Table Of ContentUmberto Eco
Foucault Sarkacı
Umberto Eco, 1932’de İtalya’nın Aless-
andria kentinde doğdu. 1950’lerin ortalarında
İtalyan RAİ televizyonunda kültür program-
larının yayın yönetmenliğini yapmaya
başladı. 1971’den bu yana Bologna
Üniversitesi’nde göstergebilim dersleri
veriyor.
Estetik alanındaki başlıca yapıtı 1962’de
yayınlanan Açık Yapıttır. Daha sonra
göstergebilim alanında Bir Göstergebilim
Kuramı (1976), Göstergebilim ve Dil Felse-
fesi (1984) ve Yorumun Sınırları (1991) adlı
çalışmaları yayınlandı. Eleştiri, tarih ve
iletişim konusundaki çok çeşitli yazıları
birçok dile çevrildi. 1986’da yayınlanan ilk ro-
manı Gülün Adı, görünüşte 14. yüzyılda bir
İtalyan manastırındaki cinayet öyküsünü an-
latmasına karşın, özünde ilahiyat, felsefe,
3/1823
bilim ve tarih açılarından ‘gerçek’in sorgulan-
masıdır. Uluslararası başarı kazanan roman,
Jean-Jacques Annaud’nun çektiği aynı adla
filme kaynaklık etti. İkinci romanı Foucault
Sarkacı (1989), dünya çapında tasarlanmış
hayali bir entrikayı konu alan, entrika ile ger-
çeğin iç içe geçtiği bir gerilim romanıydı.
Büyük yankı uyandıran bu yapıtlarını Önceki
Günün Adası ve Baudolino adlı romanları
izledi.
Şadan Karadeniz, Trabzon’da doğdu.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü
bitirdi. Dışişleri Bakanlığı’nda, BBC Türkçe
Yayınlar Bölümü’nde uzman-çevirmen olarak
çalıştı. TRT’de program uzmanlığı, Türk
Tarih Kurumu’nda uzman-çevirmenlik göre-
vlerinde bulundu.
1980’lerden bu yana aralarında Katherine
Mansfield’in Günce’si, Sylvia Plath’in
4/1823
Günceler’i, Elsa Morante’nin Endülüs Şah,
Umberto Eco’nun Gülün Adı, Foucault
Sarkacı, Ortaçağı Düşlemek adlı kitapları,
Gabriel Garcia Marquez’in Kolera Günlerinde
Aşk’ının da bulunduğu pek çok yapıtı İngil-
izce, İtalyanca ve İspanyolca asıllarından
dilimize kazandırdı. Foucault Sarkacı çevir-
isiyle 1992 Doruktakiler Çeviri Ödülü’ne
değer görüldü. Çevirileri dışında, Uçan
Kaçan Sözcüklerin Ardında (1998), Gelgitler
(1999), Ölümsüz Adagio’lar (2001) ve Fındık
Faresi ile Bilgisayar Faresi (2004) adlı kita-
pları yayınlandı.
‘FOUCAULT SARKACI’NIN
TÜRKÇE ÇEVİRİSİNE BİR ÖNSÖZ
DENEMESİ
GIOVANNI SCOGNAMILLO
Göstergebilimci olsaydım, Umberto
Eco’nun bu çok satan ve oldukça kalın ikinci
romanını göstergebilimsel açıdan sunmaya
ve açıklamaya çalışırdım. Bu tür bir uzman-
lığım söz konusu olmadığından, sorunu
başka bir açıdan ele almayı, Eco’nun bu oy-
ununa bir gizemcilik meraklısı kimliği ile katıl-
mayı daha uygun buldum.
Foucault Sarkacı’nı üç kez okudum; iki kez
İtalyanca aslından, bir kez de, sıcağı
sıcağına, Şadan Karadeniz’in tutkulu diye-
ceğim başarılı çevirisinden. Bu
denli kapsamlı bir yapıtı, belirli aralıklarla da
olsa, üç kez okumak ve her okuyuşta aynı
zevki, ilgiyi duymak, aynı ‘rahatsızlığı’ tat-
mak, pek olağan bir durum sayılmasa gerek.
6/1823
Foucault Sarkacı, bilindiği ve yazıldığı gibi,
sekiz yıl süren bir çalışmanın, ayrıntılı bir
araştırmanın ve iki bin ciltlik bir ‘uzman’
kitaplığın ürünüdür. Tam sayısını bilemeye-
ceğim, ama romanın temelinde -ve Eco’nun
zihinsel cambazlıklarla kurduğu
bağlantılarda- bilgisayara geçmiş ya da
geçmemiş sayısız klasik sayılan metnin, bir o
kadar çılgın sayıklamaların, gizli belgelerin,
el yazmalarının, popüler sihir kitapçıklarının
ve kutsal kaynakların yattığı bir gerçektir.
Gizemcilik dediğimiz bilgilerle ister ilgilenin,
ister ilgilenmeyin, kitap boyunca dur durak
bilmeyen bir bolluğun içinde sıralanan,
kümeleşen, çatışan alıntılar, bilgiler, adlar,
referanslar, bölüm başlıkları, Eco’nun
konuya nasıl daldığını, onu nasıl kullanıp
yorumlandığını açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak, asıl sorun, yüzlerce sayfanın içinde
ne bu tür bilgileri akıtmak, ne her bölümü
Kabbala’nın bir sefirotuna bağlamak, ya da
yine bölüm başlarına, uygun düşen (ya da
7/1823
düşmeyen) alıntılar koymaktır. Sorun, hiç
kuşkusuz, başka yerdedir: sorun
Plan’dadır.
Eco’nun göstergebilimsel kuramına göre
her şey her şeyle bağıntılıdır; kavramlar an-
dırışma yoluyla birleşirler; bağıntılar özgün
olmalıdır (yoksa olmamalı mı?).
Somut olarak: bir Plan kurarsınız; bu Plan
başkaları tarafından gerçekleştirildiğinde
Plan varmış gibidir; o anda var oluyor, var ol-
maya başlıyordur.
Gülün Adı’ndaki Fransisken rahibi Bask-
erville’li William (bir dakika: Baskerville eşittir
Holmes, Holmes eşittir Doyle, Doyle eşittir
otuz yıl süren bir spiritüalist arayış... Eco, bir
yerde, bunu resmen atladı!) Ortaçağdan
kalma enkizisyoncu bir Holmes ise, naif
çömezini de Watson’a benzetmek olası ise,
Sarkaç’taki yayın sorumlusu ve Plan’ın kuru-
cusu Jacopo Belbo, Kabbala ile yatıp kalkan
Musevi Diotallevi (merak ettim: İtalyancada
8/1823
Diotallevi ‘Dio ti levi’ ya da ‘Dio te la levi’,
yani ‘Tanrı seni (ortadan) kaldırsın’ ‘Tanrı
senden alsın’ anlamındadır, ya da ‘Dio tale
Levi’, ‘Levi gibi Tanrı’...), olayı anlatan,
gizemcilik evrenini keşfeden Casaubon
(‘causa buona’, ‘iyi bir dava’, ‘iyi bir neden’)
Üç Silahşörler’e benzetilebilirler. Aradıkları,
Kraliçenin Elmasları değil de Tapınak
Şövalyeleri’nden kalma bir gizli örgüt ve bu
örgütün, daha da gizli, Plan’ı.
Gülün Adı, ilkel bir tanımlama ile, bir uz-
man ortaçağ polis ve cinayet öyküsü ise,
Foucault Sarkacı çağdaş bir serüven, casu-
sluk, gerilim romanı olabilir ‘ekzotik’ mekân-
ları (Bahia ve Voodoo), güncel olayları
(öğrenci hareketleri, sokak gösterileri, sağ-
sol çatışmaları, hortlayan Faşistler), flash-
back’leri (İkinci Dünya Savaşı anıları, partiz-
anlar), polis müfettişi ve okurun aklına sa-
planan soruları ile (Ardenti’nin bir ara or-
tadan kaybolması, Agliè’nin gerçek kimliği,
Garamond’un örgütle ilişkisi vb.).
9/1823
Bu arada da yayıncılık serüveni... Gara-
mond Yayınevi BGKY’lerle (Basın Giderlerini
Karşılayan Yazarlarla) bal gibi geçinip gidiy-
or, düzmece ödüller ve şişirilmiş, güdümlü
‘eleştiri’ yazılarıyla. Ama bununla yetinmiyor,
paravan olarak kullandığı Manuzio
Yayınevinin Açığa Vurulan ‘Isis’ dizisi ile kâr-
larına kârlar katıyor, ilginç araştırmalar
yayınlayarak: Çingene Kentbilimi, Aztek At
Yarışları, Çağdaş Sümer Edebiyatı, Sessiz
Film Fonetiği gibi.
Yoksa, der, Eco, yayıncılık da bir giz, bir
şaka mı?
Her neyse... En başta Tapınakçılar vardır,
ancak bu da tartışılır, çünkü Kutsal Graal,
Tapınakçılar’dan da eski, Druid rahipleri de
öyle; batık Atlantis, Mu, Hiperbore
kıtalarından ulaşan bilgi de. Her şey her
şeyle bağıntılı olduğundan, Tapınakçılar
Templiers Şövalyeleri yetmiyor: sorun bir
Plan ise, bir Gizli Bilgi ve Bir Gizli Örgüt ise,
özgün olmaya hiç çalışmaksızın, her yerden,
10/1823
2000 ciltten ve bunları harmanlayan, dizen
Abulafia adıyla anılan bilgisayarın disketler-
inden başkaca şeyler elde etmeli, birbirine
katmalı, eklemeli, çarpmalı, çıkartmalı.
Casaubon’un gizlendiği Paris’teki kâbus
benzeri Musee des Arts et Metiers, sarkaç
bir yana, bilimsel ve yanbilimsel gizleri benz-
etmeler ve çağrışımlarla diziyorsa (arabalar,
veleospit’ler, motorlar, aynalar, cam eşyalar,
periskoplar, ıvır zıvırlar) Eco da bu kocaman
romanında, ‘tongue in cheek’ yaklaşımı ile,
gizemcilik tarihinin, gizemli literatürün gizler-
ini karıştıra karıştıra diziyor ve bunu yap-
makla duyduğu hınzır zevki okuruyla
paylaşıyor.
Her şey her şeyle bağıntılıdır (tekrardan):
Tapınakçılar, Agarttha, Yuvarlak Masa
Şövalyeleri, Merlin, Lancelot, Avalon, Gül-
Haç ve Hermes Trismegistes, Kara Bakireler
ve Arınmış Katarlar, Eliphas Levi -ki gerçek
adı Alphonse-Louis Constant idi- Roger Ba-
con, Shakespeare, Naziler ve Oyuk Dünya
Description:Kuramı, Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi,. Madame Irina Petrovna Daha Alamut Kalesi düşmeden şişelenmiş olduğunu, Ponti- us. Pilatus'u.