Table Of ContentALAMUT EFSANELERİ
FARHAD DAFTARY
sır metinler
Çeviren
Özgür Çelebi
Annem ve Babamın Anısına..
TRANSKRİPSİYON ve
KISALTMALAR
Bu kitapta, Arapça ve Farsça yazılar için kullanılan
transkripsiyon, hemen hemen The Encyclopedia of İslâm’ın
yeni baskısından aynen uyarlanmıştır. Sadece şu eklemeler
yapılmıştır: dj için j, k için q ve c için ch.
Metinde Hıristiyan takvimi kullanılmıştır. Sacy'nin
araştırmasında karşımıza çıkan bazı tarihler ve İslâm
dünyasında yayınlanmış olan kitapların basım tarihleri ise
İslâmi takvime göredir. Bunların yanlarına Hıristiyan
takviminde karşılık gelen tarihler yazılmıştır.
Notlar ve Bibliyografya bölümlerinde sıklıkla karşımıza
çıkacak olan bazı süreli yayın ve ansiklopedi isimleri için ise
aşağıdaki kısaltmalar kullanılmıştır:
BSO(A)S Doğu (ve Afrika) Araştırmaları Enstitüsü Bülteni
EI2 İslâm Ansiklopedisi (yeni basım)
EIR İran Ansiklopedisi
JRAS Royal Asiatic Society Dergisi
Nizarì İsmâilîlerini, gizemli Dağın Şeyhi tarafından
yönetilen şeytani Haşaşiler örgütü olarak gösteren bu resim,
Ortaçağ Avrupa'sına ait az bilinen bir efsane tasviridir.
Avrupalıların, İsmâilî Müslümanları üzerine kurdukları
efsaneler ve hayali kurguların kökü Haçlılar dönemine
dayanmaktadır ve Dağın Şeyhi ile temsil edilen İsmâilî lideri
etrafında örülmüştür. Bu hayal ürünü masallar, zamanla
uyuşturucu güdümlü vahşet efsanelerine dönüşmüş ve haşhaş
kullanan manasına gelen "assassin" kelimesinin, Avrupa
dillerinde katil anlamında kullanılmaya başlanması yüzünden
günümüze kadar gelmiştir.
"Dağın Şeyhi ve O'nun cenneti"ni gösteren yukarıdaki
tasvir, Paris Halk Kütüphanesinde bulunan, Odoric of
Pordenone nin (öl. 1331) seyahatlerini anlattığı el yazması
Livre des Merveilles isimli eserden alınmıştır. Eser 15.
yüzyılın başlarında, Burgonya Dükü Korkusuz John için
hazırlanmıştır.
ÖNSÖZ
Önemli bir Müslüman Şiî topluluğu olan Nizari İsmâilîleri,
Ortaçağ Avrupa'sında Haşaşiler ismiyle nam salmışlardır.
Çirkin bir şekilde haşhaş kelimesinden türetilen bu yanlış
isim, 12. yüzyılın başlarında Ortadoğu'daki bu gizemli
tarikatın üyeleriyle ilk olarak temasa geçen Haçlılar ve
yanlarında gelen batılı yazarlar sayesinde geniş bir kitleye
yayılmıştır. İslâm inancına ve yaşayışına karşı tamamen
ilgisiz olan Ortaçağ Avrupa halkları da bunun sonucu olarak,
Haşaşilerin gizli faaliyetleri ve onların gizemli liderleri Dağın
Şeyhi ile ilgili bir dizi hikâyeyi kulaktan kulağa
aktarmışlardır. Zaman içinde, Marco Polo'nun kalemiyle
zirveye ulaşan Haşaşi efsaneleri hiçbir temele dayanmadan
oraya buraya çekilmişler ve "Haşaşi"nin karşılığı olan
"Assasin" kelimesi, ihmalkâr bir etimoloji ile Avrupa dillerine
"katil, suikastçı" anlamına gelen bir kavram olarak girmiştir.
Avrupalıların yaydıkları bu efsaneler ve Ortaçağ
dönemindeki Müslüman yazarların düşmanca kaleme almış
oldukları eserler, Nizariler konusunda çalışan ve
değerlendirmelerde bulunan Silvestre de Sacy ve 19. yüzyılın
diğer önde gelen doğu bilimcilerinin yaptıkları çalışmaların
temelini oluşturmuştur. Nizariler hakkında edinilen eksik
bilgilerle dolu ve saptırılmış bu imaj, çok yakın zamana kadar
Batı'daki akademik çevrelerce kabul görmüştür. Ama
güvenilir İsmâilî kaynaklarına erişilmesiyle birlikte İsmâilîler
konusundaki çalışmalarda yapılan modern atılımlar, geç de
olsa Nizari toplumunun tarihinde gerçekle masalın birbirinden
ayrılmasını sağlamıştır. İsmâilîler konusundaki modern
bulgular ışığında hazırlanan bu kitap, bir dizi Haşaşi
efsanesinin köklerinin ve ilk ortaya çıkışlarının izini sürme,
aynı zamanda da bu efsanelerin saptırılarak dilden dile
aktarıldıkları dönemin tarihsel koşullarını inceleme amacını
gütmektedir.
Silvestre de Sacy'nin bu kitabın ek bölümünde yer alan
meşhur denemesi Haşaşiler Hanedanı ve İsimlerinin
Etimolojisi Üzerine Bir Deneme eserini son derece ustalıkla
İngilizceye çeviren Azizeh Azodi'ye gerçekten çok şey
borçluyum, iradj Bagherzade ve Anna Enayat da kitabın
basımına farklı şekillerde katkıda bulundular; onlara
minnettarım. Uygun bir kapak resmi için İngiliz
Kütüphanesi'nin ve diğer Avrupa kütüphanelerinin Ortaçağ
dönemine ait koleksiyonlarını büyük bir dikkatle araştıran ve
en sonunda Paris Halk Kütüphanesi'nde, Ortaçağ Avrupa'sına
ait bir el yazması eserde, belki de Dağın Şeyhi ve O'nun
cennetinin tek dişe dokunur tasvirini bulan Farhad
Hâkimzadeh'e özel bir teşekkür borçluyum. Kitabın çeşitli
taslaklarını bilgisayara aktaran Caroline Keane'ye de teşekkür
ediyorum.
GİRİŞ
Edward Fitz-Gerald'ın, Ömer Hayyam'ın rubailerini
İngilizceye çevirdiği eserin giriş bölümünü okuyanlar, "Üç
Okul Arkadaşının Öyküsü"nü anımsayacaklardır. Öyküde,
İranlı gökbilimcişair Ömer Hayyam ile Selçuklu veziri
Nizamü’l-Mülk ve sözde "Haşaşi Örgütü"nün kurucusu
Hasan Sabbah arasında bağlantı kurulmuştur. Öyküde iddia
edildiğine göre bu üç meşhur İranlı, gençliklerinde Nişapur'da
aynı hoca tarafından eğitilmiş sınıf arkadaşlarıdırlar. Üç
arkadaş birbirlerine bir söz verirler. Buna göre, içlerinden
hayatta ilk kim başarıya ulaşırsa, diğer ikisinin yükselmesine
yardımcı olacaktır. Selçuklu vezirliğine yükselen Nizamü’l-
Mülk, aralarında makam ve kudrete ilk erişen olur ve
Hayyam'a düzenli bir ödenek, Hasan'a da Selçuklu
Devleti'nde önemli bir mevki teklif ederek sözünü tutar.
Ancak bir süre sonra Hasan, Nizamü’l-Mülk'e rakip olur ve
sonunda Nizamü’l-Mülk hile ile Hasan'ı sultanın önünde
küçük düşürerek bu rekabetten galip çıkar. Hasan intikam
yemini eder. Mısır'a gider, orada İsmâilî inancının sırlarını
öğrenir ve sonra İran'a dönüp, suikastçılarıyla Selçukluları
yıldıran bir tarikat kurar. Hasan'ın suikastçılarının ilk kurbanı
da Nizamü’l-Mülk olur. Bu öykü, Ortaçağ Avrupa'sında
"Haşaşiler" olarak tanınan Nizari İsmâilîleri ile ilişkilendirilen
Doğu kökenli efsanelerden biridir.
12. yüzyıldan başlayarak Nizariler, Batıda da pek çok
efsanenin kahramanı olmuşlardır. Avrupalılar daha doğrusu
Kutsal Topraklar'ı ele geçirmek amacıyla Haçlı hareketini
ortaya çıkaran Katolik Cermenler ile Şiî Müslümanların
arasındaki ilk temas 12. yüzyılın başlarında Suriye'de
gerçekleşti. O sırada Nizari İsmâilîleri, Selçuklu Türklerinin
Müslüman toprakları üstündeki hâkimiyetine meydan
okuyarak, yüce Hasan Sabbah'ın önderliğinde, yeni bir
bölgesel devlet kurmuşlardı. Suriye'de yaşayan bu Nizari
İsmâilîleri, bir zaman sonra bölgedeki çeşitli Müslüman
liderlerin aralarındaki ittifaklar ve düşmanlıklardan oluşan
karmaşık bir ağın ve İsmâilî komşuları hakkında doğru
bilgiler edinme zahmetine kendilerini sokmayan, hatta Doğu
Latin topraklarında bulunan hiçbir Müslüman topluluğa karşı
ilgi duymayan Hıristiyan Cermenlerin ortasında kaldılar. Çok
geçmeden, Haçlılar ve beraberlerinde gelen batılı gözlemciler,
sözde Haşaşiler, diğer bir deyişle gizemli "Vetus de
Mountanis" yani Dağın Şeyhine kendilerini adamış müritler
hakkında bir dizi hayal ürünü hikâyeler ortaya attılar. Haşaşi
efsaneleri denen bu hikâyeler, İslâm ile ilgili her konuda son
derece bilgisiz olan ve seferlerden geri dönen Haçlıların
anlattıkları hayal ürünü ve çarpıcı doğu masallarına karşı