ebook img

obama dönemi amerikan dış politikasında bölgesel yaklaşımlar analiz PDF

105 Pages·2009·0.78 MB·English
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview obama dönemi amerikan dış politikasında bölgesel yaklaşımlar analiz

T.C. BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ OBAMA DÖNEMİ AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA BÖLGESEL YAKLAŞIMLAR ANALİZ İSTANBUL Şubat-2009 İÇİNDEKİLER GİRİŞ: AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM..........1 1 . ORTADOĞU ..........................................................................................12 • Sonuç ve Değerlendirme...............................................................23 • Türkiye-İran İlişkileri.......................................................................26 2. KARADENİZ-KAFKASYA ......................................................................31 • Türkiye-Ermenistan İlişkileri...........................................................42 • Sonuç ve Değerlendirme...............................................................45 3. BALKANLAR...........................................................................................50 • Günümüz Balkan Statükosu ve Bölgesel Dinamikler.....................50 • ABD’nin Bölgeye Yönelik Politikalarının Değerlendirilmesi............52 • Balkanlara Yönelik Olası Obama Yönetimi Perspektifi..................54 • Sonuç ve Değerlendirme ..............................................................58 3. KIBRIS VE AVRUPA BİRLİĞİ ................................................................60 • ABD’nin Varolan Politikaları ve Olası Obama Yönetimi Perspektifi................................................60 • Sonuç ve Değerlendirme...............................................................62 4. ASYA (ORTA, GÜNEY VE DOĞU ASYA) ..............................................64 • Tarihsel Arka Plan..........................................................................64 • Mevcut Durum...............................................................................67 • Obama ve Asya Yaklaşımını Belirleyecek Dinamikler..................69 • Orta Asya ......................................................................................72 • Doğu ve Güneydoğu Asya.............................................................77 • Güney Asya...................................................................................80 • Sonuç ve Değerlendirme...............................................................85 • Türkiye-Asya Açılımı......................................................................87 GENEL DEĞERLENDİRME.........................................................................96 KAYNAKÇA ..................................................................................................98 OBAMA DÖNEMİ AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA BÖLGESEL YAKLAŞIMLAR GİRİŞ Amerikan Dış Politikasında Süreklilik ve Değişim: 2008 Seçimlerinin Kısa Bir Değerlendirmesi Amerikan dış politikasının temel ekseni olan “sarkaç” hareketinin tanımlanmasında süreklilik ve değişim ana unsurlar olarak ele alınabilir. “Sarkaç” hareketi, Amerikan dış politikasında her dönem izlenen politikaların kendi tepkilerini doğurması olarak açıklanabilir. Etki-tepki bileşenine dayalı politikaların temelindeki yapı taşları olarak tanımlanabilecek Amerikan siyasi kültürünü oluşturan ‘‘inanç, ideoloji ve değerler’’ bütünü, Amerika’nın bağımsızlığını kazanma sürecinde oluşmuştur. Siyasal kültürü oluşturan anılan yapı taşlarının dış politikada gelişen süreklilik ve değişim sürecinde birtakım ikilikleri de beraberinde getirdiği değerlendirilebilir. Amerika’nın; İngiliz Protestan kilisesinin baskılarına karşı çıkan muhafazakar Puriten ve Protestan bir grup tarafından kurulması, Amerikan iç ve dış politikasında etik değerlerin belirleyici olmasına eşlik etmiştir. Bu durum moral politik unsurların yanı sıra dönemsel olarak aşırı muhafazakar eğilimlerin de ağırlık kazanmasına neden olmuştur. Bu değerler bütününün temelinde coğrafi konum da bir diğer önemli etmen olarak ele alınabilir. Amerika’nın coğrafi olarak Hint, Atlas, ve Büyük Okyanus ile çevrili ‘‘eski dünya adası’’ndan uzak konumu, tarihte kendisine dünya sorunlarına “müdahil olup/olmama” konusunda seçim şansı tanımıştır. Ayrıca zengin doğal kaynakların verdiği kendine yetebilme kapasitesi ile güçlenen özgürlük ve bağımsızlık duygularının yanı sıra bu kaynakların sürdürülebilirliğini sağlama isteği de Amerikan dış politikasını şekillendirmiştir. Öte yandan, liberal ekonomi felsefesinin getirdiği fırsat eşitliğine dayanan bireyci ve özgürlükçü anlayış, devletçilik geleneğinin zayıf olduğu yapının temelini oluşturmuştur. Bu yapı, çoğulculuk ve katılımcılık kültürü ile 1 farklı bakış açılarının siyasi anlamda etkili olabilmesine olanak sağlamıştır. Sözü edilen anlayış dış politikada da etkinleşmiş, ABD kamuoyu ve karar alıcılar dış politika konularında “özeleştirel” olabilmiştir. Bu yaklaşım, Amerikan dış politikasına kendini yenileyebilme, bir bakıma “küllerinden yeniden doğabilme” becerisi kazandırmıştır. Dolayısıyla Amerikan dış politikası yukarıda tanımlanan yapı taşları bağlamında iki farklı temel ikilikle açıklanabilir; (1) Müdahalecilik-İnzivacılık (içe kapanma) (2) Moral Politik-Real Politik. Özellikle ilk döneminde müdahaleci, tek taraflı dış politika izlediği görülen George W. Bush’un yaklaşımı ile “değişim” söylemiyle çok taraflı politika ve geleneksel değerlere önem vereceğinin vurgusunu yapan1 Barack Obama’nın izleyeceği politikalar arasındaki olası farklılıklar da bu ikilikler bağlamında değerlendirilebilir. George W. Bush ve ekibinin müdahaleci dış politika eğilimlerinin 11 Eylül saldırılarının ardından realpolitik bir yaklaşım ile şekillendiği görülmüştür. 11 Eylül ile birlikte “Amerikan değerlerine düşman bir dünyada, Amerikan demokrasisinin barınamayacağı” ve diğer toplumlara “örnek olma” söylemi ile ABD dış politikası müdahalecilik eksenine kaymıştır. Müdahaleci yaklaşımın temellerini Thomas Paine’in 1776’da “Dünya’yı yeni baştan yaratma gücünün Amerikalılara verildiği” söyleminde aramak mümkündür.2 Anılan yaklaşım, demokrasi ve insan haklarının savunulması ve yaygınlaşması adı altında 2001 sonrası dönemde Afganistan ve Irak müdahaleleri ile somutlaşmıştır. Ancak, Bush yönetiminin terörle mücadele kapsamında “önalıcı vuruş” (preemptive strike) doktrini çerçevesinde Irak ve Afganistan’a yapılan askeri operasyonlar “tek taraflı” olarak nitelendirilmiş, ABD’nin uluslararası kamuoyunda itibarı zedelenmiştir. Özellikle önalıcı vuruş konsepti dahilinde gerçekleşebilecek müdahalelerin uluslararası hukuk açısından tehlikeli olduğu daha sıklıkla vurgulanmıştır. Aynı dönemde terörle mücadele önlemlerini içeren yeni düzenlemeler kapsamında 1 “Strenghtening Homeland Security”, (çevrimiçi) <<http//www.barackobama.com>> 2 Thomas Paine; ABD’nin 1776’da bağımsızlığını kazanma sürecindeki 13 kurucu atadan “founding father” biridir. 2 özellikle “Patriot” yasası3 uluslararası alanda ciddi tepkilere neden olmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin korunması ve demokrasi gerekçesiyle diğer ülkelerin terörle mücadele girişimlerine müdahalelerde bulunan ABD’nin, Patriot yasası ile benzer hak ihlallerini bu defa kendisinin yaptığı kanısı yaygınlaşmıştır.4 Müdahaleler sonrasında ise gerek Irak gerekse Afganistan’da ABD’nin temel hedefi olarak açıklanan siyasi istikrar ve demokratik gelişmelerin sağlandığını söylemek mümkün olmadığı gibi bu bölgeler siyasi istikrarsızlık ve şiddetin kaynağına dönüşmüştür. Öte yandan Irak ve Afganistan savaşlarının, dolayısıyla müdahalecilik politikasının ABD’ye maliyetinin tahmin edilenden çok daha yüksek olması ve Amerikan ekonomisine büyük bir yük getirmesi de ortaya çıkan küresel finansal krizle birlikte Amerikan iç kamuoyunda ciddi rahatsızlığa neden olmuştur. Dolayısıyla uluslararası alanda prestij kaybı ve iç kamuoyundaki rahatsızlıklarla birlikte Bush’un müdahaleci, tek taraflı politikalarının kendi tepkisini yarattığı ve dış politikanın sarkaç hareketi ile ilintili olarak değişime doğru ivme kazandığı değerlendirilebilir. Demokratların değişik yaş, etnik, dini ve ekonomik grupları bir araya getirerek oluşturdukları seçim vizyonu ve dış politikada Bush döneminin aşırılıklarına duyulan tepkiler, yerel ve küresel “değişim” ihtiyacı vurgusu ile birlikte seçim kampanyalarının temel odak noktası olmuştur. Bu bağlamda Obama’nın temsil ettiği Demokratların daha uzlaşmacı, sorunların çözümünde diplomatik yöntem odaklı yaklaşımı ve azınlık sorunlarına karşı hassasiyetinin önümüzdeki dönem ABD dış politikasında belirleyiciliğinin artacağı varsayımı seçim sürecinde ağırlık kazanmıştır. Ancak yakın geçmişte başkan adaylarının seçim döneminde vaat ettiklerinden farklı dış politika tercihleri yapmak durumunda kalabildikleri dikkatlerden uzak tutulmamalıdır. Danışman kadroları, dünyada gelişebilecek olası krizler, ülkenin içinde bulunduğu psikolojik ve entelektüel ortam, 3 Patriot yasası; Patriot Law signed into law on 26 October 2001. Dan Plesch, “The Neo-Cons: Neo- Conservative Thinking since the on set of the Iraq War”, Alex Danchev and John MacMillan (edit), The Iraq War and Democratic Politics, London and Newyork, Routledge, 2005, s.49. 4 Ruhsar Müderrisoğlu, “11 Eylül İle Birlikte Yeni Dünya Düzenine (!) Doğru”, içinde Osman Metin Öztürk (Der), Uluslararası Terörizm ve Dış Politika, (Ankara: Biltek Yay., 2002), ss. 17-20; “The Uniting and Strengthening America by Providing Appropriate Tools to Intercept and Obstruct Terrorism Act of 2001 (USA Patriot Act)”, H. R. 2975, September 2, 2001. 3 uluslararası güç dengelerindeki değişimler, liderlerin seçim sonrasında farklı yaklaşımlar benimseyebilmelerine yol açabilecek öğeler olarak görülebilir. Dolayısıyla Obama’nın seçim öncesi uygulayacağını belirttiği politikalar değerlendirilirken bunların orta ve uzun vadede değişim ve dönüşüme açık olabileceği göz ardı edilmemelidir. Obamahükümeti yönetimi devralmadan önce dış politika üzerine seçim vaatleri incelendiğinde dört önemli noktanın vurgulandığı görülmektedir5; (1) Demokrasi ve İnsan Hakları’nın önceliği, (2) Amerikan değerlerinin askeri yolla da savunulabileceği, (3) Uluslararası örgütlerin uluslararası sorunların çözümlenmesinde yetersiz kaldığı ve güçlendirilmesi gerekliliği, (4) “Toplum Mühendisliği”6 yapılamayacağı. Anılan noktalar önümüzdeki dönemde ABD’nin içe kapanmadan, çok taraflı barışçıl müdahalelerle dünya sahnesinde etkinleşeceği, gerek duyulduğu takdirde askeri müdahaleden çekinmeyebileceğini, realpolitik ve moral politik anlayışlarını harmanlayacağının göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu kurgu doğrultusunda, ABD’nin yeni başkanı olarak seçilen ve dünya kamuoyuna "değişim" vaat eden Barack Obama’nın önceliklerine ilişkin değerlendirmeler aşağıda verilmektedir. (1) Hükümetler arası işbirliğinden yararlanmanın maksimize edileceğinin vurgulanması: Bu kapsamda, küresel sorunların çözümünde diplomasiye dayalı hükümetler arası işbirliğinin arttırılmasının önemi belirtilmektedir. Sözü edilen işbirliği küresel krizlerin çözümünde, istihbarat paylaşımı, ortak yardım paketlerinin oluşturulması gibi yöntemlerle sağlanabilecektir. Afganistan’ın siyasi istikrarsızlığının ve güvenlik sorunlarının terörizme kaynak sağladığı, bölgede güçlenen Taliban’ın Pakistan’ı da istikrarsızlaştırdığı, El-Kaide’nin de 5 Barack Obama, “Renewing American Leadership”, Foreign Affairs, Temmuz/Ağustos 2007. 6 “Ortak değerlere, geleneklere, ve tarihsel belleğe sahip olan toplumlar özellikle de yabancılar tarafından asla inşa edilemez. Amerikalıların ulus inşası olarak ifade ettikleri şey aslında daha çok devlet inşasıdır-yani siyasi kurumlar oluşturma ve ekonomik kalkınmayı destekleme.” Francis Fukuyama, Ulus İnşası, Hasan Kaya (çev.), Ağustos, 2008, s. 14. 4 bölgede güç kazandığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda terör kaynakları ile mücadelede sıcak çatışmalı bölgede şu anda yalnızca ABD, İngiltere, ve Hollanda kuvvetlerinin bulunduğu7, NATO ve AB üyesi diğer ülkelerin de asker göndermelerinin gerekliliğinin altı çizilmiştir. Başka bir örnek ise; doğrudan diplomasi yolu ile İran ve Kuzey Kore’ye nükleer silahlanmanın engellenmesinin tüm taraflar için kazançlı olacağının anlatılmasının etkili bir politika seçeneği olarak öne çıkarılmasıdır. (2)Terörizmle mücadele konusunda Obama idaresinin sertlik ve diplomasi arasında bir denge sağlama çabası: Terörizmle mücadelede askeri ve diplomatik yöntemlerin bir arada kullanılması ile uluslararası alanda terörist hareketlerin engellenmesine yönelik programlar ve operasyonların bir arada yönetilmesi ön plana çıkarılarak terörle mücadeleye ilişkin yasaların ve istihbarat operasyonlarının güçlendirileceği dile getirilmiştir. Ancak ABD’ye yönelik olası bir terör saldırısı durumunda, diplomatik yaklaşımların ötesinde askeri seçeneğin de her zaman kullanılabileceği vurgusu yapılmıştır. Obama askeri önlemlerin göz ardı edilemeyeceğini belirterek8, kara kuvvetlerinden 65.000 asker ve 27.000 deniz piyadesi ile ordunun nitel anlamda genişletileceğini vurgulamıştır. Aynı zamanda, Obama’nın uluslararası ilişkiler konusunda öne çıkacak kadrosu (Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton, Cumhuriyetçi Savunma Bakanı Robert Gates, ve Milli Güvenlik Kurulu Danışmanı Emekli Orgeneral James Jones’dan oluşan ekip), “Çok taraflı diplomasi, müttefikler, uluslararası kurumlar ve hukuku öncelerken gerektiğinde güç kullanmaktan kaçınmamak” vurgusunu da desteklemektedirler. (3) Küresel terörizm tehdidine karşı mücadelenin küresel olması9: Terörle mücadelede ABD`nin uluslararası ittifaklarının arttırılması gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda iç ve dış güvenlik kadrolarına BM Temsilcisi’nin dahil edilerek “tek yanlı” karar mekanizması 7 Afganistan’da Kabil ve çevresinde yürütülen NATO harekatı, ISAF’a asker veren NATO ülkeleri, ülkenin doğu ve güneyindeki çatışmalı bölgelerden (Celalabad, Kandahar) uzak durmakta ve ABD’nin muharip birlik göndermeleri talebine çekince ile yaklaşmaktadırlar. 8 “Obama’nın dış politika-güvenlik ekibi ve Türkiye”, Radikal, 2 Aralık 2008. 9 “Obama ne yaptığını gayet iyi biliyor.”, Radikal, 28 Kasım 2008. 5 yerine diyaloga daha açık “çok-taraflı” bir siyaset izlenmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Uluslararası işbirliği mekanizmalarına, son yıllarda olduğundan daha fazla önem verileceği; ABD karşıtlığı ile tanınan devletlerin liderleriyle önkoşulsuz olarak görüşülebileceği; Bush yönetimi döneminde bozulan transatlantik ilişkilerin yeniden onarılabileceği; ABD’nin Avrupa ile daha uyumlu şekilde ve birlikte hareket edeceği de belirtilmiştir. Yeni dönemde Rusya, Hindistan ve Çin gibi eski ve yeni küresel aktörlerle daha fazla işbirliğinin zorunluluğu da bu bağlamda üzerinde durulan önemli bir etmen olmuştur. (4) Nükleer silahların yaygınlaşmasını önlemeye yönelik geniş bir ittifak ve güvenlik alanı yaratılması: Nükleer silahlanmanın küresel bir tehdit olarak algılandığı günümüzde uzmanlığına daha fazla ihtiyaç duyulan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın kaynaklarının arttırılması yoluyla etkinliğinin güçlendirilmesi ve ek protokollerle üye ülkelerin yükümlülüklerine bağlı kalmalarının sağlanması öngörülmüştür.10 (5) Bush döneminin jeopolitik vizyonu yerine jeoekonomik bir yaklaşıma kayılması11: 2008 yılında yaşanan küresel finansal kriz Obama’nın politikalarında ekonominin ağırlığının artmasına neden olmuştur. Nitekim Obama’nın Başkanlık devir teslim töreninde yaptığı konuşmanın başlangıç ve büyük bir bölümünü Amerikan ekonomisinin zorluklarına ayırmış olması bu ağırlığın yansıması olarak değerlendirilmektedir. Irak ve Afganistan’daki müdahalelerin maliyetinin beklenenin üzerinde olması ve krizle birlikte ekonomik sistemin askeri müdahale maliyetlerini karşılama yeterliliğinin azalması nedeniyle Obama döneminde çok yönlü diplomatik baskı ve ekonomik yaptırım politikalarının ağırlık kazanacağı vaat edilmiştir. Dolayısıyla demokratikleştirme ve terörizmle mücadele kapsamında siyasi kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Diğer taraftan güvenlikte küresel sistemin daha iyi yönetilebilmesi adına 10 Obama kişisel web sitesi, (çevrimiçi) <<http://www.barackobama.com/issue/defense/>> 11 Obama kişisel web sitesi, (çevrimiçi) <<http://www.barackobama.com/issue/defense/>> 6 “Uluslararası Güvenlik Ortaklığı” oluşturulmasıyla bilgi paylaşımının yanı sıra sınır güvenliğinin sağlanması, teröristlere kaynak aktarımının engellenmesi gibi konularda eğitim ve operasyon maliyetini karşılamak üzere bütçeden 5 milyar dolarlık bir kaynak ayrılması da öngörülmüştür. (6) Amerika'nın moral politik açıdan dünyadaki itibarını yeniden kazanması; Bush döneminde ulusal güvenlik konuları ile ilgili olarak moral politik açıdan uluslararası alanda Amerika’nın itibarını zedeleyen konularda uzlaşmaya yönelik bir tavrın benimseneceği belirtilmiştir. Bu bağlamda, Irak’tan “Güçler Statüsü Anlaşması” çerçevesinde Amerikan askerlerinin çekilmesi, “Guantanamo Üssü'nün”12 kapatılması13 ve “Nükleer Silahsızlanma Anlaşması”nın revize edilmesi14 gibi girişimlerde bulunulacağı açıklanmıştır. Obama’nın diplomasiye ve çok taraflılığa öncelik veren politik yaklaşımları Amerikan dış politikasında muhafazakar yaklaşımların dışlandığı anlamına gelmemelidir. Obama’nın kabinesinde dış politika konusunda öne çıkan kilit pozisyonlarda merkez sağa bağlı veya merkeze yakın isimler bu değerlendirmeyi anlaşılır kılabilir. Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak tayin edilen eski deniz piyadesi ve NATO Avrupa Kuvvetleri eski Başkomutanı James Jones seçim kampanyası döneminde Cumhuriyetçi aday McCain’i desteklemiştir. Öte yandan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın da Başkan Bush döneminde Senato’da görev aldığı sürede “Neo-Con”lara15 yakın bir isim 12 Guantanamo üssü; Küba’da Guantanamo Körfezi’nde kurulmuş olan bir Amerikan gözaltı merkezidir. 2006 Ekim ayında Başkan Bush, Guantanamo’dakiler dahil “düşman savaşçıları” olarak gözaltında tutulanların ABD mahkemelerinde habeas corpus temyizlerinin dinlenmesinin önüne geçen Askeri Komisyonlar Yasası’nı imzalamıştır. Habeas corpus, keyfi gözaltı ve işkenceye karşı temel bir korumadır. Uluslararası Af Örgütü, habeas corpus’un hayata geçirilmesi ve Askeri Komisyonlar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması veya tatmin edici şekilde değiştirilmesi için kampanya yürütmektedir.(çevrimiçi) <<http://www.amnesty.org.tr/yeni/index.php?view=article&catid=62%3Aguantanamo&id=572%3A5-yln- dolduran-guantanamonun-kapatlmas-carsyla-duenya-capnda- eylem&option=com_content&Itemid=81>> 13 Obama’nın göreve başlamasından sonra ilk kararı olarak Guantanamo’daki savaş suçları mahkemesindeki askeri savcılardan beklemedeki bütün davaları 120 gün boyunca dondurmalarını istemiştir. Guantanamo üssünün bir yıl içinde kapatılması ile ilgili karar onaylanmıştır. 14 Nükleer Silahsızlanma Anlaşması (NPT)’nin yeni hedefi, yalnız ABD tarafından tehdit olarak algılanan ülkelerin değil, tüm dünya ülkelerinin nükleer silahlardan arındırılması olarak belirlenmiştir. 15 Yeni Muhafazakarlık (Neo-Conservatism) felsefesinin entelektüel lideri olarak görülen Irving Kristol, Yeni Muhafazakarlık’ı tarihi görevi ve siyasi amacı Cumhuriyetçi Partiyi, Amerikan muhafazakarlığı 7

Description:
The neo-conservatives and the hijacking of US Policy in Iraq”, Presidential some, but also our collective failure to make hard choices and prepare the . Saban Center for Middle East Policy at the Brookings Institution, Mayıs 2004.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.