Table Of Contentwww.cankaya.edu.tr Sayı:28 Ocak 2008 (10. Yıl Özel Sayısı) ISSN 1304-9836
İçindekiler
10. Yıl Konferansı
Süleyman Demirel 3
Üniversite, Akademi Deyince...
Osman Aray 9
Çanakkale Savaşlarının Türk ve Dünya Tarihi Açısından Önemi ve Sonuçları 13
Atatürk Devrimi’nin Bilinmeyen Yönleri
Prof. Dr. Sina Akşin 20
Cumhuriyet
Prof. Dr. Sina Akşin 25
O’nsuz 69 Yıl 30
Irak’ın Dünü, Bugünü ve Yarını 40
Özgürlükler ve Türk Ceza Kanunu 301’inci Maddesi 52
II. Mahmut Döneminin Yapısal ve Çevrimsel Tarihi
Diren Çakmak 61
Türk Dünyasında Ekonomik Durum
Prof. Dr. Emin Çarıkcı 66
Türkiye-Kazakistan: Onlarca Milyar Dolar Şansı Kaçıyor mu?
Yrd. Doç. Dr. Meryem Hakim 72
Duraksız Video Gönderimi İçin Ölçeklenebilir Kodlama
Prof. Dr. Mehmet Tolun, Öğr. Gör. Roya Choupani 75
Nanoteknoloji ile Marka Yaratabilmek için Doğru Model Küme Oluşturmaktır
Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç 79
Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi
Doç. Dr. Mustafa Tören Yücel 81
Prof. Dr. Ergin İğrek’in Yazısı 85
Ülkemizde Güzel Sanatlar Eğitimi
Tekin Koçan 86
Üniversite Gençliğinin Ruhsal Sorunları
Uzman Psikolog Selma Eren Şakar 88
Kültür-Sanat 92
Haberler 94
Yayınlar 127
Spor 130
Yrd. Doç. Dr. Nüzhet Akın Yönetim Yeri: Sokak No:24 Batıkent - Ankara,
Okutman Gülşen Çulhaoğlu Çankaya Üniversitesi Rektörlüğü 28 Şubat 2008
Çankaya Üniversitesi adına Sahibi: Yakup Sarıcan Öğretmenler Caddesi No: 14
Çankaya Üniversitesi Basın ve Halkla
Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç Edip İlkay Sunay Yüzüncüyıl 06530 Ankara
İlişkiler Müdürlüğü tarafından
Tel: 0312 284 45 00 / 140
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Yazı İşleri: hazırlanmıştır.
Yakup Sarıcan Ayça Eren Tasarım:
Dergide yayınlanan yazılar kaynak
[email protected] Turuncu Digital Reklamcılık
gösterilerek kullanılabilir.
Yayın Hazırlık: Matbaacılık Tic. Ltd. Şti.
Yayın Kurulu: Ebru Güler İmzalı yazılardaki görüşler yazarlarına
Prof. Dr. Nahit Töre Basım yeri ve tarihi:
aittir.
Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç Fotoğraflar: Ajanstürk Gazetecilik ve Matbaacılık
Doç. Dr. Mustafa Tören Yücel Deha Çaman, Doğan Dereağzı, İnş. San. A.Ş. Üç ayda bir yayımlanır.
Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul Koç Şerafettin Karaköy İstanbul Yolu 7.km Necdet Evliyagil Yerel süreli.
GÜNDEM OCAK 2008
Başyazı
Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç
Çankaya Üniversitesi Rektörü
Bazı Düşünceler...
Her zaman akıldan çıkarmamalıyız, kader, kazara ulaşılmış bir nokta
değildir.
Bugünkü durumlarından hoşnut olan toplumlar, geçmişte kendilerine
yatırım yapanlardır.
Bu da gösteriyor ki;
Geri kalmışlık ve fakirlik, sadece tembel ve eğitim düzeyi düşük
toplumların kaçınılmaz kaderidir.
Çalışkan ve bilgi düzeyi yüksek toplumlar kendi kaderlerini kendileri
tayin ederler.
Geleceği doğru tahmin edebilmenin en sağlam yolu da onu
yaratmaktır.
GÜNDEM OCAK 2008 1
Editörden
10. YIL di. Ayrıca, ilk kez mezunlarımız buluştu ve ilk
kez Cumhuriyet haftası kokteyli düzenlendi.
Üniversitemizin 10. yılını 2007 yılı boyunca Bu etkinliklerin bir kısmında ele alınanlara
düzenlediğimiz etkinliklerle kutladık. Bu et- dergimizde yer vermeye çalıştık.
kinlikleri Değerli Hocamız ve Rektörümüz
Öne çıkan etkinlikler
Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç’in başkan-
lığındaki bir komisyonla planladık ve haya-
Üniversitemizin 1997 yılında açılışını da ya-
ta geçirdik. Komisyonun diğer üyeleri olan
pan 9’uncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman
Mütercim-Tercümanlık Bölüm Başkanı Prof.
Demirel 10. yıl için özel bir konferans verdi.
Dr. Gürkan Doğan’a, Kamu Hukuku Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Doğan Soyaslan’a, İktisat
2-3 Haziran tarihlerinde hidrojen enerjisi tek-
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilek Özbek’e, Bilgi-
Yakup Sarıcan nolojilerinin daha geniş kitlelere öğretilmesi,
sayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr.
konuya ilgi duyan araştırmacı sayısının artırıl-
Mehmet Reşit Tolun’a, Basın ve Halkla İlişkiler
ması amacıyla Türkiye’nin her tarafından ge-
Müdürü Yakup Sarıcan’a, Kültür Hizmetleri
len fen liseleri ve anadolu öğretmen liseleri
Müdürü Mehtap Tatar’a ve Raportör Melis
öğretmenlerine hidrojen eğitimi verildi.
Fırat’a, ayrıca etkinliklere katılarak birikimle-
rini bizimle paylaşan değerli konuşmacılara Üniversitemiz yeni kampüsünün temelini 22
ve başta öğrencilerimiz olmak üzere emeği Ekim 2007 Pazartesi günü düzenlenen bir tö-
geçen herkese Üniversitemiz adına çok te- renle attı. Temel atma töreni, TBMM Başkanı
şekkür ediyoruz. Sayın Köksal Toptan’ın katılımıyla gerçekleşti.
10. yılda neler yaptık? İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bö-
lümü tarafından organize edilen Uluslararası
10. yıl bağlamındaki etkinliklerin ilkini Üni-
İnovasyon ve Girişimcilik Çalıştayı 1-2 Kasım
versitemiz Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uy-
2007 tarihlerinde yapıldı.
gulama Merkezi (KADUM) düzenledi. 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri dışında on “Ülkemizin Güvenliği için Nanoteknolojide
iki konferans, beş panel, bir uluslararası ça- Doğru Modelin Belirlenmesi” konulu sem-
lıştay, bir ulusal eğitim programı, bir bilişim pozyum TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın ka-
platformu, iki söyleşi, bir sempozyum, bahar tılımı ile 21 Kasım tarihinde yapıldı.
şenliği dışında dört konser düzenlendi. Bahar
şenliği, mezuniyet töreni, yeni akademik yıl Bir sonraki sayıda görüşmek üzere...
açılış töreni, yeni yıl ve bayram kutlaması 10.
yıl bağlamında yeni konseptle gerçekleştiril- [email protected]
2 GÜNDEM OCAK 2008
Süleyman DEMİREL
9’uncu Cumhurbaşkanı
10. YIL KONFERANSI
Değerli misafirler, sevgili gençler hepinizi 1933’te bir tek üniversite ile Türkiye’nin yolu-
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kuruluş ka- na çıkmış olmasını, onun önemini çok güzel
nunun altında imzamın bulunması, benim bu ortaya koyuyor, her meselede olduğu gibi.
üniversiteyi on yıl evvel açarken söylediğim Dikkatinizi çekerim, Bologna Üniversitesi’nin Üniversite, deniz
sözleri hatırlamış olmaktan çok büyük mut- 700 senelik tarihi var. Türkiye Üniversitesinin
feneridir, halklar,
luluk duyuyorum. Söylediğim sözler benim 75 sene. Neden geri kaldığımızı anlıyor mu-
ümidimdi ve burada diktiğimiz fidanın bir sunuz? Medeniyete açılan kapıyı biz duvar milletler, devletler
gün güzel bir ağaç olacağına dair güvenimi yapmışız. Sonra uyanmışız, kapıyı açmışız.
sıkıştığı zaman bu
ifade ediyordu. On yıl sonra, burada bu ağa- Türkiye Cumhuriyeti, büyük Atatürk’ün deha-
cın geliştiğini ve meyve verdiğini görmekten sı, medeniyete açılan kapılar manzumesidir fenere bakarak
duyduğum mutluluğu ifade ediyor ve hepini- ve üniversite bunların içerisinde çok önemli
zi saygıla, sevgiyle tekrar selamlıyorum. yer tutar. Üniversite, deniz feneridir, halklar, yollarını tayin ederler.
milletler, devletler sıkıştığı zaman bu fene-
Kuruluş günleri, yapılan işin, meydana ge-
re bakarak yollarını tayin ederler. Gençlerin
tirilen işin, sevincini tatmakla beraber aynı
önemli bir kısmını üniversiteden geçireme-
zamanda bir nevi muhasebedir. Ne yapıldığı
miş milletlerin ilerleme imkanı kısıtlıdır. Ben,
kadar, ne yapılacağını da düşündüğümüzü
bu düşüncelerle Türkiye Cumhuriyeti’ne 50
gösteren bir hesaplaşmadır. Burada çok kısa
sene hizmet ettim. 1950’de üç üniversitesi
zaman içersinde, bu kurumla ilgili olarak çok
oldu Türkiye’nin, 1933’de başlayan üniversite
güzel şeyler söyleniyor.
İstanbul Üniversitesi, 1944’te İstanbul Teknik
Üniversite projesi, çağdaş Türkiye Cumhu- Üniversitesi, sonra da 1946’da Ankara Üniver-
riyeti’nin en önemli projelerinden biridir. sitesi ile üç üniversitesi olmuş. 1960 yılında
Üniversite, aydınlığa, uygarlığa açılan kapıdır. bu sayı yediye çıktı. Atatürk Üniversitesi’nin
Büyük Atatürk’ün 1932’de söylediği sözler, 50’nci yılı bu sene kutlanacak. Ege Üniversi-
GÜNDEM OCAK 2008 3
jenden bahsediyorlar, bunları da önümüzdeki
günlerde daha çok duyacaksınız; çünkü yep-
yeni bir çağın içine giriyorsunuz. Burada Çan-
kaya Üniversitesi’nin 10’uncu yılında, yepyeni
bir çağın içine girdiği müjdesini size veriyorlar.
Bundan hepimizin sevinç duyması lazım. Böy-
lece yaptığımız muhasebe, güzel bir muhase-
be, fidan tutmuş, meyve vermeye başlamış ve
meyve vermeye devam edecek. 20’nci yılı da
kutlayacağız, 50’nci yılı da kutlayacağız.
Sözlerimin başında Büyük Atatürk’ün gençle-
rimize vasiyetini aktarmak istiyorum. “Benim
mirascım olmak istiyor musunuz? Mirasımdan
almak istiyor musunuz?” Evet, almak istiyo-
ruz diyenlere peki “O zaman bilimin ve aklın
ışığından ayrılmayın. Bilimin ve aklın ışığında
yolunuza devam ederseniz, benim takipçim,
mirasçım olursunuz.” Ne mutlu o gençlere!
2007 yılına girerken insanlık uyanmıştır. Nere-
de yaşadıklarını, nereye gittiklerini ve sonla-
rının ne olacağını düşünmeye başlamışlardır.
tesi oldu, Karadeniz Teknik Üniversitesi oldu, İnsanlık bunu ne kadar ciddiye alırsa o kadar
Orta Doğu Teknik Üniversitesi oldu ve daha menfaatlerine olur. Yerküre bildiğiniz gibi gü-
sonra bu 25’e çıktı. Benim başında bulundu- neş sisteminde bir uydudur. Güneş sisteminde
ğum hükümetler ve bize destek veren parla- kaç tane uydu var biliyor muyuz? Bilmiyoruz.
mentolar sayesinde bu üniversitelerin sayısı Kaç tane güneş sistemi gibi sistem var biliyor
77’ye çıktı. 77 üniversitenin 58’inde bizim im- muyuz? Bilmiyoruz. Aslında bildiğimiz şeyler,
zamız vardır. bilmediğimiz şeylerin yanında hiçbir şey. Öy-
leyse daha çok öğrenmeye, daha çok bilme-
Bugün Türkiye, -yeni açılmakta olan 15 üniver-
ye, daha çok araştırmaya mecburuz. Yalnız,
sitesi daha var- 92 üniversite ile çocuklarının,
Hem Türklüğümüzü bilmek için aklımız ne kadar şeyi bilmeye, ne
gençlerinin zihnini aydınlatmaktadır. Sevinçle
kadar şeyi öğrenmeye, ne kadar şeyi bulmaya
muhafaza edeceğiz, söyleyeyim ki, 92 üniversitenin, 70 bine yakın
yetecek? Bunu da bilmiyoruz ama bu gayret-
öğretim üyesi vardır ve 70 bine yakın öğretim
hem Avrupalı leri elden bırakmamak gerekeceğini biliyoruz.
üyesinin de yüzde 23’ü -Avrupa’da en yüksek-
Nitekim, bir zamanlar bu ilk bildiklerimizin
olacağız, hem kadındır. İşte bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin as-
yüzde 1’ini bilmezken, bugün en azından bu-
lında çağdaş bir cumhuriyet olduğunun sim-
Dünyalı olacağız. nun yüz mislini biliyoruz ama bu da çok az
gesidir. Kadın bilim insanı sayımız Avrupa’nın
biliyoruz demektir.
en yüksek rakamıdır ve görüyoruz ki burada
çağdaş bir üniversite meydana gelmiştir. Yerküreye bir bakalım. Yerkürenin 4’te 3’ü suy-
Çağdaştan kastımız; dünyayla boy ölçüşebile- la kaplı ve bu suyun ancak yüzde 3’ü tatlı su,
cek, dünyayla alışverişi olan, dünyayla omuz yüzde 97’si de tuzlu su. Yerkürenin etrafı at-
omuza giden ve bu ülkenin çocuklarına da mosfer denen hava tabakasıyla kaplı. Bunun
dünya seviyesinde eğitim-öğretim verendir. içersinde hava alıyoruz. Havasız kaç dakika
Bu bir cumhuriyet üniversitesidir ve Büyük yaşayabilirsiniz? dört dakika. Yüzde 70’i suyla
Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete sadakatla kaplı olan yerkürenin üzerinde yaşayanlar, her
bağlı kalan gençler yetiştiren bir üniversitedir. gün iki litre su içmek mecburiyetinde. Susuz
Bu bir milli üniversitedir. Milletimizin değerle- ne kadar yaşayabilirsiniz? Sekiz gün. Peki, aç
rini taşıyan gençlerimizi yetiştirir. Bu gençler ne kadar yaşayabilrsiniz? Otuz gün. Peki, ısın-
Avrupa’ya da açıktır, dünyaya da açıktır ama masanız, soğukta ne kadar yaşayabilirsiniz?
Türk çocuklarıdır, öyle olacaktır. Hem Türklü- Soğuğun şiddetine göre birkaç saat. Sıcak-
ğümüzü muhafaza edeceğiz, hem Avrupalı ta ne kadar kalabilirsiniz? Sıcağın şiddetine
olacağız, hem Dünyalı olacağız. Çağ bunu göre birkaç saat. Öyleyse, yerküre üzerinde
gerektiriyor. hayatı yapan olay su, hava, ateş ve ekmektir.
Bütün gayretleriniz, buraya gelip okumanız,
Mütevelli Heyeti Başkanı, nanoteknolojiden
sonra işe girmeniz, her şey bu dört nesneye
bahsediyor, nanoteknoloji tabirini önümüz-
ulaşmak içindir. Bu dört şey yerküreye aittir.
deki günlerde daha çok duyacaksınız. Hidro-
4 GÜNDEM OCAK 2008
Öyleyse, insanoğlu ile yerküre arasındaki mü- neden feryat ediyor; çünkü diyor ki yerküre,
nasebetlere bir iyi bakalım. “6.5 milyar insan, içtiğiniz suyu kirlettiniz, o
zaman su bulamaz hale geleceksiniz. Büyük
2007 yılındaki dünyayı yönetenlerin masasın-
şehirler meydana getirdiniz ve çoğaldınız
da bulunan en önemli hadise budur. Yerküre-
ve evvela suları kirlettiniz. Sonra havayı kir-
nin etrafında bir atmosfer tabakası olmasa, bu
lettiniz. Sonra ormanları kestiniz, sonra bir
yerküre üzerinde canlı olur mu? Olmaz; çünkü
karış işlenmemiş toprak bırakmadınız, sonra
güneş pişirir yerküreyi. Öyleyse bir düzen var
topraklar gitti denizlere ve bundan sonra Sa-
ortada. Bu düzen; yani evren denen bir düzen
nayi Devrimi sayesinde de duman çıkardınız
var. Bu düzenin nasıl işlediğini de henüz çok
ortaya.” Tüten bacalar aslında uygarlığın en
iyi bilmiyoruz. Bildiğimiz kadarıyla bu düze-
önemli işaretiydi. Bugün yerküre, tüten baca-
nin işlemeye devam etmesi lazım. Acaba ya-
lardan şikayetçi ve bilim adamları toplanıyor.
rın güneş doğmasa ne olur? Beş-on saat için-
Bilim adamları 1972’de Stockholm’de, 1992’de
de dünya soğur ve yaşanmaz hale gelir. Ama
Rio’da, 1997’de Kyoto’da toplandı ve şimdi de
güneş doğuyor. Niye doğuyor güneş? Nasıl
2007 yılının başında Paris’te toplanıyor. 2007
eminsiniz güneşin yarın doğacağından? Görü-
yılının sonunda da Endonezya’da toplanacak.
yorsunuz ki insanoğlunun yerküre üzerindeki
varlığı pamuk ipliğine bağlı. İnsanoğlu bunun 2500’e yakın bilim adamı insanlara diyor ki,
ne kadar farkında ise o kadar güvenli. Geliyo- “Bu iklimi bozuyorsunuz; bulutlar geliyor,
ruz, bakıyoruz ki yerküre üzerinde canlılar var, yağmur getiriyor, bırakıyor, gidiyor; rüzgarlar
bitkiler var, hayvanlar var, insanlar var. Akıl, esiyor, vakti saati gelince herşey oluyor; yani
sadece insanlarda var ve insanoğlu yemek, bi düzen işliyor. Bu düzeni bozuyorsunuz.” Bu
içmek, barınmak ve çoğalmak mecburiyetin- düzeni nasıl bozuyorsunuz? İşte burada geli-
de. İnsaoğlu, dünya üzerine ne zaman gelmiş yoruz karbondioksite. Duman dediğimiz olay
bunları da çok iyi bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey karbondioksit. Bunu, dünyayı saran havaya
var. İklim denen bir olay var. Dünya 4.5 milyar verdikçe, havanın etrafında bir kuşak meyda-
yıl önce mi gelmiş meydana, bilmiyoruz ama na geliyor. Güneşten gelen ışınlar yerküreye
bildiğimiz birşey var; bugün dünya üzerinde- çarptıktan sonra, dönüp uzay içerisinde da-
ki bağlık, bahçelik, yeşillik olan yerler, bundan ğılamıyor ve başlıyor dünyayı ısıtmaya. Önü-
on bin sene evvel buzmuş. Bugün buzla kaplı müzdeki yüzyıl içerisinde dünyanın 1.8 ile 5.4
olan kutuplarda o zaman buz falan yokmuş derece ısınacağından endişe ediliyor. Ne çıkar
ve büyük kasırgalar, büyük fırtınalar, iklim de- canım 1.8 derece ısınsın dediğiniz taktirde
ğişiklikleri hep olagelmiş. Ancak geçen on bin şunu göğüslemeniz lazım, bu ahenkli alemde
sene içerisinde dünya bir sükunet bulmuş. İn- öyle bir bozulma meydana gelecek ki yağ-
sanoğlu, bu on bin sene içinde gelişmiş. En murların yeri değişecek, buraya yağmur ya-
çok bilebildiğimiz, Hz. İbrahim bugünden 4 ğarken yağmaz hale gelecek. Oraya diyelim ki
bin sene öncedir, Hz. İsa 2 bin sene öncedir. 20 cm yağarken, 2-3 cm yağmaya başlayacak.
İnsanların daha çok bilgi sahibi olabildiği bu Seller meydana getirecek, denizlerde fırtına-
geçen 4 bin senedir. lar meydana getirecek. Topraklar çölleşecek,
insanlar bugün barındığı yerde barınamaz
Milattan önce 1’inci yüzyılda, dünya üzerinde
hale gelecek. Bir kabus. Bilim adamlarının
100 milyon insan var. Bu insanlar ne yapıyor?
söylediğini söylüyorum ve ben bilime kulak
Bu insanlar daha çok avcı. Daha sonra 1800
veren birisi olarak, Büyük Atatürk’ün vasiye-
yılına geldiğiniz zaman, dünya üzerinde 700
tini de gençlere aktarmış biri olarak bilime
milyon insan var ve dünya 700 milyon insanı
kulak verin diyorum.
taşayacak durumda değil. Tarım Devrimine
giriyor. Tarım Devrimi insanları doyurmuyor Öyleyse ne yapalım? İşte bütün dünya bunu
kafi derecede ve Sanayi Devrimine giriyor. düşünüyor. Öyleyse denizleri, suları, havayı,
Buhar buluyor, yeni yeni üretim yolları bulu- toprakları kirletmeyin ve karbondioksiti
yor. 800 milyon insan, 1800’li yıllarda; 1900’lü kontrol altına alın. İşte burada dünya biraraya
yıllara geldiğimiz zaman 1.5 milyar insan var. geliyor. 1990 senesindeki havaya verilen
2000’li yılların ortasına geldiğimiz zaman 3.5 karbondioksit kadar, onun yüzde 5 daha
milyar. 2000’li yılların sonuna geldiğimiz za- altında karbondioksit verin ve bunu da
man 6.5 milyar. daha da aşağı indirin. İşte bugün dünyanın
gündeminde olan birinci mesele budur. Ama
Yerküre sizden şikayetçi insanlar. Yerküre fer-
biz bunu anlamıyoruz dediğiniz taktirde
yat ediyor. Diyor ki “Ben sizi taşıyamam. Siz,
dünyanın gerisinde kalırsınız. Kyoto Protokolü
insanlar öyleyse dur inelim diyebilecek mi-
denen olay, dünyanın sanayi ülkelerinin ve
siniz?” Kaderimiz yerküreye bağlı ve yerküre
diğer ülkelerin havaya ne kadar karbondioksit
GÜNDEM OCAK 2008 5
verme hakkı olduğudur. Avrupa bunun günde iki Dolar kazanıyor. Zengin dünyaya
farkına varmıştır. AB, halen havaya verilen baktığımız zaman bu gülünç bir rakam; çün-
karbondioksit miktarının 2012 yılında, kü Avrupa’da devlet tarıma destek veriyor,
1990’daki seviyesinin yüzde 20 altına indirmeyi bir ineğe günde iki Dolar destek veriyor. Bir
taahhüt etmiştir. Bunu enerji kaynaklarınızı ineğe Avrupa’nın verdiği iki Dolar desteği,
değiştirme suretiyle yapacaksınız. 2 milyar insan ancak kazanıyor. İnsanların 1
milyarı bir bardak temiz sudan mahrum. 3-5
Dünyanın karşısına bir enerji meselesi çıkıyor.
milyon çocuk ölüyor. 10 milyon çocuk ölüyor,
Saydık ya dört kalem, ekmek, su, hava, ateş.
20 milyon çocuk ölüyor başka nedenlerden.
Ateş dediğimiz olay enerjidir. Kalkınmış ülke-
2.5 milyar insan da ticari elektrikten mahrum.
lere baktığımız zaman, en çok enerji kullanan
800 milyon insan yatağa aç gidiyor. 800 mil-
Amerika Birleşik Devletleri. Dünyadaki enerji-
yon çocuğun da okuması yok.
nin 4’te 1’ini kullanıyor. En kalkınmış ülke de
odur. Enerjinin kalkınmayla çok yakın bir ilgisi 20’nci yüzyılda büyük savaşlar oldu. Bu savaş-
vardır. Dünyada günde 80 milyon varil petrol larda 50 milyon insan öldü, 30 milyon insan
tüketiliyor. Bunun 20 milyonunu Amerika tü- da kayboldu, 30 milyon insanda yaralandı.
ketiyor. Şimdi buradan çıkacak karbondioksit, Savaş sonrası da bir slogan ortaya çıktı. “Barış
80 milyon varilden çıkacak karbondioksit en mı istiyorsunuz? Evet, barış; ancak refahla be-
önemli olay. O zaman herkese sesleniliyor, de- raber kabildir.” Refahı nereden çıkaracaksınız?
niyor ki enerji üretiminde ve enerji kullandı- Sanayileşmeden, tarımdan; yani daha çok yer
ğımız her yerde, ulaşımda, ısınmada mutlaka küreden. Yerküre ise size bağırıyor, yeter di-
karbondioksit meselesini azaltalım. Azaltırsa- yor. Öyleyse bir el veriyorsunuz bütün dünya
nız, yerkürenin feryadına kulak vermiş ve ce- yoksulluktan, fukaralıktan kurtulmak için eli-
Dünyada
vap vermiş olursunuz. ni kolunu sıvamışken önünde duran hadise
eğer dünyanın üstüne daha çok varırsanız,
800 milyon insan Bunu nasıl yapacağız? İşte geliyor Türkiye’nin
bu dünyayı yaşanmaz hale getirirsiniz. Dünya
enerji meselesi. Hidrojen lafı oradan geliyor.
herkesin evi. Başka bir yeri var mı insanların.
yatağa aç gidiyor, Sayın Rektörün hidrojene dikkat çekmesi
Hiçbir şey olmaz falan demeye başladığınız
odur. Önümüzdeki asır hidrojen asrı olabile-
taktirde evin başınıza göçeceğini hesaba
800 milyon cektir fakat oraya kadar nasıl gideceğiz? Her
katmanız lazım. Bu nesil olmazsa, ondan son-
ülke enerji üretimini gözden geçirecek. Biz,
raki nesil, gelecek nesil. Zaten bu nesil aslın-
çocuğun da enerji ihtiyacımızın, bilhassa elektrik enerjisi
da dünyayı gelecek nesilden ödünç almıştır.
ihtiyacımızın yüzde 70’ini termik kaynaklar-
“Dünya insanlara ait değil, insanlar dünyaya
okuması yok. dan, yüzde 25’ini su kaynaklarından ve yüzde
aittir.” Bu da kızılderililerin lafı. Öyleyse şimdi
5’ini de diğer kaynaklardan alırız. Bütün dün-
ne yapacağız? Sürdürülebilir kalkınma diye
ya yenilenebilir enerjiye döndü. Bütün dünya
bir kavramı, bilhassa gençlerin çok iyi bilmesi
bir şeye daha döndü, nükleer enerjiye. Bugün
lazım. Sürdürülebilir kalkınma; yani insanları
dünyanın 100 yerinde nükleer enerji santral-
doyuracaksınız, giydireceksiniz, sağlık hizme-
leri yapılıyor, 441 yerinde işleyen santral var.
ti vereceksiniz, eğitim hizmeti vereceksiniz.
Dünya enerjisinin de yüzde 19’unu nükleer
Herkes tok olacak, çocuğuna, yaşlısına ba-
sanraller tayin ediyor. Üzüntüyle söyleyim bi-
kacaksınız. Bu bir refah olayıdır. Buraya nasıl
zim bir tane nükleer santralimiz yok; çünkü biz
erişeceğiz? Buraya sürdürülebilir kalkınma
nükleer santralden bozulursa ne yaparız diye
ile erişebiliriz. Bu da yerkürenin verdiğinden
korktuk. Tabiki etrafımızda nükleer santraller
fazlasını almayacaksınız. Verebildiği kadarını
var. Tuna Nehri’nin ağzında Romanya’nın var.
alacaksınız ve yerküreye gözünüz gibi baka-
Onlardan herhangi bir tanesi bozulursa biz
caksınız. Ormanını kesmeyeceksiniz, suyunu
zaten kafi derecede zarar görüyoruz. Çerno-
kirletmeyeceksiniz, topraklarına atık gitmeye-
bilden gördük, geri kaldık ve üzüntüyle söy-
cek ve atmosferini kirletmeyeceksiniz. Çarpar
leyim ki 2009 yılında Türkiye’nin başında bir
sizi, atmosferini kirletirseniz. Biraz kurak gitti-
enerji meselesi vardır. Bugün dünya ile olan
ği zaman herkes başlıyor kıvranmaya. Yağmur
münsabetlerimizi nereye getirdi. Biraz daha
nereden geliyor? Yağmurun yeri okyanuslar.
devam edeyim, dünya ile olan münasebetle-
Okyanuslara yağmur bulutlarla geliyor. Nasıl
rimize. Daha doğrusu dünyaya devam edelim
oluyor? Buharlaşmayla. Kim tanzim ediyor
biraz.
tüm bunları? İnsanların aklının ermediği bir
Yerküre üzerinde insanların yaptığı kötülüğü düzen var ve tabiki inanç sahibi insanlar bunu
anlatmak istiyorum. İnsanların birbirlerinden izah ediyorlar. Peygamberlerin söylediğine
de şikayetleri var. 6.5 milyar insanın 1 milya- göre izah ediyorlar ama bilim adamı ile bu-
rının günde bir Dolar kazancı var, 2.5 milyarı rada kitap çatışıyor. Bilim adamı bunun ted-
6 GÜNDEM OCAK 2008
birini buluncaya kadar kitaba bağlı kalmaya siyahsa iyidir. Hangisi yakalıyorsa o iyidir.”
mecbur. Aydınlanma devri odur ve nihayet Öyleyse netice aldığınız yollara gelin. Bugün
Einstein gibi birisi ki başlangıçta bu ilahı ko- Çin, dünyanın önünde önemli bir aktör ola-
ruyucu kabul etmemiştir ama sonunda bu rak duruyor. Hindistan aynı şekilde duruyor. Kedinin beyaz ya da
ilahi gücü kabul etmek zorunda kalmıştır. Buradan şuraya gelmek istiyorum, bu sürdü-
İnsanoğlunun henüz izah edemediği bu işin rülebilir kalkınmanın peşinden giden dünya siyah olması önemli
felsefik tarafı pek çok şey var ama izah etse bir yere daha ilerliyor. Sovyet sisteminin yı-
değildir. Önemli
de etmese de uyması gereken şeyler var. Ben, kılmasından sonra yeni bir çağ açıldı. Acaba
size uyması lazım gelen şeylerden bahsediyo- bu kalkınma işini kim yapsın? Sürdürülebilir
olan kedinin fareyi
rum. İnsanların durumu bu. Buna karşı bir şey kalkınmayı kim yapsın? Hangi ülke ki beceri
yapılıyor mu? sermayesinden yaralanır? Yani halkının beyin yakalamasıdır.
gücünden. Halkının becerisinden, halkının
Barış olacaktır dünyada. BM bunun için vardır.
gayretinden. Hangi ülke ki bulduğu kaynak- Fareyi yakalayan
Bu barış yetmez. İnsanlığın önüne BM aslın-
ları en iyi şekilde kullanır? O ülke yoksulluktan
da bir milenyum deklarasyonu koymuştur. kedi beyazsa iyidir,
kurtulur. Kaynaklarını iyi şekilde kullanmayan
Bin yılda yapılması lazım gereken şeyler. Bu-
hiçbir ülke yoksulluktan kurtulamaz. Öyleyse
nun birinci maddesi, açlığın ve yoksulluğun siyahsa iyidir. Hangisi
zaten fakir ülkelerin kaynakları sınırlıdı, bu
ortadan kaldırılması. Şimdi, bütün dünyanın
kaynakları israf etmeyin. En çok verim alaca- yakalıyorsa o iyidir.
gündeminde ikinci mesele olarak yoksullu-
ğınız yerlere koyun bunları ve aklınızı kullanın.
ğun ortadan kaldırılması vardır. Birinci mesele
Değişimci, yenilikçi, yaratıcı gücü meydana
dünyanın korunması; yani ısınmadan ve dün-
getirin.
yanın kirletilmesinden korunması ve enerji
kaynaklarınıın dengelenmesi, ikinci meselesi
yoksulluktan kurtulmaktır. Yoksulluktan na-
sıl kurtulacak dünya? Deklarasyonunun 2’nci
maddesi zorunlu eğitimdir. Yoksulluktan kur-
tulmanın çaresi olarak zorunlu eğitimi getiri-
yorlar. Bütün dünya nüfusunun zorunlu eği-
timden geçmesi lazım. Yalnız zorunlu eğitim
yetmez. Bakalım kalkınmış ülkelerde eğitim
ne seviyede? ABD’de üniversite çağına gelmiş
çocukların yüzde 80’ine ABD eğitim verebili-
yor. Bunun bir kısmı iki senelik, bir kısmı dört
senelik eğitim. Bu iki senelik eğitimde de mes-
leğe kaçan çok önemli şeyler var. Herkes dört
senelik eğitim yapıp, diploma alıp iş aramıyor.
Hüner kazanmak suretiyle, hem yüksekeğitim
alıyor, üretime girebiliyor. Avustralya’da aşağı Buradan Yeni Çağ’a doğru geldik. Yeni Çağ
yukarı bu nispette, İskandinav ülkeleri de aşa- dediğimiz aslında bilgi bazlı üretim demek.
ğı yukarı bu nispette. 111 milyon genç bugün Üretim dediğiniz zaman ürettiğiniz şeyi her-
üniversiteye gidiyor. Aşağı yukarı 20 sene ev- kesten daha iyi üreteceksiniz, kalitesi her-
vel yarısı kadar. Bunun 15 milyonu ABD’de, 15 kesten daha iyi olacak, maliyeti herkesten iyi
milyonu Çin’de. olacak, pazarlara ulaşması herkesten daha iyi
olacak. Yeni Çağ sadece üretim değil. Ne ya-
Çin, bugün çok önemli bir aktör olarak orta
pıyorsanız daha iyi yapacaksınız. Bunu göze
yerde. Bunu, iki şeye borçlu. Bir tanesi, kal-
alabiliyor musunuz? Halklar, milletler olarak
kınmada dikkate aldığı felsefeye, marksist bir
göze alabiliyor musunuz? Öğrenciler olarak,
ideoloji, komunist rejim. Ne yapacak? Herşeyi
bilim insanları olarak, siyasetçiler olarak göze
devlet yapacak. Fert ne yapacak? Fert dev-
alabiliyor musunuz? Bunu göze alamıyorsa-
letin işçisi. Bunun yerine 1978’de Kominist
nız, önünüzde on sene fırsat var. Bu on seneyi
Partisi’nin Başkanı halkına diyecektir ki ideo-
boşuna kaçırıyorsunuz.
loji ile biryere varmamız mümkün değil. Prag-
matizm olacaktır. Pragmatizm dediğiniz şey Bakınız, bu üniversitenin açılışında konuştu-
nedir? Netice alacaksınız. Bırakın ideolojiyi de ğumuz sözler içinde en çok çağdaş sözcüğü
netice alacak aklın imkanlarını kullanalım, tek- geçiyor. Bu çağdaş ne biliyor musunuz? İşte
nolojiyi kullanalım. Aynen şunu da söylemiş- bu çağdaş buraya gelmiştir. Bu bir rekabet
tir, “Kedinin beyaz ya da siyah olması önemli düzenidir. Bunun adına ‘Küreselleşme’ diyor-
değildir. Önemli olan kedinin fareyi yakala- lar. İstediğin kadar küreselleşmeye karşı çık. O
masıdır. Fareyi yakalayan kedi beyazsa iyidir, seni aşıyor. Hız tanımayan, sınır tanımayan bir
GÜNDEM OCAK 2008 7
olayla karşı karşıyasınız. Öyleyse herkes kendi-
ne bakacak tepeden tırnağa. Tepeden tırnağa
bakarken neye bakacak? Daha iyi yönetim.
Her şey gelip yönetime düğümleniyor. Hiç
kimse alınmasın. Ben kimseyi eleştiriyor deği-
lim. Benim aradığım daha iyi yönetim. Niçin
daha iyi yönetim arıyorsun? Halkımın mutlu-
luğu için arıyorum. Daha iyi yönetim, daha iyi
eğitim, daha iyi sağlık, daha iyi ekonomi, daha
iyi demokrasi. Acaba biz Türkler olarak daha
iyileri yapabilecek miyiz? Bu reform denen
olayı ve bu çağı kucaklayabilecek miyiz? tanımızı, hem topraklarımızı, hem kendimizi,
hem inançlarımızı muhafaza edecek, hem de
Türkiye Cumhuriyeti aslında büyük ba-
Daha iyi dünyalı olacağız. Dünya insanı gibi olacağız
şarıyı sağlayarak gelmiştir. Kimse Türkiye
ama söylediğim gibi her şeyimizi muhafaza
Cumhuriyeti’nin başarısını küçümsemesin.
yönetim, daha iyi edeceğiz. Bu mümkün mü? Bugün zengin-
Bugünkü sıkıntılarınız; 82 sene zarfında 10
leşmiş, ilerlemiş, çağa ulaşmış ülkeler hepsi
milyon nüfuslu bir Türkiye’den 70 milyon nü-
eğitim, daha iyi zıvanadan mı çıkmış, dejenere mi olmuş? Ha-
fuslu bir Türkiye’ye gelmiş olmanızı, 50 Dolar
yır. Hem bunları muhafaza edeceksiniz, hem
kişi başına gelir seviyesinden 6 bin Dolar ge-
sağlık, daha iyi ilerleyeceksiniz.
lir seviyesine gelmiş olmanızı, 200 bin çocuk
ekonomi, daha iyi okuturken, bugün sadece Türkiye’nin orta Bakınız bir Avrupa olayı var. Avrupa olayına
boy bir ilinde 200 bin çocuk okuttuğunuzu, karşı kimse ters durmasın. Girersiniz, girmezsi-
demokrasi. 15 milyon çocuk okutmanızı, bir üniversite- niz, içinde olursunuz, olmazsınız ayrı mesele,
den 92 üniversiteye gelmiş olmanızı, iğneden bir Avrupa olayı var. 50’nci senesini kutladılar
ipliğe herşeyi satın alan bir Türkiye’nin, iğne- 25 Mart’ta. Bence Türkiye’nin Avrupa’da 25 se-
den ipliğe her şeyi satar hale gelmiş olmasını nede, 50 senede ne olduğuna bakması lazım.
inkar etmeye yetmez. Daha iyisini yapalım, İyi bakalım beyler, öfke ile kendi ufkumuzu
yapmalıyız, yapmaya mecburuz ama daha karartmayalım. Avrupa 30 bin Dolar gelir sevi-
iyisini yapabilmek için bunları inkar etmeme- yesine geldi. . Piyasa ekonomisi Doğu Avrupa
niz lazım. Bunları inkar ederseniz gücünüz ülkelerinin hepsine, Orta Avrupa ülkelerinin
olmaz bunları yapmaya. Bizden ne köy olur, hepsine, Baltık ülkelerinin hepsine gitti. Altı
ne kasaba dersiniz. Eğer kendinize diyorsanız devletle başladılar, 28 devlete geldiler. Eğer
bizden ne köy olur ne kasaba, sizden hiçbir burada bir şey yoksa neden 28 devlet buraya
şey olmaz. Öyleyse... Herkes, zorluklarla kar- geldi? 28 devlet buraya kendi bağımsızlıklarını,
şılaşmıştır. Zorluklarla karşılaşınca meydanı kendi egemenliklerini, kendi inançlarını, kendi
terketmemek lazım. Yine söylemek istiyorum, ülkelerinin bütünlüğünü terk etmek üzere mi
gemi bir limana gidiyor, yola çıkmış denizin geldi? Kendi kendimizi yanıltmayalım. Biz 43
ortasında, rüzgar alıyor arka taraftan, iyi gi- senedir bunun peşindeyiz. İşimize gelmeyen
diyor, hızlı ama rüzgar sizin elinizde mi? Sizin şartları niye kabul edelim? Ama işimize gelen
elinizde olmayan birçok sebep var. Bir defa şartları kabul ettirmek zorundayız. Onun için
karşıdan alıyor rüzgarı, karşıdan aldığı zaman söylemek istediğim şey şu; çağı yakalama
ne yapacaksınız? Dizinizi mi döveceksiniz, olayında, çağdaşlık olayında mutlaka Türkiye
demir mi atacaksınız, bu limana girmekten geriye dönemez. Çağdaş Türkiye, Türkiye’nin
vaz mı geçeceksiniz? Hangisini yapacaksınız? geleceğidir. Bu geleceğe nasıl ulaşacağız? Bu
Yoksa, dur bakalım bu rüzgar nasıl olsa döner geleceğe yılmadan, bıkmadan ama birliğimi-
deyip, 1 cm bile osla mesafe alsın deyip yola zi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi muhafaza
devam mı edeceksiniz. Hangi müşkülatla karşı ederek ulaşacağız. Bakın bize hiç kimse kö-
karşıya kalırsanız, bu müşkülleri aşabilme gü- tülük yapamaz. Biz kendi kendimize yaparız
cünü kendisinde görenler uygarlığa ulaşabil- kötülüğü. Bu ülkenin hangi etnik grubundan
mişler. Bizim şimdi Türkiye olarak yaptığımız gelirse gelsin, hangi inanca sahip olursa ol-
çok güzel şeyler var. Bundan sonra da yapma- sun insanları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaş-
mız çağdaşlığın, Büyük Atatürk’ün gösterdiği larıdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sahipleridir.
çağdaşlığın, uygarlığın, zenginliğin kıstasına Bu milletin fertleridir ve burada devlet birdir,
ulaşmak. Biz bir mono devlet olamayız; yani millet birdir, bayrak birdir, dil birdir, kitap bir-
hudutlarımızı kapatıp içinde oturamayız. Biz, dir. Bu bir hepimizindir, bu bire hepimiz sahip
hem birliğimizi, beraberliğimizi, hem istiklali- çıktığımız sürece mutlu günler önümüzdedir.
mizi, hem her şeyimizi, hem ülkemizi, hem va- Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bu yazı, 18 Nisan 2007 tarihinde Çankaya Üniversitesi’nde yapılan konferansın çözümlemesidir.
8 GÜNDEM OCAK 2008
Description:konulu konferans OWASP ve Türkiye Web Güven- .. İngilizcenin yanı sıra Fransızca ve Almanca da bilen Çankaya Üniversitesi Fen Edebiyat Fa-.