indirgenmesi anlamını da içerisinde
geleneksel ahlakın ilke ve yükümlülüklerini yadsıyarak, her türlü ilke barındırır.
ve değeri sorgulayan, ahlaki norm ya da değer ölçütlerinin rasyonel Dolayısıyla Nietzsche’nin temel problemi, ahlaki değerlerin
olarak haklı kılınamayacağını, ahlaki değerlerin akıl yoluyla da, yeniden bir değerlendirmesini yapmaktı. Bu bağlamda, değerlere
sezgiyle de, yasanın otoritesiyle de temellendirilemeyeceğini, yönelik bir araştırma ancak tarihsel koşullara dayanan bir bilgiyle
değerlerin anlamsız ve akıldışı olup, ya keyfi davranışların ya da akla ortaya çıkarılabilirdi. Bu da Nietzsche’nin oluş felsefinde kendini
dayanmayan duyguların ve toplumsal koşullanmaların ifadeleri açığa çıkarır. Yani ahlaki olanın baskı altına (tek bir ahlak yasasına
olduğunu öne süren anlayışa karşılık gelir (Cevizci, 2013: 1163). yönlendirmek) alınmasından ziyade, sürekli oluşa ve olumsallığa bağlı
Nietzsche’ye göre tümel değerler yaşam istencini olumsuzlar. Bu olarak ahlak kavramını dönüştürmek gerekir. Bu bağlamda Nietzsche
yüzden, yaşamdan üstün değerler, yaşamın değersizleşmesi nesnel bir gerçeklik olarak formüle ettiği ahlak kavramını,
problemini ortaya koyar. Çünkü hiçbir şey hakiki değildir, iyi değildir, metafiziksel otoritelerin egemenliğinden alıp göreceli bir konuma
Tanrı öldü (Deleuze, 2000: 213). Dolayısıyla, dini değerlerin yerleştirir. Dolayısıyla Tanrı’nın ölümüyle birlikte değerlerin
değersizleşmesi yaşamı olumlar, çünkü duyuüstü dünyaya karşı bir değersizleşmesi aynı zamanda ahlak kavramının da yeniden
tepkidir ve gerçeklikleri yadsınmıştır. Nietzsche için yaşam, dönüştürülmesi anlamına gelir. Yani yeni değerlerin meydana
elimizdeki en değerli şeydir ve bu yüzden her koşulda sonuna kadar getirilmesi gerekir.
savunulmalıdır (Myrivlis, 1997). Bu yüzden yaşam istencini
olumlayan yeni değerlerin yaratılması gerekir. Yaşam istencini 3. Üst-İnsan: İyinin ve Kötünün Ötesinde
yücelten değerler dışında evrensel değerler üretilmez. Bir önceki başlıkta, ahlak ile iyi-kötü arasındaki ilişkiye
Bunun yanı sıra, Tanrı vardı ve öldü. Nietzsche’ye göre bütün dikkat çekmiştik. Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü isimli eserinde ahlak
Batı tarihi duyuüstü dünyanın egemenliğiyle kavrulmuştur. sorununu daha geniş bir çerçevede ele alır ve ahlakın soykütüğünü
Dolayısıyla, Tanrı öldü kurgul değil tam anlamıyla dramatik bir ortaya çıkarmaya çalışır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Nietzsche’ye
önermedir (Deleuze, 2000: 219). Yani, insanların seçimler yapmaya göre, ahlak verili olmamakla birlikte, iyi ve kötü kavramları sürekli
zorlanmasıdır. Batı tarihinin metafiziksel oluşu, duyuüstü dünyanın, değerler yaratır ya da değerler sürekli iyi ve kötü kavramları
cennet – cehennem, iyi – kötü kavramlarından hareketle insanları çerçevesinde şekillenir. Nietzsche’ye göre iyi ve kötü diyalektiği
seçişler yapmaya yönlendirir. Nietzsche’ye göre seçişlerimizi yaratan yasalar üretir. Bu yüzden, “Nietzsche’nin kimya, yani panzehir ve si
gi
temel kritik ahlak’tır. Bu bağlamda Nietzsche, Hıristiyan ahlaki zehir bilimi hakkında söylediği gibi, yasa sözcüğünden sakınmalıdır, er
D
değerleri eleştirir. Bunların da diğer ahlaki değerler gibi, belli bir damakta hep ahlaki bir tat bırakır o sözcük (Deleuze, 2011: 44)”. Bu si
e
insan çeşidini korumak için alınan tedbirler olarak görür. Bu yüzden, bağlamda Nietzsche bir ahlak eleştirisi geliştirmemizi dile getirir: ült
k
a
evrensel bir ahlak yasasının olmadığını aşağıdaki sözlerle ifade eder: Neymiş yeni talep söyleyelim haydi: ahlaksal değerlerin bir F
er
İnsanlar Tanrı’nın büyük ölçüde dünyanın kaderini belirlediğine ve eleştirisine ihtiyacımız var, bu değerlerin değeri sorgulanmalı her ml
insanlık yolundaki onca keskin kıvrıma rağmen, onları görkemli bir şeyden önce –ve bunu yapmak için de bu değerlerin oluştuğu, geliştiği Bili
tarzda yönettiğine inanmaktan vazgeçtikleri için, artık kendilerine, ve anlam kaymalarına uğradığı durum ve koşullar hakkında bir bilgi ari
d
tüm yeryüzünü kapsayacak evrensel hedefler belirlemelidirler. Eski (sonuç, belirti, maske ikiyüzlülük, hastalık, yanlış anlama olarak e İ
v
ahlak, özellikle de Kant ahlakı, bireyden kişinin herkesten beklediği ahlak; bir de neden, deva, uyarıcı, kısıtlama, zehir olarak ahlak) di
a
s
davranışları talep eder. Bu güzel, naif bir şeydi, sanki herkes, hangi şimdiye dek var olamamış, arzulanmamış türden bir bilgi gerekli. Bu kti
davranış biçimlerinin tüm insanlık için yararlı olduğunu anında “değer”lerin değeri veriliymiş, gerçekmiş, tüm sorgulamaların si İ
e
biliyormuş gibi; tıpkı serbest ticaret teorisi gibi, bu da kalkınmanın ötesindeymiş gibi alındı; “iyi”nin “kötü”den, insanın ilerlemesi, ersit
v
doğuştan gelen yasalarına uygun bir uyumun kendiliğinden ortaya yararı, gelişmesi açısından (insanın geleceği de dahil olmak üzere) ni
Ü
çıkması gerektiğini varsayan bir teoridir. (Nietzsche, 2011B: 43) daha üstün değerli olduğu en ufak bir kuşku duyulmaksızın ve Yıl
ü
c
n
ü
z
ü
Y
39
2017 / Kış / Winter / 3
duraksamasız kabul edildi şimdiye dek (Nietzsche, 2011C: 13).
Nietzsche’ye göre ahlaki yasaları belirleyen iki temel öğe: iyi
ve kötü’dür. Nietzsche’ye göre, iyi ve kötü kavramları analiz
edildiğinde, iyi tüm dillerinde, etimolojik olarak bakıldığında, güçlü
olana yani efendiye işaret eder. Kötü kavramı ise, zayıf, güçsüz daha
da düşük bir varoluşa sahip olana atfedilir. Nietzsche’nin ifadesiyle
aktarırsak:
“Doğru yolu bana, değişik dillerde ‘iyi’yi imleyen sözcüklerin
etimolojik açıdan ne anlama geldiği sorusu gösterdi: gördüm ki hepsi
de aynı kavram dönüşümüne uğramış –hepsinde de sınıfsal anlamdaki
‘soylu’, ‘asil’ kavramı temel kavram; ‘asil ruhlu’, ‘soylu’, ‘üstün
ruhlu’, ‘seçkin ruhlu’ anlamındaki ‘iyi’ de zorunlulukla bu temel
kavramdan doğmuş: bu evrim bir diğer evrime, ‘bayağı’, ‘avam’,
‘aşağı’ kavramlarının en sonunda ‘fena’ kavramına dönüşmesine yol
açan evrime koşut gidiyor hep (Nietzsche, 2011C: 20)”.
Fakat Nietzsche’ye göre “iyi” ve “kötü” kavramlarının
geleneksel toplumdaki yani pagan dönemdeki anlamı, Hıristiyanlığın
ortaya çıkması ve gelişmesiyle birlikte değişmiştir.
Yunanca’da bu anlamda kullanılan (esthlos: soylu, iyi), kökü
bakımından, olan, gerçekliği olan, gerçek olan, hakiki olan biri
anlamına gelir; daha sonra öznel bir manevrayla, ‘hakiki olan’ı
‘doğurucu olan’ olarak niteler: kavram dönüşümünün bu evresinde
aristokrasinin sloganı ve parolası haline gelir ve Theognis alıp
betimlediği yalancı, bayağı adamda ayrıldığını vurgulamak için de
bütünüyle ‘soylu’ anlamıyla özdeşleşir, -ta ki en sonunda,
aristokrasinin çöküşünün ardından, ruh asaletini tanımlar hale gelene
ve adeta olgunlaşıp tatlanana dek (Nietzsche, 2011C: 22).
si Eski Yunancada ‘iyi’ ve ‘kötü’ kavramları, soyluluk anlamına
gi
er gelir. Bu yüzden Nietzsche pagan toplumları için, soylu–efendi
D
si kavramlarını kullanmayı yeğ tutar. Soylunun kendi ben’ini ortaya
e
ült çıkarması için köle karşıtlığına ihtiyacı yoktur. Fakat Köle kendi
k
a
F benliğini ortaya çıkarmak için kendini soyludan ayırarak bunu
er
ml gerçekleştirir. Ancak Hıristiyanlığın gelişmesi ile birlikte, köle ahlakı
Bili efendi ahlakı üzerinde egemenliğini ilan eder. Efendi ve köle anlamını
ari değiştirip, hayır ve şerle bir arada anılmaya bağlanır. Bu aslında zayıf
d
e İ olanın güçlü olana yani üstün olana duyduğu hıncın sonucunda ortaya
v
di çıktığını belirtir Nietzsche:
a
s
kti Efendiler”in işi bitirildi; bayağı adamın ahlakı galip geldi… insan
si İ soyunun kurtuluşu (efendilerden kurtuluşu yani) yolunda gidiyor: her
e
ersit şey neredeyse gözle görülür bir hızla Yahudileşiyor veya
v
ni Hıristiyanlaşıyor veya bayağılaşıyor (Nietzsche, 2011C: 28).
Ü
Yıl …
ü
c
n
ü
z
ü
Y
40
2017 / Kış / Winter / 3
duraksamasız kabul edildi şimdiye dek (Nietzsche, 2011C: 13). Ahlakta köle başkaldırısı, hıncın yaratıcı hale gelmesi ve değerler
Nietzsche’ye göre ahlaki yasaları belirleyen iki temel öğe: iyi yaratması ile başlar: bu gerçek tepkiden, eylem tepkisinden yoksun
ve kötü’dür. Nietzsche’ye göre, iyi ve kötü kavramları analiz olan ve kendilerini yalnızca, kurmaca bir öç yoluyla zarardan koruyan
edildiğinde, iyi tüm dillerinde, etimolojik olarak bakıldığında, güçlü yaratıkların hıncıdır (Nietzsche, 2011C: 29).
olana yani efendiye işaret eder. Kötü kavramı ise, zayıf, güçsüz daha Nietzsche’ye göre, iyi’nin köken itibariyle erken
da düşük bir varoluşa sahip olana atfedilir. Nietzsche’nin ifadesiyle dönemlerinde, soylu, kudretli kavramlarına gönderme yapar.
aktarırsak: Hıristiyanlığın zayıfın, ezilmişin tarafında yer alması, soyluluğa ve
“Doğru yolu bana, değişik dillerde ‘iyi’yi imleyen sözcüklerin güce dayanan hıncın bir sonucudur. Nietzsche her ne çeşit olursa
etimolojik açıdan ne anlama geldiği sorusu gösterdi: gördüm ki hepsi olsun (Hıristiyanlık, Sosyalizm, Diyalektik) hınç ahlaklarını, varoluşa
de aynı kavram dönüşümüne uğramış –hepsinde de sınıfsal anlamdaki ölüm cezasını veren kültürel bir kötümserlik olarak görür ve onları
‘soylu’, ‘asil’ kavramı temel kavram; ‘asil ruhlu’, ‘soylu’, ‘üstün hayat içgüdülerine karşıt olmalarından dolayı ‘doğa karşıtı’ ahlaklık
ruhlu’, ‘seçkin ruhlu’ anlamındaki ‘iyi’ de zorunlulukla bu temel olarak betimler (Küçükalp, 2010, s:49).
kavramdan doğmuş: bu evrim bir diğer evrime, ‘bayağı’, ‘avam’, İyi ve kötü kavramları evrensel ahlaki bir yasa olarak
‘aşağı’ kavramlarının en sonunda ‘fena’ kavramına dönüşmesine yol insanların ürünüdür. Ancak modern insan ‘Tanrı’nın Ölümünü’ ilan
açan evrime koşut gidiyor hep (Nietzsche, 2011C: 20)”. ettiği için asıl sorun bundan sonra ne olacağı sorunudur. Nietzsche’ye
Fakat Nietzsche’ye göre “iyi” ve “kötü” kavramlarının göre, artık kural koyucu bir otorite yoksa bütün değerler değersizleşir.
geleneksel toplumdaki yani pagan dönemdeki anlamı, Hıristiyanlığın Şu veya bu değere uymamı ne sağlayacak? İyi ya da kötü olmanın,
ortaya çıkması ve gelişmesiyle birlikte değişmiştir. seçimler yapmanın arkasında ne yatar? Bu bağlamda, tüm değerlerin
Yunanca’da bu anlamda kullanılan (esthlos: soylu, iyi), kökü değersizleştiği, her şeyin hiçliğe gittiği bir çağda, yani Nihilizm
bakımından, olan, gerçekliği olan, gerçek olan, hakiki olan biri çağında, yaşanan esas sorunu Nietzsche bir tehlike ve yok oluşa
anlamına gelir; daha sonra öznel bir manevrayla, ‘hakiki olan’ı götürecek açmaz olarak görür. Dolayısıyla bizi bekleyen şey
‘doğurucu olan’ olarak niteler: kavram dönüşümünün bu evresinde üstinsanın gelmesidir. Nietzsche’ye göre üstinsan, köle ahlakını aşmış
aristokrasinin sloganı ve parolası haline gelir ve Theognis alıp olan insandır. Köle ahlakı insana sürü davranışı yükler. Başkası
betimlediği yalancı, bayağı adamda ayrıldığını vurgulamak için de inanıyor diye sende inanırsın, kaynağını ve nedenini sorgulamazsın.
bütünüyle ‘soylu’ anlamıyla özdeşleşir, -ta ki en sonunda, Bu yüzden modernizmin bir yıkım olduğu, değerlerin değersizleştiği
aristokrasinin çöküşünün ardından, ruh asaletini tanımlar hale gelene ve insan soyunu tehlikeye soktuğunu söyler.
ve adeta olgunlaşıp tatlanana dek (Nietzsche, 2011C: 22). Nietzsche’nin ahlaki ve sosyal modernleşme eleştirisinde
Eski Yunancada ‘iyi’ ve ‘kötü’ kavramları, soyluluk anlamına geleneklerden kopuş kesinlikle gereklidir. Çünkü o sürü insan si
gi
gelir. Bu yüzden Nietzsche pagan toplumları için, soylu–efendi davranışını kutsar. Üstinsan yani ortaya çıkacak yeni insan tipi bunu er
D
kavramlarını kullanmayı yeğ tutar. Soylunun kendi ben’ini ortaya üstlenmez. O kendi farklılığını, kendi tercihlerini ortaya koyacak olan si
e
çıkarması için köle karşıtlığına ihtiyacı yoktur. Fakat Köle kendi seçişler yapar. Üstinsan hiçbir zaman güç duygusuyla davranıp, kendi ült
k
a
benliğini ortaya çıkarmak için kendini soyludan ayırarak bunu seçimlerinin sonuçlarını başkalarına yüklemez. Köle ahlakına göre, F
er
gerçekleştirir. Ancak Hıristiyanlığın gelişmesi ile birlikte, köle ahlakı köle seçişlerini her zaman kendi dışındaki koşullara göre belirler ve ml
efendi ahlakı üzerinde egemenliğini ilan eder. Efendi ve köle anlamını şekillendirir. Örneğin, köle bir suç işlediğinde, şunu der: şeytana(kötü) Bili
değiştirip, hayır ve şerle bir arada anılmaya bağlanır. Bu aslında zayıf uydum: yani bende kötülük yok, baştan çıkarıldım. Bu benim seçimim ari
d
olanın güçlü olana yani üstün olana duyduğu hıncın sonucunda ortaya değil. Hasta ya da başarısızlık olduğunda bunu başkalarına bağlar. e İ
v
çıktığını belirtir Nietzsche: Hiçbir zaman kendi seçimlerinin sonuçlarını kabul etmez. Her daim di
a
s
Efendiler”in işi bitirildi; bayağı adamın ahlakı galip geldi… insan dışsal bir otoriteye ihtiyaç duyar. Oysa efendi ahlakına sahip olacak kti
soyunun kurtuluşu (efendilerden kurtuluşu yani) yolunda gidiyor: her birinin böyle bir hınç duygusuna ihtiyacı yoktur. Kendi si İ
e
şey neredeyse gözle görülür bir hızla Yahudileşiyor veya başarısızlıklarına, kendi suçlarının eğilimlerinden ötürü başkasını ersit
v
Hıristiyanlaşıyor veya bayağılaşıyor (Nietzsche, 2011C: 28). suçlamaz. Kendi seçimlerinin sonuçlarını üstlenecek bireydir. ni
Ü
… Nietzsche’ye göre üstinsanı tanımlayan şey şudur: öyle bir şekilde Yıl
ü
c
n
ü
z
ü
Y
41
Description:Nietzsche, Postmodernizm tartışmalarında en çok referans verilen düşünürlerden biridir. Özellikle İngiltere'de başlayan ve sonrasında etkisi bütün