Table Of ContentİSTANBUL -
ANSİKLOPEDİSİ
tSTANBULUN: CAMİ, MESCİD, MEDRESE, MEKTEB. KÜTÜPHANE, TEKKE. TlRBE. KİLİSE. AYAZMA.
ÇEŞME. SEBİL, SARAY. YALI. KONAK. KÖŞK. HÂN. HAMAM. TİYATRO. KAHVEHANE. BÜTÜN YANLARI
DEVLET ADAMI. ÂLİM. ŞÂİR. SANATKÂR. İŞ ADAMI, HEKİM. MUALLİM. HOCA. DERVİŞ, PAPAZ. KÜŞİŞ.
MECZUB. NEVCİVAN. NİGÂR. HANENDE. SAZENDE, ÇENGİ, KÖÇEK. AYYAŞ. Dİ RBEDER. PEHLİVAN. TU
LUMBACI, KABADAYI. KUMARBAZ, HIRSIZ, SERSERİ. DİLENCİ, K.AATİL BÜTÜN ŞÖHRETLERİ DAÖI. BA
YIRI, SUYU, HAVASI. MESİRE YERLERİ, BAHÇELERİ. BOSTANLARI VE İLÂH BÜTÜN TABİAT l.ÜZLLLİK·
LERl VE COĞRAFYASI . SOKAKLARI. MAHALLELERİ. SEMTLERİ YANGINLARI. SALGINLARI. ZELZELELB-
Ri. İHTİLÂLLERİ. CİNAYETLERİ VE DİLLERE DESTAN OLAN AŞK MACERALARI İSTANBUL HALKININ
DEVİR DEVİR ÂDET. AN ANE. GİYİM VE KUŞAMI İSTANBUL ARGOSU. ISTANBULA AİT RESİMLER Şİ
İRLER. KİTAPLAR. ROMANLAR. SEYAHATNAMELER ISTANBULA GELMİŞ YABANCI ŞÖHR1 TLER
REŞAD EKREM KOÇU
Bu cıldde: Serme d Muhtar ALUS. Muzaffer ESEN, Vâsıf HİÇ. Reşad MİMAROĞLU. A Câhtr VADA mer
humlar ife Ahmed AGIN, Halûk AKBAY. özay ASLAN. Hakkı Râif A YY İLDİ Z, Mehmed BİKİR. Xihad Stai HA
NARLI, Niyazi Ahmed BAN OĞLU. Nâjid BAYLAV. Şükrü Nâil BAYRAKDAR. Sâdı BORAK. Mumr Suloman ÇA
PANOĞLU, Fahn DÜNGELEN. İsmail ERSEVİM. Enver ESENKOVA. Semavi EYİCE. Ahmed Refik GAM SI 1 OĞ
LU . Ayşe GÖKNARLI. Hakkı GÖKTÜRK. Ergin KANUCAOĞLU. Husnu K1NAYU. İbrahim Hakkı KONYALI.
Muhiddin NALBANDOĞLU. Saadi Nâzım NİRVEN. Hikmet Şinasi ÖNOL Koork PAMUKCÎYAN. Mehmed Şok
rü SILAN. Halûk Y. ŞEHSÜVAROĞLU, Kerim YUND kalem arkadaşı* etmişler
ve
4 *
Özay ASLAN. Sabi ha BOZCALI. Behcet CANTOK. Osman Zeki ÇAKALOZ. Husnu. Kemal KÜNMAT, Munıf Fo
him. Reşad SEVİNÇSOY. Bulend ŞEREN resim, harita, kroki \e plânlan yapmışlardır.
212 realm. 4i plân, harita, yau, nota. S yaprak metin <h>»
ALTINCI CİLD
BOĞAZİÇİ ND EKİ İSKELE. KAYIK VE SKNUkLLAU - CEMİL
Krşad F.krrm Koçu ve Mehmrt
İSTANBUL ANSİKLOrt Uİ^l
w Seerh·! KeMıtf şiHM
İSTANBUL. HE*
Yabana (Hücre tercema hakkı ve türkçe baskı hakkı yalnız Re*ad Ekrem Koçu^oundur.
HOSNÜTABİAT ve ERCAN MATBAALARINDA BASILMIŞDIR.
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ
(
Bu cildi, çok asli duygularla kalem arkadaşlığı yapan dört kıymetli dosta, Emekli General
Hakkı Râif Ayyıldız, Dr. Saadi Nâzım Nirven, Kerim Yund ve Hakkı Göktürk'e ithaf ediyo
rum. R. E. Koçu
Şirketi Hayrlyenin yandan çarklı İlk vapurlarından 13 numaralı Galata Vapuru
(Rrslm: Behcet Can t ok)
B manımızın şehir ıçı atlı ve arabalı namavtarı
ağzının ayni idi.
Bu kayıktı satıcılar arasında bir de rum
tuhafiyeciler vardı, bunların bazıları kayık
larına bir kaç top da basma, patiska, pâzen
1U)<> AZİZİNDE İSKELE KAYIK VE koyarlardı, vc yalı diblerinden geçerlerken:
SANDALLARI — (B.: Kayık; Sandal; Pi -Metaksas!..» diye bağırırlardı. Çoğunun ge
yade: Yağlı piyade; Pazar kayığı; Dalyan dikli müşterileri bulunan yalılar vardı, ekse
Kayığı; Balıkçı Kayığı; Balıkçı Sandalı; Ala riya sipariş üzerine de mal getirirlerdi, vere
mana, Gırgır). siye mal verirler, iyi mal, seçme mal getirir
BOGAZİÇİNDE kavgavar — İstan ler, bir çok yalının ihtiyaçlarını, pencereleri,
bul halkı ağzı deyim; Hüseyin Kâzım Bey yalı iskeleleri önünde temin ederek âcÜ kü
Büyük Türk Lugatında âmiyâne bir tâbir çük bir şey için yalı halkından birinin istan-
olduğuna işaret ile «yemek yemekden kina bula gitmesine lüzum bırakmazlardı.
ye» diyor. Her yerde, her zaman kullanılmaz, BOGAZİÇİNDE ME1ITÂB ÂLEMLE
neş'eli kalabalık âile sofralarında, toplu kır 1U — İstanbullulara birinden çıkıp öbürü
gezileri, mesire yerleri sofralarında kullanı ne girdiğimiz İtalya ve Balkan Harbleri ile
lır, ve âmiyâne de değildir, lâtife yollu de Birinci Cihan Harbinin ve Birinci Cihan
yimdir; meelsâ bir paşa, yalısında verdiği Harbi sonundaki kara günlerin unutturdu
mükellef bir ziyâfetde, rahat rahat: zevkü safâ âlemlerinden biridir. Günlük ge
— Umûru devleti, mesâili hükümeti bı çim kaygusundan sıyrılmış, her tabakası ken
rakalım efendim, şimdi Boğaziçinde kavga disini tatmin eden bir refaha kavuşmuş bir
•ar!.. diyebilirdi. imparatorluk merkezi İstanbul şehri halkının,
BOGAZİÇİNDE KAYIKLI SATICI yaz gecelerinin ay ışığı altında, kayıklara bi
LAK — Zamanımızda hemen hiç kalmamış- nerek, kaafıleler hâlinde, yahud tek bir ka
Jır; iki kıyısını boydan boya lebi deryâda yığın mahremiyetinde, sazla ve sözle ve iç
büyüklü .küçüklü yalıların kapladığı vakm ki ile, ve sine bülbülü bir mahbub veyâ mah
T’eçmişde. birinci cihan harbi arifesine kadar bube ile gumuşden bir kanala, yer yer birer
kavıklı seyyar satıcılar Boğaz içinin bir hu gümüş havuza benzeyen Boğaziçinin suların
susiyeti idi; bunlar da bilhassa manavlardı, da saatlerce dolaşması, öyle tahmin ediyoruz
mevsimine göre meyva ve sebzelerle doldu ki îstanbulun türkler tarafından fethi asrına,
rulmuş tek oturak yahud en çok iyi çifte bir onbeşinci yüzyıla kadar giden bir mâzîye sâ-
kayıkla, hemen pencerelerin diblerinden ge hibdir.
çerler; kayığın kıç tarafındaki manav, satıcı- Gerilerindeki sırtlar korularla kaplı iki
çığırlkan da; mâlûnı âhenkleri, edâları ile sıralı Boğaziçi yalılarının, sâhilsaraylarının,
sattıkları şeylerin isimlerini bağırırdı; ki za ve lebideryâdaki evlerinin, yaz gecelerinin
BOÖAZIÇINDE MKHTAB ALKMİ • - İSTANÖUİ
feerik ay ışı altında uyudukları söylenemez; betle anılan m eşli ur târihinin sekizinci cildin
insanı uyutmamak için, gök yüzünün şâşaalı de hicri 1222 (milâdî 1807) yılı vakaları ara
ışığı, ve onun Boğaz sularındaki murassâ ak sında Üçüncü Sultan Selimin devrim tasvir
sinin yanında korulardaki bülbülleri de ha ederken şunları yazıyor:
tırlamak lâzımdır; bülbülleri ile meşhur «Sultan Selim Han zâten tenezzüh ve
Kanlıca ve îstinye Körfezlerinde bu nâğme- eğlenceye mail ve ünsü ülfete şiftedil olduğu
kir kuş» binlercesinin bir çağlayan hâlindeki halde kureııâsı da anı işgaal içün dâima seyri
sesi, asırlar boyunca kayıklardan vecid için sahrâ ve zevkü safâya sevk ederlerdi. Halk
de dinlenmişdir. Bülbülleri coşduran tabiatın dahi bu dürlü şeylere meyyâl olduğundan
ihtişamı karşısında insan da susmamış, şiiri tstanbulda seyrü safa çoğaldı ve Boğaziçi
ve mûsikisi ile ve sevgilisi ile mest, Boğaziçi seyirci kayıkları ile doldu. Geceleri Meh
sularına dökûlmüşdür. tâb eğlenceleri Sultan Ahmedi Sâlis za
Yaz gecelerinde Boğaziçinin mehtâb manındaki çırağan sohbetlerine fâik oldu; ve
âlemleri en revnaklı devrini ondokuzuncu şiir ve inşâya, ve fenni mûsikiye rağbeti hü
yüz yılda yaşamışdır; daha doğru bir tâbir mâyunları olduğundan zürefâ ve şuerâ mey
ile en zengin vesikalar o asırdan kalmışdır; dan aldı; ve fenni mûsiki pek ziyâde revaç
Onsekizinci asrın ilk yarısında, Lâle Devrin buldu. Elhâsıl rusya seferi gaailesi bertaraf
de, Boğaziçine, «Şerefâbâd», «Fevzâbâd», oldukdan sonra bir kaç sene asrı saltanatları
«Hümâyunâbâd» gibi isimlerle kâşâneler ya Sultan Selimi Sâni devrine bir misâl, ve îs
pılır iken zevkü sefâ, iyşü işret ve can soh tanbul, Kâğıdhâne, Boğaziçi, Çamlıca meeî
bet ve muhabbetlerinde gecelerin gündüzlere releri seyircilerle mâlâmâl olup eshâbı zevkü
eklendiğini kabul etmek lâzımdır. temaşa, bı dağdagaü keder ve bilâ şâibei havfü
Müverrih Cevdet Paşa, kendi adına nis- hater, gündüzün bu misilli câyi ferahfezâlar
.... ve nlee eU öpülrock meşAylhl vAlA cenAb...
(Realm: 8ablha Bot cali)
aNSİKLOPKDİBİ 2887 - BOĞAZİÇİ di mihtAb alimi
du gezer, ve yaz gecelen kayıklara binüb Bu yazıların bir kaim kulakdan dolma çala
hânende ve sazendelerle mehtab seyrine gi kalem yazıl mışdır, soğuk ve mûbtezel müba
derdi. Hiç bir yerde zâbitan tarafından se lağalarla doludur. İkinci Abdülhamid devri
yircilerin eğlencesine keder verecek ve zev nin Boğaziçi mehtâb Alemleri üzerine en zen
kü salasına halel getirecek bir muamele edil gin, en güzel hâtıralar çağdaş türk edebiya
mezdi. îstanbulun pek güzel bir âlemi ve tının pek kibar bir siması olan Abdillhak Şl-
Boğaziçinin alelhusus mehtab gecelerinin en nasi Hisar*ın kaleminden çık mışdır, «Boğa
parlak bir devri idi. Tâifei rindan şöyle dur ziçi Mehtablan» adını taşır. Bu güzel kitab.
sun, fırka! riya fürûşan bile bu devrin neş*- Istanbul Ansiklopedisinin bu maddesinin bir
eeine dayanamayub nice eli öpülecek meşâyi- devamı imiş gibi, bir kütübhânede ansiklo
hi vâlâ cenab mustağrakı neş’ei âlemi âb, ve pedimizin yanında yer alacak eserdir. (B.·
nice sofii sâft slyret geçinen zevât makaamı Boğaziçi Mehtablan; Hisar. Abdulhak ginaal)
pİrimuganda merâkibi devrei meyi nâb ol Güzelliği türk şiirinde övülmüş olan Bo-
muşdu». gaziçinin mehtâb âlemleri de nazım diline
Üçüncü Sultan Selimin devri kanlı bir geçmiş, çoğu Üçüncü Selim ve İkinci Mah
ihtilâl ile kapandıkdan sonra Boğaziçinin mud devrine Aid olmak üzere şarkılar yazıl
mehtab Alemleri, belki bir müddet için o çil· mış. bestelenmişdir.
gm seyrini durdurdu, fakat asla unutulmadı;
Hicri 1231, milâdi 1816 da vefat eden
İkinci Sultan Mahmudun yeniçeri ocağını
Arif Mehmed Efendinin arazbar faslından
kaldırmasından sonra, harb gaaileleri içinde
bestelenmiş bir şarkısı.
dahi yeniden başladı; Abdülmecid devrinde
ayni hal ile devam etti. Yine Cevdet Paşa. Vadetmiş idin ey fiili ter vakti şltade
İkinci Sultan Abdülhamide «Mârûzât» adı al Yaı grise dr obak yalıda tevki safide
tında verdiği yazılarda, târihi raporda Ab Geldi o samanlar ki cihan teysd nûmâde
dülmecid devrini tasvir sırasında şunlan ya Mcbllb İddim ey tnehi wrw bu havide
ı
zıyor:
Deryaye çıkalım gere âyin Miuşandr
«O zaman Boğaziçi cennetden bir numu
Mestine yat iguuşlme tevrakçe İnçinde
ne idi. Hele mehtab geceleri denizin yüzü se
Zevkin vtrvUm didını Mr Bağaüçinde
yirci kayıkları ile resmi alınacak bir şekil ve
Mehtab Idelim ey tnehi carer bn havide
mâhiyetde idi. Mâlûm a, en güzel mehtAbı
olan Bebek Koyu ile Büyükdere Koyudur Eylerse rutubet <ul rahsiruu pur MS
Halk gümüş selvi temâşası için kimi Büyük Şal sar başına def ala tâ reoclşi şebnem
dereye giderler, ve kimi Bebek sâhillerine Şarkiyle aevikll geçerek eyttyellm dem
inerlerdi. Gümüş selvi mazmunları şâirlere Mehtâb idcUm ey mehl rarer bu havide
sermâye oldu, buna dâir güzel şiirler söyler
Bir mutbeçraln dâvetidlr gel «Ulun pik
lerdi.
Hinend vi mutrible Taıabyide tarvbnâk
«Mâdem ki her şeyin doğrusunu söyle
Arif gâlervk eynlynrik bl elemi bik
memek iltizâm olundu, artık kendi hâlimi de
Mehtâb IdeUm ey tnehi eaver bu havide
olduğu gibi arz etmeliyim. Kullan, dâimâ
Bâbıâlice lâyiha ve mazbata kaleme almakla Ymc aynı şaınn diğer bir şarkısı
meşgul olduğum halde, fazla kalan evkaatı- Bu şeb ey mehrrşi niyib
mı da te’lifi kütüb ve risâile hasrederdim Kerem kıl eyle terki hib
Bununla beraber lstanbulda böyle zevkü safa Piyadeyle gvtub yib yib
rüzgârları esmeğe başlayınca kullan da bü itendim eyirerk mehtib
tün bütün hâriç kalmadım. Şâirlikden fAriğ
Begatiçinde seyrâna
olmuş iken gümüş send mazmunu ile şiir
IdHlm cinimin cim
soyliyerek yine şâirlere ve mehtabcılara ka-
Oku grh şariu gâh mâni
rışmakdan geri durmadım».
itendim eyfoaek mehtâb
Boğaziçindeki mehtâb Alemlerinin son
faslı İkinci Abdülhamid devrine rastlar, ki İkinci Sultan Mahmud tarafından Nlhâ
Hu son devrin hâtıraları, zamanımızın mec vend faslından bestelenmiş bir şarkı:
mua ve gazetelerinde pek çok anlatılmışdır OM aim IdeUm bn gece OAksâya beraber
BüGAİİÇINDS sbyrüskfsr İSTANBUL
Amâdc kayıkda ney ü mey hem dahi %aagrr Gâh dum dum tek u geh heyhej ıı gah! hû lıu
Uftâdelrrin hayli zamandır seni özler Itdl teşrif kudûıuiylc ol but! tıagnıe sera
Mehtâha buyur mevsimidir ey mehl enver Mutrlbi drfzenl bl tabu ıııeva 11 büzü
Alem ola tâ nûrl cemâlinle münevver Yarden sana şu peyunl ne kİ ihsan oldu
Mihri dıdar idi Esrar sabaha kurşû
ttû demleri beyhûde iedâ itmeyelim gel
Sâye! hasreti Gaollbde Boğaz içrv bu şeb
Tenhâca gidip zevk eyliyclim Inniyİkcn el
Zevki mln tahtihil enhâr idi bamı her sû
Agyâr doyub olmaya cana bize engel
Hüsnü Kın ay lı
Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver
BOGAZİÇİNDE SEYKl) SEFER — Yaz
Alem ola tâ nurl cemâlinle münevver
h kışlı Boğaziçinde oturanlar, onsekizincı
Nûşl meyi gûlgûıı İle sermesi olalım tâ asır sonlarına kadar, Boğaziçi köylerinin ba
GÛI gibi açıl şrvklle diller ola thyâ lıkçı ve bağçıvan halkı idi, lsanbula işleri
Bu mevsimi şâdide gel ey gonccl rânâ ender düşerdi, yılda bir defa dahi lstanbula
Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver gitmeyenler pek çokdu. Denizin balık nimeti
Alem ola tâ nûrl cemâlinle münevver ve bağlarla bağçe ve bostanların meyvaları,
sebzeleri İstanbul pazarlarına balıkçıların
Gitmezsen eğer böyle letafetli havâda
kendi kayıkları ve hemen hepsi Boğaziçi köy
Yârın babıma kakma benim vakti «ilâda
lerinin mescidlerinin vakfından olan pazar
Gel gel kerem et gitme aman semti inâda
kayıkları ile götürülürdü. Aslında pazarkayı
Mehtâba buyur mevsimidir ey mehl enver
ğı adı da buradan gelir, köy mahsûlünü İs
Âlem ola tâ nûrl cemâlinle münevver
tanbul pazarlarına götüren kayık demekdir,
Bu kıt’a Enderunlu Vâsıfındır (ölümü 1824): ki bunlar köye dönüşlerinde de köyün bakka
Tavşan kanı mey dolduralım câmı niyâza üye ve manifatura ihtiyacım karşılayan ma
Yalvaralım ol mesti meyi gamzei nâza lı getirirdi. Bir köyün pazar kayığı her sabah
Mahfi kayalım yağlı piyadeyle Bogaaıa köyden kalkar, lstanbula gider, akşama doğ
Bir âlemi mehtab idellm biz de felekde ru da köye gönerdi; şehirde işi çıkan köylü
ler de bu kayıklarla gider gelirlerdi (B.;
Şu gazel de Vâsıfdan iki sene evvel. 1822
Pazarkayığı).
de vefat etmiş olan kırımlı bir prensin, Ha
Yalı sâhibi olan devlet ricâli, ■ İstanbul
lim Giray’indir;
âyan ve eşrâfı, müslüman ve gayri müslim
Mebcebinlmle olub hemdem şebl me h t abda
İstanbul zenginleri ilk baharın ortalarında
Çekdlrüb Göksûyadek gitsem şebi mehtâbda
yalıya göç ederler, sonbahar ortalarında da
Alemi âb Içre açsa sinei safın o mâh
şehirdeki konaklarına dönerlerdi. Her yılın
Garka! envâr olub âlem şeb! mehtâbda
mevsim cilvesine göre bu göçler ya biraz ge-
Cennetin ayni değil mİ böyle süd liman iken
çikir, ya biraz erken olurdu. Göçlerde de ya
Cuyl şire benzemez mİ yem şebi mehtâbda
pazarkayıkları, yahud küçük gemiler kullanı
Huldl sen tercih ide inişsin Boğazın zevkine
lırdı. Yalı saâhiblerinin hemen hepsinin yalı
Vâizâ olmaz mısın mülzem şebu mehtâbda
ları altındaki kayıkhânelerinde, yalıda kal
Eyledim tebyiz tesvidin Halıma dünkü gün
dıkları müddetçe Boğaz teferrüelerinde bin
Tab’a oldu bû gazel mülhem şebi mehtâbda
dikleri bir veya birkaç dâne kayığı, bendegâ-
Aşağıdaki mısrâlar da 1789 da vefat nı arasında da ihtiyâcına göre hamlacısı, ka
eden mevlevi şâir Esrar Dedenin bir gazelin- yıkçısı bulunurdu.
dendir; ki Esrar Dedenin bu gazeli, Galata Boğazda yalısı bulunmayubda herhangi
Mevlevihânesi şeyhi ve asrının büyük şâiri bir iş için Boğaza gitmek isteyenler İstanbul
Şeyh Galibin yanında sabaha kadar sürmüş limanı iskelelerinden tutdukları kira kayık
bir mehtab âleminin mestîsi içinde yazdığı ları ile gidip gelirlerdi. Bu kirâ kayıkları
açıkça görülüyor: lstanbulun muayyen iskelelerinden Boğa
Feyza bak şûlel germlyeti ıkaad ejder ziçi köylerine dolmuş seferleri yaparlar
Mevcl tûfânı arak her ne kadar İtse gulu di; farazâ Anadoluhisanna gidecek kimse,
Feyrrvi bülbüle! câmı arak oldu hümây oraya dolmuş yapan kayığın dolmuşlar için
Gubegû kulkull minisini söyler kû kû tesbit edilmiş sayıda müşterisini toplamasını
Meclis! dakk ö lak iı hande! rindi mutrib bekleyemevecek kadar işi acele ise bir kayığı
ANSİKLOPEDİSİ - Î8W - BOĞAZtÇÎNDE SEYftUSartR
şahsen kiralar idi. İstanbul Limanının muay veyâ sadece kayık denilmişdır (B : Kayık;
yen iskeleleri ile Boğaziçi köylerinin iskele Pereme; Piyâde. Yağhpiyâde; Kancabaş;
leri arasında İşleyen bu kira kayıklarının Beşçifte; Üççifte; Dalyan kayığı; Balıkçı ka
dolmuş fiatları ve hususi fiatları İstanbul ka- yığı; Gırgır; Alamana).
dılığınca, daha on altıncı asırda, kayıkların Kira kayığı olan peremelerin icâbında
büyüklüğüne, yani bir çifte, ki çifte, üç çifte takılıp alınır bir direkleri ve üçgen şeklinde
ve dört çifte oluşuna göre ayrı ayrı tesbit edil bir de yelkenleri vardı; fakat yelken, ân!
mişdi. rüzgârlarla kayığı devirip ölümlü kazalara
Bir devlet kapusundan. kalemden faka sebeb olduğu için, peremeciler, kayıklarında
dengi memurlar, kâtibler, vahud ayni ma müşteri var iken yelken açmakdan şiddetle
halleden üç beş yâri sâdık, veyâ bir esnaf men edilmişlerdi, yelkeni ancak kayık boş
topluluğundan birkaç kişi sözleşip de tâtil iken açabilirlerdi
günleri Boğaziçine seyrâna gidecek oldukla Dolmuş kayıklarına kadınlarla erkekle
rında. nevâle zenbilleri; çayırlara, su başla rin karışık olarak binmeleri, kezâ tüysüz oğ
rına, deniz kenarına serip oturmak için bir lanlann yabancı ereklerle kayığa binmeleri
hasır ile bir kaç kilim seccâde de götürecek şiddetle yasakdı, görüldükten zaman bundan
olduklarından bir veya bir kaç kayığı bütün peremeciler mesul olurdu.
günlüğüne tutarlar idi. Bâzı esnaf topluluk Aşağıdaki satırları Divâni Hümâyundan
ları da ustaları, kalfaları ve çırakları ile her İstanbul Kadılığına gönderilmiş hicri 25 re-
yaz Boğaziçinin muayyen bir mesiresine gi ceb 995 (milâdi 1 temmuz 1586) tarihli bir
derler, yanlarında çadırlar da götürerek ora fermandan zamanımızın diline çevirerek alı
da birkaç gece, hatta bir hafta kadar kalır yoruz :
lardı. küçük yatak denkleri, erzak çuvalları, <İstanbul kadısına hüküm ki;
tencere kazan gibi kap kacakla İstanbul esna “Hâlen Boğazda yapılan peremeler ev
fının bu Boğaz seyranları bir küçük göç man velki üslûbundan çıkıp daha uzun ve ensiz
zarası alırdı ve onlar da kendilerini ve ağır yapılıyormuş, ve peremeciler yelken kulla-
lıklarını götürüp getirecek kayıkları pazar nıyormuş, ve peremelere avretlerle oğlanla-
lıkla tutarlardı. Mesirede ne kadar kalınacak n erkeklerle karışık bindiriyorlarmış, ve
ise, günü birlik, beş gün, bir hafta, kayıkçı haddinden fazla yolcu alıyorlarmış, yelken
ların beslenmesini de İstanbul Kadılığı (Be kullanma ve fazla yolcu alma yüzünden pek
lediye), yine daha on altıncı asırda düşün- çok kayık batmış, peremeciler nice nüfûsun
müşdü (B.: Esnaf). telefine sebeb olmuşlar.
Boğaziçi sularının bir süsü olub zamanı «Peremecilerin kadimden ben alma ge
miza maalesef tek örneği kalmamış olan ka len ücrete kanaat etmeyub müşterilerinin, ve
vık zarif bir tekne idi, «piyâde» ve «pereme» bilhassa ırz ehli kimselerle kadınların peşle
isimleri altında anıla gelmişlerdir, pereme rinden koşarak edebsızlikler yapdığı da ih
ler piyadelerden az kabaca olub kira kayıkla bar olundu.
rı. dolayısı ile bütün dolmuş kayıkları pere «Alınacak ücretler şudur:
me nev’inden idi; on yedinci asır ortaların Fındıklıdan Yenuş iskelesine dört kü
dan itibaren pereme adı tamamen terkedil rek (iki çifte, iki kayıkçı) 2 akçeye
miş. kira ve dolmuş kayıklarına da piyâde. Ralıkpazanndan Tophâneye altı kürek
V c çifte kayık
Behçet Cantek)
Description:İstanbul Ansiklopedisi, Reşad Ekrem Koçu (1905-1975) tarafından 1944-1973 yılları arasında yayımlanan ve tamamlanamayan kültür ansiklopedisi. Koçu'nun 1944 yılının Kasım ayında yayımlamaya başladığı ansiklopedi, 1944-1951 arasında fasiküller halinde yayınlanmış (birinci dö